19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR YAZILARI Ümit Burnu günlüğü... 7 7 HAZİRAN 2020 PAZAR Trump yönetimi, Ulusal Muhafızı meydanlara çıkardı. İçinden geçtiğimiz olağanüstü dönemi dile dökmek hiç de kolay değil. Gözümüzün görmediği, çeperi belli olmayan, bulaşma yeteneğini tam kavrayamadığımız bir virüsün pençesinde dünyanın el freni çekildi. Yaşanan olumsuzluklara rağmen, doğanın kaybettiği ritmini tekrar yakaladığını gösteren doğal yaşam görüntüleri ile teselli buluyoruz. Simonstown’u keşfe çıkan penguenler, Franschhoek şarap bağlarının arasında gezen ürkek leoparlar, Langebaan lagununa doluşan yüzlerce endemik karabatak kuşları, Hout Bay’de geçit merasimi düzenleyen onlarca yunus... Sanki insanoğlu bir süreliğine daha kabuğuna çekilse doğa kendini onaracak, yaralarını saracak... Dünyanın üzerime geldiği klostrofobik anlarda başvurduğum çare, bol bol Nina Simone dinlemek ve mutlu anıları zihnimde tekrar canlandırmak. Şimdilerde dönüp dolaşıp Ümit Burnu’nu yelkenli ile geçmenin içimde yarattığı hazzı hatırlamaya, yaşama karşı iştahımı artırmaya çabalıyorum... Uçan Hollandalı Yılın en az yüz günü şiddetli rüzgârların kamçıladığı Fırtınalar Burnu olarak da anılan Ümit Burnu’nu geçiş için hazırlandık. Yelkenleri açacağımız sabah, kurşuni gökyüzüne uyandık. Eğer havadan şikâyet ederseniz, herhangi bir Capetonian size sadece birkaç saat sabırlı olmanızı tavsiye edecektir. Cape Town’da gökyüzü ve okyanusun halleri gün içinde durmaksızın değişir... Günün ilk saatlerinde Table Bay’e konuşlanmış marinadan yola çıktık. İlk önce Sea Point, Clifton Beach, Camps Bay gibi şehrin yerleşim bölgelerinin siluetlerini geride bıraktık. Kıyı şeridinde ha Güney Afrika (Cape Town) ELİF GÜNSEL len medeniyet simgeleri görülüyorsa, deneyimli denizcilerin dediği gibi henüz sefere başlanmış sayılmaz. Cape Yarımadası’nın Atlantik Okyanusu tarafındaki tek sığınılacak limanı Hout Bay de gözden kayboldu. Körfezin hemen çıkışında, 1994’te büyük bir fırtınanın ardından kıyıya sürüklenen zamanın en büyük yüzer vinci BOS400’ün paslanmış, parçalanmış enkazı, denizcilere en son uyarı tabelası gibi oracıkta kaderine terk edilmiş. İskele tarafımızda kıyıya doğru koşan köpük köpük dalgalar, sancak tarafımızda ise gökyüzü ile denizi ayıran çizgiden giderek bize doğru yaklaşan sis bulutları. Bir ara sis o kadar yoğunlaşıyor ki; sanki önümüze tekinsiz bir duvar örülüyor. Bu duvarın öte tarafına geçebilsek, bambaşka bir diyara gözümüzü açacakmışız gibi. Belki de meşhur “Karayip Korsanları” film serisine de konu olmuş “The Flying Dutch ManUçan Hollandalı” efsanesine tanık olacağız. Efsaneye göre, Hendrik Van der Derken’in kaptanlığını yaptığı “Uçan Hollandalı” gemisi mola vermek için False Bay’e doğru yol alır. Ancak ilk önce Ümit Burnu’nu dönmesi gereken kaptan, yaklaşan fırtınayı hafife alır, seyre devam eder. Bölge sarp kayalıktır. Gemi kıyıya doğru sürüklenir, alabora olur ve tüm mürettebatı Atlantik Okyanusu’nun dalgaları arasında kaybolur. Tüm uyarılara rağmen “Ne pahasına olursa olsun, Ümit Burnu’nu geçeceğim” diyen Kaptan, Afrika Kıtası Okyanusları’nın Tanrıçası Mama Wata’yı küstahlığı ile kızdırır ve hatasının bedelini kıyamete kadar denizlerde amaçsızca dolaşarak ödemeye mahkum olur. Bazı denizciler sisler arasında bir anda ortaya çıkan lanetli gemiyi gördüklerini iddia eder. Böylelikle dilden dile yayılan efsane, Richard Wagner’in “Der Fliegende Hollander” operasına ve Coleridge’nin “İhtiyar Denizci” şiirinin “Su, su nereye baksan yalnızca su... Ama hiçbir yerde yok içecek bir damla... Ve İnanılmaz bir şey oldu, Tanrım denizin ta kendisi çürüdü” dizelerine de ilham kaynağı olur. Küresel ısınmanın çaresi ‘balinalar’... Sisin dağılmasıyla, Noordhoek sahilinin açıklarında unutulmaz bir manzara ile karşılaştık. Derin okyanus sularına göç etmiş olması gereken kambur balina ailesi, iskele baş omuzluk tarafında beliriverdi. Yavrularının doğası gereği sık sık nefes almak için yüzeye çıktığında su püskürtmesi ve ebeveynlerinin halen gizemini koruyan şarkı söyler gibi sesler çıkarması... Balina korosunun sesini daha iyi duyabilmek için tekne motorunu durdurduk. Hayatımda unutamayacağım en kusursuz, en saf, en duru an... Belgesel çekimleri yapan bir arkadaşımın paylaştığı bilgiye göre, balinalar küresel ısınma karşı verilen mücadele için çok önemliymiş. Her balina yaşamı süresince 33 ton karbondioksit emilimi gerçekleştiriyormuş. Balinalar nereye giderse, dünyadaki oksijenin yüzde 50’sini üreten fitoplanktonların sayısı artıyormuş. Okyanusların devasa balıklarının dışkısı demir ve azot bakımından zenginmiş. Hayat döngüsünde sırasıyla fitoplanktonlar balinaları, balinalar da fitoplanktonları besliyor. Okyanus yaşanılır... Ümit Burnu’nun en ucunda yer alan deniz feneri görünmeye başladı. Artık burnu döner dönmez False Bay’e giriş yapacağız. Dünyanın en merhametsiz sularında aşmamız gereken başka bir zorluk ise bir önceki fırtınada sualtı ormanlarından sökülmüş ağaç formundaki başıboş yüzen kelpler... Su yüzeyinde baş aşağı asılı duran su yosununun kökünün sertliği, teknenin uskuruna rahatlıkla zarar verebilecek cinsten. Mayın tarlasının içinde yol alırken teknenin bastonunda Türk bayrağını dalgalandırıyorum. Gururluyum. Gün batımında yalazlanan renkler eşliğinde Simonstown’a varıyoruz nihayetinde. Teknenin ikiye yardığı su hattından sıçrayan suyun sakinleştirici sesi, dümen suyunun yarattığı girdapların hipnotize edici gücü ve ara ara yelkenlere kamçı gibi vuran sağanak rüzgârın büyüsü ile yorgun ama bir o kadar da huzurluyuz. Kalbi seyir halindeyken atan teknemiz ise şimdi demirinde uyuyor. Nâzım Hikmet dizeleri ile okyanus kokan anıma veda ediyorum. Seyredilmeye gelmez, Okyanus yaşanılır... [email protected] Salgın gölgesinde seçim planı Fransa’da yeni tip koronavirüs (Covid19) salgını nedeniyle erte lenen yerel seçimle SÜLEYMAN rin ikinci turu için belir TOSUNOĞLU lenen tarih 28 Haziran. Macron yönetimi, koronavirüs vakalarının her gün daha fazla ortaya çıkması, salgının yayılma riskine rağmen birinci tur seçimlerini erteleme miş, 15 Mart’ta sandık başına gidilmişti. İlk tu run ardından geçen iki hafta sonunda ülke ge nelinde vaka sayısında adeta patlama yaşandı. Uyarılara karşın seçimleri ertelememe kararı alan Cumhurbaşkanı Macron’a eleştiriler yük seldi. Ardından ikinci tur seçimlerde erteleme ye gidildi. Şimdi gözler bir kez daha ikinci tu run akıbetinde. Fransa genelinde Covid19 nedeniyle can kaybı önceki gün itibarıyla 29 bin 311 ola rak açıklandı. Bilim kurulu, seçimlerde adayla rın halkla bir araya gelmesinin tehlikeli oldu ğunu, kampanyaların, projelerin kamuoyu ile paylaşılmasının sanal ortam üzerinden yapıl ması gerektiğinı sık sık duyuruyor. Bir yandan da seçim gününe ilişkin alınacak önlemler de açıklanıyor. Bu çerçevede oy merkezlerinde iş leyişin nasıl olacağına dair sosyal mesafe kıla vuzu dağıtılacak. Kimi yoruma göre, seçimlerin kaderi korona virüs vakalarının sayısı, salgının izleyeceği se yirde. Macron, ay sonuna doğru vaka sayıların da artış yaşanırsa ikinci turun Ocak 2021’e er teleneceğine işaret etti. En düşük katılım... Birinci turda salgın korkusunun da etkisiyle seçmenin yaklaşık yüzde 54’ü sandık başına gitti. Bu, ülke seçimlerinde en düşük katılım olarak tarihe geçti. Başkent Paris’te ilk tur seçimlerinde mevcut Belediye Başkanı Sosyalist Anne Hidalgo, oyların yüzde 30’unu alırken en yakın rakibi sağdan Cumhuriyetçilerin (LR) adayı Rachida Dati ise yüzde 22’de kaldı. Kimi ankete göre, Hidalgo seçimlerin ikinci turunda da favori görülüyor. Yerel seçimler ayrıca Fransa solunun geleceği açısından da önemli bir sınav olarak değerlendiriliyor. Fransa da, Avrupa’nın birçok ülkesinde olduğu gibi salgına yönelik kısıtlamaların adım adım kaldırılmasıyla “normalleşme” çabasında. Şimdilik restoranlar, kafelerin sadece bahçe, teraslarının açılmasına izin verildi. İçeride oturmak yasak. Salgınla birlikte günlük hayatlarımızdaki “yeni normale” alışmaya çalışıyoruz. Halkın sağlık güvenliği, ekonomik işleyişe yönelik kaygıları sürüyor. Eğitimden turizme pek çok konuda belirsizlik hâkim... Paris’in dünyaca ünlü kafe terasları kısıtlamaların azalmasına karşın hâlâ sakin. Haftalar sonra ilk kez bir kafeye gidiyorum. Bastille Meydanı’ndaki kafede maskeli garson bizi terasa yönlendiriyor. Türkçe konuştuğumuzun farkına varan yaşlı bir çift az bildikleri Türkçeyle bizi masalarına davet ediyor, sohbete başlıyoruz. Serge Petit, 1975’te THY’nin uzun yıllar Paris müdürlüğü görevinde bulunduğunu anlatıyor... Koronalı günler, biraz Türkiye, biraz Fransa’dan sohbet ediyoruz. Serge, virüs tehdidi sürerken seçimler için erken olduğunu düşünenlerden ama her şeye rağmen oy kullanmaya gideceğini söylüyor. [email protected] Dünyanın refah düzeyi yüksek ülkelerinden biri olan İsviçre’nin Cenevre kentinde önceki gün gıda yardımı için sıraya giren kalabalık objektiflere yansıdı. Koronavirüs salgınıyla birlikte ülkede başta göçmenleri etkileyecek şekilde hayat şartlarının zorlaştığı belirtiliyor. DSÖ’den maske dönüşü Yeni tip koronavirüs krizinde küresel çapta dün itibarıyla vaka sayısı 6 milyon 876 bin 347’ye, yaşamını yitirenlerin sayısı 398 bin 702’ye yükseldi. Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) ise dün maske tavsiyesi konusunda tutum değişikliği geldi. Örgüt maskelerin kamusal alanda takılması gerektiğini açıkladı. DSÖ daha önce sağlıklı kişilerin maske takması gerekmediğini duyurmuştu. DSÖ’den Dr. Maria van Kerkhove, “Yeni araştırma sonuçlarımız var. Kanıtlar gösteriyor ki, eğer düzgün bir şekil de kullanılırsa maske enfeksiyon taşıyan potansiyel damlacıklara karşı koruyuculuk sağlıyor” derken kumaş maske kullanılabileceğini belirtti. Kerkhove, maske kullanımına rağmen sosyal mesafeyi elden bırakmamak gerektiğini de yineledi. DSÖ, ABD yönetimince Çin yanlısı olmakla suçlanmış, fonları askıya alınmıştı. “Worldometer” sitesine göre, ABD’de virüs bulaşan kişi sayısı dün, 41 bin 927 artışla 1 milyon 967 bin 273’e ulaştı. Önceki gün son 24 saatteki artış 21 bin civarındayken, dün artışın iki katına çıkması dikkati çekti. Salgında ölenlerin sayısı da dün, bin 200 artarak 111 bin 408’e çıktı. Trump’ın izinde... Brezilya da aynı adımı atmaya hazırlandığının sinyalini verdi. Tropik Trump lakabıyla bilinen Devlet Başkanı Jair Bolsonaro önceki gün, DSÖ’yü “ideolojik açıdan önyargılı” olmakla suçlayarak, ülkesinin organizasyondan çekilebileceğini söyledi. Salgının ağır tablo izlediği Brezilya’da vaka sayısı 646 bini, can kaybı 35 bini aştı. H Kral çıplak aziran ayı ile birlikte Avrupa ülkeleri normal hayata dönüşe hazırlanırken, İsveç hâlâ Covid19’la dürler, altyapı olarak hazır olduklarını bildirdiler. Ne var ki hastalık patlayınca eczanelerin ve hastane boğuşuyor. Aslında “boğuşuyor’’ de lerin depolarında yeterli ilaç ve ko mek yanlış. Üniversitelerin ve liselerin kapatılması, evden çalışabileceklere bu olanağın sağlanması dışında bir önlem alınmadı. Bir de toplantılara, en fazla 50 kişinin katılabileceği yönetim sisteminin, demokrasi adına karar merkezlerinin çoğaltılması yüzünden nasıl laçkalaştırıldığı konuşuluyor. ruyucu malzeme olmadığı anlaşıldı. İlaçların ithali de mümkün olmadı. Sağlık elemanları bu yüzden korunmasız çalışmak zorunda kaldılar. Sağlık hizmetlerinden sorumlu il yönetimi ile yolunda bir sınırlama getirilmişti. Devlet epidemiyoloğu Anders Teg Bürokrasi devleti yaşlı bakımevlerinden sorumlu belediyeler arasında hiçbir irtibat kurulmadı. nell, bu gevşek önlemlerle, bütün Aftonbladet gazetesi yazarlarından Kurumlar arasında irtibatsızlık ve vur dünyanın tersine giderek, İsveç’i hız Lena Melin, “Direksiyonda kim otu dumduymazlık yüzünden iki ay önce lıca virüs belasından kurtaracağını ruyor?’’, Başbakan Stefan Löfven mi haftada 100 bin kişiye test yapılması umuyordu. Adını koymadan sürü bağı yoksa Epidemiyolog Anders Tegnell na karar verilmesine rağmen haziran şıklığı yoluyla, kısa sürede toplumun mi diye sordu. Yazara göre, direksi başında hâlâ testlere başlanamadı. yarısından çoğunun bağışıklık yonda Anders Teg Bürokrasinin hegemonyasındaki dev kazanmasını hesaplıyordu. Ba nell oturuyor, baş lette politikacılar halka güven vere ğışıklık kazanmış olanların yüz bakan da arka kol cek bir şey söyleyemiyor. Sade suya ti de 7.5’te seyrettiğini gösteren tukta. Lena Me rit açıklamalarla gün geçiriyorlar. Hü testler Anders Tegnell’in hesabını altüst etti. Üstelik, hastalığı OSMAN İKİZ lin haksız değil. İs kümet çaresizliği aşacak güce sahip veç devlet yöneti değil. Her içinden çıkılamayan durum geçirmiş olanların tekrar hastalanma mi sisteminde ge da olduğu gibi korona süreciyle ilgili de yacağı garanti edilemiyor. nel müdürlüklere hükümet müdaha araştırma yapması için bir komisyon Stratejisiyle dünyanın en tanınmış le edemez. Hükümet, özerk yapıda kurulacak. Komisyonda bütün partiler epidemiyoloğu haline gelen Anders ki kurumların genel müdürünü atar ya den temsilci olması bekleniyor. Tegnell, inatçı kişiliğiyle hâlâ kendi da değiştirebilir ama çalışma rutinleri Böyle bir komisyondan sorunların ne ni savunmakta. Çarşamba günkü ba ne karışamaz. Güllük gülistan dönem denlerini sorgulayacak bir değerlendir sın toplantısında ve özel söyleşilerde lerde sistem sorunsuz çalışabilir ama me çıkması oldukça zor. İl yönetimle daha başka önlemler alınabileceğini pandemi döneminde bu sistemin ak rinin, belediyelerin kamu kuruluşlarını kabul etse de, eleştirilere karşı “Beni saklıkları ortaya çıkıverdi. Çıkan ak satıp hizmetleri özelleştirmekten baş kum torbasına çevirdiniz ama strate saklıkların faturasını sonunda elbette ka kayda değer bir iş yapmadıkları nasıl jim doğruydu’’ diye kendini savundu. politikacılar ödeyecek. ele alınacak? Genel müdürlüklerin ayrı Epidemiyolog, stratejisini savunuyor ama diğer ülkelerde ölü sayı Komisyon adımı birer küçük devletmiş gibi çalışması nasıl değerlendirilecek? Kısacası komis sı hızla azalırken, İsveç, nüfusa gö Dagens Nyheter gazetesi, sağlık hiz yon sağlıklı bir rapor hazırlarsa yönetim re ölüm oranında zirveye doğru yürü metlerinde aksamalara yol açan so sisteminde radikal değişiklerin olması yor. 10 milyonluk ülkede kurbanların rumsuzlukları şöyle özetledi: Sosyal gerekecek. Kestirmesi zor ama korona sayısı 5 bine doğru tırmanmakta. Vi Hizmetler Bakanı ocak ayında ilaçlar ile yeni liberalizmin, demokrasiyi de de rüs felaketiyle ülkenin karizması dün dan, sağlık hizmetlerinden, halk sağ jenere ettiği, insanları yozlaştırdığı apa yada fena halde çizildi. İçerde ise ye lığından sorumlu müdürlerle görüş çık ortaya çıktı. Artık kral çıplak. Baka ni liberalizmin devlete nasıl bir darbe tü. Pandeminin yolda olduğu konusun lım koronadan sonra ne olacak? vurduğu tartışılmaya başlandı. Devlet da görüş birliğine varıldı. Bütün mü [email protected] ABD diken üstünde ABD bir kez daha polis şiddeti, ırkçılık haberiyle gündeme gelirken protesto lar dalga dalga yayıldı. Haklı isyanı anla mak için ABD tarihine bakmakta fayda var. Birçok yoruma göre, günümüz sorunlarının temeli İngiliz emperyalizminin bıraktığı mi rastır. İngiliz emperyalizminin klasik “böl yönet” stratejisi hiç değişmedi... Amerika kıtasını işgal eden İngilizler, Af rika’daki siyahları kaçırıp uzun yıllar çiflik lerinde, işyerlerinde “köle” olarak kullan dı. Amerikan özgürlük savaşında siyah gö nüllülerden oluşan birlikler İngilizlere karşı savaşan beyazlarla beraber oldu. Amerika bağımsızlığını kazandı ama İngiliz emper yalizminin hediyesi olan “beyaz ırk üstün lüğü” zihniyeti ay nı kaldı. “Kölelik” vahşetinin deva mını isteyen güney eyaletleri ile kaldı rılmasından yana kuzey arasında iç TEVFİK DALGIÇ savaş çıktı. Sava şı kuzeyliler kazan dı ve “kölelik” kaldırıldı. Ama “beyaz ırk üs tünlüğü” nefretten yana, ayrımcı zihniyet lerde yaşamaya devam etti. KKK dehşeti... Irkçı Ku Klux Klan (KKK) ilk defa “köleliğin devamı” için savaşan güney eyaletlerinde 1860’ların sonunda ortaya çıktı. Amaçları Cumhuriyetçi hükümeti yıkmak için siyahlara saldırıp terör yaratmaktı. Bu gizli örgüt değişik güney eyaletlerindeki şehirlerde ve kırsal kesimde korku salmaya ve terör estirmeye devam etti, federal güvenlik güçlerince bastırılan bu şer yuvaları giderek örgütsel güçlerini kaybetse de “beyaz ırk üstünlüğü zihniyeti” sürdü. KKK, 1915’te Georgia’da adeta hortladı.1920’lerin ortalarında orta batı ve batı eyaletlerine sıçradı. Bunun nedenlerinden biri, 1915’te D. W. Griffith’s’in “The Birth of a NationBir Milletin Doğumu” isimli sessiz filminin, KKK’nın kurulmasını bir anlamda mitolojik hale getirmesiydi. Filmden de etkilenen popülist nitelikli gizli protestan örgütler kuruldu. Ayrıca Katolik ve Musevi düşmanlığı da eklendi bu nefret söylemine. Irkçı örgüt, törenlerinde beyaz kıyafet kullanıyordu. KKK’nin üçüncü kez yeniden sahneye çıkması ise 1950’lerde oldu. Küçük gruplar halinde ve yerel etkinlik arayışındaydılar. Amaçları sivil haklar hareketine mani olmaktı. Adları cinayet, kaçırma, işkenceyle eşdeğerdi. Zaman içinde bu gruplar kimi eyalet yönetimleri tarafından nefret suç örgütleri olarak nitelendirirlerse de kimi kaynağa göre, 1996 yılında 6 bin kişinin bu tür yapılanmalara üye olduğu dikkat çekiyordu. KKK, her ne kadar artık etkinliğini kaybetse ve yasadışı hale gelmişse de ABD’de ne acı ki kafaca “beyaz ırk üstünlüğüne” inanan bir kesim halen mevcut. Ekonomik kökenleri ABD’nin nüfusu 330 milyon civarında, bunun yaklaşık yüzde 13’ünü siyah vatandaşlar oluşturuyor. Ülkede gelir dağılımının adaletsizliği öteden beri tartışmaların merkezinde. Özellikle AfroAmerikan, Latin kökenlilerin beyazlara göre pek çok imkâna erişiminde uçurum derin. Koronavirüs yüzünden artan işsizlik bu farkı daha da büyüttü. 2016 yılı istatistiklerine göre, ortalama bir beyaz ailenin yıllık geliri 171 bin dolar iken siyah ailelerde bunun onda biri kadar... Gelir dağılımında olduğu gibi derin ayrımcılık eğitim, sağlık, konutbarınma olanakları konularında da görünür halde. Her ne kadar her yıl üniversiteye giden siyah genç sayısı artsa da mezuniyet sonrasında iş bulma, düzenli gelir elde etme olanaklarında ciddi sorunlar var. Diğer yandan da ABD’de son dönemde ırkçılık karşıtı gruplar daha güçlü, özellikle AfroAmerikan toplumu daha birlik görüntüsünde. Obama’nın başkan seçilmesinden sonra siyahlar arasında ırkçılık karşıtlığı yüzde 81’i buldu aynı oran beyazlarda yüzde 52. Bu durum ırkçılık karşıtlığı konusunda ABD’deki acı bölünmeyi de yansıtıyor bir bakıma. ABD Başkanı Trump, neocon, evanjelist kanada yakın durarak dini hassasiyetleri, muhafazakâr cephenin desteğini kullanarak seçimi kazandı. Kasım seçimleri için geri sayım sürerken koronavirüs salgınıyla ekonomik krizle boğuşan Trump’ın, protestolara karşı federal ordu tehdidi ülkede tepkileri daha da alevlendirdi. Bir kilisenin önünde elinde İncil ile poz vermesi, Ortadoğu manzaraları gibi yorumlarıyla karşılandı. Kiliselerden emekli askerlere pek çok isimden dini siyasete alet ediyor tepkileri yükseldi. ABD’de bu son dalga protestolar belki bir süre sonra durulacak. Ama ülkedeki yakıcı ırkçılık, ayrımcılığın son bulacağını düşünmek zor... Hak, adalet çağrılarının yerine getirilmesi kadar ekonomik koşulların düzeltilmesi, gelir dengesinin sağlanması şart. Ama esas mesele kapitalizmin kalesi Amerika’da bunun nasıl yapılacağında. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle