19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 7 HAZİRAN 2020 PAZAR TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/YORUM Dur kalk, gir çık zamanları! (Karantina günlüğü12) Sizi bilmem ama ben kendimi iradesi elinden alınmış, acılı bir kuklaya benzetiyorum. Ve kafamda deli sorular: Vahşi kapitalizmi yerle bir edeceğini düşündüğüm bu görünmeyen virüs özellikle bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde iktidarın işbirlikçisi mi oldu? Dört aya yakındır hayatımız “Yat!, Kalk!, Yürü!, Dur!, İçeri gir! Dışarı çık!” komutlarıyla yönetiliyor. Bekçiler ve polisler artık uçanı kaçanı vurma hakkına sahip oldular. İktidar hastalık korkusuyla evlerine kapanan, elindeki avucundaki son paraları da harcayan yoksulları, sanatçıları, yazarları, çizerleri ve 65 yaş üstü nüfusu bir kalemde sildi. Haklıyım galiba, bu virüs tam bir işbirlikçi çıktı. Bize de başka ülkelerdeki protestoları, sanatçılara yapılan devlet yardımlarını, işlerini kaybedenlere geri dönüşsüz verilen yeniden iş kurma paralarını kıskanmak düştü. Pratikte hiçbir işlevi kalmayan Meclis yeniden açıldı ama anında CHP’den bir HDP’den iki milletvekili şapkadan tavşan çıkarılır gibi kapının önüne konuldu. Bu olaya bir ad konulmuş, “Meclis’te darbe!” Meclis’te darbe filan değil, bu darbe tüm seçmenlere! Çünkü onları biz seçtik! Yani durum kapkaranlık. Bu dur kalk, gir çık zamanlarında kendimizi bir kukla olmaktan çıkarıp neler yapabiliriz? Artık AKP hükümeti şunu yaptı, bunu yaptı söylemlerinin hiçbir faydası yok! Yapacakları işleri bu! Kafamda deli sorular dedim ya, geçmişten anımsadığım birkaç pasif direniş modeli aklımı kurcalıyor. İlk örneğim Almanya’dan, artık geçmişte tanımlanan “işçi sınıfı” yok. Teknolojinin inanılmaz hızı, yepyeni bir işçi sınıfı oluşturdu. Artık kapitalizmin yeni köleleri beyaz yakalılar. Asıl isyan onlardan geliyor, örneğin Hamburg’da on binlerce insan, çalışan köle, işsiz kapitalizmini protesto ediyorlar. Eylemin videosunu izledim. Yüzlerce kişi kendilerini kül çuvalına sokup birer zombi haline dönüştürmüşler. Kentin sokaklarında zombiler yürüyor. O zombiler tıpkı George Orwell’in 1984 kitabındaki gibi sabit bir noktaya bakarak yürüyor. Neşe, aşk, sevgi, cesaret, özveri, vicdan onları terk etmiş, yaşayan ölü onlar. Yürüyorlar ve birdenbire biri soyunmaya başlıyor, sonra öteki, rengârenk tişörtleriyle, rengârenk donlarıyla kalıveriyorlar ve içlerindeki ölü bir çığlık atarak uyanıyor, birbirlerini dokunmaya başlıyorlar ve usul usul özgürleşiyorlar. Bir yerde okumuştum, galiba gene Kuzey ülkelerinden birinde. O kentte sürekli kent bireylerini bir araya getiren yarışmalar yapılıyormuş, ama yetmiş beş yaş üstü kadınlara pek bir kötü muamele yapılmış ve onlar hiçbir yarışmaya katılamamışlar. Öyle mi, kim korkar hain kurttan, bölgedeki yetmiş beş yaş üstü kadınlar hemen bir dernek kurarak, başlamışlar çalışmaya. Şimdi yarısı romatizmalı, yarısı kalp pilli teyzeler ne yapmışlar diye merak ediyorsunuz, hemen merakınızı gidereyim. Günler geceler boyu yün örmeye başlamışlar ve kenttin bütün elektrik direklerine rengârenk giysiler giydirmişler. Kent sakinleri bir gün uyandıklarında bakmışlar ki, sokakları bir renk cümbüşü içinde, doğru yetmiş beş yaş üstü kadınların kurduğu derneğin kapısına gidip alkışlamaya başlamışlar, yetmiş beş yaş üstü kadınlar da en güzel folklor giysileriyle onları dans ederek karşılamışlar. Artık tüm yarışmalara da alınmışlar. Bu direniş evde paslanan ben ve tüm 65 yaş üstüne gelsin. Kısaca dostlar her kim ki, herhangi bir zamanda haksızlığa uğramışsa; her kim ki, çocuklarının, torunlarını haksızlığın olmadığı bir dünyada büyütmek istiyorsa; her kim ki, bir gece yarısı evine girilip çocuğu vurulmuşsa; her kim ki, annesinin sokakta kalan ölüsünü köpekler yemesin diye iki metre ötede gece gündüz nöbet tutmuşsa; her kim ki, oy verdiği siyasiler içerdeyse; her kim ki, oyunu yasaklanmış, işi elinden alınmışsa yepyeni protesto biçimleri oluşturmalıyız. Yıllar önce Karadeniz Gerze’de yapılmak istenen termik santrala karşı direnişe geçen kadınların örgütlediği bir direniş çadırında iki gün geçirmiştim. Direniş sonunda başarıyla bitti. Balıklar, ağaçlar ve masmavi gökyüzü kurtarıldı. Santralı yapacak şirket çekildi. Bu geri çekilme direniş çadırında bir yandan yemek yapan, bir yandan yün ören, öte yanda işe giden arkadaşlarının çocuklarını doyuran kadınlar sayesinde oldu. Gece sabaha kadar iş makineleri bölgeye girmesin diye nöbet tutan direnişçi kadınlarla hayat üstüne sohbet etmek çok keyifliydi. Şimdi bunlar nereden aklıma geldi? Hepimiz bu yat kalk, gir çık günlerinde mutlaka kişisel ya da topluca eylem biçimleri geliştirmeliyiz. Çünkü darbe bize yapılıyor! 7 HAZİRAN 2020 SAYI: 34574 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:27 05:25 13:08 17:07 20:41 22:30 Ankara 03:19 05:13 12:53 16:50 20:22 22:08 İzmir 03:52 05:41 13:15 17:09 20:40 22:21 Oğlunun kıtır kıtır kestiği Münevver’in çöp konteynırında biten yaşamını, “Tak girmemek olduğunu biliyorlar. Oysa bir ahlak eroz diri ilahi”ye bağlayan katil baba yonu yaşıyor Türkiye, sı Nida. hiç olmadığı kadar. Gü Konya’da tesettürlü metresi nah rekorları kırılıyor. Hacer’den doğan çocuğunu bo İlla ki kasıtlı olma ğup, onunla birlikte ormana gö sı da gerekmiyor, bu men 4 çocuk babası Zekeriya. günahların. İstanbul Adıyaman’da 9 çocuklu! ai Üsküdar’da, hatalı ve İman tamam, ya ahlak? le meclisi kararıyla, kümese gö mülerek infaz edilen 16 yaşında yasak dönüş yaparken 16 yaşındaki Ömer’i öl ki Medine. düren minibüs şoförü bir Diyarbakır’da üvey kardeşi tarafından tecavüze uğradığı için, öz babası tarafından elektrik kablosuyla boğulan 18 yaşındaki Gülseren. Babası boğarken, “kıpraşmasın” diye boğulan kız kardeşinin ayaklarını tutan ağabey. Baba ve ağabey ablasını öldürürken seyreden küçük kardeş. Töre cinayetlerine “indirim yok” diyen hukuk. Gülseren’in tecavüze uğramakla kendi katlini “haksız tahrik” ettiğine ve katil babasının da “iyi hali”ne hükmedip, cezasını müebbetten 20 yıla indiren hâkim. Hâkim haklı, valla... Bunca çocuk yapan babaların her çocuk öldüreni müebbete mahkum olsa hapishane yetişmez bir, henüz öldürülmeyen çocuklar öksüz kalır iki, başka çocuk yapamazlar, ülkemiz cani nüfus artışında hedefi tutturamaz, üç. den fazla din görevlisi, bütçesi dört bakanlık ve 22 üniversitenin bütçesine denk Diyanet İşleri Başkanlığı var. Türkiye’de 536 imam hatip lisesinde 105 bin öğrenci okuyor ve bu liselerden çıkanlar, otobüsçü oluyorlar, havayolcu, müteahhit oluyorlar, kaldırımcı, asfaltçı, sağlıkçı, itfaiyeci, doğalgazcı, sucu, elektrikçi, deniz fenerci, RTÜK’çü, gemici, otelci, limancı, yatçı, katçı, velhasıl ihaleci oluyorlar, hatta milletvekili ve iktidar oluyorlar. Kaldırımlar dayanmıyor, asfaltı sık sık yenilemek gerekiyor. Elektrikler kesiliyor, sular kesiliyor, gemiler bazen yan yatıyor, bazen batıyor. Uçaklara doğru düzgün bakım yapılmıyor, itfaiyeciler yangın söndürmesini pek bilmiyor, doğalgaz ve suyolları da arada bir patlayıp, yargıcı, cani değil midir? Liste uzun. İyi imamdan illa ki iyi avukat, iyi öğretmenden usta doğramacı, taksi şoföründen vinç operatörü, inşaat işçisinden minibüs şoförü, tornacıdan kasap, çapacıdan asfaltçı olmayacağı içindir ki; kimsenin bildiği işi yapamadığı Türkiye, işinin ehli olmayan sorumsuz kişilerin elinde binlerce insanın sağlığından, canından, malından olduğu, çocuklarını yitirdiği bir ülke. Ahlaksızlığın kaynağı yoksulluk değil! Bu ülkede 1446 çocuk kayıp ve büyük olasılıkla, çoğu organ mafyasının kurbanı, diğerleri sübyancı çetelerin. Kendi çocuklarını, karılarını satan, dilendiren, seks kölesi olarak kullan Bu cinayetleri ateistler işlemiyor! savcısı birbirine giren devlet gibi çatlıyor tabii... Ama Türkiye’nin 79 bin 96 minare dıranlar da cabası. İnançlı ya da inançsız, laik ya da muhafazakâr; siz değilsiniz, ben de Her gün 5 kişinin yöre, töre ya da sinden her gün beş vakit ezan oku ğilim çocuklarımıza Medine adını ko gözünün üstünde kaşın var diye öl nuyor, müminler Allah’a imana çağrı yup, kümese gömen. Münevver’i dürüldüğü ülkede, bu cinayetleri la lıyor. Din, her şeyden önce bir ahlak katleden cani oğlunun şeytani güna ikler, ateistler, komünistler, kısaca öğretisi. İmamlar her vaazda cemaa hını “Takdiri ilahi!” diye Allah’ın sır “allahsız teröristler” işlemiyor, sayın te “güzel ahlak”ı anlatıyor. Tüm mü tına yıkan da biz değiliz. Aramızdan seyirciler... minler, Allah’a imanın onun emrettiği gayri meşru ilişkiden doğan çocu Türkiye’de 79 bin 96 cami, 90 bin “iyi insanlık”, sevap işlemek, günaha ğunu boğup ormana gömen de çık maz, satan da, dilendiren de. Metres çıkar aramızdan, ama adı Hacer ve tesettürlü olmaz, zaten çocuk da yapmaz, olursa da öldürmez. Tam tersine, metresi olduğu adamı “çocuk var” diye sağar mı, sağar... Budur günahı. Yoksulluk da gerekçe değildir, ahlaksızlığa. Aramızda yoksul ve ahlaklı, hâlâ, her şeye rağmen çok var. Öyleyse? Benim kişisel görüşüm: Din, ancak uygar insana ahlak aşılar. Cehalet dinden ya da din cehaletten beslendiğinde, ortaya yukarıdaki tablo çıkar. Y.N.: Yukarda okuduğunuz satırlarım, 11 Kasım 2007’de yayımlandı, sevgili okurlarım. Aradan geçen on üç yılda Türkiye’deki cami sayısı 85 bine ulaştı. Diyanet’in bütçesi sekiz bakanlığı geride bıraktı ve artık 76 üniversitenin bütçesine denk. Müftü, imam, hatip, vaiz vb. personel sayısı 130 bine yaklaştı. Artık 5 bin 138 adet imam hatip lisesi ve 1 milyon 600 bin İHL öğrencisi var. Ama Türkiye’de ahlakın toplumsal portesi artmadı, tam tersine azaldı! On üç yılda akıbeti meçhul kayıp çocuk sayısı on binleri aştı. 5 binden fazla kadın öldürüldü. İşlenen toplam cinayet sayısı, yüzde 61 artış göstererek 30 bini geride bıraktı. Yıllar önce yazılmış bir yazının, bugün o günden daha güncel olması mümkün müdür? Geçen hafta Facebook’ta paylaşım rekoru kırdığına bakılırsa, mümkünmüş... 2007’deki gerçekler, bugün daha da vahim bir güncelliği ifade ettiği içindir ki; değerli okurum Fazıl Eryurt’un hatırını kırmayarak yeniden yayımlıyorum. İçişleri Bakanı Soylu, sokak yasağını yine geceden ama iki saat değil, iki gün önceden bildirdi. fe metinlerinin okura ulaşmasını kolaylaştırıyor.” HHH Ama ertesi gün öğle vakti, Türkçeye daha da dil uzatmadı. Reyiz Twitter’ın başına geçti.. Dilimizin zenginliğini üstün “Gönlüm razı olmadı” diyerek sezgileriyle o da kabul etti. yasağı iptal etti. Çok zengin diye bilinen İngi Bilim Kurulu zaten alışık. Sağ lizcede örneğin, bizim “gönül” lık Bakanı da öyle. Ya Soylu’nun gönlü? Lütfen Kâbe’yi kadar renkli köklü özlü anlamlarla yüklü bir sözcük yok. Büyük bir ihtimal yine “çat” diye kırılıverdi!.. Ama o kalender meşrep. Renk artık yıkma! Varsa, “danışmanlar” bildirsin de okurlarla paylaşalım. “Gönül” çok eski zamanlar vermedi ve istifa da vermedi bu dan beri Çuvaşçadan Kıpçak kez. Alaturka sevdiği biliniyor. Ze incitme gönül. /Konuşmak bize mah çaya, Kırgızcaya dek bilinen ki Müren’in ruhu şad olsun: sus, olsa da güzel bir süs, /Ya hayır kullanılan bir sözcük. (Türk Dilinin Gönül penceresinden/ Ansızın ba de, ya da sus, dili incitme gönül.” Etimolojik Sözcülüğü Prof.Dr. Ha kıp geçtin/ Bir yangının külünü/ HHH san Eren. 1999 Ankara) Yeniden yakıp geçtin!.. “Mevla verince azma, geri alınca “Sevgi, istek, düşünüş, can, yürek, HHH kızma!” anma ve hatır, sabretmek, dayanmak Dünya devlet yönetiminde “gönül”, ilk kez “iptal” gerekçesi olarak kullanılıyor. Belli, “gönül” sözcüğünün büyüsünü geç keşfetti. Halkın oyunu almaktan umut kestiği için, gönlünü almaya yöneldi. Son yerel seçimde “Gönül Belediyeciliği” diye tutturmuştu. Elektrik, su, havagazının bedava olacağını falan düşünen oldu. Ama boş bir laf olduğu anlaşılınca, ters tepti. Başta İstanbul, Ankara çok önemli kentler, elcağızından kayıp gitti. HHH Ama gönül sözcüğünden ekmek çıkarmakta kararlı. Parti teşkilatı şaşkınlığa düştü. Hele son mısra? “Ya hayırlı şeyler söyle, ya da sus.” Bu sırada Amerika’da olaylar patlak vermiş, bir polis müdürü, vır vır konuşan Trump’a da benzer sözler söylüyordu. Trump ise elinde İncil, Reyiz’in Siirt meydanındaki Kuranıkerim pozunu taklide çalışıyordu. Boşa gayret! Trump, asrın liderimizi çok geriden takip ediyor. O poz beş yıl önceydi. Üstelik Reyiz’in elindeki, Kuran’ın Kürtçe mealiydi. Okusa da anlamazdı. Trump’ın İncil’i ise kendi dilinde; işlediği günahlar tek tek sıralanıyor! da dahil kalpte var sayılan duyguların kaynağı anlamında.” HHH Ayrıca gönlün bir bir halini açıklayan yüzlerce deyimiz var: Alçakgönüllüden, ayran gönüllüye, gönülsüzlükten gönüller bir olsuna, gönlünde taht kurmaktan gönülde aslan yatırmaya, gönlünü ferah tutmaktan, kaptırmaya, okşamaktan, yaralamaya ve gönül almaktan gönül borcuna, gönül avcılığından gönül dilenciliğine gönül gözünden gönül güzelliğine, gönül okşamaktan gönül oyununa, gönül yarasından gönül yapma Geçen günlerde de “Gönül Sefer HHH ya dek binbir renk ahenk içinde yüz berliği” ilan etti. Allah tüm liderlere hayırlısını ve lerce deyim! Tabanının gönlü kararmadı, ama sandıklısını nasip eder inşallah. Ama birçoğu ne yazık ki Reyiz için aklı karıştı. Reyiz’in gidişi de “danışmanları” geçerliliğini kaybediyor: Seçmene sevda şiirleri mi okuna yüzünden olacak. Artık, gönüllerde yaşaması, gönül caktı, yoksa selam verirken kalp işa “Türkçe ile felsefe yapılamaz” bile lere hitap etmesi, gönüllere yerleş reti mi yapılacaktı? dedirtmişlerdi. mesi, gönülleri birleştirmesi, sarması Gönül ile nasıl bir seferberlik? Türkiye’de kendisiyle zinhar atış ve ferahlatması çok zor. İpucu bulmak için Google’da, Reyiz’in mayacak biri, Türkiye Felsefe Kuru Çünkü gönülleri çok yordu, çok kırdı. söylev ve demeçlerini incelediler. mu Başkanı İoanna Kuçuradi de ya Bir hadisi şerif’e göre de bir kulun 2017’deki parti kongresinde oku nıtlamak zorunda kalmıştı: işleyebileceği en büyük günahı işledi: duğu gönül şiiri rekor alkış almıştı: “Belli ki bunu bilmiyor. Biz Türkçe (Bir kalb kırmak, Kâbe’yi yık “ Mevlâ verince azma, geri alınca felsefe yapıyoruz, yayınlarımız da var. maktan daha kötüdür!) kızma,/ Kibirle yürüyerek yolu incitme Türkçe, felsefe yapmaya çok elveriş HHH gönül! Yaradan hürmetine, kulu incit li. Kullanılan terimler, Batı dillerindeki Hz. Muhammed, “1 kalp” diyor. me gönül/ Sevene diken olma, gülü gibi yüklü değil. Bu da Türkçe felse Kaç milyon tane, “1 kalp”? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] CUMARTESİ ANNELERİ Adalete uygun karar verin Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 793. haftasında 26 yıl önce İstanbul’da polisler tarafından gözaltına alınarak öldürülen iş insanları Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay için adalet istedi. Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri, koronavirüs nedeniyle açıklamalarına sosyal medya üzerinden devam etti. 793. haftanın açıklamasını gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Jiyan Tosun yaptı. Tosun, şimdiye kadar cezasızlığa karşı adaleti savunduklarını belirterek “Savaş Buldan, Adnan Yıldırım ve Hacı Karay’ın kimler tarafından gözaltına alındıkları, işkence ile sorgulandıkları, öldürüldükleri ve kimlerin talimat verdiği devletin Susurluk Raporu’nda, Ergenekon iddianamesinin 228 No’lu ek klasöründe, Ankara JİTEM davasının iddianamesinde ve mahkeme tutanaklarında yer aldı. Ancak 13 Aralık 2019’daki karar duruşmasında, işlenen suçlarla ilgili Mehmet Ağar ve diğer tüm sanıklar beraat etti. 793. haftamızda istinafa taşınan davada üst mahkemeyi, hukuka uygun yeni bir karar tesis edilmesi için göreve çağırıyoruz” dedi. Savaş Buldan’ın eşi HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da “26 yıl geçmesine rağmen hâlâ katilleri cezalandırılmadı. Biz biliyoruz ki faili meçhul cinayetler ve yargısız infazlar Türkiye’nin bir gerçekliğidir. Türkiye’de geçmişle yüzleşmek adına mutlaka bir komisyon kurulmalı, katiller cezalandırılmadır” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet AVM önünde ‘Nefes alamıyoruz’ eylemi İstanbul’da bulunan Trump Alışveriş Merkezi’nde dün bir grup genç, George Floyd’un öldürülmesini protesto etti. “Justice for Floyd” yazılı tişört giyen gençler, “No justice, no peace. Adalet yoksa barış da yok” pankartı açtı. AVM içinde başlatılan ve AVM önünde de devam eden eylemi güvenlik görevlileri engellemeye çalıştı. Eyleme, çevredeki yurttaşların alkışlarla destek verdiği görüldü. Özel güvenliğin destek verenlere de müdahale ettiği belirtilirken, gazetecilere de GBT sorgulaması yapıldığı kaydedildi. l Haber Merkezi ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Yerkel’in Floyd yorumu tepki çekti Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği facianın ardından bir madenciyi yerde tekmeleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eski müşaviri Yusuf Yerkel, ABD’de öldürülen George Floyd’la ilgili “ABD’deki protestoların bu kadar büyümesinin altında galiba Floyd’un öldürülme olgusunun etrafında aşikâr hale gelen H. Arendt’ın ifadesiyle ‘kötülüğün sıradanlığı’ olgusu yatıyor. Sıradan beyaz bir polisi korkunç bir şeyi ‘her zamanki iş’ gibi yapıyor olması bardağı taşırdı” yorumunu yaptı. Yüzlerce kişi, faciayı protesto ettiği için özel harekât polisleri tarafından yere yatırıldığı sırada Yerkel’in tekmelediği madenciyi hatırlattı. Yerkel gelen tepkiler üzerine tweetlerini korumalı hale getirdi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle