29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 13 OCAK 2021 ÇARŞAMBA [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Dağlık Karabağ Dış politikada esas alınması gereken; din, mezhep, ideoloji, diğer devlet başkanları ile kişisel bağlantılar değil, ulusal çıkarlardır. savaşından alınan dersler DR. CIHANGIR DUMANLI E. TUĞGENERAL Değerli akdemiysen Barış Doster, Dağlık Karabağ savaşından siyasi bakımdan alınacak dersleri 14 Kasım tarihli Cumhuriyet’teki köşesinde özetledi (s.10). Bu yazıda aynı savaştan askeristratejik yönden alınacak dersler incelenecektir. Savaş, barış zamanında kazanılır. Dağlık Karabağ savaşından alınacak en önemli ders budur. Azerbaycan, bu savaşı 45 günde kazanmadı, otuz yıl artı kırk beş günde kazandı. 30 yıllık askeri stratejiyi belirleme, buna uygun kuvvet geliştirme ve harbe hazırlık safhasının hedefe yönelik, planlı ve başarılı bir şekilde yönetildiği anlaşılmaktadır. Bu dönemde Azerbaycan, gelişen ekonomisine paralel olarak savunmaya daha çok kaynak ayırdı. Ermenistan’ın yıllık savunma harcaması 480 milyon dolar iken Azerbaycan’ın yıllık savunma harcaması 1 milyar 680 milyon doları buldu. Bunun yanına Türkiye’nin askerimali yardımı da katıldığında Azerbaycan’ın bu kaynağı iyi değerlendirdiği ve silahlı kuvvetlerini modernize ettiği anlaşılıyor. Komuta heyetinin rolü “Bir ordunun kıymeti zabitan ve kumanda heyetinin değeri ile ölçülür”. Büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk’ün muharebe meydanlarındaki deneyimlerine dayanarak söylediği veciz sözün doğruluğu bu savaşta da ispatlandı. Azerbaycan ordusunun başarısında ön safta savaşan kahraman neferlerin rolü küçümsenemez, ancak birliklerini harbe hazırlayan, savaşı planlayan, yöneten subay ve komuta heyetinin rolü de çok önemlidir. Bizim tarihimizde 1912 Balkan hezimetinden üç yıl sonra aynı askerle 1915 Çanakkale zaferinin kazanılması, subay kalitesinin yükseltilmesi sayesinde mümkün olmuştur. Benzer şekilde 30 yıl önce Ermeni ordusu karşısında toprak kaybeden Azerbaycan’ın 0 yıl sonra topraklarını geri alması, subay kalitesinin yükseltilmesi ile açıklanabilir. Son Karabağ savaşında Azerbaycan ordusunda çeşitli kademelerde komuta mevkilerinde bulunan subaylar ve generaller TSK’nin subayları tarafından eğitilmişlerdir. Türkiye ve Azerbaycan arasındaki askeri işbirliği anlaşması gereği Azerbaycan’ın askeri liselerinde harp okullarında ve harp akademilerinde gerek yönetici gerekse öğretmen olarak TSK’nin subayları görev yapmış, çeşitli Aliyev komuta kademelerinde TSK’nin seçkin subayları danışmanlık yapmışlardır. Bazı Azerbaycanlı subaylar, bizim harp okullarında ve harp akademilerinde öğretim görmüştür. Azeri subaylar, 2016 darbe girişiminden sonra TSK’nin bozulan subay eğitim sistemine göre değil, 2016’dan önceki subay eğitim sistemine göre eğitilmişlerdir. Bu durum TSK’nin 2016’dan önceki subay eğitiminin başarılı sonuçlar verdiğini göstermektedir. 2016’da TSK’ye karşı yapılan darbe kapsamında askeri liselerin kapatılmasının, harp okullarının kuvvetlerinin bünyesinden ayrılmasının, harp akademileri eğitim düzeyinin düşürülmesinin subay ve kurmay subay eğitim kalitesini yükseltmeyeceği açıktır. Ulusal çıkar, akıl ve bilim İktidarorduhalk bütünleşmesi zaferi getirir. Ünlü strateji yazarı Clausewitz, Harp Üzerine (On War) adlı kitabında kendi adıyla “Clausewitz Üçgeni” (Clausewitz’s trinity) olarak adlandırılan iktidarorduhalk bütünleşmesinin zaferi getireceğini yazmıştır. Bizim Kurtuluş Savaşımız da bu üçgen sayesinde kazanılmıştır. Son Karabağ savaşında da bu teorinin doğruluğu ispatlanmıştır. Azerbaycan halkı, başkomutan Aliyev’in liderliğinde ordusu ile bütünleşmiş ve zaferi kazanmıştır. Ermenistan’da ise bunun tam tersi bir durum görülmüştür. İran doğru bir tutum almıştır. Bu savaşta İran, dini ve mezhepsel bağları olan Azerbaycan’ı değil, Ermenistan’ı desteklemiştir. İran’ın içindeki önemli Azeri nüfus “Güney Azerbaycan” denilen bölgede yaşamaktadır. “Kuzey Azerbaycan” denilen Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bölgesinde güçlü ve gönençli bir devlet olması İran’daki Azeriler için bir çekim merkezi oluşturabilir. Bu nedenle Putin Paşinyan Azerbaycan’ın güçlenmesi İran’ın ulusal çıkarlarına aykırıdır. İran din ve mezhep eksenli değil, ulusal çıkar eksenli bir politika (realpolitik) izleyerek kendi açısından doğru olanı yapmıştır. Bundan çıkarılacak ders, dış politikada din, mezhep, ideoloji, diğer devlet başkanları ile kişisel bağlantıların değil, ulusal çıkarların esas alınması gerektiğidir. Devlet duygularla değil, akıl ve bilimle yönetilmelidir. Kendini ve düşmanı tanı Bu savaşta Ermenistan çatışma alanından uzaktaki sivil hedeflere balistik füze atarak sivillere hasar ve zayiat verdirmiştir. Ermenistan’ın elinde Rusya’dan aldığı 300 kilometre menzilli SCUD füzeleri ile 500 kilometre menzilli İskender füzeleri bulunmaktadır. Ermenistan, bu füzelerle Baku dahil Azerbaycan’ın her yerini vurma imkân ve kabiliyetine sahiptir. Buna karşı Azerbaycan’ın harekât alanı füze savunma sistemleri (Patriot, S300/S400 gibi) ihtiyaçlarını tespit ederek tedarik etmesi gerekmektedir. Gerekirse, teknik ve hukuki bir engel yoksa bizdeki S400 sisteminin ihtiyaç halinde Azerbaycan’ı takviye etmesi de düşünülmelidir. Ermenistan’ın alacağı ders: Çinli ünlü strateji yazarı Sun Tzu “Harp Sanatı (The Art Of War)” adlı eserinde şöyle yazmaktadır: “Kendini tanır, düşmanını tanımazsan girdiğin savaşların yarısını kaybedersin. Düşmanını tanır kendini tanımazsan yine girdiğin savaşların yarısını kaybedersin. Hem kendini hem düşmanını tanımazsan bütün savaşları kaybedersin. İkisini de tanırsan bütün savaşları kazanırsın.” Paşinyan, bu savaşta hem Azerbaycan’ın gücünü hem de kendi gücünü yanlış değerlendirmiş ve savaşı kaybetmiştir. ‘İLİM VE FEN’ FENERİ SÖNDÜRÜLÜRKEN... Bilim insanlarının düşünce ve görüşleri politik güç ve yetki sahiplerinin görüşlerine ters olabilir. PROF. DR. ÇAĞATAY GÜLER Bilim insanlarının düşüncelerini ve gerçekleri herhangi bir baskı, işten atılma ya da tutuklanmaları söz konusu olmaksızın öğretme ve anlatma özgürlüğüne akademik özgürlük denir. Akademik özgürlük olan ülkelerde üniversite öğretim üyelerinin araştırma, soruşturma, sorgulama özgürlükleri akademi olmanın temeli, bu işlerin de akademinin dolayısıyla akademisyenlerin başlıca görevi sayılır: Öğretim üyeleri ister yazılı, görsel ve sosyal medyada, isterse her türlü bilimsel iletişim ortamlarında kurumsal kısıtlamalardan ve cezalandırılmaktan korkmaksızın konuşup yazabilmeli, düşüncelerini açıklayabilmelidir. “Hayatta en doğru yol göstericinin bilim; bilim ve fennin gösterdiği yol dışında hareketin cehalet, dalalet, hıyanet” olduğunu kabul etmeyen ülkelerde bu istenmez. Bu ülkelerde insanların özgürlükleri eğitimleri ile doğru orantılı biçimde kısıtlanır. Hatta akademik aşamaların en son düzeyine çıkmış insanlara kendi yöneticilerini seçme hakkı bile verilmez. Bilimin özü muhaliftir Oysa 17 Şubat 1600 tarihinde engizisyon kararıyla Roma’da yakılarak öldürülen İtalyan filozof, rahip ve gökbilimci Giordano Bruno şöyle diyordu: “Ne gördüğüm gerçeği gizlemekten hoşlanırım ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.” Bilim insanlarının düşünce ve görüşleri, politik güç ve yetki sahiplerinin görüşlerine ters olabilir. Bilimin özünde muhalefet vardır, bu muhalefet uygarlığın itici gücüdür. Şemsiye yapmak ıslanmaya, uçak yapmak yerçekimine muhalefettir. Üniversiteler tüm etken ve süreçlerin etkileşim içinde olduğu bir ortam olmak zorundadır. Aynı zamanda öğretici ve öğrencilerin etkileşim ağı olarak karşılıklı öğrenme sürecinin güçlenip gelişmesini sağlamalı, genç beyinleri eleştirel düşünmeye yönlendirmelidir. Bunu başarabilirse öğretici ve öğrenicilerin etkin bir biçimde çalışma ve iyiyi yapabilme becerilerini büyük ölçüde artıracak başaramazsa azaltacaktır. “Artırma derecesi” var olan “akademik özgürlük derecesiyle” doğru orantılıdır. Einstein, “Benim akademik özgürlükten anladığım gerçeği araştırma, doğru olduğunu düşündüğünü yayımlama ve öğretme hakkıdır. Bu hak aynı zamanda bir görev ve sorumluluk verir: Doğru olduğu sonucuna varılanın herhangi bir bölümü gizlenemez” sözüyle özetler gerçek akademik özgürlüğü. Aslında akademik özgürlük ifade özgürlüğünün çok ötesindedir, sınıfta ne öğretileceğine karar verme hakkını da kapsar. Akademik çevre “sorunlar” değil, “sorular” yaratan bir sosyal çevre bileşenidir. Üniversiteler “dizginlenmesi, denetim altında tutulması gereken sorun kaynakları” olarak görülmeye başlandığında “bilimsellik” maskesi takmış kimileri üniversiteleri ders anlatılıp sınav yapılan, “duymayan, görmeyen, söylemeyen” ortaöğrenim kurumlarına dönüştürür. Bu durumda rektör atamaları bile bir “müdür ataması” gibi görülecektir. Anlamını kaybeder Kimi görüşler politik ve sosyal gündeme, propaganda ve koşullandırmalara tehdit olarak algılandığında güç sahipleri, bilim insanlarının kolunun kanadının kırılması için işbirliği yapar. Üniversiteler ehliyetsiz, niteliksiz eyyamcıların çöplüğü haline gelir. Her sene neyi belgelediği, ne işe yarayacağı belli olmayan diplomalar dağıtırlar. Gençlerin, ailelerin ve toplumun umutları sömürülür. Dağıtılan diplomalar ömür boyu işsizlik belgesi olmaktan başka bir anlam taşımazlar. Bu durum, “bilim ve fen” fenerinin söndürülmesidir. DAYANIŞMA DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi ve diğer özgür yayın yapan medyaya karşı uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan bu kararı protesto ediyoruz. Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün öngördüğü şekilde: “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” yetişmiş nesiller olarak halkımızın doğru haber alma özgürlüğü adına C’in ve kısıtanmış tüm yayın organlarının yanındayız. Yaşasın özgür basın. CERRAHPASA TIP FAKULTESİ 1979 MEZUNLARINDAN BİR GRUP DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. AVUSTURYA LİSESİ 1963 MEZUNLARI Basın İlan Kurumu’nun belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in yanındayız. KADIKÖY MAARİF KOLEJİ 1972’LERDEN BİR GRUP DAYANIŞMA Basın İlan Kurumu’nun belgel haberler neden yle Cumhur yet Gazetes ’ne uyguladığı resm lan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ed yoruz. Haber alma özgürlüğümüz ç n C’ n yanındayız. (YTÜ) İDMMA KADIKÖY MÜHENDİSLİK ELEKTRİK BÖLÜMÜ 1978 GİRİŞLİLER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle