08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 8 MART 2021 PAZARTESİ HABER AYM, KORKUSUZ’A VERILEN ILAN CEZASINI ‘HAK IHLALI’ OLARAK DEĞERLENDIRDI ‘BİK sopası’na emsal karar Anayasa Mahkemesi (AYM), iktidarın Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla muhalif basın üzerinde bir “sopa gibi kullandığı ilan ve reklam kesme cezalarıyla” ilgili önemli bir karara imza attı. AYM, Korkusuz gazetesine verilen basın ilan cezasını “hak ihlali” olarak değerlendirildi. Kararda, “İfade ve basın özgürlüğü ihlal edildi” ifadelerine yer verildi. AYM’nin kararını değerlendiren hukukZEHRA ÖZDİLEK çular, “BİK bu karardan sonra kendine çekidüzen vermelidir. Bu karar sadece Korkusuz gazetesi kararı ile sınırlı olamaz. Emsal teşkil eder. BİK bu karara göre hareket etmek zorundadır. Cumhuriyet gazetesi de bireysel olarak AYM’ye gittiğinde aynı sonuç çıkacaktır” dedi. Hukukçular AYM kararını Cumhuriyet’e değerlendirdi: Rıza Türmen (Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı): AYM’nin Korkusuz gazetesi kararı çok güzel bir karar. Kararın birkaç önemli özelliği var. Bir tanesi diyor ki baTürmen sın özgürlüğünün koşullarından biri ekonomik imkânların bulunması. Yani ekonomik imkânlar yoksa basın özgürlüğü gerçekleşemez. Ekonomik imkânlara resmi ilanlar ve reklamlarla kavuşuluyor. AYM, ‘ilan kesme cezası bir yaptırım aracı olarak kullanılamaz’ diyor. Tabi bizde bu gazeteleri cezalandırmak için bir yaptırım aracı olarak kullanıyor. Kararda böyle cezaların caydırıcı etki yarattığı belirtilmiş. Tabii bu sadece Korkusuz gazetesi için değil bütün basın için bu etki söz konu. Tabii bir de doğru düzgün inceleme yapılmadan itirazların reddedilmesi var. AYM’nin bireysel başvurular nedeniyle verdiği insan hakları ihlalleri kararları sadece o davayla sınırlı değildir tabii. Karar emsal teşHukukçular, BİK’in ‘ilan yasağının basın özgürlüğü üzerinde sopa gibi’ kullanılmasının tek adam rejiminin sonucu olduğunu belirterek, basının AYM’ye başvurabileceğine işaret etti. kil eder. BİK bu karara göre hareket etmek zorundadır. Cumhuriyet gazetesi de bireysel olarak AYM’ye gittiğinde aynı sonuç çıkacaktır. BİK bu karardan sonra kendine çekidüzen vermeli. ‘Yol gösterici’ Sabih Kanadoğlu (Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı): Bireysel hak ihlallerinde hiçbir zaman emsal olmaz. Her biri için ayrı ayrı başvuru ve ona göre inceleyerek karar Kanadoğlu verilmesi lazım. Bu kararın o konuda uygulama yapanlar için yol gösterici olduğundan kuşku yok. BİK muhalif basın üzerinde sopadan daha sert bir biçimde kullanılıyor. Ortaya çıkmış siyasi duruma demokrasi demek mümkün değil. Zaten tek adam rejiminde, o tek bir adamın kontrolü, denetimi ve emri altında bütün kurumların elbetteki demokratik yönde bir karar verebilecekleri düşünülemez. Anayasadaki basına tanınmış olan bütün hakların ihlal edildiği bir dönem yaşıyoruz. İşin en enteresan tarafı anayasa uygulanmayarak sanki yeni bir reform yapıyor gibi birtakım eylem planları halkı kandırıcı biçimde ortaya dökülüyor. Turgut Kazan (Eski İstanbul Barosu Başkanı): AYM’nin bu kararı doğrudur. Daha önceki kararlar da dikkate alındığında Korkusuz ile Kazan ilgili verilen karar isabetlidir. Türkiye’de BİK EFKAN ALA ŞIKÂYET ETTI Korkusuz gazetesi, 3 Ağustos 2015’teki nüshasında eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın görevden ayrılmasına karşın konutunu boşaltmadığı ve 2.5 milyon liralık tefrişat yaptığını yazdı. Ala’nın şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada Küçükçekmece Başsavcılığı takipsizlik kararı verdi. Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi ise Ala’nın tekzip metninin yayımlanmasını kararlaştırdı. Ancak Korkusuz, bu tek taraflı metni yayımlamadı. Ala, da BİK’e başvurarak tekzibi yayımlamadığı gerekçesiyle Korkusuz’u şikâyet etti. Şikâyet üzerine BİK, Korkusuz’a 2 gün “resmi ilan ve reklamların kesilmesi” cezası verdi ancak gazetenin resmi ilan ve reklam yayımlama hakkı bulunmadığından verilen cezanın şimdilik uygulanmamasını kararlaştırdı. Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Korkusuz’un bu karara yaptığı itirazı kısmen kabul ederek, cezayı bir güne düşürdü. Korkusuz, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuruda bulundu. AYM de “hak ihlali” kararı verdi. sorunu AYM’de, Hâkimler Savcılar Kurulu ve ilgili tüm kurumlarla birlikte mutlaka demokrasiye ve basın özgürlüğüne uygun biçimde yeniden yazılması gerek. Türkiye’de bu işleri uygulayacak yargı siyasal iktidara bağlı olduğu için benzer uygulamalar devam edecektir. Demokrasi ve özgürlükler temel haklar tek insanın takdirine bırakılıyorsa zaten orada güvence yok demektir. En üstteki bu işe nasıl bakıyor, diye bakıyorlar. Kendilerince oradan alacakları ilhama göre hareket ediyorlar. l İSTANBUL BULU’YU TARIF EDEN ILAN Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasına karşın hiçbir fakültede akademik kadroya alınmayan AKP’li Prof. Melih Bulu’nun akademik geçmişinin profesörlük kadrosuna yetmediği iddia edilirken İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde Bulu için profesörlük Melih Bulu kadrosu açıldığı öne sürüldü. İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nin İşletme Bölümü, 28 Şubat günü bir profesörlük kadrosu için akademik ilan yayımladı. Kadro için “Yönetim ve Organizasyon alanında doçent olup, inovasyon ve rekabet alanında bilimsel çalışmaları olmak, Stratejik Yönetim ve Oyun Teorisi derslerini vermiş olmak” şartları aranıyor. İddiaya göre, kriterlere göre uyan tek isim Melih Bulu. Üç vakıf üniversitesinde kadrosu olan Bulu, devlet üniversitesi olan Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasına rağmen akademik kadroya alınmamıştı. l Haber Merkezi SAVCILIK SORUŞTURMA ISTEDI Zimmet iddiasına izin yok SEYHAN AVŞAR Ataşehir’de bulunan Yahya Kemal Beyatlı İlkokulu’nda müdür olarak görev yapan L.K’nin öğrenci velilerinden bağış adı altında topladığı parayı okul aile birliğine bildirmediği ve söz konusu paraları tutanaksız alarak zimmetine geçirdiği iddia edildi. Okul Aile Birliği Başkanı Alev Derdiyok, konuyu Cimer’e yazdıktan sonra Anadolu Adliyesi’ne suç duyurusunda bulundu. Savcılık müdür hakkında soruşturma izni istedi ancak Sancaktepe Kaymakamlığı soruşturma izni vermedi. Kaymakamlık müdürün tatil döneminde okulu temizlettiğini ve makbuzu okul aile birliğine vermeyi unuttuğunu belirtti. Sancaktepe Kaymakamlığı, müdür L.K’nin okul aile birliğinin izinde olması, eğitim ve öğretimin başlayacak olması, okuldaki temizlik işlerinin yapılması gerektiğinden müdürün inisiyatif aldığını ve işlemlerde usulsüzlük yapılmadığını kaydetti. Başka okula gönderildi Cumhuriyet’e konuşan Alev Demirok ise, “Soruşturmayı il milli eğitim müdürlüğü yürütüyordu. Ancak onlardan alarak ilçe milli eğitime verdiler. Bu konuyu il müdür yardımcısı ile görüştüm. Konuyla ilgileneceklerini belirtti. Bir süre sonra ise aradığımda, ‘bizi siyaseten aşan şeyler oldu’ diyerek soruşturmaya müdahale edildiğini belirtti. Müdürü suçsuz bulsalardı kendi okulunda çalışmaya devam ederdi” dedi. Başka bir okulda müdür olarak görevlendirilen L.K. ise iddiaları reddederek iftira olduğunu belirtti. l İSTANBUL BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİ OKULA ALINMADI İDDİASI Yönetici ve öğretmen açığa alındı İzmir’in Bayraklı ilçesinde, bir öğrenciyi başörtülü olduğu gerekçesiyle okula almadığı iddia edilen ilkokul yöneticisi ve bir öğretmen açığa alındı. Kızının kendi isteğiyle kapandığını söyleyen Sevtap P., “Eve geldiğinde üzgündü ama bütün üzüntüsü gitti, her şey normale döndü. İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi gerekeni yaptı. Sabahtan beri bizimle ilgilendiler. Kızım eğitimine devam ediyor” dedi. Bayraklı ilçesindeki bir ilkokulda Müdür Yardımcısı Nilay P., önceki gün iddiaya göre 4’üncü sınıf öğrencisi H.N.H. isimli kız çocuğunu başörtüsü gerekçesiyle okula almadı. Bunun üzerine avukatı aracılığıyla okuldan şikâyetçi olan anne Sevtap P., bir video çekerek yaşadıklarını paylaştı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “İddialara yönelik başlatılan inceleme soruşturma süreçleri hassasiyetle sürdürülmektedir” ifadelerine yer verildi. l DHA Kadın cinayetleri, çoğu siyasidir.. Ve Bila’nın CHP kitabı Konuya nasıl başka bir açıdan bakarım, yazılmadık ne kaldı 8 Mart’ta bilemiyorum, bu nedenle kadın cinayetlerine siyasetin sorumluluğundan bakmak; cinayetlerin, baskıların, şantajların siyasi karakterini vurgulamak, yeni olmasa bile günün koşullarına uygun olabilir. Deneyelim. Bugün Dünya Kadınlar Günü.. Umarım, “İnsan Hakları Eylem Planı” adı altında pek demokrasi ve insan hakları âşığı kılığıyla, önce 2009 sonra 2015, 2019 ve şimdi de 2021 bugün kendini yeniden meydanlara atan erkek iktidarın sokak silahlı kuvvetleri, kadın gösterilerinin üzerine yürümez. Ve İçişleri Bakanı, belki hayatında ilk kez, gösterilerin barışçıl ve geniş katılımlı geçmesinde teşvik edici olur! Kadınlar, siyasi iktidarı protesto edecektir, çünkü uğradıkları şiddette, cinayetlerde, kötü muamelede siyasi iktidarın yönetim tarzının payı büyüktür. Kadınlar, toplumsal eşitlik talep edeceklerdir, çünkü kadınlara bu ülkede fırsat eşitliği yoktur, ucuz işgücü olarak hem beyinsel hem bedensel (işyerlerinde ve evlerde) ağır sömürü altında yaşamaya, ayakta kalmaya ve kendilerini var etmeye çalışıyorlar. Var olmanın ağırlığı Erkek cinsin toplumda, tüm faaliyet alanlarında var olabilmesinin dayanılmaz kolaylığı ve hafifliği, kadınlara gelince var olmanın dayanılmaz ağırlığına dönüşmektedir. Kadınların ezilmesinde ülke yönetiminin siyasi sorumluluğu had safhadadır, çünkü kadınlara toplumda tüm etkinliklerde var olmanın yetenekleri peşinde koşmanın yollarını kolaylaştırıp açacağına, 5 çocuk yap, evde kal, evinin kadını ol, ailene kocana hizmet et diye baskı yapmaktadır. Siyasetin tüm toplum üzerindeki yırtıcı pençesi, en çok kadınlar üzerindedir. Kadınlar öldürülüyor, katiller hayatında ilk kez kravat taktıği uslu durduğu için “adeta uygarlaştığı, adam olduğu, ölen öldü şimdi adam ömrünü hapiste çürütmesin, yazıktır” düşüncesiyle, kısa sürede topluma yeniden salıverilecek bir ceza ile ödüllendirilmektedir. Bu “adalet sistemi” kadınlar için adaletsizlik sistemine dönüşüyor. Öldürülen kadınların adı yoktur, şiddete uğrayanların da dışlananların da... Siyasetin sorumluluğu büyüktür, bu katilleri af ile salarak cinayetleri özendiriyor, nasıl olsa af çıkar ben kurtulurum düşüncesi katil ve müstakbel katillerin eylemlerinin arka planında yaşıyor. Asla özendirmeyin Katillerin asla bir daha gün yüzü göremeyecekleri hafifletici hiçbir mazeretin kabul edilmeyeceği bir cezalandırma uygulamasına gidilmedikçe, mahkemelerin kararları cinayetleri özendirici kalacaktır. Saldırıya uğramış ve öldürülmüş bir kadının geri dönüşü yoktur. Devlet, şiddet ve cinayet tehdidiyle karşı karşıya kalan kadınları koruyamamaktadır. Cinayet ve şiddete maruz kalan kadınlar için sadece onlar için özel bir polis örgütü kurulmalı, olay sıradan polis işleri olmaktan hızla çıkarılmalıdır. Kadına şiddet, tehdit altındaki kadınlar, “toplumsal şiddet olayları”nın baş köşesine yerleştirilmelidir. “Kadın cinayetleri siyasidir” derken, erkeklerin neredeyse tüm iktidar mevkilerini işgal etmelerini de kastediyorum. İktidar derken tüm yönetim koltuklarını kastediyorum. Tüm erkeklerin egemenlik alanlarını... Tüm erkek yargıçların savcıların, koltuklarını ülke yönetim koltuklarını: Cumhurbaşkanlığı’ndan bakanlıklara ve milletvekillerine kadar. Tümünü... Tüm koltukların, toplumsal eşitsizlikte, kadınların dışlanmasında ve taciz atında kalmalarında payı büyüktür. 8 Mart, tüm toplumsal haklar için mücadele günüdür. Neruda ne demiş: “Bütün çiçekleri koparabilirsiniz ama bahar gelmesini engelleyemezsiniz.” ‘CHP Nasıl İktidar Olur?’ Gazeteci meslektaşım, basının dürüst kalemi, yazılarını takdir ettiğim Fikret Bila’nın kitabı epeydir masamın üzerinde duruyor. Bila, büyük bir bellek tazelemesiyle, CHP’nin seçimleri, iktidarları, yönetimleri, fikirsel gelişimi, liderleri, kayıplar ve kazançları vb. bağlamında önümüze bir hazine koydu. Bu arada girişte, “sol kavramı, sosyal demokrasi ve Avrupa solu”, “Türkiye’de solun tarihi gelişimi ve tek parti dönemi”, “demokrasiye geçiş ve çok partili dönem”ler üzerine bilgi tazelemeleri ve değerlendirmeleri yapıyor ve genç nesle değerli bir tarihçe sunuyor. “AK Parti iktidarında CHP” bölümünde, yaşanılan büyük siyasi olaylar ve CHP’nin tutumlarını izliyoruz. Burada da CHP’nin seçimlerdeki başarı ve başarısızlıklarını, siyasi gelişmeler ve tartışmalar ışığında izliyoruz. Olaylara dayalı, duru bir anlatım. Kitaba adını veren, tartışılacak ve siyaset çıkarılacak son bölüm güncel. Din ile Kürt meselesiyle, gençlikle, çağdaş sosyal sınıflarla, zümrelerle ilişkileri, yine seçim ve sonuçları değerlendirilerek inceliyor ve önerilerde bulunuyor. Son söz olarak Bila, çağdaş bir ülke için CHP’nin tek başına iktidarını şart görmekle beraber diyor ki “CHP ve İYİ Parti’nin bugünkü koşullarda Millet İttifakı’nı bir seçim işbirliği ötesinde stratejik ortaklık olarak görmesi gerekir.” Tamamen katılıyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle