08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ 11 29 MART 2021 PAZARTESİ Salgında canı pahasına çalışan işçi ve memurlar bu yıl toplusözleşme masasına oturacak Haklarını istiyorlar Bu yıl, işçiler ve memurların toplu sözleşme yılı. 700 binden fazla işçinin iki yıllık ücret zamları ile 3 milyon memurun maaş zamları için konfederasyonlar hükümet ve sanayinin devleri ile pazarlık masasına oturacak. Bu yılki görüşmelerin çetin geçeceği dile getiriliyor. Salgın nedeniyle kayıplarının arttığını savunan emekçiler, kayıplarının MUSTAFA ÇAKIR giderilmesini istiyor. Geniş kapsamlı sözleşmelerden ilkini kamu işçileri adına Türkİş imzalayacak. Şu anda kamuda örgütlü bulunan sendikaların sözleşme görüşmeleri devam ediyor. Ancak ücret zammı Türkİş ile hükümet arasında imzalanacak olan “Kamu Kesimi Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü” ile belli olacak. Bu Masaya “Ölümüne çalıştık, hakkımızı istiyoruz” sloganıyla oturacak olan emekçiler başta enflasyon olmak üzere çeşitli nedenlerle oluşan kayıplarının giderilmesini istiyor. sözleşmede alınacak zam oranı diğer sözleşmeler için de örnek teşkil edecek. Türkİş ile hükümet arasındaki görüşmelerin nisan ayında başlaması, mayıs ya da haziran gibi imzalanması bekleniyor. Ağustosta 3 milyonun üzerinde memur ile 2 milyona yakın memur emeklisinin maaş zamları için memur konfederasyonları hükümet ile masaya oturacak. Görüşmeler bir ay sürecek. Ağustos sonunda ya anlaşma olacak ya da son sözleşmede olduğu gibi kararı yine hakem kurulu verecek. Hakem kurulu kararıyla memur ve memur emeklisi bu yıl için yüzde 3+3 zam alabildi. Ağustostaki görüşmelerde memur konfederasyonları öncelikle oluşan kayıpların telafi edilmesini talep edecek. ‘Sanayi devleri masada’ Memurların ardından ise metal işçileri, Türkiye’nin sanayi devleri ile masaya oturacak. Metaldaki işçilerin büyük bir bölümü Türkİş’e bağlı Türk Metal Sendikası’nda örgütlü bulunuyor. Türk Metal, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile yürüteceği pazarlık görüşmeleri için çalışmalarına şimdiden başladı. Bu kapsamda işçilerin talepleri toplanıyor. Sonrasında bu talepler bir metin haline getirilecek. İşçiler, salgına karşın fabrikalarda çalışmaya devam etti. Sanayicinin kârını katladığını düşünen işçi salgındaki bu çalışmasının karşılığını istiyor. Sözleşme görüşmeleri boyunca kullanılacak slogan ise hazır. Şube genel kurullarına katılan Türk Metal Sendikası Başkanı Pevrul Kavlak, bu sloganı dile getiriyor. Kavlak, işçilere şöyle sesleniyor: “Pandemi koşullarında canı pahasına çalışan sizlere, bu ülkenin borcu var. Yalnız devletimizin değil, çarkları dönen, üretim rekorları kıran, pandemi sürecinde kârlarını ikiye katlayan patronların da sizlere borcu var. Bu öyle kuru kuruya bir teşekkürle geçiştirilecek bir borç değildir. Büyük bir borçtur. İşverenlerimiz, çarkları dönenler, kârlarına kâr katanlar, sizlere olan borcunu ödeyecektir. Çünkü biz, ölümüne çalıştık. Canımız pahasına çalıştık. Toplusözleşme görüşmelerinde temel sloganımız bu olacaktır. Ölümüne çalıştık.” l ANKARA TESK TALEP ETTİ: Düğün sektörü için evlilik kredisi verilsin Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, salgın sürecinde durgunlaşan düğün sektörünün canlanması için evlenecek çiftlere, sıfır faizli ve 6 ay geri ödemesiz evlilik kredisi verilmesi talebinde bulundu. Palandöken, Covid19 nedeniyle yaşanan ekonomik kayıpların evlilik planlarının ertelenmesine sebep olduğunu bildirdi ve “Çiftlerin büyük bir kısmı sadece nikâhla evlendiği için düğün sektörü darbe aldı. 20 milyar TL büyüklüğe sahip düğün sektöründen bu yıl ciro beklentimiz düşük. Evlenecek çiftlerin harcamaları 415 meslek koluna etki ediyor” dedi. l Ekonomi Servisi SGK’DE YAPILANDIRMA İlk ödeme için son tarih 31 Mart Sosyal Güvenlik Kurulu (SGK) prim borçlarını yapılandırmak için 2.1 milyon kişi başvuru yaptı. Yapılandırılan toplam alacak 101 milyar lirayı aştı. Yapılandırma için son ödeme tarihi ise 31 Mart olarak belirlendi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, daha önce başvuru süresi iki kez uzatılan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) prim yapılandırmasının peşin ve ilk taksit ödemeleri için son gün uyarısında bulundu. BağKur’lulara önemli avantajlar sağlandığını belirten Selçuk, “BağKur sigortalılarının daha önceki kanunlarla durdurulan hizmet sürelerine ilişkin prim borcu asılları, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi ile güncellendi. 31 Mart 2021’e kadar ödemeleri halinde, durdurulan hizmet süreleri ihya edilecek” ifadesini kullandı. l Ekonomi Servisi SON TARİH 1 NİSAN Kış lastiğinde zorunluluk bitiyor Ticari araçlar için 1 Aralık 2020’de başlayan kış lastiği takma zorunluluğu uygulaması, 1 Nisan Perşembe günü sona erecek. Petlas Pazarlama Müdürü Erkal Özürün ise hava sıcaklığı 7 derecenin altına düştüğü andan itibaren kış lastiğine geçilmesi gerektiğini belirtti. Hava sıcaklığının artmasına bağlı olarak mevsimine uygun lastik takılması gerektiğini belirtti. Özürün, otomobillerde lastik değiştirme fiyatlarını ise şöyle açıkladı: “Lastik sökme takma ücretleri, binek araçlar için 60120 lira, SUV ve hafif ticari araçlar için 75125 lira aralığında değişiyor. Lastik oteli bedeli ise 4 lastik için ortalama 100 lira düzeyinde uygulanıyor. Birçok bayide, söküm takım ve lastik oteli paket olarak veriliyor ve fiyat 150250 lira olarak uygulanıyor.” l Ekonomi Servisi Güvenli turizm sertifikası ve aşı turizm sektörünün tek umudu. Turizm sektörünün gözü, dünyada alınan karantina kararlarında Üçüncü dalga korkusu ESRA ALUS Turizmde 2021 ümitleri salgında yaşanan yeni gelişmelerle kırılmaya başladı. Türkiye’ye yoğun ziyaretçi gönderen Almanya, Ukrayna İngiltere gibi ülkelerde üçüncü dalganın sert bir şekilde ortaya çıkması tam kapanma kararlarını gündeme getirdi. Aşı uygulamalarının kurallarının net bir şekilde ortaya çıkmaması da Antalya ve Bodrum’da yaşanan yüzde 80 rezervasyon oranlarına rağmen endişeleri artırdı. Turizm, salgında önemli gelir kalıpları yaşayan sektörlerin başında. Gelir kaybı yüzde 72’yi bulan sektörde 2021’e umutlu başlayan sektör temsilcileri gelen haberlerle yeniden krizli günlere göre hazırlık yapmaya başladı. Sektörde gereksiz bir iyimserliğin hâkim olduğunu belirten eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, turizm sektöründe hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyledi. “2020 yılında ciddi ciro kayıpları var. Dünyada turizm geliri 1.1 trilyon dolar azaldı. 25 bin 500 uçağın 15 bini yerde. Uçuşlar yapılmıyor. Tehlikeyi görüp kötü durum senaryosu hazırlamak lazım” dedi. Kriz senaryolarımız var DemirkolHapimag Resort Operasyonları Türkiye, İspanya, Hollanda Direktörü Kerem Demirkol, pandemi döneminde tatil başlangıcından 7 gün öncesine kadar rezervasyonları ücretsiz olarak iptal ettiklerini belirterek şunları söyledi: “Hizmetlerimizi olabildiğince krizlere karşı etkili olacak şekilde planlıyoruz. Uzun vadeli trendleri ve gelecek öngörülerini inceleyerek adımlarımızı buna göre atıyoruz. 2021 yılı için tahmin yapmak hâlâ zor bu nedenle daha fazla nasıl önlem alabiliriz ona bakıyoruz. Bu nedenle maliyetlerimizi doğru analiz etmeye ve daha yalın düzenlemeler yapmaya özen gösteriyoruz. Aşı çalışmalarının da başlaması bu anlamda şansımızı artırıyor. Ukrayna, bizde özellikle son üç yıldır artan bir pazar. Her şeye rağmen sezonun nisan sonu ve mayıs ayında açılacağını, temmuz ve ağustosta da yoğunluk yaşanacağını öngörüyoruz.” Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Erkan Yağcı ise yaptığı bir açıklamada bu sezonun da son dakika rezervasyonları ile şekilleneceği görüşünü savundu. Güvenli Turizm Sertifikası’nın önemli olacağını belirten Yağcı, seyahat kısıtlamalarının ve belirsizliğin ortadan kalkmasının ardından rezervasyon akışının artacağını ifade etti. TARIŞ DE IHRACAT YASAĞINA TEPKI GÖSTERDI 2 milyon kişi etkilenecek Türkiye’nin en büyük üretici birliklerinden biri olan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin Başkanı Hilmi Sürek, dökme ve varilli zeytinyağı ihracatının yasaklanmasının milyonlarca insanı mağdur edeceğini açıkladı. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın talebiyle Ticaret Bakanlığı tarafından getirilen yasakla Türkiye’den 31 Ekim 2021 tarihine kadar dökme ve varilli zeytinyağı ihraç edilemeyecek. Pandemi sürecinin yarattığı belirsizlik ve artan yağ fiyatları gerekçe gösterilerek alınan bu karara, ihracatçılar da üreticiler de tepkili. Yasak üreticiyi vurur Türkiye’de zeytincilikle uğraşan ve ülke ekonomisine katkı sağlayan yaklaşık 400 bin üretici aile bulunduğunu ve yaklaşık 2 milyon kişinin Hilmi Sürek de bu sektörden geçimini sağladığını açıklayan Hilmi Sürek, kararın sektörün görüşü alınmadan sezon ortasında aniden alındığına işaret ederek şunları söyledi: ‘’Bu sezonun toplam yağ arzı 246 bin ton seviyelerinde olacaktır. 56 bin ton fazla ürün ihracat olarak değerlendirilemeyip iç piyasada kalırsa sezon boyunca üretici fiyatlarında baskı oluşturacak, Dünya fiyatlarıyla iç piyasa arasında fiyat ilişkisi koparak, üretici fiyatlarında düşüşler yaşanacaktır. Tüm bunların sonunda yüksek girdi maliyetleri nedeniyle zor durumda olan üretici ciddi gelir kaybına uğrayacaktır.’’ Sürek, ihracat yasağıyla elde kalan ürünün sadece çiftçiye zarar vermekle kalmayacağını, zeytinyağı işletmelerinde atıl kapasiteler oluşacağını ifade ederken, Türkiye’den zeytinyağı ithal eden ülkelerin de taleplerini rakip ülkelere yönlendireceğini bildirdi. Sürek, zeytinyağının enflasyona etkisinin diğer yağlara göre son derece düşük kaldığını belirterek, “Tüketici fiyat endeksi içinde zeytinyağının payı binde 4’tür’’ diye konuştu. Sürek, KDV’nin bir an önce yüzde 8’den yüzde 1’e düşürülmesi önerisini yineledi. l Ekonomi Servisi Pamukkale borcunu 48 ayda ödeyecek Pamukkale Turizm’in 27 Ekim 2018’de ilan ettiği konkordato sürecinde mahkeme kararını verdi. Tüm alacaklılarının da olumlu desteği sebebiyle bir emsal olma niteliği taşıyan süreç sonucunda mahkemenin tasdik ettiği proje kapsamındaki tüm borçlar ilk 1 yılı ödemesiz 48 ayda ödenecek. Marka, yaşadığı mali darboğazdan çıkmak amacı ile hazırladığı proje kapsamında seferlerine devam edecek. Pamukkale Turizm, 2018 yılında yaşanan ani kur ve faiz artışı sonucunda yaşadığı nakit sıkıntısı sebebiyle konkordato talebinin ardından, mahkeme 3 kişiden oluşan konkordato komiser heyetini atamıştı. Geçen ay gerçekleşen alacaklılar toplantısında alacaklı olan tedarikçi ve finans kuruluşlarının yüzde 92’sinin olumlu oy ile desteğini alan şirketin konkordato projesi, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davada tasdik edildi. Şirketten yapılan açıklamada, “3 bin 500 çalışanımız, aileleri, iş ortaklarımız, tedarikçilerimiz ve yolcularımızın desteği ile çalışmaya devam ediyoruz” denildi. l Ekonomi Servisi Örnek olmaktan ibret olmaya Dün, AKP Türkiyesi bölgenin gelişmekte olan ülkelerine örnek gösteriliyordu. Bu hafta Forbes’tan The Economist’e, Wall Street Journal’dan Financial Times’a ekonomistlerin yorumlarına bakınca görüyoruz ki AKP Türkiyesi, ibret alınacak bir ülke haline gelmiş: ABD ekonomisi toparlanıyor, şimdi sermaye merkeze dönüyor, faizler artmaya başlamak üzere; aman Türkiye’nin yaptığını yapmayın, sonra kimse size borç vermez… “Peki, ne oldu da bu oldu” diye sorarsam okuyucunun bilgisini küçümsemiş olacağım. Onun yerine, biraz daha derin (yapısal) nedenler üzerinde durmaya çalışayım. Madde ve mermer meselesi “Önce kelam değil, madde vardı” ve “imanla mermer delinmez” demiştim, bir sonraki yazımda da “siyasal İslamın Şehrinde” yaşayanların ekonominin değil, kültür ve siyasetin belirleyici olduğuna inandıklarına işaret etmiştim. Son gelişmeler, bu saptamaların işaret ettiği aklın ürünüdür. Bu rejim değişmeden bu akıl değişmeyecek ve bir şeyleri fena halde kırıp dökmeye devam edecek. Bu ülkenin ekonomisi yapısal olarak, dış kaynak girişine bağımlıdır. Bu yapı değişmeden bağımlılık biçimi değişmez. Çok bilmiş bir edayla “Türkiye’yi köşeye (Hangi köşe bu? E.Y.) sıkıştırmak istiyorlar” gibi komplo teorilerini biteviye tekrarlayarak çatık kaşlarla “yedi düvel bize düşman” sloganlarıyla iman tazeleyerek bu yapı değişmez. Sanayi ve tarım üretmeye, devlet de hurafeleri değil, bilimi ve teknolojiyi besleyecek eğitim süreçlerini desteklemeye başlamadan, eleştirel ve yaratıcı akıl özgürleşmeden bu “yapı” bir değişim sürecine giremez. Anlamadan değiştirme çabası “II.Tez”i biraz çarpıtıp tersine çevirirsek “Ülke, dünyayı, ‘anlamadan değiştirmeye’ çalışanların elinde kaldı” diyebiliriz. Bunlar, uluslararası kapitalizmin dinamiklerini yok sayarak “ben söylersem olur” inancıyla hareket ediyorlar. Merkez Bankası’nın başına getirilen şahsın, hangi evrende yaşadığı belli değil, antisemitizmi de cabası. Diyor ki: “Amaçları, yüksek faizle Türkiye’nin yatırımlarının önünü kesmek… Bu yüksek faizle Türkiye’yi sömürmeye devam etmek ve gücünü zayıflatmak. Yani döviz kurunu bir siyasal mühendislik aparatı olarak belki de daha da ötesi bir silah olarak kullanıyorlar.” Dahası, “Yüksek faiz, düşük kur politikasından kaybeden hep ülkemiz” olmuş. Peki, “düşük faiz, yüksek kur” istiyorsun da senin yabancı sermaye girişine gereksinimin yok mu? Uluslararası yatırımcıyı çekmek için diğer gelişmekte olan ülkelerin ekonomileriyle rekabet etmek zorunda değil misin? Yatırımcı, başka bir yerde daha kârlı bir ekonomi varsa neden senin ülkene gelsin? Gelen, kâr yapmaya mı gelecek, senin projeni ihya etmeye mi? Dünyada senin ürettiğin mallara, dövizinin değerini yükseltecek düzeyde talep de yok. İşine gelmiyorsa, kapatırsın sermaye hesaplarını, “yabancı sermaye istemiyorum, ithalat da yapmayacağım” dersin olur biter. Yapabilir misin? Yapamazsın! Bankaların, dışarıdan alıp içeride kredi olarak veriyor. Bu kanal kuruyunca, tüketim de yatırımlar da hızla daralır. İhracatın, ithalata bağımlı olduğundan, durur. Kısa dönemli kâr adına yaptığın gıda malları ithalatıyla tarımın birçok stratejik dalını çökerttin. Kısa sürede halkını da doyuramaz noktaya gelirsin. Bunlar yetmezmiş gibi, TMB başına gelen şahıs, hangi evrende yaşadığının ayırdında olmadığından “Gelişmiş ülkelerde negatif faiz uygulanırken bizde niye uygulanamıyor” gibi garip sorular soruyor: Orada “aşırı birikim” ve deflasyon sorunu var da ondan! Senin ülkendeyse “yetersiz birikim” ve enflasyon… Bu şahıs, çözümü de bulmuş: Tüm teşvik ve öncelikler enerji, ihracat ve turizm sektörlerine (rant yaratan alanlaraEY) ayrılmalı. İş dünyası yurtdışındaki parasını Türkiye’ye getirmeli, ellerindeki dövizi satıp Türk Lirası almalı (kâr ve birikim kaygısını bir yana bırakmalı; Anadolu Kültür’e kâr yapmıyor diye soruşturma açmak ne peki! EY). Vatandaşlar bankalardaki dövizlerini bozdurup TL yatırım araçlarına yönelmeli (maaşını, tasarruflarını korumaktan vazgeçmeliEY). İyi de neden? Yoksa burası, piyasa sinyallerine ve arz talep dengesine, en önemlisi kâr ilkesine göre işleyen bir kapitalist ekonomi değil mi? Belli ki sizin “Şehirde” ekonominin, vatan, millet, iman yasalarına göre işlediğine inanıyorsunuz. Nasıl olsa öbür “Şehir” hızla çözülüyor değil mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle