23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 11 ŞUBAT 2021 PERŞEMBE HABER Ayrıntılar Uzaya gitmek mi zor, anayasa yapmak mı? Türkiye’de sahnelenen acıklı güldürünün kaçıncı perdesindeyiz, kestirmek kolay değil. Oyunun sonu belli, bunca cehalete, beceriksizliğe, zorbalığa dayanmak mümkün değildir. Hep denir ya “dibi görelim” diye, dipsiz kuyudur bu süreç. Her gün öncekini aratır halde. Kimi zaman eski haber programlarına, yazılara denk gelince, iyice anlıyoruz bunu. Çok değil, kısa süre önce koşulların daha katlanılır olduğunu görüyoruz. HHH Boğaziçi Üniversitesi gençleri pek çok açıdan önemli direniş gösteriyor. “Beyin göçü” ne anlama geliyor, iyice anlamamız gerekir; bu göç, gideni değil kalanı rahatsız etmelidir. “Ülkem için üzülüyorum” diyen gençler için tüm dünya yolları açıktır, ya geride kalan milyonlar ne olacak? Bilim, felsefe, sanat üretecek bu insanlar ülkeleriyle bağını yitiriyor. Hakarete uğradılar, dayak yediler, mahpus gördüler, hedef gösterildiler, neden bu ülkede kalsınlar ki? Tek yanıt var belki, o da “yurt sevgisi” olmalı. HHH Sözü “yeni anayasa” tartışmasına getireceğim. Erdoğan, usta zamanlamayla en sevdiği tartışmayı koydu toplumun önüne. Ustaca diyorum, çünkü sanki içinden geldiği siyasi yapıyı koruyup kollayan, palazlanmasını sağlayan 12 Eylül Faşist Anayasası değilmiş gibi, en önde şikâyet ediyor. Darbeciler, “komünizm korkusu” denen sapkınlıkla, milliyetçi, dinci tüm hareketlerin önünü açtı. Düşünen, eşitlik, adalet, bağımsızlık isteyen kim varsa süpürüldü. Gel gelelim Erdoğan diyor ki: “Yeni anayasa yapalım, dünya en iyisini görsün!” Her zaman olduğu gibi fırsattan yararlanmak isteyenler attılar kendilerini ortaya. Soru açık: Ne değişti de yine anayasa için masa kuruluyor? Alevinin, Kürt’ün, sosyalistin, Cumhuriyetçinin bugün kendini ülkesine ait hissetmesi için sebep bulmak güçtür. Ayasofya imamı yeni anayasa istiyor mesela. Sormak lazım “Sana ne yetmiyor” diye. Adam haklı, adı konsun istiyor; anayasadan “laiklik” tamamen silinsin, simgesel olarak bile kalmasın, diyor. Üniversiteler medrese olsun, dört yanda tarikatlar cirit atsın, kadınlar eve tıkılsın, kimseler devleti yönetenden hesap sormasın, diyor kısaca. Diyeceksiniz ki “Öyle değil mi zaten?” Öyle olmasına öyle de bayrağı tam dikmenin hazzı başka tabii, bir de “ya devran dönerse” diye düşünüyor olabilir. HHH Birkaç gün içinde olanlara bakınca, felaketin boyutu iyice açığa çıkıyor. Çorlu tren cinayetinin izini süren gazeteci Mustafa Hoş mahkum edildi. Ardından evladını yitiren anne Mısra Öz de aldı payını zulümden. Berkin Elvan’ın ablası, katılmadığı eylemden gözaltına alındı. Sosyal medyada hak aradığı için bir genç kadın tutuklandı. Adına üniversite dedikleri bir yerin dekanı, mafya tavrıyla açıktan Boğaziçi öğrenci ve hocalarını tehdit etti, hedef gösterdi. Onlarca meslektaşı eylem yaparken, öğrenciler gözaltına alınmış halde direniş gösterirken, bilimci diye ortada dolanan adamın biri, “grev kırıcı” gibi, gitti rektör yardımcısı oldu Boğaziçi’nde. İki çocuklu gazeteci Ayşen Şahin’in gece yarısı evi basıldı. Kadın, çocuklarına bakacak birini çağırma fırsatı bulamadan apar topar Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü. HHH Anayasa tartışmasına ayıp olmasın diye ya da oyunbozan sayılmayalım kaygısıyla “eyvallah” diyenler iyi düşünmeli. Oturdukları masa daha önce defalarca kuruldu, sonuçları belli. Saray düzeni olduğu müddetçe kâğıtta ne yazarsa yazsın, nihayetinde tek adamın dediği olur. Bugün ortada duran anayasayı bile uygulamayan Saray’ın, herkesin kendini içinde bulacağı bir metni ortaya koyacağını sanmak gülünçtür. İttifaklardan ayrılan siyasiler, kendilerine kişi partisi kurmaya devam ediyor. Birinin diğerinden ne farkı var, anlayan beri gelsin. Gördüğüm, buçuk oy alacağına inanan bile “süreçten payıma mutlaka bir şey düşer” diye ellerini ovuşturuyor. HHH Sonunda Erdoğan bombayı patlattı, uzaya gitmeye karar verdi. Biri çıkıp “daha çarşıya pazara gidemiyoruz, burnumuzu çıkaramaz haldeyiz” diyemedi, alkış kıyamet gırla, tüm televizyonlar canlı yayında gösterdi. Acıklı güldürüde izlediğimiz son sahne budur. Uzaya gitmek mi daha zor yoksa anayasa yapmak mı? Uzaylılarla yapılacak anayasa belki! 10 Ekim derneği için aileler AYM’ye başvuracak 10 Ekim Ankara katliamında yaşamını yitirenlerin yakınlarının ve yaralananların kurduğu 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nin kapatılması Yargıtay’da onandı. Yeni dernekle çalışmalarına devam eden aileler, Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini duyurdu. Ankara Garı önündeki anmada konuşan Dernek Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun, “Adalet diye gittiğimiz mahkemelerden adalet adına bir şey görmedik” dedi. İstinaf mahkemesinde itirazlarının reddedildiğini, ardından Yargıtay’a gittiklerini aktaran Avukat Mustafa Kemal Baran, “1 Şubat’ta Yagıtay da itirazımızı reddetti. Biz kişi hak ve özgürlükleri ihlal edildiği için ve yargı bağımsızlığı çerçevesinde Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz” dedi. l ANKARA ‘Özdil ve Akman’ın cesetleri camiye sokulmasın’ düşünce özgürlüğü sayıldı Savcılık Sifil’i Ayrıntılar savundu Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde görev yapan Doç. Dr. Ebubekir Sifil’in, sosyal medya hesabından Diyanet’e seslenerek “Başta Yılmaz Özdil ve Cüneyt Akman olmak üzere dini sembol ve değerlerle, duayla, namazla alay edenler, kim olurlarsa olsunlar, öldüklerinde cesetleri camilerimize sokulmasın, cenaze namazları kılınmasın” ifadeleri nedeniyle başlatılan soruşturmada takipsizlik verildi. Savcılık söz konusu paylaşımın düşünce özgürlüğü çerçevesinde kaldığını savundu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı geçen aylarda 81 ilde kılınacak cuma namazını müteakip kuraklığa karşı yağmur duası okunması çağrısını Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, katıldığı Zamanın Ruhu programında eleştirdi. Özdil, “Bize gâvur İzmir diyorlar ama dua en çok burada tuttu. 3 günden beri burada yağSEYHAN AVŞAR Sifil mur var. Şimdi tabii önceki günkü yazımda da anlatmaya çalıştım. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde astronom bile çalıştırılıyor. Dolayısıyla bilimden uzak bir kurum değil. Dolayısıyla astronomdan haberdar olan bir kurumun meteoroloji biliminden haberdar olamaması mümkün değil” ifadelerini kullandı. Özdil’in açıklamalarının ardından Yalova Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Doç. Dr. Ebubekir Sifil, sosyal medya heÖzdil Akman sabından paylaşım yapıp Diyanet’e seslenerek, “Başta Yılmaz Özdil ve Cüneyt Akman olmak üzere dinî sembol ve değerlerle, duayla, namazla... alay edenler, kim olurlarsa olsunlar, öldüklerinde cesetleri camilerimize sokulmasın, cenaze namazları kılınmasın” dedi. Sifil’in bu sözleri kamuoyunda büyük tepki topladı. Özdil’in avukatı Celal Ülgen, Sifil’in sarf ettiği sözler hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Savcılık Sifil hakkında takipsizlik kararı verdi. Reytingi kıyasladı Kararda dikkat çeken ifadeler yer aldı. Takipsizlik kararında Savcılık, soruşturma kapsamında Özdil’in, söylediği sözlerin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını belirttiğini vurguladı: “Şüphelinin düşünce özgürlüğü kapsamında fikir açıklama hakkı yokmuş gibi onun sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımıyla suç işlediğini, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve hakaret suçlarından hakkında kovuşturma açılması istendiği, ancak tirajı ve reytingi Sözcü gazetesi kadar olmayan şüphelinin sosyal medyadaki paylaşımı düşünce özgürlüğü kapsamında yaptığı, şüphelinin atılı suçu işlediğine dair soyut iddiadan başka bir delil olmadığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir” dedi. l İSTANBUL MERSİN’DE KAVŞAĞA ‘SEVGİ’ ADININ VERİLMESİNİ AKP VE MHP’LİLER REDDETTİ Birçok teklifi Cumhur İttifakı üyesi AKP ve MHP’lilerin engeline takılan CHP’li Başkan Seçer, “Meclisim adına utanç duydum” dedi. ‘Redgiller’ yine işbaşında ABİDİN YAĞMUR Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi’nde başta borçlanma olmak üzere birçok teklifi Cumhur İttifakı engeline takılan CHP’li Başkan Vahap Seçer, son meclis oturumunda da Cumhur İttifakı’nın vetosuyla karşılaştı. Başkan Seçer, Okan Merzeci Bulvarı ile 20. Cadde kesişiminde 87 günde yapımı tamamlanan katlı kavşağa “Sevgi” isminin verilmesi teklifini meclise sundu. Seçer, “Biz 2021 yılını sevgi ve iyileşme yılı olarak değerlendirdik. Bütün hastalıkların ilacının, bütün sorunların çözüm ilacının sevgi olduğunu düşünerek bu ismi bu katlı kavşağa vermek istedik” dedi. Ancak Cumhur İttifakı üyelerinden “katlı kavşağa şehitlerin adı verilmeli” VALİLİKTEN Mİ CESARET ALDI? Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, 1 Şubat’ta belediyeye yapılan patlayıcı ve yanıcı maddeli saldırı ile ilgili de açıklamada bulundu. Valiliğin olaydan kısa süre sonra “Saldırgan belediyede çalışırken işten çıkarılmış” şeklinde açıklama yapmasına tepki gösteren Seçer, “2015 yılında belediyeye giren ve hırsızlık, adam yaralama, polise mukavemet suçlarından kaydı bulunan saldırgan, eylemi gerçekleştirdiği saat itibarıyla belediye çalışanıdır. İşyerine devam etmediği için hakkında tutanak tutulmuştur. Saldırgan tutuklanmıştır ama ona yardımcı olan kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Bu durum önemlidir ve ciddidir. Bunun ardından MESKİ’nin terfi istasyonlarına saldırı olmuştur. Valiliğin bu açıklamasından mı acaba bazı odaklar cesaret almıştır. Valilik saldırganı değil, kurumu, belediyeyi korumalıdır” dedi. Seçer önerileri geldi. Başkan Seçer de bunun üzerine şehitlerin adlarının kentteki birçok yapıda yaşatıldığını, bundan sonra da yaşatılmaya devam edileceğini belirtti ve “Beni bu konu üzerinden sıkıştırmaya çalışmanızı, şehitler üzerinden politika yapmanızı doğru bulmuyorum” ifadelerini kullandı. Yapılan oylama sonucunda katlı kavşağa “sevgi” adının verilmesi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Seçer, sonuç üzerine “Sizlere tabi teşekkür edemeyeceğim. Gerçekten bugün Meclisim adına utanç duydum, bunu Mersin halkının da takdirine sunuyorum. Bu tarihe geçsin. Biz de katlı kavşağı isimsiz bırakırız. Ya da bir isim koymadan Sevgi Kavşağı diye anarız” dedi. l MERSİN Satışa çıkarılan arazilerin karar tutanağına sonradan parsel eklendi Tutanakta sahtecilik iddiası Bursa Yenişehir Belediyesi’nin ocak ayı meclis toplantısında, 555 parçalı 3 bin 467 dönüm arazi için alınan taşınmaz mal satış kararının görüşüldüğü gündem maddesinin karar tutunağına sonradan belediyeye ait olduğu belirtilen 528 bağımsız ve büyük parselin satışı için de yetki verildiği yazıldı. Yenişehir Belediye Başkanı Davut Aydın, “Çiftçilerimizin talepleri doğrultusunda birkaç parça artık parsel için satış kararı almamız gerekiyor” diyerek yetki istedi. Meclis üyelerinin “Ada parsel bilgilerini vermeyecek misiniz” soruları üzerine Aydın, “Düzenleme yapılıyor. İmar işlerinden daha sonra alabilirsiniz” yanıtı verdi. Bunun üzerine Meclis üyeleri çiftçinin mağdur olmaması için yetki verirken, meclis tutunaklarına belediyeye ait olduğu belirtilen 528 bağımsız ve büyük parselin de satışı içinde yetkilendirildiği yazıldı. Meclis tutanaklarını inceleyen CHP ve İYİ Partili meclis üyeleri usulsüz yetkilendirilme yapıldığı gerekçesiyle kaymakamlığa kararın iptal edilmesi için başvurdu. Kaymakamlığın olumsuz yanıtı üzerine CHP Yenişehir İlçe Başkanı Ahmet Köse, Aydın’ın meclis üyelerini yanılttığını belirterek konuyu yargıya taşıdı. Köse, yaptığı açıklamada, “Hâkim, oturuma ait ses ve görüntü kayıtları ile tutanağı istediği zaman durum netlik kazanacaktır. Bu durum, belediye başkanının şahsına ve partisine olan güvenin kaybolmasına neden olmuştur. Başkan inandırıcılığını kaybetmiştir” dedi. Ekleme yapılan arazilerin içinde belediye başkanı, yardımcısı ve ilçe başkanının köyünün de bulunduğunu anlatan Köse, “Ortaya çıkan bu garabetten hem başkanı, hem meclis üyelerini kurtarma gereği vardır. Ayrıca hatayı tamir ederek Yenişehir halkının zarara uğraması da önlenmelidir. Bu nedenle satış yetkisinin ya da satış kararının derhal iptal edilmesi gerekmektedir. Sadece toplulaştırma sonrası ortaya çıkan, atıl durumdaki artık parseller için satış düşünülmelidir. Gelinen noktada, Yenişehir’de üç kişi kuyuya taş atmış ve çıkarmak için 40 kişiden fazlasına ihtiyaç vardır” dedi. Köse, MHP İlçe Başkanlığı’nın İYİ Parti İlçe Başkanı’nı hedef alan açıklamalardan vazgeçmesini ve yanlışa onların da tepki göstermesini istediklerini söyledi. l İç Politika İMAMOĞLU’NUN VETO ETTIĞI KARARLAR MECLİSTEN GEÇTİ İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde dün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun veto ettiği, AKPMHP grubunun çoğunluğu ile alınan tahsis ve sosyal konutların dağıtımına ilişkin kararlar ısrar karar olarak aynen kabul edildi. Avrasya Gösteri Merkezi’ndeki meclis oturumu gündemine İmamoğlu’nun şubat ayı oturumlarının ilk bileşiminde veto ettiği, içinde tahsis kararları da bulunan 8 karardan 4’ü geldi. İBB’ye ait sosyal konutların, gecekonduların tasfiyesi ve deprem riskine karşı; ihtiyaç ve hak sahiplerine kiralanıp satılabilmesi için İmamoğlu’na yetki verilmemesi kararında, AKPMHP grubu ısrar etti. Kararlar tekrar geçti. Tetikçi müfettiş tartışması İmamoğlu’na yetki talebini içeren kararın görüşülmesi sırasında CHP Grup Sözcüsü Tarık Balyalı “İBB Teftiş Kurulu’nun sınırlı bir incelemesi oldu. Yaklaşık 50 tane konutun hiçbir şekilde usule uygun olmadan birtakım kişilere verildiği raporla sabit bir şekilde ortaya konulmuş” dedi. AKP’li meclis üyesi Muhammet Kaynar da İBB Teftiş Kurulu müfettişlerini “tetikçi” olarak nitelendirerek “Uydurup, uydurup yazıyorlar, prim verildiğini biliyoruz” iddiasında bulundu. Balyalı, Kaynar’a sert tepki gösterdi. l İSTANBUL/Cumhuriyet DİNK DAVASI 5 Mart’ta karar Ayrıntılar çıkabilir Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı dava dün görüldü. Duruşmada Dink ailesi avukatları esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulundu. Avukatlar, Dink cinayetine giden süreci anlatarak cinayetle ilgili etkili bir soruşturma yürütülmediğine dikkat çekerek sanıklar Ahmet İlhan Güler, Celalettin Cerrah ve Engin Dinç’in, “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” suçlamasıyla cezalandırılmasını istedi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, hakkında ev hapsi kararı bulunan tutuksuz sanık eski Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler katıldı.Duruşmada, önceki celsede alınan ara karar gereği, müdahil Dink ailesinin avukatlarına esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmaları için söz verildi. Aileyi temsilen 3 avukatın konuşacağının bildirildiği duruşma, avukat Emel Ataktürk Sevimli beyanda bulundu. Sevimli, Dink cinayeti kapsamında MİT görevlilerinin dinlenmediğini, dava kapsamında birçok heyetin değiştiğini, taleplerinin reddedildiğini, soruşturma aşamasında ise MİT görevlileri hakkında takipsizlik kararları verildiğini anımsattı. Takipsizlik kararına yapılan itirazların reddedildiğini aktaran Ataktürk, Celalettin Cerrah, Engin Dinç ve Ahmet İlhan Güler’in TCK 83. madde kapsamında “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”nden yargılanmaları gerektiğini söyledi. ‘Görevlerini yapmadılar’ Dink ailesinin avukatı Hakan Bakıcıoğlu ise açıkça tehdit edilen Hrant Dink hakkında kendi talebi olmaksızın koruma tedbiri alınması gerektiğinin altını çizerek “Hrant Dink hedef haline getirilmesine rağmen gerekli önlemler ve koruma kararları alınmamıştır. Hrant Dink’e yönelik açık tehdide rağmen, İstanbul Emniyeti cinayet öncesi süreçte görevlerini yerine getirmemiştir” diye konuştu. Dink ailesi avukatlarının beyanı bittikten sonra mahkeme heyeti, sanıkların son sözlerini almak ve davayı karara bağlamak üzere duruşmayı 5 Mart’a erteledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet İZMİR VE MARDİN Tarihi cami ve kiliseye tehdit İzmir’de 30 Ekim’de meydana gelen 6.9’luk depremde dış duvarında çatlaklar oluşan 130 yıllık tarihi cami için yıkım kararı alındı. Karara tepki gösteren Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan, ibadete kapatılan caminin tarihi özelliğinin korunarak güçlendirilmesini istediklerini belirterek bu yöndeki görüşlerini Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne ilettiklerini söyledi. Köyün meydanında bulunan ve 1891 yılında ibadete açılan caminin, kırma çatısı, kabartma şekilli taş süslemeleri ve motifleriyle Karaburun’un tarihi yapıları arasında yer aldığını belirten Erdoğan, “Yunan işgalinde yaşanan acılara ve mübadele dönemine tanıklık eden camimizin yıkılmasını istemiyoruz” dedi. 7 milyon 250 bin TL istiyor Öte yandan Mardin’in Artuklu ilçesinde bulunan, Süryani Kilisesi olarak da bilinen 4. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Mor Yuhanna Kilisesi, tapusunu elinde bulunduran İbrahim Aycun tarafından bir emlakçı aracılığıyla internet üzerinden 7 milyon 250 bin TL’ye satışa çıkarıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma alanı olduğu tescillenen 1700 yıllık kilise içinde 3 din adamına ait mezar dışarıya açılan iki ayrı tünel de bulunuyor. Kilisenin satış ilanda, “Mülk şahsa ait özel bir mülktür” bilgisi verildi. ANKA ajansına konuşan, Mor Gabriel Manastırı Vakfı Başkanı Kuryakus Ergün, “Mardin, dinlerin, kültürlerin şehridir. UNESCO’ya aday bir şehirdir. Yarın herkes bir tapu çıkarsa, Mardin’e diller, dinler şehri demenin bir anlamı kalmıyor” sözleriyle sitem etti. Kuryakus Ergün, kilisenin tapusunun bulunduğu Aycun’un zararının devlet tarafından karşılanıp kilisenin Süryanilere bırakılmasını isteyerek “Süryani cemaatinin yapı için istenen bedeli vermesi mümkün değil” dedi. Süryani Cemaati Yönetim Kurulu Başkanı İliye Kırılmaz da “Uydurma bir tapu alınmış. Devletin insafına bırakıyorum. Çok üzgünüm” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle