23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 21 HAZİRAN 2020 PAZAR gorus@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN OLAYLAR VE GÖRÜŞLER CUMHURIYET GAZETESI VE BAŞYAZI Cumhuriyet’in diğer gazetelerden bir farkı da Cumhuriyet aydınlanmasının feneri, fikir ve misyon gazetesi olmasıdır. Bu misyonu omuzlarına Cumhuriyet devrimleri yüklemiştir. OSMAN SELİM KOCAHANOĞLU ARAŞTIRMACI YAZAR Perşembe günü (18.06.2020) Cumhuriyet gazetesindeki başyazıyı okudum. Oxford Üniversitesi’ne bağlı Reuters Gazetecilik Enstitüsü 2020 Dijital Haber Raporu’nda Türkiye’de en güvenilir gazetenin Cumhuriyet olduğunu açıklamış. Bu saptama bir gazete için elbet gurur verici bir saptamaydı. Ancak yeterli de sayılmazdı, çünkü Cumhuriyet aynı zamanda Türk basınının 96 yıllık bir çınarıydı. Bu da yetmez, isim babası da Mustafa Kemal idi. O günlerden beri bir sürü badire atlatarak günümüze gelmiş, şimdi de Dr. Alev Coşkun ve Cumhuriyet Vakfı tarafından yönetiliyordu. Yani diğerleri gibi besleme patron gazetesi değildir. Cumhuriyet’in diğer gazetelerden bir farkı da Cumhuriyet aydınlanmasının feneri, fikir ve misyon gazetesi olmasıdır. Bu misyonu omuzlarına Cumhuriyet devrimleri yüklemiştir. O halde gazete ve kurucusu, kısa bir gezintiyi hak etmektedir. Kurucusu Yunus Nadi (18801945) Galatasaray ve Hukuk Mektebi’nde okurken gazeteciliğe başlamış, 1912 ve 1914’te iki dönem Meclisi Mebusan’a Aydın mebusu seçilmiştir. Mondros Mütarekesi’nin ardından Yenigün gazetesini çıkarır (2 Eylül 1918). Son Osmanlı Meclisi’nde de (1919) İzmir mebusuydu. 16 Mart 1920’deki Meclis baskınında gazetesi Yenigün de kapatılmıştı. Yunus Nadi, Malta sürgününe uğramadı ama İstanbul’da da hayat kalmamıştı. Mustafa Kemal’in yanında savaşmak için Ankara yolunu tutarak Keçiören karargâhına yerleşti. Halide Edip ile basın danışmanı olacaklardı. ‘Sivas kuzuları, Ankara keçileri’ Refik Halit Karay, Ankara’da toplananları “Sivas kuzuları, Ankara keçileri” diye küçümsüyordu. Yunus Nadi, Yenigün gazetesini Ankara’ya taşıyarak (10 Ağustos 1920) Milli Mücadele’nin hem kalemşoru hem ruhu olacaktır. 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılıp Abdülmecit Halife seçilince muhalifler onun Ankara’ya getirilip devlet başkanı gibi biat edilmesini istiyordu. Mustafa Kemal Şeriye Komisyonu’nda ihtilalci tavrını koymuştu: “Hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. (...) Mevzubahis olan, millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehal olacaktır. Burada içtima edenler Meclis ve herkes meseleyi böyle görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dai Yunus Nadi, gazeteye adını veren Atatürk ile bir etkinlikte. resinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.” Yunus Nadi’nin Cumhuriyet havariliği de işte bu günlerde kabardı. 26 Kasım 1922 tarihli Yenigün’de “Yeni Bir Cidal Devri” yazısıyla saltanatçıları “beş on kılıç artığı ve köhne saltanatın bakıyyetüssüyut” sayıyordu : “...Türk milleti, kendi istiklalini kurtarmaya çalışırken düşmanların en alçağı halife ve sultan onlarla birleşti. Hal böyleyken sultan ve padişah isteyen sefil ruhlar bulunacağını farz ettiren bazı emareler var. Biz biliriz ki onlar kendi kanlarında boğulacaktır...” Devrimin Robespierre’i gibi 30 Ekim 1922, oturumunda yenilikçilerle saltanatçılar berabere kalmıştı, Yunus Nadi de Fransız İhtilali’nin Danton ve Robespierre’ine benziyor “fikirler uğruna kesilmiş kafaların isterseniz istatistiğini verebilirim” diyordu. Yenigün gazetesini paçavraya benzeten Bitlis Mebusu Yusuf Ziya’ya karşı da şöyle sesleniyordu: “ ...Şer’ ile davamız vardır demek, şeriat isteriz demektir. Artık şer’ ile davamız yoktur. Ba’dema şeriatımız mahfuz, milli hayatımız ise mukaddestir...” Lozan’da Lord Curzon, İsmet Paşa’ya “Sizin rejiminizin adı nedir, başkentiniz neresidir?” diyor, o da susmak zorunda kalıyordu. Bunun cevabı üç ay sonra verilecek, başkentimiz Ankara, rejimin adı Cumhuriyet olacaktır... 13 Ekim’de Ankara başkent olmuştu ama devletin adı ne olacaktı. Devleti Osmaniye mi olacak, başka isim mi? O günlerde Wiener Neue Freie Presse gazetesi muhabiri Jozef Hans Lazar, Mustafa Kemal’in ziyaretçisiydi. İlk Cumhuriyet kelimesini ona verdiği demeçte kullandı. (27 Eylül 1923) Diğer ziyaretçisi Amerikalı Isaac F. Marcosson’dur. O da Gazi’yi “Kan ve demirden yapılmış yenilmez biri, Doğunun Bismark’ı, yüz hatlarıyla demir maskeli yenilmez birine” benzetiyordu. (20 Ekim 1923) Arnold Tonybee ise ilk defa karşılaştığı Sarışın Paşa’yı şöyle “monadik beyinli birine” benzetiyordu. Türk insanının impara torluktan vazgeçip tüm enerjilerini, kenara bıraktıkları bahçelerine yöneltmesi gerektiğini fark etmişti...” ‘Yaşasın Cumhuriyet!’ 1923 Ekim sonunda Ankara doğum sancısı çekiyordu. Doğum normal mi arızalı mı olacak, doğan çocuğun adı ne olacaktı? Mustafa Kemal 28 Ekim akşamı Çankaya’da noktayı koymuş, yarın Cumhuriyet ilan edilecekti. Yunus Nadi Anayasa Komisyonu başkanıydı. Konu Meclis’e gelmişti. Bir çevirme taktiği ile baskına uğrayan hilafetçiler Trikupis gibi Mustafa Kemal’e teslim olmuşlardı. Komisyon başkanı Yunus Nadi şunları söyledi: “.. Teşkilatı Esasiye Kanunu hâkimiyeti bilakaydu şart millete vermiştir. Bunun adı Cumhuriyettir. Hükümet şekli Cumhuriyet olunca, TBMM reisi de reisicumhur olacaktır....” Abdurrahman Şeref Bey de heyecanlıydı: “...Arkadaşlar, hükümet şekillerini saymaya hacet yoktur. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Kime sorarsanız sorunuz, bu Cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Bu ad bazılarının hoşuna gelmezmiş, varsın gelmesin...” Mehmet Emin Yurdakul herkesten heyecanlıydı: “Şu aziz saatte ben Cumhuriyet’in ruhu önünde tazimen kıyam ederek üç kere Yaşasın Cumhuriyet diye taziz edilmesini temenni eylerim” dedi. Üç kez “Yaşasın Cumhuriyet” diye bağırıldı. Cumhuriyetin nabzı Ankara’da, teokrasinin kalbi İstanbul’da atıyordu. Uluslararası sermaye orada, ilim irfan orada, matbuat orada, para pul şan şöhret orada, Bizans entrikası da oradaydı. Velid Ebüzziya, Cumhuriyete karşı çıkıyordu: “... Beyler böyle mühim bir kararı bu Meclis’in almaya hakkı yoktur, üç beş şakşakçı, iki fırıldakçı, bir tane hilekâr Ankara’da toplanıp Meclis’i kandırmışlardı...” Hüseyin Cahit Tanin de kükrüyordu: “Bir idareye Cumhuriyet demekle işler çözülmez, Latin Amerika diktatörlükleri de cumhuriyettir... Cumhuriyet alkışla yaşayamaz, o bir tılsım değildir...” Bu gerici söylemler Yunus Nadi’nin salvolarıyla karşılandı. Hüseyin Cahit’i “kapkara irtica hezeyanından gelen ve Derviş Vahdeti ruhunu hortlatan adam” diyerek taşı gediğine şöyle koyuyordu: “... Sözümüz Hüseyin Cahit Bey’in hoşuna gitmemişse geri alacak lafımız yoktur. Vahdeddin de onlara mübarek olsun!” Yunus Nadi, Ankara’da çıkardığı Yenigün gazetesini tekrar İstanbul’a taşıdı. (7 Mayıs 1924) Gazetenin adını Mustafa Kemal Cumhuriyet koymuştu. Yunus Nadi artık kavgasını Cumhuriyet’le sürdürecekti... Aradan 96 yıl geçti. İşte böylesi kavgaların içinden gelen Yunus Nadi, işte çeşitli hengâmelerden geçerek günümüze gelen Cumhuriyet gazetesi... İnce bir ironi Tekrar dünkü başyazıya dönersek bu başyazıda kendi tarihsel misyonuyla gurur duyuluyordu, ama satır aralarında ince bir ironi de seziliyordu.... Son aylarda İslamcı iktidarın hedef tahtasındaydı. İktidarı eleştiren en ciddi yazı ve haberler yalnız onda yer alıyordu. Yazarları ve eleştirileri ekran yalakalarından daha seviyeli ve gerçekçiydi... Yönetim ve demokrasi bilincini medrese öğretisinden alanlar, gazetenin duruşundan rahatsızlardı. Sesini kısmak için ilanını kesmek dahil baskının her türlüsü uygulanıyordu. Medrese öğretisinde düşünce özgürlüğü sadece kendine biat edenler içindi. Güvenilir duruşuyla Cumhuriyet, Atatürk devrimleri ve çağdaş demokrasi yolunda yayınını sürdürmeye inatla devam etmelidir. En büyük destekçisi bilinçli okurlarıdır. Cumhuriyet okuyanlar bilir ki Osmanlı sarayının kapısından nasıl doğruluk ve adalet hiç girmemişse, külliye sarayının kapısı da bu değerlere kapalıdır. Buna bir de liyakatsizlik eklenmiştir. İleriyi geride arayan zihin ve politika anlayışları, uygarlığın yönünü değiştirmeye yetmeyecek, haçlı kininin hesabını tarih mutlaka soracaktır. DÜZELTME VE ÖZÜR Gazetemizin dünkü ikinci sayfasında, Muazzez İlmiye Çığ’ın, “Atatürk’ün yolundan gitmemizi temenni ediyorum” cümlesinde dizgi hatasından ötürü yazım yanlışı yapılmıştır. Sayın Çığ ve okurlarımızdan özür diliyoruz. Adalet ve demokrasi sorunları Şu anda Türkiye’nin, ekonomik, siyasal, toplumsal, kısacası iç ve dış bütün sorunlarının temelinde iki konu yatıyor: Adalet ve Demokrasi. Adalet olmadan devlet olmaz... Adalet olmadan demokrasi olmaz... Adalet, devlet ve demokrasi olmadan sorunlar çözülmez! HHH Son günlerde Adalet ve Demokrasi konularında neler oluyor? 1) Üç yıl önceki CHP’nin “Adalet Yürüyüşü”nü anımsatan bir biçimde HDP, Hakkâri’den ve Edirne’den Ankara’ya “Darbelere Karşı Demokrasi Yürüyüşü” başlattı. Çeşitli illerde valiler koronavirüs salgını gerekçesiyle gösteri ve yürüyüşleri yasakladı. HDP’lilerle güvenlik güçleri arasında çeşitli illerde sorunlar yaşandı. 2) Barolar, barolar ve avukatlar hakkında yapılmak istenen yasa değişikliklerine karşı, her ilden Ankara’ya doğru “Savunma Hakkı Yürüyüşü” başlattı. 3) Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Birinci Dairesi, yargıya ilişkin 4 bin 628 kişilik yaz kararnamesini yayımladı. Bu konuda medyada yayımlanan, aleniyet kazanan ve tekzip edilmeyen şu haberler dikkati çekti: Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün isim vermeden daha önce işaret ettiği yargıdaki “İstanbul Grubu” dağıtılamadı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Man Adası açıklamaları nedeniyle Tayyip Erdoğan’a 679 bin liralık tazminat ödemesine ilişkin kararları bozan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi Başkanı görevden alındı. Adana’da Suriyeli bir kişiyi öldüren, polisi tutuklatan ve polise kasten öldürmeden dava açan savcı, Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na atandı. Yargıçlar Sendikası Genel Başkanı Yardımcısı İstanbul Anadolu Hâkimliği’nden Van Hâkimliği’ne sürüldü. Yargıçlar Sendikası üyesi Gebze Hâkimi, isteği dışında Aksaray’a gönderildi. 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasına takipsizlik kararı vererek, dosyayı kapatan İstanbul Savcısı, İzmir Cumhuriyet Baş savcısı Vekilliği’ne atandı. Deniz Feneri yolsuzluğunu soruştururken görevden alınan Ankara Cumhuriyet Savcısı, Ankara Bölge İdare Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı oldu. FETÖ döneminde açılan 28 Şubat davasında tutuklu olan emekli askerleri tahliye eden Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Tenzili Rütbe ile Yargıtay Savcılığı’na gönderildi. Yargıçlar Sendikası’nın yaptığı açıklamada, sendika Genel Sekreteri’nin Van’a sürgün edildiği hatırlatıldı. 4) Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK), MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye hakaret yargılamasında beraat kararı veren mahkeme ve istinaf hâkimleri hakkında soruşturma başlattı. 5) Anayasa Mahkemesi (AYM), eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı davada tutukluluk süresinin azami süreyi aşması ve tutukluluk incelemesinin yapılmamasıyla ilgili başvurusunda oybirliğiyle hak ihlali kararı verdi. Mahkeme, 50 bin TL manevi tazminata da hükmetti. Ama aynen Osman Kavala gibi, başka davadan tutuklanmış olan Demirtaş salıverilmeyecek. 6) Yine Anayasa Mahkemesi eski CHP Milletvekili Eren Erdem’in tutuklanması ile ilgili olarak da “tutuklamanın hukuki olmadığına” ve “Erdem’in kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine” karar verdi. AYM, ayrıca Erdem’e 30 bin TL tazminat ödenmesine hükmetti. Erdem, tazminatını şiddet mağduru kadınlara bağışlayacağını bildirdi. 7) Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bir SOL Parti üyesi hakkında, sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta yaptığı paylaşımlar üzerinden “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla hazırlanan iddianamede, 1972 yılında öldürülen Mahir Çayan’ın, 2012 yılında kurulan YPG’ye üye olduğu savunuldu HHH Evet, ne demiştik: Hiçbir kişinin ya da kurumun kendisine yaptığı kötülüğü, hiçbir düşmanı yapamaz! YAŞASIN BAĞIMSIZ ADALET... YAŞASIN HUKUK DEVLETİ! 15 HAZIRAN 19 HAZİRAN Bankalara el esne Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Spor Bakan Yardımcısı Hamza Yerlikaya VakıfBank’ta yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak görevlendirildi. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in ise Halkbank yönetimine girdi. İki isim de yeni görevleriyle birlikte 3 farklı yerde görevlendirilmiş oldu. Karşıdevrim harekâtı Cumhuriyet tarihinin ilk Milli Eğitim bakanlarından Mustafa Necati’nin adını taşıyan tarihi kültür evine, şeriat çağrıları yapan yazar Nuri Pakdil’in adı verildi. Kritik ziyaret Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve MİT Başkanı Hakan Fidan’ın da içinde bulunduğu heyet Libya’ya sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi ve Libya Ulusal Uzlaşı Hükümeti (UUH) Başbakanı Fayez Sarraj ile görüştü. Gazilere darp 15 Temmuz sonrasında verilen sözlerin tutulmadığı ve toplanan yardımların dağıtılmadığı gerekçesiyle eyleme başlayan 15 Temmuz gazilerine polis, AKP Genel Merkezi önünde müdahale etti. İşçi istemedi Hükümetin kıdem tazminatını fona dönüştürüp “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi”nin (TES) parçası yapma girişimi ile ilgili işçi ve işveren tarafı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Görüşmeye DİSK çağrılmadı, işçi kıdemde değişiklik istemedi. Demirtaş’a ihlal kararı Anayasa Mahkemesi, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yargılandığı ana davadaki tutukluluğunun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriye ti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Şentop yeniden aday TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un TBMM Başkanlığı için adaylığı resmen açıklandı. Çin’de ikinci dalga Yeni tip koronavirüs salgını (Covid19) nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı dünya genelinde 457 bin 357’ye yükseldi. Küresel çapta vaka sayısı 8 milyon 623 bini bulurken 4.5 milyonu aşkın hasta ise iyileşti. Virüsün ilk olarak ortaya çıktığı Çin’de mart ayında sıfırlanan vakaların başkent Pekin’de yeniden görülmeye başlaması, ikinci dalga endişesi yarattı. HindistanÇin gerilimi Çin ile Hindistan arasında tartışmalı Keşmir bölgesinde yaşanan sınır anlaşmazlığı çatışmaya dönüştü. Salı günü Hindistan’ın Ladakh bölgesinde, Hint ve Çin askerleri arasında çıkan çatışmada 20 Hint askeri yaşamını yitirdi. Fransa ile gerilim Akdeniz’de Fransız ve Türk donanmalarına ait iki geminin karşı karşıya gelmesi, iki ülke arasındaki gerilimin yeniden artmasına neden oldu. NATO Savunma Bakanları zirvesi öncesi, Fransa Savunma Bakanlığı, Türkiye’yi Akdeniz’de Fransa’ya karşı “son derece saldırgan bir hamle” yapmakla suçladı. Bakanlık, Türk donanmasına ait bir fırkateyninin, Akdeniz’de NATO misyonuna katılan Fransız fırkateynine yönelik “aşırı derecede saldırgan” hamlesini kınadıklarını belirterek Türkiye’nin bu tutumunu NATO toplantısında gündeme getireceklerini kaydetti. NATO, Ankara’nın reddettiği söz konusu iddiaları araştıracağını duyurdu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle