19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 2 HAZİRAN 2020 SALI [email protected] EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ÖLÜMÜNÜN 50. YILINDA İŞÇİ SINIFININ ÖLÜMSÜZ YAZARI ORHAN KEMAL “Amele muhitini vermekte rekor bence hâlâ yazıları henüz intişar etmeyen Raşit Kemali’nindir.” Nâzım Hikmet, 1941 (Kemal Tahir’e yazdığı mektuptan) OKAN TOYGAR YAZAR 2Haziran 1970’te, Sofya’da yaşama veda eden Orhan Kemal’in cenazesi 6 Haziran’da İstanbul’a getirilir. Yazarın çocukları ve arkadaşları bir vedalaşma şansı dahi bulamadıkları için oldukça üzgündürler. O akşam, Mahmut Makal, Behzat Ay ve Öncü Kitabevi’nin sahibi Zeki Öztürk’ün de aralarında bulunduğu bir grup arkadaşı toplanarak Orhan Kemal’in komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandığı Cibali’deki köfteciye giderler. Orhan Kemal ile birlikte tutuklanmış olan lokantanın sahibi Mustafa Kutlu da oradadır. Onlara, nasıl yalan yanlış ifadelerle Sultanahmet Cezaevi’ne konulduklarını anlatır. Gece boyunca Orhan Kemal’i konuştuktan sonra ertesi gün Şişli Camii’nde buluşmak üzere ayrılırlar. (1) Kimler yoktu ki... 7 Haziran 1970 Pazar günü binlerce insan hüzün içinde yolcu eder Orhan Kemal’i. Törene katılanlar, yakıcı güneşe aldırmaksızın, sol kolları havada ve her yüz metrede bir saygı duruşunda bulunarak Mecidiyeköy’den Zincirlikuyu’ya kadar yürürler. Kortejin geçtiği yol boyunca İstanbullular evlerinin balkon ve pencerelerinden saygı duruşuna eşlik ederler. (2) Yaşamını halkının mutluluğu için yazmakla geçirmiş bir yazar son yolculuğuna uğurlanmakta ve ekmek kavgasını anlattığı yoksul emekçiler onun ardından ağlamaktadırlar. Belki de onlarca Sarı Memet, Çocuk Sami, Cemile, Kürt Zeynel, İzzet Usta vardı aralarında. Tabutuna omuz vermişti belki de Kardeş Payı’ndaki Siverekli, Arkadaş Islıkları’ndaki İlyas ve Bereketli Topraklar’ın Pehlivan Ali’si. Orhan Kemal, alın teriyle geçimini sağlayan bu işçilerin dertlerini dert edinmiş, maruz kaldıkları haksızlıkları yazmış, yazmakla kalmamış, sermaye sahipleri ve toprak ağaları karşısında işçi sınıfının bir bütün halinde mücadele etmesi gerektiğini de söylemişti. Kapitalizm karşısındaki tek seçeneğin sömürünün olmadığı, eşitlikçi bir düzen olduğunu vurgulayan eserleri, sadece yazıldıkları dönem için değil, günümüz için de bir rehber niteliğindedir. Dokuma fabrikasındaki işçilerin mücadelesinin anlatıldığı “Grev” isimli öyküsü bunlardan sadece bir tanesidir. Öyküde, günde on iki saat çalışmaya zorlanan işçiler, iş kanunu hükümlerinin yerine getirilmesini isterler ve sekiz saatlik işgünü için direnişe geçerler. Arkadaşlarını bilinçlendiren Sarı Memet’tir. Fabrikanın sahibi ve onun oğlu (küçük ağa) bu durumdan memnun değildir. Küçük ağa, Sarı Memet’e “Ben senin büyüğünüm, ekmek veriyorum sana” dediğinde haklarını ve gücünü bilen Sarı Memet, “Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!” der. Sarı Memet kanunen çalışma süresinin sekiz saate indirilmesi gerektiğini tekrarladığında küçük ağa, “O sizin bileceğiniz iş değil, fabrikanın menfaatı nasıl icap ettirirse” der ve fabrika sahibinin de kışkırtmasıyla Sarı Memet ve iki arkadaşını polis, alıkoyar. Sınıf bilincine katkısı 1947 yılında yazılan bu öyküdeki adaletsizliğin ve sömürünün sayısız örneklerini görürüz Orhan Kemal’in eserlerinde. “Uyku”, “Dert Dinleme Günü” ve “Kardeş Payı” isimli diğer öyküleri ve “Cemile”, “Avare Yıllar” ve “Arkadaş Islıkları” isimli romanları bunlardan bazılarıdır. İşçi kanunen hakkı olanı alamaz. Sahipsizdir. Hukuksuz uygulamaya tepki gösterdiğinde ise ya işinden olur ya da Sarı Memet gibi gözaltına alınır. İşçilerin, kapitalizmin bir aracı haline gelen hukuk sisteminden adaleti sağlama gibi bir beklentisi kalmamıştır. “Grev” öyküsünün yazılmasından 73 yıl sonraya, yani günümüze geldiğimizde hiçbir şeyin değişmediğini görüyoruz. İşçilerin önemli bir kısmı işten çıkarılma, ücretsiz izne zorlanma, maaş kesintisi gibi baskılarla mücadele etmeye çalışırken, bir kısmı da önlem almaksızın ofislerde, fabrikalarda, marketlerde, yollarda hastalanmak pahasına çalışmak zorunda kalıyor. “Ben işçiyim, çalışmasam ekmek yok. Beni bu virüs öldürmez, senin düzenin öldürür" dediği için gözaltına alınan TIR şoförü Malik Yılmaz’ın “Grev” öyküsündeki Sarı Memet ile benzerliğini Orhan Kemal’in birçok eserinde bulabiliriz. Çünkü günlük kavgasını anlattığı yoksul emekçiler hâlâ yaşamakta ve ne yazık ki 1950’li yıllarda değindiği sınıfsal sorunlar hâlâ geçerliliğini korumaktadır. İstediği gibi oldu Orhan Kemal, Fikret Otyam’a yazdığı mektupta, “İnsan dediğin cart diye ölmeli, her şey birdenbire olmalı be Fikret... Böyle ölmek isterim... Kimseye muhtaç olmadan...” demişti. İstediği gibi de oldu. Ondan geriye namusluca yaşanmış bir hayat ve tamamı işçilerin, köylülerin, şehirli yoksulların, sömürülen emekçinin yaşam mücadelelerinin anlatıldığı 59 eser kaldı. Ölümünden bir gün önce kaleme aldığı vasiyet niteliğindeki son yazısında, “Eşe dosta selam, inandığım doğruların adamı oldum. Böyle yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım. Kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir...” demişti. Orhan Kemal, gerçekten de çektiği onca sıkıntıya rağmen hiç boyun eğmeden, eğilip bükülmeden, kahramanca yaşayıp göçtü bu dünyadan. Aslında göçüp giden Orhan Kemal değil, Mehmet Raşit Öğütçü idi. Orhan Kemal eserleriyle halkın yüreğinde ve bilincinde yüzyıllar boyunca yaşamaya devam edecek. (1) Behzat Ay. Orhan da geçti bu dünyadan. Yelken düşünsanat dergisi, TemmuzAğustos 1970. (2) Cumhuriyet gazetesi, 8 Haziran 1970. ‘Yeni normal’ ve zekâ Bütün medya, ekonomik yaşamın “Normale döndüğünü” belirtiyor. Ama aslında artık bildiğimiz eski “Normal” yok; “Yeni Normal” var. Bereket versin, pek çok uzman “ ‘Eski Normal’i unutun, ‘Yeni Normal’e alışın. ‘Yeni Normal’in dört ilkesi, maske, mesafe, el yıkama ve genel temizlik” diyerek uyarılarda bulunuyor. HHH İnsanın yeni yaşam koşullarına uyum sağlaması (alışması) çok zordur: Çünkü insanlar esas olarak içgüdülerinin ve alışkanlıklarının tutsağıdır. Nitekim, “Yeni normale uyum sağlamak” dediğimizde, aslında “Yeni normale alışmaktan” söz ediyoruz. Elbette bu konuda insanın en büyük yardımcısı merkezi ve yerel yönetimlerdir: Hem halka sağladıkları ulaşım, haberleşme gibi hizmetler günlük yaşamımızın çok önemli bir parçasını oluşturduğundan hem de bütün yaşam koşullarını etkileyen hizmet sektörünün kurallarını ve koşullarını düzenlediklerinden, “Yeni Normali” topluma empoze ederek insanları ona alıştırmakta merkezi ve yerel otoritelerin payı büyüktür. Ama ne kadar kural koyarsanız koyun, malum, ünlü sözdür: “Her kişinin başına bir polis dikemezsiniz.” İnsanlar içgüdülerinin ve alışkanlıklarının tutsağı olarak bu “Yeni Normal”e uyum sağlamakta zorlanacak ve hatta bir bölümü direnecektir. HHH Ben, Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe, Mantık öğretmeni olan babamdan Psikoloji dersi alabilmiş ender şanslı öğrencilerden biriyim. (Ne yazık ki Felsefe, Mantık ve Sosyolojiyi ondan alamadım, çünkü ben lise son sınıfa geçtiğim yıl ağabeyimin acısına dayanamayan babam aramızdan ayrıldı.) Ondan sadece bir baba olarak değil, bir öğretmen olarak da çok şey öğrendim. Bu bilgiler, o denli evrensel ve bilimseldi ki, pek çok tanımı hâlâ geçerlidir. Örneğin, Henri Bergson gibi düşünürlerin zekâ tanımlarını aktardıktan sonra kendi tanımını şöyle yapmıştı: Zekâ, içgüdülerimiz ve alışkanlıklarımız yeni bir duruma uyum sağlamamıza yetmediği zaman, işe karışan ve o duruma uyum sağlamamızı olanaklı kılan melekemizdir (yetimizdir.) Ayrıca üzerine basa basa, zekânın çevresel faktörlerden çok etkilendiğini, çevre faktörünü dikkate almayan zekâ testlerinin tümünün yanlış olduğunu vurgulamıştı. Örnek olarak da bir şehirli çocuğun kaz resmi ile ördek resmi arasındaki farklı bilemeyeceğini, ama köylü bir çocuğun da stop lambalarına bakarak bir otomobilin markasını anlayamayacağını belirtirdi. (Elbette 1957 yılının testleri için) HHH Uzun lafın kısası: Zekâ “Yeni Normal”e uyum sağlamakta en çok işimize yarayacak melekemizdir. Elbette “Zekâmızı ölçerken” çevre faktörünü yani hangi referansları kullandığımızı da dikkate almak gerek: “Bana bir şey olmaz” ya da “Benim canımı Allah verir, Allah alır” diye önlem almıyor ve “Kaderci bir referans” kullanıyorsak, hapı yuttuğumuzun resmidir. Yok, bilimi, Bilim Kurulu’nun uyarılarını, merkezi ve yerel otoritelerin (Sağlık Bakanlığı’nın, Belediyelerin) kurallarını dikkate alıyorsak “Yeni Normal”e alışmamız (uyum sağlamamız) ve COVID19 ile mücadelemiz biraz daha kolay olacaktır. Üstelik unutmayalım, (varsa) zekâmızın, salgın hastalık zamanlarında, sevdiklerimizle birlikte kendi sağlığımızı ve canımızı korumaktan daha önemli ne işlevi olabilir ki! Bir yaşlıdan Bilim eSMM’ye geçişte Kurulu’na açık mektup İŞ BANKASI KOLAYLIĞI İş Bankası güvencesiyle serbest meslek grubu için maliyetsiz ve taahhütsüz eSMM’ye geçiş kolaylığı. Kampanyaya 31 Temmuz 2020 tarihine kadar başvurulabilir. Kampanya kapsamındaki ücretsiz hizmet, hizmetin aktivasyon tarihinden itibaren bir yıl süreyle geçerli olacaktır. Kampanya kapsamında ücretsiz sunulacak hizmet 5.000 kontör ile sınırlıdır. Her bir efatura / earşiv fatura / eSMM / eirsaliye / emüstahsil makbuzu düzenlenmesi ve alınması 1 kontördür. Mevcut İşNet efatura/earşiv fatura/eSMM müşterileri kampanyadan faydalanamaz. İş Bankası ve İşNet kampanya şartlarını değiştirme hakkını saklı tutar. AYŞE KULIN Bilim Kurulu’nun değerli üyeleri, Ülkemiz çok zor bir dönemden geçerken yapmakta olduğunuz işin önemini ve zorluğunu elbette biliyor, size çabanız için teşekkür ediyorum ama 65 yaş üstü bir vatandaş olarak, bizlerin sokağa çıkma iznimizle ilgili bir hususa dikkatinizi çekmek isterim. Aranızda 65 yaş üstünde olanlar varsa, eminim beni anlayacaklardır. Eğer aranızda şu anda bu yaşta olanlar yoksa, sizler bu yaşlara erdiğinizde, eli ayağı tutan, kafası işleyen insanların haftada bir pazar günleri evlerinin önünde bir aşağı bir yukarı gezinmekten öte ihtiyaçlarının bulunabileceğini bizzat deneyimleyip bana hak vereceksiniz. Haftalar süren eve kapanma sürecinin sonunda bize lütfedilen dışarı çıkma iznine elbette müteşekkiriz ama eğer şehrin binlerce sokağının herhangi birinde bir apartman dairesinde yaşıyorsak, evden uzaklaşmadan altı saatlik izni nasıl geçirebiliriz ki? Eğer varsa kendi arabalarımıza, yoksa önlemlerimizi alarak toplu taşıma araçlarına binerek belki bir deniz kıyısına, belki bir parka kadar gidebilmek, doğayla kucaklaşmak bizim de hakkımız değil mi? Kaldı ki hava almanın yanı sıra başka ihtiyaçlarımız da var. Biz orta yaş üstü vatandaşların çoğu, özellikle yaşımızdan dolayı, işlerimizi sanal pazarlarda hallet meye, banka işlemlerimizi internet üze rinden yapmaya pek alışık değiliz. Şah sen benim evime birkaç yüz metre uzak lıktaki bankamda atmam gereken imzalar birikti. Her seferinde nazik bir banka elemanını kapıma kadar getirmek beni çok üzmekte. Gönül isterdi ki bizlere bağışlayacağınız izin, bir keresinde de hafta içi bir güne rastlasın, bankama gidip işlerimi halledebileyim, eczaneme uğrayıp biten ilaçlarımı, ihtiyaçlarımı alabileyim. Eskidiği için toz alma yerine toz püskürten elektrikli süpürgemi, pahalı bir meta olduğu için sanal ortamda değil, gözlerimle görerek yenileyebileyim. Arabamı on beş dakika mesafedeki deniz kenarında kadar sürüp camımı açarak deniz kokusunu soluyabileyim. Şubat ayında geçirdiğim ameliyatın sonuçlarını belirleyecek röntgeni, altı hafta rötarla da olsa çektirip doktoruma göndererek telefonda olsun içimi rahatlatabileyim. Onurlu bir yaşam için Yukarıda saydıklarım benim şahsi isteklerim. Sekiz milyonu bulan grubumuzda kim bilir daha kaç binlerce kişi, başka nedenlerle sokağa çıkma hakkını hafta içinde kullanmak istemektedir. Yaş grubu olarak hastalanma eşiğimiz yüksek olduğundan bizleri korumaya çalıştığınızı, iyi niyetinizi biliyorum ama çoğumuz ömrümüzün yeryüzünde kalan sürecini, bazı özel ihtiyaçlarımı başkalarından hizmet talep etmeden, haftada bir iki gün de olsa kendimiz karşılayarak onurlu bir şekilde geçirmek istiyoruz. Talebimizin değerlendirmesi ricasıyla, Bilim Kurulu’na saygılarımla...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle