17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 9 17 TEMMUZ 2020 CUMA Usta gazeteci ve yazar Orhan Karaveli, dostu Nâzım Hikmet’in mezarına ilişkin önemli bir projeyi ilk kez Cumhuriyet’e açıkladı Kılıçdaroğlu’ndan Nâzım Hikmet sözü 1960’lardan başlayarak uzun yıl lar Cumhuriyet’te de pek çok yazı dizisi ve yazıla rı yayımlanmış usta gazete ci ve yazar Orhan Karave li ile geçen gün lerde buluştuk. CHP Genel Baş kanı Kemal Kı lıçdaroğlu kana GAMZE lından, büyük AKDEMİR şairimiz Nâzım Hikmet’e iliş kin önemli bir gelişmeyi ilk kez Cumhuriyet’le paylaştı. Yakından tanıma ve gözlem leme olanağı bulduğu dostu Nâzım’ın yanı sıra Başbakan Adnan Menderes’i de anlattı. n Büyük şairimiz Nâzım Hikmet ile ilgili önemli gelişmeyi okurları mıza da duyurmanızı rica ederek başlayalım söyleşimize. Nâzım Hikmet’in mezarına Nâzım Hikmet ve Orhan Karaveli ilişkin CHP’nin cesur bir tasarısıdır. Kısa bir süre önce Kemal Kılıçdaroğlu, Nâzım Hikmet’in mezarının Moskova’dan İstanbul’a taşınmasına ilişkin bu tasarılarıyla ilgili beni aradı. “Sizin gayretlerinizi izliyorum” dedi. İktidara geldiklerinde ilk olarak Nâzım Hikmet’i Türkiye’ye getireceklerini söyledi ve “Taksim’deki Gezi Parkı’na bir anıt mezar yapacağız” dedi. Bu gerçekleştiğinde isteyen herkes Moskova’lara kadar bir takım tartışmalı davetlerle gitmeye gerek kalmadan Nâzım Hikmet’i istedikleri gibi ziyaret edebilecek. Vasiyeti aynı adlı şiirinde “Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni / ve de uyarına gelirse, / tepemde bir de çınar olursa / taş maş da istemez hani...” dizeleriyle uyumlu olarak yerine getirilmiş olacak. n Nâzım’la nasıl tanıştınız? Vatan’ı temsilen bir Türk he bii telaşlandık. Nâzım o sırada gözlerini açarak, “Korkmayın, bana bir şey olmaz. Bu kalp manda gönündendir. Sakin olun” dedi. Hakikaten beş on dakika içinde hafifçe kalkıp oturdu ve sonra da “...Öldüğüme yanmam da, buralarda gömerler, ona yanarım” dedi. n Nâzım Hikmet sürekli takip ediliyordu, değil mi? Evet, bundan nefret ediyordu! Hani oluruna bırakamayacağı bir durumdu. Hatta Moskova’da, Nazım’la herhangi bir yere gidip oturduğumuzda derhal iki üç tane adam gelir, yakınımızdaki bir masada otururlardı. Nâzım’ın şu tepkisini unutamam: “Gene geldi benim köpekler!” Böyle bir Nâzım’la tanıştım ben. Hapiste yattığı yıllar boyunca da kendini kötümserliğe kaptırmamış ve en güzel bazı şiirlerini yazmıştır. n Yineleyelim: Nâzım, Türkiye’den kaçmadı, nokta! yetiyle birlikte Moskova’ya davet Nâzım kaçmadı, gitti, gitmek edilmiştik 1960 Ağustosu’nda. mecburiyetinde bırakıldı. Çünkü Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Orhan, Nâzım kaçacak biri hiç olmadı. Nâzım’la konuşmadan gelecek “Ben artık komünist değilim, vaz sen hiç gelme” dedi. Nâzım’la ta geçtim” der, kurtulurdu. Mese nışmayı zaten kafaya koymuş la kendisini çok göklere çıkaran tum. Kongre başlarken daha bir şiir yazılmıştı; “Bunları yazı Nâzım’ın yanına gittim ve “Mer yorsunuz ama ben hâlâ komünis haba Nâzım” dedim. “Merhaba” tim” demişti. dedi ve dostluğumuz başladı. n Nâzım’la sürekli buluşmalarınızın Gözlerindeki ifade yanı sıra göreviniz gereği bir yandan Ruslarla da temas halindeydiniz. Kri n “Tanıdığım Nâzım Hikmet” adlı kitabınızdan da biliyorum ki onunla ilgili izlenimlerinizin hemen hep tik aralıklardan birinde oradaydınız. Nasıl bir hava esiyordu? Mesela, Dünya Barış si Nâzım’ın yüreğindeki derin vatan Derneği’nin bir davetindeydik ki hasretine ilişkin. Nâzım da vardı; Ruslar, Türk he Hem de nasıl! Gözlerindeki o yettekilere açık açık “Niye Tür ifadeyi hiç unutamam. Nâzım kiye, Rusya’ya böyle davranıyor. Hikmet’in buram buram vatan Rusya size bağımsızlık savaşı toprağının hasretiyle canı yan nızda çok yardım etti. Türkiye’de mıştı. Haksız yere Türkiye’de ya Atatürk öldükten sonra bizim şaması engellenmişti. Vatan has yaptığımız hizmetler unutuldu” retinin izini şu sözlerinden de dedi. Kimseden ses çıkmıyor, bi sürmek gayet mümkündür: “Or zim profesörler sus pus! Bir tek han, Rusya’da ilk defa bir Türk ben konuştum. Karşılıklı konuş ten merhaba aldım. Ben veba malarımızı Nâzım tercüme etti. lı mıyım ki kimse bana gelmedi. Ben “Çünkü Stalin, Boğazlar’ın Her gün beraber olalım.” birlikte kontrolünü istedi, üç vi Ve hakikaten her gün beraber layetin iadesini istedi” dedim. olduk. Orada bulunduğumuz sü Bunun üzerine Nâzım’a dönerek rece bir Gürcü lokantasına gider “Sen ne düşünüyorsun” diye so dik, özel bölümleri olan bir yerdi. ran Ruslara, Nâzım da “Ben de Yakın arkadaşı Azeri Ekber Ba Orhan gibi düşünüyorum” yanı bayev, güvendiği tek kişi gibiy tını verdi. Hatta Nâzım şöyle bir di. Gene böyle bir günde şiirleri espri de yaptı: “Herkes bilsin ki ni okurken Nâzım’ın yüzü dikkat bir gün Rusya, o çok istediği sı çekecek denli kızardı. Sol tarafı cak denizlere inecek! Nasıl mı? na, benim kucağıma düştü. Ta Turizmle!” Ve dediği aynen çıktı. ARAMIZDA BİR DE DÜŞMAN OLSUN... n Yakın tarihin önem li bir diğer aralığında bu kez Adnan Menderes ile Amerika’da tanışıyorsunuz. Onu anlatır mısınız? 1959 yılıydı. DP iktidar da. Türkiye’de halk soka ğa dökülmeye başlamış tı. Ülke, ekonomik olarak da darboğazdaydı. Men deres yardım almak için Amerika’ya gelmiş. O he yette ben de vardım. Men deres, Eisenhower’dan iste diği yardımı alamadı. Buna çok kızdı, hatta Türkiye’ye dönüşünde, “Gelecek yıl Rusya’ya gidiyorum” dedi. Amerika ve NATO “Türkiye Adnan Menderes ve Orhan Karaveli radikal bir siyaset değişikliği mi yapıyor” kaygısıyla telaşlandı. Zaten sonrasında da biz yavaş yavaş 27 Mayıs’a doğru kaydık. Elçiliğimizdeki bir toplantıda Menderes, birden bana “Yarın Eisenhower’in tahsis ettiği özel uçakla Amerika içinde bir seyahate çıkacağım. Sen de gelir misin?” dedi ve o andan itibaren çok hızlı, dolu dolu bir on beş gün yaşadık. O sırada Abdi İpekçi de oradaydı. Sonraları Menderes’e soruyorlar; “Orhan Karaveli, Vatan’da sizin aleyhinizde bir adamdı, niye onu davet ettiniz?” diye. Menderes de “Aramızda bir de düşman olsun” diyor. n Başka kimler vardı? Genelkurmay Başkanı, Maliye Bakanı, DP’li üç milletvekili, Basın Yayın Genel Müdürü Altemur Kılıç, üç gazete sahibi; Nadir Nadi, Haldun Simavi, Ercüment Karacan’ın yanı sıra ben ve şırarak “Sayın Başbakan ben, Vatan gazetesi adına geldim. Üstümde pasaportum, hiçbir şeyim yok. Her şeyim otelde” dedim. “Bunlar önemsiz şeyler. Beraber gidiyoruz” dedi. Gitmedim, gidemezdim! Büyükelçi, bana serzenişle “Gidecektin. Senin bu ters sözlerin onun hoşuna gidiyordu. Etrafta herkes pohpohluyordu, sen doğruları söylüyordun” dedi. Yani beni Ankara’ya götürüp herhalde hapse atmayacaktı. Halk TV’deki Gürkan Hacır’ın yorumudur: “Büyük ihtimalle seni danışman yapacaktı”. Kim bilir! Belki de o zaman felaketin gelişine ilişkin onu uyaran, ona sağlıklı bilgi veren birileri olabilirdi etrafında. Menderes hataları olan ama halkı anlayan, zarif, Aydınlı bir çiftlik ağasıydı. Aydın’ın belediye başkanı olarak Atatürk’le tanış Anadolu Ajansı’ndan Faruk Fenik vardı. mış, Atatürk’ün yanındakilere “Bu çocuğu mebus yapın” dediği bir n İzlenimleriniz? insandı. Ve ne yazık ki bu adam Bir kere Genelkurmay Başkanı, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı Menderes’i sürekli göklere çıkarı hareketlerde bulundu. yordu. Menderes bazı ziyaretler Ama ben biliyorum ki de bulunuyor ve konuşmaları ilgi Menderes’in bütün ters hareket görüyordu. leri Celal Bayar’dan kaynaklan n Türkiye’ye dönüşte de bırak mıştır. Nitekim Menderes, ihtilal mıyor sizi. den birkaç gün önce “Sayın Cum O tam bir sürprizdir. Menderes, hurbaşkanı, ben istifamı vere Türkiye’ye dönüşe geçecek, uğur ceğim” dediğinde maalesef Ce lamaya gidenler arasındayım. Tek lal Bayar, “Dereyi geçerken at de tek hepimizle tokalaştı. Bana ge ğiştirilmez” demiş ve kendisi asıl lince elimi tuttu ve “Seninle bera maktan yaşından dolayı kurtulur ber gidiyoruz” demez mi! Ben şa ken Menderes ipe gitmiştir. SANATÇILARDAN MUHALİFLERE ÇAĞRI: Kararlı ve cesur olun Sanatçılar Girişimi, çok sayıda sanatçı ve yazarın imzasıyla, Türkiye’de son dönemde tartışma yaratan konularla ilgili bir bildiri yayımladı. Her biri kendi alanında seçkin yazar, ressam, heykeltıraş, müzisyen, tiyatro ve sinema sanatçısının imzalarının yer aldığı bildiride, siyasal iktidarın çağdaşlık değerlerine karşı eylem ve girişimleri eleştirilirken muhalefetteki güçler de daha cesur ve kararlı olmaya çağırılıyor. “Sevgili halkımıza... Sizlere emeğini, yeteneğini, halkının ve ülkesinin hizmetine sunmuş sanatçılar olarak sesleniyoruz” ifadeleriyle başlanan bildiride, “Mutluluğunuz bizim mutluluğumuz, mutsuzluğunuz bizim mutsuzluğumuzdur. Mutlu olmadığınızı biliyoruz, görüyoruz, seziyoruz, izliyoruz. Yaşadığımız koşullarda nasıl mutlu olunabilir ki!” deniliyor. Koronavirüs salgınının can almaya devam ettiği, çarşı ve pazarda fiyatların el yaktığı, insanların geçim sıkıntısı ve işsizlikle boğuştuğu, yarın kaygısı nedeniyle gençlerin ümitsizlik içinde olduğu vurgulanan bildiride, gelmiş geçmiş en büyük deprem felaketinin beklenmekte olduğu İstanbul’un üzerinde “Kanal İstanbul denilen ölümcül rant kılıcının sallandığına” dikkat çekildi. Türkiye bütün saygınlığını yitiriyor Cumhuriyet değerlerinin altüst edildiği, monarşi hayranlığının körüklendiği, baroların ayaklar altına alındığı, hukukun güvenirliğini yitirdiği, TBMM’nin işlevsizleştirildiği, emekçinin kıdem tazminatının yağmalandığı, düşüncelerinden ötürü yargılanan aydın, gazeteci ve siyasetçilerin cezaevlerine kapatıldığı, iş ve kadın cinayetlerinde Türkiye’nin en ön sıralarda yer aldığı vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Bütün bu haksızlıklar karşısında suskun kalamayan; duyarlı insan olma gereğini, sorumluluğunu yerine getiren, her zaman halkının yanında yer almış olan sanatçılar, yazarlar, gösteri ve dinletilerin yasaklanmış olması ve yayın dünyasının geçmekte olduğu darboğaz nedeniyle, maddi olarak da her zamankinden daha çok sıkıntı içinde kalmış durumdadır. Özel tiyat rolar perdelerini tamamen kapatma tehdidiyle karşı karşıyadır. Pek çok müzisyen, ressam, heykeltıraş, çağdaş sanatçımız günlük yaşamlarını sürdürme konusunda çözümsüz sorunlar yaşamaktadırlar. Ülkesine sevgiyle, onurla, özveriyle uzun yıllardır hizmet etmiş ve etmekte olan saygın sanatçı dostlarımız, büyük bir saygısızlıkla, değer bilmezlikle, güvenirliği kalmamış yargının önüne yem gibi, kurban gibi atılıyor. Bir zamanların çağdaş, saygın Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisi de iç politikaya yönelik iktidar söylemleri bu gerçeği ne kadar örtmeye çalışsa da uygar dünya önünde bütün saygınlığını ve güvenirliğini yitirme tehlikesi altındadır.” Korkmuyoruz Halkla aynı sıkıntıları paylaşmanın onurunu taşıdıklarını vurgulayan sanatçıların bildirisi şöyle tamamlanıyor: “İçimizde biriken bu acı sözleri içtenlikle ve korkusuzca dile getirmemiz, halkımızın, ülkemizin mutluluğu adınadır. Korkmuyoruz, evet. Korkusuzluğumuz sıradan ve temelsiz bir cesaret değil, halkımızın ve ülkemizin yüksek değerlerine inancımızın sonucu olan sevgi ve bilinç birikimiyle ilgilidir. Korkmuyoruz. Bütün yurttaşlarımızı daha cesur, daha özgüvenli, daha inançlı ve kararlı olmaya çağırıyoruz. Türkiye büyük bir ülkedir. Bütün dünyada aydınlanmanın yeniden doğuşuna öncülük edebilecek potansiyellere sahip bir ülkedir. Bu nedenlerle ve sonuç olarak, iktidar güçlerini başta düşünceyi açıklama özgürlüğü olmak üzere evrensel insan haklarına, ülkenin insan ve doğa kaynaklarına saygılı olmaya önemle davet ediyor, muhalefetteki güçleri de daha kararlı, daha cesur ve daha etkin olmaya çağırıyoruz. Türkiye sahipsiz değildir. Çünkü bu sevgili ülke, kendisinin yetiştirmiş olduğu ve her biri kendi alanında değerini bütün dünyaya kabul ettirmiş yazarlara, şairlere, müzisyenlere, ressamlara, tiyatro ve sinema sanatçılarına, sanatın her alanından seçkin, bilinçli, bütün varlıklarıyla yurduna ve halkına bağlı sanatçılara sahiptir.” İMZALAYAN SANATÇILAR Edip Akbayram, Sadun Aksüt, Gülcan Altan, Müjde Ar, Koray Ariş, Ekrem Ataer, Engin Ayça, Orhan Aydın, Enver Aysever, Rutkay Aziz, Taner Barlas, Bedri Baykam, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Egemen Berköz, Gani CanseverHeval, Metin Coşkun, Meltem Cumbul, Nevzat Çelik, Haluk Çetin, Melike Demirağ, Füsun Demirel, Erhan Doğan, Utku Erışık, Yücel Erten, Turgay Fişekçi, Müjdat Gezen, Fehim Güler, Tarık Günersel, Sadık Gürbüz, Emir İgüs, Gülseli İnal, Ekrem Kahraman, Tuğrul Keskin, Arif Keskiner, Can Kolukısa, Macit Koper, Zülfü Livaneli, Zeynep Oral, Coşkun Özdemir, Denizhan Özer, Adnan Özyalçıner, Abdullah Nefes, Vedat Sakman, Adil Salih, Ferhan Şensoy, Yusuf Taktak, Cihat Tamer, Ahmet Telli, Sali Turan, Gülsen Tuncer, Dilek Türker, Levent Üzümcü, Nejat Yavaşoğulları, Ümit Zileli. Bildirinin yeni imzalara açık olduğu ve imza koymak isteyenlerin “[email protected]” adresine mail atabileceği belirtildi. Ayasofya Diyanet’e bağlandı Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya Camii’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesine ilişkin protokolü imzaladı. Protokole göre camideki din hizmetleri Diyanet tarafından, koruma faaliyetleri ise Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülecek. Törende konuya ilişkin bilgi veren Ersoy, “Ayasofya Camii, yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açık olacak, üstelik ücretsiz olacak. Bizzat Cumhurbaşkanımızın talimatıyla restorasyon bütçeleri birkaç katına çıkarıldı. Hem Kültür ve Turizm Ba kanlığı olarak hem de Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle restorasyonları hızlandırıyoruz” dedi. Sultanahmet Meydanı’ndaki tapu binasının da Erdoğan’ın talimatıyla bakanlığa devredildiğini duyuran Ersoy, “Orada hem ikona ve kilise eşyaları koleksiyonu ki bu 1359 tane, İslami dönem koleksiyonları, taş eserler koleksiyonu ve sikke koleksiyonu gibi birçok hazine değerimizi sergilemeye başlayacağız” dedi. Erbaş da “Ayasofya bütün insanlığa hizmet etmeye devam edecek. Bu mirası korumak bize düşüyor” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet SUÇ DUYURUSU YAPILDI Deniz Yücel’e 2 yıl 9 ay hapis cezası Alman “Die Welt” gazetesinin Türkiye temsilcisi Deniz Yücel’e “PKK örgütü propagandası yapmak” suçundan 2 yıl 9 ay hapis cezası verildi. İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi, Yücel’in “FETÖ/PDY terör örgütünün propagandasını yapmak” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlarından beraatına karar verdi. Ayrıca mahkeme sanığın “Türkiye Cumhuriyeti’ni alenen aşağılamak” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlarını işlediğine kanaat getirerek suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. l DHA TEBLİGAT GÖNDERİLDİ Yandaş medyaya servise soruşturma Yargılandıkları davanın 24 Haziran’daki ilk duruşması öncesi OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve OdaTV Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu ile görüşen avukatların listesi hükümete yakın medyada yayımlanmıştı. Oda TV’nin haberine göre; gizli kalması gereken avukat kayıtlarının sızdırılmasıyla ilgili suç duyurusunda bulunuldu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, gönderdiği tebligatla Silivri Cezaevi’nde sızıntılarla ilgili personel hakkında disiplin soruşturması başlatıldığını bildirdi. l İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle