21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ALPER İZBUL / BURAK YURTTAŞ TASARIM: EMİNE BİLGET 5 17 TEMMUZ 2020 CUMA Yüksek Mahkeme’ye başvuran CHP, düzenlemedeki 21 maddenin iptalini istedi ‘Çoklu baro’ AYM’de CHP, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onaylamasıyla yürürlüğe giren çoklu baro düzenlemesini öngören yasanın 21 maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Başvuruda düzenlemenin anayasanın 2., 9., 13., 36., 67. 135. 136. ve 138. maddelerine aykırı olduğu belirtildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ve CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, çoklu baro düzenlemesini öngören yasanın iptali istemiyle dün Yüksek Mahkeme’ye başvurdu. Başvurunun ardından açıklama yapan Altay, yasama, yürütme ve yargı organlarının anayasaya uymak zorunda olduğunu ifade etti. Altay, yaptıkları başvuruyla ilgili Yüksek Mahkeme’nin tarihi bir sınav vereceğini ifade ederek “Bugünkü başvurumuz alelade, bir rutini gerçekleştirme başvurusu değildir. Sadece yargıyı değil, milleti de kutuplaştırmaya yönelik olumsuz düzenlemeleri barındıran düzenlemenin iptaline yöneliktir” değerlendirmesinde bulundu. Yüksek Mahkeme’ye yaptıkları başvuruda söz konusu yasanın 28 maddenin 21’inin iptalini talep ettiklerini belirten Altay, şunları dile getirdi: “Anayasanın 88. maddesi ‘TBMM’de kanunlar görüşülürken TBMM İçtüzüğü hükümlerine göre hareket edilir’ der. TBMM İçtüzüğü 26 ve 36. maddesi de ‘TBMM’ye gelen kanunların 48 saat geçmeden komisyonların toplanması mümkün değildir’ der. İçtüzüğün 26 ve 36. maddeleri açıkça çiğnenmiş 48 saat geçmeden komisyon toplanmıştır. Biz bunun adına eylemli içtüzük ihlali diyoruz. Bu oluşturularak Meclis’te yapılan kanunların yok hükmünde olduğunu biliyoruz. Bu nedenle kabul edilen teklifin tümünün iptalini istedik. İkinci bir nokta ise: 15. maddeye yönelik güçlü bir itirazımız var. Bu da şudur: Avukat sayısı 5 bin ve üstü olan yargı çevresinde 2 bin avukatın baro kurabilmesidir. Anayasanın 135. maddesi barolarımızı kamu kurumları niteliğindeki meslek kuruluşu olarak tanımlar. Baroların temel görevi hukukun üstünlüğünü ve adil yargılamayı savunmaktır.” ‘Meslek ahlakı’ vurgusu Teklifin iptal edilmemesi durumunda İstanbul’da 23 baronun, Ankara’da 8 baronun, İzmir’de 4 baronun matematiksel olarak kurulabileceğini kaydeden Altay, “Barolar arası oluşacak ideolojik, ekonomik ve siyasi rekabet düzeni, disiplini ve meslek ahlakını ortadan kaldırır. Bu adliyeyi başka bir yere çevirir. Dinsel, ideolojik, hatta yaşam tarzı üzerinden oluşacak yeni barolar adliyelerimizi çatışma ve ayrışma merkezlerine dönüştürür. Bu da adil yargılama imkânını ortadan kaldırır” diye konuştu. AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın, “PKK, FETÖ baro kuracakmış. Kursunlar” yönündeki açıklamasını anımsatan Altay, “Sayın Bahçeli’nin bu konudaki hassasiyeti malumdur. Şu söze bir refleks göstermemesini ben yadırgadım. Sayın Bahçeli, ‘Kursunlar’ diyen AK Parti Grup Başkanvekili’nin beyanının arkasında mıdır, değil midir?” diye konuştu. Avukatlık mesleğinin varlık sebebi olan adil yargılamanın güvencesi olma rolünün de işlevsizleşeceğini kaydeden Altay, “Yargının adil ve tarafsız yapılması imkânsızlaşacak. Bu tablo anayasanın 135. maddesi başta olmak üzere, 2., 9. 13. 36. ve 138. maddelerine aykırılık taşımaktadır. Bununla ilişkili maddelerin iptalini bu sebeple istedik” dedi. ‘Temsilde büyük adaletsizlik’ Üçüncü olarak da Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) genel kurulunun temsil mekanizmasının yeniden düzenlendiğini belirten Altay, “İstanbul, İzmir ve Ankara barolarının TBB’deki temsil hakları gasp ediliyor. Bu üç baroda Türkiye’deki avukatlarımızın yüzde 60’ı görev yapıyor. Bu düzenlemeyle yüzde 10’un altında bir temsil oranıyla temsil edilebilecekler. Burada çok büyük bir adaletsizlik var” diye konuştu. AYM’nin temsilde adalet konusunda daha önce verdiği emsal kararlar bulunduğuna işaret eden Altay, “Tayyip Erdoğan ‘tek devlet, tek bayrak’ der de hiç tek bıraktığı bir şey yok. Her şeyi böldü. Yargının iddia ve hüküm makamı zaten vesayetinde. Şimdi savunma makamını tahakküm altına alamadığı için bölüyor” değerlendirmesini yaptı. l ANKARA/Cumhuriyet TBB: İLIN ADINDAN BAŞKASI YASAK TBB’den yapılan açıklamada, avukatlık kanununda yapılan değişiklikle “Aynı ilde yeni bir baronun kurulması halinde TBB, tüzelkişilik kazanma tarihini esas almak ve birden başlamak suretiyle baroları o ilin adıyla numaralandırır” hükmü getirildiğine dikkat çekildi. Kanunda yapılan değişiklik sürecinde, Türk Patent ve Marka Kurumu’na çoklu baro düzenlemesiyle ilgili birden fazla isim başvurusunda bulunulduğu belirtildi. Baroların tescilinin, bu kurum tarafından değil, kanuna göre TBB tarafından yapılacağı aktarılan açıklamada, “Kuruluşu tamamlanmayan baronun tescili de mümkün değildir. Kanun uyarınca baroların kuruluşunda kuruldukları ilin adından başka bir isim kullanması yasaklanmıştır” denildi. BIR TAZMINAT KARARI DAHA İstinaf mahkemesinin bozma kararının ardından İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yeniden görülen davada mahkeme CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Man Adası” açıklamaları nedeni ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakınlarına 359 bin TL manevi tazminat ödemesine karar verdi. Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’in reddi hâkim talebini reddeden mahkeme, kararında CHP liderinin, Recep Tayyip Erdoğan’a 150 bin, Özdemir Bayraktar’a 60 bin, Esra Albayrak’a 22 bin, Sümeyye Erdoğan Bayraktar’a 22 bin, Necmeddin Bilal Erdoğan’a 20 bin, Ahmet Burak Erdoğan’a 16 bin, Mustafa Erdoğan’a 15 bin, Sadık Albayrak’a 14 bin, Zi ya İlgen’e 14 bin, Orhan Uzuner’e 13 bin, Osman Ketenci’ye 13 bin TL ma nevi tazminatı konuşma tarihi olan 21 Kasım 2017 tarihinden iti baren işleyecek olan faizi ile ödemesine hük ‘MAN metti. Yine “Man Ada ADASI’ sı” açıklamaları nedeni DAVASI ile İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi, 14 Temmuz’da, Kılıçdaroğlu’nun 28 Kasım 2017 tarihli konuşması nede ni ile Erdoğan ve yakınlarına toplam 197 bin lira manevi tazminat ödeme sine karar vermişti. l DHA ‘FETÖ’den açığa alınan hâkim atandı’ iddiası CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, Tele 1’de katıldığı programda Man Adası davasıyla ilgili, “FETÖ’den açığa alınan bir hâkim Man Adası davalarından birine atandı” dedi. Çelik, davalar düştükten sonra mahkeme hâkimlerinin değiştirildiğini hatırlatarak şunları söyledi: “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı başlattığı soruşturmada hem MASAK’a rapor hazırlatıldı hem de Halkbank’a yazı yazıldı. Hem MASAK hem Halkbank’tan ‘Para transferleri doğrudur’ yanıtı geldi. Kılıçdaroğlu’nun göstermiş olduğu belgelerin tamamının doğruluğu ispatlanmış oldu. Biz paranın yurtdışına gönderildiğine emin olduğumuz için ispat hakkımızı kullanıyoruz ama bu 4 tane hâkim tarafından ‘Olguların ispatlanmasına dair delillerin toplanmasına gerek yok’ denildi.” l Haber Merkezi HALKA SU BILE YOK Ceyhan’ın KızıldereGündoğan ve İsalı köylerinde yaşayan köy muh tarları ve yurttaşlar, kendilerine söz verildiği üzere yaşadıkları köylere su getirilmemesine karşın Sözlü ailesi tarafından kullanılan arazide belediyeye ait araçlarla her türlü hizmetin verildiğini söy ledi. Belediyeye ait iş makineleriyle orada kişisel bir bahçe kurulduğunu iddia eden köylüler, duru ma tepki gösterdi. Köylüler ayrıca, Ceyhan Ovası’na hâkim araziye eski başkan Hüseyin Sözlü’nün defalarca makam aracıyla geldiğini ve denetleme yaptığını söyledi. Eski başkan Belediyenin olanakları Sözlü ailesinin konduğu Hazine arazisi için seferber edilmiş ailesine çalışmış! SARP SAĞKAL Eski MHP’li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün kardeşi Adem Sözlü’nün, Ceyhan’ın İsalı köyündeki bir Hazine arazisine 25 yıldır yerleştiği ortaya çıktı. Ailenin, belediyenin olanaklarıyla bölgeye 10 kilometrelik elektrik nakil hattı çektiği, açtırdığı kuyulardan birine dalgıç pompası yerleştirdiği, elektrik panoları yaptırdığı ve elektrik faturalarını da ASKİ’ye ödettiği tespit edildi. Bir yurttaşın 16 Ağustos 2019’da Sözlü’nün Hazine bölgesine yerleşmesini ve kendi çıkarları için kullanmasını CİMER’e şikâyet etmesinin ardından, Adana Büyükşehir Beledi yesi ASKİ ekipleri, konu olan bölgede inceleme başlattı. İnceleme sonucu oluşturulan tutanakta ekipler, bölgede 4 adet kuyu açıldığını ve açılan kuyulardan birine 2017’de ASKİ’ye ait makinelerle dalgıç pompaları yerleştirildiğini tespit etti. Tutunaklara ve faturalara göre bölgeye, belediye olanaklarıyla 596 bin 671 lira ödenerek elektrik nakil hattı çekildiği, belediyeye ait yakıtın tankerlerle bölgeye taşındığı, trafo yapıldığı ve enerji kullanma izni alındıktan sonra gelen 3 bin 600 liralık elektrik faturasının da ASKİ’ye ödettirildiği belirlendi. ‘Hırsızlığa karşı’ söküldü Tutanaklara göre belediye, bölgede bulunan sondaj kuyusuna ihtiyaç olmadığına karar vererek “hırsızlığın önlenmesi amacıyla” alanda bulunan pompa, pano ve trafoyu, yeni Belediye Başkanı Zeydan Karalar döneminde söktü ve ASKİ ambarına aldı. Daha sonra trafo ve pano, Seyhan Zeytinli Atık Su Arıtma Tesisi’ne ihtiyaç gereği monte edildi. Sözlü’nün söz konusu bölge için 2018’de Ceyhan Milli Emlak Müdürlüğü’ne başvurduğu ve 2025 yıldır kullandığı Hazine arazisini satın almayı da talep ettiği öğrenildi. Sözlü’nün yapılan başvurular sonucu uygun koşullar oluşmadığı için bölgeyi 2019’da kiraladığı, ancak bölgenin satışı için işlemlerin de devam ettiği kaydedildi. l ANKARA MENEMEN BELEDIYE BAŞKANI AKSOY’UN FETÖ ISYANI ‘Şantajla 500 bin TL istediler’ İzmir’de, Menemen Belediye Başkanı Serdar Aksoy, bir gazetecinin kendisinden şantaj yoluyla 500 bin TL istendiğini belirterek savcılığa suç duyurusunda bulundu. Aksoy, “Son dönemde Menemen’e nereden geldiğini bilmediğim FETÖ iktisaplı bir yayın ku ruluşu gerek benim gerekse belediyemiz hakkında asılsız, rezil bir yayın sürecini başlattı. Bu yayın kuruluşunun sahibi resimde de görüldüğü üzere Pensilvanya’yı komşu kapısı yapmış FETÖ ile bire bir bağlantı içinde olduğu görülen bir şahıstır” dedi. Aksoy, “Söz konusu gazetecilerin FETÖ elebaşı Fethullah Gülen ile içli dışlı olduğu fotoğrafları savcılığa vereceğiz. Alayı gelsin. Belediyeyi haraca bağlatmam. Menemen halkı bu oyunu bozar” diye konuştu. l İZMİR / Cumhuriyet İBB SÖZCÜSÜ ONGUN: BAKIM BEDELİ KALKTI Suya yüzde 12 zam İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) üçüncü oturumu tartışmalar eşliğinde geçti. Yaklaşık 7 saat süren toplantıda İBB mülkiyetindeki taşınmazların AKP’li ilçe belediyelerine tahsis edilmesine ilişkin teklifler AKP’li ve MHP’li Meclis üyelerinin oylarıyla kabul edildi. İSKİ Genel Kurulu’nda ise suya yüzde 12.62 oranında zam yapılması kararlaştırıldı. İBB Sözcüsü Ongun, “Faturalarda ‘bakım bedeli’ kalktığı için son fiyat artışı vatandaşlarımızı etkilememiştir. Aksine, hanelerin %66’sı 10 metreküp su kullanmaktadır ve bu gruba suda indirim gelmiştir. Enflasyona göre diğer hanelerdeki artış da çok düşüktür” dedi. Yenikapı’daki Avrasya Gösteri Merkezi’nde gerçekleşen toplantıya İmamoğlu’nun geçen aylarda veto ettiği kararlar geldi. Gaziosmanpaşa ve Başakşehir’de 110 adet, Pendik’te 59 adet lüks konutun, sosyal konut üretmek için gelir elde edilmek üzere satılması teklifi reddedildi. İBB mülkiyetindeki Ümraniye’deki Şehit Kaymakam Muhammed Safitürk Kültür Merkezi, İBB Yeşilvadi Spor Tesisi, Nikâh Sarayı ve Kültür Merkezi, Makine İkmal Ba kım ve Onarım Müdürlüğü binasının 10 yıllığına Ümraniye Belediyesi’ne tahsisi de tekrar yapıldı. İnsan Kaynakları Şube Müdürlüğü bünyesinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Şube Müdürlüğü kurulması teklifi de yine reddedildi. CHP’li Meclis Üyesi Filiz Öztürk Çelik, “Bu kavramlardan neden bu kadar korkuluyor hiçbir fikrim yok” dedi. AKP’li Meclis üyesi Muhammed Kaynar ise “Toplumsal cinsiyet kavramıyla ifade edilmek istenen şey kadınerkek meselesi değildir. Cinsiyetsizlik meselesidir. Gelenek, görenekle bağdaşmayan işlerle meşgul olacak bir birim oluşturulmaya çalışılıyor” dedi. İBB’ye bağlı İSKİ Genel Kurulu da dün yapıldı. İSKİ’ye ait kurban satış yeri olarak kullanılan çok sayıda taşınmaz itirazlara karşın bedelsiz olarak AKP’li Sancaktepe Belediyesi’ne verildi. İstanbul’da suya yapılacak zam oranı da belirlendi. İSKİ’nin yüzde 35 oranında teklif ettiği zam oranı AKP ve MHP gruplarınca kabul edilmedi ve suya yüzde 12.62 olan TÜFE oranında zam yapılması teklifi oybirliğiyle kabul edildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Kadına şiddet için sözleşen bir iktidar İktidar kendisine, yalandan destanlar yazma, ülkeyi parsel parsel satma, laikliği çöpe atma, dini hassasiyetleri sömürerek yeni bir ülke kurma cüretini veren mevkiine... Kadınların saçlarını örten başörtüsüne tutuna tutuna tırmandı. Aynı iktidar şimdi kadınları mecazen saçlarından yerlerde sürüklemek istiyor. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmeye kalkarak aileyi değil, kendi eril şiddetini korumayı hedefliyor. Kadınları, çocukları, LGBTİ+bireyleri resmen şiddetin kucağına atacağını ilan ederek kötücül dilini resmileştiriyor. Şiddete karşı imzalanmış bir sözleşmeyi silip atmak ve şiddet alanını rahatlatacak bir ahlak üzerinden hileli propaganda yaparak kadına karşı, farklı cinsel yönelimleri olan insanlara karşı kendince bir sözleşme yapmak istiyor. Sorunlu ve hatta tehlikeli aile geleneğini korumak uğruna insanı göz göre göre ateşe atıyor. Tüm kadınları, başı açık ya da kapalı demeden, ortak bir mağduriyette eşitlemeyi göğsünde bir nişan gibi taşıyabilecek kadar fütursuz. Ona bu fütursuzluğu veren korkuyu, topluma son yirmi yılda ince ince aşıladı. Bu ülke; Sokaklarda içkilerin içildiği, halayların çekildiği günleri... Taksim Meydanı’nda kutlanan 1 Mayıs’ları... Hükümetlerin üzerinde etkili olan grevleri, yürüyüş ve protesto gösterilerini... Öğrenci hareketlerini... Çocuklarının hiç olmazsa kemiklerini bulmayı isteyen gözü yaşlı Cumartesi Anneleri’nin süreli eylemlerini... TOMA’sız, çevik kuvvetsiz caddeleri... YÖK’ü başından atmaya ve gerçekten bağımsız olmaya çalışan üniversiteleri... Düşünce özgürlüğü için verilen o büyük hukuk mücadelelerini nasıl unuttuysa... Çok yakında, artık zinhar yasak olan muhteşem 8 Mart yürüyüşlerini de unutacak, o görkemli onur yürüyüşlerini de. Bu ülke, başörtüsünün bir kadın için bir özgürlük aracı olabileceğine ikna olduğu noktada, nasıl bir girdaba girdiğini hiç anlamadan... Ve hangi hassasiyetlerinin ne niyetle sömürüldüğünü kavramadan... Kadınları, çocukları ve LGBTİ+ bireyleri kendi elleriyle ateşe attı. O yüzden şu anda anaokulları saçı örtülmüş kız çocuklarıyla dolu. Çocuk yaşta evlendirilen kızların akıbeti ağzı salyalı erkeklerin aklına, fikrine emanet. Sıradan bir heteroseksüel gibi yaşamayanların can güvenliği iktidar tarafından açıkça tehlikeye atılabiliyor. Ve ülke İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını geri çekmeye hazırlanıyor. Devletin en üstünden en altına kadar her mertebesi, bekçiden polise, savcıdan hâkime kadar herkes, dayak yiyen kadını susmaya ve katlanmaya ikna etmeye, çocukları erkenden evlendirmeye ve LGBTİ+bireyleri “tedavi ettirmeye” meyyal. Evet, bu iktidar saçı kapalı kadınların üniversiteye gidebilmesini sağladı. Sonra liseye gidebilmesini de sağladı. Sonra ortaokula... Ve anaokuluna. Evet, bu iktidar saçı kapalı kadınların doktor, mühendis, öğretmen, avukat, hâkim, milletvekili olmasını sağladı. Hatta “Önemli birinin eşi olmasını bile” sağladı. Şimdi de hem saçı açık hem de saçı kapalı kadınların, o başörtülerinden, o saçlarından yerlerde rahatça sürüklenebilmelerini... Tecavüze uğrarken sessiz kalmalarını... Erkekler tarafından öldürülürlerse tantana yapmamalarını sağlamak istiyor. İstanbul Sözleşmesi... Kadına yönelik şiddete karşı... Ev içi şiddete karşı... Kadınları ve çocukları korumak için... Kadın erkek eşitliğini sağlamak için... LGBTİ+ bireylerin haklarını savunmak için... Temel insan haklarının uygulanabilir olması için hazırlanmış uluslararası bir sözleşme. İktidar bu metne düşman. Kadına düşman. LGBTİ+ bireylere düşman. Eşitliğe ve adalete düşman. Geçmişte insan hakları adına atılmış ne adım varsa... hepsine düşman. Ve ülkenin başında duruyor hâlâ her istediğini bir imzayla yapan, tek bir adam.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle