23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 11 ŞUBAT 2021 PERŞEMBE HABER/YORUM Kara bulutlar yine Türkiye’nin üzerinde... Hep bir karşıt yaratma merakında olan iktidarın, bu sefer gündeminde Boğaziçi Üniversitesi ve genel anlamda demokrasi arayan gençlik var. Artan geçim krizleri ve yazboz tahtasına çevrilen anayasamız ana konularken, CHP kendi içinden önce üç milletvekilinin istifasını, ardından da Muharrem İnce hareketi ile ikinci bir parti çıkardı. İnce’nin istifasını ilk duyduğumda “Hayırlısı olsun, keşke mecbur edilmeseydi” dedim. Akşam istifa ile ilgili basın toplantısını dinlediğimde ise hayal kırıklığına uğradım. CHP içinde liderlik arayışı günlerinde de cumhurbaşkanı adaylığı döneminde İnce’de eleştirdiğim ana konu, ekip kurmayı bilmemesi, sağlam danışmanları olmaması, ismi ve partide geçmişi olanlarla iletişimden kaçmasıydı. Türkiye’de, İnce kadar iyi konuşan siyasi zor bulunur; öte yandan yine İnce kadar güçlü kadro oluşturmayı bilmeyen politikacı da zor bulunur! İnce’nin sorunlu istifa konuşması İtiraf edeyim, İnce’nin, istifa konuşmasında çok daha düşünülmüş ve olgun davranacağını zannederdim. Kendi açısından haklı bulduğum eleştirilerinin yanı sıra “CHP artık bir tabeladan ibaret. Benim hedefim 50+1” sözleri ve “FETÖcülerden, Sorosçulardan, sahte CHP’lilerden” dem vurması, seçmen kitlesinde yaratacağı negatif etkiyi hesaplamadan yapılmış bir ayrılık konuşmasının unsurlarını oluşturuyordu. İnce, daha sonra “tabela partisi” derken başka şey demek istediğini izah etmeye girişti ama nafile… Halbuki öyle bir konuşmaya imza atabilirdi ki taraflı tarafsız herkesi etkileyebilirdi; “Bu bir veda değil, mecburi bir dönem izni buluşacağız” diyebilirdi, Atatürkçülük vurgusu yapabilirdi, söylediği her şeyi daha nezaket içinde ve partiyi yıpratmadan söyleyebilirdi. Kişisel tepkileri buna izin veremiyorsa da çevresindeki doğru danışmanlar azletme yetkilerini kaldırarak, tüm aday seçimlerini doğrudan halka veriyor ve ister partiye yönetici, ister yalnız seçmen ve destekçi olmak isteyen “her insanı mutlu edecek” formülleri içeriyor. Aklın yolu o D3 tüzüğü uygulansa, kadar bir ki, bakın değerli kalemimiz Ali Sirmen 3 Temmuz’da Cumhuriyet’te neler yazmış: CHP’de bu istifalar “(…) CHP’li delege ile CHP’nin potansiyel seçmeninin tercihleriyaşanmazdı! nin çoğu kez birbirleriyle uyuşmadığı yadsınamaz bir gerçektir. (…) Partide son tahlilde genel başkabu dengeyi sağlamalıydı. Aynen o nın iradesiyle seçilen genel merdanışmanlar var olsa, Cumhurbaş kez ve genel başkan sultasının son bulkanlığı seçimi gecesi yaptığı büyük ması ve halk ile kucaklaşmanın daha hataya mani olacakları gibi! İnce, büyük ölçüde gerçekleşmesi için parher şeyden önce CHP’nin parti içi de tinin bütün üyelerini gerek yönetim ormokrasi ve özgür yarışı yok eden tü ganlarının gerek milletvekili adaylazüğünü öne çıkarmalıydı. rının seçiminde aktif hale getirmenin bir anlam taşıması için önşart yine İkazlarda neler demiştik? CHP’nin büyük dertlerinden olan üye İnce’deki kıpırdanma netleştiği zaman, 13 Ağustos 2020 tarihli makalemde bakın ne demiştim: “CHP’de esas duyulan ihtiyaç, bir an önce liderlik sultasına son verecek bir tüzük dekayıt sistemindeki aksaklıkların giderilmesi ve yeni teknolojilerin sağladığı olanaklarla, daha sağlıklı şeffaf bir üye kayıt sisteminin yeniden yapılanmasının düzenlenmesidir.” ğişikliğine gidilmesi. Mesela bence Muharrem İnce kimseden cumD3 tüzüğü neleri hurbaşkanlığı adaylığı garantisi is değiştirmeyi amaçlıyor? temez. Ama cumhurbaşkanı adayını CHP’nin tüm üyelerinin kendi oylarıyla seçmesinin garantisini ister! Ki bu da en doğal hakkıdır, zaten partinin bu şekilde yönetilmemesi gerçekten 21. yüzyıla hiç mi hiç yakışmamaktadır! Çözüm, Kılıçdaroğlu’nun partinin tüm adaylarını belirleyecek ve sürekli kendisini seçtirecek yönetim modelinParti, tüm çabalarımıza rağmen bu devrimi gerçekleştirmedi. Geçen hafta, son 45 ayda düzenlediğimiz CHP için Demokratik Dijital Devrim tüzük taslağını görüşlerinize sunmuştum. Partide çeşitli demokrasi arayışları olan çok değerli örgüt üyelerinin benden rica ettikleri güncellenmiş bir tüzük çalışmasıydı bu. Hem partinin buden uzaklaşmayı kabul edebilmesinden günkü tüzüğünü hem de 2010 yılında ibarettir. Derhal yapılacak bir kurultay hazırladığımız Demokratik Devrim Tüla, bir sıfata erişecek her örgüt üyesini, züğü çalışmasını baz alarak ve partisadece o bölgenin tüm üyeleri seçerse, nin deneyimli isimlerinin de öneri ve CHP hiçbir şekilde bölünmez. Yoksa görüşlerinden besleyerek bu çalışma bugünkü anlayışla, CHP ne uzar ne kı ortaya çıktı. Kısa bir süre sonra bir salır, devrimini yapamadan güdük kalır. basın toplantısı ile kamuoyuna açılaCHP’yi firesiz kurtaracak yegâne for cak “D3” tüzük taslağı içinde bulunan mül, tüzük devrimidir.” devrimlerden küçük bir özet: 2003 yılından beri yoğun müca CHP’de tüm üyeler yıllık aidatları delesini verdiğim tüzük devrimi, ge ödenmiş “akıllı kart”larıyla beraber nel başkanın üzerindeki atama ve her karara iştirak edebilecek ve delegelik ortadan kalkacak. İki genel seçim kaybeden CHP Genel Başkanı bir sonraki dönem kurultayına giderken düşmüş sayılacak ve parti olağanüstü kurultaya gidecek. CHP Genel Başkanı (ve kurmayları) üç gün süren kurultayda yapılan lehtealeyhte üye konuşmalarını baştan sona izleyecek ve yanıt verecek! (30 yıldır uygulanmıyor). Parti Meclisi, 60 yerine 90 üyeden oluşacak. Her bölge temsil edilecek, kadın ve gençlik kotalarına kesinlikle riayet edilecek, 5’ten (veya 8) fazla milletvekili Parti Meclisi’nde yer alamayacak. MYK üyelerini, genel başkan değil, parti meclisi üyeleri kendi aralarından seçecekler. Sosyal demokrat partiler ve CHP kökenine uygun olarak “genel sekreterlik” ve üç yardımcısı, merkez yönetime güçlü olarak geri gelecek CHP’de artık, seçimle gelen, seçimle gidecek. Parti içi güç dengeleri veya rekabetten, hiçbir il veya ilçe yönetimi görevden alınamayacak. Kongre ve kurultaylarda, web sitesi üzerinden, kongre salonlarında çarşaf listeler ekrana yansıyacak ve evinde istirahat eden üyeler bile, çevrimiçi olarak oy kullanabilecekler. 3 dönem milletvekilliği yapan bir partili, ardından bir tam dönem parlamento dışı kalacak. CHP artık cumhurbaşkanı adayını, yalnız tüm üyelerinin katılımıyla yapılan bir önseçimle belirleyecek. Gençlik ve kadın kolları kurultaylarında seçilen listeler, parti meclisi kotaları için kullanılacak. Böylece siyasete girmek için bir tramplen olacaklar. İşte böyle sevgili arkadaşlar! Bakalım gençleri heyecanlandıran, halkı siyasete katan, parti yöneten kadroları artık gücü elinde tek başına tutan bir tekel olmaktan çıkaran bu tüzük taslağı, gençlerin, sizlerin ve ödünsüz demokrasi arayanların baskısıyla Türkiye siyasetine yön vermeye başlayabilecek mi? Bence inanırsak gerçekleşmemesi için bir neden yok! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kıyma ve bul1 23 4 5 6789 gurla yapılan 1 sulu köfte. 2/ Erzincan’ın 2 Kemaliye ilçe 3 sinin eski adı... Taş dibek. 3/ 4 Bir şeyi düşün 5 meye gerek duymadan hep 6 aynı biçimde yapma alışkan7 lığı... Bir cins 8 güvercin. 4/ Sıkıntı verme, 9 üzme... Niğde ve Nevşehir yörelerinde yetişen, kaliteli bir şarap veren beyaz üzüm cinsi. 1 23 4 5 678 9 1 MUR A F A A İ 2 ÜNAN İ M İ ZM 5/ Hasta ya da sakat olup 3 B B A L A D U R hayatını yatakta geçiren. 4 A K A L A A L A 6/ Ürik asidin tuzu ya da esteri... Güneydoğu Asya ve Hindistan’da yaşayan bir geyik. 7/ Bir nota... 5 6 7 RET T İ AH E R DEME O Z İ B İ L TAR Suyun taksim edilerek 8 E M E V İ L E R küçük arklara ayrıldığı 9 E L A A R I K yer. 8/ Bağ, bahçe ve bostanlarda, ekilmek için ayrılmış küçük toprak parçası. 9/ Briçte bir ekibin, en çok bir el vererek yaptığı oyun... Yağmur suyunun biriktiği çukur yer. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Marul, tahin ve yoğurtla hazırlanan bir tür meze. 2/ Saf ve iyi huylu kimse... İskambillerle oynanan bir oyun. 3/ Vatanı Güney Amerika olan ve “ejder meyvesi” de denen bir meyve... Bir renk. 4/ Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Bir elçiliğe bağlı uzman. 5/ Kesintilerden sonra kalan miktar... Şöhret. 6/ İskambilde bir kâğıt... Artvin’in Borçka ilçesinde bir şelale. 7/ Endonezya’da yaşayan bir hayvanın dışkısından elde edilen, dünyanın en değerli kahvesi. 8/ Sakarya’nın bir ilçesi. 9/ “Arap yasemini” de denen bir süs ağaççığı... Evlenme çağı geçmiş kız. 11 ŞUBAT 2021 SAYI: 34823 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 11A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 1199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 711 40 20. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 06:31 07:57 13:23 16:12 18:40 20:00 Ankara 06:15 07:40 13:08 15:59 18:26 19:45 İzmir 06:38 08:00 13:31 16:25 18:51 20:09 Başbuğ, gazetemizde yayımlanan söyleşideki sözleriyle ilgili ifade verdi ‘Hukukun üstünlüğü’ vurgusu BALYOZ KUMPASININ 10. YILI: ŞER ORTAKLIĞI ÇATLADI Kumpas Mağdurları Derneği (KUMPASDER), FETÖ kumpaslarından olan Balyoz kapsamında tutuklamaların yaşandığı 11 Şubat 2011’in yıldönümünde yaptığı yazılı açıklamada “devletin adaletine güvenen, hukuka inanan Türk ordusu askerlerinin adeta tuzağa düşürülerek tutuklanmalarının üzerinden 10 yıl geçtiği” vurgulandı. “Fethullah’ın yargıdaki savcıhâkim kılığındaki militanları Savaş Kırbaş, Ömer Diken, Ali Efendi Peksak ve Murat Üründü eliyle, hukuk tarihinde görülmedik biçimde subayların alçakça tutuklandıkları belirtilen açıklamada, Türk subayları için yazılmış yok etme senaryosunun o gün uygulanmaya başlandığı kaydedildi. FETÖ militanı savcı ve hâkimlerin, siyasi iktidarın desteğini de arkalarına alarak rollerini oynamaya başladığı kaydedilen açıklamada, “Fakat karşılarında, vatanı, milleti, Cumhuriyet değerleri ve Atatürk ilkeleri için canını feda etmek için hazırlanmış insanlar olduğunu, dışarıda onların masumiyetine inanmış geniş bir Cumhuriyet ailesini hesap etmemişlerdi. Bu geniş aile, her türlü kara propagandaya rağmen FETÖ’ye karşı dimdik durdu, hukuksuzluk sürecinin foyasını meydana çıkardı” ifadeleri kullanıldı. Türk ordusunu itibarsızlaştırmaya, tasfiye etmeye yeminli şer odağının, aralarındaki iktidar hırsına dayanamayarak çatladığı belirtilen açıklamada, 18 Haziran 2014’te, Anayasa Mahkemesi’nin özgürlük kararı ile kumpasın bozulduğu ve Balyoz tutuklularının tahliye olduğu belirtildi. Açıklamada “Fakat FETÖ militanları yurtsever subayların yerini doldurmuşlardı. Bu yapı 15 Temmuz hain darbe girişimi ile Türkiye’yi iç savaşın eşiğine getirdi. 10 yıl geçti. Türk ordusu hâlâ kendini toparlamaya, bünyesine yabancı unsurların izlerini silmeye uğraşıyor” denildi. l ANKARA / Cumhuriyet Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ gazetemize verdiği söyleşideki “Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi” sözleri nedeniyle dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda “şüpheli” sıfatıyla ifade verdi. AKP’liler Başbuğ hakkında 81 ilde suç duyurusu yapmıştı. Konuya ilişkin avukatı aracılığıyla bir açıklama yapan Başbuğ, “Bu suç duyurularına itibar etmiyorum. Bu inançla da bu suç duyurularına karşı hiçbir şekilde savunma yapmayacağım” dedi. Başbuğ’un açıklamasında özetle şu ifadeler yer aldı: “Dünya Adalet Projesinin Hukukun Üstünlüğü Endeksinde, Türkiye 2020 yılında, 128 ülke arasında 107. sırada yer almıştır. Bu, Türkiye’ye yakışan bir sonuç değildir. Hukukun üstünlüğü konusunda bir ilerleme, iyileştirme gerçekleştirilemeden, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunları, başta ekonomi olmak üzere, çözebilmesi zordur. Bu nedenlerle hukuk ve yargı konusu, Türkiye’nin birinci öncelikli sorunudur, konusudur. Son kitabım; Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi, kitap serisinin üçüncüsüdür. Bu kitap 19611980 dönemini, o günün şartlarında ve o günlerde gelişen olaylar çerçevesinde değerlendirmektedir. 4 Ocak 2021 günü bir gazetede bu kitabın tanıtımıyla ilgili bir söyleşim yaymlandı. Bu söyleşiden hareket edilerek hakkımda suç duyurularında bulunuldu. Hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu, var olduğu bir ortamda, bu söyleşiden bir suç unsuru çıkartılabilmesi söz konusu bile olamaz. Bu nedenlerle, bu suç duyurularına itibar etmiyorum. Bu inançla da bu suç duyurularına karşı hiçbir şekilde savunma yapmayacağım. Bu davranış, anayasaya, hukukun üstünlüğüne ve kendime olan saygımın doğal sonucudur.” l İSTANBUL/ Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com S400 sorun değil, sonuçtur Erdoğan’ın siyasi tarihi, aynı zamanda “U dönüşlerinin” tarihidir. En ünlü U dönüşlerinden biri, Libya konusundaydı. Önce “Ne işi var NATO’nun Libya’da?” diyerek müdahaleye karşı çıkmış; ardından da “NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil etmek için oraya gitmelidir” diyerek müdahaleye katılmıştı! Örneğin NATO’nun Türkiye’ye kuracağı füze kalkanı konusunda 15 Kasım 2010’da şöyle demişti: “Bu işin komutası kesinlikle bize verilmeli, aksi takdirde böyle bir şeyin kabulü mümkün değil.” Çok değil, bir hafta sonra, 22 Kasım 2010’da ise şöyle demişti: “Buranın komuta sisteminin tamamıyla NATO’da olması gerektiğini söyledik ve bunu savunduk.” Girit modeli, hangarda tutma modelidir Dolayısıyla Erdoğan’ın S400 konusunda ani bir dönüş yapması, ne yazık ki olasılık dahilindedir. Hele de S400’den önce, 2013’te Çin’le FD2000 anlaşması yapıp iki yıl ABD ve NATO’yla pazarlık yapıp caydıktan sonra... Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Girit’teki S300’lerde nasıl bir model kullanılıyorsa, biz de bunu müzakereye açacağız” demesi, işte o olasılığı artıran en yeni gelişme olarak önümüzde duruyor. Çünkü “Girit modeli”, S400’ü özetle hangarda tutma modelidir; arada açılıp atış tatbikatında kullanılması, sistemi kullanmamaktan çok farklı değildir! Çünkü S400 hava savunma sistemi “erken ihbar ve komuta kontrol ağına bağlı” çalışmadıktan sonra etkin çalışmamış olacaktır. Çünkü hangarda duran bir hava savunma sistemi, gerçekte çalışmamış olacaktır. 1997’den 2013’e Öte yandan Türkiye’nin Milli Savunma Bakanı’nın “Girit modeli” diyerek geri adım atması, Türkiye’nin Yunanistan’a attırdığı geri adımı bu kez kendisinin uygulamayı kabul etmesi demektir ve vahimdir! Girit modelinin nereden çıktığını anımsayalım: Rumlar, Kıbrıs’a yerleştirmek üzere 1997’de Rusya’dan S300 almış; Türkiye çok sert tepki gösterip “vururuz” demişti. Rumlar, Ankara’nın tepkisi üzerine S300’leri elden çıkarmak ve Yunanistan’a vermek zorunda kalmıştı. Yunanistan da sistemi Girit’te hangara kapatmıştı. Ne zaman ki Türkiye’nin 1997’deki kararlılığı AKP’nin dış politikası nedeniyle gevşedi ve sulandı; Yunanistan S300’ü hangardan çıkarmaya başladı. Yunanistan 2013’ten itibaren, S300’ü hem NATO hem de örneğin İsrail’le ikili tatbikatlarda, hangardan çıkarıp kullandı. (İsrail de böylece Suriye’deki S300’leri aşabilmenin eğitimini yapmış oldu!) ABD’yle pazarlık yanlışı Hep söyledik, Erdoğan’ın dış politikası YeniAbdülhamitçiliktir. Erdoğan, Rusya’yla anlaşarak kendisine bölgede alan açmak istiyor, bunu ABD’yle pazarlığında kullanmaya çalışıyor ve iki büyük kuvveti de AB’yle dengeleyebileceğini varsayıyordu. Ne yazık ki S400 için de aynısını yaptı, yapıyor. 2020 Nisanı’nda çalıştırılacağını ilan ettiği S400’ü salgın “bahanesiyle” çalıştırmaması, pazarlığa dairdi. Bugün Girit modeli üzerinden ABD’ye müzakere çağrısı yapmaları da pazarlığa dairdir. Açık ki S400’ü ABD’den ciddi bir taviz koparmanın aracı olarak kullanmak istiyorlar. Ancak fena yanılıyorlar. Çünkü S400, iddia edildiği gibi TürkAmerikan ilişkilerinin en önemli sorunu değildir; gerçekte sorunların sonuçlarından biridir. O nedenle S400 konusunda verilecek taviz, karşılığı alınacak bir taviz değil; köklü geri çekiliş olacaktır. Tam da bu nedenle nisan ayından beri S400’ün çalıştırmayı geciktirmenin, Türkiye’nin elindeki avantajı kaybetmesine neden olacağını yazdım. Daha Trump döneminde ya da en azından ABD seçim atmosferinde sistemin aktif hale getirilmesinde sayısız yarar olduğunu belirttim. Ancak bunlar yapılmadı ve şimdi S400’ü “tam performans çalıştırmamanın” karşılığında ABD’den bir şeyler koparabilmeyi umuyorlar. Ancak bu, tersine Rusya’yla da sorun demektir! S400 bağımsızlık konusudur Hep söyledik: S400’ü sadece bir füze savunma sistemi olarak görmek hatadır. S400 füze savunma sistemi olmaktan öte bölge merkezli dış politika demektir, TürkiyeRusyaİran işbirliği demektir, silah envanterini çeşitlendirerek tek bir yere bağımlılığı azaltmak demektir, ulusal füze savunma sistemi için bir ara aşama demektir. S400 son tahlilde Atlantik’ten bağımsız hareket edip edememe demektir. O nedenle S400 pazarlık edilemez, ABD’yle müzakere edilemez! Çin’in FD2000’inden sonra Rusya’nın S400’ünden de taviz vermek, vahim bir hata olur!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle