Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÖYKÜ D O6A Güller kitaplara Ali Balkız S enem bir kış sabahı, işine gitmek için olobus beklerken, şakağına saplanan korkunç bir ağrı ile evine dönmek zorunda kaldı Evde herkes telaşlı ve şaşkındı. Birdenbire bu kıza ne olmuştu? Senem panık ve acılar içindeydı. Kolonya, alkol, soğuk su fayda etmedı. Hemen doktora koşuldu Etkılı bir ağrı kesici ile biraz kendine geldi. İlacın elkisi azalınca ağrının şıddeti tekrar arttı. Artık ılaçlar kâr etmiyordu. Senem kulak onünden başlayıp, şakağından göz çevresine, oradan da alnına çıkıp yerleşen ağrının şiddetı ile çırpınıp duruyor, dişini sıkıyor, başını iki eli arasına alıp, bir o yana bir bu yana sallayıp duruyordu. Doktor doktor dolaşıldı. Unlü hastaneler, profesörler, tahliller, filmler... Bir yıl süre ile hiç kimse bir şey anlayamadı, kimse bu, "şudur" diyemedi. * • * Yurtdışından ünlü hastanelerin, doktorların adları adreslerı alındı. Yazıldı çizıldi, fayda etmedi. Gidilen hastanelere bir daha gıdıldı, yapılan tahliller bir daha yapıldı. Kimileri, "Omurilikten gelen beşinci kol sinirlerini keselim, ama artık gülemezsın, yüzün hissızleşir" dediler, ama cesaret edemediler. Kimi, dışini çekelim dedi. Çektiler Bir, ikı, üç diş çekildı Kimileri "oevralji" dedı. Ağrı şoku imiş. Hasta ağrıya dayanamaz, ıntiharı seçermış O korkunç ağrı Senem'in bir parçası olmuştu. Sararıp solmuş, yaşamın bir anlamı kalmamış, ama direnci de bitmemişti * • • Sekiz bin yıldan Son yıllarda bataklıklar üzerine yoğunlaşan araştırmalar sonucu, 8 bin yıl öncesi insanlarına ilişkin yeni bilgiler edinildi. İnsanlar, gömüldükleri su mezarlann zamanla batakhğa dönüşmesiyle, binlerce yıl hiç değişmeden, bozulmadan günümüze kadar gelebildiler. Giysiler üzerindeki incelemeler, 8 bin yıl öncesi toplumunun lüks üretimde bile bulunduğunu ortaya çıkardı. Bataklık mezan Amerika yerlilerinin ot ile kaplayıp odun ve dallarla takvıye ettikleri mezarlann zamanla batakıığe gömülmesi, kimi ölülerin giysi ve aletleriyle bugüne kadar iyi korunmuş oir durumda gelmesini sağlamış bulunuyor. Bataklık sır saklıyor Bir yakını, bir doçentten söz etti. Teşhis uzmanı imiş. YÖK'zede ve TÜBİTAK'ta çalışıyormuş. Senem, "Bu kaçıncı tavsiye, bu kaçıncı doktor?" diye düşünerek telefona sarıldı Randevu aldr. Akşam evıne gitti. Umutsuzca zilı çaldı Doktorun yardımcısı genç kız, kapıyı açıp Senem'i kocaman bir salona aldı. Senem salonu incelemeye koyuldu. Bütün duvarlar raflarla, raflar kitaplarla doluydu. Devrilmiş kitaplar, iç içe geçmiş kitaplar... Kımı yan yatmış, kimı ters konmuş, saylalar katlanmış, aralara kâğttlar konmuş, notlar alınmış, gazete kupürlerı, dergilerden sayfa fotokopileri. Raf raf kitap, yerden tavana kadar üst üste, yan yana. Salonun orta yerinde, pencere kenarında masalar, sehpalar, üstleri kitap dolu. ingılızce, Almanca, Rusça, Latince kitaplar. Senem oturduğu koltuğa baktı, kumaşı tüylerını, ağacı cılasını çoktan dökmüş. Hemen önde bir masa, üzennde reçeteler, anlaşılan çalışma masası. Reçetelerin yanında yine kitaplar. Kitaplardan kalan bir boşlukta, yarım teker kaşar, bir somun ve bir kasap bıçağı!.. Senem bu ıncelemeyi sürdürürken, doktor muayene odasından salona geldı. Kıbar ve saygılı bir ıfade ile "Hoşgeldinız" dedi. Senem, doktora baktı: Uzun bir boy, kalın bir ense, dolgun yanaklar, ileri derecede gözlükler, yarısı dökülmüş saçlar... Beyaz önluğu patlayacak gıbı, ütusüz boru gıbi pantolonun içinde her bir bacagı Senem'in beli kalınlığında. Doktor: Lütfen anlatın, dedı. Senem, umutsuzca, ama her defasındakı gıbi, en baştan, bütün ayrıntıları ile öyküsünü bir kez daha anlattı Doktor sorular sordu, Senem anlattı. Bu sohbet tam bir saat sürdü. Doktor; Senem'in üç yıldır biriktirdiği bir klasör dolusu film, tahlıl ve reçetelerı tek tek ınceledi. Lütfen muayene odasına, dedi. Muayene odasında doktor Senem'in tüm eklemlerini, tüm kemiklerını, tüm duyu organlarını, çenesinı, gözunü, kulağını, boğazını, dişlerini, burnunu, iyiden iyiye, dikkatle ınceledi. Çocuğuna yürüme öğreten baba şevkati ile Senem'e çeşitli hareketler yaptırdı. 'Çenenı aç kapa' dedi. Dişleri arasına renkli kâğıt koyup, 'aç kapa' dedi. Kâğıttaki ize bakıp çene eklemini yokladı, eliyle bastırdı. 'Aç kapa' dedi. Senem bağırdı. Doktor bastırdı, Senem bağırdı. Doktor: 'Buldum' dedi. Senem şaşırdı. Acıyı unuttu. Bir de kendisi bastı, çenesini açıp kapadı, acıyı hissetti. Yüzü gülümsedi. Doktor emin olmak istedi. Çene, diş, ağız ve şakak kemiklerinde farklı mekanik testler yaptı. Evet buldum, dedi. Çene eklemlerinizin deformasyonu sonucu, diş dizisinin ağırlık merkezı kaymış. . Bu kaymanın yaptığı basınç sınır uçlarınızı uyarıyor Ağrının sebebi bu. Senem sevinçten uçuyordu. Salona geçtiler, defalarca teşekkür etti doktora. Elini çantasına attı. Doktor. Sadece beş bın lira, dedi. Senem bir kez daha şaşırdı. Yeniden teşekkür edip, iyi geceler dileyerek evine koştu. • * • Ortodontistler ve fizik tedavi uzmanlarının, çene yapısını düzeltmeleri bir ay bile sürmedi. Senem bir akşam, beyaz kolalı bir doktor önlüğü ve bir demet gül alıp doktorun kapısını çaldı. Karşılıklı oturdular, Senem vazo aradı, bulamadı. Daha güzel bir yer buldu. Demetten bir tane ayırıp doktorun beyaz önlüğünün yaka cebine taktı, diğerlerini kalın kitapların üzerine koydu. Doktor da ona bir dilim kaşar peynırı, somun ve çay ikram etti.n Çeviren: Burçin Tunahoğlu G fllmi: Amerika yerlilerinin mezannda bulunan bir kadın cesedinin kafatası, bu röntgen filminde de görüldüğü gibi beynini koruyabilmiş. Röntgen eçen aylarda ABD'nin Florida eyaletindeki bir bataklıkta bulunan son derece iyi durumdaki insan iskeletleri, 7000 ytldan daha önceki döneme ışık tutuyor. Burada keşfedilen bir insan beyni, bilinen en eski DNA moleküllerini içermekte. Florida Eyalet Üniversitesi tarafından 1984'te başlatılan kazı çalışmaları sonunda, 7000 ile 8000 yıl öncesine ait yüzden fazla mezar gözler önüne serilirken, Amerika kıtasının geçmişinden ilk kez kadınerkek, çocuk ve yetişkinden oluşan büyük bir grup incelemeye sunuluyor. Yaşamları sırasında avcı bir toplum olan bu yerliler, şimdi Walt Disney Oünyası ve Kennedy (Cape Canevaral) Uzay Istasyonu'nun bulunduğu bölgelerde mevsimsel göçler yaparlardı. Aralarından birisi öldüğü zaman ceset, kolları ve bacakları kapalı bir biçimde ve bir tarafına yatar durumda, 3035 cm. derinliğindeki suya bırakılırdı. Cesedin üstü önce ot, daha sonra turba (yer kömürü) ile kaplanır, üstüne odun döşenen bu mezar, dallardan yapılmış bir çerçeve ile korunurdu. Cesetlerin üzerinde bir battaniye ve yerlilerin giysisine ait olduğu şanılan parçaların üzerinde Pittsburgh Üniversitesi'nden Dr. James Adovasio'nun 1 yaptığı inceleme, o çağlarda Amerika da varlığı bilinen tüm dokuma türlerinden daha gelişmiş beş tip dokumayı ortaya çıkarmış bulunuyor. Bir tezgâh kullanılmadan gerçekleştirilen dokuma türlerinden biri, kumaşın sıklığı bakımından bugünkü tişört dokumasını andırıyor. Bu buluş, avcıtoplayıcı toplumların tüm gereksinimlerini karşılamış bir toplum olduğu, hatta gereksinim dışı, lüks sayılabilecek üretimde bile bulunduğunu göstermekte. Bataklıkta iyi korunmuş durumda bulunan cesetlerden biri de 1950'de Danimarka'da bulunan Tollund adamına ait. Boynunun etrafındaki bir ip gömülüş biçimi Tollund adamının bir bereket töreninde kurban edilmiş olabileceğini gösteriyor. Bereket kurbanı: