28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 16 MAYIS 2021 PAZAR YORUM/HABER Kızışmış Erkekler Örgütü Sevgili okurlarım, hep birlikte mafya filmi izlediğimiz bugünlerde, bana keyifli bir haber geldi. Gazetemde 13 Aralık 2020 tarihinde yayımlanan “Kızışmış Erkekler Örgütü” başlıklı köşe yazım Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) 2020 köşe yazısı başarı ödülünü kazanmış. Ben de bugün ne yazayım diye düşünürken, ödül alan yazıma şöyle bir baktım. Ve karar verdim, bu yazı her gün, her saat yayımlanabilir. Ve yeniden yeniden okunabilir: İlginç zamanlardan geçiyoruz, bu hafta öncelikle sosyal medya, bazı erkek yazarların kendilerine hayran okurlarını, gencecik kadın yazarları nasıl taciz ettiğiyle dolup taştı. Kadınlar suskunluklarını bozup uğradıkları tacizleri anlatmaya başlayınca neden olduğunu anlayamadığım bir şaşkınlık yaşandı: Nasıl olur, acaba kadınlar abartıyorlar mı, neden vakti zamanında bu tacizleri anlatmadılar? Öncelikle söylemeliyim; bir kadının bir erkek tacizini, tecavüzünü anlatması belki de dünyanın en zor işlerinden biridir. Bunun pek çok nedeni var. En önemlisi ataerkil bir toplumda kamuoyunun ne yazık ki eylemi yapanın eylemi için çeşitli bahaneler üretmesidir. Örneğin ben, üniversitede bir öğretim üyesi tarafından tecavüze uğradım. Yıllarca kimselere anlatmadım, sonuçta dünyanın her yerinde kadınlar cesaretle konuşmaya başladı, ben de beş yıl evvel Cumhuriyet gazetesinde başlayan bir protesto eyleminde olayı anlattım. Bu itirafın yapılmasında kemale eren yaşımın da etkisi olmuştur. Olayı son kitabım “68 Yılında Ondokuz Yaşındaysan Hep Ondokuz Yaşındasın” adlı kitabımda da detaylarıyla anlatmak cesaretini buldum. Yani epey korkusuz biri olan ben bile bu olayı yıllarca belleğimin derin sularına saklamışım. Yani demek istediğim tacizi, tecavüzü anlatmak öyle sakız çiğnemek gibi sıradan bir olay değildir. Önce bunu bilelim. Ve devam edelim, ne yazık ki ülkemizde erkekler dünyanın en kalabalık erkek örgütünü kurabilirler! “Kızışmış Erkekler Örgütü!” Ve onları tek bir slogan birleştirebilir: HER KADIN YOLLUDUR! Bakmayın siz onların arada “Cennet anaların ayaklarının altındadır” diye büyük sözler söylemelerine, büyük çoğunluk için kadın, “Şeytanın dünyada dolaşan suretidir ve öldürülmesi caizdir!” Utancın yüzü. Kendi cinsel isteklerinin Fotoğraf: Işıl Özgentürk doğanın bir armağanı olduğunu, bilinçleriyle kavrayamadıklarından ve kızışmalarını örgütleyemediklerinden, sürekli ereksiyon halinde dolaşan bir erkeklik organıyla başları beladadır. Bu belanın kendileriyle değil de karşı cinsle ilgili olduğuna canı gönülden inanmışlardır. Bu nedenle, sözde din âlimleri ikide bir de önemli beyanatlar verirler. “Üç yaşındaki bir kız, babasının yanına donuyla çıkamaz!” “Kızının kızlığını bozan baba af diliyorsa anne ve kız çocuğu bunu affetmek zorundadır!” “Erkek anasının diz kapağını görürse günaha girer!” “Hamile kadınların gebeliklerini göstererek dolaşmaları yasaklanmalıdır, çünkü onun durumu çevredeki erkeklerin cinsel ilişkiyi anımsayıp ereksiyon olmasına neden olur!” Şimdi devam edelim, sadece din bilgini geçinen zevat mı, hâkimlerimizin, savcılarımızın büyük çoğunluğu bu örgütün gönüllü üyeleridir. Nasıl mı? Üç yaşındaki bir kız çocuğuna adam anal yoldan tecavüz eder, hâkim ne yapar, kendi yargısını kullanır hele bir de adam mahkemeye kravatıyla gelmiş, el etek öper gibi hâkime bakıyorsa, ceza hemen üçte iki indirilir. İki yıl sonra adam başka bir üç yaşındaki kızı anal yoldan tecavüz etsin diye dışarı çıkar. Kadın yolda giderken tecavüze uğramıştır, hâkimin ya da savcının kafasındaki önyargı “kadının mutlaka kuyruk salladığına” dairdir. Ceza indirimi hemen uygulanır. Şaşırdınız mı? Çünkü bu ülkede ve de pek çok İslam ülkesinde cinsel eğitim dersi tümüyle günah sayıldığından, erkeklerin ilk cinsel ilişkileri ya hayvanlarla ya da genelevdeki seks işçileriyledir. Erkek bu durumdan içten içe utanır. Çoğu zaman kendini lanetler ama bir süre sonra bu laneti her şeyden sorumlu tuttuğu kadınlara yönelir. Onların yok olmasını ister. Görmemek ister ama öylesine bilgisizdir ki görmese de hormonları ona cinselliği hatırlatıp durur. İşe giden bir adamın birdenbire celallenip şortlu kadına vurması, kızışma nedeniyle kadını suçladığı içindir. Ve tabii yazarlar, öğretim üyeleri, şirket patronları, kadın eleman çalıştıran esnaf vs... Bu söylediklerimden muaf değildir. Bu konuda yüzlerce örnek verebilirim. Şimdi bugünlerde rastlantı sonucu izlediğim bir belgeseli anlatmak istiyorum. Belgesel, 2011 yılında IMF Başkanı, Fransa’da 2012 yılında yapılacak cumhurbaşkanı seçimlerinde sosyalistlerin en kuvvetli adayı Dominique Strauss Kahn’ın New York’ta bir otel odasında temizlikçi kadına zor kullanarak tecavüz ettiğiyle ilgili. Şaka değil, adam dünyanın en kuvvetli altı adamından biri. Dünya para paylaşımı onun emrinde. Temizlikçi kadın ve otel güvenliği hemen polise başvuruyor ve Strauss Kahn tutuklanıyor. Sorgulamalar başlıyor, adamın karısı çok zengin, medyaya, avukatlara parayı döküyor, kadının para için yalan söylediği gazetelerde tam manşet yayımlanıyor. Sonuçta beklenen oluyor, mahkeme rızayla yapılmış bir cinsel ilişki olduğu hakkında karar veriyor, adam serbest bırakılıyor. Sonra hem IMF Başkanlığı hem de cumhurbaşkanlığı hayalleri suya düşüyor. Belgeselde asıl ilginç olan Fransız entelektüellerinin adamın yaptığını sonuna kadar savunmaları. Hatta olaya neredeyse alkış tutmaları. Bunların büyük çoğunluğu sosyalist ve hepsi de erkek! Strauss’nun düzenlediği pek çok eş değiştirme partisinin müdavimleri. 16 MAYIS 2021 SAYI: 34917 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Koordinatörü Esra Bozok l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 11A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 1199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 711 40 20. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:51 05:38 13:05 17:01 20:23 22:02 Ankara 03:42 05:26 12:50 16:44 20:04 21:41 İzmir 04:13 05:52 13:13 17:04 20:23 21:56 Fransız Les Valeurs Actuelles dergisi, 21 Nisan’da yirmi emekli generalin iktidarı muhatap aldığı bir bildiri yayımladı. Uyarı niteliğindeki bildiri, çok kısaltılmış haliyle şöyleydi: Sayın Başkan, hükümet üyeleri ve parlamenterler, Durum vahim, Fransa ölümcül tehlikelerin tehdidi altında. Bizler, emekli de olsak Fransa askerleriyiz ve günün koşullarında güzel ülkemizin kaderine kayıtsız kalamayız. Üç renkli bayrağımızın üstünde altın harflerle “Onur ve Vatan” yazar. Bugün onurumuz, vatanın parçalandığını söylemeyi gerektiriyor. Irkçılık karşıtlığı bahanesiyle cemaatleri birbirinden nefrete kışkırtanların hedefi, Fransa’yı parçalamak. Irkçılık karşıtı görünen kin dolu fanatikler, aslında ırkçı bir savaş çıksın istiyorlar. Ülkemizi, geleneklerini, kültürünü aşağılıyor ve onu tarihinden kopararak yıkmayı amaçlıyorlar. Vatan, İslamcılık varoş ordularının ulustan kopardığı bölgelerde anayasamıza aykırı dogmaları dayattığı için parçalanıyor. Oysa her Fransız, inancı ya da inançsızlığı ne olursa olsun, yurdun her yanında kendi toprağındadır. Cumhuriyetin yasalarının uygulanmadığı hiçbir kent, hiçbir semt var olamaz, olmamalıdır. Yalpalayan politikacılardan bıktık Ulusun hizmetinde ve uğrunda can vermeye daima hazır olan bizler, olup biten karşısında seyirci kalamayız. Ülkeyi yönetenler derhal gereken cesareti göstermeli ve sıraladığımız tehditleri yok etmelidir. Bunu başarmak için var olan yasaları kararlılıkla uygulamak yeter. Unutmayınız ki bizler kadar yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu da sizin Asker sözü yalpalamanızdan, suçlu suskunluğunuzdan bıktı, usandı. Bayanlar baylar, yeterince ertelediniz, durum vahim ve görev devasa, zaman yitirmeden işe koyulun; ulusu korumayı hedefleyen siyasal çözümleri desteklemeye hazırız. Aksi takdirde topluma yayılan huzursuzluk bir patlamayla sonuçlanacak ve muvazzaf silah arkadaşlarımızı, uygarlık değerlerimizi savunmak, yurttaşlarımızı korumak için müdahale etmek zorunda bırakacak. Tartışmaya zaman kalmadı, eğer siz harekete geçmezseniz, yarın bir iç savaş bu kaosa son verecek ve binlerce ölünün sorumluluğu sizlere ait olacak. Genç subaylar devrede Bildiriyi imzalayan Fransız generaller, tıpkı Montrö bildirisini imzalayan Türk amiraller gibi iktidar ve yandaş politikacılar tarafından “darbeci” suçlamasıyla karşılaştı. Türkiye’deki gibi gözaltına falan alınmadılar ama tam dava edilmeleri, cezalandırılmaları tartışılıyordu ki... Fransız ordusunda görevli binlerce genç subay, “büyüklerimiz” diye söz ettikleri emekli generallerin arkasına geçti ve 10 Mayıs’ta aynı dergide, bu kez muhtıra niteliğinde bir bildiri yayımlandı. Muvazzaflar, aynı iktidar odaklarına yine çok kısaltılmış haliyle şöyle sesleniyordu: Fransa’nın tüm düşmanlarına karşı savaşan ve biricik suçları yurdunu sevmek olan büyüklerimize isyancı diyerek hakaret ettiniz. Bu durumda arenaya inip gerçeği söylemek şerefi bize düşer. Kurallar gereği kimliğimizi açıklayamıyoruz ama susmamız da beklenemez. Pek çoğumuz Afganistan, Mali, Orta Afrika ya da başka topraklarda, düşman ateşi altındaydık. Bazılarımız, sizin kendi toprağımızda taviz verdiğiniz İslamcılığı yok etmek için canlarını verdi. Hemen hepimiz, Bekçi Operasyonu’na* katıldık. Terk edilmiş varoşlarda suç çetelerinin dokunulmazlığını gözlerimizle gördük. Fransa’yı aşağılayan, hatta nefret eden dini cemaatler, bizi de manipüle etmeye kalktılar. Sizler, rahatlıkla savunabileceğimiz kendi toprağımızda hedef olmayalım diye bizleri sivil bile dolaştırdınız. Alçak, hilekâr ve kötü niyetli yöneticiler Fransa çöküyor. Ve bizler, savaş süren pek çok ülkede bu çöküşün yıkımın habercisi olduğunu saptadık. Çöküş, kaos ve şiddetin öncüsü. Kaos da sizin iddia ettiğinizin tersine, askeri darbeyle değil, sivil ayaklanmayla başlıyor. Emekli komutanlarımızın doğru saptamalarını karalamak için çok alçak olmak gerekir. Fransız yurttaşlarını susturmak için çok hilekâr olmak gerekir. Muvazzaf ordu komutanlarını büyüklerine karşı tavır almaya çağırmak için gerçekten kötü niyet gerekir. Alçaklık, hilekârlık ve kötü niyet, bizim yöneticilerimizde görmek istediğimiz özellikler değil. Ordu doğru konuşulan yerdir, çünkü bahis candır. Fransa’da bir iç savaş çıkarsa, ordu düzeni korur, çünkü koruması istenecektir. Kimse böyle bir dehşet yaşansın istemez ama evet, Fransa iç savaşa doğru gidiyor ve sizler bunu gayet iyi biliyorsunuz. Bu ülkeyi vatan yapan, sınırlarını çizen, kültürünü savunan ve öz dilinde emirler veren büyüklerimiz, Fransa’yı savunurken siz devleti içeriden çökertin diye savaşmadılar. Harekete geçin bayanlar, baylar. Medyatik formüller, sipariş duygulanmalardan söz etmiyoruz. Konu yeniden seçilmeniz, yeni makamlara atanmanız değil. Konu ülkemizin, ülkenizin bekası. Çatışma kaçınılmaz Değerli okurlarım, eski sömürgelerden gelen ya da ekonomik nedenlerle göçen Müslüman toplulukları 11 Eylül 2001’e kadar iyi kötü sindirmeye çalışan Yahudi/Hıristiyan kökenli Batı ülkeleri; o tarihten sonra hepsi de İslam ülkelerine açılan savaşlarla topraklarına Müslüman göçmen akınını bizzat körükledi. Küreselleşme politikasının bir gereği olarak silah zoruyla göçtürülen Müslümanların yerleştikleri yerde radikalleşmesi, siyasal İslamın demokrasiyi kullanarak örgütlenmesi, bugün göçü tetikleyen ülkelerin en büyük sorunu. Yıllardır özelinde Avrupa, genelinde dünyada din bayrakları altında kültür çatışmaları yaşanacağını düşünüyorum. Birkaç yıldır da dost meclislerinde dillendirmeye başladım: İlk çatışma, Avrupa’nın en yüksek Müslüman nüfusunu barındıran Fransa’da patlak verecek. Laik cumhuriyetin doğduğu Fransa’da iç savaş olasılığı, artık abartılı bir senaryo değil. *Operation Sentinelle. 2015’teki İslamcı terör eylemleri sonrası ilan edilen sıkıyönetim sürecinde, ulusal güvenliği ordu sağladı. “Zamanın ruhu” ilahi ve siyasi bir gerçeklik. “Ruh” olduğuna göre de hortlaması da kaçınılmaz. Ruhsar yüz, yanak, çehre demek. “Kederden mi neden bilmem, sararmış rengi ruhsarın”dan biliyoruz. H Ruhsar’ın yüzü ne sarardı ne kızardı. Devir ak pak devri. Şair Murathan Mungan demişti zaten: “Ülkemizde her şey olunur, rezil olunmaz!.” Botoks yaptırır gibi ar damarı naklinin yaygınlaştığı da büyük ihtimal. Şeytana değil, ailenin müşterek saadeti için, muhtemelen muhterem dezenfektancı eşine uymuş görünüyor: “Ruhuna sağlık, Ruhsarcığım ölmemiş Elâlem utansın, o beni terk etmemiş Gel şöyle otur Ruhsar yanı yanı başıma Görsün bu millet, hayal gerçek yan yana... Şaştık kaldık afalladık; vay canına şimdi yandık Akıllara zarar vallah, Ruhsar gitti ruhla kaldık!” H Reyiz isyanında haklıdır: “Dünya 5’ten büyüktür!” Lakin.. “5’li çete de Türkiye’den büyüktür!” Temizlik ve mikropluk dertleri olmadığı için, dezenfektandan uzak durmuşlardır. Bu sektörü Ruhsar’ın şirketine bırakmışlar. Şirketin patronu eşi, en büyük hisse onun. Ne yazık ki kadına baskı şiddet ülkesiyiz. Bakan da olsanız kurtuluş yok. Ruhsar da belli ki eşinin psikolojik baskısına maruz kalmıştır. Eşi sabah akşam başının etini yemiştir. Haksız da değildir hani. Sağlık Bakanı özel hastaneci, Turizm Bakanı otelci, Milli Eğitim Bakanı özel okulcu. Günahları boynuna bal tutan parmak yalıyor. Yalamasa da yalamış olduğuna inanılıyor. Ruhsar’a şükranname Ruhsar da Ticaret Bakanı. Şahsen hiçbir şey alıp hiçbir şey satmıyor. Siyaset fani, ticaret baki. Eşi feryadında haklı: “Ruhsar Ruhsar, filmi biraz ileri sar. Gerçekçi ol. Milletvekili bile değilsin. Bu iktidar bugün var yarın yok. Ticaret Bakanı olmak ticaretten uzak kalmak, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ruhuna aykırı! Bahçeli Bey’in 100 maddeli anayasasına da aykırı olacaktır!” H Turizm Bakanı “Aşı keyfi maskesi” taktırıyor. Otellere turist çağırıyor. Bodrum Türkbükü Hilton’u satın alıyor. Bakan haklı. Gelmeyen turistin parasını Hazine’den istemiyor ya. H “Ticaretle uğraşmayan ticaret bakanı” damgası Ruhsar’ın canına tak ediyor. Eşinin “Nanoksia” adlı şirketinden bakanlığa 9 milyon TL’lik dezenfektan alınıyor. “Alınmamış deterjan” için Hazine garantisi falan istenmiyor ki. Üstelik dezenfektan “nano gümüş iyon teknolojisiyle üretildiği” halde istenmiyor. 5’li çetenin yüzü kızarsın diye istemiyor. Anlaşma dolar ve Avro ile değil, TL ile yapılıyor. Yüzde 100 doğa dostu ve vegan, yani baş eti kurtarıcı bir ürün. H Reyiz kuru bir teşekkürle yetinmiyor. TBMM grubunda Ruhsar’a “Şükranlarımı sunarım!” diyor. Kimin ne mal olduğunu iyi biliyor. H “Yandım yandım /bu bendeki hal değil/ inan bana canım / bu benimki hayal değil/ bu düzen bildiğin düzenlere benzemez/ ruhsar gitti ruhu geldi/ sardım ruhu, rüya değil/ şaştık kaldık afalladık/ vay canına şimdi yandık/ akıllara zarar valla/ ruhsar gitti ruhla kaldık” H Bu Ruhsar’dan çok daha ünlüydü. 1998’den 2001’e, en çok izlenen dizinin kahramanıydı. (Kanal D) Bu Ruhsar ise deterjan sayesinde ünlendi. Reyiz yüzünden kahraman olamadı. Yüce Divan’da nasıl olsa aklanacak ve kahraman olacaktı. Soylu’nun deyişiyle kıytırık marina misali, üç kuruşluk dezenfektan yüzünden burnundan gelmediği kaldı. Zaten ona da hazırdı. Yeme bozukluğuna bağlı, “anoraksi” olmaya zaten hazırdı. Şirkete “Nanoksia” ismi vermesi bundandı. Reyiz de zaten Ruhsar sararıp solmasın diye her önlemi aldı. TBMM grup toplantısında teşekkürle yetinmeyip “Şükranlarımı sunarım” demesi bundandı. Ama asıl bizlerin Ruhsar’a şükran borcu var. Geçilmemiş köprünün, girilmemiş tünelin, çıkılmamış yolculuğun ve yolların dövizine göz dikmeyip kıytırık miktarda dezenfektanla yetindiği için. HHH Doğal anma: Ruhsar’ın metindeki mısraları besteci ve müzisyen Fikret Alper’indir. Kanserden kaybettik. (19522014) Ruhu şad olsun. Doğal düzeltme: Prof. Dr. Nadir Devlet’in Covid19’dan vefat etmediği, 30.4.2021 Ref: 76639 sayılı ölüm belgesine göre “doğal ölüm” olduğu eşi tarafından açıklandı. (19442021) Nurlar içinde yatsın. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr CUMARTESİ ANNELERİ: Bayram, mezarsız sevdiklerimizin sonsuz acı günü Cumartesi AnneİHD EYLEMİ leri, gözaltında kaybedilen ya640. HAFTADA kınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 842’ncisini düzenledi. Bu haftaki eylem de koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medİnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta sürdürdükleri eylemin 640’ıncısını dün sanal medya hesabı üzerinden yayımlanan video ile düzenledi. Bu haftaki eyya üzerinden canlı lemde, 10 Eylül 1996 tayapıldı. Cumartesi rihinde Diyarbakır’ın DicAnneleri bu haftaki le ilçesinde, İlçe Emniyet eylemlerinde Edip Müdürlüğü’nde kalan özel Aksoy ve Orhan Cingöz için adalet istedi. Yapılan açıklamada, “Bizim için bayramlar, mezarharekât timlerinin açtığı ateşle eşinin gözleri önünde yaşamını yitiren Hatice Atalay’ın soruşturmasının akıbeti soruldu. sız sevdiklerimizin sonsuz acısının daha da derinleştiği günler demek” denilerek adalet mücadelesinin süreceği kaydedildi. Babası Edip Aksoy gözaltında kaybedildiğinde 40 günlük olan ve baba sevgisini hiç tatmayan Beritan Aksoy, Cumartesi Anneleri arasında evlatlarını görmeye ömrü yetmeyenleri andı. “Ben onlar gibi olmak istemiyorum, babamın kemiklerine ulaşmadan ölmek istemiyorum” diyen Aksoy, babası kaybolalı 26 yıl olduğunu ve kaç yıl geçerse geçsin mücadele edeceklerini söyledi. Basın açıklamasını okuyan, gözaltında kaybedilen Savaş Buldan’ın kızı Zelal Buldan, Aksoy ve Cingöz’ün mezar yerlerinin açıklanması ve faillerin yargılanması için yetkililere çağrı yaptı; gözaltında kaybedilenlerle buluşma yeri olan hafıza mekânı Galatasaray’dan vazgeçmeyeceklerini belirtti. l Haber Merkezi 4 ÜLKEDE ÇALIŞMA SÜRÜYOR ‘Kripto para vurguncusu iade edilecek’ iddiası Kripto para vurgunu soruşturması kapsamında aranan ve en son Arnavutluk’ta görüntülenen Thodex’in kurucusu Faruk Fatih Özer’in 48 saat içinde Türkiye’ye iade edileceği iddia edildi. TRT Haber’in üst düzey Emniyet yetkililerine dayandırdığı haberinde, operasyonun birkaç gün içinde tamamlanmasının planlandığı belirtildi. 400 bin kişiyi dolandırıp 108 milyon dolar ile yurtdışına kaçan Özer’in yakalanması için başlatılan çalışmalar, Arnavutluk’un başkenti Tiran başta olmak üzere 4 ülkede sürüyor. l Haber Merkezi ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com YİNE BEKÇİ TERÖRÜ Batman’da 15 yaşındaki çocuğu darp ettiler Batman’ın Cudi Mahallesi’ndeki Salih Özdemir Parkı’nda önceki akşam bekçiler, 15 yaşındaki bir çocuğu darp etti. Darp olayı, cep telefonu ile çekilen görüntülere de yansıdı. Darp olayının, çocuğun koronavirüs kısıtlamalarını ihlal etmesi nedeniyle gerçekleştiği öne sürüldü. Cep telefonuyla çekilen görüntülerde 67 kişinin yerde yatan birisini tekme ve yumruklarla darp ettiği görüldü. Görgü tanıklarının beyanlarına göre çocuğun gözaltına alınarak darp edilmesi sırasında bazı yurttaşlar bu duruma tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği Batman Şubesi ile Batman Barosu Çocuk Hakları Merkezi, gözaltına alınan çocuğun durumunu takip ettiklerini açıkladı. İstanbul Fatih’te de önceki gün bekçilerin bir kişiyi darp etmesi gündeme gelmişti. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle