03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 28 NİSAN 2021 ÇARŞAMBA [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ermeni meselesi ve Şe?k Kahramankaptan Mor Külhani Besteci Cengiz Tanç Yaşamöyküsü, 224 sayfa Niyazi Altunya Türkiye’de Beden Eğitiminin Öncü K?zlar? İnceleme, 496 sayfa Uluç Gürkan Ermeni Sorununu Anlamak Malta Yarg?lamas? 19191921 Araşt?rma, 320 sayfa Kupa Kupa Orhan Veli Cumhuriyet TÜRK DIYASPORASI NURI KURNAZ TARIHÇI ABD Başkanı Joe Biden tarafından 1915 olaylarının soykırım olarak adlandırılması öncelikle diyaspora politikasının iflasını simgeliyor. ABD başkanları uzun yıllar boyunca, Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatik tepkisini hesaplayarak ve jeopolitik, stratejik çıkarları doğrultusunda hareket ederek bu ifadeyi kullanmaktan çekiniyordu. Kimi analistlerce dikkat çekilen müttefiklerin farklı çıkarları ve değişken politikalarının sonucu olarak ABD bugün Türkiye’yi gözden çıkarmış vaziyette. Bu durum, FETÖ elebaşı ve darbeci Fetullah Gülen’in Pensilvanya eyaletinde yaşamını sürdürmesi, ABD’nin Kuzey Irak ve Suriye’de terörist unsurlarına yardım etmesi ve Patriotların yanı sıra F35’leri vermemesi üzerinden de anlaşılıyor. Kararda diyaspora etkisi Lakin, soykırım adlandırmasının kararı arkasında, müttefiklik boyutundan ziyade bir de diyaspora boyutu var. Ermeni diyasporası, yıllar boyunca etkin lobi çalışmaları ve sivil toplum kuruluşları üzerinde kurduğu etkinlik, nihayetinde meclis ve ABD başkanının dahi karşı karşıya kaldığı baskı sonucunda istediği sonucu elde etti. Diyaspora politikasının ne denli önemli olduğu ve bunun vizyonlu bir şekilde yürütüldüğü sürece ülkeye getirebileceği faydaları, Ermeni diyasporasından çok net bir şekilde anlıyoruz. Bugün Türk diyasporası, dünyanın her bir tarafına yayılmış durumda. Almanya ve Hollanda başta olmak üzere, Avrupa toplumlarında yer edinmiş büyük bir azınlık grubunu oluşturuyor. Buna rağmen hiçbir etklinlik gösteremeyen Türk diyasporası, bu toplumlarda genel algıya yön veremiyor, medyada yeterince ses bulamıyor ve STK’lerde yeterince yer almıyor. Bu bir nebze Avrupa toplumlarındaki dışlayıcı ve ırkçı tavırlardan kaynaklansa bile, Türkiye Cumhuriyeti’nin diyaspora politikasıyla da yakından bağlantılı. Dolayısıyla haklı olduğu konularda doğruları anlatamayan ve Türkiye’nin çıkarlarını gözetemeyen bir diyaspora ile yüzleşme vakti geldi. Türkiye geçtiğimiz yıllarda diyaspora politikasına ve gönül coğrafyası Tek tepkisi konsolosluklar önünde Mehter Marşı çalıp Türk bayrağı sallayacak olan bir diaspora, ne kısa vadeli ne de uzun vadeli pozitif değişiklikler getirebilir. Akademik bursların, medya ve sosyal bilimlere yönlendirmelerin uzun vadede daha iyi sonuçlar vereceğini görmek, çok zor olmasa gerek. olarak tanımladığı coğrafyaya çok büyük yatırımlar yaptı. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı çok önemli çalışmalara imza attı. İzlenilen politika, Türk diyasporasının yüzünü ve ilgisini Türkiye’ye çevirmek olarak tanımlanabilir. Bu politika yurtdışında yaşayan Türk asıllı gençlerin Türkçeyi daha iyi konuşabilmesi, Türk tarihini daha iyi bilmesi ve Türkiye ile bağını güçlendirmesini sağladı. Neler yapılabilir? Fakat önemli bir handikap da getirdi. Diyaspora toplumunun yani bugün çoğu gurbetçi ailenin, çocuk yetiştirdiği, doğup büyüdüğü ve yaşadığı coğrafyalarda, kamusal alandan uzaklaşması ile sonuçlandı. Avrupa toplumlarındaki STK’lerde aktif olmayan gurbetçiler kendi kabuğuna çekilen ve Türkiye’ye yönelen bireyler olarak yetişti. Toplumda çok iyi yerlere gelenlerin bile politik konularda ilgi alanı yaşadığı toplumun yerel demokrasisiyle değil, daha çok Türkiye’nin politikalarıyla ilişkili bir hale geldi. Toplumsal algıyı değiştirmek için Türkiye’nin diyaspora politikasının gözden geçirilmesi gerekiyor. Zira bir toplumdaki algıyı değiştirmek asla tepkisel çırpınışlarla mümkün değildir. Yurtdışında entelektüel varlık gösterebilme ve gündemi berlirleyebilme kapasiteniz öncelikle doğru zamanda, doğru kişilerce ve doğru politikaların sayesinde gelişen etkinlik çereçevesinde belirlenir. Bu kısa sürede olacak bir iş değildir ve sadece uzun vadeli stratejiler ile gelişebilir. Ve bunu başarabilmek için diyaspora toplumlarında, akademik olsun siyasi olsun, daha yüksek pozisyonlarda Türk asıllıların sayılarının artması gerekiyor. Bunu başarabilme kudretinin hem Türk diyasporasında hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet aklı ve diplomatik birikiminde var olduğuna inanıyorum. Türkiye ile olan bağı güçlendirmek yerine, diyasporanın yerel demokrasiye katkı sağlaması, medya ve STK’lerde görev alması ve yaşadığı toplumdan uzaklaşmamasını sağlayacak yatırımların daha faydalı olacağını öngörmekteyim. Gıpta ile bakmamız gereken Ermeni diyasporasını bugün Türk diyasporası ile karşılaştırdığımızda ne tür bir politika izlenilmesi gerektiğini daha iyi anlıyoruz. Tepkisellikle olmaz Tek tepkisi konsolosluklar önünde Mehter Marşı çalıp Türk bayrağı sallayacak olan bir diyaspora, ne kısa vadeli ne de uzun vadeli pozitif değişiklikler getirebilir. Akademik bursların, medya ve sosyal bilimlere yönlendirmelerin, desteklenen STK’leri daha çok Avrupa toplumuna entegre etmenin ve ayrışmayı önleyici çabaların uzun vadede daha iyi sonuçlar vereceğini görmek, çok zor olmasa gerek. Tepkisel hareket eden bir diyasporanın yerine kendi etkisini ve vizyonunu üretebilen bir diyaspora ancak bu şekilde geliştirilebilir. Pandemi sonrası süreç için yeni üretim modeli GÜRSEL EROL yaşanan “gıda enflasyonu” pandemi sonrası CHP ELAZIĞ MİLLETVEKİLİ neden kentlerden kırsala dönüşü sağlayıp tarım ekonomisini hayata geçirmemiz gerekti1900’lü yılların başında yaşanan ve milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan İspanyol Gribi sonrasında karşılaştığımız en büyük pandemi olan Covid19 sonrasında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açıktır. İnğini ortaya koymaktadır. Geçmişte, Bülent Ecevit döneminde başlatılan ve rahmetli Ecevit’in kendi projesi olan ve daha sonra farklı iktidarlar eliyle ne yazık ki yarım bırakılan Köykent Projesi pandesanlık tarihi boyunca köklü dönüşümlere ne mi sonrası dönemin planlanması için önemden olan küresel olaylardan sonuncusu olan li bir referanstır. Günün koşullarına uyarlaCovid19 pandemisi sonrasına her alanda ül nacak ve bir devlet politikası haline getirikemizi hazırlamak için şimdiden çalışmalar lecek Köykent Projesi ile “sürdürülebilir tayapılmalıdır. rım, kentleşme politikaDayanışmayı esas alan, sı, önleyici kapsamlı sağlık dezavantajlı toplum kesimlerini geride bırakmayan, karar alma süreçlerinde daÜlkemizde de pandemi sonrasına hizmetleri, yerel kalkınma, iklim krizi, nitelikli eğitim, gıda güvenliği, refaha katılımcı, çoğulcu ve cindair yeni üretim hın adil dağılımı, güvencesiyet eşitlikçi yapılar kurmak, “sağlık, eğitim, barınma ve güvenli gıdaya erişim” gibi en temel insan ihilişkileri, kent, sağlık, eğitim, tarım ve çevre politikaları li istihdam, endüstriyel tarım, kooperatifleşme ve ihracat” gibi başlıklarda ülkemiz adına önemli atılım tiyaçlarını ve refahın adil hazırlamamız gerçekleştirilebilir. paylaşımını önceleyen ekonomik ve siyasi düzen oluşturmak önümüzdeki en gerekmektedir. Geçmişte, yarım Yenilenecek Köykent Projesi için TBMM’de öncelikle özel bir kanun çıönemli meseledir. Günbırakılan Köykent karılmalıdır. Bu kanunla cel verilere göre dünyadaProjesi pandemi beraber DPT yeniden açılki aşıların toplamının yüzde 75’inin 10 ülkede birikmesi, 130 ülkede bir doz aşının sonrası dönemin planlanması için malı, yeniden kurulacak DPT’de istihdam edilmek üzere özellikle son yıllarda dahi olmaması böylesine bir önemli bir referanstır. akademik uzmanlaşma ve pandemi sürecinde bile küçalışma için yurtdışına gitresel adaletsizliğin boyutumiş yetişmiş uzman gençnu gözler önüne sermektedir. lerimiz ülkeye davet edilmelidir. En ince ayÜlkemizde de pandemi sonrasına dair ye rıntısına kadar alanında en iyi kadrolarca ni üretim ilişkileri, kent, sağlık, eğitim, tarım ve çevre politikaları hazırlamamız gerekmektedir. Türkiye nüfusunun yüzde 93’ünün kentlerde yaşadığından yola çıkarak özellikle metropol kentlerimizin yeniden planlanması, kentlerde nüfus yoğunluğunun düşürülhazırlanmış planlar çerçevesinde bu proje bir devlet politikası olarak kamuoyuna açıklanmalıdır. Büyük kentlerde üretim ve eğitim sürecinin dışında olan gençlerimizin bu proje ile kırsala dönmesini teşvik edecek yatırımlar kamu bütçesinde belirlenmelidir. mesi, kırsala dönüşün teşvik edilmesi yeni ekonomik model ve üretim ilişkileri planlamamızda yer almalıdır. Dünyada gıda fiyatlarının eksi yönde seyrettiği bir dönemde son 3 yıldır ülkemizde Köykent Projesi’nin başlaması için belirlenen alanlarda, l Polatlı, Ceylanpınar, Elbistan, Akhisar gibi verimli tarım arazilerine sahip ilçelere “tarım kenti” statüsü verilmesi ve bu illere özel yatırım teşvik programlarının düzenlenmesi, l Yol, su, elektrik, telefon, internet gibi kırsalda temel altyapı hizmetlerinin tamamlanması, l Barınma, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmet ağının oluşturulması, l Tarımsal üretime uygun ancak tarım yapılmayan hazine arazilerinin üretime açılması için gerekli düzenlemelerin yapılması, l Yetiştiricilere hayvansal üretim için TİGEM’den proje bazlı hibeler, yem, ilaç, entegre tesis, besi çiftliği yapımı ve canlı hayvan dağıtımı gibi çalışmaların yapılması, l Hibe, proje desteği, yatırım teşviki, uzun vadeli düşük faizli kredi gibi sübvansiyonlar ile ilgili finansman modellerinin geliştirilmesi, l Çevreye duyarlı, iklim krizini dikkate alan sulama ve modern üretim teknikleri için projeler hazırlanması, l Doğal ve kültürel mirasa müdahale etmeyen yeni nesil “ekolojik turizm” alanlarının yaratılması, l Üretilecek ürünün endüstriyel hale getirilip ihracata dahil edilmesi için fabrika gibi faaliyet alanlarının yapılması, “tarım organize sanayi bölgeleri”nin kurulması, l 2015’te açıladığımız Merkez Türkiye Projesi’nden yola çıkarak küresel bir lojistik merkez oluşturulması için entegre bir çalışma başlatılmalıdır. Yaklaşık 5 milyon yurttaşımızın istihdamını hedefleyen bu proje ile kentlerimizdeki nüfus yoğunluklarının azaltılabileceği gibi kentten köye tersine göç başlatılacak, Türkiye bölgesel ve küresel anlamda model olacak ve milyonlarca dolar katma değer yaratacak bir projeyi hayata geçirmiş olacaktır. Gıda, BM’nin politikalarında da sürekli vurguladığı gibi dünyada artık “stratejik ürün” kapsamındadır. Yenilenen Köykent Projesi, ülkemizde de ciddi boyutlara ulaşan “gıda yoksulluğu”nun önlenmesine ve dünyanın en önemli gıda üreticisi konumuna yükselmemiz, ülkemizin bölgede ve uluslararası arenada güçlenmesine neden olacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle