15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 13 11 KASIM 2020 ÇARŞAMBA Tüm araştıran ve üreten insanlara saygım sonsuz Atatürk sevgisi ‘İlelebet’ilebüyükilgigörenArda Aydın, dün akşam Kadıköy’de Ata’nın insani yönünü ortaya koyduğu oyukatlanarak büyüyor nunuyine kapalı gişe sahneledi: Geniş kitlenin popüler müzikçisi olarak bilinen, hele İspanyol Meyhanesi ile yeni bir çığır açan Timur Selçuk, aslında sağlam bir klasik eğitim almış; klasik Türk müziğinden Akdeniz’in popüler müziğine, cazdan polifonik Türk müziğine kadar geniş bir yelpaze içinde bestelerini zenginleştirmişti. Sonuçta tiyatro, film, sahne müziklerinden senfonik yapıtlara kadar çok yönlü bir Timur Selçuk vardı karşımızda. Klasik Türk müziğinin yirminci yüzyıldaki ustalarından Münir Nurettin Selçuk gibi bir babaya sahip oluşu; Galatasaray Lisesi gibi sanata açık bir okulda eğitim görmesi; Paris Ecole Normale de Musique gibi sağlam bir kurumda önce piyano, ardından kompozisyon ve orkestra şefliği okuması; Saadet İkesus Altan gibi ülkemizin değerli bir eğitmeni ile uzun yıllar şan tekniği çalışması, onun zenginlikleriydi. Beş yaşında piyanoya başlamıştı. 1951’de Galatasaray’ın ilkokuluna girdiğinde müzik de onun ayrı bir dünyası halinde ilerliyordu. Bir yandan Belediye Konservatuvarı’na yazıldı. Son sınıfta Galtasaray Vokal Grubu’nu kurduğu yıl, grup nice profesyonelleri sollayarak Boğaziçi Müzik Festivali’nde birincilikler kazandı. Okulda ve dışarıda İngilizce ve Fransızca şarkılarla konser vermeye başladılar. Orkestra üyeleri arasında müdürün vokal yapan oğlu ve başmuavinin gitar çalan oğlu da vardı. Böylece okuldan kaçmak pek sorun yaratmıyordu. Galatasaray’da özellikle edebiyat hocalarının etkisinde kalmıştı: Zeki Ömer Defne, Muvaffak Benderli, Rıfat Necdet Evrimer gibi. Timur için Galatasaray ona “seçici, ayırt edici bir dünya görüşü” vermişti. O yıllarda İstanbul’un konser yaşamı da doruktaydı. Fournier, Casals ve Richter gibi nice ünlü klasik müzikçiyi Saray Sineması’nda izledi. Şan Sineması’nda ise pazar günleri babası Münir Bey’in konserleri ile Cemal Reşit Rey’in Şehir Orkestrası, dönüşümlü yer almaktaydı. Timur hiçbirini kaçırmıyordu. Kendi pop şarkıları ve klasik yapıtlarının yanı sıra babasının eserlerini orkestraya uyarlaması, onlara yeni bir derinlik getirdi: “Klasik eserleri çok seslendirmeyi Türkiye’deki bestecilerin ikincil görevi olarak kabul ediyorum. Zor, sorumlu bir iş. Örneğin 3. Selim’in eserlerini orkestraya uyarlarken o padişahın sorumluluğunu taşıyorsun.” Tutucu çevreler Timur’a karşı çıksalar da o, kulak asmadan bu uyarlamalara devam etmişti. Babası, 1920’li yıllarda Paris’te okumuş, zamanın önemli hocalarıyla Batı müziği çalışmıştı. İçinde yetiştiği kültürle o tekniğin sentezini aramıştı. Onun bestelerini ve şarkı söyleme üslubunu da şöyle anlatır Timur: “Türk insanının Osmanlı’dan gelen, alışık olduğu bir gırtlak yapısı var. Bağırmamak, tüm nüanslara uyarak, abartmamak gerek. Babamdan önce hafız üslubu ile okunurdu. Sesi uzağa götürerek, altçene titreyerek vibrato yapılması, larenksin serbest bırakılmasıyla sağlıklı titreşim sağlanır. Ülkemizde en önemli temsilcisi babamdı. Göğüs ve kafa sesinin birleşimi olan bir teknik getirdi.” 1975’te AST’ta sanat yönetmeni olur. Tiyatroda müziğin yeri Timur için bir aksesuvar değil, sahnenin vazgeçilmez bir etmenidir. İlk film müziği Sarıpınar 1914, bir televizyon dizisidir. “Film müziği yapınca kendimi ticari bir tezgâhın parçası gibi hissediyorum… Müziğimi hiçbir zaman elektronik ortam üstüne kurmadım. İnsanın sıcaklığını, çalanın nefesini, telin ucundaki parmağın sıcaklığını ya da davulcunun ateşini duymalıyım.” Ticari kaygılar deyince reklam müziği geliyor gündeme: “Mozart da yaşasaydı bugün reklam müziği yapardı. Coşkuluydu. Para kazanmalıydı” diyor. Timur Selçuk’un bir yönü, daha doğrusu önemli bir hizmeti daha var Türk sanat yaşamına: 1977’de kurduğu Çağdaş Müzik Merkezi. Alçakgönülle burayı bir “hobi merkezi” olarak niteliyor. “Bir stüdyo. Öğrenci değil, katılımcılar var. Öğretmen değil, danışmanlar. Yetenekli çocukları yönlendirmek amacımız. Buradan hafif müzik konusunda profesyonel mesleğe atılanlar oldu. Müzik eğitimini çok ciddiye aldığım için burayı ancak bir hobi merkezi olarak düşünüyorum. Burası bir cimnastik salonuna gidip ter atmak gibi mütevazı bir stüdyo.” Not: Timur eski bir arkadaşımızdı. Onunla 1996’da yaptığım bu konuşmanın aslı “Aydınlanmanın Işığında Sanat İnsanlarımız” serisindeki Timur Selçuk kitabı için yazılmış, İDE Yayınları tarafından 1997’de basılmıştı. Düzelti: Geçen haftaki yazımda Itri’nin şarkısı “Tuti Mucize Guyem/ Ne Desem Laf Değil” yanlışlıkla Hacı Arif Bey’in eseri olarak yazılmış. Özür dilerim. Şener Şen’in testi pozitif Türk Sineması’nda pek çok önemli filmde rol alan ve son dönemde de tiyatro sahnesinde izleyicisi ile buluşan usta oyuncu Şener Şen’in Covid19 testi pozitif çıktı. Hastaneye kaldırılan Şen’in sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Evinde iki gün süreyle solunum sıkıntısı çeken ve ateşi çıkan usta sanatçı Şen, doktorunun isteği üzerine test yaptırdı. 78 yaşındaki Şen, tedbir amacıyla özel bir hastanede gözlem altına alındı. Duayen oyuncu, 22 Ekim’de ‘Zengin Mutfağı’ adlı oyunuyla Harbiye’de sahneye çıkmıştı. l Haber Merkezi Tiyatro oyuncusu, seslendirme sanatçısı Arda Aydın’ın bir buçuk yon olan oyun, “Atatürk günümüzde yaşasaydı derdini nasıl anlatırdı” sorusundan hasene önce sahnelemeye başreketle yazıldı. Oyunda, 1924ladığı “İlelebet... Bir Atatürk Hikâyesi” oyununun ORHUN 1933 yılları arasında yapılan ATMIŞ devrimler, değişim ve dönüyarattığı etki, bu süre zarşümlerin yaşandığı dokuz yılfında sınırları aştı. Yoğun ilgi gö lık dönem ele alınıyor. Bu tarih araren oyun için Arda Aydın ve Bira lığından öncesi ve sonrası çok fazderler Yapım ekibi, Almanya ve la kaleme alınmış ancak Türkiye Kanada’da turne yaptı. Türkiye’de Cumhuriyeti’nin, ülkenin, en sağise birçok şehirde perde açtı. Pan lam temellerinin atıldığı, devrim demi araya girmese turneler ABD yıllarına ait yaşanmış ve anlatılmave İngiltere’de devam edecekti... mış hikâyeler var. Geçen yıl nisan ayında söyleşi yap Arda Aydın, tek kişilik perfortığımız Aydın, oyunun hedefini mansında oyunu her seferinde de“Atatürk’ün insani yönünü orta ğişik bir başlangıçla oynadığını diya koymak” olarak açıklıyordu. Bu le getirdi. Aydın, “Oyunun akışı gün konuştuğumuz sanatçı, bu he içindeki bazı sahneleri daha dradefinden fazlasına da ulaştıklarını matize ettim zaman içinde, başu sözlerle anlattı: “Oyunun ilgiy zı sahneleri anlatmaktan ve oynale karşılanacağını biliyordum ve fa maktan vazgeçip onun yerine gükat bu kadar kulaktan kulağa yayı nümüze daha çok vurgu yapan, zalabileceğine, Atatürk olgusuna, dü ten metnin ilk yazılmış halinde şüncesine, fikrine bu kadar merak bulunan bazı sahnelerden eklemeolabileceğine pek ihtimal vermiyor ler yaptım” dedi. dum. Tam tersi oldu. Fazlasıyla merak edildi, ilgi gösterildi ve oyunun ‘Bunun tarifi yok’ adı Amerika kıtasına kadar ulaştı.” “İlelebet... Bir Atatürk Peki, seyircinin bu ilgisi ülkenin Hikâyesi”, Atatürk’ün ölüm yıldöiçinde bulunduğu şartlara, günde nümünde dün Kadıköy Halk Eğime bağlı olarak mı gelişti? Geri dö tim Merkezi’nde yine kapalı ginüşlerde buna göre bir değişiklik şe sahnelendi. Arda Aydın’ın 10 oluyor mu? Aydın, bu tür değişim Kasım’la ilgili de bir mesajı var: leri kendisinin de beklediğini ama “Oyunun içinde Atatürk’ün kenöyle bir şey olmadığını belirtti. Sa di ağzından söylediği çok güzel natçı, “Ülke gündemi Atatürk’e bir laf var: ‘Beni sevmek değil asolan ilgiyi sadece artırıyor. Bun la söylemek istediğim; beni anladan kastım, olumsuz bir şey oldu mak, unutmamak.’ Evet, onu sevğu zaman Atatürk’e ve onun de mek zorunda değiliz ama kendi ğerlerine sığınmak, sarılmak el adıma bire bir tanışmadığım, hiç bette alışageldiğimiz bir durum, karşılaşmadığım, karşılıklı tek fakat olumlu şeyler olduğu zaman kelime konuşmadığım bir insana da bu ilgi yine artıyor, yani her iki duyduğum sevginin tarifini yapşekilde de ilgi çoğalarak, katlana makta zorlanıyorum. Türk insanırak büyüyor” diye konuştu. nın belki de ortak paydada buluşFarklı başlangıç... tuğu yegâne his Atatürk sevgisi. 10 Kasım’a dair söyleyebileceğim Türkiye’de Atatürk’e dair yapıl şey de saat 9’u 5 geçe bir durup mış tek kişilik en büyük prodüksi düşünmek gerektiği.” ‘Pandemiyle dijitale yöneldik’ Pandemi sürecinden en çok etkilenen sektörler arasında, zaten öncesinde de sıkıntılar yaşayan özel tiyatrolar geliyor. Biraderler Yapım’ın bu süreçten nasıl etkilendiğini sorduğumuz Aydın, şöyle konuştu: “Elbette sahneye dair yaptığımız işler dolayısıyla çok etkilendik. Çocuk Genç Sanat Tiyatro (ÇGST) adı altında bir birimimiz var, bu birimde çocuk oyuncular ve sanatçıları atölye programlarıyla yetiştirmeye ve geliştirmeye çalışıyoruz, bu da çok etkilendi. Aslında burada herkesin kendi derdine düştüğü bir durum var, yani özel tiyatroların sahneye çıkamamak, oyun oynayamamak, salonu olanların salon giderlerini karşılayamamak gibi dertleri mevcut. Fakat bizim en çok etkilendiğimiz zaman, çocukların atölyelere devam edemediği zamandı. Bir yandan da ÇGST birimi bir sosyal girişim, yani herhangi bir gelir beklentisi olmayan, bir maddi kazanç elde etmeyen bir oluşum. Hiçbir kazancı olmamasına rağmen en çok takıldığım nokta bu oldu. Onun dışında tabii ki bu geçen zamanda ‘İlelebet… Bir Atatürk Hikâyesi’ ve ‘Biraderler Cabaret’ oyunlarımızı dijital platformlar için İzmir ve Antalya gibi yerlerde oynadık. Sürecin başından itibaren dijitale çok sıkı bir çalışmayla evrildiğimiz için bu tür dijital platformlara video içerikler hazırladık. Yeni eğlenceli ve kaliteli içerikler bunlar ve şu anda birçok platformda halihazırda yenileri de çekilmek üzere yayımlanmaya devam ediyor.” OYUNUN KÜNYESI MIKSYŞYYOAÜIÖAAKHZSZNPTITNAKIEAMÜE:NTSM:OE:TABNHArTiRçriSaVlAuImMAdnESieR:ATOZrMIeRlMaeYufkIrMe:NerSaYrA:lietaŞoAYrpSağrnAhıezlmauuNilnçA:KurAakıcprdırlaoarlAydın Sanatı sanatçılar yönetemeyecek Kültür Bakanlığı, DT ve DOB’nin yetkilerini ‘yanlışlıkla’ elinden aldı. Tepkiler üzerine sehven denilerek, düzeltileceği belirtildi Abramovic sergisi yeniden başladı Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) 31 Ocak’ta Akbank’ın desteğiyle kapılarını açan, ancak pandemiye karşı alınan önlemler doğrultusunda ara verilen “Akış/ Flux” sergisi yeniden (20 Aralık’a kadar) izleyiciyle buluşmaya başladı. Marina Abramovic ve kurucusu olduğu Marina Abramovic Enstitüsü’nün (MAI) Türkiye’deki ilk sergisi “Akış/Flux”, performans sanatının tarihini ziyaretçi için ulaşılır ve anlaşılır kılmak amacıyla Abramovic’in performanslarının dokümantasyonlarının yer aldığı kapsamlı bir retrospektifi, açık çağrıya cevap veren ve projeye davet edilen sanatçılarla MAI ortaklığında geliştirilen canlı performansları ve video gösterimlerini kapsıyor. ‘İlk defa yaşadık’ SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, “Sakıp Sabancı Müzesi, kurulduğu günden bugüne yurtiçinde ve yurtdışında pek çok sergiyi hayata geçirdi. Global ölçekte dünyayı durma noktasına getiren bir durumu sanırım hepimiz ilk defa yaşadık, ilk defa yarım kalan, galerilerimizde yaklaşık 6 ay boyunca sessizce tekrar ziyaretçilerini bekleyen bir sergimiz oldu. Hayatımızın kısmen normale dönmesiyle birlikte müzemizin kapılarını açtık. MAI ekibi ve Akış/Flux sergimizin belkemiğini oluşturan ve bazıları yurtdışında yaşayan performans sanatçılarımızla birlikte takvimimizi güncelledik. SSM olarak bütün dünya müzelerinde uygulanması önerilen hijyen ve sosyal mesafe kurallarına titizlikle uymak kaydıyla aldığımız önlemlerle şimdi kaldığımız yerden sergimize devam ediyoruz” dedi. Pandemi şartları sebebiyle sergiye girişlerde kişi sayısı sınırlamaları olacak ve web sitesi üzerinden rezervasyon yapan sanatseverlere girişte öncelik tanınacak. SARP SAĞKAL Kültür Bakanlığı, kurumlara gönderdiği bir yazıyla Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürlüğü’nün ve Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürlüğü’nün atama, tayin, görev değişikliği, görevlendirme yetkilerini elinden aldı. Sanatçıların tepkileri üzerine bakanlıkta konuyla ilgili tartışmalar yaşandığı belirtilirken bakanlık yetkililerinden yetki alınmasının “sehven” yapıldığı ve kısa süre içerisinde kurumların özerkliğini koruyacak şekildi durumun düzeltileceği öğrenildi. Kültür Bakanlığı’nca DT ve DOB genel müdürlüklerine gönderilen yazıya göre iki kurumun elinden atama, tayin, görev değişikliği, görevlendirme gibi yetkileri alınarak bakanlığa devredildi. Ancak DT, 5441 sayılı yasa kapsamında, DOB ise 1309 sayılı yasa kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı tüzelkişiliği olan özerk kurumlardı. Sanatçılarla yapılan sözleşmelerden kurum içinde gerçekleştirilen atamalara kadar pek çok konuda sorumluluk genel müdürlüklerdeydi. Bakanlığın gönderdiği yazıyla, kurumların yasalarla özerk olarak belirlenen tüzelkişiliği tanınmayarak yetkileri elinden alınmış oldu. Bakanlığın üst düzey yetkililerinden edinilen bilgiye göre söz konusu durum bakanlık içinde de tartışmaya neden oldu. Yapılan yetki devrinin “sehven” yapıldığını belirten yetkililer, sivil toplum kuruluşlarının etkisiyle konunun bakanlıkta yeniden gündeme geldiğini ve DT ile DOB’den konuyla ilgili görüş alındığını belirtti. Yapılan bu hata karşısında yeni bir düzenleme yapılacağı ve bu düzenlemede de DT ve DOB’nin özerkliğinin korunacağı öğrenildi. DETİS’ten düzenlemeye tepki Öte yandan Devlet Tiyatroları Sanatçıları Derneği’nden (DETİS) yapılan yazılı açıklamada, söz konusu düzenlemeye tepki gösterildi. Yazıda, “Zaten bir süre önce DT’nin kritik önem taşıyan bazı makamlarına bakanlıkça çeşitli kurumlardan kişiler atanmıştır. Bunlardan bazıları personel daire başkanı, idari mali işler genel müdür yardımcısı, hukuk müşavirliği ve tüm hukuk bürosudur. Yapılan yetkisizleştirme ve etkisizleştirme hamlesi ile DT ve DOB genel müdürlükleri fiilen ortadan kaldırılmıştır” ifadelerine yer verildi. Sanatın özerkliğine dokunulamayacağı kaydedilen açıklamada, “ ‘Sanat kurumlarını sanatçıların yönetmesine gerek yoktur’ cümlesi, cahil ve çarpık bir zihnin ürünüdür. Telafisi mümkün olmayan bir gaflet, dalalet ve hıyanettir! İvedilikle bu yanlıştan dönülmesini ümit ediyoruz” çağrısı yapıldı. l ANKARA İDSO ATA’YI ANIYOR İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) DenizBank Konserleri, 13 Kasım Cuma akşamı saat 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde “Atatürk’ü Anma Konseri” verecek. Haftalık periyotlarla müzikseverlere klasik müzik ziyafeti sunan İDSO, orkestra şefi Murat Göktaş yönetiminde klasik, hafif ve caz müziği dallarında konserler veren solist Tuncay Kayış (Trombon & Vokal) ve kızı solist Melodi Kayış’a (Keman & Vokal) eşlik edecek. Programda Atatürk’ün sevdiği şarkılar seslendirilecek. SVMO ‘Bıktım’ ile geri döndü SVMO olarak tanınan genç rap müzisyeni gerçek ismiyle Samet Yıldız’ın yeni teklisi “Bıktım” 3adım Müzik etiketiyle Netd Müzik YouTube kanalında yayımlandı. Parçanın altyapısında Ali Burak Kabak, aranje, miks ve mastering işlemlerinde İsa Keskin imzası var. Klibin yönetmen koltuğunda ise Zahit Kahveci bulunuyor. Türkiye’nin Oscar adayı ‘7. Koğuştaki Mucize’ Türkiye’nin En İyi Uluslararası Film Oscar adayı Mehmet Ada Öztekin’in yönetmenliğini yaptığı “7. Koğuştaki Mucize” filmi oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ile sinema alanındaki meslek örgütü temsilcilerinden oluşan 16 kişilik Seçici Kurul, 93’üncü Akademi Ödülleri (Oscar) En İyi Uluslararası Film Dalı’nda Türkiye adayını belirledi. Seçici Kurul’un bugün gerçekleştirdiği toplantıda Sinema Güç Birliğine başvuran 23 film değerlendirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle