15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 24 NİSAN 2020 CUMA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ Gazi Meclis “Gazi” sıfatının, “gaza” (dini korumak için verilen savaş) sözcüğünden kaynaklanan anlamını bir yana koyarsak, Türk dilinde “milli” bağlamda önemli bir yer tuttuğunu kabul edelim. Hatta, başka ülkelerin “eski ve savaşta bulunmuş asker”lerinden söz ederken, dış habercilerin ciddi bir baş ağrısıdır. Gel de “War Veteran”ı tercüme et bakalım. Neyse, konumuz bunlar değil tabii... Hem ülke, hem ulusça varlığımızı borçlu olduğumuz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün en anlamlı mirasının 100’üncü yıldönümünü dün kutladık. Ulusal egemenlik denen kavramın vücut bulduğu ve “kayıtsız şartsız millete ait” olduğunun tescili konumundaki parlamentonun temeline o harcın konulduğu 23 Nisan 1920’yi buruk ve kısıtlı da olsa, kutsadık. Bu amaçla yapılan törenlerde, hem TBMM çatısı altında hem de başka yerlerde yapılan konuşmalarda, bu “gazi”lik kavramına atıfta bulunuldu. “Bu Gazi Meclis…” tabiri sıkça kullanıldı. İki farklı tarihe, iki “gönderme” vardı bu sözde. Birincisi, TBMM’nin Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda bir “manevi şahsiyet” olarak öncü olduğu gerçeği… İkincisi de 15 Temmuz 2016 gecesi yaşananlar. Yani, FETÖ’cü alçakların darbe girişimi ya da o gece gerçekleşen ve henüz fena halde izaha muhtaç olaylar dizini sırasında “milli irade”nin çatısına da bombalar yağmış olması. Ama gelin, şöyle elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün… TBMM’nin “asıl ağır yarayı” aldığı ve kolunun bacağının kesildiği, en hakiki “harp malulü” ilan edilmesini gerektirecek hadise nedir? Bence 16 Nisan 2017 “hileli referandumu”dur. Hani şu, iktidarı elinde tutan güçlerin yitireceklerini yitirdiklerini anladıkları an “mühürsüz oy pusulaları oyunu”nu sahneye koydukları gün değil midir? Milli iradenin ve “Yüce Meclis’in ilgası” anlamına gelmez mi, o gün yaşanan? “Hileli bir kart destesine gizlice eklenmek üzere gömlek manşetinden çıkarılan fazladan (mühürsüz) iskambil kâğıdı” değil midir o gün yapılan hamle? O gün milletin yasama yetkisi, milletin seçtiği vekillerin yürütmeyi denetleme yetkisi, söz söyleme, fikrini derdini görüşünü “milli irade” çatısı altına taşıma yetkisi elinden alınmamış mıydı? O gün geçilmedi mi “tek adam rejimi”ne? O gün bir anlamda “bombalanmadı” mı, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “bilâkaydüşart” diyerek altını çizdiği Ulusal Egemenlik? İmtiyazlı, sınıflı, hatta küçük bir kliğin eline geçmiş bir otoriter rejime evrilmedi mi bu ülkenin düzeni? Bugün yaşadığımız pek çok sıkıntının, giderek ağırlaşan ekonomik, sosyal, siyasal, diplomatik, sosyolojik ve bugün de “sıhhi” sıkıntıların kaynağında, hep bu “Cumhuriyet rejiminin temellerine konulan dinamitlerin” patlatıldığı o 16 Nisan günü yok mu? Bugün en ciddi en hayati kararları almanın yeri, bundan tam 100 yıl önce Yüce ATATÜRK’ün önderliğinde kurulmuş Türkiye Büyük Millet Meclisi değil de onun ikametgâhına tercih edilen bir “Saray” ise bundan daha acı bir “netice” olabilir mi? Tek elden alınan kararlar neticesinde sınır ötesinde askerlerimiz hâlâ bir bir şehit oluyorsa, ekonomik çöküntü değil, her geçen gün, her geçen saniye (paramızın değerini gösteren TV altyazı çubuklarına bir bakın yeter) kriz derinleşiyorsa, yanlış sağlık politikası tercihleri nedeniyle, insanlarımız sapır sapır hastalanıyor ve günde en az 100 kişi (o da şimdilik) hayatını ciğerlerini patlatarak yitiriyorsa, kimdir bunların sorumlusu? 16 Nisan 2017’de, yani o meşum referandum gününde, “Gazi Meclis”in tepesine yağdırılan o “mühürsüz oy bombaları” ve o bombalara göz göre göre seyirci kalanlar, o günün sonuçlarını “paşa paşa” kabullenenler değil midir? ATATÜRK Cumhuriyeti’nin yerine kurulan “Yeni Rejim”i ve “ATATÜRK’ün Gazi Meclisi”nin ilgasını alkışlayan çanak yalayıcıların ağızları, tam da bu yüzden kulaklarında değil mi? Okyanus ötesinde ve burada, bağrımızda her gün Yüce Önder’e küfreden, ona aktif ve pasif saygısızlık eden her kesimden alçağın mutlulukları bundan değil mi? Ama unuttukları bir şey var. 23 Nisan 1920’de atılan temelin harcındaki “kutsal formül.” O Meclis’in küllerinden, kumlarından yeniden doğacağı günleri de göreceğiz. Göstereceğiz. Hiç kuşkunuz olmasın. Mutluluğunuz uzun sürmeyecek. D DAMDAKİ am üstünden hayata bakmanın pek bir “Sosyal mesafe” bu acayip dönemin en önem anlamının kalmadığı bu “korontina” günlerinde, MİZAHÇI li hususlarından biri oldu malumunuz!.. Bugün dam üstünden çevrede ler geride kaldığında da ki evlere bakmaya baş Cihan DEMİRCİ insanları psikolojik ola ladım… Evlerde adeta rak uzun süre etkileye Korontina unutulan 65 yaş üstünün sıkıntılı hali apartman ceği çok açık!.. Birbirine yaklaşmaya korkan, metre Notları 3 camlarını buğulu hale ge tirmiş gibi sanki!.. Ço li adımlar atan; aile fertleri, eşler, çocuklar, arkadaşlar cuklar da aynı durumda göreceğiz bir süre ortalıkta. lar. Zaten yaşlılık da bir yerde çocuklu Eskiden biz yakınlaşmak için bir adım ğa ve öze dönüş değil midir?.. Şu anda attığımızda, karşıdan da bir adım atma evlerde en çok sıkılan kesimler belli ki sını beklerken, şimdi biz bir adım ge yaşlılar ve çocuklar!.. ri atıp, karşımızdakinin de geri adım at Peki diğerleri ne yapıyor derseniz, masını bekleyeceğiz bir süre!.. damdan baktığımda çoğu insanın mut Bir küçücük virüsün korona dipli şu fakta, yeni yemekler keşfetme peşin dünyayı nasıl da salladığını, doğayı acı de olduğunu görüyorum. Bu arada ina masızca yok eden insanoğlunun, doğa nılır gibi değil, evinde “ekmek” yapma nın tüm dengesini bozduğu için bu vi yan birini gördüm az önce!.. Bu kişiyi rüslerin ürediğini acaba kaçımız bir sü Fırıncılar Odası’na bildirmek gereke re sonra anımsayacak ve asla unutma bilir!.. Fırıncılar Odası, evinde ekmek yacak, bence asıl önemlisi bu!.. Zorla yapmayan bu çok özel kişinin bir aylık ma bir şekilde yaratılan o kof “küre ekmek ihtiyacını hediye olarak kendisi sel” dünyanın da çöküşü bu aslında!.. ne pekâlâ verebilir!.. Tüm ülkelerin ve tüm insanların birbi Bu arada bilindiği gibi maske satışı rinin benzeri olmasının, farklı tatların, kalktı, maskesi çoktan bittiği ve talep farklı güzelliklerin yok olmasının, sı ettiği halde maskesi gelmeyenler şim nırlar kalkıyor yalanıyla her ülkede bir dilerde evlerde ekmek yapmanın öte birine benzer hayatlar yaratma projesi sine geçerek maske yapmaya da çalı nin de iflasıdır!.. şıyorlar!.. İkisini karıştırıp hamurdan Bence asıl yakınlaşma, yitirdiğimiz maske yapanlar çıkmıyor değil!.. Bu farklılıklarımızı yeniden bularak, onla güne kadar sadece “salatalık” maske rı yeniden anımsayarak olacaktır. Dün si yapmış bazı kadınların alışkanlıkla ya üzerinde tek tip insan yaratma proje “salatalık” maskesi yapıp, aynaya ba sinin çöküşü, bedeli ağır olacak bir vi kınca bunu sildiklerini de görüyorum rüsün elinden olmuştur!.. Damdan gö dam üstünden!.. rünen şimdilik budur!.. l Bilal Akay l Engin Selçuk l Kürşat Zaman l Raif Gökkuş Pasaport şakasına da soruşturma açıldı Macaristan’dan önceki gece koronavirüs tedbirleri kapsamında Bingöl’e getirilerek karantinaya alınan P.P. hakkında sosyal medya hesabından kentle ilgili yaptığı paylaşım nedeniyle soruşturma başlatıldı. P.P. Twitter hesabından pasaportundaki Bingöl giriş damgasını paylaşarak “Havacılık tarihinde ilk kez gerçekleşen BudapeşteBingöl seferine tanık oldum resmen. Pasaportumdan bu kara lekeyi nasıl silerim” ifadesini kullandı. Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu paylaşımı yapan kişi hakkında soruşturma başlatıldığını bildirdi. l AA l Kemal Buluş l Halil Kurtulmuş Aytoslu l Cemalettin Güzeloğlu l Murat Sayın CUK Günel ALTINTAŞ İşsizlik yüzde 25’i bulacakmış. Sorun değil. Onlar da AKP milletvekili olur. H Tarafsız olmayan kurum ve kuruluşlar başka kişi ya da kuruluşların tarafsız olup olmadığına karar verirlerse, insanlar güler yüzlü olur. H Karantina günlerinden sonra nüfusumuz mu artacak, boşanmalar mı? l Ahmet Öztürklevent l İlker Ekici
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle