15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 16 KASIM 2020 PAZARTESİ HABER Ayrıntılar Saray dalkavuksuz, entrikasız olur mu? Bir pazar günü, geceye doğru akarken saat, sosyal medyanın eğlence ortamında ülkenin ekonomi bakanı istifa ediyor. Haliyle deneyimli basın insanları; bu biçimde, sığ dilde, bozuk imla ile edilen istifaya kuşkuyla bakıyorlar. Teyit ettirmek için Ankaralılar sarılıyor telefona, lakin gelin görün ki kimsecikler yanıt vermiyor. Al başına belayı, “haberi verecek miyiz, vermeyecek miyiz” diye kara kara düşünüyorlar. HHH NeoOsmanlıcılar her binayı dev gibi inşa ettiler. Adliye saray oldu mesela, koskoca iletişim başkanlığı da kuruldu, dahası devletin televizyonu, ajansı, hepten kocaman oldu! Gel gör ki kimseden “çıt” yok. Bakan “damat”, konu hassas, karar verecek kişi “Türk tipi başkan” olunca, herkes kulağının üstüne yatıyor! Bakan, istifa topluma ulaşsın diye çırpınıyor, Anadolu Ajansı’na “gir diyorlar haberi”, ama olmuyor; ağabeyin başında olduğu yayın kuruluşu bile cesaret edemiyor kardeşin istifasını duyurmaya. Anlaşılan gülünç mecraya mecbur kalıyor bakan. Diyeceğim “her kul bir gün tadacaktır sansürü!” Tek adam düzeninde kimse hiçbir anlam ifade etmez! HHH Kaç saat geçiyor, dedikodular alıp başını gidince, açıklamamsı bilgiler sızıyor. Yine de gözler Saray’da. Lakin bu düzende kimse kendi başına “istifa” edemez, önce tarif değişiyor, söz konusu olan “af talebidir” diye düzeltiliyor! Üstelik de sağlık gerekçesiyle. Keşke biri deyiverseydi neymiş bu hastalık? Ben söyleyeyim size. “Bunun adı Saray hastalığıdır”. Kimsenin anlamı yoktur. Ve elbette Saray varsa “soytarı” da olur “dalkavuk” da! Her tür entrika da! Durum budur. İster bakan ol, ister damat bakan ol, hükmün yoktur! Gün gelir fırlatılırsın kenara! HHH Tartışmalar oluyor ekranda, etrafında dolaşarak ne kadar söz söylenebilirse, kıvranıyor gariban yandaşlar! Sonunda karar veriliyor, herkesin rahat edeceği cümleler kuruluyor: “RTE iyi, çevresi kötü”, Tuhaf hesaplaşmalar görülüyor bu arada, kim kimdir bilmek kolay değil. Altını oymalar, gözdağı vermeler, birbirine nanik çekmeler... Yorum yapacağız da ilkin neyi tartıştığımızı anlayalım. Aile içi bir mesele mi konuştuğumuz, ülkenin iktisadi sorunları mı, büyük siyasal çaresizliğimiz mi? Belki hepsi, belki hiçbiri! Belki de kimilerinin dediği gibi, mesele sadece “Biden” dönemi. Ön hazırlık yani! HHH Maalesef Cumhuriyetin çöküşüne tanık olduk. Bayramlarda kendimizi ortaya atarak avunmaya çabalıyoruz. Yine de bu cehalete, vasatlığa, bayağılığa iyi bile dayandı. “Türk tipi başkanlık” her neyse doğmadan öldü! Lakin yerine ne konacak meçhul! Biden geliyor diye “özgürlük, demokrasi soslu ılımlı İslamcılık” sürüldü piyasaya yeniden, liberaller “top yine bize geldi” diye göbek atıyor. Nasıl büyük felaket bu! HHH 10 Kasım günü düşündüm de milyonlarca insan 82 yıl önce ölmüş bir adam için üstelik ucunda hiçbir ödül yokken, her yıl aynı saatte sözleşerek ayağa kalkıyor, anıyor. Büyük çok acayip olay bu! Kabul edelim, bu Ortadoğu cehenneminde ne varsa laiklikte var! Bilim için aydınlanma için ilk koşul! Bu büyük uzlaşının nedeni burada saklı! Tek tipçi, koyu milliyetçi “Atatürk” yorumlarıyla gidilecek yol yoktur. Yeniden kamucu olmak zorunda bu ülke; üretmek, yaratmak, zorunda! Eşit, adil, özgür bireyler için anayasa yapmak zorunda. Hukukun üstünlüğü sağlanmalı. Bu mandacı ABD anlayışı bertaraf edilmeli. Cumhuriyet sosyalizmle taçlanmalı. HHH Erdoğan yerine Erdoğansız AKP modelinin kimseye yararı yoktur! İtfaiye çalışanlarının hakları için önerge CHP Adana Milletvekili Ayhan Barut, itfaiyecilerin özlük hakları ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, Devlet Memurları Yasası’nda değişiklik yapılması ve “İtfaiye Hizmetleri Sınıfı” tanımı yapılması için verdiği yasa teklifinin ardından itfaiyecilerin sorun ve isteklerinin belirlenmesine yönelik Meclis’e araştırma önergesi sundu. Barut, “İtfaiyecilik dünyanın en riskli mesleklerinden biridir. İtfaiyeciler çalışma şartlarının ağırlığı ve görevlerinin yaşamsal riskinin yanında hem hak ettikleri ücretleri alamamakta hem de meslek grubunda sayılmamaktadır. İtfaiye çalışanlarının sorunlarının tespiti, mağduriyetlerin giderilmesi ve çözümü için gerekli araştırmanın yapılarak adım atılması amacıyla Meclis araştırması açılmasını istiyoruz” dedi. l İç Politika ADALET NEREDE? YARGIDA REFORM AÇIKLAMALARI LAFTA KALDI Ayrıntılar Ayrıntılar Basın İlan Kurumu’nun gazetemize verdiği ilan kesme cezalarına yaptığımız bütün itirazlar mahkeme tarafından reddedildi. 28 günlük ceza tebliğ edildi Hukuk sistemindeki sıkıntılara dikkat çeken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, yargı reformuna ilişkin açıklamalarına karşın, bağımsız olması gereken yargı, eleştirel basını sindirmek ve susturmak için bir “sopa” olarak kullanılmaya devam ediyor. Basın İlan Kurumu (BİK) bağlı bulunduğu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un şikâyeti üzerine, tamamı belgeli olan haberlerimiz nedeniyle Cumhuriyet’e 45 gün ilan kesme cezası verdi. Gazetemiz avukatlarının yaptığı itirazlar İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedildi. Kararın kesinleşmesinin ardından BİK, 28 günlük ilan kesme cezasının uygulanacağını gazetemize tebliğ etti. SAMIMI DEĞIL Cumhuriyet’e verilen bu “ceza” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Bakan Gül’ün “reform” açıklamalarının “temenni” olmaktan öteye geçmediğini ve gerçeği yansıtmadığını bir kez daha gözler önüne serdi. Hukukçular ve basın meslek örgütleri, hükümetin “reform” söylemlerinin samimiyetten uzak olduğunu belirterek “Açıklamalar farklı, uygulamalar farklı” görüşünü dile getirdi. Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile ilgili gazetemizde ve cumhuriyet.com.tr’de yayımlanan yaklaşık 15 haber ve Pasifik Gayrimenkul Yatırım İnşaat AŞ’nin şikâyeti üzerine gazetemize verilen toplam 37 günlük ilan kesme cezası ile cumhuriyet.com.tr’ye verilen toplam 8 günlük ilan kesilmesi cezasına yapılan itirazlar İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedildi. Verilen 45 günlük cezanın kesinleşen 28 günü uygulanmak üzere gazetemize tebliğ edildi. AİHM’DEN DÖNER Basın ilan cezası kesinleşmeden önce cezalarla ilgili eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen “Cumhuriyet’e verilen cezalar AYM’de ne çıkar bilmiyorum ama AİHM’de mutlaka ve mutlaka basın özgürlüğü olarak değerlendirilecektir. Sözleşmenin 10. maddesinin ihlali olacağından hiçbir kuşkum yoktur. Türkiye’de özgürlüklerin sağlanması AİHM’ye mi bırakıldı bir tek” ifadelerini kullanmıştı. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan, eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ve TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş gazetemize verilen cezayı değerlendirdi. HUKUKÇULAR Göz boyamayla olmaz l İSTANBUL BAROSU BAŞKANI MEHMET DURAKOĞLU: Yargı reformuna ilişkin açıklamaları samimi bulmuyorum. Yapılan açıklamalarla bu sürecin geçiştirilmesi amaçlanıyor ya da gelecekte yeni ABD başkanıyla başlayacak sürece bir anlamda açıklamalar ile yanıt vermek amaçlanıyor. Bu açıklamaların sahaya yansıyabileceğine dair bir inancım yok. Türkiye’nin çok köklü sorunları var. Bir Maliye Bakanı’nın istifası sırasında ekonominin duvara çarptığı bir yerde o ekonomiyi düzeltmenin koşullarından bir tanesinin de hukuk devletini geliştirmek olduğu gerçeğinin kavranmış olduğunun karşısında, bunların sözden uygulamaya dönüşebileceğine inanmıyorum. Bu ülkede anayasadan kaynaklı HSK üyelerinin atanmasından, Anayasa Mahkemesi (AYM) üyelerinin atanmasından, sulh ceza hâkimliklerinin otomatik tutuklama müesseselerine dönüşmesinden vazgeçmeden bir yargı reformu konuşulması mümkün değildir. Siyasi davalarda, muhalefete yönelik davalarda ya da Cumhuriyet gazetesine yönelik ilan kesme cezalarında herhangi bir değişiklik olmadan Türkiye’de bir yargı reformundan bahsetmek mümkün değildir. Temel sorunumuz uygulamada. Uygulama sorunlarını halletmemiz gerekmektedir. Göz boyama cinsinden, ekonomiyi düzeltme cinsinden, yabancı sermayeye güvence vermek cinsinden yapılması düşünülen değişikliklerin hiçbir anlamı olmayacaktır. Dahası uygulamaya geçmeyecektir. Bu ceza hakkın ihlalidir l YARGITAY ONURSAL DAIRE BAŞKANI HAMDI YAVER AKTAN: Karar kesinleşince tek gidiş yolu AYM’ye başvuru yoludur. Eğer AYM hak ihlali kararı verirse Cumhuriyet zararlarını talep edebilecektir. AYM ret kararı verirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilecektir. Açıklamalar ve uygulamalar farklı. Adalet Bakanı’nın açıklamlarına katılabiliriz. Herkesin de katılması gereken hukuki açıklamalar yaptı iki gün önce. Ama uygulama hiç de öyle gitmiyor. İfade özgürlüğünün kısıtlanmasının yanında haber alma özgürlüğü de kısıtlanıyor. BİK bazı kararlarda hem şikâyetçi hem karar verici oluyor. Bu açıkça hukuka aykırılık oluşturur. AYM’nin önceki kararlarını göz önünde bulundurduğumuzda Cumhuriyet’e verilen cezalarında hak ihlali sayılacağını düşünüyorum. Anayasaya uygun değil l ESKI ADALET BAKANI PROF. DR. HIKMET SAMI TÜRK: Son dönemlerde ülkemizde yazarlar ve düşünürler hakkında soruşturma ve kovuşturmalar yapılmakta. Bu yaşananlar demokratik, basın ve ifade özgürlüğünün olduğu bir rejimde çok istisnai durumlarda düşünülecek şeylerdir. Ancak son zamanlarda maalesef bu uygulama yaygınlaştı. Bu durum demokratik rejim açısından olumlu bir hareket değil. Bu süreçte AYM’ye taşınan dosyalar var. Yapılan bireysel başvurular var. AYM başvurucu lehine karar vermiş ve kararı yerel mahkeme göndermiş. Anayasa’nın 153’üncü maddesinde belirtildiği gibi AYM kararları bağlayıcıdır ve herkesi bağlar. Ayrıca AYM Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun da da bireysel başvuru üzerine verilen kararların AYM’ye uygun karar vermesi hükme bağlanmıştır. Bildiğimiz gibi AYM’nin Enis Berberoğlu kararına yerel mahkeme uymadı. Konuyu istinaf mahkemesine gönderdiler. Onlar ise yeniden AYM’ye başvurdu. Ancak AYM’ye yeniden başvuru için iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekir. Ama şimdi AYM’nin ne karar vereceğini bilemiyoruz. Belki “karar daha önce verilmiştir. Yeni bir karar verilemez” diyebilir. Sağlanması gereken mahkemelerin bireysel başvurulara uymalarıdır. Her durumda bireysel özgürlük, düşünce ve ifade özgürlüğü demokratik rejimin olmazsa olmazlarıdır. Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti’nin değişmez nitelikleri arasında demokratik, hukuk devleti olması vardır. Bu çerçeve içerisinde hareket etmek gerekir. BASIN MESLEK ÖRGÜTLERİ BİK görevini yapsın l TGC GENEL SEKRETERI SIBEL GÜNEŞ: İktidarın gazetecilik üzerindeki baskıları hiç bitmiyor. 10 bini aşkın gazeteci işsiz. 12 bini aşkın gazeteci yazdığı haber nedeniyle hakim karşısına çıktı. 72 gazeteci hâlâ cezaevinde. Bütün bu zor koşullarda yaşamaya çalışan bağımsız yayın organlarını da Basın İlan Kurumu resmi ilan kesintisiyle baskı altına almaya çalışıyor. Yurttaşları haberle buluşturmak isteyen yaygın ya da yerel gazeteler çeşitli ekonomik baskılar altına alınıyor. Basın İlan Kurumu’nun bu tür gazetelere sudan bahanelerle ilan kesintileri yaptığı ve bu gazetelerin yaşama kaynaklarını kesmeye çalıştığı ortada. Yine bir yargı paketini konuşurken kamu yararına çalışması, adil olması beklenen Basın İlan Kurumu’nun Cumhuriyet gazetesine 28 gün ilan kesme cezası vermesi kabul edilemez. Sokaktaki her görüşten yurttaşın istediği gazeteyi okuma hakkı var. Ama iktidarın bağımsız ve eleştirel yayın yaptığı için hoşuna gitmeyen yayınlara böyle haksız resmi ilan kesme cezalarının adaletle, hukukla anlatılabilir bir yanı maalesef görünmüyor. Basın İlan Kurumu kuruluş amacına uygun çalışmalı, adil davranmalı, bağımsız gazeteleri ekonomik olarak zora sokmayı hedefleyen resmi ilan kesme cezalarından vazgeçmeli. Ödün vermeyecek l BASIN KONSEYI BAŞKANI PINAR TÜRENÇ: Türkiye için, hukuk alanında da hak arayan, barışcıl seferberliğin yıllar sonra başlatılması gerektiğini söyleyen siyasi anlayışın arka bahçeleri gibi görülen basınla ilgili kurumların uygulamaları, çizilen yol haritası ile örtüşmemektedir. Kuşkusuz söylemlerden öğrendiğimiz yeni çizginin, özellikle hukuk ve demokrasi alanında hayatımıza neler getireceğini henüz bilemiyoruz. Ne var ki, umudu yitirmeden, tüm iyi niyetle, Türkiye’nin normalleşmesini beklerken, basına hiza vermeye devam eden Basın İlan Kurumu ile Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) sergilediği yasaklar yine yağmur gibi yağmaya başladı. Oysa BİK ve RTÜK gibi organlar, yargı organı değillerdir. Bu kurumların, artık tarafsız şekilde faaliyet göstermesini bekliyoruz. Cumhuriyet gazetesi ve diğer basın kurumlarına, oturdukları yerden yazdıkları cezalar, hukuka aykırıdır. Bu cezalarla, muhalif gördükleri basın kurumları, anayasadan güç alarak halkın haber alma hakkı için yayıncılık yapmaktadır. İlan kesme cezaları ile kurumlar, ekonomik açıdan çökertilmeye, yıldırılmaya çalışılsa da gerçek gazeteciler doğru bildikleri yayın çizgilerinden ödün vermeyeceklerdir. Bu beyhude çabalardan BİK ve RTÜK’ün vazgeçmeleri gerektiğini bir daha hatırlatmak istiyoruz. Başaramayacaklar l TGS GENEL BAŞKANI GÖKHAN DURMUŞ: Yargıda reforma gidileceğinin konuşulduğu bugünlerde basın özgürlüğünden koşar adımlarla uzaklaşmaya devam ediliyor maalesef. Kendine muhalif gördüğü basına yönelik her türlü yıldırma politikasını sürdüren AKP iktidarı, son yıllarda Cumhuriyet de dahil olmak üzere muhalif gazetelere yönelik ilan kesme cezaları ile susturmaya çalışıyor. Başaramadı ama denemeye devam ediyor. Iktidar, ne kadar susturmaya çalışırsa çalışsın Cumhuriyet’i susturmayı başaramayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle