15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 16 KASIM 2020 PAZARTESİ KÜLTÜR Yıkıcı, yapıcı şair Orhan Veli Garip akımıyla düşünce, duygu, beğeni dünyamıza, yaşama yazıyla bakışımıza, kendimizi anlatma biçimimize yön veren Orhan Veli Kanık’ı 70. ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz. NURDURAN DUMAN Orhan Veli Kanık, bundan 70 yıl önce 14 Kasım’da dünyadan gittiğinde bize dönülmez bir yol bıraktı. Özellikle biz şiir insanlarına. Üzerine düşünülecek konuşulacak bir dolu mesele de. Örneğin şu yanıtı hem belirgin hem gizemli soru, edebiyatımız için hep tartışılmaya değer bir mesele olarak kalacak. Orhan Veli yaşasaydı ne olurdu? Kısacık ömründe, bin yıllardan günümüze sapasağlam uzanan, upuzun Türk şiiri zincirini kırıp, kırdığı yerden yenilikli bir halka ekleyen edebiyat insanı olarak kim bilir daha neler eyleyecekti? Kendi şiiri acaba nereye, nerelere gidecekti?.. Melih Cevdet Anday, “Sonradan Oktay Rifat’ın da benim de Garip akımından ayrı bir şiire yönelmemiz, bu ortaklığı zedelemez. Yaşasaydı, Orhan Veli de yeni yollar denemeye kalkacaktı” diye yanıt veriyor böyle sorulara 1988 tarihli “Otuz Sekiz Yıl Geçmiş” adlı yazısında. Asım Bezirci ise onun şiirimizdeki yerinin Ahmet Hâşim, Yahya Kemal, Nâzım Hikmet, Cahit Sıtkı, Ahmet Muhip gibi şairlerimizin arasında yer almasını sağlayacak yeterlikte olduğunu belirtir, “... yeni şiirin kurulmasında Orhan Veli’nin büyük payı vardır. Gerçi bu payın sınırları bir yere değin şiirimizin yararına olmuştur ama bir yerden sonra da Orhan Veli şiirinin zararına olmuştur. Çünkü kuruculuk hareketi ve apansız gelen ölüm, onun kendi şiirini kurma zamanını daraltmıştır. Neyse ki Orhan Veli bu kısa zamanı dahi çok iyi kullanmasını bilmiştir. Yıkıcılık şiirlerinin ardı sıra kuruculuk şiirleri de vermiştir” der. Dalgacı Mahmut / Sayın Güzel Adam, Sevgili Orhan Veli Sayın güzel adam, sevgili Orhan Veli o. Çünkü hem dili, edebiyatı, sanatı, kültürü, ne yaptığını iyi bilen entelektüel Orhan Veli Kanık’tır hem de dilini, edebiyatını, kültürünü iyi bilen, bu üçlünün oluştuğu, oluşturduğu insanına sevgi dolup taşan yurttaş Orhan Veli. Sevgiyle daha nelere bakmaz, sevecenlikle neleri boyamaz ki? “İşim gücüm budur benim,/Gökyüzünü boyarım her sabah,/Hepiniz uykudayken./Uyanır bakarsınız ki mavi.” Gök, deniz, sokak, kedi, pantolon, Süleyman Efendi’nin nasırı, İstanbul... Dizelerinde, yaşadığı zamanın mekânın ayağa dikilip canlanmış varlıkları hâlâ capcanlı. “Deniz yırtılır kimi zaman,/ Bilmezsiniz kim diker;/Ben dikerim.” O sözü şiire diktikçe hem neşe dolarız hem duygulanır düşünceye dalarız. Onun gözlerini kapatıp dinlediği, şimdilerde çok değişmiş İstanbul’a biz bazen kulaklarımızı kapatır bakarız. Sonra da bir ıslık tutturur yaşamaya bakarız. “Dalga geçerim kimi zaman da/O da benim vazifem;/Bir baş düşünürüm başımda,/Bir mide düşünürüm midemde,/Bir ayak düşünürüm ayağımda,/Ne halt edeceğimi bilemem.” Bu dizeler örneğin, atom altı parçacıklarıyla uğraşan, insan bedeninin proton nötron haritasını çıkaran günümüz fizikçileri için ne kadar ciddiye alınmalıksa, günlük hayatın içinde pürdikkat koşuşan bizler için de o kadar “dalgacı mahmut” olunmalık. Karagöz oynatıcısı Şiirle pek ilişkisi olmayanın bile illa ki bir iki dizesini bildiği, çeviri, dergicilik alanında edebiyata verdiği hizmet ortada şairin usta bir Karagöz oynatıcısı olduğunu biliyor muydunuz? Öyküleri de var. Yaşasaydı belki başka öyküler de yazacak, tiyatro oyunları, senaryolar kaleme alacaktı?.. Karagöz oynattığına göre belki de oyunları komediye kafa yoracaktı?.. KARANTINADA YAŞAM... Eskişehir Şehir Tiyatroları’nın yeni oyunu “Tahta Pencere” cumartesi saat 20.00’de Sanat ve Kültür Sarayı’nda sahnelenecek. Mustafa Kılıkçı’nın kaleme aldığı “Tahta Pencere” adlı oyun, uzun zamandır karantinada yaşamaya mecbur kalan bir çiftin hüzünlü ve komik hikâyesini sahneye taşıyor. Oyunda Mete Ayhan’ın yönettiği iki kişilik oyunda, Özlem Boyacı ve Umut Bazlama rol alıyorlar. Çellist Baltacıgil İş Sanat’ta Genç çellist Poyraz Baltacıgil, piyanist Barış Büyükyıldırım eşliğinde İş Sanat’ta yarın saat 20.30’da bir resital verecek. Covid19 pandemisi tedbirleri gereği İş Kuleleri Salonu’nda seyircisiz olarak kaydedilen konser, Johannes Brahms’tan, Charlie Chaplin’e uzanan zengin bir repertuvarla İş Sanat’ın sosyal medya hesapları üzerinden yayımlanacak. Konser sezon sonuna kadar ücretsiz izlenebilecek. Tekirdağ’da ‘Yeni Türkü’ rüzgârı Yeni Türkü, 21 Kasım’da Pikap Sahne Tekirdağ’da saat 20.00’de müzikseverlerle buluşuyor. Topluluk sevilen parçalarını hayranları için seslendirecek. SAMDOB’DAN ‘DOKTOR MUCIZE’ CEMİL CİĞERİM Samsun Devlet Opera ve Balesi (SAMDOB), âşıkların dolambaçlı oyunlarıyla bezeli Georges Bizet’in ödüllü eseri “Doktor Mucize” komik operasını sahneye koydu. Bizet’in 18 yaşında besteleyerek Jacques Offenbach’ın düzenlediği yarışmada birincilik ödülü kazandığı “Doktor Mucize” operası, Şahan Gürkan’ın rejisörlüğünde izleyicilerle buluştu. Librettosunu Leon Battu ve Ludovic Halevy’nin kaleme aldığı opera eserinde sevdiğine kavuşmak için doktor kılığına giren Yüzbaşı Silvio’nun ve sevgilisi Laurette’nin hikâyesi anlatıldı. Opera eserinde âşıkların birbirine kavuşma serüveni komik bir dille ele alındı. Birbirini çok seven Silvio ve Laurette, Laurette’nin belediye başkanı olan babasının askerleri sevmemesi üzerine kavuşamamaktadır. Alışılmışın dışında bir dünyanın resmedildiği opera eserinin rejisörlüğü Şahan Gürkan, koreografisini Arzu Kaya, dekor tasarımını Gülden Sayıl, kostüm tasarımını Gülnur Çağlayan Tuluk ve ışık tasarımını Oğuz Murat Yılmaz üstlendi. l SAMSUN TANGO VE MÜZIĞIN RITMI... Ankara Devlet Opera ve Balesi orkestra ve bale sanatçılarının 18 Kasım’da Opera Sahnesi’nde saat 20.00’de vereceği konserde solist sanatçı; soprano Feryal Türkoğlu Feryal Türkoğlu olacak. Düzenlemesini Deniz Aydın’ın yaptığı Astor Piazzolla’nın tango müziklerine yer verilen etkinlikte; orkestra sanatçıları Deniz Aydın ve İlayda Erden kemanda; Ercan Gören viyolada; Sevinç Aliyev viyolonselde; Özgür Uluçınar kontrbasta ve Melahat İsmailova piyanoda olacak. Müziklere Nilgün Bilsel Demireller’in koreografisiyle bale sanatçıları eşlik edecek. (www.biletinial.com , www.operabale.gov.tr) Oktay Akbal Ödülü için başvurular sürüyor Gazetemiz Cumhuriyet’in simge yazarlarından, 2015’te yitirdiğimiz Oktay Akbal için Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Oktay Akbal Edebiyat Ödülü’ne başvurular sürüyor. Bir Muğla sevdalısı olarak 40 yıl yaz aylarını Muğla’da geçiren, son yıllarında da sürekli Muğla’da yaşayan Oktay Akbal’ın adını yaşatmak, Türk edebiyatını desteklemek, yaygınlaştırmak ve başarılı yazarları ödüllendirmek amacıyla 2021 yılından başlayarak Muğla Büyükşehir Belediyesi, Oktay Akbal Edebiyat Ödülü verecek. Okur ve edebiyat çevrelerinde sevinçle karşılanan bu ödül, 2021’de öyküye, 2022’de romana, 2023’te köşe yazısına ayrılmış bulunuyor. Buna göre, yazar ya da yayınevleri 2020 yılında yayımlanmış olan öykü kitaplarıyla başvurabilecekler. Ödüle başvuracak ya da aday gösterilecek kişinin, kitap olarak basılmış bandrollü yapıtının veya yapıtlarının her birinin 9 adedini, kişinin özgeçmiş yazısıyla birlikte, teslimi ya da gönderilmesi gerekiyor. Ödülü değerlendirecek olan Seçiciler Kurulu sekiz üyeden oluşuyor. 2021 Yılı Seçiciler Kurulu şu kişilerden oluşuyor: Hikmet Altınkaynak, Enver Aysever, Şadan Gökovalı, Doğan Hızlan, Ruken Kızıler, Aykut Küçükkaya, Zeynep Oral, Ayşe Sarısayın. Süreyya’da Beethoven 250 yaşında konserleri İstanbul Devlet Opera Balesi (İDOB), Alman müzik dehası Ludwig van Beethoven’ın 250. yaşını 17 Kasım’da saat 20.00’de Süreyya Operası’ndaki konserlerle kutluyor. İDOB, Beethoven kutlamalarına 12 Kasım Perşembe günü “Senfonik Konser” ile başladı. Şef Zdravko Lazarov yönetimindeki konserde orkestra bestecinin “Die Geschöpfe des Prometheus, Ouvertüre’” ve 1. Senfoni eserlerini seslendirdi. Orkestra, başkemancısı ve konserin solisti Oleksandr Samoylenko’ya “Keman Konçertosu, Op. 61 ve Violinromanze Op. 50 eserlerinde eşlik etti. İDOB sanatçıları; Oleksandr Samoylenko, Ceren Gürkan, Murat Anıl Erginol (keman), Filip Kowalski (viyola), Şafak Erişkin, Mert Gürel, Burak Ayrancı (çello), Ecesu Sertesen (klarnet), Tutu Aydınoğlu (piyano) 14 Kasım Cumartesi 16.00’da “Oda Müziği Konseri” verecek. Programda Beethoven’ın oda müziği eserleri seslendirilecek. İDOB solistleri; Esra Abacıoğlu Akcan, Özgecan Gençer, Otilia İpek, Ayten Telek, Elif T. Tekışık, Ahmet Baykara, Caner Akgün, Göktuğ Alpaşar’ın, Arda Güven ve İdil Baykara (keman), Cenk Sökmen (viyola), Gözde Öcal Güvemli (çello), Olena Şenol (piyano) eşliğinde 17 Kasım Salı, 20.00’de Beethoven’in liedleri ve koral eserlerinin seslendirilecekleri “Vokal Konseri” verecekler. Konserde İDOB korosunu şef Paolo Villa yönetecek. İstanbul Devlet Opera ve Balesi , Beethoven’ın 250. yaş kutlamalarına aralık ayında “Fidelio Operası” ile devam edecek. Monica Molina konseri CRR’de İspanyol müzisyen Monica Molina, 17 Kasım’da saat 20.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda İstanbullu hayranlarıyla buluşacak. Monica Molina, “Tu Despedida”, “Vuela”, “De Cal y Arena”, “A Vida”, “Mar Blanca” ve “Autorretrato” isimli 6 albüm yayımladı. Omzuma bir beyaz güvercin kondu Bir zamanlar Şehir Tiyatroları, Rumelihisarı içine inşa edilmiş sahnede yaz temsilleri verirdi. O sahne son dönemlere kadar İstanbul Tiyatro Festivali başta olmak üzere çeşitli festivallere de ev sahipliği yaptı. 2015 yılında ise sanata, özellikle de tiyatroya karşı umursamaz, hoyrat tavrıyla bilinen iktidar tarafından “yürürlükten kaldırıldı”. Şehime Erton ve oğulları 1960’lı yıllarda ise tiyatroyu itibarsızlaştırmaya çalışmak, iktidarlar dahil kimsenin aklından bile geçmezdi. 1967 yılının ağustos başında Rumelihisarı Sahnesi’nde Şehir Tiyatroları prodüksiyonu olan “Bir Kavuk Devrildi”yi oynuyorduk. Sahneyi paylaştığım pek çok değerli ismin arasında, tam bir İstanbul hanımefendisi olan, büyük ela gözlü, çok hoş bir kadın, Şehime Erton da vardı. İki oğlundan biri Fransa’da okuyordu. “Gelsin, seni tanıştıracağım” der dururdu. Temsiller sona erdikten sonra yaz tatilimi geçirmek üzere halamların Kalamış’taki evine gittim. O zamanlar İstanbul, yaz tatilinin kent içindeki sayfiyelerde geçirilebildiği bir yerdi. Bir gün halamın kızı Hülya Erten’le Kalamış Yelken Kulübü’nün sahil tarafındaki balıkçı kahvesinde oturuyorduk (deniz doldurulmamıştı henüz). Bir de baktım, Şehime Hanım iki oğluyla birlikte ayrı bir masada. Timur ve Selim Selçuk kardeşler ile orada tanıştım. Timur, yirmili yaşlarının hemen başındaydı, çok yönlü bir müzik eğitimi aldığı Fransa’dan gelmişti. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın aynı adlı şiirinden bestelediği “Ayrılanlar İçin” yeni meşhur olmuştu. İyi arkadaş olduk. O yaz bizi Hülya ile sandal gezilerine çıkardı, Durul Gence Orkestrası ile yaptığı provalara çağırdı. Timur Selçuk’un orkestrayı cıva gibi yerinde duramayan bir halde, hoplayıp zıplayarak yönetmesi karşısında afallamıştım. Babasının evine, yeşillikler içindeki bembeyaz ahşap konağa da davet etmişti. Münir Nurettin Selçuk ile de tanışma onuruna eriştim böylece. O gün piyanonun başına oturdu, “Bak bu üzerinde çalıştığım yeni beste” dedi, çalıp söylemeye başladı: “Süzülüp mavi göklerden yere doğru/Omzuma bir beyaz güvercin kondu/Aldım elime usul usul okşadım/Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım.” 1970’ler ve sonrası Aradan yıllar geçti, ben cezaevine girdim, 1974 affıyla çıktım, Muhsin Ertuğrul sayesinde yeniden Şehir Tiyatroları’na döndüm. Timur emekten yana tavrını keskinleştirmiş, politik mesajı öne çıkan ama yine çok kaliteli şarkılar, AST için de oyun müzikleri yazmaya başlamıştı. Miting meydanlarında özellikle Sarper Özsan’ın bestelediği “1 Mayıs Marşı”nı Timur Selçuk yorumuyla dinlemek apayrı bir keyifti. 1970’li yılların sonuna doğru kompozitör Ahmet Yürür bir konser için iki bestesini söylememi istemişti. Sözleri Afşar Timuçin tarafından kaleme alınmış olan “Çanları Kimler Çalıyor?” ve “Otur Ahmet Kardeşim.” Yürür beni 1 ay çalıştırdı, konser yaklaşınca da Timur Selçuk’un Tünel tarafındaki atölyesinde, onunla birlikte çalışmamı istedi. Birlikte birkaç kez çalıştık. İşinde çok ciddi, hayatın içinde ise muzip çocuklar gibi neşeliydi. Tam konser günü rahatsızlandım, şarkıları Timur söyledi. 1990’lı yıllarda, ben sürgünden döndükten sonra onunla ve eşiyle Nişantaşı’nda bir gece yemek yedik birlikte. Geçmiş yılları yâd ettik, Fransa’yı konuştuk. Son kez o zaman gördüm Timur’u, ama hep izledim. Hepimiz gibi o da çeşitli değişimler yaşadı mutlaka ama bazı yanları hiç değişmedi: Emekten yana tavrı hiç değişmedi; Atatürk sevgisi hiç değişmedi; haksızlığa, zulme, zalime karşı çıkışı hiç değişmedi; namuslu, dürüst, ahlaklı, dimdik duruşu hiç değişmedi. Bilgisine güvenen, piyasa için kaliteden asla ödün vermeyen, sözünü sakınmayan sanatçı ve aydın kimliği hiç değişmedi. Erken gitti bence ama şu çorak toprakta bile iz bırakarak gitti. Bu ülkeden “beyaz güvercin donunda”* bir Timur Selçuk geçti. H Kısa süre önce yine vakitsiz yitirdiğimiz sevgili Ahmet Uz da içimi yaktı. O konservatuvardan sınıf arkadaşım, kardeşi Ayben ise ortaokul arkadaşımdı. Ahmet çalışkandı, dürüsttü, yetenekliydi; hepsinden önemlisi insan gibi insandı. Işıklar içinde yat arkadaşım. * Hacı Bektaşi Veli’ye atfen kullanılan bir deyim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle