19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 26 HAZİRAN 2020 CUMA EDİTÖR: İPEK ÖZBEY TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER TÜRKİYE’NİN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARI CUMHURİYET’E VERİLEN CEZALARI DEĞERLENDİRİYOR3 İki gözün sığdığı pencere Aynı karından doğmadık. Aynı toprakta büyümedik. Aynı okulda okumadık. Fakat aynı düşmana esir düştük. Göğün telle kapatıldığı bir duvar dibinden aynı gökyüzüne baktık. Ölüme de hürriyete de beraber yürüdük. Doğa, insana şanslıysa bir kardeş hediye ediyor. Ancak sonradan kardeş olmak için ateşle sınanmak gerekiyor. Dokuz yıl önce birlikte gözaltına alınmış, birlikte tutuklanmış, Metris’ten Silivri’ye beraber götürülmüştük. 19 ayın ardından tahliye haberini veren hâkim bile adımızı ayrı ayrı söylememiş, “Barışlar” diye okumuştu. Kaldığımız yerden bıraktığımız gibi devam ettik. Bugün mü, yarın mı diye bir başka esareti bekledik. İnsanlar ölümden korkuyordu, hastalıktan korkuyordu, yalnız kalmaktan korkuyordu. Biz korkmaktan korkuyorduk. Çünkü korku akla örülmüş bir duvardır, insanın harcını kendisinin kardığı iç hapishanesidir. Hepsini yenmek istiyorduk. 4 Mart günü beklediğimiz oldu. Önce beni aldılar. Bir gün sonra da onu getirdiler. Tek başımıza koydukları yetmedi. Bağırsak, birbirimizin sesini duymayalım diye aramıza boş koğuş bıraktılar. Biz çığlıkla birbirimize fısıltı olduk. Yayımladığımız MİT raporları Dokuz yıl önce birlikte kitap yazarken tutuklanmıştık. Çivi çiviyi söktü. İki ayrı koğuşta birbirimizi görmeden birlikte kitap yazdık. Hapisten çıktık. Bizi bilgisayarlarımızda bulduklarını söyledikleri “çok gizli” belgelerle suçluyorlardı. O belgeleri alıp üzerine ikinci bir kitap yazdık. MİT’in FETÖ üzerine yazdığı raporları, yaptığı çalışmaları, hükümet “rafa kaldırdık” diye övünürken birlikte anlattık. Kitap, yıllar sonra FETÖ hakkında yazılan iddianamelere kaynak oldu, savcılar dipnot verdi. Ne garip, devletin savcıları devletin birikimini devletten değil nasırlı parmaklardan çıkan kitaplardan öğreniyordu. Kurt kuzuyu yemeye karar verdi Bütün bunların ardından 4 aydır bizi içerde tutan o habere bir daha bakıyorum. Avukatımın “3 satırlık bir haberle insan tutuklanır mı” dediği, tutuklayan hakimin “ama etkisi büyük” diye yanıt verdiği günlerdir konuşulan habere. Her akşam televizyonlarda emekli askerlerin, çok derin stratejistlerin, “açıklıyorum” diye konuşmaya başlayan gazetecilerin söylediklerini dinledikten sonra, “sır” dedikleri MİT şehidinin cenazesinin haberine. Şehidin MİT’ten mensubu olduğu anlaşılmasın diye “Teşkilat Başkanı” pankartıyla gönderilen çelenge, koca fotoğraf makinesiyle yapılan “gizli çekim” dedikleri fotoğrafa, belediye başkanından milletvekiline koca ilçenin katıldığı “gözlerden uzak” diye tarif ettikleri törene, aynı zamanda kahvehane işleten muhtardan öğrenilen “devlet sırrı”na, 100 yaşındaki Millet Meclisi’nde kameralar önünde açıklandığı halde “kimsenin bilmediği bilgi”ye, MİT mensubu olduğu anlaşılmayınca savcılığa “bunlar MİT mensubu” diye yazı yazan “istihbarat kurumu”na… Kurt kuzuyu yemeğe karar verdiyse en açık sözler giz olur, en edepli laflar küfür sayılır. Şimdi kalanlar kurdun elinde. Herkesin bildiği hikâye Ben açılan demir kapıdan geçip duvarsız bir hapishaneye yürüyorum. Garip ama insanların koşarak yürüdüğü bu yolda ben adımlarımı küçültüyorum. Her demir kapının üzerine iki gözün sığacağı pencereler var. Onlar gardiyanlar içeri baksın diye yapılmış. Tahliye günlerinde ise mahpuslar dışarı bakıyor. Her birinde bir başka hayatın dünyaya açılan kapılarını görüyorum. Önceki akşam karar açıklanmadan önce beklediğimiz adliye hücresinde Barış Pehlivan bana “düşündüm, bunca yıl cefa çektik, hiç sefa sürmemişiz” dedi. Sanki kararı önceden biliyormuş gibi, dönüşte moral versin diye dört aydır yemediği çikolatayı, şekeri hazırlamıştı. O akşam karar açıklanmadan önce Murat Ağırel bana “çıkarsan Ali Derya ile Ada’yı oynamaya götürürsün” dedi. Sanki birimizin çocuğunun babasını beklemeye devam edeceğini önceden biliyordu. Hapishanenin nasıl bir yer olduğunu tutuklanmayı beklerken bizim anlattığımız Hülya Kılınç bile her şeyin farkındaydı. Herkesin her şeyi bildiği bu hikâyede ben yalnız istikbaldeki ışığı görüyorum. Bir ülke yalnız sınır boylarında, duman çıkan bacalarda, çocuk seslerinin duyulduğu okullarda yaşamaz. Bir memleket dikene, ateşe ve demire çıplak elle dokunan aydınlarıyla da yaşar. Yalnız bir ömrümüz var ama daha çok hayat yaşayacağız. Demokratik toplumun ilerlemesine engel KORKUT KANADOĞLU Anayasa HUKUKU PROFESÖRÜ Herhangi bir gazete ile ilgili olarak belirli bir süreyle reklamların ve resmi ilanların kesilmesine karar verilmesi ile ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müda halede bulunulduğu açıktır. Bu müdahale, anayasanın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe anayasanın 26. maddesini ihlal edecektir. Basın İlan Kurumu’nun ilan ve reklam kesme kararlarının anayasallığı... 1Basın yoluyla düşünce açıklama olanağının sağlanması ve böylece halkın bilgilendirme hakkının gerçekleştirilmesi, demokratik sistemin özgür ve çoğulcu niteliklerini sağlayacak önemli bir süreçtir. Bu nedenle bu sürecin amacına uygun bir basın düzeninin oluşturulması gerekir. Ancak idareye tanınan orantısız yüksek para cezası verilmesini öngörenanayasaya aykırı yetkiler, gazetecilerin ya da editörlerinin otosansür uygulamalarına bile neden olabilmektedir. 2Basın İlan Kurumu (BİK) 195 sayılı kanun ile kurulmuş, kamu tüzel kişiliğini haiz bir idaredir. 195 sayılı kanunun 49. maddesine göre; “Kurum genel kurulunun bu kanunda yazılı hususlarda ittihaz edeceği kararları ile yükletilen ödevlere yahut da basın ahlak esaslarına, riayet etmeyen gazete ve dergiler hakkında, kurum tarafından o gazete veya dergiye verilecek ilan ve reklamlar, kesinleşen yönetim kurulu kararına dayanılarak, kurum genel müdürlüğünce, iki ayı geçmeyecek bir süre ile kesilir. Ayrıca, bu kanunla temin edilen menfaatlardan da aynı şekilde faydalandırılmaz.” BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALE Kanunun 49. maddesinde göndermede bulunulan BİK’in Basın Ahlak Esasları Hakkında 129 sayılı Genel Kurul kararında tam 18 bent halinde yayın yasakları sayılmaktadır. Bu yasaklar arasında, inkılap kanunlarına, ahlaka, hukuka aykırılık, suçla mücadeleyi engelleme, kadınların eşit haklardan yararlanmalarını engellemeye özendirme, gazete fiilli satış miktarlarını yanıltma, din istismarı, başlıkta haber içeriğini çarpıtma, ilan niteliğindeki haberin bu özelliğini belirtmeme, yanıltıcı bilgi verme gibi basın özgürlüğünü sınırlandıran çok sayıda müdahale yer almaktadır. Bu yasakların birçoğu, belirli ve somut olmadığı gibi basın özgürlüğünün sınırlandırılması bakımından anayasanın öngördüğü sınırlama nedenleriyle de örtüşmemektedir (Anayasa md. 26/2). Herhangi bir gazete ile ilgili olarak belirli bir süreyle reklamların ve resmi ilanların kesilmesine karar verilmesi ile ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunulduğu açıktır. Bu müdahale, anayasanın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe anayasanın 26. maddesini ihlal edecektir. Buna göre sınırlama kanun tarafından öngörülmeli, anayasanın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı nedenlerden bir veya daha fazlasına dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmamalıdır. Anayasa Mahkemesi’ne göre 195 sayılı kanunun 49. maddesi, kanunla sınırlama ölçütünü karşılamaktadır. Ancak mahkeme, bu gö rüşünü dayandırdığı hiçbir ge BÜYÜK BİR ÇELİŞKİ rekçeye kararında yer vermemiş Anayasa Mahkemesi bu atıfla bü tir (Uğurlu Gazetecilik Basın Ya yük bir çelişkiye düşmektedir. Atıf yın Matbaacılık Rek yapılan kararda lamcılık Ltd. Şti. anayasallığı tar Başvurusu, No. tışılmış olan dü 2016/5653, prg. 34). Bireysel başvuru üzerine verdiği bu kararının ilerleyen bölümün Kanunda yer alan düzenlemelerin, Anayasa Mahkemesi’nin zenleme, 195 sayılı Kanun’un 32. ve 34. maddeleridir. Bu maddelerde, basın özgürlüğü sı de (prg. 46), sınır kendisinin de kabul nırlanmamakta, ak lamanın demokratik toplum gereklerine uygunluğunu incelerken, daha önceki bir kararı etmiş olduğu gibi basın özgürlüğüne müdahalede bulunan ve bu sınırlamaların neler sine resmi ilan yayımlama hakkının süreli yayınlara verilmesinin esas ve usullerini na atıfla; “BİK’e ve olduğunu belirleme belirleme konusun rilen resmi ilanlar ve reklamlarla ilgili olarak yetkilerin gazetelerin niteliğinin artırılma konusunda tümüyle BİK’in Basın Ahlak Esasları Hakkında 129 sayılı Genel Kurul da, genel çerçeve ve esasları belirtilmek suretiyle BİK Genel Kurulu’na yetki verilmekte sı ve sırf resmi ilan kararına göndermede dir. Kanun’da yer alabilmek için ga bulunan aynı kanunun alan bu düzenle zete çıkarılmasının önlenmesi amacını taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu iti 49. maddesiyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. melerin, Anayasa Mahkemesi’nin kendisinin de kabul etmiş olduğu barla anayasanın gibi basın özgür 29. maddesindeki lüğüne müdahale düzenlemede; ga de (sınırlama) bu zetelerin yayın yapmasını zorlaş lunan ve bu sınırlamala tıran ekonomik koşulların konul rın neler olduğunu belirleme konu ması da yasaklanmıştır. Bu bakım sunda tümüyle BİK’in Basın Ahlak dan BİK’e verilen yetkilerle gazete Esasları Hakkında 129 sayılı Genel lerin niteliklerini artırma amacıyla Kurul kararına göndermede bulu yayınlarda sürekliliği ve güvenilir nan aynı kanunun 49. maddesiyle liği hedefleyen ölçütler getirilmesi hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. durumunun yayın kuruluşlarının düşünce ve kanaatlerini serbest KANUN DEĞİL çe yayımlaması özgürlüklerini engelleyici koşulları içermediği açıktır” demektedir (AYM, E.2010/78, K.2011/177, 29/12/2011). SİYASAL GÜÇ 3İdarenin bu şekilde suçu ve cezayı belirleme yetkisine sahip olması, suçun ve cezanın, ka nuna göre değil, siyasal gücün kararına göre belirlenmesi anlamına gelecektir. Oysaki temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının ancak kanunla yapılabilmesini öngören anayasanın 13. maddesi sadece şekli anlamda bir kanunun varlığı ile yetinmemekte; temel hak ve özgürlüklere müdahale eden kanunun bu yetkiyi açıkça vermesi ve öngörülebilir olmasını da aramaktadır. İdarenin uyguladığı bu yaptırımlar, basının idare karşısındaki borç ve yükümlülüklerini yerine getirmelerini hatırlatmayı ve böylece idari düzeni sağlamayı hedeflememektedir; idari faaliyetlerin ifasına ilişkin de değildir. Aksine basın özgürlüğünün kullanımını idarenin aldığı belirsiz ve öngörülebilir olmayan kararlarla sınırlandırmaktadır. İlan ve reklam yasakları, böylelikle ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünü sınırlandırarak demokratik toplumun ilerlemesini ve bireylerin gelişmesini engellemektedir. Bu sınırlamalar aynı zamanda haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal ve mali koşul niteliğine dönüşmektedir. 195 sayılı kanunun 49. maddesi bu açıdan anayasanın 29. maddesine de aykırıdır. Zira bu belirsiz yasaklar üzerinden BİK Yönetim Kurulu, süreli yayınların devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin araç ve imkânlarından eşitlik esasına göre yararlanmalarını önleyebilecektir. YARIN: TURGUT KAZAN ESKİ İSTANBUL BAROSU BAŞKANI Gazetemizi hedef gösteren Dağıstanlı’ya dava 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası istendi ZEHRA ÖZDİLEK Akit TV sunucusu Fatin Dağıstanlı, “Manşetlerin Dili” adlı programda “Şeriat Çalıştayı” başlıklı manşet haberimiz nedeniyle gazetemiz yazarı Işık Kansu’yu hedef göstermişti. Haberi okumadığını belirten Dağıstanlı, başlıktan yola çıkarak “Hadi gidelim. Hep birlikte toplanıp Cumhuriyet gazetesi önüne bir el bombası atalım” demişti. Akit TV’de gazete haberlerinin yorumlandığı programa Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu da katılmıştı. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Cumhuriyet Vakfı, Yenigün Haber Ajansı ve gazetemiz yazarı Işık Kansu suçtan zarar gören olarak yer aldı. Etkili bir şiddet çağrısı İddianamede ifadesine yer verilen Dağıstanlı, sözlerinin yanlış lanse edildiğini, şiddeti tavsiye eden, çağrıştıran ifadeler içermediğini belirtti. Ancak iddianamede, Dağıstanlı’nın sözlerinde özle biçim arasındaki dengenin korunmadığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi: “Sözlerin suç işlemeye tahrik etme suçunun unsuru olan etkili bir şiddet çağrısı olarak anlaşılabileceği, şüphelinin suç işleme kastı olmadığına dair savunmaları doğrultusunda suç işleme kastının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun mahkemenizce takdir edilmesi gerektiği, şüpheli hakkında atılı suçtan kamu davası açmaya yeter delil ve şüphe oluştuğu anlaşılmaktır.” Dağıstanlı hakkında 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası istendi. Suç, basın ve yayın yoluyla işlendiği için verilen ceza yarı oranında artırılabilecek. Bursa Baro Baş kanlığı da dosyada şikayetçi olarak yer aldı. İlk duruşma Küçükçekmece 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 14 Ocak 2021’de görülecek. İtiraz edilecek Programa katılan Ali İhsan Karahasanoğlu hakkında ise “suç işlemeye alenen tahrik etme”, “tehdit, halkı kin ve düşmanlığa alanen tahrik etme” suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. Gazetemiz avukatları, Karahasanoğlu hakkında verilen takipsizlik kararına itiraz edecek. l İSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle