28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 3 ŞUBAT 2021 ÇARŞAMBA [email protected] EKONOMİ Barlarda viski ve votkada ana markaların şişelerini toplayıp kaçak dolum yapıyorlar ÖTV artışı abartılı oldu Pernod Ricard Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye Genel Müdürü Selçuk Tümay: Temmuzdan bu yana alkollü içkide ÖTV yaklaşık yüzde 25 arttı. Türkiye’de hiçbir şeyin vergisi bu kadar artmadı. Abartılı oldu. Dünyanın en büyük ikinci alkollü içki şirketi Fransız Pernod Ricard Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye Genel Müdürü Selçuk Tümay, alkollü içkide vergi oranı ne kadar yüksekse, kaçak ve sahte oranının da o kadar cazip hale geldiğini söyledi. Tümay, “Barlardan bizim markaların şişelerini toplayıp doldurup piyasaya sürüyorlar. Özellikle viski ve votkadaki ana markalarımızda bu çok yaygın. Bundan biz de çok mağdur oluyoruz. 285 liraya satılan bir ürünü, kaçak doldurup bakkala 5060 liraya götürdüğünüzde cazip geliyor” dedi. Tümay, Türkiye’de 55 milyon yetişkinin yüzde 20’sinin alkollü içki tükettiğini, kişi başı tüketimin 2 litre civarında olduğunu vurguladı. “Yaptığımız tek zam ÖTV zammı, başka zam yapmaya da fırsat kalmıyor” diyen Selçuk Tümay ile Türkiye alkollü içki pazarını konuştuk. n Pandemide sektörünüz nasıl etkilendi? Dışarıdaki tüketim eve kaydı. Aynı ürüne dışarıda 3 birim ücret ödenirken evde tüketilirken belki bir birim ödeme yapıldı. Bizim tüketimin bir kısmı iç piyasa, bir kısmı Duty Free’deydi (gümrüksüz satış), yurtdışı seyahatler durunca bu alandaki alım durdu ve alımlar iç piyasaya kaydı, bu işimize yaradı. Çünkü bizde Duty Free globalde yönetiliyordu. Bu anlamda Türkiye’nin işi büyüdü. İşimizin yüzde 25’i Duty Free’deydi. n İç piyasada ne kadar artış oldu mesela viskide? Viskide tüketim 12 milyon litreye çıktı. Türkiye’de viski son 10 yıldır kesintisiz geliyor. Olmamız gereken noktanın çok altındayız daha. Türkiye’de alkolde kişi başı tüketim çok düşük. Bundan 10 yıl öncesine kadar tüketimin yüzde 60’ı bira, yüzde 30’u da rakı olan bir pazar vardı. Şimdi bira yüzde 55’lerde rakının payı yüzde 1617’lere düştü, diğer kategoriler büyüdü. n Toplam alkol piyasasının cirosu ne kadar? Bu alanda toplanan vergi yaklaşık 12 milyar TL. Vergi oranları her kategoride farklı rakıda yüzde 75, viskinin yüzde 50’si vergilerden oluşuyor. Demek ki 20 milyar TL’lik bir ciro var. Yılda 2 defa Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) artışı oluyor. Onu da devlet pek sektirmiyor. Bu yıl ki ÜFE yüzde 17.07 geldi, ÖTV’ye bire bir yansıdı. n Bu oranda bir artış bekliyor muydunuz? Olacağını bekliyordum ama yüzde 17’yi yansıtacaklarını beklemiyordum. Artış yüzde 1012 seviyelerinde kalır diye düşünmüştüm. Çünkü bir enflasyon hedeflemesi de var. Mesela ocak ayında sigarada ÖTV artışını atladılar. Devlet muhtemelen Duty Free’den olan düşüşün iç piyasadaki hacim artışını gördü, bu suni ve ödünç bir hacim. Duty Free açıldığında insanlar tekrar oralardan almaya devam edecek, çünkü yüzde 3040 daha ucuz. Selçuk Tümay SINEYE ÇEKIYORUZ n ÖTV artışından sonra sizin ürünlerin fiyatları nereden nereye çıktı? Üst segment 70’lik viskimizin fiyatı 285 TL’ye çıktı. Ciromuzun yarısı vergiye gidiyor. Toplam ürünün maliyeti belki işin yüzde 20’sidir, üstüne o kadar eklenen şey var ki. Bir de enflasyon ve devalüasyon da oluyor. 18 yıldır bu şirketteyim hemen hemen hiç zam yapmadık ya yüzde 1 ya yüzde 2’dir. Tamamen sineye çekerek devam ettik. Yaptığımız tek zam ÖTV zammı, başka zam yapmaya da fırsat kalmıyor. n Altı ayda bir yapılan zammı genel merkezinize anlatmakta zorlanıyor musunuz? Türkiye Avrupa’da verginin en yüksek olduğu 4. ülke konumunda. Ama diğer ülkelerde kişi başı gelir çok yüksek ve alkolizm problemi var. Bizde öyle bir durum yok. Onlarda kişi başı tüketim 10 litrelerde. Bizde resmi 1.4 litre, gayri resmi 2 litre tüketiliyor. Tabii anlatmak çok kolay değil. n Yüksek vergileri hükümete anlatmıyor musunuz, ne diyorlar? Alkollü İçki Üreticileri ve İthalatçıları Derneği ile lobi faaliyeti yürütüyoruz ama çok da faydalı olmuyor, çünkü devletin gelire ihtiyacı var, direkt vergi alınamadığı için bu tarz vergiler artırılıyor. Altı aylık yüzde 17 vergi artışı çok yüksek bir rakam. Temmuzdan bu yana toplamda yüzde 25 civarında artış var. Türkiye’de hiçbir şeyin vergisi bu kadar artmadı. Tabii abartılı oldu. Biz diyoruz ki vergiyi daha fazla artırdığınızda iş merdiven altına döner. Sahte, kaçak patlar yine devlet bundan zarar görür, toplum zarar görür diye anlatıyoruz. VISKI TÜRKIYE’YI ŞIŞE ORİJINAL, IÇI SAHTE LIDER YAPTI n Kaçak üretim sektörde çok hem de ÖTV’yi peşin ödeme şartı n Türkiye grubunuz içinde nasıl ayrışıyor? Ortalamaya göre hızlı büyüyoruz. Bu da viskinin Türkiye’de yeni yeni oturuyor olmasından kaynaklanıyor. 2 milyon litreden 12 milyon litreye giden bir tüketim var. Pazarın yüzde 4045’i bizde. Türkiye son 34 yılda bu anlamda lider konumda. Üst segment viski markamızın en yaygın, sizin markalarda var mı? Var tabii. Hatta bizim üst segment markamızın adıyla bile viski kiti satılıyor. Online alıyorsunuz onu etil alkole katıp rivayete göre viski üretiyorsunuz. Barlardan bizim markaların şişelerini toplayıp doldurup piyasaya sürüyorlar. Özellikle viski ve votkadaki ana markalarımızda bu çok yaygın. Bundan biz de çok mağkondu. Üçe katlanan stok maliyetiyle çalışıyoruz. n Krizle baş edebilmek için neler yaptınız? Depomuz Mersin’de ve orada 100 kişi çalışıyor. O işi devam ettirmek birinci önceliğimiz oldu. Ürün tedarikinde sıkıntı yaşamadık. Gece hayatı tarafındaki işletmelerde ciddi alacağımız vardı bunların üzerine çok düşmedik. çok satıldığı ülke Türkiye oldu. dur oluyoruz. Devlet kaçak bir içn Ne kadar alacağınız var geLitre olarak Çin ve ABD’yi geçki yakaladığında muhatap bulace kulüplerinden? tik. Bu bize büyük şöhret getirdi. Pahalı bir ürünün ve kişi başı tüketimin az olduğu Türkiye’de lider olması dünyada da en fazla satılan ülke olmamız ilgilerini çekiyor. Ciromuzun yüzde 70’i viskide. n Pernod Ricard’dan biraz bahseder misiniz? 19 bin çalışanımız var. madığı için bazen bizden hesap sordukları da oluyor. Avrupa’da kaçak üretim yok mesela. Özellikle Ortadoğu’da çok yaygın. Mesela Irak’ta fabrika kurmuşlar bizim markalarımızı üretiyorlar. Vergi ne kadar yüksekse bu iş o kadar cazip hale geliyor. 285 liraya satılan bir ürünü bakkala 5060 liraya götürdüğünüzde cazip geliyor. Direkt orijinal şişeyi doldurdukları için sahte olup olmadığı da anlaşılmıyor üstüne etiketi de basıyor. Biz ekstradan kendi bandrolümüzü koyuyoruz ama yine de önüne geçemiyoruz. Şimdi yeni bir uygulamayla artık bandrolü almadan ÖTV’yi ödememiz isteniyor. Hem bandrol pahalılandı Otel tarafını da sayarsak 50 milyon TL civarında alacağımız vardı. İşler haziranda açılınca bir kısmını aldık. Ama 20 milyon TL’si tamamen gece hayatı tarafındaydı, onlar hiç açılmadığı için alamadık. n Bu dönemde barmenler için de bir eğitim projesi başlattınız ne yapıyorsunuz? Globalde yürüyen bir proje. AraParis’te borsaya koteyiz. 50 milyar Avro değeri olan bir 10 YILDIR TÜKETIM ORANI AYNI lık ayında başladık. Online ve ücretsiz bir eğitim. Tüm barmen ve bar saşirket. 80 ülkede de kendi operasyonumuz var. n İçki tüketilen mekânlar kapaTürkiye’de 2002’den lı, bu ev tüketimine ne kadar yansıdı? bgBdşyioöueüçrsn1y.atyae5leınrş0miaıykoifziaruazli.y2e0Yt’olenkrdYvoeaay.rnsütYiaikümbyszeuıidmdlbmedeedöe81la0k0dnihB0’iei.bai’aüTzmilzdükreiadormekvkeliayyttaüemküülkai’zdkşlendaeeitdrebtmaaaiam3liçkyşy0oıiokıün’lulrtzeap.üden1e5dkemvneöya1daat1n0tşiıdrdşm’aaüııü.stsçy.aütıoYrükktnüte5tıuz.ıt5dTimdmmeaüıbdiş1lsy0iüii.io0kzkŞnciyiembeünvuz?üddtfibuüeyiskrüezvar, bunun yüzde 20’si alkol tüketiyor. Erkeklerde tüketim yüzde 30, kadınlarda oran yüzde 10. Miktar olarak yüzde 90’ını erkekler tüketiyor. Türkiye’de toplam yılda 80 milyon hiplerine açık. Atıksız bir kokteyl nasıl yapılır, su, buz daha az nasıl tüketilir, çok alkollü kişiye artık alkol servisi yapma gisaf alkol tüketiliyor. 10 yıldır bu değişmedi. bi eğitimleri içeriyor. n İller bazında tüketim nasıl? Türkiye’de bunun atölİşimizin yüzde 20’si İstanbul. Ama üst segment viski satışlarıyelerini yapacağız. En mızın yüzde 6065’i Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da. Konya fazla Türkiye’den ilbizim en çok satış yaptığımız ilk 10 şehir arasında. gi var. DIŞ TICARET AÇIĞI YÜZDE 32 AZALDI Ticaret Bakanlığı’nın Türkiye İhracatçılar Meclisi’yle (TİM) ortak açıkladığı Ocak 2021 dış ticaret verilerine göre ihracat 2020’nin aynı ayına kıyasla yüzde 2.7 artarak 15 milyar dolara çıkarken, ithalat yüzde 5.6 düşerek 18.1 milyar dolara indi. Açık ise yüzde 31.9 azalarak 3.1 milyar dolara indi. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 76.5’ten yüzde 83’e yükseldi. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, ocak ayı ihracatının tüm zamanların en yüksek ocak ayı olduğunu belirtirken, TİM Başkanı İsmail Gülle, “Her sektörde, ihraç mallarımıza talebin arttığını, Türkiye markasının güç kazandığını gözlemliyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi 1 milyon TL’nin üzerinde mevduata sahip mudi sayısı 2020 sonunda 279 bin 794’e çıktı ‘Yerli milyonerler’ 78 bin arttı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Aralık 2020 ile ilgili aylık bülteni, geçen yıl ekonomide yaşanan iniş çıkışların çok parası olanları olumlu etkilediğini gösteriyor. ‘Altın’ coştu 4 Aralık 2020 sonu verilere göre, bankalarda 1 milyon TL’nin üzerinde mevduatı olan “yurtiçi yerleşik (yerli)” mudi sayısı, 2019’un aynı dönemine kıyasla 77 bin 774 artarak 279 bin 794’e yükseldi. Bunların mevduat toplamı da yüzde 42.3 artarak 1 trilyon 842 milyar lirayı aştı. Ayrıca bu mudilerin döviz hesapları yüzde 37.4 artarak 972.3 milyar TL, altın gibi kıymetli maden hesapları yüzde 331.8 artarak 56.7 milyar TL oldu. 4 Yerli mudilerin toplam sayısı ise 14 miyon 127 bin 620 artarak 120 milyon 119 bin 888’e çıkarken, bunların mevduat toplamı da yüzde 35.9 artarak 3 trilyon 247 milyar liraya çıktı. Mudilerin döviz hesapları yüzde 34.8 artarak 1 trilyon 458 milyar TL, kıymetli maden hesapları yüzde 253.2 artarak 286 milyar TL oldu. 4 Öte yandan yurtdışı yerleşik (yabancı) milyoner mudi sayısı 5 bin 63 artarak 28 bin 484, bunların mevduatı yüzde 21.5 artışla 117.2 milyar liraya ulaştı. Üretimsizlik sonucu çöküş Fiziki mal, hizmet değil, bilimde, sanatta, toplum yaşamının her alanında üretmeme, üretememe, gelişmelere uyum sağlayamama devletlerin gerileme, hatta çöküş sürecine sürüklenmesine yol açar. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü, bu genel gözlemin tipik örneğini oluşturur. Devletin, yükseliş döneminde fethedilen hatta fethedilmeyen ülkelerden alınan vergiler hazinenin zenginliğini oluşturmuş; üretim yapılmaması sorun yaratmamıştır. Toprak kayıpları başlamasıyla vergi gelirlerinin azalması, çağa uyum sağlayamama, üretim yetersizliği, devletin gerileyiş sürecine girmesine yol açmıştır. Osmanlı’nın, 1683 İkinci Viyana Kuşatması başarısızlığı üzerine 1699 yılında imzalanmak zorunda kaldığı Karlofça Antlaşması’yla başlamıştır. Antlaşma ile Macaristan, Romanya’nın Erdel (Transilvanya) bölgesi Avusturya’ya; Galiçya Batı Ukrayna Polonya’ya, Dalmaçya’nın büyük bölümü ve adaları Venediklilere; antlaşmanın bir devamı olmak üzere 1700 İstanbul Antlaşması ile de Azak ve çevresi Rusya’ya bırakılmıştır. Toprak kaybı, 1717 Pasarofça Antlaşması ile büyük boyutlara ulaşmış, Belgrad, Kuzey Sırbistan, Romanya’nın Temaşver eyaleti, güney batı Romanya Avusturya’ya; Dalmaçya’nın tümü. Hersek, Arnavutluk Venediklilere terk edilmiştir. Toprak yitirilmesi beraberinde gelir kaybı da getirmiş, yalnız yitirilen topraklardan değil, Osmanlı tehdidiyle vergi veren bölgelerden de vergi alınamaz olmuştur. Gelir kaybına uğrayan Hazine, mevcut vergileri artırma yoluna gitmiş, vergi artışı hoşnutsuzluğu artırdığı gibi gelir kaybını da karşılayamamıştır. Osmanlı, Birinci Sınai Devrimi’ne uyum sağlayamadığından üretimini artıramamış, ithalat zorunluluğu dış açığı artırmıştır. Osmanlı’nın üretime katılmaması, mânilere de yansımış, yakınmalara da yol açmıştır. “Ekende yok biçende yok/yiyende ortak Osmanlı.” Tutucu çevreler, çıkar kollayanlar, her türlü yeniliğe karşı çıkarak ülkenin gelişmesini engellemişlerdir. Tipik örnek: Gutenberg’in XV. yüzyılda 1440’larda icat ettiği matbaa ancak üç asır sonra İbrahim Müteferrika tarafından resmen 1723 yılında ülkeye girebilmiştir. Azalan vergi gelirleri üretimsizlik, büyüyen dış açık, devleti mali müzayakaya, sıkıntıya sokmuş, Galata bankerlerinden yüksek faizle borçlanma zorunda bırakmıştır. Kırım Savaşı sonrası emperyal güçlerin ayartısıyla dış borç sarmalına da kapılan devletin ödünler vermesi kaçınılmaz olmuştur. Borçlanma ve borç ödemede yaşanan sorunlar nedeniyle 1881 yılında Muharrem Kararnamesi ile borç ödemesine ayrılan gelirleri alacaklılar lehine yönetmek üzere Düyunu Umumiyei Osmaniye İdare Meclisi kurulmuş, devlet mali bağımsızlığını da yitirmiştir. 1699 Karlofça Antlaşması ile başlayan Osmanlı’nın topraklarını paylaşma süreci, I. Dünya Savaşı ile sonlanmıştır. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kurucularda olan yurt sevgisi, tarih bilgisi, emperyalizm karşıtlığı, bağımsızlık tutkusu, Türklük onuru, gururu, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına olanak vermiştir. Siyasal bağımsızlık için ekonomik bağımsızlığın zorunlu olduğu bilincinde olan kurucular, bir yandan Osmanlı borçlarını tasfiye ederken, her alanda üretim artışını sağlayacak önlemleri almış, politikalar izlemiştir. Bu bağlamda İktisadi Devlet Teşekkülleri de bir sosyal kalkınma projesi ve aracıdır. 24 Ocak, yalnız şen’i, iğrenç cinayetlerin işlendiği uğursuz bir gün değil, ekonomimize suikastın yapıldığı kara bir gündür. 24 Ocak ekonomik kararları, ABD’nin BOP (GOP) projesinin ekonomik modelinin ülkemizde uygulanmaya konulmasıdır. Özelleştirme alalamasıyla kamu varlıkları satılmış, temel malların yurtiçinden üretilmesinden vazgeçilmiş, yabancı sermaye teşvik edilmiş, vergi yerine borçlanma yolu seçilmiş, ekonomi uluslararası finans pazarlarına eklemlenmiştir. Kırk yıldır uygulanan modelin sonucu; süreğen enflasyon, artan ve yönetimi giderek zorlaşan iç ve dış borç, sürekli dış ticaret açığı, işsizlik, gelir dağılımının bozulması, ekonominin dünya sıralamasındaki yerinin gerilemesi olmuştur. Yerli ve milli olma, yalnız siyasal rant elde etmek için slogan olarak kalmıştır. Bir anlamda, emperyal güçlerin güdümünde neoliberal milliyetçilik modeli uygulamasına geçilmiştir. Yönetim ve politikalar değişmezse, ekonomi, bilim, sanat, toplum yaşamının her alanında üretim kısırlığı, işsizlik, tersine ayrımcılık, iyinin dışlanmasıyla insan kaynağı israfı sürdükçe, kısırdöngülerin kırılamamasıyla olumsuz gidiş kaçınılmaz bir şekilde sürecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle