28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 3 ŞUBAT 2021 ÇARŞAMBA HABER Cumhur İttifakı, ‘yeni anayasa’ çıkışıyla muhalefeti ‘köşeye sıkıştırmayı’ hedefliyor: Tarafını seç hamlesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “ittifak ortağı MHP ile birlikte gerekirse yeni anayasa çalışmalarını başlatacağına” yönelik sözlerinin perde arkasında, “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini güçlendirme hamlesi” yatıyor. Cumhurbaşkanı SELDA GÜNEYSU Erdoğan’ın önceki gün yaptığı anayasa değişikliği çıkışı, kulisleri de hareketlendirdi. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre muhalefetin çeşitli görüşmelerle hızlandırdığı “güçlendirilmiş parlamenter sistem” üzerine çalışmaları, Cumhur İttifakı’nı harekete geçirdi. Erdoğan, yeni anayasa hamlesi ile muhalefetin önüne “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” kozunu koydu. Buna göre Cumhur İttifakı’nın hazırlamayı öngördüğü ve hazırlandıktan sonra muhalefet partilerine de sunulması beklenen yeni anayasa taslağındaki kırmızı çizgi ise anayasanın değiştirilemeyen ilk 4 maddesi olacak. Parlamentodaki anayasa değişikliği çalışmaları sırasında, o dönem HDP’nin “ilk 4 maddeyi tartışmaya açtığına” dikkat çekilirken AKP’nin bu kez MHP ile birlikte AKP VE MHP’NIN VEKIL SAYISI YETMIYOR AKP ve MHP’nin parlamentodaki milletvekili sayısı anayasa değişikliği için yeterli değil. Anayasa değişikliği için Meclis’te en az 360 milletvekilinin oyu gerekiyor. AKP ve MHP’nin şu anda Meclis’teki milletvekili sayısı ise 337. 360 sayısı ise tek başına anayasa değişikliği için yeterli değil. Bu sayı sadece değişikliğin referanduma götürülmesinin yolunu açıyor. Meclis’te anayasa değişikliği için gereken milletvekili sayısı ise 400. Bu nedenle Cumhur İttifakı, olası bir anayasa değişikliği için “muhalefet partileriyle de uzlaşma zemini” arayacak. Bununla birlikte muhalefet partilerinin milletvekili sayıları da anayasa değişikliği için yeterli değil. Bu ise muhalefetin de değişiklik için iktidar cephesiyle “uzlaşması gerektiği” sonucunu doğuruyor. parlamentoda grubu bulunan diğer partileri de “anayasanın vazgeçilmez ilk 4 maddesi karşısında kendi yanına çekmek istediği” ifade ediliyor. ‘Muhalefet arafta’ Böylece Cumhur İttifakı, başta CHP ve İYİ Parti olmak üzere, parlamentoda bulunan diğer partilere de “Tarafınızı seçin” hamlesi yapmış olacak. Erdoğan, bir süre önce Cumhur İttifakı’nın çatısını genişletmek için parti liderleriyle bir araya gelmişti. Bu kapsamda ilk olarak DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ile görüşen Erdoğan, ardından Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü de ziyaret etmişti. Erdoğan’ın “yeni anayasa” çıkışından hemen önce bu ziyaretleri yapmasının perde arkasında da “yeni anayasa için muhalefetin desteğini yanına çekme hamlesinin bulunduğu” ifade ediliyor. Bunun en önemli nedeni ise AKP ve MHP’nin parlamentodaki milletvekili sayısının anayasa değişikliği için yetmemesi. Anayasa değişikliğini referanduma götürmek için Meclis’te en az 360 milletvekilinin oyu gerekiyor. Meclis’te anayasa değişikliği için gereken milletvekili sayısı ise 400. Bu nedenle Cumhur İttifakı, olası bir anayasa değişikliği için “muhalefet partileriyle de uzlaşma zemini” arayacak. Böylece muhalefete “HDP mi, biz mi?” kılıcını da çekmiş olacak. Burada belirleyici partinin CHP ve İYİ Parti olacağına da dikkat çekiliyor. CHP’nin “ittifakın anayasa değişikliğine hayır demesi” karşısında ise iktidar bloku, “Bunun sonucunu 2023’te seçmene açıklamak zorunda kalırlar” sözleriyle değerlendiriyor. “Hayır” çıkışının “muhalefeti seçmen karşısında arafta bırakacağına” da işaret ediliyor. Anasaya değişikliği çalışmalarında ayrıca Bahçeli’nin “HDP’nin kapatılması” çağrısıyla birlikte gündeme gelen “Hazine yardımları ve parti kapatmaları” gibi maddelerin de yer alabileceği savunuluyor. Erdoğan’ın yeni anayasa çıkışının ardında 2023’e giden süreçte “ittifakları yeniden şekillendirme isteğinin de bulunduğu” savunuluyor. Buna göre Cumhur İttifakı, “yeni anayasa çalışmaları için başta İYİ Parti olmak üzere DP, SP, DEVA, Gelecek partilerini ikna edebilirse CHP, ittifaklar dışına itilmiş olacak.” Böylece de Erdoğan’ın daha önce yaptığı “yerli ve milli muhalefet bloku da yeni anayasa hamlesiyle birlikte oluşmuş olacak.” l ANKARA MHP lideri, ittifak ortağı Erdoğan’ın anayasa değişikliğiyle ilgili sözlerine destek verdi Bahçeli’den ilk 4 madde vurgusu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni anasaya ile ilgili açıklamalarına destek vererek “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu” söyledi. Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan Bahçeli, yeni anayasayla birlikte “Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin de kökleşmesi gerektiğini” ifade ederek ilk 4 maddeden taviz vermeyeceklerini de belirtti. Toplumun her kesimini kucaklayan anayasanın “ertelenemez bir ihtiyaç olduğunu” savunan Bahçeli, yeni anayasa ile birlikte “düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlam esaslara bağlanması, milli birlik ve kardeşlik bağlarının sürdürülebilir ve süreklilik arz eden demokratik kriterlerle bağıtlanması, devlet ve millet arasındaki karşılıklı sorumlulukların sarih bir şekilde bağdaştırılması ve yeni yönetim sistemiyle örtüşen devlet yapısının bağlayıcılığı ve hukuk mevzuatındaki gerekli düzenlemelerin yapılmasının” öncelikle ele alınması gerektiğini vurguladı. l ANKARA/Cumhuriyet ERDOĞAN TÖRENE KATILDI Boğaziçi ve anayasa için sessiz kaldı Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen 20212030 Karayolu Trafik Güvenliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı ile Trafik Medya Yüzlerinin Tanıtımı ve Trafik Medya Ödülleri Programı’nda konuştu. Trafik güvenliği konusunun her türlü siyasi ve fikri ayrılığın üstünde bir mesele olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bu ülkede yaşayan istisnasız herkesin trafik güvenliği hususundaki çalışmalara destek vermesi şarttır” dedi. Konuşmasının ardından ödül almaya hak kazananlara ödülleri verilirken Erdoğan’ın Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gözaltılara ve anayasa değişikliği gibi gündemdeki konulara değinmemesi dikkat çekti. l ANKARA CHP’DE HAREKETLİ TRAFİK 3 eski vekil eski genel başkanlarla görüşecek İKLİM ÖNGEL CHP’li eski milletvekilleri Mevlüt Dudu, Metin Lütfi Baydar ve Hakkı Akalın’ın bugün 3 eski genel başkanla ayrı ayrı görüşeceği öğrenildi. Milletvekilleri Mehmet Ali Çelebi, Özcan Özel ve Hüseyin Avni Aksoy’un CHP’den istifalarının ardından kulisler ve görüşme trafiği hareketlendi. Edinilen bilgiye göre, Dudu, Baydar ve Akalın saat 11.00’de Murat Karayalçın, saat 14.00’te Hikmet Çetin ve saat 16.00’da Deniz Baykal’ı ziyaret edecek. Söz konusu ziyaretlerin ardından 3 eski milletvekilinin kendilerine bir yol haritası belirlemesi bekleniyor. l ANKARA IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN SARIGÜL’DEN ÇAĞRI: HERKES KATKIDA BULUNSUN Türkiye Değişim Partisi (TDP) Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasa çıkışını değerlendirdi. Sarıgül, 1982 Anayasası’nın “darbe anayasası” olduğunu belirterek “Ancak ‘senin anayasan, benim anayasam’ olmaz, ‘ülkemizin anayasası’ olur. Bu noktada parti olarak, tüm siyasi partileri bir masanın etrafında toplanmaya, ülkemiz için demokratik bir anayasa yapılmasına katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Tüm sivil toplum kuruluşlarını, demokratik bir anayasa yapılması konusunda görüşlerini ve düşüncelerini kamuoyuyla paylaşmaya davet ediyorum” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet AKP AVCILAR İLÇE KONGRESİ’NDE ‘ÇİFT LİSTE KAVGASI’ Seçimde yumruklar konuştu İstanbul’daki AKP Avcılar İlçe Kongresi seçiminde çift liste kaynaklı yaşanan kavgada ikinci adayın çıkmasına izin verilmedi. Yaşanan gerginlik yumruklu kavgaya dönüştü. AKP Avcılar İlçe Kongresi’nde adaylığını açıklayan Cebrail Akbaş ile genel merkez adayı olan Abdullah Küçükoğlu listelerini divana sundu. Divan başkanlığı, Akbaş’ın listesinin işleme alınmadığını belirterek Küçükoğlu’nun tek aday olduğunu açıkladı. Bunun üzerine Akbaş ve Küçükoğlu’nun taraftarları arasında başlayan sözlü gerginlik yumruklu kavgaya dönüştü. Cep telefonu ile çekilen ve sosyal medyaya yansıyan görüntülerde Akbaş’ın “Listemi de kabul ettireceğim arkadaşlar. Bakın sosyal medyaya düşecek. Cumhurbaşkanı bunun hesabını size soracak. Demokratik yarışı niye engelliyorsunuz? Biz burada yarışa gireceğiz, demokrasi kazanacak. Aksi halde bunu kimseye anlatamazsınız. AK Parti adaletten bahsediyor, demokrasiden bahsediyor, o halde kendi teşkilat mensubunun demokratik bir şekilde yarışmasına izin verecek” diye tepki gösterdiği görüldü. Adaylığı engellenen Akbaş, yerel medyaya yaptığı yaptığı açıklamada, Abdullah Küçükoğlu ve yönetiminin gayri meşru olduğunu söyleyerek seçimi mahkemeye taşıyacağını söyledi. Öte yandan gazetecilerin il başkanlığının talimatıyla kongre salonuna alınmadığı belirtildi. l İç Politika İYİ PARTİLİ BAHADIR ERDEM’DEN TEPKİ: Muhteşem kızların babasıyım İYİ Partili Bahadır Erdem, kızlarını hedef alan paylaşıma, “Evet, ben bu muhteşem kızların babasıyım” diyerek yanıt verdi. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bahadır Erdem, sosyal medyadan kızlarının fotoğraflarını paylaşarak “Bu kızlar sizin mi, LGBTİ+ ne demektir” diyen kullanıcıya yanıt verdi. “Evet, bu üç muhteşem kız benim evladım” diyen Erdem, “Allah’ın bana nimetleri üç pırıl pırıl, gözümün nuru kolej mezunu ikişer dil bilen, Galatasaray Hukuk, Koç Hukuk bitirmiş avukatlar. BM’de çalışan, Bahadır Erdem HRW’da çalışan büyük kızım üç ay Lübnan’daki mülteci kamplarında tecavüz edilen erkekleri araştıran kızım. Evet, ben bu muhteşem kızların babasıyım. Kızımın Suriye savaşında tecavüze uğrayan erkek çocuklar, erişkinler ve LGBTİ+’lar için yazdığı rapor bütün dünyada, BM’de saygıyla takip ediliyor” dedi. l İç Politika İBRAHİM KALIN: Övünülecek bir yanı yok İbrahim Kalın Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Yol, köprü, hastane yaptığınız zaman, bütün toplum için yapıyorsunuz. Bunun övünülecek yanı yok” dedi. Kalın, önceki gün bir YouTube kanalına katıldı. İnsanın, “Hayatımda ne var, ne yok? Ne fazla, ne eksik” diye sorduğunda şükre vesile çok şeyin olduğunu göreceğini belirten Kalın, “Fakirlik, suç, başka toplumsal sorunları yok sayalım, görmezden gelelim gibi bir şeyin içinde değilim. Neye sahip olduğumuzu bilmeliyiz ki neye ihtiyacımız olduğunu da tespit edelim. Biz bazen tersini yapıyoruz. Bize arzular, istekler ihtiyaç diye tanıtılıyor, takdim ediliyor. Modern kapitalizmin zihnimizle oynadığı en büyük oyunlardan birisi budur” dedi. Türkiye büyüdüğü zaman bundan herkesin istifade ettiğini, bunların bir kesim için yapılmadığını kaydeden Kalın, “Yol, köprü, hastane yaptığınız, okul açtığınız, bilim teknolojiye yatırım yaptığınız, ArGe’ye bütçe ayırdığınız zaman bunu bütün toplum için yapıyorsunuz. Olması gereken de bu zaten. Bunun övünülecek yanı yok” diye konuştu. l ANKARA/Cumhuriyet Yaşasın demokrasi Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım atandı. Üniversitenin geleneği, bileşenlerin katılımı, demokratik yöntem olarak seçim; hepsi rafa kaldırıldı. Gelenek, katılım, demokrasi; tramvay sonuçta, iktidarın işine geldiği kadar. Fakat sonunda pek de alışık olmadıkları bir şey gerçekleşti. Hocalar, atanan kişi şahsında (çünkü sorun A ya da B kişisi değil, dayatmacı zihniyet ve uygulamasıdır) demokrasi dışı yönteme sırtını döndü; rektör yardımcısı olarak görevlendirilmeyi de kabul etmedi. Haliyle, bu hayatta makam, mevki için her yolu mubah görenlerle makam mevki için ilkelerinden taviz vermeyenler arasında bir zıtlık oluştu. Sorsanız, makama koltuğa teslim olmayanlar dünyevi ve maddeci, teslim olanlar maneviyatçı bakıyor hayata. Sadece hocalar mı? Öğrenciler de kabul etmedi, günlerdir seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Gecesini gündüzüne katarak çalışan, adaletsiz eğitim sistemini aşarak üniversiteyi kazanmak için emek harcayan, alın teri döken öğrenciler; emek harcamadan, bir partiye, bir kişiye yanaşarak, yaklaşarak bir yerlere gelinmesi düzenine itiraz ediyorlar. Emek mücadelesiyse, bu da emek mücadelesi. Şimdi tablo bu kadar açık olunca, iktidar cenahı da bu itirazları bastırmak; adalet ve emek mücadelesini dar bir alana hapsedip marjinalleştirmek, kaybedilen ahlaki üstünlüğü telafi etmek için her zamanki gibi iki araca başvuruyor: İdeolojik düzeyde, karşıtlarını “dinsiz, imansız” olarak kodlamak, itirazı dine karşıymış gibi sunmak; siyasal düzeyde de sahip olduğu kolluk gücünü, kalemi ve fikirlerinden başka bir mücadele aracı olmayan gençlerin üzerine yollamak. Çok ilginç; memleketin her yanını yalan, talan, hak gaspı, emek hırsızlığı, halkın kaynaklarıyla zenginleşme sarmışken dine, imana aykırı bir iş yok; ama bu iktidarın yanlışlarına itiraz nereden yükseliyorsa orada dine, imana karşıt bir iş var! Geçiniz. Din sömürüsüdür. Ne diyor ayakları bu topraklara basan büyük değerimiz Yunus Emre: “Halka fetva verirsin, ya sen niçin tutmazsın? İlmin var, amelin yok, günahlara batarsın.” Mesele kişilerin pratiğidir, nasıl davrandıklarıdır. Boğaziçi’nden yükselen itirazı bastırmak iktidar için niye bu kadar önemli peki? Şundan: Kurdukları baskı düzeninde itiraz kültürünü öylesine sindirdiler ki kibir öyle yayıldı ki ne demek itiraz etmek? Bu yüzden de karşı karşıya gelen, itiraz kültürüyle itaat kültürü aslında. Düzenlerini ve kararlarını itiraz edilemez hale getirmek isteyenler, geçen hafta değindiğim Carl Schmitt’in ifadesiyle bir “Siyasal İlahiyat”, yeni bir kutsallık yaratmış olmuyor mu? Bu aynı zamanda hiyerarşik bir zincir. Güçleri kime yetiyorsa oraya yükleniyorlar. Hakaret ve tehdit dolu Trump mektubuna ses yok; kapı önünde bekletip televizyondan görüntüleri yayımlatan Putin’e ses yok; haliyle ne olacak? İçeride hocayı, öğrenciyi, emeğiyle geçinip hakkını arayan işçiyi bastır, gücünü onlar üzerinde sına. Orantısız güç karşısında kendilerinin itiraz edemedikleri şeylere başkalarının itiraz edebiliyor olması; işte siyasal iktidar için katlanılmaz olan budur: Hiyerarşik boyun eğme/eğdirme zincirinin etkisizleşmesi. Gerçek demokrasi İkinci bir neden daha var: İktidar, üniversitelerin kendi rektörlerini seçme uygulamasına ne zaman son verdi? Boğaziçi Üniversitesi’nin seçilmiş son rektörü Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, 12 Temmuz 2016’da rekor oyla yeniden seçildikten sonra, onu yeniden atamamak için. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, 29 Ekim gibi halk egemenliği açısından sembolik bir tarihte çıkarılan bir OHAL kararnamesiyle Barbarosoğlu’nun atanmasının önüne geçildi, seçim kaldırıldı. Darbe girişiminden sonra katılımı, demokrasiyi genişletmek gerekmiyor muydu oysa? Üniversitenin konuşarak, tartışarak kendi bileşenleri içinden bir rektör seçmesi, seçimli demokrasi niye rahatsız etti? Çünkü istedikleri sonuç çıkmıyordu. İşin özeti budur. Boğaziçi’ndeki itiraz, kararların tüm bileşenlerin katılımıyla alınabildiği demokratik bir düzeni savunmak demek aynı zamanda. Tam da bu nedenlerle iktidar buradaki rektör ataması konusunda taviz verirse 4 risk oluşacağını düşünüyor. Birincisi, OHAL dayatmasının, kararnamelerle yönetme uygulamasının, korkutma iktidarının boşa düşmesi. İkincisi, gerçek demokrasi isteyenlerin; seçimi ve katılımı savunanların kazanabildiğinin görülmesi. Üçüncüsü, aynı yolla; liyakat ve katılım dışı kanallardan, parti devlet mekanizmalarıyla idareci konumuna getirilen herkesin koltuğunun sallanır, sorgulanır hale geleceğinden duyulan endişe. Bununla bağlantılı olarak da dördüncüsü, katılıma yer vermeyen, keyfi ve ayrımcı siyasal sistemin mikro ölçekte tüm kamu kurumlarında yeniden üretiminin sekteye uğraması. Bu yüzden de “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” mekanizması işliyor; öğrenciye bunca sertlik, hocalara kulak vermeyen “biz biliriz”cilik de işte bu endişelerden besleniyor. HDP GENÇLİK MECLİSİ ÜYELERİ: Boyun eğmeyeceğiz HDP İstanbul Gençlik Meclisi üyeleri, kendilerine dayatılan ajanlık iddialarına karşı geri adım atmayacaklarını vurguladı. Basın toplantıda konuşan Sinan Alabakır, “28 Ocak’ta gözaltına alındık. Polisler ‘ortak çalışalım. Önünüzde iki yol var, ya bizimle çalışırsınız ya da Silivri’ye gidersiniz’ diyerek bizi tehdit etti. Bu ajanlaştırma politikaları ile bizi baskı altına alamazlar. Geri adım atmayacağız” dedi. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle