21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 9 22 TEMMUZ 2020 ÇARŞAMBA 5 gündür kayıp üniversiteli Pınar’ın katili eski erkek arkadaşı VAHŞICE ÖLDÜRÜLDÜ Elleriyle boğdu, cesedi ormanlık alanda çöp varilinde yaktı, üzerine beton döktü CEMAL METIN AVCI Savunma bildik: Kıskandım Pet şişeyle benzin almış Cemal Metin Avcı, jandarmada verdiği ifadede, “Kıskançlık krizine girmiştim. Tartıştık, bana saldırdı, kavga ederken öldü. Cesedini yok etmek istedim. Önce yakmaya çalıştım. Olmadı, başaramadım. Sonra varile soktum, üzerine beton döktüm, yakalanacağımı biliyordum. Onu çok sevmiştim. Kıskançlık krizine girmiştim. Çok pişmanım. Çiftliğe gittiğimizde öldürme niyetim yoktu. Barışıp birlikte olmayı düşünüyordum. Eşine söylerim diye sürekli tehdit ediyordu, para istiyordu. O gün de para istedi. Bir anlık öfke ile öldürdüm” dediği belirtildi. Muğla Ula’da, 5 gündür kayıp olan üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in (27) cinayete kurban gittiği ortaya çıktı. Katil zanlısı olarak gözaltına alınan bar işletmecisi eski erkek arkadaşı Cemal Metin Avcı (32), genç kızı kıskançlık nedeniyle aralarında çıkan kavgada elleriyle boğup öldürdüğünü, ormanlık alanda cesedini çöp varilinde yakıp beton döktüğünü itiraf etti. Gültekin’in, varil içerisinde üzerine beton dökülmüş yanmış cesedine ulaşıldı. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğrencisi Gültekin, 16 Temmuz’da, yalnız yaşadığı Akyaka’daki evinden çıktı. Ailesi İstanbul’da yaşayan Pınar’a, ablası Sibel Gültekin telefonla ulaşamayınca kaygılandı. Ablası ile annesi Şefika Gültekin, Muğla’ya gelerek kayıp ihbarında bulundu. Özel bir ekip kuruldu. Ekipler, akaryakıt istasyonunda büyük pet şişesiyle benzin alan Avcı’dan kuşkulanarak zanlıyı takibe aldı. Avcı, Menteşe ilçesindeki evinde gözaltına alındı. Döverek bayıltmış Zanlı, jandarmadaki sorgusunda suçunu itiraf edip genç kızı aralarında kıskançlık nedeniyle çıkan kavgada boğazını sıkarak öldürdüğünü itiraf etti. Avcı, Gültekin ile konuşmak için otomobiliyle bağ evine gittiklerini, burada çıkan tartışmada, genç kızı dövdüğünü, bayılınca da boğduğunu söyledi. Avcı, Gültekin’in cesedini ormanlık alana götürüp çöp varilinde yakarak üzerine beton döktüğünü anlattı. Ekipler, çöp varilini kesip Gültekin’in yanmış cesedine ulaştı. Ailesi: Ayrılmak istiyordu Ağabeyi Vedat Gültekin zanlının kardeşine kendisini bekâr olarak tanıttığını, evlenmek istediğini söylediğini belirterek “Sonra kız kardeşim kendisinin evli olduğunu öğrenince, bir daha kendisiyle iletişime geçmemesini, aramamasını söylüyor ancak zanlı kardeşimi öldürüyor. Yaşanan olay herkesin başına gelebilir. Bugün benim kardeşimin başına geldi, yarın başkasının annesinin, kardeşinin başına gelebilir” diye konuştu. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk “Davaya müdahil olarak katilin en ağır cezayı alması için hukuki sürecin yakın takipçisi olacağız” açıklamasını yaptı. l Haber Merkezi CEGSEÜDBLITUÇELKÖUİPNND’VİNUARYIALNINMDIEŞ PINAR GÜLTEKIN 27 yaşındaki Pınar Gültekin’in ağabeyi, “Kardeşim kendi halinde, çok iyi kalpli, kimseye zararı olmayan biriydi” dedi. Hadi Pınar’ı geri getirin! SENA YAŞAR Üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in cesedinin bir va rilin içinde, ormanlık alanda bu lunduğuna ve katilin eski sev gili olduğuna dikkat çeken Ka dın Dernekleri Federasyonu Baş kanı Canan Güllü, “Erkek, ka dın beyanını kabul edemediği için bu cinayetler işleniyor. Bu ortamda ülkenin en tepesindeki Kadınlar isyan etti biri ‘İstanbul Sözleşmesi’ni ge tirdiğimiz gibi götürürüz’ diyor. Hadi Pınar’ı da geri getir baka İzmir’de eylemci kadınlar darp edildi. lım Sayın Numan Kurtulmuş. İs P tanbul Sözleşmesi ve kadına şid detin önlenmesi yasasıyla ilgi ınar Gültekin’in katledilmesini protesto etmek için meydanlara çıkan kadınlar dün İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Sam Meydanı ile Kadıköy Eminönü İskelesi önünde eylem yaptı. Kadıköy’deki eylemde kadınlar “İktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma li söylem geliştirenlerin hepsi bu sun, Edirne ve Muğla başta olmak üzere bir yı tartıştıkça, bizi öldürenler bulunamıyor. Pı ülkede kadınların katledilmesi çok kentte eylem yaptı. İzmir’de Kıbrıs Şehit nar ve daha yüzlerce kadın için gerçek ada ne ortaktır” dedi. Süreci izleyeceklerini belirten Güllü, Münevver Karabulut’tan Emine Bulut’a, Ayşe Paşalı’ya kadar cinayetin faili hep eski sevgili, eski koca” diye konuştu. l ANKARA leri Caddesi’nde yürüyüş yapmak isteyen kadınlara polis müdahale etti. Yerlerde sürüklenen ve darp edilen yaklaşık 15 kadın gözaltına alındı. Polisin kadınlara gözaltı aracında küfrettiği kaydedildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen kadınlar İstanbul’da Beşiktaş Barbaros let, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasıyla gelecek” açıklamasını yaptı. Ankara Kadın Platformu’nun Çankaya Belediyesi önünde düzenlediği basın açıklamasında ise “Erkekler öldürme cesaretini, her gün kadınların yaşam güvencesini elinden alan AKP iktidarından alıyor” ifadeleri kullanıldı. l Haber Merkezi 60 şikâyet duyulmadı ANNE GÖZÜYAŞLI: POLIS 2 DAKIKALIK YOLU 20 DAKIKADA GELDI MEHMET KIZMAZ Özcan Şahin’le 22 Ağustos 2019’da evlenen Sevtap Şahin (40), gördüğü şiddetten kaçıp 6 Ekim’de annesinin evine sığındı. 60’a yakın şikâyette bulunulan Şahin hakkında uzaklaştırma kararı alınırken Sevtap Şahin için ise koruma kararı verildi. Korkudan 9 ay boyunca annesinin Ankara’daki evinden çıkmayan Sevtap Şahin, 15 Haziran’da eşi tarafından boğularak komaya sokulduktan 3 gün sonra yaşamını yitirdi. Aile, olay günü görevli polislerin de “görevlerini ihmal” ettiklerini ileri sürerek suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Acılı anne Sevil Gözüyaşlı (62), “Kızım ihmalden öldü. Bu sistemde kadınlar korunmuyor. Kadınlar niye öldürülüyor diye merak ediyordum. İşte bundan öldürüyorlarmış” dedi. Evde sadece kızıyla kaldıkları için, Özcan Şahin’in kendilerini “sahipsiz” bularak rahat bırakmadığını belirten anne Gözüyaşlı, “Kızıma koruma kararı verildi ama herhangi bir koruma alınmadı. Sözde korundu. Katile de uzaklaştırma kararı verilmişti ama her gün evimizin etrafına gelirdi. Evin önüne sandalye getirip oturuyordu. Kapımızı dinlerdi. Evi taşlıyordu. Bir keresinde kapıya anahtar uydurup kızıma saldırdı. Polisler o anahtarı ona tekrar iade etmiş. Çok defa şikâyette bulunduk. Hiçbir şey yapılmadı. Karakolda 2 saat boyunca onu da bi Sevtap Şahin, eşinin şiddetinden kaçıp annesi Sevil Gözüyaşlı’nın evine sığınmıştı. zi de tutuyorlardı. Biz çıktıktan 2 dakika sonra onu da bırakıyorlardı. Peşimizden geliyordu” diye konuştu. Kapının ardında çığlıklar Anne Gözüyaşlı, olay günü sabah saatlerinde katilin annesinin polise, “Oğlum gelinimi öldürmeye gidiyor” diye ihbarda bulunduğunu belirterek şunları anlattı: “Saat 07.30’da eve gelen polis, ‘Baktık. Buralarda yok, tutanak tuttuk’ diyerek gittiler. Oysa katil apartmanın yangın merdiveninde saklanmış. Ne kızımı alıp güvenli bir yere götürdüler ne de kapıda birini görevlendirdiler. Saat 09.00 gibi işe gitmek için kapıyı açtığımda katil kafama bir yumruk atarak içeri girdi. Kızımın boğazına sarıldı. Bağırdım, komşular geldi. Komşularla beni dışarıda bırakarak daire kapısını kilitle di. O anda polisi 3 defa aradım ama polis 20 dakika sonra geldi. Oysa karakol evin bir alt sokağında, 2 dakika yürüme mesafesinde. Kızım canıyla boğuşurken polisler, kapıyı kırma izni bekledi. Sigarayla kapı açtı ‘Kırın, girin, ev benim, kızımı öldürdü’ dediğimde ise “Karıkoca içeride. Özel mülk, girilmez” dediler. Savcıdan izin aldılar bu sefer de kapıyı kıramadılar. Kızım ölümle cebelleşiyorken polisler kapının önünde, “Ne yapıyorsun, nasılsın” diyerek hal hatır soruyordu. Katil, yaklaşık 45 dakika içeride kaldıktan sonra elinde sigarayla kapıyı açtı. Kızım komadayken polisler, “Yapabileceğimiz bir şey var mı” diye sorduklarında, “Görevinizi yapmanız gereken zamanda yapmadınız” dedim.” Annesini öldürdü POMPALI DEHŞETI Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde yaşayan Seher Fak, oğlu tarafından öldürüldü. Sabah saatlerinde Antalya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’ne gelen Berk K. (35), annesi Seher Fak’ı (50) pompalı tüfekle öldürdüğünü söyledi. Bunun üzerine Konyaaltı ilçesi Altınkum Mahallesi’nde bulunan eve giren polis, Seher Fak’ın cansız bedeniyle karşılaştı. Seher Fak’ın cesedi, polisin incelemesinin ardından Antalya Adli Tıp Kurumu’nun morguna götürüldü. Emniyet’teki işlemleri tamamlanan fail erkeğin adliyeye sevk edildiği bildirildi. SOKAKTA ŞIDDET Erzurum’da Volkan P., dini nikâhlı eşi Küba T’yi saçlarından tutup küfürler ederek darp etmesi bir yurttaş tarafından cep telefonu ile kaydedildi. Twitter’da paylaşılan görüntüler tepkilere neden oldu. Görüntüler üzerine polis harekete geçerek Volkan P.’yi gözaltına aldı ancak eşi şikâyetçi olmayınca serbest bırakıldı. Atatürk’ün barış zaferleri ve Boğazlar! 20Temmuz, 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yanı sıra 1936’daki Montrö Antlaşması’nın da yıldönümüydü. İki gün sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan Antlaşması’nın 97. yıldönümü. Ayasofya’nın siyasete açılması çerçevesinde İstanbul’un yeniden konuşulduğu şu günlerde Boğazlardaki egemenlik hakkının nasıl tamamen Türkiye Cumhuriyeti’nin eline geçtiğini anımsatmakta fayda var. Fatih Sultan Mehmet 1453’te İstanbul’u fethettikten sonra Karadeniz kıyılarının da Osmanlı’ya geçmesiyle birlikte 1484’ten itibaren Boğazlarla ilgili tek tasarruf hakkı bizimdi. Ta ki 1774’e dek. Rusya’nın Karadeniz’e inmesi ve Osmanlı karşısında güçlenmesi Boğazlarda uç verdi. Geçiş ayrıcalığı aldılar. 19. yüzyıldaki Osmanlıİngiliz ve OsmanlıRus antlaşmalarının özünü İstanbul ve Çanakkale boğazları oluşturdu. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rusya’nın yanında Almanya, İtalya, Fransa, Avusturya, İngiltere de Boğazların kendi istedikleri statüde olmasını sağladılar. Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na giriş nedeni Göben ve Breslau adlı Alman savaş gemilerinin İstanbul Boğazı’na sığınmış olmasıydı! 1918’den 1923’e dek, İstanbul ve Boğazlar İngiliz işgal kuvvetlerinin kontrolü altındaydı. Atatürk’ün ödünsüz şekilde Misakımilli sınırları içinde gördüğü İstanbul’u 6 Ekim 1923’te büyük bir “barış zaferi” olarak işgalden kurtarmasıyla yeni dönem başladı. HHH 5 bölüm, 143 madde, 18 belgeden oluşan Lozan Antlaşması’nın ana belgelerinden biri Boğazlar Sözleşmesi’dir. Lozan’a göre Boğazlar Türkiye’nindi. Ancak Türkiye’nin başkanlığında bir uluslararası Boğazlar Komisyonu kurulacaktı. Boğazların güvenliğinde Türkiye’nin tam egemenliğini kısıtlayan maddeler vardı. Önce İstanbul’un Türkiye’ye ait olduğunu uluslararası bir antlaşmayla sağlama almak, sonra tam egemenliği elde etmek gerekiyordu. Boğazlar konusunda Türkiye’nin karşısında şu ülkeler vardı: İngiltere, Sovyet Rusya, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, SırpHırvatSloven devleti. Atatürk, tıpkı Hatay gibi Boğazları da dünya dengelerini gözeterek çözdü. 10 Nisan 1936’da taraf ülkelere bir nota gönderdi: “Koşullar değişmiştir… Sözleşmeyi görüşmek üzere konferansa davet ediyorum…” 22 Haziran’da toplanan konferans 20 Temmuz 1936’da imza ile sonuçlandı. Montrö’nün özü şuydu: “Boğazların güvenliği için her türlü önlemi alma hakkı Türkiye’nindir.” İkinci Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin işitildiği o günlerde Türkiye Montrö’yü imzalamış, şu yorum yapılmıştı: “Kurtuluş Savaşı şimdi sonuçlandı!” HHH Montrö hem çevre ülkelerde hem dünya devletleri arasında büyük yankı yarattı. Bölge ülkeleri Boğazlar konusunun netleşmesiyle Türkiye’yle antlaşmalar imzaladılar. O nedenle Montrö’ye takılan adlardan biri şudur: Barışlar doğuran barış! ABD’de yayımlanan Foreign Affairs dergisinin Ekim 1936 sayısında Hanry Howard imzalı yazıda şöyle deniyordu: “Montrö bir savaş sonrası imzalanan antlaşmanın barış yolunda ele alınmış ilk resmi revizyonudur…” Sıradan bir cümle gibi ama… Dünyanın en önemli suyollarından birinin statüsünü dünyada ilk kez savaş değil, barış yoluyla değiştiriyorsunuz! Bugün Cebelitarık’tan Babül Mendeb’e, Hürmüz’den Bering’e, Macellan’dan Malaka’ya kadar dünyadaki büyük boğazların tümünde iki yakada ayrı devletler egemendir. İki yakanın aynı ülkeye ait olduğu tek büyük suyolu İstanbul ve Çanakkale Boğazı’dır. Atatürk bunu barış ortamında elde etmiştir. Atatürk’ün yaşamı savaş zaferleri kadar barış zaferleri ile doludur. İstanbul ve Çanakkale Boğazı’nda köprüden tünele her türlü tasarrufu kendi kararımızla yapıyorsan bunun altındaki ilk imza Montrö’dür. “Diplomasi”nin ilk hecesini okuyup bırakan bir anlayışa bunların önemini anlatmak zor! Atatürk’ün savaşlar yoluyla elde ettiği başarılar azçok yeni kuşakların belleğinde… Ancak bir o kadar önemli olan, barışlar yoluyla elde ettikleri var. Türkiye’nin teslim sözleşmesi Sevr, Lozan’la yırtıldı, Montrö ile Boğaz’ın serin sularına atıldı. 20 Temmuz 1936 Montrö… 24 Temmuz 1923 Lozan… Tarihimizin bu şanlı sayfalarının yıldönümü kutlu olsun… Kalkandelen’e avcılardan tehdit Hayvanların yaşam haklarını savunan gazetemiz yazarı Zülâl Kalkandelen, katıldığı bir programdaki av ihlallerine ilişkin yaptığı açıklamaların ardından, avcılar tarafından tehdit edildi. Kalkandelen, sosyal medyadan kullanılan şiddet, cinsiyetçi söylem ve hakaretleri paylaşarak duruma sessiz kalanlara tepki gösterdi. Paylaşıldığı bir avcı grubunda Kalkandelen hakkındaki, “Betül Hanım, sen tüfeği arabadan indirme; lazım olacak” şeklindeki tehdit mesajı tepkilere neden oldu. Zülâl Kalkandelen, “Hayvanları çıkarı için sömüren, katleden herkesin sürekli hakaret ettiği/küfrettiği biriyim. Avcılar daha önce de beni hedef haline getirmişti. Yaptıkları tek şey bu. Bu tür hakaret ve tehditler bir siyasetçi yakını için kullanılsaydı, Türkiye’de yer yerinden oynardı. Böyle bir durumda kendimi yalnız bırakılmış hissediyorum” dedi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle