15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 5 KASIM 2020 PERŞEMBE [email protected] OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Türk siyasetinde Ecevit DR. MEHMET KABASAKAL SIYASETBILIMI ÖĞRETIM ÜYESI Cumhuriyet Halk Partisi’nin 3. genel başkanı Bülent Ecevit’i 5 Kasım 2006’da yitirmiştik. Geçen yıl ölüm yıldönümünde, Ecevit’in gazetecilik yaptığı 1950’li yıllarda CHP’ye üye olmasını sağlayan Sayın Altan Öymen ile birlikte bir CHP toplantısında kendisini andık. Ecevit hakkında birçok kitap yayımlandı. Günümüz gençleri onu daha çok DSP Genel Başkanı olarak tanıyor. Bu yazı ile ben, 1980 öncesi CHP’de kendisiyle çok yakın çalışma olanağı bulduğum Bülent Ecevit’in Türk siyasal yaşamına getirdiği yenilikleri, yaptığı katkıları paylaşacağım. CHP’de demokratik sol düşüncenin gelişmesine katkısı 1960’ta 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis’in üyesi olan Ecevit, 1961 sonrası kurulan İnönü hükümetlerinde Çalışma Bakanlığı yaparak işçilere toplusözleşme ve grev hakkının verilmesini sağlamıştır. 1965’te CHP Genel Başkanı İnönü’nün, partinin yerinin “ortanın solu” olduğunu belirtmesiyle başlayan parti içi tartışmalarda Ecevit, bu düşüncenin savunucusu olmuş, 1966’da İnönü’nün de desteğiyle genel sekreter seçilmiştir. CHP içindeki ideolojik tartışmada konuşma ve yayınları ile partinin halkçılık anlayışının ve demokratik sol çizgisinin gelişmesine düşünsel anlamda katkı yapmıştır. 12 Mart 1971 askeri müdahalesinden sonra CHP Genel Sekreterliği’nden ayrılan Bülent Ecevit, bazı akademisyen arkadaşlarının da katkısıyla Özgür İnsan adıyla bir siyasal düşünce dergisi çıkarmıştır. Dünyada siyasal hareketlere rehberlik etmiş fikir dergileri gibi Özgür İnsan dergisi de Türkiye’de CHP’nin sosyal demokrat düşünce doğrultusunda gelişmesinde ve partinin pek çok konuda tutum ve yaklaşımının gözden geçirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Dergi, ülkemizde özgürlüğü ve demokrasiyi, sosyal adaleti, hızlı ve sağlıklı gelişmeyi, Atatürk devrimciliği doğrultusunda gerçekleştirmeye çalışanların yayın organı olmayı amaçlamıştır. Derginin son yönetim yeri, Ecevit’in hem özel ofis olarak kullandığı hem de CHP’nin iktidar hazırlığına yönelik program ve kadro çalışmalarının yürütüldüğü “CHP İktidara Hazırlık ve Planlama Bürosu”ydu. ‘İktidara Hazırlık ve Planlama Bürosu’ CHP’nin 1960’lı yıllarda etkin olan araştırma bürosu, 1970’li yılların başında yeniden oluşturulmuştu. Genel merkezdeki CHP Araştırma Bürosu’ndan sonra bürokrat ve akademisyenlerin partinin iktidar hazırlığına daha rahat katkıda bulunabilmeleri için 1976’da kurulan planlama bürosu, önce eski bakanlardan Cahit Kayra’nın sonra SBF’de öğretim üyeliği yapan iktisat doçenti Bilsay Kuruç’un yönetiminde çalıştı. Benim de 1978’de Ecevit hükümeti kurulana kadar Işın Çelebi ile birlikte tam zamanlı görev yaptığım bu büro, Ecevit’ler ile çok yakın çalışma imkânı bulduğum ve siyasal birikimime önemli katkılar sağlayan bir yer oldu. Buradaki çalışmalara katılanlar arasından Bilsay Kuruç, Ahmet Taner Kışlalı, Gündüz Ökçün, Sevil Korum, Orhan Koloğlu, Vural Güçsavaş, Çetin Hacaloğlu, Oktar Türel, Algan Hacaloğlu, Yiğit Gülöksüz, Tonguç Görker, Çetin Ziylan ve Erhan Karaesmen gibi birçok ünlü akademisyen ve uzman, ya milletvekili ve bakan oldular ya da müsteşar ve genel müdür olarak ülkeye hizmet ettiler. CHP 1976 Programı’nın ilk taslağı Emre Kongar’ın da içinde yer aldığı akademisyen ve uzmanların katkısıyla bu büroda hazırlandı, partinin yetkili organlarıyla oluşturuldu, ilçelerde, illerde, bölge toplantılarında örgütle tartışılarak geliştirildi ve kurultayda kabul edildi. CHP’nin Sosyalist Enternasyonal’e üyelik başvurusunu 1976 Kurultayı’na öneren de bizzat Ecevit’tir. Ecevit, yakın tarihimizin şiir yazdığı bilinen tek lideridir. Halkla bütünleşme ve mitingler Ecevit, 1972’de CHP’ye genel başkan seçildikten sonra CHP’nin halkçılık anlayışı doğrultusunda halkla daha yoğun bir temas içinde bulunabilmek için ilk seçim otobüsünü siyasal yaşama getiren insandır. Seçim otobüsü, kurulu ses düzeniyle gidilen istikametteki her yerleşim yerinde halka seslenme imkânı veriyordu. Başlangıçta Ecevit, otobüsün arkasındaki pencereden halka hitap ederken 1977 seçimlerinde eski okul arkadaşı Mehmet İsvan’ın çabasıyla geliştirilen ve günümüzde bütün partilerin kullandığı model ile otobüsün üstünde daha geniş kitlelere ulaşma olanağı buldu. Ecevit, büyük illerde yapacağı mitingler öncesinde partinin il yöneticilerinden aldığı bilgiler yanında, uzmanlar göndererek ildeki sivil toplum yöneticileri ve demokratik kitle örgütleriyle de temaslar kuruyor, onların varsa yerel ve özel sorunlarını da saptıyordu. CHP, seçim mitinglerine sanatçıları davet ederek konuşmalar öncesi canlı müzikle konserler verdiren ilk partidir. 1973 seçimlerinde Ali Topuz’un önerisiyle sanatçı Şenay, Taksim’de yapılan İstanbul mitinginde, partinin söylemiyle uyumlu, hâlâ sevilerek söylenen “Hayat Bayram Olsa” ve “Sev Kardeşim” şarkılarını söylemişti. Ecevit, 1977 seçimlerinde ise partisinin iktidara hazırlık çalışmalarına destek veren akademisyenleri dönüşümlü olarak seçim gezilerine davet ederdi. Ecevit, TBMM’de bütçe görüşmelerine özel bir önem verir, bütçe üzerinde genel konuşmayı kendisi yapar, konuşmasını geniş bir ekibin katkısı ile hazırlardı. 1976’dan itibaren bu konuşmalar kitap olarak basılmış ve CHP örgütünün AP hükümetine yönelik eleştirilerinde rehber olarak kullanılması sağlanmıştır. Medya ve iletişim Ecevit, tüm konuşma ve demeçlerini kendisi hazırlar, daktilosuyla kendisi yazardı. Konuşma ve yazılarında, yabancı sözcükler yerine Türk Dil Kurumu’nun türettiği Türkçe kökenli sözcükler kullanmayı tercih ederdi. Onun kullanarak yaygınlaşmasını sağlamaya çalıştığı sözcükler arasında “olanak, eşgüdüm, dışalım, dışsatım” ilk akla gelenlerdir. Kısa ve anlaşılması kolay cümleler kurar, yalın bir ifade ile konuşur ve yazardı. Önemli demeçlerini yayımlamadan önce yakın çevresiyle paylaşarak kolayca anlaşılmasını gözetirdi. Kendisi de deneyimli bir gazeteci olduğu için Uğur Mumcu, Cüneyt Arcayürek, Teoman Erel gibi Ankara’daki bazı köşe yazarları ile yazılmamak kaydıyla aylık düzenli toplantılar yapar, böylece ülke sorunlarına ve gündeme gelebilecek konulara farklı bakış açılarını değerlendirirdi. Ecevit’in CHP Genel Başkanı seçildiği 1972 yılında siyasi partiler Hazine yardımı almıyordu. Üyelik aidatları da düzenli ödenmediğinden ve yeterli olmadığından CHP ekonomik açıdan sıkıntılar yaşıyordu. Partili gençlerin sembolik de olsa Kızılay’a kan bağışı yaparak gelirini partiye verdikleri yıllar... Bu dönemde Rahşan Ecevit etrafına topladığı bir grup inançlı Cumhuriyet kadını ile hem eşinin düşüncelerini yaymaya hem de partiye gelir sağlamaya yönelik çalışmalar başlattı. Bu kadınlar partinin rozet ve bayraklarını hazırlatıyor, Ecevit’in geliri partiye bağışlanmış kitap ve konuşma bantlarını çoğaltıp satarak CHP’nin tanıtımına ve maddi sorunlarının aşılmasına destek sunuyordu. Rahşan Ecevit, 1975’te CHP’ye ilgi veya Ecevit’e yakınlık duyan insanları CHP üyesi yapmayı, partinin oy desteğini artırmayı amaçlayan Köylü Derneği adıyla bir dernek de kurmuştu. Özgür İnsan dergisi dışında Ecevit’in çıkarılmasına maddi ve manevi katkı verdiği iki yayın organı daha vardır. Birisi, 197678 yılları arasında 15 günde bir çıkan Umut gazetesidir. Gazetenin kurucuları Rahşan Ecevit, Altan Öymen, Nemide Taylan (eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Muhittin Taylan’ın eşi), Firdevs Menteş (eski Danıştay üyesi), Asude Aral (Rahşan Ecevit’in kız kardeşi) ve Mehmet Kabasakal’dır. Gazetenin çok güçlü bir yazar kadrosu vardı. Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit imzalı yazılar dışında Altan Öymen, Muhittin Taylan, Bilsay Kuruç, Gündüz Ökçün, Ahmet Taner Kışlalı, Cahit Kayra, Orhan Koloğlu, Sevil Korum ve daha birçok ünlü akademisyen, siyasetçi ve uzman gazetede imzasız yazılar yazdı. Ben de 15 günde bir yayımlanan gazetenin künyesinde adı bulunmayan genel yayın yönetmeniydim. Gazeteci İsmet Solak ve çizer Engin Uç’un katkılarını da anmak isterim. Ecevit’in önderliğinde çıkan son dergi, 1980 sonrası yayımlanan Arayış dergisidir. Ecevit, yakın tarihimizin şiir yazdığı bilinen tek lideridir. İlkinin basımına bizzat katkı verdiğim iki şiir kitabı vardır. İlk şiir kitabındaki “Takalar” şiiri Modern Folk Üçlüsü tarafından bestelenmiş, “Pülümür’ün Yaşsız Kadını” ve “Türk Yunan Şiiri” muhalif politikacılarca TBMM kürsüsünde eleştirilmişti. Oysa Ecevit, bütün yaşamı ve dünyası yalnızca siyaset olan bir politikacının siyasette bile yararlı olamayacağına inanırdı. İsmet İnönü ile 6 yıl genel sekreter olarak çalışırken kendisinden çok şey öğrenmişti. Bunların bazılarını yeri geldiğinde paylaşırdı. Günümüz siyasetçilerinin de yararlanabileceği düşüncesiyle birisini paylaşayım: “Siyasette kimse kimseyi kolayca tasfiye edemez, kişiler icraatlarıylakendilerini tasfiye ederler.” 1977 seçim başarısı CHP’nin 1977 seçimlerinde aldığı yüzde 41.3 oy (bugünkü seçim sistemiyle tek başına iktidara gelmesine yeterdi) ile sağladığı seçim başarısında şüphesiz en büyük pay, bu yenilikleri partisine kazandıran Ecevit’e aittir. Ancak ülkenin ekonomik, toplumsal ve siyasal sorunlarının çözümü için CHP’nin umut olarak görülmesi yanında, ilçelerden kurultaya örgütle tartışılarak geliştirilmiş 1976 programı ve tüzüğünü, özverili CHP örgütünü, sendikaların ve çalışan kesimin rolünü, demokratik sol bir iktidara katkı vermek isteyen aydınların, sanatçıların ve halkın desteğini de unutmamak gerekir. Türk siyasal yaşamına 1980 öncesi CHP Genel Başkanı olarak getirdiği yenilikler ile değerli katkılar yapan, kendisinden çok şey öğrendiğim devlet adamını saygı ile anıyorum. YAŞAMAK, ÖLMEK DEĞİL DİRENMEKTİR ERDAL ATICI Tam 91 saat sonra... Tonlarca beton yığını altında ölüme direnen dört yaşındaki Ayda bebek kurtarıldı. Kadıköy Belediyesi arama kurtarma ekibinden Nusret Aksoy yaşananları anlattı: “İlk çığlık sesini duydum. Arkadaş eğildi, ‘Kimse var mı’ diye sordu. ‘Ben Ayda, iyiyim’ dedi. ‘Tamam Ayda, geliyoruz’ dedik. Elini salladı, ‘İyiyim ben’ dedi.” Sonra Ayda bebek, onlarca metre aşağıdan, buz gibi beton yığınlarının altından çıkarılarak güneşe, bulutlara, masmavi gökyüzüne ve karınca gibi çalışan yüreği temiz, insan olmanın erdemine ulaşmış arama kurtarma çalışanlarına, çevreye toplanmış insanlara “merhaba” dedi... Sabır ve cesaretle Ayda bebek, yaşamak için 91 saat aç ve susuz kalarak direndi. Gecenin gündüzün bile belli olmadığı koyu karanlıktan korkmadan ölüme karşı direndi. Ağlayarak gücünü tüketmek yerine sabırla ve metanetle bekleyerek yaşamda kalmayı başardı... Koca bir ülke, televizyon başında onun, su ve ekmekten önce “anne” diye haykırışını gözyaşlarıyla izledik. O an onun annesi, babası olduk ve kendi çocuğumuzu yitirmiş ve bulmuş gibi yürekten sevindik. Ne güzel şey, sürekli kin ve nefret söylemleri pompalanan bir ülkede, insan olarak kalabilmek... “Sizin mahalle, bizim mahalle” diye ayrıştırılan bir toplumda, mahallesini sorgulamadan dayanışmak, yardımlaşmak, kol kola girmek, birlikte gülüp birlikte ağlayabilmek! 65 saat ölüme karşı direnerek kurtarılan Elif bebekle, 91 saat direnerek hayatta kalan Ayla bebeğin fotoğraflarını camlatıp asın duvarınıza ve unutmayın bir an bile yaşamanın direnmek olduğunu. Bu dünyada yaşama tutunmanın ne demek olduğunu... Bir ulusa umut oldu İşleriniz mi iyi gitmiyor, o fotoğrafa bakın... Moraliniz mi bozuk? Gelecekten kaygılı mısınız, o fotoğraflara bakın... Ve en önemlisi, çocuklarınızı ve torunlarınızı ara ara o fotoğrafların başına toplayıp yaşama tutunmak üstüne en ateşli konuşmalar yapın. Ve üstüne direnmek üzerine en güzel hikâyelerinizi anlatın... Elif ve Ayda, hepimizin umudu, birlik, olmanın, dayanışmanın ortak sevinci oldu... Bunca dert içinde boğuşurken, binlerce insanımızı salgına kurban verirken ve ekonomik koşulların karanlığı altında inim inlerken birer ışık olup önümüze düştüler. Elif, Ayda ve tüm çocuklar siz çok yaşayın, olur mu? İstanbul’dan yükselen çığlık: ‘Sesimizi duyun, öleceğiz!’ İzmir’deki depremde 17 bina enkazı ve bu enkazlarda 114 kurban var: İstanbul depremi için hazırlanan uzman raporunda ise 2 bin 500 ile 10 bin arasında çok ağır hasarlı, 13 bin ile 34 bin arasında ağır hasarlı bina olacağı... Ve vefatların da 10 bin ile 30 bin arasına yükselebileceği hesaplanıyor. 1999 Yalova depremindeki ölü sayısının 20 bin dolayında olduğu anımsanırsa, İstanbul’daki vefatların 30 bini bile aşacağı düşünülebilir. Dolayısıyla hemen önlem alınmaya başlanmalıdır. Elbette önlemlerin başında, çürük binaların depreme dayanıklı biçimde yenilenmesi geliyor. Ama bu iş, muazzam bir kaynak ve organizasyon gerektiriyor. Üstelik de iktidarın bu tür işlerde yandaş kayırmacılığı yaptığı ve zaten kıt olan kaynakları optimum biçimde kullanmadığı da bilinen bir gerçek. O nedenle yerel yönetimlerin de devreye girerek, vatandaşların depreme karşı can ve mal güvenliğinin sağlanması için neler yapılabileceğini düşünmeye başlamaları gerekiyor. Bina yenilenmeleri dışında, elbette en önemli önlem, yeni inşaatların depreme uygun yapılması: 1) Deprem toplanma alanlarını, parkları, yeşil alanları korumak, dere yataklarına ve benzeri riskli yerlere inşaat yapmamak... 2) Zemin etütlerini doğru yapmak ve bilimsel verilere uygun davranmak, çürük zeminlere inşaat yapmamak... 3) Bina inşaatlarını ve inşaat denetimlerini yasalara ve kurallara uygun gerçekleştirmek... 4) İmar planlarını kamu yararını düşünerek yapmak ve zemin etüdünden başlayarak proje tasdiki ve iskân ruhsatı aşamasına kadar her türlü yağmacılığı, siyasal baskıyı, yandaş kayırmacılığını, rüşveti engellemek. Ne yazık ki iktidarın kent yağması ve rant hırsı dur durak dinlemiyor. Şu anda Nişantaşı’ndaki bir toplanma alanı yine ranta kurban ediliyor. Mahalle sakinlerinin “SESİMİZİ DUYUN, ÖLECEĞİZ!” başlıklı çığlığı, aşağıdaki mektupla bana da iletildi. HHH Yetti gayri: Rantınız batsın, AVM’niz batsın! İnsan gibi yaşamak istiyoruz... Üç karışlık yeşil alanımıza da göz diktiler... Depremde toplanma alanımızı DAP YapıTOKİ’ye peşkeş çektiler! Teşvikiye Nişantaşı’ndaki Marmara Üniversitesi’nin eski kampus arazisine DAP YapıTOKİ tarafından AVM ve yüksek katlı konutlar yapılması için Şişli Belediyesi tarafından Nisan 2020’de inşaat ruhsatı verilmiştir. 6 aydır gece gündüz çalışan iş makineleri, kampus arazisindeki tüm canlı yuvalarını ve bitki örtüsünü tıraşlayarak hafriyata devam etmektedir... ...Birkaç gün önce yaşadığımız İzmir felaketi bile, inşaat merakını ve rant iştahını durdurmaya yetmemiştir. Bu arazi gerek İBB, gerekse Şişli Belediyesi planlarında hâlâ “deprem toplanma alanı” olarak görünmektedir. 1999 depreminde Teşvikiye Mahallesi sakinleri bu araziye sığınmışlardır. Ağaçlık yeşil alanıyla bu arazi, Teşvikiye Mahallesi’nin akciğeridir. Deprem toplanma alanımıza, toplu konut ve AVM istemiyoruz. Bize nefes aldıran yeşilliğin yerine, beton bloklar istemiyoruz. Mahallemizin son yeşil alanı ve deprem toplanma alanı da elden çıktıktan sonra çok geç olacaktır! HHH Atalarımız “Bir musibet bin nasihatten iyidir” demişler ama insan yaşamını bile umursamayan yağmacı rant hırsı, hiçbir felaketi bile dinlemeyecek mi... İstanbul’un ve İstanbul halkının mezarları kazılırken kimse buna ses çıkarmayacak mı? 30 TL YER NE 18 TL “Dönemin ‘en güncel’ kitabı” Altan Öymen, Cumhuriyet Kitap, 16 Temmuz 2020 AKYAKA’DA SICAK BİR HAFTA SONU ! Akyaka’da denizle bütünleşen konaklarda kaloriferli odaları, kapalı yüzme havuzu, spor salonu, doğal yürüyüş parkurları ve bünyesinde Halet ÇAMBEL & Nail ÇAKIRHAN Kültür ve Sanat Evi’ni barındıran, Güvenli Turizm Sertifikasına sahip tesisimiz, sıcak ortamı ile sizlerin hizmetinizdedir. 0.252.243 51 08 www.yucelen.com.tr [email protected] www.yucelen.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle