25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 24 NİSAN CUMA 24 NİSAN 2020 SAYI: 1572 pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr Bir yöntem olabilir Veri siyaseti V eri Gazeteciliği (Data Journalism) Türkiye’de, ne yazık ki, çok bilinmiyor. İstatistik, bilgisayar programlama STATİK ENERJİ ardından mezarlık kayıtlarına. Ancak her iki kaynak da sağlıklı bir sonuca erişimi sağlayamıyordu. Örneğin diline hâkimiyet ile gazeteciliğin hastane raporunda bir kişiye birbiri içinde yer aldığı bir alan. “doğal ölüm” yazıldı ancak Bu gazeteciliğin en çok uygulan bu kişi aslında “Covid19” dığı alanlar, Wikileaks, Panama dan ölmüş, bu bilgiye na Papers ve Bahama Leaks gibi ya sıl erişilebilir? Çarptığımız kın döneme damgasını vuran bilgi sızdırma ile yolsuzluk arasın ÖZGE MUMCU AYBARS esaslı duvar bu oldu ve durduk. Çarptığımız duvarı 16 daki bağı çıkaran haber dosyala Nisan’da gazeteci Işın Eli rı. Örneğin, Wikileaks belgele çin Medyascope’taki yayı ri İngiliz The Guardian gazetesi nında şöyle aktarıyor: “Co nin sistemine yüklendiğinde, milyonlar vid19 nedeniyle ölenlerin gerçek sayısı ca dosyadan haber çıkarmak için birçok nı da bilmiyoruz, ölüm sebebi Covid19 gazeteci bir araya gelir ve üzerinde çalış olduğu halde başka bir hastalıkla, örne maya başlar. ğin zatürre ile karıştırıldığı için rapora Bir vatandaş olarak okuyabileceğiniz farklı kayıt düşülmüş olabilir; Covid19 belgelere anlam verebilmek için araştır olduğuna dair güçlü şüphe bulunmasına macı gazeteciliğin en önemli şiarı olan rağmen, testle doğrulanmadığı için resmi fikri takibi sağlayacak bir anlatı örüsü kayıtlara bu şüpheye dair not düşülme kurmak gereklidir. The Guardian’da ve miş olabilir; testle değil ama bilgisayar ri gazeteciliğini anlatan bir makalede şu lı tomografi ve/veya klinik bulgular üze cümleler yer alır: “Peki, bir veri gazete rinden Covid19 tanısı konmuş hastala cisi işine nereden başlamalı? Net bir ya rın ölümü için de raporlara farklı neden nıt ‘verilerle’ olacaktır ancak ikinci bir ler yazılmış olabilir.” cevap daha vardır: Bir soru ile.” Eliçin şu önemli bilgileri de veriyor; ÖLÜM SAYILARINDAKI FARK Geçen hafta New York Times’ta yer alan makalede Türkiye’de Covid 19’dan ölenlerin sayısının gerçeği yansıtmıyor olabileceği yazıldı. Cumhuriyet gazetesinde de çevirisinin yer aldığı haberler, “Gazetenin araştırmasına göre bu sene 9 Mart ile 12 Nisan arası geçen senenin ortalamasına kıyasla yaklaşık 2 bin 100 daha fazla ölüm yaşandı. Bu sayı, yetkililerin o dönemde tüm Türkiye için açıkladığı koronavirüs ölümlerinden çok daha fazla” ifadelerini barındırıyordu. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ülkelerin ölümleri bildirirken iki farklı kod kullanmaları gerekiyor. İlki laboratuvar testi ile Covid19 tanısı konmuş kişilerin ölmesi halinde, diğeri klinik olarak Covid19 tanısı konan ama testle kesinleştirilmemiş olan, bu nedenle de “olası ya da şüpheli” vaka olarak tanımlanan hastaların ölmesi halinde kullanılacak kodlara işaret ediyor. TTB’ye göre ise Türkiye’de ikinci kod uygulanmıyor. MUHALEFETE DÜŞEN... Verilerin doğruluğu konusu, sürecin Her akşam, yoğun bakımda yatanla başından beri konuşulan bir konu. Ancak rın, entübe olanların ve test sayılarının ölüm verilerinin hangi kanaldan ve nasıl görselleştirilmiş halini öğreniyoruz. sağlanacağı belirsizliğini koruyor. New Ancak görünen o ki, halen gerçek veri York Times’ın da kullandığı veri, 2019 lere ulaşamıyoruz. yılı ölüm verilerinin 2020 yılıyla dönem Merkezi hükümetlerle yerel yöne lik karşılaştırmasını içeriyor. Bu yanıyla timler arasındaki uçurumun açıldığını da spekülatif olma ihtimalini içinde ba geçen hafta aktarmıştım. Belki de mu rındırıyor. Peki, nasıl bir veri seti kulla halefetin, belediyelerden sağlayabile nılabilir? ceği ölüm raporlarını araştırmak için Bakanlık verileri net açıklamadan ön partiler üstü bir komisyon oluşturma ce, bu alana kafa yoran iki kişi, alternatif sı bunu da sağlık örgütlerinin desteğiy veri kaynaklarına ulaşmak için biraz ko le, verilerin kullanılacağı bir siyasi dile nuyu deşmeye başladık. Öncelikle sağlık dönüştürmesi gerekiyor. Elimizde bir alanında çalışan STK’lerin ellerinde has soru olduğuna göre bir yöntem de bu tane hastane veri olup olmadığına baktık lunabilir, değil mi? Neden olmasın? PATI GÜNLÜKLERI Birkaç güzel köpek filmi DEN IZ Ailecek izleyecek film arayanlara veya ne seyretsek diye kafa yoranlara birkaç tavsiye... YAVAŞOĞULLARI cdenizy@gmail.com K arantina günleri devam ediyor. Çoğumuz, kendimizi dizilere, filmle lar listesine giren ve tam 23 dile çevrilen kitabı The Art of Racing in the Rain’den uyarlanan film, bir ailenin hayatını Enzo isimli yaşlı bir Golden Retriever’ın gözünden re kaptırdık. Ne yapa anlatıyor. Acıklı, ama izlemeye de lım, hem kafa dağıtmak ğer, her anlamda güzel bir film. hem de salgın psikolojisinden biraz olsun uzaklaşmak için terapi gibi geliyor. Ancak zaman geçtikçe, filmleri, dizileri tükettikçe seçmek, bulmak zorlaşıyor. Ben de yakın zamanda keyif alarak izlediğimiz, birkaç “köpek” filmi paylaşacağım. İster yalnız, ister çoluk çocuk hep beraber keyif alarak izleyebilirsiniz... u TOGO: Togo, kasabayı etkisi altına alan salgına karşın, ilaç getirmek için zorlu bir yolculuğa çıkan bir adam ve köpeğinin hikâyesini konu ediyor. Ölümcül bir sal gın Alaska’nın Nome kasabasını etkisi altına almıştır. Tek tedavi imkânı 600 mil ötedeki kasabadadır. Burada bulunan antitoksin serumun geti u CAN DOSTUM: Filmin asıl rilmesi gerekir ancak adı “Bir Köpeğin Amacı”, W. Bru bu pek de kolay bir ce Cameron’un çok satan romanından iş değildir. Leonhard uyarlanan bir yapım. “Hiçbir köpek sa Seppala, yaşlı ve inat dece var olmak için var olmaz” motto çı Sibirya kurdu To suyla ilerleyen komedidram filmi. Bir go ile birlikte yola koyulur. Filmin en et köpeğin hayattaki amacını keşfetmek kileyici yanı, hikâyenin gerçekte yaşan için çıktığı yolculuğu konu ediniyor. Fil mış olması. Çok heyecanlı ve etkileyi min yönetmeni Lasse Hallstrom, oyuncu ci bir film. kadrosunda ise Britt Robertson, Bradley Cooper ve Dennis Quaid yer alıyor. u MARLEY VE BEN: Başrollerini Owen Wilson ve Jennifer Aniston’ın u DOSTUMUN YOLCULUĞU: paylaştığı bu film, beni en çok güldüren Can Dostum filminin devamı. Köpek ve en çok ağlatan köpek filmi olsa gerek. Bailey’in yaşamında kurduğu bağları Hayat ilerlerken, bir köpeğin, ilk günden gözler önüne seriyor. Bu iki filmi sırayla son gününe dek, sizinle beraber ne çok art arda izlemek keyifli oluyor. şeye şahit olduğunu ve hayatınızda ne u ENZO: Garth Stein’in çok satan denli yer tuttuğunu gözler önüne seriyor. İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Sorumlu Müdür OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA n Yayın Koordinatörü HILAL KÖSE ÖZTÜRK n Görsel Yönetmen MÜNEVVER OSKAY n Editör DENIZ ÜLKÜTEKIN n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET n Reklam Genel Müdürü AYLA ATAMER TÖRÜN Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@ cumhuriyet.com.tr Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın Hayallerinin kanatlarıyla uçabilen çocuklar için her şey bağlama olabilir, bir sopa, bir süpürge. El becerilerin geliştikçe kendin yapmaya başlarsın kendi bağlamanı... Erdal Erzincan ve ‘Gezici Bağlama Atölyesi’ Bir küçük yol hikâyesi Günümüzün çevresine kör hız dünyasında, menzildir bütün ulaşmak istediğimiz. Hız dünyasına kapılanların çoğu yolda ölür, menzile ulaşanlarsa yolu fark edememenin bin bir pişmanlığı içinde menzilde yok olurlar. Üstelik menzilin de kendi menzilleri olmadığını anlayarak çoğu zaman son nefeslerinde. Bir de yolu yaşa KIYMET ERZINCAN KINA Erdal Erzincan, lanır. Anadolu’nun birçok köyünde olduğu gibi, ocağı tütmeyen evler gibi, burası da dumanı tütmeyen bir okuldur maalesef. Çocukluğunda yaşamlarının bir parçası olan sanatın ve kültürün ışığı da pek bir sönüktür. Seçmelere katılan öğrenci sayısı neredeyse yok denecek kadar az olur. Sonraki duraklar ise Erzincan ve Tunceli’dir. Neyse ki buradaki gözeler fokur yanlar var. Gidenlerin arkada bıraktıklarını yol giderken el fokur kaynamaktadır, derelere, nehirlere, de daşlarıyla paylaşarak ve büyüterek gelecektekilere yol açmaya çalışanlar. Güzide Ana’nın şiirinde dediği gibi “Muhabbet bir ekin ekip ye salladığı o çocukların, nizlere karışmanın heyecanı içinde. Atölye, 25 öğrencisiyle yollarda konaklaya konaklaya büyümeye başlar. şertmek” diyenler ve muhabbetlerle büyüyenler, müzikle, şiirle, tasavvufla, mistik felsefeyle turna olup uçanlar. Yollarda ışığı uyaranlar, umuda umut katarak büyütenler var. İşte Erzurum, çocuklarının ve belki de torunlarının Derslerin başladığı köylerden birinde meraklı izleyicilerden biri de bendim. Tunceli Pülümür’e bağlı Dağyolu köyü idi burası. Artık çoğunluğu yazlıkçıya dönen köy Erzincan, Tunceli üçgeninde başlattığı “Gezici Bağlama Atölyesi” adlı projesiyle yollara ektikleriyle umudumuzu yeşerten bu mücadeleci insanlardan biri de Erdal Erzincan. Konup konup göçen, her konduğu yerden heybesine yeni şeyler devşiren, evrilip gelişen bir kültürün mirasçısı. Kendi kişisel hikâyesi de böyle bir konup göçmenin ve gelişmenin örneği. Beslendiği gözelerin kaynağı doğu, özellikle de doğduğu yer olarak Erzurum ve yakın coğrafyası. On yaşına kadar bildiğimiz anlamda formal ya da örgün bir müzik eğitimi almadan türkülerin, deyişlerin, nefeslerin ve bu müziğin geliştiği kültürün doğal ortamı içinde köklerinden beslenmeye başlar. BAĞLAMA KUTSALDIR bağlamayla kurdukları bağı daha da kuvvetlendirmek ve her bir yana dal budak salmalarını sağlamak için geri döner yıllar sonra, kendi de, okul köy derneğinin merkezi olarak korumaya alınmıştı. UMUDU YEŞERTMEYE Ders sırasında bahçede oturan dernek yöneticileri, veliler, köylüler bahçelerinde yeniden çocuk cıvıltılarının ve koşuşturmalarının olduğu bir okulu görmekten çok mutluydular. Önce bir hayli eksik olan sıraları tamamlamak gerekti. Dışarıdaki uzun uzun kalaslar birkaç oturağın üzerine konularak uzun sıralar oluşturulabilirdi pekâlâ. Önündeki masalar idare ederdi nasılsa. Öğretmenlerinin de yardımıyla öğrenciler hep birlikte kalasları kaldırıp sıra yapmışlardı kendilerine. İşte o anda o minicik omuzlar ve kollar aşkla kendi okulunu kendisi yapmaya baş Nasıl ki ekmek ve su vücudumuzun gıdası deyimiyle layan eski Köy Enstitülü çocukları anımsat ise ruhumuzun gıdası da müziktir, şiirdir, tasavvuftur bu kültürde. İnsan sesinin, elinin ve ruhunun kucaklaştığı müzik aletinin bu topraklarda “gözelerin” diyarına. mıştı bana. Yaşayarak, yaparak, yaratarak öğrenen ve öğreten nesillerin tohumlarının atıldığı yılları bir de. Öğretmenlerin sadece öğ ki adı ise bağlama olur. İster çalmak ister dinle rencideki ışığı harekete geçirdiği dönemleri en mek için olsun, mutlaka her evin duvarında ası çok da. lıdır kutsal bağlama. Daha sonra katıldığım “Gezici Bağlama Hatta bazen sadece varlığıyla bile huzur bul Atölyesi” yolculuklarında da benzer manza mak için asılır duvara bağlama. Ama yine de özellikle eskilerde biraz da ekonomik kaygılar ralarla karşılaştım. Her ders ya Erzincan ya da Tunceli’de farklı farklı mekânlarda yapılıyor la öyle kolay kolay bilmeyenlerin, hele de çocukların eline verilmez. Sabretmek, sırayı beklemek, onu nasıl çalacağına dair ter dökmek, kafa yor Erdal Erzincan, öğrencileriyle... du. Konup göçerek, her konulan yerin havasından, suyundan, insanından, muhabbetinden beslenilerek farklı ufuklara açıla mak, yaratıcılığı kullan rak yol alınıyordu. Fizi mak gerek. Ama hayallerinin ka natlarıyla uçabilen çocuklar için her şey bağlama olabilir, bir sopa, bir süpürge. El becerilerin ge ki koşulların zorlukları, eksikliği sadece insanın yaratıcı yanını kamçılıyordu, talep eden talebelerin taleplerini bir de. Aslında herkes iyiliğe ve liştikçe kendin yapma güzelliğe açtı. ya başlarsın kendi bağ Yeter ki güzel insanla lamanı. Talep eden tale rın başlattığı güzel adım be olunca da yollar kendiliğinden açılır. Erdal Erzincan’ın bağlamaya talip oluş hikâyesi de farklı olmaz diğer talip olma hikâyelerinden. Bindiği kara trenle Erzurumİstanbul arası üç günlük yolculuğunda el sallar yolda gördüğü her çocuğa. Bir gün buralara geri döneceği sözünü vererek kendine. lar olsundu. Kötülük bulaşıcıydı. Ama iyilik ve umut daha çok bulaşıcıydı. İnsandaki bu yapıcı, yaratıcı, güzelleştirici yanı açığa çıkaranlar ise içindeki çocuğu öldürmeyen, başka başka çocuklara ve ancak “iyi bir çocuk olunduğunda görülecek güzel dünyaların” hayallerini kuran insanlara umut olan sanat Suyun çıktığı kaynaktaki yetenekli ama yeterince imkânı çılardır en çok da. İşte Erzurum’dan İstanbul’a giderken ar olmayan öğrencilere hiçbir maddi karşılık beklemeden ge kasında bıraktığı çocukları unutmayan Erdal Erzincan’ın, zip gördüğü, beslendiği yollardan devşirdiklerini, müzik “Gezici Bağlama Atölyesi” dersleri de insanın güzel mirası eğitimi aldığı okullardan öğrendiklerini paylaşmak üze nı gelecek nesillere aktarmaya çalışan bir proje. re “Gezici Bağlama Atölyesi” ile geri döner yeniden. İstan Kökü derin geçmişte, gövdesi bugünde, dalı budağı gele bul Maltepe’de kurduğu eğitim yuvasındaki ışıktan, güne cekteki ağaçlar misali bağlamayla ve sanatın bir kolu olarak şin doğduğu doğu çocuklarının bir nebze de olsa yararlan müziğin gücüyle umutları yeşertmeye ve ortak bir dil bul malarını ister. maya çalışan bir sanatçının emeğinin eseri olarak. Sanatçı, Atölyeye katılacak öğrencilerin seçmelerinin yapıldı sanatçı olur mu zaten kendi derdiyle beraber başka dertlere ğı ilk yer ise doğduğu köydeki artık okul olarak kullanılma dokunup merhem olmadıkça yaralara ve el vermedikçe yeni sa da eski okulu olur. İlk deneyim hayal kırıklığıyla sonuç merhem yapıcılara.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle