28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 ŞUBAT 2021 ÇARŞAMBA [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ÇOK PARTILI HAYAT halkçı özüne dönmeli CELAL TOPKAN ESKI CHP MİLLETVEKİLİ 1965 seçimleri öncesi, Suat Hayri Ürgüplü’nün başbakanlığı döneminde 13.07.1965 tarihli, 648 sayılı Siyasi Partiler Yasası çıkarıldı. Yasanın 5., 30. ve 31. maddesiyle partilerin organları tanımlandı. Seçimlere katılan partilerin milletvekili adaylarını, seçim çevrelerinde, parti seçmen kütüğüne kayıtlı bulunan bütün parti üyelerinin katılabilecekleri bir önseçimle belirleme zorunluluğu getirildi. Merkez yoklaması ile belirlenecek milletvekili aday sayısı, toplam aday sayısının yüzde 5’i ile sınırlandırıldı. Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olabilmesi, sorunlarını çözebilmesi, gelişmesi, kalkınması ve zenginleşmesi, toplumsal barış ve huzura kavuşabilmesi için çok partili siyasal sistemin yapılanma ve işleyişinin, örgüt merkezli, politik kişilerin gücünü halktan alarak halk için yapıldığı bir yapılanma ve işleyişe dönüştürülmesi gerekiyor. Darbeciler bile yapmadı Milletvekili adaylarının illerinde partiye kayıtlı üyelerin önseçimle ile getirilen, milletvekili belirlenmesi, gücünü adaylarının, seçimlere halktan alarak siyaset katılan partilerin seçim yapılması zorunluluğu çevrelerinde, parti seçmen ile siyasi partilerde, lider kütüğüne kayıtlı bulunan merkezli işleyişe son bütün parti üyelerinin verildi. katılabilecekleri bir Siyasetin yapılanma önseçimle belirlenmesi ve işleyişine, usulü ve kuralı örgüt merkezli Darbeci aynen korundu. yapılanma ve işleyiş getirildi. Siyasetin askerlerin başbakan olmasını sağladıkları Antidemokratik uygulamaları yöneten darbeci yapılanma Turgut Özal, Siyasi generallerin, ve işleyişi yasal güvenceye kavuşturuldu. Böylece Partiler Kanunu’na belki de tek darbe yaptı. Parti içi demokrasiyi yok demokratik uygulaması, 1980 öncesinde etti. olduğu gibi 19651980 milletvekili arasında örgüt adaylarının merkezli siyaset önseçimle halk tarafından yapıldı. Partilerin,1965, belirlenmesi, gücünü 1969, 1973 ve 1977 halktan alarak bir siyaset seçimlerindeki milletvekili yapılması kuralını olduğu adaylarının %95’i, illerinde gibi benimsemeleridir. partiye kayıtlı üyelerin seçtiği delegeler yoluyla, Siyaset halktan önseçimle belirlendi koparılıyor Gücünü halktan alarak siyaset yapıldı. 12 Eylül 1980 tarihinde darbe ile yönetime el koyan askerler yeni bir anayasa yaptı. Yeni anayasa, 8 Ekim 1982 tarihinde halkın oyuna sunuldu. Kabul edildi ve yürürlüğe girdi. Darbeci askerlerin yönetiminde, 22.04.1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu çıkarıldı. Siyasetin ve siyasi partilerin yapılanma ve işleyişi yeniden düzenlendi. Milletvekili adaylarının belirlenmesi, yasanın 37. maddesi ile düzenlendi. 648 sayılı Siyasi Partiler Yasası 6 Kasım 1983 tarihinde seçimler yapıldı. Seçimlerde, Nakşi tarikatının İsmailağa cemaati mensubu olan, tarikat kültürü ile yetişen Turgut Özal’ın genel başkanı olduğu Anavatan Partisi tek başına iktidara geldi. Başbakan Turgut Özal, siyasetin yapılanma ve işleyişini, benimsediği kültüre uygun biçimde, genel başkanın tek başına aldığı kararlarla yönetilen lider merkezli bir yapıya dönüştürmeye karar verdi. Özal’ın isteği ile yeni bir siyasi partiler kanunu taslağı hazırlandı. Kanun taslağı, 28 Mart 1986 tarihinde Meclis’te görüşüldü ve kabul edildi. Lider odaklı siyaset 28 Mart 1986 tarih ve 3270 sayılı Siyasi Partiler Kanunu ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun milletvekili adaylarının belirlenmesini düzenleyen 37. maddesi değiştirildi. Siyasi partiler, milletvekilliği genel veya ara seçimlerinde, “Adaylık için müracaat eden ve adaylığı uygun bulunanlar arasından adayların tespitini; serbest, eşit, gizli oy, açık tasnif esasları çerçevesinde, tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile yapabilirler” hükmü getirildi. Siyasi Partiler Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ve ortaya konulan seçeneklerle milletvekili adaylarının illerinde partiye kayıtlı üyelerle önseçimle belirlenmelerine, gücünü halktan alarak, örgüt merkezli siyaset yapılması zorunluluğuna son veriliyordu. Milletvekili adaylarının, genel başkanın etkili olduğu parti kurullarında belirlenmesi, usul ve kuralı getirildi. Bu değişiklikle genel başkan, partide tek adam ve tek karar verici oldu. Lider merkezli siyaset yapılması kuralı getirildi. Darbeci askerler bile 2820 sayılı kanunun 37. maddesi ile gücünü halktan alarak siyaset yapılmasını sağlamıştı. Darbeci askerlerin başbakan olmasını sağladıkları Turgut Özal, Siyasi Partiler Kanunu’na darbe yaptı. Parti içi demokrasiyi yok etti. Siyaseti halktan koparttı. 19682020 arasında, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu, Turgut Özal’ın yönetiminde yapılan değişiklik aynen korundu. Siyasetin lider merkezli yapılanma ve işleyişi devam etti ve ne yazık ki devam ediyor. Yapılanma şart Siyasetin bu yapılanma ve işleyişi, siyasetin halka hizmet etmek için yapılan; ülkenin ve halkın sorunlarına akla ve bilime dayalı çözümler üreten, bir yapılanma ve işleyiş olmadığı artık anlaşılmalıdır. Bu sistem, Meclis’e giren milletvekillerini parti başkanına, tek kişiye bağlıyor. Bu sistem Meclis’le halk arasına duvar örüyor. Türkiye’nin demokratik hukuk devleti olabilmesi, sorunlarını çözebilmesi, gelişmesi, kalkınması ve zenginleşmesi, toplumsal barış ve huzura kavuşabilmesi için çok partili siyasal sistemin yapılanma ve işleyişinin, örgüt merkezli, politik kişilerin gücünü halktan alarak halk için yapıldığı bir yapılanma ve işleyişe dönüştürülmesi gerekiyor. C DAYANIŞMA İLANLARINIZ İÇİN İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ İSTANBUL : 0212 343 72 74 ANKARA : 0312 442 30 50 İZMİR : 0232 441 12 20 Email : [email protected] TARİHİ BİR DOSTLUKTAN STRATEJİK ORTAKLIĞA: TürkiyeEndonezya ilişkilerinde yeni dönem! GÖZDE DIZDAR ASYA SİYASİ PARTİLER ULUSLARARASI KONFERANSI (ICAPP) BAŞKAN DANIŞMANI ASYA PASİFİK ULUSLARARASI MERKEZ DEMOKRATLAR (CAPDI) BAŞKAN YARDIMCISI Sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü İbni Haldun, “Coğrafya kaderdir” diyerek zamanın ötesinde bir tespitte bulunmuştu. Bu kader döngüsünü kuşkusuz en çok değiştiren etmen, ticari ilişkilerin yüzyıllardır coğrafi olarak uzak ülkeleri birbiri ile yakınlaşmasını sağlaması olmuştur. Sanayi devrimi sonrasında gelişmeye başlayan ulaşımdaki hız, günümüzde dünyayı küresel bir köy haline getirmiştir. Son dönemde ülkemizin aydınlanmacı kesimlerinin kültürel gelişmeye önem verirken, dış dünya ile ilişkiler ve kalkınma konularında çağın biraz gerisinde kaldığı sıklıkla tartışılan bir olgudur. Tarihsel sürece bakıldığında Atatürk, ülkemizin kalkınmasına da en az kültürel gelişme kadar önem vermiştir, günümüzde unutulan “Karadeniz Gemisi” örneğinde olduğu gibi ticaretin gelişmesi ve ülkemizin tanıtımı için önemli çalışmalara imza atmıştır. 2021 yılında özellikle Covid19 süreciyle değişen parametreler ve paradigmalarla adeta yeniden şekillenen dünya ekseninde önemli fırsatlar olduğu inancıyla bu yazı kaleme alındı. Bugünkü perspektiften iç ve dış dengeler göz önüne alındığında yadsınamaz gerçek şu ki ülkemizin ekonomik gelişmesi için ürettiği ürünleri ulaştırabileceği büyük pazarlara her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Güneydoğu Asya'nın en büyük ekonomisi ve dünyanın yükselen pazar ekonomilerinden biri olan Endonezya, gerek 270 milyonu aşkın nüfusu gerekse 12. yüzyıla kadar inen tarihsel ilişkiler ve kültürel yakınlığımız dolayısıyla ülkemiz için hem büyük ve önemli hem de stratejik pazarlardan biridir. Ülke, aynı zamanda G20'nin büyük ekonomilerinden birisidir ve yeni sanayileşmiş ülke olarak sınıflandırılmaktadır. Nominal (düşük) GSYİH bakımından dünyadaki on altıncı ve SAGP GSYİH açısından yedinci büyük ekonomidir. Kültürel ve tarihsel ilişkiler Endonezya ve Türkiye arasındaki ilişkiler 12. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bu dönemde Endonezya'yı ziyaret eden Türkİslam âlimleri, İslamın Endonezya'da yayılmasında önemli rol oynamışlardır. Endonezya günümüzde nüfusu en kalabalık Müslüman ülkedir. Osmanlı İmparatorluğu ile ilişkiler, 16. yüzyılda Açe Sultanlığı'nın Malakka'daki Portekizlilere karşı yardım talebine cevaben Açe Seferi ile başlamıştır. Bundan sonra ilişkilerde bir duraklama dönemi yaşansa da mazlum milletlere örnek olan Kurtuluş Savaşımız ve başkomutanı Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıkması ilişkilere yeniden ivme kazandırmıştır. Türk milli mücadelesinin başarıya ulaşması Endenozya’nın kurucu liderinin tanımı ile “Asya için bir hürriyet şafağının başlangıcı” olmuştur. Özellikle hilafetin kaldırılması sonrası Türkiye’ye ilgi daha da artmış ve Endonezya’nın ilk cumhurbaşkanı Sukarno, modern Türkiye ve Atatürk hakkında çok sayıda makale kaleme almıştır. Yazdığı bir makalede, “Kemal Atatürk, dünya tarihinde öneme haiz bir iş yapmıştır” diyerek kurucu liderimize verdiği önemi göstermiştir. Türkiye Cumhuriyeti 29 Aralık 1949'da Endonezya'yı tanımış ve 1950'de diplomatik ilişkiler kurmuştur. Cakarta'daki Türkiye Büyükelçiliği 10 Nisan 1957'de açılmıştır. Günümüzde ilişkilerin gelişmesi Son yıllarda dünya ticaretinde gelişen dengelerin de etkisiyle 2001 yılında Endonezya ile ticaretimiz 235 milyon dolar civarında iken 2019 yılında 1.5 milyar dolar seviyesine çıkmıştır. Buna ek olarak 2020’nin son haftalarında ve 2021 yılının ilk günlerinde yaşananlar ticari, kültürel ve siyasi diplomasinin yanında devlette devamlılık ilkesi ve halkların dostluğunun altını çizmek açısından önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun, 22 Aralık 2020 tarihinde gerçekleştirdiği başkent Cakarta ziyaretinde EndonezyaTürkiye Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (ITCEPA) imzalanmıştır. İmza töreninde Endonezya Dışişleri Sayın Bakanı Marsudi, “iki ülke arasında ikili ticareti artırma potansiyeline” özellikle vurgu yapmış ve kendileri açısından bu sürece verilen önemin altını çizmiştir. Türkiye İhracatçılar Meclisi de “2023 yılında 10 milyar dolara çıkarma hedefi” ile bu süreci halihazırda desteklemektedir. Buna ek olarak Ankara Büyükelçisi Sayın Lalu Muhammed İkbal, 27 Aralık 2020 tarihinde İzmir’i ziyaret etmiş ve depremzedelere bizzat Türkiye’de yaşayan ve çalışan Endonezyalıların topladıkları yardımlarını ulaştırmıştır. Ülkemizdeki Endonezyalı öğrencilerin depremin ilk günlerinden itibaren arama kurtarma çalışmalarına gönüllü olarak katılmaları da tarihe düşülecek kıymetli bir not olmuştur. Ekvator kuşağında muson yağmurlarının etkisindeki Endonezya, “Pasifik Ateş Çemberi” olarak adlandırılan deprem ve volkan kuşağında yer almaktadır, dünyada doğal afetlerden en fazla etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Ülkede yılbaşından bu yana yaşanan deprem, sel, fırtına ve heyelanlarda hayatını kaybeden 145 kişi ve kalkıştan çok kısa bir süre sonra düşen Sriwijaya Air’e ait uçakta hayatını kaybeden yolcu ve mürettebat ile ilgili hem devlet nezdinde hem de vatandaşlar arasında özellikle sosyal paylaşım sitelerinde verilen taziye mesajları iki ülke arasındaki köklü tarihsel dostluğun ve dayanışmanın da önemli göstergelerinden biri olmuştur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle