15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 16 KASIM 2020 PAZARTESİ HABER İZMİR’DE TUNÇ SOYER’İN GİRİŞİMİYLE 45’İ BİLİM İNSANI 400 KATILIMCI BİR ARAYA GELDİ Yeni yol haritası gerekli MUSTAFA BALBAY Uzmanlar uyarıyor: 1 Kentsel dönüşüm, yapısal dönüşüm oldu. Sadece yapıyı, rant yükselterek yenilemek sakattır. İktidar, kendi çıkardığı yasayı çiğniyor. 2 Ovalar kesinlikle imara açılmamalı. Sulak alan, kendisini ıslaha girişeni afetle ıslah eder. 3 Güçlendirme ilke olarak benimsememeli, bunun makyajdan öte faydası yok. 4 Fay hattı yasası geri çekilmeli. Fay hattı cetvel değildir. 5 Toplumsal psikolojiyi de dikkate alarak gerçekleri açıkça söyleyip, sağlam zemin ve kurallı yapılaşmayı önceleyen yeni bir yol haritası çizilmeli. Merkezi Sisam Adası olan, ancak en büyük hasarı Bayraklı ilçesinde verdiği için “İzmir depremi” olarak anılan yer sarsıntısının sonuçları tartışılmaya devam ediyor. Uzmanlar, kentsel dönüşüm, imar barışı, binaları güçlendirme gibi adımların tümünün sorunun kökten çözümüne dönük olmadığını vurguluyor, “Asıl olan zemin” görüşünde birleşiyor. Prof.Dr. Ahmet Ercan, “Türkiye’de yasa gerektiğinde en iyisi çıkarılıyor ama iş uygulamaya geldiğinde, iktidar kendi çıkardığı yasayı bile çiğniyor” değerlendirmesinden sonra şunları söyledi: “Bayraklı’da böylesi zarar, hepimizin utancıdır. Lafı eğip bükmenin gereği yok. Beş derenin toprak taşıdığı ovaya bina yaparsanız, ne olacağını gördük. Şimdi devrim, kenti yamaçlara taşıyıp, özüne yani ovaya çevirmektir. Binaları güçlendirmenin öne alınması akılcı değil. Sisam’a 87 kilometre uzaktaki Bayraklı’da depremin şiddeti, yamaçtan 5 katı yüksek. Burada deprem öldürmemiştir, orayı imara açan siyasetçi öldürmüştür.” Prof.Dr. Ercan, büyük şehirlerde sürmekte olan kentsel dönüşüm için şunları söyledi: “Bunun adı kentsel dönüşüm değil, yapısal dönüşüm. Tek tek binaları rant yükselterek yenilemek makyajdan başka bir şey değil. Ben 1948 doğumluyum. Annemi makyaj yaparak ne kadar gençleştirebilirim. Biraz akıl... Siyasetçiler rant merkezli bakıyor. Aydınlarda da aymazlık var.” Prof. Haluk Sucuoğlu da kentsel dönüşüm sisteminin çöktüğünü belirterek “Tek başına bir binayı ne kadar güçlendirirseniz güçlendirin, bu o binanın ve bulunduğu bölgenin depreme karşı dayanıklı hale geldiği anlamını taşımaz. Binaların yanı sıra ulaşım da dikkate alınarak planMerkezi Sisam Adası olan deprem en büyük hasarı 87 kilometre uzaklıktaki Bayraklı ilçesine verdi. Uzmanlar, kentsel dönüşüm, imar barışı, binaları güçlendirme gibi adımların tümünün sorunun kökten çözümüne dönük olmadığını vurguluyor, “Asıl olan zemin” görüşünde birleşiyor. Ovada yerleşim tartışmaya açıldı. Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal, makam odasından kentin orman alanını gösterip, “Buraya imar isteyen teröristtir” diyor. lama yapılmalı” diye konuştu. Yılmazer’den çarpıcı örnekler Prof.Dr. İlyas Yılmazer, Türkiye’de bugüne dek yaşanan depremlerin nerede, nasıl zarar verdiğini örneklerle anlatmanın en ikna edici yol olduğunu belirtti. Prof. Yılmazer’in örneklemleri şunlar: DÜZCEKONURALP: Düzce 19. yüzyılın ortasında saman pazarı olarak kurulmuş, zamanla büyümüş, ovanın ortasında bir yer. Konuralp ise az ötede kayalık alana kurulmuş, yüzlerce yıllık yerleşim yeri. 17 Ağustos 1999 depremi Düzce’de de hissedildi, zarar oluştu. Konuralp’te cam kırılmadı. O depremden sonra Düzce’de kimi binalarda güçlendirme yapıldı. “Yapmayın, işe yaramaz, bu arazide deprem yıkar” dedik. Dinlemediler. Üç ay sonraki Kaynaşlı depreminde Düzce’de güçlendirilen bina yıkıldı, 20 kişi öldü. Düzce’de büyük zararlar oluştu. Konuralp’te tek hasar yoktu. VANHARÇOT: 2011 yılında Van’da deprem olacağı belliydi. Öncesinde Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Yücel Aşkın bu gerçeği yöneticilerle paylaşıp, Van Ovası’nın boşaltılmasını istedi. Kimi etkili siyasetçiler, güçlü bina yaparsak çözeriz, dedi. Bas bas bağırdık. Prof. Aşkın’la birlikte hareket ettik. Harçot Ovası’nda yeni konut alanları belirlemişlerdi. Engel olduk, yeni kenti kayalık alana taşıdık. Deprem oldu. Ovada taşınmaya direnen yerler yıkıldı. Kayalık alanda cam kırılmadı. 150 kilometre ötede Karlıoava’da köyler yıkıldı. KOCAELİUMUTTEPE: Marmara depremi öncesinde Kocaeli Üniversitesi’ni ve devlet hastanesini Umuttepe’ye taşımak için plan yaptık. Önce karşı çıkanlar oldu. Depremde Umuttepe’de sıfır hasar olunca karşılıklı memnuniyeti anlatamam. Ovadaki dünyanın en dayanıklı otomobil fabrikası 3 metre yere çöktü. Bunlar somut örnekler. Prof. Yılmazer, Meclis gündeminde olan fay yasasının da gerçekçi olmadığına işaret etti, şöyle dedi: “Ana fikir olarak fay hattının iki kilometre sağında ve solunda yapılaşma olmayacak. Bu akılcı değil. Ovaların iki ucunda iki ana fay hattı olur. Fay hattının ova tarafında olmayan yanında deprem şiddetli hissedilmez. Ova tarafında ise iki kilometreden daha da ileride hissedilir. Bunu cetvel gibi planlayamazsınız. Doğayı ıslah etmeye girişenleri doğa afetle ıslah etmiştir.” ‘Ormanda yapı izni isteyen teröristtir’ İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in girişimiyle başlatılan yuvarlak masa buluşmasında 45’i bilim insanı 400’den fazla katılımcı bir araya geldi. Burada oluşan görüşler bu hafta metne dökülecek. Organizasyonu gerçekleştiren Soyer’in başdanışmanı, Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Alim Murathan şunları söyledi: “Türkiye’nin pek çok üniversitesinden katılım olurken Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nin uzak durmasına üzüldük ama başlangıçtan memnunuz. Baştan belirlediğimiz bir yol haritası yok. Bayraklı’nın geleceği için değişik öneriler var. Halkı içine katarak yürüyeceğiz. Deprem vergisinden toplanan paraların İzmir’in payına düşenini ayırsalar sonuç almaya yeter.” ‘Bedreddin dayanışması’ Tartışmaların odağındaki Bayraklı’nın Belediye Başkanı Serdar Sandal, ilk günlerde yaşanan dayanışmanın büyük bir moral değer olduğunu vurguladı. Sandal’la, İzmir Körfezi’ni ve Bayraklı’nın orman kısmını da gören makam odasında konuştuk. Dayanışmayı şöyle özetledi: “Buna Bedreddin dayanışması da denebilir. Paranın geçmediği günler yaşadık. Lokantalar depremzedeye parasız yemek veriyor. Marketler temel gereksinimleri çadırlara getiriyor. Bize organize etmek, bağlantı kurmak düştü. Acıdaki bu dayanışmayı, çözümde de sürdürmeliyiz.” Sandal, Bayraklı’nın geleceği için şunları söyledi: “Burada yüksek yapıların planlandığı bölgeler var. Mesele onların depremden zarar görüp görmemesinden çok halkın algısı. Bundan sonrası için Bayraklı’nın demografik bütünlüğünü koruyan ama önceliği can güvenliğine veren bir yol izlenmeli. Yamanlar’ın bir bölümü orman, bunun dışında imara açılabilecek yerleri de var. Ama o ormanlık alanda son bir yılda 10’a yakın yangın çıktı. Kim yaptı diye soruyoruz. Teröristler diyorlar. Kim ise yakalansın. Ama yangın İzmir Körfezi’ni gören en iyi yerde çıkıyor. Yakın gelecekte kim orada imar için bastıracaksa, kusura bakmasın, teröristlerden biri de o.” l ANKARA ‘Niye yaratalım, dışarıdan satın alırız’ Bugün birkaç noktayı deşeceğim aşı ve bilim ile ilgili. Geçen perşembe aşı ile ilgili yazdığım konu çeşitli açılardan çok tartışıldı. Niye milliyetlerini öne çıkarıyorsun, onlar zaten Türk değil, biri orada doğdu, diğeri dört yaşında göç etti, Alevi idi, göçe zorlandı, Aleviler Türk mü, gibi bir sürü zırvalık. Yazımın niyeti, sadece bu ülkede bilimin önemsenmediğini, üniversitelerin baskı altında tutulduğunu, siyasetin inançları doğrultusunda atanmış kimseler tarafından yönetildiğini ve böyle ortamlarda bilimin yeşeremeyeceğini ve yurtdışına beyin göçünün yaşandığını, ülke dışında çalışan Türkiye kökenli bilim insanlarımızın büyük buluşlarındaki gerçekleştirdiğini vurgulamaktı. Temel soru TÜBİTAK tarafından yurtdışı bilim insanlarımızı ülkeye davet programları açıldı. Umarım üniversitelerimizin ve bilimimizin düzeyini yükseltici çalışmalar yapıyorlar ve yapacaklar. Onların görüşlerine burada yer vermek isterim. Uğur Şahin ve Özlem Türeci, burada okusalar ve akademisyen olsalardı, bugün dünya çapındaki bilimsel başarıyı yakalayabilirler miydi? Temel soru budur. Bu durum, üniversite ve enstitülerde iyi şeyler yapan ve yapmak için çırpınan bilim insanlarımızın olmadığı anlamına gelmez. Mesela TÜBİTAK’ta kurulan Aşı ve İlaç Platformu. Bir aşı grubu insan üzerinde ilk safha deneylerine başlamış. Hayırlı olsun, umarım başarıyla gelişir, seviniriz ve ülkemizde son verilmiş aşı geliştirme konusunda ciddi bir bilgi birikimi sağlanır. Biliyorsunuz, “Ne gerek var, dışarıdan ucuz alıyoruz aşıları” denerek çalışmalara son verilmişti. ArGe’ye ne gerek var, satın alırız Özal döneminde başladı bu “dışarıdan alırız, ArGe’ye ne gerek var” anlayışı ve politikası. Neyse ki savunma sanayiinde 1998 öncesinde atılan ciddi adımlar sonucu bugün ülkenin insan yeteneklerinin neler yapabileceği gösterildi. Bir ülkenin en büyük zenginliği insan kaynaklarıdır. Bunu alabildiğine geliştirdiğiniz ve önlerini, yollarını açtığınız zaman, ülkeye ve bilimeteknolojiye büyük bir sıçrama yaptırırsınız. Her şeyi size dışarıdan vermezler, verseler bile size pahalıya mal olur. Öngörülü davranılıp aşı çalışmalarımız sonlandırılmasaydı, bugün Türkiye çoktan dünyada ön planda olabilirdi. Dışarıdan satın alığınız burada üretilemeyen teknoloji yüksek teknoloji ürünlerin üzerinde büyük bir ArGe yüksek değeri bindirilmiş durumdadır. Maddi olmayan varlıkların yükselişi SOYER, ÇADIRDA YAŞAYAN DEPREMZEDELERİ ZİYARET ETTİ Öncelik çadırdan kurtarıp kalıcı konutlara yerleştirmek İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, belediyenin depremzedelere tahsis ettiği Uzundere’deki konutlara yerleşen aileleri ziyaret etti. Soyer, aynı gün içerisinde çadırkentte yaşayan ailelerin yanına giderek onları çadırda yaşamdan kurtarmak istediklerini söyledi. Soyer, belediyenin depremzedelerin ihtiyaçlarını en hızlı ve kolay şekilde karşılamak için Bayraklı’da Özel Tınaztepe Galen Hastanesi’nin otoparkında oluşturduğu çadır alanını ziyaret etti. Kurdukları bu yeni çadır alanının depremzede yurttaşların ihtiyaçlarını anında karşılayacak şekilde düzenlendiğini belirten Soyer, “90 çadırın bulunduğu bu alanda 200 ailemiz yaşıyor. Çadır alanına girdiğiniz anda çamaşırhane, duş, tuvalet, gezici kütüphane, yemek alanı, çocuk oyun alanları, psikososyal destek birimi, sosyal market, giysi çadırı olmak üzere tüm hizmetler burada kalan ailelerimiz için sunulmuş durumda. Afet sonrası hizmette gerçekten ders olarak gösterilecek bir uygulama örneği. Ama amacımız bu alanları geçici olarak kullanmak ve bir an önce yurttaşlarımızı çadırdan kurtarıp kalıcı konutlara çıkarmak” dedi. ‘Belediye bunun için var’ Soyer, ardından Büyükşehir Belediyesi’nin depremzedelere tahsis ettiği Uzundere’deki konutlara yerleşen aileleri ziyaret etti. Depremzedelerin yanında olduklarını anlatan Başkan Soyer, “Belediye bunun için var. Bizim vazifemiz bu. Yaşadığınız sıkıntıları, acıları biliyoruz. Onları yüreğimizde hissediyoruz. Bunu telafi etmek mümkün değil. Ancak elimizden ne geliyorsa yaparak, bu acıları hafifletmek istiyoruz. Biz sadece bugün için değil, her daim yanınızdayız” diye konuştu. Depremzedeler bir yıl boyunca kalacakları konutlardan ayrılırken mobilyaları ve beyaz eşyaları da yanlarında götürebilecekler. Elektrik, su, yakıt faturaları ve ortak giderler de bir yıl boyunca İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından ödenecek. l İZMİR / Cumhuriyet ÇIN’DEN DEPREMZEDELERE DESTEK 30Ekim’de Ege Denizi’nde meydana gelen depremin ardından Çin’in Ankara Büyükelçiliği, İzmir dayanışmasına katkıda bulunmak amacıyla 20 bin dolar değerinde yardım malzemesi bağışında bulundu. Çin halkı adına İzmirli depremzedelere dağıtılmak üzere alınan 51 çamaşır makinesi ve 51 bulaşık makinesi İzmir Büyükşehir Belediyesi görevlilerine teslim edildi. l İZMİR / Cumhuriyet Grafik, Amerikan borsasında S&P 500 endeksindeki şirketleri iki bölümde inceliyor. Maddi varlıklara dayalı şirketlerin değerindeki azalışı (soldan itibaren) ve maddi olmayan değere sahip şirketlerin yükselişi. Maddi değer derken bina, ekipman, nakit para, depodaki mal ve toprak vs. kastediliyor. Maddi olmayan varlıklar derken de patent, yazılım, müşteri ve tüketici değerleri, marka değerler gibi fazla elle tutulur olmayan ama teknoloji yaratan şirket değerleri... Bu ikincilerin 1975’teki değeri toplamın yüzde 17’si iken, bugün yüzde 90’a ulaşmış durumda. 5 ayda 40 milyar dolar Gelelim iki Türk kökenli bilimcinin BioNtech şirketine. Birkaç binası ve 1800 çalışanı var sadece. Bir de elde aşısı! Şimdi kaç oldu bilmiyorum ama borsada değeri 40 milyar doları aştı 4 ay içinde! Mesele anlaşıldı mı? Bilime destek vereceksiniz. Bütün yatırımlarınız birden bir buluşla, katbekat geri dönecektir. HHH Merak ediyorum, Saray’ın “Yeni Dönem”inde, üniversitelerde tamamen özgür bir ortam yaratmak ve liyakati baş tacı etmek politikası da var mı, olacak mı, yoksa eski tas eski hamam mı.. Büyük bir değişime ihtiyacı var ülkemizin, tepeden tırnağa.. Bunu yapabilecek olan da büyük ve cesur düşüncelere!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle