21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] 11 22 TEMMUZ 2020 ÇARŞAMBA Türkİş, kıdemi fona dönüştürme projesinin ‘şimdilik’ gündemden kalktığını hatırlattı İşçi AKP’ye güvenmiyor Hükümet, gelen tepkiler üzerine bir kez daha kıdem tazminatın da sistem değişikliğini rafa kaldırmak zorun da kaldı. Türkİş de, değişikliğin “şimdilik” gün MUSTAFA ÇAKIR demden kalktığını belirterek mücadele araçları nın her kullanıma hazır şekil de korunmasını istedi. İktidara geldiği günden bu yana işçilerin en önemli gü vencesi kıdem tazminatını “fon”lu sisteme dönüştürmek isteyen AKP hükümeti, her seferinde yoğun tepki ile kar şılaşıyor. Bu kez de Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Aile, Ça Bağlı sendika ve temsilciliklerine yazı gönderen Türkİş yönetimi, kıdem tazminatı mücadelesi için kullanılan broşür, afiş gibi materyallerin muhafaza edilmesini istedi. lışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kıdem tazminatında değişiklik için bastırdı. Ancak sendikalar ve muhafeletin tepkisi üzerine değişiklik bir kez daha rafa kaldırıldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, artan tepkiler üzerine partisinin merkez yürütme kurulu (MYK) toplantısında, tarafların görüşü alınarak bir kez daha uzlaşma aranmasını istedi. Konunun yeni yasama döneminin başlayacağı ekim ayından sonra ye niden değerlendirilmesi benimsendi. Ancak bu konuda uzlaşma sağlanmasının çok zor olması nedeniyle düzenlemenin ekim ayından sonra da gündeme gelmesi zor görünüyor. Mücadele sürüyor Kıdem tazminatı değişikliğine karşı sert tepki gösteren ve yoğun bir mücadele yürüten Türkİş de gelinen durum hakkında bağlı sendikalarını bilgilendirdi. Türkİş’ten sendikalara, bölge ve il temsilciliklerine gönderilen yazıda, “Konfederasyonumuzun olası kıdem tazminatı düzenlemesine karşı sürdürdüğü faaliyet ve verdiği mücadeleler olumlu sonuçlanmış olup, konu şimdilikgündemden kalkmış gözükmektedir” denildi. Bu süreçte sendikaların verdiği mücadeleye teşekkür edilen yazıda, “Mücadele sürecinde tarafınıza gönderilen broşür, el ilanı ve bez afişleri, gerekli olması durumunda tekrar kullanılabilmeleri amacıyla uygun yer ve koşullarda muhafaza etmenizi rica eder çalışmalarınızda başarılar dileriz” denildi. l ANKARA Kritik yasa teklifi jet hızıyla Genel Kurul’da TBMM Genel Kurulu’nda, kısa çalışma başvurusunun ve işçiyi ücretsiz izne çıkarma süresinin uzatılmasına olanak tanıyan yasa teklifinin görüşmeleri öne alındı. Görüşmenin ilk 5 maddesinin görüşmelerine dün gece geç saatlerde başlandı. AKP’nin hazırladığı yasa teklifi “Cumhurbaşkanının kısa çalışma başvurusunu uzatma yetkisini uzatma, işten çıkarma yasağı ile işverene işçiyi ücretsiz izne çıkarma yetkisi süresini 30 Haziran 2021’e kadar uzatma imkânı ve işveren paylarının 3 ay daha İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmasını” öngörüyor. l ANKARA Yabancı payı yüzde 30 azaldı TURIST DIYE GURBETÇI GELDI Çinliler Türkiye’den ev almaya başladı Türkiye’den en çok konut alan milletler listesinde ilk 20’de 3 yıldır bulunmayan Çinliler, bu yılın ilk yarısında salgına rağmen aldıkları 415 adet konutla sekizinci sırada yer aldı. Türk Çin Kültür Derneği Başkanı İrfan Karslı, “Türkiye’nin son 10 yılda Çin’de bilinirliliği arttı. Konut fiyatları açısından da çok iyi bir seçenek” dedi. Covid19 salgını nedeniyle mart ayında otellerin kapandığı Antalya’da, 1 Temmuz itibarıyla bazı ülkelerle yeniden uçuşların başlamasıyla turizm hareketlendi; pazar günü 10 binden fazla ziyaretçi geldi. Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz, Antalya Havalimanı’na 55 uçakla toplamda 10 bin 625 turist geldiğini belirterek şöyle konuştu: “Aylar sonra ilk kez Antalya Havalimanı’na bir günde yurtdışından 10 bin üzerinde turist geldi. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin karantina dayatması nedeniyle Batı Avrupa uçuşlarının çoğunluğunu yurtdışındaki Türkler oluşturuyor.” Pazar günkü uçuşların 23’ü Ukrayna, 18’i Almanya, dördü İsviçre, üçü İngiltere’den yapılırken, ikişer uçuş Sırbistan ve Belarus’tan, birer uçuş da Moldova, Avusturya ve Kazakistan’dan yapıldı. l Ekonomi Servisi Merkez Bankası’nın Mayıs 2020 itibarıyla yayımladığı “Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP)” verilerine göre, Türkiye’nin yurtdışı varlıkları, 2019 sonuna göre yüzde 10.3 azalışla 227.3 milyar dolar, yükümlülükleri ise yüzde 5.8 azalışla 562.1 milyar dolar oldu. 2019 sonunda 343.7 milyar dolar olan net UYP açığı ise 334.8 milyar dolara geriledi. Bu verilerin kapsamında, yükümlülükler alt başlığının detaylarına bakıldığında yurtdışı yerleşiklerin his se senedi stoku 2019 sonuna göre yüzde 30.2 azalışla 22.7 milyar dolar, bu kişilerin mülkiyetindeki devlet iç borçlanma senedi (DİBS) stoku ise yüzde 51 azalışla 7.6 milyar dolar 48.1 milyar dolar oldu. Altın yükseliyor Öte yandan piyasalardaki bol likidite ve güvenli liman arayışının desteklediği altın fiyatlarında yükseliş trendi devam edi yor. Altının ons fiyat 1839 dolarla 9 yılın zirvesinde seyrediyor. Morgan Stanley ‘yeşil yatırım’ verisi sunacak Uluslararası yatırım bankası Morgan Stanley, yatırımcılara “yeşil yatırım” verisi sağlayacağını ve ABD’de bu hizmeti veren tek banka olmayı hedeflediği duyurdu. Banka düşük karbon salımlı projeler için 10 yılda 250 milyar dolar yatırım yapmayı hedefliyor. l Ekonomi Servisi TSB’ye göre sektör güçlendikçe Türkiye ekonomisi de güçlenecek. Sigortacılar yurttaşa daha hızlı ulaşacak Türkiye Sigorta Birliği, penetrasyonu artırmak için dağıtım kanallarını çeşitlendirerek yurttaşın ayağına daha çok gitmeyi hedefliyor. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) yeni yönetimi kurulu, dün basın toplantısı düzenleyerek hem güncel değerlendirmeler yaptı hem Türkiye’nin dünyada daha üst sıralara çıkması için izleyecekleri statejileri paylaştı. Daha güçlü ve itibarı yüksek bir sektör hedeflediklerini vurgulayan TSB Başkanı Atilla Benli, bu noktada sigortalı sayısını (penetrasyon) artırmanın önemine dikkat çekti. Yeni dönemde tamamlayıcı sağlık, alacak, doğal afet, tarım gibi sigortalar ve bireysel emeklilik sistemi (BES) üzerinde daha fazla duracaklarını ve bunu tüm paydaşlarla birlikte yapacaklarını belirten Benli, potansiyelin de harekete geçtiğini ifade etti. sürecinde etkin hareket etti. Teminat kapsamı dışında olmasına rağmen salgından kaynaklı hasarlarla ilgili 41 milyon TL’si sağlık olmak üzere 400 milyon TL tazminat ödendi. Bu konuda değerlendirmeler yapan TSB Başkan Yardımcısı Mehmet Şencan, tamamlayıcı sağlık ve özel sağlık sigortalarında bilincin arttığını, tamamlıyıcı sağlık tarafında 1.5 milyon katılımcı sayısına ulaşıldığını belirtti. Ayrıca Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan (SEDDK) beklentilerle ilgili açıklama yapan TSB, hep birlikte yapısal çözümlere odaklanılmasını önerdi. l Ekonomi Servisi 18 yaş altını 41 milyon TL TSB Yönetim Kurulu Üyesi Cemal Kişmir penetrasyonu artırmak için daha çok satıcıya ihtiyaç olduğunu, dijitalleşmenin de bu süreci güçlendireceğini belirtirken, bir diğer yönetim kurulu üyesi Ceyhan Hancıoğlu da şu noktaya dikkat çekti: “Dağıtım kanalları bugüne kadar çok didişti. Oysa didişmek yerine beraber çalışmayı artırmalıyız. Çünkü penetrasyon artışı için vatandaşın ayağına daha çok gitmemiz gerekiyor. “Başkan yardımcısı Taylan Türkölmez ise çoklu hizmet kanalların öne çıkmaya başladığını, tüketicilerin de bunu istediğini söyledi. Toplantıda verilen bilgiye göre ayrıca, sigorta sektörü Covid19 BES’e almalı Pandeminin BES’de de davranış değişikliğine yol açtığını, gelecekle ilgili farkındalığı artığını belirten TSB Başkan Yardımcısı Taylan Türkölmez, yeni girişler yetersiz olsa da, çıkışlarda azalma görüldüğünü söyledi. Halen 12.3 milyon kişinin BES’te olduğunu hatırlatan Türkölmez, “Yolu BES’e düşmemiş katmanları çekmeliyiz. Bu açıdan ‘18 yaş altı’ büyük avantaj. Bu kesimi sisteme almalıyız” dedi. BES’in getiri açısından da önemli reel kazanç sağladığını anlatan Benli ise ayrıca “kıdem tazminatı”nın sektörleri dışında bir konu olduğunu, ancak tamamlayıcı emeklilikle ilgili verilecek göreve hazır olduklarını kaydetti. Küresel üretkenliğin seyir defteri İktisat öğretisi, ekonomik büyümenin ardında yatan en önemli ve kalıcı unsurun üretkenlik (verimlilik) kazanımları olduğunu vurgular. Nüfus artışının ya da sermayeye yapılan yatırımların nihayetinde azalan getiri yasalarına tabi olduğu; dolayısıyla, sürdürülebilir büyümenin ancak ve ancak üretkenliğin geliştirilmesine dayandırılması gerektiğinin sıkça altı çizilir. Üretkenliğin seyri üzerine iki önemli çalışma masama ulaştı. Bunlardan birincisi Alistair Dieppe tarafından derlenen ve Dünya Bankası’nca yayımlanan Küresel Üretkenlik: Eğilimler, Yürütücüler ve Politikalar başlığını taşıyor. Çalışma, küresel ekonomide süregelen üretkenlik kayıplarını tespit ederken bir yandan da nedenlerini ve çözüm önerilerini geliştirmeyi amaçlamakta. Çalışmanın bulgularına göre, dünya ekonomisi 2008/09 küresel finansal krizi (KFK) sonrasında ciddi bir üretkenlik durgunluğuna sürüklenmiş konumda gözüküyor. 1980’ler ve 90’lar boyunca yıllık kabaca yüzde 1.8 artış gösteren işçi başına üretim (üretkenlik) kazanımları, 2009 krizinde eksi 0.4’e düşmüş; kriz sonrasında ise tarihsel ortalamasının yüzde 1.0 altına gerilemiş neredeyse sıfırlanmışdurumdadır. Dünya Bankası çalışmasının bulgularına göre, üretkenliğin seyrinde KFK sonrası yaşanan gerileme, yakın zamana değin bilinen en derin, en uzun ve en kapsamlı kayıp dönemini yansıtmaktadır. KFK sonrasındaki kayıplar belli bir coğrafi bölgeyle, ya da tekil bir iki “yanlış” politika uygulamasıyla sınırlı kalmayarak, küresel ekonominin bütününde yansımalarını bulan sistemik nitelikli bir durgunluğun parçasıdır. Dünya ekonomisinin yüzde 70’ini; en yoksul ulusların ise yüzde 80’ini etkisi altına alan küresel durgunluk, küresel kapitalizmin 21. yüzyılın bu ilk çeyreğindeki en keskin çıkmazını yansıtmaktadır. Dünya Bankası’nca açıklanan verilere göre KFK sonrası yaşanan üretkenlik kayıplarında asıl neden sabit sermaye yatırımlarındaki yavaşlamadan kaynaklanmakta; bunu da kaynakların üretken sektörlere yöneltilmesindeki aksaklıklar ve uyumsuzluklar izlemektedir. Söz konusu gelişmelerin ardında yatan tarihsel süreçlerin irdelenmesinin bir köşe yazısı sınırlarının dışına taşacağını kabul etmekle birlikte, bu dönemin özellikle finansal spekülasyon ve işgücü piyasalarında esneklik politikalarıyla yakından ilintili olduğu gerçeklerini vurgulamakla yetinelim. Türkiyemizde durum Sözü ülkemize getirirsek masama ulaşan ikinci çalışma, Türkiye ekonomisinde yaşanan üretkenlik gerilemesinin süresi ve kapsamı ile ilgili: TED Üniversitesi’nden iki meslektaşımız, Nergiz Dinçer ve Ayça Tekin Koru ile Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’den Barry Eichengreen imzalı ve Türkiye’nin Üretkenlik Problemi başlıklı bu çalışmada, “Türkiye ekonomisinde yaşanan üretkenlik kayıplarının çok uzun dönemden bu yana sürmekte olduğu ve söz konusu tahribatın da sanılanın aksine, 2008 küresel finans krizi öncesinde de çok şiddetli yaşandığı” bulgusu bizimle paylaşılmaktadır. Yukarıdaki paylaşımdaki “sanılanın aksine” ifadesi önemlidir; zira Türkiye ekonomisinin yakın tarihi üzerine sürdürülen yaygın söylem, Türkiye’de 2001 krizi sonrasında IMF ve Kemal Derviş tarafından uygulamaya konulan ve AKP ekonomi idaresince de titizlikle izlenmiş bulunan Güçlü Ekonomiye Geçiş adlı program uyarınca sürdürülen yapısal reformlar sayesinde üretkenlikte hızlı bir sıçrama yaşandığı savıdır. Bu sava göre (AKP tarafından) uygulamaya konulan yapısal reformlar sayesinde Türkiye hızlı bir büyüme dönemine girmiş, ancak AKP’nin 2007 sonrasında IMF programından çıkması sonucu durgunluk baş göstermiştir. Dinçer Tekin Koru ve Eichengreen çalışmasının bulguları bu savın gerçeklerle bağdaşmadığını; Türkiye’de yaşanan üretkenlik gerilemesinin (tahribatının) 2007 öncesinde de derin biçimde yaşanmakta olduğunun altını çizmektedir. Yazarlara göre, ulusal ekonomide üretkenliğin gerilemesi süreci özellikle hizmetler sektörlerinden kaynaklanmakta, sanayi sektörlerinde de mütevazı boyutlarda da olsa süregelmektedir. Yazarlara göre söz konusu gerileme uzun yıllarca uygulanmakta olan yanlış sanayi politika tercihlerinin, başta inşaat ve konut olmak üzere uluslararası ticarete ve rekabete kapalı sektörlere sağlanmakta olan yozlaştırılmış teşvik sisteminin ve sanayi ve hizmetler sektörleri aleyhine geliştirilmiş olan kredi tahsis mekanizmalarının doğal bir uzantısıdır. Özellikle kısa vadeli, spekülatif nitelikli sıcak para akımlarıyla beslenen söz konusu hormonlu büyüme sürecinin bu nitelikleri yadsınarak, yapısal reformlar, başarılı IMF programı gibi klişe ifadelerle ulusal ekonomide yanlış sanayileşme politikalarının ve çarpık teşvik (rant) sisteminin yarattığı tahribat görmezden gelinmiştir. Geçen haftalarda bu köşede ayrıntılı biçimde vurguladığımız üzere, Türkiye’nin Covid19 salgınının yarattığı küresel krizden en derin etkilenen ekonomiler arasında sayılması şaşırtıcı değildir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle