15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 19 24 NİSAN 2020 CUMA 23 Nisan’da çocuklara hediye: Yüzyılın Çocukları Marşı Dünyaca ünlü opera sanatçısı Burak Bilgili ve keman virtüozu Cihat Aşkın, TBMM’nin kuruluşunun 100. yılı onuruna 23 Nisan için yeni bir marş besteledi Koronavirüs Berlin’de Cumhuriyet değerlerine olan saygısını ve içtenliğini çok iyi bildiğim Burak Bilgili ve Ci hat Aşkın tarafından sözleri yazı larak bestelenen “Yüzyılın Çocuk ları” adlı marş, geleceğimize de ar mağan. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın önemi KONUK YAZAR ni vurgulayan ve tüm çocuklarımıza arma Cenk Erdem ğan edilen marşın orkestrasyonu Orçun Orçunsel tarafından ya pılmış. Başta Cihat Aş kın, Burak Bilgili ve Mehru Ensa ri olmak üzere marş için özel ola rak çekilen videoda yer alan sa natçıların ve koro şefi Atilla Çağ daş Değer’in öncülüğünde çalıştı rılan Yüzyılın Çocukları Korosu ve Mesut Çaşka tarafından çalıştırılan CAKA Filarmoni Orkestrası, marşı birlikte seslendirmiş. Videonun ses, görüntü kaydı, miks ve mastering işlemlerini ise Rıfat Beltekin ger çekleştirmiş. Burak Bilgili’ye proje nin ayrıntılarını da sordum. n 100. yıl hepimiz için kıymetli ve Cumhuriyet değerlerine bağlı lığınızı da çok iyi biliyorum, pro je fikri nasıl ortaya çıktı? Cihat Aşkın ile uzun yıllardır or tak çalışmalar için bir araya gelir, fikir alışverişinde bulunuruz. Her ikimiz de uluslararası alanda çalış maya alışkın olduğumuz için her türlü programı bir veya iki yıl ön ceden yaparız. Marşı konuşmamız aralık ayındaydı. Yine yakın bir ta rih aslında ancak Cumhuriyet de ğerlerine olan bağlılığımız ve bu bağlılığın getirdiği motivasyon bir denbire sözlerin ve bestenin doğu şunu sağladı. n Projeyi şu içinde olduğumuz olağanüstü durumda hangi plat formlarda paylaşacaksınız? Sosyal medyada paylaşıyoruz. No taları da paylaşacağız, tüm ülkemi ze hediyemizdir. Çocuklarımızın 25. İstanbul Caz Festivali Açılış konseri erişimde... 25. İstanbul Caz Festivali’nin açılış konseri erişime açıldı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), 2018’de 25. yaşını kutlayan, İstanbul Caz Festivali’nin açılış konseri 25.yıl Caz Festivalinin ni online erişi 2018 tarihli afişi me açtı. Konser, Türkiye cazının geniş yelpazesine ışık tutuyor. Kamil Özler şefliğindeki TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’nın sahnede olduğu konsere Ali Perret, Ateş Tezer, Ayhan Öztoplu, Ayşe Gencer, Ayşe Tütüncü, Ayşegül Yeşilnil, Barış Ertürk, Burak Cihangirli, Deniz Dündar, Emin Fındıkoğlu, Enver Muhamedi, İlham Gencer, Kerem Görsev, Kristian Lind, Neşet Ruacan, Nezih Yeşilnil, Nilüfer Verdi, Okay Temiz, Önder Focan, Sibel Köse, Şenova Ülker, Tamer Temel, Tuna Ötenel, Volkan Hürsever, Yahya Dai gibi isimler katılmıştı. Tuna Ötenel’in “Aurore” bestesiyle başlayan konser, İlham Gencer’in “Müzikal Mektup” adlı yapıtıyla son buluyor. Tiyatro, opera, bale, müzik Canlı performanslar ‘Sanat Cepte’ Kültür ve Turizm Bakanlığı, salgın önemleri kapsamında, tiyatro, opera, bale ve müzik sanatçılarını internet üzerinden sanatseverlerle buluşturuyor. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre 21 Nisan Salı gününden itibaren pazar günleri hariç her gün saat 11.00 ve 16.00’da oyuncu ve sanatçılarla canlı yayın dizisi yapılacak. “Sanat Cepte” uygulamasının Instagram sayfasında canlı yayımlanacak programlarda sanatçılar 1520 dakikalık performans sergiliyor. Ayrıca çocuklara eğitmenlerce canlı bale eğitimleri de veriliyor. Canlı yayınların kayıtlarına yine “Sanat Cepte” ve bakanlığın YouTube kanalından erişilebilir. irleri okuyan hep siz miydiniz? Güzel soru, evet çocukken 23 Nisan’da şiirleri hep ben okurdum. Bu tip etkinliklere hep katılırdım, şarkı da söylerdim. Aile albümümüzde bu güzel anılara dair bir çok fotoğraf var. Aşkın’ın ve Bilgili’nin imzasıyla marşın ışık dolu sözleri şöyle: Yüzyılın Çocukları Bugün meclis kuruldu, Yüzyıl bize armağan oldu, Ulusumuzun ünüyle, Hoş geldin 23 Nisan. Atatürk’ün sözüyle, Hoş geldin 23 Nisan. Burak Bilgili Cihat Aşkın da kendilerine hediye edilen marşı kaydederek bizlerle paylaşmalarını rica ediyoruz. n Cihat Aşkın’la birlikte sözleri yazarken duygulandığınız anlar oldu mu? Duyguluyduk ve coşku duyduk. Herhangi bir eser, herhangi bir gün değil; 23 Nisan’ın 100. yılı için tüm ülkenin sahiplenebileceği ve akılda kalacak, kalıcı olacağını umduğumuz bir marş yazdık. n Bir de video hazırlamışsınız ki korona günlerinde artık yeni normal diyebileceğimiz bir dijital buluşma gibi, zor oldu mu? Cihat Aşkın, her gün sosyal medyada çeşitli platformlarda mini konserler veriyor. Ben de dünyadan ve ülkemizden çeşitli arkadaşlarımla buluştuğum paylaşımlarda bulundum. İster istemez bu yeni özel duruma yönelik programlar öğreniyorsunuz. Marşı online buluşma ile nasıl hazırlayacağımız konusunda fikrimiz oluşmuştu ancak senkronizasyon konusunda titizlendik ve elbette bunu başarabilmek çok kolay değil. n Bu projeyi çocuklarla sahnede söylemek için sabırsızlanıyor musunuz? Bir süre temkinli olacağız sanıyorum. Sonrasında, ülkemizin her köşesinde yüzlerce, binlerce çocukla buluşmak için sabırsızlanıyorum. n Küçük bir çocukken sesinizdeki yetenekle, 23 Nisan’larda şi Hiç durmadan çalışmak, Aydınlığa kavuşmak, Atamızın izinde , Yürüyelim el ele. Egemenlik bizimdir, Hoş geldin 23 Nisan, Atatürk’ün sözüyle, Hoş geldin 23 Nisan. Güneş gibi var oldu, Ayyıldız bayrak oldu, Ulusumuzun ünüyle, Hoş geldin 23 Nisan. Atatürk’ün sözüyle, Hoş geldin 23 Nisan. Seninle doğuyor günümüz Dünyaya yayıldı ünümüz Atamızın izinde, Yürüyelim el ele. Egemenlik bizimdir. Hoş geldin 23 Nisan Atatürk’ün sözüyle Hoş geldin 23 Nisan Şeşen karantina günlerinde neler yaptığını anlattı. Sanatçının yeni projeleri beklemede... Bunalım yaratıcılığı vurdu ORHUN ATMIŞ Müzisyen Burhan Şeşen’e karantina sürecini nasıl geçirdiğini sorduk. Sanatçı, meslek birliğinin çalışmalarından yeni müzik ve tiyatro projelerine dair karantina sonrası süreçte neler yapacağından da söz etti. n Karantina günlerinde yaratıcılığınızı nasıl kullanıyorsunuz? Gün içinde neler yapıyorsunuz? Bu zor günlerde çok vaktim olmasına rağmen şarkı yapmak açıkçası pek içimden gelmiyor. Çok çalışıyorum, okuyorum, yazıyorum, izliyorum hem gitar hem de piyano’ya ağırlık veriyorum ama yaratıcılık sanırım başka bir ruh hali gerektiriyor. Yani bu belirsizlik ve de sevdiklerimize bir şey olur mu korkusu insanı hüzünden ziyade karamsarlığa itiyor. Ayrıca MÜYORBİR (Müzik Yorumcuları Meslek Birliği) Başkanı olarak da hem yönetim kurulu üyelerimiz hem de diğer müzik meslek birliklerinin yöneticileriyle bu krizden sektörümüz en az nasıl etkilenir onunla ilgili video konferanslar yapıyoruz. Kültür Bakanımız ile bakanlık yetkilileri ve Telif Hakları Genel Müdürlüğümüz ile sürekli bir fikir alışverişi ve çözüm arayışı içerisindeyiz. Bu günler geçince ortaya çok daha farkındalığı yüksek olan Burhan Şeşen bir nesil geleceği düşüncesi beni tek umutlandıran şey bu günlerde. n Bu günler geçtikten sonra ne yapacaksınız? Bu süreçte bir projeniz olduysa onu nasıl hayata geçireceksiniz? Tabii ki birtakım projelerimiz yarıda kaldı. Bir Gündoğarken Retro projemiz vardı mesela. Onun dışında bizleri çok heyecanlandıran bir tiyatro projesi vardı. Ferhan Şensoy’un “Şahları da Vururlar” efsanesi. Fu at Güner ve Ferhan Şensoy’un müziklerini Nejat Yavaşoğulları ile birlikte sahnede canlı icra etmek çok farklı ve güzel olacaktı. O da bu salgın yüzünden şu anda beklemede. Bu arada bir de Ortaoyuncular’ın hafızası ve çok sevileni Levent Ünsal’ı kaybettik. Bu oyunun da temel direklerinden biriydi... Levent’in eşi sevgili Pınar da oyuncu kadromuzda. Bu günler geçtikten sonra sahneye çıkacağız “Şahları da Vururlar”ı gözlerimiz dolarak her sahnede Levent’i arayarak, anarak, özleyerek oynayacağız. Zaten bu mesleğin en zor tarafı da bu... Bu arada gelecek güzel bir albümün müjdesini vereyim. Ezginin Günlüğü’nün 2. saygı albümü bitti. Ben yine ilk saygı albümü “Çeyrek”te olduğu gibi bu albümde de bir nevi süpervizörlük yaptım. Nadir Göktürk ve Hüsnü Arkan’ın güzelim şarkılarını özellikle yeni nesil yorumculara dağıtmak çok da kolay olmadı ama sonunda ortaya çok butik, çok farklı bir iş çıktı. Ezginin Günlüğü hayranları eminim çok beğenecekler. Benim Gündoğarken’in bir üyesi olmama rağmen bu albümde de bana güvenen ve katkı sağlamama izin veren Ezginin Günlüğü’nün değerli üyelerine ve Ahmet Çelenk’e de buradan çok teşekkür ediyorum. Sokağa çıkmakta yaş sınırı konulmadı Berlin’de. Ancak süreğen hastalıklı yaşlılara uyarıda bulunuldu. Hiçbir yerde topluca bir araya gelinemiyor. Sokaklarda, ormanlarda, göl kıyılarında, iki kişi bir araya gelip dolaşabiliyor. Bunun dışında Berlin’de koronavirüs yasaklaması yok gibi. Dışarıda dolaşmak buyruklarla kısıtlanmadı. Büyük mağazalar kapalı. Küçük satış yerleri açık. Alışveriş yapanlar en az birer metrelik ara bırakarak diziliyor, içeriye sırayla tek kişi girebiliyor. Otobüslerde sürücüyle yolcular arasına naylon perde gerildi. Yolcular orta ya da arka kapıdan girip çıkıyor. Maske takansa sayılı. Hastanelerin kapısından girilir girilmez de maskesiz olan tek kişiye rastlanmıyor. Herkes şen şakrak yürüyor yollarda, alışverişini yapıyor. Oyun yerlerinde, annelerinin babalarının çevresinde, eteklerini kelebek kanadı gibi savurarak koşturan çocuklar... İzlenimler Ankara’dan Berlin’e 39 yıl önce temmuz ayında gelmiştim. Temmuz ortasında kenti kapkaranlık görünce, kötümserliğe kapılmış, ertesi gün gözümü apaydınlık bir Berlin’e açınca, içimin karanlığı dağılıvermişti. Kentin havasındaki değişkenlikten dolayı, yaşlısı genci sabahın er saatinde hava durumunun nasıl olacağını az çok kestiriyor, o güne aykırı düşmeyecek giysilerle gidiyor işine. Bu koronavirüslü baharda güneş sanki yalnızca Berlin için doğmuş! Her taraf öylesine aydınlık. Bisikleti Amsterdam gibi bol bir başkent olmasa da, virüs olayından birkaç gün sonra sokaklara, caddelere, orman yollarına sanki gökten bisiklet yağdı. Yaşlısı genciyle, kadını erkeğiyle herkes pedal çeviriyor arabaları seyrelen caddelerde, sokaklarda, ara yollarda. Öyle ki, üç dört yaşlarındaki çocuklar için bile bisiklet yapılmış. Çocuk, bisikleti bacaklarının arasına alıp, iki eli gidonda yürüyor. O tür bisiklet tasarlanırken, çocuğun bedensel gelişiminin yanında bisiklet kullanma eğitimi düşünüldüğü anlaşılıyor. Çocuklar kıyıda köşede bisikletleriyle gitmeye çabalarken, gençler, fişek gibi sürdükleri yarış bisikletleriyle virüsü bir an olsun unutturuyor. Okul ortamı Sokakta, caddede ne polis, ne asker, ne bir tek zabıta görevlisi var. İnsanlar, emirle güdümlenme evrelerini çok gerilerde bırakmanın rahatlığı içinde... Rahatlığın temeli, uygulanan yaratıcı eğitim yöntemlerinde aranmalıdır. Eğitim denince okul geliyor akla. Oysa ilk eğitim yuvası annedir, babadır, onların büyükleridir, arkadaşlardır, konu komşusudur, çevre koşullarıdır. Bu bağlamda okul, insanı yaşananlarla yüz yüze getirip üzerinde düşünme olanağı ortamı yaratan bir bilgi yuvasıdır. Bir düşünür, eğitimin, insana yeniliklere uyma gücü kazandırdığını savunur. Bu tanım, koronavirüs olayında olduğu gibi, karşılaşılan umulmadık sorunlara da uyarlanabilir. Belli ki, bireyin, yaratıcı gücüyle koyduğu kurallar olmadan toplumda kamusal denge sağlanamıyor. Düzeyli eğitim Bir toplum bilimsanatbeceri eğitiminden geçmedikçe, en çok da dar günlerinde şu tür aykırılıklarla karşılaşılacaktır: Yaşlı bir hanımın alışverişini yapan bir genç, onu potin bağıyla boğup öldürmüş. Biri, hapisten çıkması daha haftayı doldurmadan, kafasını taşla ezerek bir arkadaşının canına kıymış. Biri de koronavirüsün en çok topluluklar arasında yayıldığını bilmesine karşın izbe odalarda bir araya getirdiği kişilere kumar oynatmış. Sahte maske yapımına girişenler yakalandı. Düğün kurup sokak ortasında horon tepmişler. Bir hafta önce hapisten çıkan baba 12 yaşındaki kızını öldürmüş. Toprağın Tuzu Toprağın Tuzu çevrimiçi gösterime açıldı SALT, 50. Dünya Günü kapsamında, The Salt of the Earth [Toprağın Tuzu] (2014) belgeselini, çevrimiçi gösterime açtı. SALT’ın Vimeo kanalı aracılığıyla saltonline.org’da yayımlanan film 10 Mayıs’a kadar erişime açık olacak. Yakın tarihimizin bazı büyük olaylarına, uluslararası çatışmalara, kıtlık ve toplu göçlere tanıklık etmiş olan belgesel fotoğrafçı Sebastião Salgado bu kez modern uygarlık ta rafından zarar görmemiş görkemli toprakları keşfe çıkıyor. Salgado’nun keşif yolculuklarına katılan fotoğrafçı oğlu Juliano Ribeiro Salgado ile Wim Wenders’in yönetmenliğini yaptığı film, gezegenin güzelliğine adanmış bu kapsamlı fotoğraf projesine odaklanıyor. Ayrıca, Salgado’nun hayatı, 40 yıllık üretimi, oğluyla olan ilişkisi ve aile hayatından kesitler aktarıyor. Karantinadan bildirenler Avrupa müzeler konfederasyonu L’Internationale, güncel küre sel koşulları irdelemek üzere on beş sanatçının mevcut yaşam ve çalış ma alanlarından içerik geliştirecekle ri bir çağrıda bulundu. Program, Ba bi Badalov, Osman Bozkurt, Simni kiwe Buhlungu, Ola Hassanain, San ja Ivekovic, Sinisa Labroviç, Rogelio López Cuenca & Elo Vega, Kate Sanja Ivekovic, Yugoslavya Devlet Başkanı Josip Newby, Daniela Ortiz, Zeyno Pekünlü, Broz Tito’nun 10 Mayıs 1979 tarihli Zagreb ziyareti Maja Smrekar, Isidoro Valcárcel Medi ne, sanat tarihi anlatısında hatırlı yer edinen Trokut na, Guy Woueté, Akram Zaatari ve Pa [Üçgen] (1979) ile yanıt vermişti. Tito’nun konvoyu wel Zukowski’nin dayanışma ve eleşti yaşadığı sokaktan geçerken kitabı ve içkisini alarak ri geleneğiyle özel ve kamu mekânına balkona çıkan Ivekovic, cinsel göndermeleri kuvvetli dair yeni önermelerinden oluşuyor. bir performans gerçekleştirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle