08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 5 29 MART 2021 PAZARTESİ Yine yandaş korundu! KORONAVİRÜS SALGINI DAHİ ‘MÜCBİR SEBEP’ SAYILMADI Kütahya, Afyon ve Uşak illerinin nüfusu kadar yolcu sayısı garantisi verilen ve yap işlet devret (YİD) modeli ile yapılan Zafer Havalimanı’na 6 milyon Avro’yu aşan garanti ödemesinin salgın nedeniyle ertelenmesi önerisi AKP’liler tarafınHAZAL dan reddedildi. ErOCAK teleme önerisinine tepki gösteren CHP milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, havalimanının kamuya ağır yük getirdiğini söyledi. Kütahya, Afyon ve Uşak illerine hizmet vermek üzere yapişletdevret (YİD) modeli ile yaptırılan Zafer Havalimanı için devletin verdiği yolcu garantisinin söz verilenin çok altında kaldığı ortaya çıkmıştı. Havalimanı işleten şirkete yolcu başına iç hatlarda 2 Avro, dış hatlarda 10 Avro ödeniyor. 2020 yılı için iç hatlardaki 501 Kütahya, Afyon ve Uşak illerine hizmet vermek üzere YİD modeli ile yaptırılan Zafer Havalimanı için verilen garanti gereği 2044 yılına kadar ödeme yapılacak. bin 706 yolcu garanti edilmişti. Bu rakam 4 bin 945’te kaldı. Dış hatlarda ise 351 bin 194 yolcu garantisi verilmişti. Bu rakam da 2 bin 484 kişiyi geçemedi. Yani toplam 1 milyon 279 bin 352 yolcu garantisine karşılık sadece 7 bin 429 yolcu havalimanını kullandı. İşletme süresi 29 yıl 11 ay olan havalimanı için uçmayan yolcular nedeniyle 21 Mart 2044’e kadar para ödenecek. Ayrıntıları gizlediler TBMM KİT Komisyonu üyesi CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) başvurarak söz konusu havalimanını işletmekte olan şirket ile Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü arasında yapılan sözleşmede mücbir sebeple ilgili bir maddenin yer alıp almadığını sordu. Yavuzyılmaz’a gelen yanıtta mücbir sebeplere ilişkin bir maddenin yer aldığı belirtildi ancak sözleşme ayrıntıları “bilgilerin saklı tutulması hükmü” çerçevesinde paylaşılmadı. Bunun üzerine KİT Komisyonu üyesi CHP’li milletvekilleri, komisyon başkanlığına bir önerge verdi. CHP’liler, sözleşmedeki “mücbir sebepler gereği” koronavirüs salgınının göz önünde bulundurularak 2020 yılında garanti edilen yolcular için ödenmesi gereken toplam 6 milyon 738 bin 310 Avro’nun 2044 yılı sonrasına ertelenmesi ya da borcun silinmesinin DHMİ’ye önerilmesini istedi. Önerge, AKP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. ‘Kamu zararı’ CHP’li Yavuzyılmaz, “‘Yıl 2020, Hazine’nin görevli şirkete garanti ettiği yolcu sayısı 1 milyon 279 bin 352, gerçekleşen yolcu sayısıysa sadece 7 bin 429. AKP’nin hata payı yüzde 99. AKP’liler diyor ki, ‘2020 yılında koronavirüs vardı, o yüzden böyle oldu’. Ama gerçek bu değil. 2020 yılı öncesinde durum farklı değil. Bu hata payıyla devam ederse, havalimanına neredeyse hiç uçak inmediği, kalkmadığı, yolcusu bulunmadığı halde 2044 yılına kadar şirketin kasasına 208 milyon Avro tutarında Hazine garantili para girecek. Zafer Havalimanı bütünüyle kamu zararıdır. Bu soyguna dur demek için bu sözleşmeyi yapan yetkililerle ilgili suç duyurusunda bulundum” dedi. Andımız ve madalyalardaki Atatürk kabartmasının kaldırılmasının ardından AKP’den yeni adım Korodan da ‘Türk’ü sildiler Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın taşra teşkilatları bünyesindeki bazı müzik ve dans topluluklarının adları değiştirildi. Müzik ve dans topluluklarının başında yer alan “Türk” ibaresi kaldırıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Murat Salim Tokaç, bazı taşra teşkilatlarında düzenleme yapılması için teklifte bulundu. Bu teklifler ise Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un “olur”u ile kabul edildi. Ancak, kabul edilen bazı kararlar dikkat çekti. Buna göre, Devlet Halk Dansları Topluluğu Müdürlüğü, bakanlığın doğrudan merkeze bağlı taşra teşkilatı olarak İstanbul’a taşınacak. İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu Müdürlüğü ise kapatılarak, Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu Müdürlüğü ile birleştirilecek. Devlet Türk Halk Müziği Korosu Müdürlüğü de kapatılarak, İstanbul Halk Müziği Araştırma ve Uygulama Korosu Müdürlüğü ile birleştirilecek. İstanbul Devlet Modern Folk Müzik Topluluğu Müdürlüğü’nün adı İstanbul Halk Müziği Araştırma ve Uygulama Korosu Müdürlüğü; Türk Dünyası Müzik Topluluğu Müdürlüğü’nün adı ise Türk Dünyası Müzik ve Halk Dansları Topluluğu Müdürlüğü olarak değiştirildi. Sıra Gecesi Müdürlüğü, Kürsübaşı Müzik Topluluğu Öte yandan, bazı müzik topluluklarının adlarındaki “Türk” ibaresinin kaldırılması da dikkat çekti. Buna göre, Şanlıurfa’daki Devlet Türk Halk Müziği Korosu Müdürlüğü’nün adı Şanlıurfa Sıra Gecesi Müzik Topluluğu Müdürlüğü, Elazığ’daki Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Müdürlüğü’nün adı Elazığ Kürsübaşı Müzik Topluluğu Müdürlüğü, Diyarbakır’daki Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Müdürlüğü’nün adı Diyarbakır Medeniyetler Müziği Korosu Müdürlüğü ve Edirne’deki Devlet Türk Müziği Topluluğu Müdürlüğü’nün adı ise Rumeli Müzikleri Topluluğu Müdürlüğü oldu. l ANKARA/Cumhuriyet CHP’Lİ EMİR’DEN YASA TEKLIFİ Binalar bedelsiz cemevlerine verilsin ERDEM SEVGİ CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Büyükşehir Belediye Yasası kapsamında köylerin mahalleye dönüştürülmesi sonucu cemevlerinde yaşanan mülkiyet hakkı sorununun çözümü için TBMM’ye yasa teklifi sundu. Teklifle, büyükşehirlerde mülkiyet hakkı köy muhtarlıklarından belediye başkanlıklarına geçen cemevi binalarının kullanım hakkının bedelsiz olarak cemevi derneklerine verilmesi öngörüldü. Emir, yapıyı kira verme keyfiyetinin ilçe belediyesinde bulunmasının hukuki sorunlara yol açabileceğini vurguladı. ‘AİHM kararı var’ Emir, teklifin gerekçesinde şunları belirtti: “Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere CHP’li belediyeler üzerine düşeni yaparak, cemevlerinin imar planlarına ibadethane olarak işlenmesine karar verdi. AİHM de 2014’te, cemevlerinin ibadet yeri sayılması ve ibadet yerlerine tanınan haklardan yararlanması konusunda bir karar verdi. 6360 sayılı yasa çıktıktan sonra, köy muhtarlığında bulunan yapıların mülkiyet hakkı ilçe belediye başkanlıklarına geçti. İlgili dernekler, yapıyı kullanabilmeleri için ilçe belediyelerine başvurarak, kiralama yoluna gitmek zorunda kalıyor.” l ANKARA CHP’Lİ AYTUĞ ATICI, ‘DIRENIŞIN’ KITABINI YAZDI Atıcı, “Demokrasi için mücadele edip, direnenlere” ithaf ettiği kitabını ve yaşananları Cumhuriyet’e değerlendirdi. Atıcı KURTULUŞ Kılıç ARI OHAL hâlâ hayatımızda LEYLA KILIÇ Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde iki yıl sakal uzatma eylemi yapan CHP’li Aytuğ Atıcı, yaşanan süreci ve eylemini kaleme alarak “Sakal Bir Direniş Sembolü” kitabını yazdı. FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ertesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Bu darbe bize Allah’ın bir lütfudur” dediğini anımsatan Atıcı, “Bu işin temel noktası budur. Gördük ki darbeyi bahane ederek OHAL ile bütün diktatoryal heveslerini aldılar ve hâlâ bunu kullanıyorlar. AKP’nin kanunlaştırdığı yetkiler ve uygulamalar hâlâ hayatımızda” dedi. Eski CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’nın OHAL sürecini protesto etmek için uzattığı sakalını ve eylemini konu alan “Sakal, Bir Direniş Sembolü” adlı kitabı Sarmal Kitabevi’nden çıktı. Parlamento tarihinin en uzun protestosu olan sakal eyleminin uluslararası boyutta ses getirdiğini aktaran Atıcı, “Darbe girişiminin ardından 23 gün içinde OHAL ilan edileceği kulislerde konuşulmaya başlandı. Biz de darbenin arkasından hangi tarikat ve grupların olduğunu devletin bildiğini bunları ayıklamanın zor olmadığını söyledik. ‘Biz OHAL ile 3 ayda hızlıca bu işi bitireceğiz’ denildi. Ama darbeden 5 gün sonra sivil darbe ortaya çıktı. Ben de 20 Temmuz 2016 yılında protesto amaçlı sakal bıraktım” dedi. ‘Unuturulmamalı’ 2016 yılında ilan edilen OHAL’in 2018 yılında seçim vaadi olarak kaldırıldığına dikkat çeken Atıcı, “Ancak uygulama o kadar hoşlarına gitti ki bu seferinde günümüze kadar OHAL’i sürekli kılacak düzenlemeler yapıldı. Valilikler OHAL’den kalan yetkileri hâlâ kullanıyor. Anayasaya göre OHAL ilan edilebilir. Ama kontrol altına alınan bir darbe için OHAL’in bu kadar uzun süreli kullanılması ne kadar doğruydu?” ifadelerini kullandı. OHAL sürecinde çıkarılan bütün kanunların FETÖ ile mücadele konusunda olması gerektiğini kaydeden Aytuğ Atıcı, “OHAL kararnamesi ile kış lastiği uygulamasını getirdiler. Televizyondaki evlilik programlarını kaldırırken, üniversitelerdeki rektör seçimlerini iptal ettiler. OHAL’in verdiği yetki ile Kanun Hükmünde Kararname çıkararak bunları uygulamaya soktular. Anayasaya aykırı olarak böyle birçok kanun çıkarıldı. Karşımızdaki zihniyet darbe sonrası sırtını OHAL’e yaslayan bir zihniyet. Demokrasinin yanında olmak zorundayız. OHAL pek çok insanı perişan etti. FETÖ karşıtı insanlar bile işlerinden ihraç edildi. Suçsuzluğu kanıtlanan birçok kişi hâlâ işlerine iade edilmiş değil. OHAL döneminde yaşadıklarımız unutulmamalı. Unutturmamalıyız” diye konuştu. l İSTANBUL BİROL AYDIN, TUNCELI BELEDIYE BAŞKANI MAÇOĞLU İLE GÖRÜŞTÜ Komünist Başkan’a SP ziyareti Birol Aydın Maçoğlu Saadet Partisi (SP) Sözcüsü Birol Aydın, dün Tunceli Belediyesi Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nu makamında ziyaret etti. Ziyaretin ardından açıklama yapan Aydın, Maçoğlu’nun güzel hizmetler yaptığını belirterek, “Sizi tanıyor görüyoruz. Güzel hizmetler yaptığınızı biliyoruz. 83 milyon yurttaş otursak ve birbirimize sorsak ne istiyoruz, diye. Hepimizin aynı şeyleri söyleyeceği açık. Huzur, barış, demokrasi, eşitlik istiyoruz. Şiddet, baskı istemiyoruz, öteki olmayı, kimsenin ötekileştirilmesini istemiyoruz” dedi. Tunceli Belediye Başkanı Maçoğlu ise “Adalet, hukuk, barış, kardeşlik için mücadele ediyoruz. Fakat bir şeyinde farkındayız, burjuva hukukunun, burjuva demokrasisinin sınırları var. Yerellerde yaşayan halkın kültürlerini, yaşamlarını, inançlarını koruması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu. l İç Politika SÜHA AKINCI YENIDEN BAŞKAN SEÇILDI Sosyal Demokrasi Derneği (SDD) İstanbul Şubesi başkanlığa yeniden Süha Akıncı seçildi. SDD Olağan Kongresi, İstanbul Şubesi’nde yapıldı. Salgın önlemlerinin alındığı kongrede konuşan Akıncı, “Bizler, ortanın solu, sosyal demokrasi, demokratik sol, Kemalizm ve Atatürkçülüğü özdeş kavramlar kabul eden bir misyonun temsilcileriyiz. Bu kavramları birbirleriyle vuruşturmaya, karşı karşıya getirmeye çalışanların oyununu bozacağız. Hiç kimse bu oyuna gelmesin” dedi. l Haber Merkezi Nereden geliyor bu pudraşekerin suyu... Yelkovanın akrebi kovaladığı günün sonu geldi. Masasından kalktı. “Selamünaleyküm” diyerek vedalaştı. Dev kapıdan çıktı. Kravatını gevşetti, ceketinin düğmesini açtı. Kendisinin olmayan bir dünyadan kendi arzularına doğru yola çıktı. Herkes “pudraşeker”i konuşuyor. Hatta biraz da dalgasını geçiyor. Oysa mesele çok derin. Kürşat Ayvatoğlu’nun burnuna çektiği toz, Türkiye’nin bugünkü düzenini anlatıyor. Kâh bir dünya başkentinde kokteyl içerken kâh bir lüks arabadan inip öbürüne binerken kâh gece kulüplerinde genç kızların kollarındayken, kâh burnuna kokain çekerken… Fotoğrafları elden ele dolaşıyor. Görüntüler yıllardır başkalarının hayatına bekçilik yapan bir partiden çıkınca, mesele siyasal bir hal de alıyor. İş için AKP’ye katıldı Tam adıyla Hamza Kürşat Ayvatoğlu, 16 Mayıs 1993 doğumlu. Yani önümüzdeki aylarda 28 yaşında olacak. Hayatı bambaşka olabilirdi. Ancak Türkiye’nin şartları onu daha 20 yaşındayken AKP ile tanıştırdı. Meseleyi daha iyi anlamak için o genci aradım. Hayır, Kürşat’ı değil. Bir zamanlar onun dönüşümüne tanıklık eden Muhammed Vefa’yı. Gazeteci olarak takip ettiğim Muhammed, Milli Görüş Vakfı’ndan geliyor. Saadet Partisi’nin kanalı TV5’te çalışıyor. Milli Gazete’de habercilik yapıyor. Kürşat Ayvatoğlu ile akran sayılır. Kürşat’ı yedi sene önce bir seçim arifesinde tanımış. “Kastamonu Taşmektep Lisesi’nde okuyordu, sonra devam etmedi” diye başladı anlatmaya. “Kürşat ülkücü kökenliydi, daha sonra AK Parti’ye katıldı” diye sürdürdü. Peki, bu nasıl oldu? Kürşat, Türkiye’deki pek çok genç gibi işsizdi. Parası yoktu. “Neresi çağırsa oraya gidecek bir potansiyele sahipti, iş için AKP ile yan yana geldi” diyor Muhammed. Kürşat, ailesine ait sık sık bozulan bir arabayı kullanıyordu. Daha iyi bir yaşamı olsun istiyordu. Kastamonu gibi bir Anadolu şehrinde hayal ettiği hayatı kurması kolay değildi. İhalelerin müdür Kürşat Bey’i AKP, 2014 Martı’nda yapılacak yerel seçimlere hazırlanıyordu. 1725 Aralık sarsıntısının ardından ilk sınavıydı. Partinin Kastamonu’da adayı Tahsin Babaş’tı. Belediye kökenli Babaş’ın kazanamama ihtimali vardı. Zira MHP’nin adayı Hayati Hamzaoğlu da şanslı görünüyordu. Babaş, seçim kampanyası için çalışacak gençler arıyordu. Hamza Kürşat Ayvatoğlu, AKP’li bir yakını aracılığıyla, Babaş’ın çalışmalarına katıldı. Basit grafik işleri yapmaya başladı. Seçim gecesi kıl payıyla Babaş kazandı. Sonucu 260 oyluk fark belirlemişti. Babaş yüzde 45.7 oy alırken, Hamzaoğlu 45.3’te kalmıştı. Ayvatoğlu, seçim sonrasında Kastamonu Belediyesi’nde çalışmaya başladı. Kısa sürede hayatı değişmişti. Hayır, hayatını değiştiren, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne kadar yükselmesi değildi. Kastamonu’da ballı ihaleler onun elinin altından geçiyordu. Belediyede “işi” olanın “işini” görüyordu. Yeni unvanıyla “Müdür Kürşat Bey”, belediyenin önemli adamıydı. Kürşat, artık başka bir yaşam sürüyordu. Şirket kurdu. Ortaklıkları oldu. Bir alışveriş merkezinde dükkân açtı. Arabalarıyla, takım elbiseleriyle, pahalı zevkleriyle şatafatlı bir hayat yaşamaya başladı. Herkesin kafası karışıktı. Hakkında iddialar vardı. Ama başkan arkasındaydı. Hatırlayın, belediyenin 100 bin liralık pastırma faturası Türkiye gündemi olmuştu. Konuşulanlara göre, belediye kaynakları göstermelik ihalelerle başka işler için kullanılıyordu. Buradan bir kaynak yaratılıyordu. Kürşat da kilit bir görev yapıyordu. Haliyle balı tutunca, parmağını da yalıyordu. AKP Genel Merkezi’ne transfer 2019 yılındaki seçimde AKP bu kez kaybetti. MHP, açık ara kazanmıştı. Kürşat’ın hızlı yolculuğu bitmedi. Ankara’ya doğru uzandı. Cumhurbaşkanı’yla da bakanlarla da görüldü. AKP, “Genel merkezde büro personeliydi” dese de Kürşat’ın görevinin tam olarak ne olduğunu bir türlü açıklayamadı. Kesin olan bir şey var ki Kürşat’ın Kastamonu’daki lüks hayatı Ankara’da da devam etmişti. Adres kayıtlarında, annesi ve ablasıyla AnkaraÇankaya’da lüks bir siteye yerleşmiş görünüyor. Mali kayıtlar ise 2016’da Kastamonu’da kurduğu şirketini 8 Eylül 2020’de Ankara’ya taşıdığını söylüyor. Hikâye, geçen gün paylaşılan kokain görüntüsüyle büyüdü. Ama Kürşat’ın şatafatlı hayatı, geçen aylarda, aslında sosyal medyaya düşmüştü. Söylenene göre Kürşat da daha dikkatli olmaya başlamıştı. Ama nedense AKP Genel Merkezi, kokain skandalına kadar, izlemekle yetindi. Kürşat’ı bu noktaya getirenler Kürşat ve Muhammed… İki genç. İki dünya. İki farklı yaşam çizgisi. Biri diğerinin yerinde olabilir miydi? Kürşat, ikinci kez gözaltına alındığı saatlerde Muhammed ile bunu konuşuyordum. “Kürşat’ın bir nefeste çektiği kokain, asgari ücrete denk geliyor, ben bu derece haksız bir hayatı yaşamak istemezdim” dedi. Muhammed, üniversiteyi bitirmiş, yüksek lisans okumak için çalışıyordu. Kirasını arkadaşlarıyla ödedikleri evde kalıyordu. Mütevazı bir dünyası vardı ancak idealleri için yaşıyordu. Dünya görüşlerimizi konuşurken “Muhafazakâr değilim, laiklik konusunda anlaşamayabiliriz ama geri kalanda birbirine yakın fikirdeyiz” diye düzeltti. Asıl meselenin konuşulmadığında hemfikirdik. “Kürşat zengin oldu, köşeyi döndü ama Kürşat’ı bu noktaya getirenler var” diyordu. Haksız mı? Kürşat hem günahkâr hem kurban Kürşat’ın 20 yaşındaki yoksulluğundan birkaç yılda zenginliğe geçişini izledik. Unuttuğumuz şu ki arkada Kürşat’ları yaratan bir sistem var. Kastamonu’nun bugünkü Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu’nun, görevi devraldığı gün 78 milyon 490 bin 859 lira borç açıkladığını unutmayın. Bu, Kürşat’ın saatinin de içkisinin de kokaininin de parasının belki de bizim cebimizden çıktığını söylüyor. Hem günahkâr hem kurbanı… Kamunun kaynaklarıyla şahsi zenginlik üreten düzeni yaratanlar, fazla açılarak deşifre olan Kürşat’ları tepeden aşağıya atıyor. Savcılar ise “pudraşeker mi kokain mi” diye sorgularken “Nereden bu değirmenin suyu” diye sormaktan kaçıyor. Alacakları cevabı hem biliyorlar hem de kendi kayıtsızlıklarına tanık olmamak için duymak bile istemiyorlar. Öte yandan… Her gün dinden imandan bahsedenler Türkiye’yi yozlaştırıyor. Tutarlı bir ahlakın özü, insanın kendi doğasıyla barışmasıdır. Türkiye muhafazakârlaştıkça kendisinden uzaklaşıyor. “Çift dinli” insanlar artıyor. Vitrine Rabia koyanlar, kapı arkasında Firavun hayatı yaşıyor. Kürşat’ı paraladık. Kirli gömleğini yırttık. Hiçbir zaman binemeyeceğimiz arabasını yaktık. Çektiği tozu burnundan getirdik. Sözümüz, gözümüz, parmağımız yetti buna. Oysa Kürşat’ları önce yaratan, sonra uçurumdan atan düzenin suç ortaklığı sürüyor. Perdesini kaldırdığımız gün gözlerimiz de açılacak. HDP’li Yıldırım toprağa verildi Geçirdiği beyin kanaması sonucu yaşamını yitiren eski HDP Siirt Milletvekili Kadri Yıldırım, dün Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Yeniköy Mezarlığı’nda düzenlenen törenle toprağa verildi. Törene, HDP’li milletvekilleri ve çok sayıda yurttaş katıldı. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle