05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 15 MART 2021 PAZARTESİ 170/70 230/100 130/30 170/100 170/70 70/10 40/70 120/50 170/100 170/70 130/80 200/110 TARİHTE BUGÜN 80/40 2012: Türkiye, Kadınlara Yö190/130 nelik Şiddet ve Aile İçi Şidde120/70 tin Önlenmesi ve Bunlarla Mü30/00 cadeleye İlişkin Avrupa Konse120/70 yi Sözleşmesi’ni ilk imzalayan 160/30 90/50 150/60 70/10 ve ilk onaylayan ülke olarak onay belgesini Avrupa Konseyine sundu. Bugün ise İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma tartışmaları gündemde. 210/60 Sağlık Bakanı ‘ilkbahar’ dediği aşılama takvimini ‘sonbahar’a erteledi 15 günde iklim değişti Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, aşılanma sürecinin nisan, en geç mayıs ayında biteceğini açıklamıştı ancak son yaptığı açıklamada nüfusun 50 milyonluk kısmının aşısının sonbahardan önce yapılmasının planlandığını söyledi. “Hani aşılama sürecini Nisan en geç SIBEL mayıs ayında bitireBAHÇETEPE cektin Sayın Fahrettin Koca!” diye soran Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç “Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın aşı konusunda 15 gün içerisinde iki farklı açıklama yapması güvensizliğe ve aşı tereddüdüne yol açmaktadır. Sağlık Bakanı bir an önce güven kaybına yol açan bu açıklamaları terk ederek gerçekleri kamuoyuyla paylaşmalıdır” dediler. Dr. Demir ve Dr. Kılıç, yap14 MART PAZAR 132 BIN 425 13 BIN 378 852 68 15 BIN 516 35 MILYON 126 BIN 3 29 BIN 489 %3.8 2 MILYON 879 BIN 390 BİN 392 2 MILYON 701 BIN 76 tıkları açıklamada koronavirüs salgınının insan hayatını ve toplumsal yaşantıyı tüm ciddiyetiyle tehdit etmeye devam ettiğini anımsattılar. “Fikri takip ile gerçekleri meslektaşlarımıza ve halkımıza aktarmaya devam ediyoruz. Hani aşılama sürecini nisan en geç mayıs ayında bitirecektin Sayın Fahrettin Koca!” diyen Demir ve Kılıç “Aşılama sürecinin en geç mayıs ayında biteceğini açıklayan Sayın Bakan 15 gün sonra fikir değiştirerek aşılama sürecinin bu kez sonbahara kaldığını söylemiştir. Ancak sonbahardan sonra virüsün yayılma hızının düşeceğini ve vaka ve kayıp sayılarının azalacağını belirtmiştir. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın aşı konusunda 15 gün içerisinde iki farklı açıklama yapması güvensizliğe ve aşı tereddüdüne yol açmaktadır. Sağlık Bakanı bir an önce güven kaybına yol açan bu açıklamaları terk ederek gerçekleri kamuoyuyla paylaşmalıdır” açıklamasını yaptılar. Kim doğru söylüyor? Vaka sayılarının giderek yeniden arttığı bu dönemde yapılan aşı sayısının azalması ve aşı uygulama sürecinin uzamasının, insanları önlenebilir bir hastalıktan kaybetmeye devam etmesi anlamına geldiğini söyleyen Demir ve Kılıç “Yeterli aşı tedariki yapılamaz ise sonbahara kadar yaşamını yitirecek vatandaşlarımızın sorumlusunun salgını yönetemeyen AKP iktidarı ve Sağlık Bakanının olacağı aşikârdır. Kim doğru söylüyor? AKP Genel Başkanı mı yoksa Sağlık Bakanı mı?” diye sordular. l İSTANBUL CİNAYET GİBİ Durumu iyiye giden kanser hastasının, odasına yatırılan hastadan Covid19 kapıp öldüğü iddia ediliyor Sevim ve Volkan Atılgan, sağlık sorunları yaşayan annelerinin bakımı için eve yerleşmişti. Şofben iki can aldı İzmir’in Bornova ilçesinde mali müşavir Volkan Atılgan (36), ayağından ameliyat olan annesi Pervin Atılgan’ın bakım ihtiyaçlarını karşılamak için eşi Sevim Atılgan (30) ile birlikte yaklaşık bir haftadır annesinin evinde kalmaya başladı. Gece saatlerinde oğluyla gelinini evde bulamayan Atılgan, banyonun kapısını açtığında çifti hareketsiz buldu. İhbar üzerine gelen sağlık ekipleri çiftin öldüğünü belirledi. Çiftin banyoda bulunan tüplü şofbenden zehirlenmiş olabileceği değerlendiriliyor. Soruşturma sürüyor. l İHA Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’nde huriyet Başsavcılığı’na ve Ankara İdare Mahkemesi’ne şikâyette tedavi gören ve ilik nakli olmaya bulundu. Savcılık idari soruşturhazırlanan lösemi hastası Berrin ma için YÖK’e yazı yazarak gereDündarülgen’in, odasına yatırılan ğinin yapılmasını talep etti. hastadan koronavirüs kaparak yaşamını yitirdiği öne sürüldü. ‘Göz göre göre öldü’ Epikriz raporunda (hasta özeBerrin Dündarülgen’in oğti) “Covid19 teşhisli hastadan bulaştığı sabittir. Hastanın başka bir teması yoktur” ifadelerine lu Berkin Kovan, Cumhuriyet’e Berkin Kovan, annesi Berrin yaptığı açıklamada “yaşanan Dündarülgen’in ölümünü yargıya taşıdı. olayın herkesin başına gelebiyer verilirken Dündarülgen’in aileceğine dikkat çekerek “Bilesi hastane hakkında ihmal iddi tırılan Covid19’lu bir kanser haszim amacımız yaşanan bu olaasıyla yargı yoluna başvurdu. tasının yerleştirildiğini ve bunun da yın bir daha yaşanmaması içinBerrin Dündarülgen’in hastanede hastanede rapor altına alındığını dir. Göz göre göre annemizi ölütedavi gördüğü sırada yanına öksü belirten oğlu Berkin Kovan, ihmal me gönderdiler” dedi. rük ve yüksek ateş şikâyetiyle ya olduğu gerekçesiyle Ankara Cum l ZONGULDAK/Cumhuriyet Trans kadın öldürüldü İzmir’in Bornova ilçesinde, ‘Mira Güneş’ adını kullanan trans birey Kadir Yüksel’in (36), kendisine ait kiralık boş daireden kötü kokular gelmesi üzerine apartman sakinleri durumu, Yüksel’in yakınlarına bildirdi. Daireye giren yakınları, Yüksel’in çekyatın içinde battaniyeye sarılı halde cansız bedeniyle karşılaştı. Olay yerine sevk edilen polis ve sağlık ekiplerince yapılan incelemede, Yüksel’in başına sert bir cisimle vurularak öldürüldüğü ve yüzünün tanınmayacak hale geldiği belirlendi. Şüpheliler S.G., M.İ. ve T.T. yakalanarak gözaltına alındı. l İZMİR/Cumhuriyet Yangından kurtulanlar Konya’da 28 Ocak’ta 5 kişilik ailenin kaldığı evde çıkan yangında annesi Hülya Yürür’ü (24) kaybeden Okay Yürür (3), Ankara Şehir Hastanesi’nde yaşam mücadelesi veriyor. Vücudunun tamamında 3’üncü derece yanık olan, ellerini ve ayaklarını kullanamayan minik Okay’ın dayısı Kuddisi Erkip (35), vücudunun tamamında 3’üncü derece yanıklar oluşan Okay’ın bitkisel hayatta olduğunu söyledi. Kuddisi Erkip, “Yangından yaklaşık 3 ay önce babası Okay Yürür (43) cezaevine girdi” diye konuştu. Yangından canını kurtaran Saniye Yürür (40) ve zihinsel engelli oğlu Yusuf Yürür (23) ise evsiz kaldı. l DHA Andımızı kaldıranların ‘Türklük hastalığı’ “Muhtara sorarsanız bizim serseri veli marabaya sorarsanız işini bilmemiş deli” Şair Hasan Hüseyin’in yazdığı şiirdeki kısa ömürlü eşkıya Koçero’nun hikâyesi gibi. Andımız okullarda yasaklanınca yazarı Reşit Galip hakkında söylenenlere bakıyorum. Dincilere sorarsanız Alliance İsrailete’de okumuş bir Yahudi. Hükümetin sözcüsüne sorarsanız bir ırkçı. Yandaş yazıcılara göre akıl hastası. Hepsi bir başka konuşuyor, başka anlatıyor. Tarihin maddesinin ise onların hayallerinin dışında bir gerçeği var. Köycü Reşit’in doğuşu Adı Reşit Galip. Soyadı yok. Çünkü, Cumhuriyetin devrimci bakanının genç ömrü, Soyadı Kanunu’nu görmeye yetmedi. Doğduğu Rodos’un işgali nedeniyle, kardeşiyle kayığa binip çocuk yaşta Anadolu’ya kaçmıştı. Doğduğu toprağı bir daha göremeyen kuşağın temsilcisiydi. Elde kalan son vatanı kaybetmemek için, hem savaşmak hem de bir millet yaratmak gerektiğini düşünüyordu. Bu, “yurdunu, milletini özünden çok sevmek”ti. 19 yaşında Balkan Harbi’nde gönüllüydü. Kafkasya Cephesi’nden hasta döndüğü Büyük Savaş başladığında sadece 21 yaşındaydı. Tıbbiye’yi 24’ünde bitirebildi. “Hasta adam” denilen devlet çökerken, onun için doktorluk, sıradan bir tedaviden fazlasını gerektiriyordu. Vatansever gençlerle Köycüler Cemiyeti’ni kurdu. Âdem’in topraktan yaratılması gibi… Reşit Galip için milletin hamuru Anadolu’daki yoksul köylülerdi. Yeni bir toplumun onlarla kurulacağına inanıyordu. Görüşlerindeki keskinliğin, dünyanın devrim çağına denk gelmesi tesadüf değil. “Toplumsal köylücülük” dediği fikri şöyle anlatıyordu: “Halkın ve en büyük sınıfı olan köylünün bağrından çıkacak bir devrimin ancak iki ilkesi olabilir: 1 Senetsiz, kanunsuz bir biçimde köylüyü borçlandıran kara kaplı defterleri yok etmek; yani halkı borç köleliğinden azat etmek. 2 Büyük toprakları dağıtıp köylüyü kendi payına sahip kılmak. Bu, sermaye ile hükümet nüfusuna dayanan ağalık zihniyetini, zorbalığı yok edecektir.” Anadolu’da hasta köylüleri tedavi için çalıştılar. Yalnız bedeni değil, bilinci de iyileştiriyorlardı. Milli Mücadele’de, köylülere işgalcilere karşı ayağa kalkmayı anlattılar. “Köycü Reşit” denildiğinde artık hangi Reşit olduğunu herkes biliyordu. Öldüğünde 5 lirası vardı Serbest doktorluktan vekilliğe, gazetecilikten eğitmenliğe, İstiklal Mahkemeleri’nde üyelikten Mübadele Komisyonu’nda delegeliğe, Halkevlerinin kuruluşundan Türk Dil Kurumu’nun yaratılmasına… Cumhuriyetin hemen her hamlesine teri karıştı. Hep devrimci, hep kavgacıydı. Tutucu Darülfünun’u kapatıp modern üniversiteleri kurarken Avrupa’da faşizmden kaçan Yahudi profesörleri Türkiye’ye getirme hamlesini yapacak kadar vizyon sahibiydi. Kendisinden önceki Milli Eğitim Bakanı Esat Bey yüzünden, sofrada Atatürk’le tartıştıkları biliniyor. Sebebi hatırlanmıyor. Zira kadınlar için kılık kıyafet genelgesi hazırlayan Esat Bey’i “Kadınlar eski durumda yaşayamazlar, inkılaplardan en mühimi kadınlara verilen haklardır” diye yerden yere vuran Reşit Galip’ti. Atatürk sakinleştirmeye çalıştığında, “Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum, hatayı yapan siz de olsanız sizi de eleştiririm” diyen de… “Burası sizin değil, milletin sofrasıdır” sözlerini duyan Atatürk sofradan kalkıp gittiğinde, Köycü Reşit’in evine dönüş parası yoktu. Bir koltukta sabahı bekledi. Borç bulup geri döndü. Tıpkı üç yıl sonra, demir bir karyolada son nefesini verdiğinde, cebinden sadece 5 lira çıkması gibi. Profesör Baskın Oran’la evlenen torunu Feyhan Hanım devamını şöyle anlatacaktı: “Anneannem üç çocuğunu büyütebilmek için Afet İnan’dan yardım istedi. Atatürk’ün yardımıyla krediyle bir ev aldılar. O evin bir odasına sığışıp diğer daireleri kiraya vererek geçindiler.” Ona “Güzel arkadaş” diyen Atatürk, Reşit Galip’i “Hem doktordur, hem siyaset doktorudur, hem edebiyat doktorudur” diye tanıtıyordu. Halkçılığın yükselişiyle, kendisine kafa tutan bu devrimciyi 39 yaşında Milli Eğitim Bakanı yaptı. “Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir” diyen “güzel arkadaş”, fazla adım atınca 40 yaşında istifa etti. Cephelerde hastalanan ciğeri de birkaç ay sonra, 41 yaşında onu bıraktı. Andımız “çözüm süreci” kurbanı Andımız mı? Anasız babasız, çocuk yaşta tek çare olarak yerleştiği bir vatanın hastalığına yazdığı reçeteydi. Cumhuriyetin onuncu yılında, bir 23 Nisan sabahı oturup bir kâğıda karalamış, kendi çocuğuna okutmuştu. Yıllarca çok şey olmuş ama millet olamamış bir topluma önerdiği basit bir çözümdü. Her topraktan sürülmüş, Anadolu’da buluşmuş, her renkten, her kandan, her kökenden insana “Türk milleti” olarak birlikte, eşit yaşamayı öneriyordu. 1933’te yazdığı “Andımız”a zamanla eklemeler yapıldı. Kelimeleri değişti. Farklı denemeler de oldu. 68 gençliği sokağa çıktığında Can Yücel, “Türküm, doğruyum, devrimciyim” diye başlayan, “Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun” diye biten bir ant bile yazmış, okutmuştu. Fakat asıl darbe, Reşit Galip’in tedavi ettiğini sandığı hastalığın nüksetmesiyle oldu. İmralı’da PKK ile AKP arasında 2012’de başlayan müzakerelerin notlarını açıyorum; Öcalan şöyle anlatıyor: “Köyden okula bir saat yaya gidiyor, bir saat tekrar geri geliyordum. Kendi kendime ‘Sen Kürtsün, Türk okuluna gidiyorsun’ diye sorguladım. Çelişkiler burada başladı. Sonra dine yoğunlaştım. Hatırlıyorum, okula gidip gelirken yolda imamlık yapıyordum, çocuklara namaz kıldırıyordum. ‘Bu Türklük şeyini nasıl çözeriz’ diye hep düşündüm. Bu nedenle çözüm arayışım çok köklü ve eskidir.” İmralı müzakerelerinde görev alan HDP milletvekiline, 29 Ağustos 2014’te, Köşk’teki resepsiyonda Emine Erdoğan “Nerelisiniz” diye sormuş, şu yanıtı almıştı: “Adıyamanlıyım. Çok affedersiniz Türküm, tedavi oluyorum.” O sırada Tayyip Erdoğan dahil herkes bu “Türklük hastalığı”na çok gülmüştü ya… İşte bir asır önceki reçete “Andımız”ın yasaklanması tesadüf değildi. 2013’te başlayan mahkeme süreci, geçen hafta bitti. İslamcıların Türk’süz milliyetçileri Ne garip, ne ironik! “Çözüm masası” görüntüde kalmadı. Yine de Reşit Galip’ten nefret eden dümendeki İslamcıların gemisindeki Türk’süz milliyetçilerin Atatürk’süz ulusalcıların iktidarında Andımız silindi gitti. Reşit Galip, andımızı yazarken CHP’nin bakanıydı ama “aman tadımız kaçmasın muhalefeti”nin “and”sızlığa verdiği tepki de sessizlikten ibaretti. Andımızı kaldıran ittifaktaki kimilerinin “Yahudi dönmesi”, kimilerinin “İslam düşmanı”, kimilerinin “ırkçı” dediği Reşit Galip’in adı ise tartışmalara sadece fon oldu. Sahi, Andımız’ın resmen yasaklanışının yine bir anayasa tartışmasına, yine bir dünyaya açılma sürecine denk gelmesi tesadüf müydü? Ne olduğu bir türlü anlaşılamayan eşkıya Koçero, 31 yaşında ölmüştü. Hasan Hüseyin onu anlatırken, sanki haksızlığa uğramış bütün insanların öyküsünden bahsetmişti: “koçero bir vatandır yaşanılır boydan boya koçero bir vatansızlık bir dağlaşmış yalnızlıktır koçero mavzerleşmiş bir haksızlık yanıtsız bir dilekçe!” Siz nasıl isterseniz. Braas’ta her tercihe göre bir kiremit var. İster klasik, ister modern. Braas’ın zengin renk ve doku seçenekleri ile çatınızda dilediğiniz görünümü yaratın. Her ayrıntısı titizlikle çözülmüş kusursuz Braas Çatı Sistemleri ile evinizde konforu hissedin. bmigroup.com/tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle