23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 13 3 ŞUBAT 2021 ÇARŞAMBA Sadece dalgaların değil İstanbullunun sadece ulaşım aracı değil, aynı zamanda keyfi, Şehir Hatları vapurlarının gönüllü müzisyenlerinden Burak Şen, yıllardır süren ilginç hikâyesini anlattı. Müzik sektörü çok geniş bir evren. Ünlü müzisyenler buzdağının sadece görünen yüzü. Bir de her gün sokakta, akşamlamüziğin de sesi İKI GÜZEL Yasak şehirdeki rüya konser Geçen hafta TRT 2 kanalı Çin’deki Pekin kentinin imparatorluk sarayı bahçesinden görkemli bir konser kaydı yayımladı. 2018’deki kayıtta Şangay Senfoni Orkestrası’nı şefleri Long Yu yönetiyordu. Orkestra, kemancı Mari Samuelsen’e Max Richter’in “November” adlı keman konçertosunda; piyanist rı barlarda, konser salonlarında veya vapurlarda insanın hayatına dokunan, müziğiyle mutlu eden çok sayıda müzisyen var. Ama onlar, çok sevdikleri müzikle hayatlarını yıldız isimler gibi değil, zorlukla sürdürebiliyorlar, müziğe âşık olmasalar yapılabilecek bir iş değil. Bu isimlerden biORHUN ATMIŞ ri de Burak Şen. 2006’dan beri sokakta müzik yapıyor. 2012’den bu yana ise vapurlarda ona denk gelmiş olmanız çok olası. Arama motoruna “vapur müzisyeni” yazıldığında ilk onun isminin çıkması da rastlantı değil. Vapurlarda müzik yapabilmek için çok mücadele etti, ceza yedi, o ve onun gibi müzisyenlerin hakkında olumsuz haberler yapıldı ama sonunda halkın da büyük desteğiyle şarkı söyleme hakkını kazandılar. Artık bir yerleri var ve bu işi bir anlamda gönüllü yapıyorlar. Burak Şen, “aklının ermeye başladığından bu yana” şarkı söyleyip ritim tuttuğunu söylüyor ve şöyle anlatıyor: “Bir başlangıç almak istersek, sıra dışı bir noktadan başlıyor... 2001 yılında, ‘Mehter Takımı’na katıldım, cevgen/solist ve nakkarezen/ritimci olarak. Aynı zamanda da ‘neyzen’ olmak istiyordum, o yıl müzikten kazandığım parayla Unkapanı’na gidip bir ney satın aldım ve hikâye konservatuvara kadar gitti...” Müziğin hayatında ne ifade ettiğini de “Ben hayatımı müzikle ifade edebiliyorum. Müzikten bağımsız bir hayat düşünemiyorum” sözleriyle dile getiriyor. “Mehter Takımı”yla on beş sene boyunca yurtiçi ve yurtdışında yüzlerBurak Şen 2019’da bir şarkı çıkarmış, şimdi ise sekiz parçalık pop rock formatında bir albüm hazırlığı içerisinde olduğunu belirtiyor. Albümün ABD’li Art Records şirketinden bahar aylarında çıkması bekleniyor. ‘Yüzde 99’u sıkıntıda’ Amatör müzisyenlerin çektiği sıkıntıları sorduğumuz Şen, “Yüzde 99’u ekonomik sıkıntı yaşıyordur” diyor ve ekliyor: “Özellikle küçük, orta büyüklükte kafe, bar, gece kulübü tarzı mekânlar, sahne emekçileri ve müzisyen arkadaşlar için başta gelen geçim kaynakları. Ama ne yazık ki istisnalar hariç bu mekânların birçoğu, hiçbir güvencesi olmadan, sabahlara kadar çalıştırılıp ‘az müşteri vardı’ bahanesiyle parası verilmeyen müzisyenlerle doludur...” önce müzik susar, bunu her müzisyen bilir ve alışıktır! Ama bu sefer başka ve beklemekten başka çare yok. Her geçen gün artan hayat pahalılığı, yükselen faturalar ve kiralarla süreci çok zor geçiriyoruz” şeklinde konuşuyor. ‘Öğretmen, mühendis, edebiyatçı...’ Peki, vapurda müzik yapmaya ne zaman ve nasıl başladı? Şen, şöyle anlatıyor: “2006 yılı sokak müziği yaptığım bir dönem, tesadüfen vapurda da çalalım fikri doğdu. İki arkadaş ara ara yolculuk esnasında müzik yapmaya başladık. 2012 yılında vapurda müzik işini yoğunlaştırdım. Benimle beraber orada çalan belli başlı gruplar bu işin günümüze kadar gelmesine önemli katkı sağladı... Ailesini geçindiren, atanamayan öğretmen, mühenANI... Vapurda aslında çok fazla ilginç anısı olduğunu da ifade eden Burak Şen, unutamadığı ikisini anlatıyor: “Ben bir Levent Kırca hayranıyımdır; öte âleme gittiğinde cenazesine katılamadım, çok dert olmuştu içime... Biz de anısına ‘Olacak O Kadar’ müziğini çalmaya başladık. Yolcular arasından bir hanımefendi duygulanmış, yanımıza geldi. Levent Kırca’nın kız kardeşi olduğunu söyledi, bize teşekkür etti ve cenazede dağıtılan kutu lokumlardan verdi. Hepimiz çok duygulandık. Diğeri ise şöyle: Bir gün müziğimizi yaptık, gemi yanaşmak üzereyken yolcular arasından oyuncu Şebnem Sönmez kalktı ve yanımıza geldi, para toplayacak arkadaşın elinden şapkayı kaptı, tüm pozitif enerjisiyle bizim için yolculardan gezerek para topladı. Çok mutlu olmuştuk.” Evet, vapur yolculuğu sırasında severek dinlediğiniz, telefonla videosunu çektiğiniz o müzisyenlere teşekkür etmek için yanlarından boş geçmeyin olur mu? Siz de gönlünüzden ne koparsa verin. Her emeğin hakkı vardır! dik! Uzun yıllar cezalar, baskılar, tatsız olaylarla engellenmek istendik, bir sürü haber yapıldı, sesimizi her yerden duyurmaya çalıştık, toplanıp eylem yaptık, yürüyüş düzenledik ve bir ölçüde sesimizi duyurduk. Bu yüzden aratınca benim ve birkaç arkadaşın adı önde çıkar. O mücadele çok güzeldi... Sonraları Şehir Hatları bir anket düzenledi, yolcuların yüzde sekseninDaniil Trifonov’a Rachmaninof’un 2. piyano konçertosunda eşlik etti. Sonra Wiener Singakademie büyükler korosu ve Şangay Spring Children çocuklar korosu ile Carmina Burana’yı seslendirdiler: Canlı bir tempo, başarılı solistler ve koronun birleşimi güzel bir işbirliğini sergiliyordu. Hele çocuk korosunun o saf duru tonu, uzun zaman aklımızdan çıkmayacak. Konser sonrası çaldıkları bis parçası ise pentatonik yapıda, Uzakdoğu ürünü, huzurlu bir yapıttı. O fırtınalı Carmina Burana’nın üstüne saf bir güzellik sunuyordu. Arp solosu yumuşacık çocuk sesleriyle sarmal olup Sarı Nehir’in bir kolu gibi akıyordu. Açık havadaki bu canlı yorumu müzikal bilgiyle kayda alan teknik ekibi de kıskanmamak elde değildi! Pavarotti yeniden gündemde Luciano Pavarotti’nin Türkiye hikâyesi zaman zaman gündeme gelir. Pavarotti, doğallığıyla sıradan insana seslenebilmiş, hatta en ağır opera aryalarını bile herkese sevdirmişti. “Tiz do”ya kadar rahatlıkla çıkabilen sesini kullanmada hüneri müthişti. Bu arada pek çok köşe yazarı Pavarotti’nin bir zamanlar Ankara Operası’na geldiğini ve beğenilmeyip işine son verildiğini hayıflanarak yazmıştı. Bu konuyu irdelemek üzere o zamanın en iyi iki tanığı Nevit Kodallı ve Ankara operasının dış ilişkilerini yürüten Hüsamettin Ünder’i aramaştım. Opera ve bale o zamanlar Devlet Tiyatrosu’nun altındaki kuruluşlardır. Genel müdür Cüneyt Gökçer, Opera ve Bale’nin başında ise “genel müzik direktörü ve tiyatro kompozitörü” görevi ile Nevit Kodallı vardır. Nevit Bey şöyle anlatıyordu olayı: “Yabancı elçilikler bize sık sık sanatçı getirirdi. Kültürel anlaşmalar çerçevesinde gelen sanatçıları beğenirsek bazen bir mevsim alıkoyardık, beğenmezsek biriki temsil sonra gönderirdik. Yıl 1963. İtalyan Büyükelçiliği 28 yaşında, iri yapılı bir çoce konser vermiş. TV programlarınMüzisyenler bu sorunların yanında dis, edebiyatçı, müzisyen bir sürü ar den fazlasının müzik istediği tespit cuk getirdi: Tenor Luciano Pavarotti. La da klarnet ve trompet çalmış, müzik pandemide de ağır yara aldı. Şen, “Ül kadaşla ekonomik açıdan bize nefes edildi ve sonuç olarak izinli, düzenli topluluklarında solist olarak çalışmış. kenin yaşadığı her olumsuzlukta ilk aldıran bir yol bulmuştuk ve pes etme bir gelir kapısı açılmış oldu.” Bohem’de Rudolfo söylemeye hazır. Dinliyoruz. Hiç sesi çıkmıyor! Sahnede yürümesini bile bilmiyor. Ama kaşesi ödendiğinden en az bir temsil yapmalıydı. BaTürkiye’nin Gökovalı, Muğla’da son yolculuğuna uğurlandı ri bir alt tondan söyle dedik. Ona göre orkestra materyalini bir alt tona göre transpoze etmek zorunda kaldık. Bütün diğer SAFİYE’leri... Safiye, eski bir isimdir. “Katıksız, duru ve arı” anlamını taşır. Kullanımı artık azalsa da son günlerde saKONUK YAZAR EMEL SEÇEN dece dizi ile yatar, kalkar, hatta yaşayan insanlar güruhu olduğumuz için bir dizide adı geçen, karakter üzerinden anımsanır oldu. Uzun yıllardır hatırlanmayan Safiye Ayla’yı yazdık. Yokluk, mücadele ama en çok kendinin bilincinde olma yolunda yoğrulma. Çileli hayatların insanları. Türkiye’nin Safiye’leri... Sağlığın neredeyse bir yıldır hiç bu kadar önemli olmadığı günlerde, Google’ın Doodle’ı Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk tıp doktorunu unutmadı! İnsanlar rutin olarak Google arama motorunu açtıklarında karşılarında bir Safiyemizi daha buldular. Doğum gününde Dr. Safiye Ali Katıksız, Duru, Arı Çünkü onlar kurulacak yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kahramanları. Safiye Ali (18941952) hep dediğimiz fabrika ayarları, Cumhuriyet kazanımları diyoruz ya... İşte Türk kadınına seçme seçilme hakkının verilmesi için mücadele eden ve aynı zamanda anne, çocuk sağlığı ile ilgili çalışmalar yapan bir tıp doktoru (I. Dünya savaşı sürerken Würzburg Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne maddi zorluklara rağmen okur). Sütten kesilen, 1 yaş İzmir'de rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden gazeteci ve yazar Prof. Dr. Şadan Gökovalı'nın cenazesi, Muğla'da toprağa verildi. Gökovalı için Menteşe ilçesinde bulunan Prof. Dr. Şadan Gökovalı Açık Hava Tiyatrosu’nda tören düzenlendi. Törene katılan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Gökovalı'nın ölümü nedeniyle büyük üzüntü yaşadığını söyledi. Gökovalı'nın sadece Muğla'ya değil, ülkeye hizmet eden “koca bir çınar” olduğunu belirten Gürün, “Şadan Hocamız öyle bir çınar ki gölgesinde nice başarılı öğrenciler yetiştirdi. Anadolu kültürünü, antik kentleri en iyi anlatan hocamızdı. Gazeteci ve yazar kimliğiyle kentimize önemli değerler katan bir isimdi” dedi. Gökovalı'nın cenazesi, daha sonra Ula ilçesi Akyaka Mahallesi'nde Covid19 tedbirleri kapsamında düzenlenen cenaze töreninin ardından İskele Mezarlığı'na defnedildi. l AA Manitas ‘Aşk Meselesi’ni anlatıyor Alternatif Türkçe müziğin genç temsilcilerinden Manitas, “Aşk Meselesi” isimli yeni teklisini yayımladı. Manitas ikilisi, yeni şarkıları “Aşk Meselesi”ni şu sözlerle anlatıyor: “Şarkıyı ilk yaptığımızda ilişkilerin bir strateji oyununa benzediğini hissediyorduk. Sanki ilişkide istediğiniz yere ulaşabilmek için belirli bir şekilde hareket etmeniz gerekiyor ve bu durum bir tür baskı gibiydi. İstediğiniz bir şeyi elde etseniz bile eğer kendiniz olamazsanız bunun hiçbir anlamı olmadığını anlatmak istedik. Aşk Meselesi şarkısı, yaşadığımız yüzyılda romantik ilişkileri başlatmanın ve sürdürmenin karmaşıklığı hakkındaki hislerimizin elektronik ve süslü bir versiyonu.” Sözleri Defne Angın’a, bestesi Selin Dumlugöl ve Tunç Çakır’a ait olan şarkının düzenlemesi ise Tunç Çakır imzası taşıyor. Şadan Gökovalı Bienalin ‘Empati Seansları’ devam ediyor İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 5. İstanbul Tasarım Bienali, empati kavramına farklı açılardan yaklaşan filmleri bir araya getirdiği “Empati Seansları” seçkisinden her hafta bir filmi ücretsiz olarak erişime açmaya devam ediyor. Bienalin “felsefe ayağı” olarak adlandırılabilecek “Empati Seansları” kapsamında sanatçı ve tasarımcıların ürettiği bir film, 14 Ocak’tan beri her perşembe saat 19.00’da bir defaya mahsus olmak üzere İKSV YouTube kanalında gösterime açılıyor. 5. İstanbul Tasarım Bienali küratörü Mariana Pestana’nın filmlerin yaratıcılarıyla İngilizce düzenlediği canlı sohbetler de gösterimlerin ardından yine İKSV YouTube kanalında izlenebiliyor. solistler de bir alt tondan söylediler.” Hüsamettin Ünder, zamanın Opera ve Bale Dış İlişkiler ve Protokol Müdürü. İtalya’da eğitim görmüş, orada on bir yıl yaşamış, eşi de İtalyanmış: “Kültürel anlaşmalara göre kaşesi ödenmiş sanatçılar gelirdi. Biz onların yol ve otel masrafını ve harcirahını verirdik. Ben lisan bildiğim için yapışık kardeş gibi her yere onlarla birlikte gider, onları evimde de ağırlardım. Pavarotti’nin üç temsil için anlaşması vardı. Her birinde Sevda Aydan ve Meral Alper gibi ayrı sopranolarla başrolleri paylaştı. Sonra da anlaşması uzatılmadı ve gönderildi.” Öte yandan Pavarotti’nin yaşam çizgisine bakıyoruz: Babasıyla müzik çalışıyor, koroda söylüyor ve 1961’de ilk opera sahnesine Reggio Emilia operasında Rudolfo rolüyle çıkıyor. Sonra kendini kapatıp ciddi bir hoca ile çalışıyor. 1963’te Türkiye’ye yine Rudolfo ile geliyor. 1966’da ilk kez La Scala’da, 1972’de ilk kez Metropolitan’da söylüyor. 1990’daki futbol kupasının açılış töreninde söyledikten sonra kayıtları satış rekoruna ulaşıyor. Pavarotti’nin Türkiye’ye gelişi yaşam çizgisinde görüldüğü gibi onun en toy dönemine rastlar. Bizim köşe yazarlarımız ise kendini kanıtlamış, doruklardaki bir yıldızı kaçırmışız gibi “Biz Türkler adam olmayız” dövünmelerini esirgemiyorlar. Bugünlerdeki gibi bu konu zaman zaman yeniden uyanır, yeniden dövünürüz. Özgünsür’den ‘Daha Doğal’ albümü sonrası zayıf, hasta çocukların bakımı için Hilali Ahmer Hanımlar Merkezi Küçük Çocuklar Muayenehanesi'ni kurar. Türk Kadınlar Birliği’nin sıhhiye komisyonu başkanlığını üstlenerek fuhuşla mücadele için çalışır. Aynı zamanda eski Başbakan M. Bülent Ecevit’in annesi ressam Nazlı Ecevit’in de teyzesidir. ‘World Akustik’te Borusan’da bu hafta Borusan Klasik, şubat ayına yıldız sanatçı Camille Thomas’ı ağırladığı canlı konser yayını ile başlıyor. 4 Şubat Perşembe saat 14.00’te BİFO’nun onursal şefi Gürer Aykal yönetimiyle Borusan Klasik’te dinleyicilere sunulacak konserin yanı sıra 7 Şubat Pazar günü borusansanat.tv’de ünlü keman sanatçısı Midori’nin yer alacağı “Mendelssohn’dan Şostakoviç’e” başlığını taşıyan konser izleyicilerle buluşacak. İŞ SANAT’IN ILK 20 YILI SANAL SERGIDE İş Sanat, 20 yıllık sahne geçmişinden bir seçkiyi sanatseverlerin ilgisine sunuyor. “Hatırlıyorum: İş Sanat’ın İlk 20 Yılı” başlıklı sergi, www.issanat.com. tr ana sayfasından ulaşılıp 360 derece sanal tur ile gezilebiliyor. Çevrimiçi hazırlanan sergi, “Divalar”, “Dünyanın Sesi”, “Yerelle Evrenselin Buluşması”, “Ustalara Saygı”, “Virtüöz Ezgiler”, “Parlayan Yıldızlar”, “Masallar Diyarı”, “Kitaplardan Mikrofonlara” ve “Kulisin Sesi” sahnelerinden oluşuyor. Sabri Tuluğ Tırpan’ın bu sergi için özel olarak bestelediği müzik eşliğinde gezilebilen “Hatırlıyorum: İş Sanat’ın İlk 20 Yılı”nın tasarım ve uygulamasının Tetrazon Müze Sergi Tasarım tarafından yapıldığı belirtildi. Emre Özgünsür, daha önce çıkan “Daha Doğal”, “Sizli Bizli”, “Yalana Tutulduk” ve “Bölüm Sonu Canavarı” adlı teklilerin ardından bu teklilerin de yer aldığı “Daha Doğal” albümünü CES Yapım etiketiyle yayımladı. Aralarında “Notre Dame De Paris” müzikali olmak üzere pek çok projede rol alan sanatçı, albümde genel anlamda yaşadıkları, hissettikleri ve kayıplarını dinleyiciye aktarıyor. konuk Athena Athena, 5 Şubat Cuma akşamı saat 21.00’de, Yapı Kredi bomontiada’nın Instagram hesabından canlı yayımladığı “Dünya Kadar Müzik” kapsamında “World Akustik” OPUS AMADEUS TANGO EFSANESİ ASTOR PIAZZOLLA’NIN 20Ocak’ta başlayan ve 30 Mayıs’a kadar her ay yeni bir konser programıyla devam edecek olan “Best of Opus Amadeus Arşiv Konserleri Serisi” kapsamında tango müziğinin Yazdığı tutku, aşk, yalnızlık, keder ve özlem dolu tango müzikleriyle milyonların sevgisini kazanmış olan Piazzolla’nın seçkin Fransız topluluklar tarafından seslendirilen ve çok seviarasında biletix’te. Artisan Organizasyon yapımı olan ve sanat yönetmenliğini Mehmet Mestçi’nin yaptığı “Best of Opus Amadeus Arşiv Konserleri Serisi” hakkında deserisinin konuğu olacak. Yapı Kredi bomontiada’nın her cuma canlı yayımladığı konserler, yayın sonrasın100. YAŞINI KUTLUYOR ! dâhisi Astor Piazzolla, doğumunun 100. yılında “Alev Alev Piazzolla” özel konseriyle anılıyor. len eserlerinden oluşan “Alev Alev Piazzolla” özel programı 1 Şubat – 1 Mart 2021 tarihleri taylar www.opusamadeus.com adresinden, biletler www.biletix.com’dan temin edilebilir. da puhutv üzerinden de izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle