10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: EMİNE BİLGET 1327 OCAK 2020 PAZARTESİ 2VBT0eiüe1nr9nkeaiydliei’nk’ydie teE‘tesHdvaemaibenrrsnlgeeoiilmrİdsn’iuen’cayidddaliı. TUHAF BIR MIRAS VE 5 KADIN Peter Quilter’ın yazdığı, Yelda Baskın’ın yönettiği Bakırköy Belediye Tiyatroları’nın oyunu “Tuhaf Bir Miras Hikâyesi” perşembe ve cuma günü saat 20.30’da Yunus Emre Kültür Merkezi Müşfik Kenter Sahnesi’nde sahnelenecek. Yan yana gelmesi kolay olmayan beş kadın beklenme dik bir miras nedeniyle bir araya gelir. Onlara miras kalan yok olmak üzere olan bir tiyatrodur. O güne dek sadece birer seyirci olan bu kadınlar yok olmaya bırakılmış bir tiyatroyu kurtarabilir mi? Beş, kadın tiyatronun geleceğine dair soruların cevaplarını ararken mekânın canlanmaya başlayan hafızası da onlara eşlik eder. Aşklar artık plastik mi? Oya Başar ve Begüm Birgören’in rol aldığı, “Plastik Aşklar” oyunu, 28 Ocak’ta saat 20.30’da Trump Sahne’de sahnelencek. “Plastik Aşklar”; eğitimli, kültürlü, hayatla eğlenebilen, elit ama bir o kadar da alaturka Alev’le; çekingen, kendini savunmaktan korkan, geleneklerden bihaber, saf Sezen’in yüzleşmelerini, gelgit lerini, hayatla, kendileriyle ve ortak aşklarıyla olan hesaplaşmalarını konu alıyor. Ahmet Levendoğlu rejisiyle ‘Bir Picasso’ İstanbul Devlet Tiyatrosu (İDT) yeni salonu Mecidiyeköy Stüdyo Sahnesi’nde usta yönetmen Ahmet Levendoğlu’nun sahneye koyduğu yeni oyun “Bir Picasso” başladı. Jeffrey Hatcher’in yazıp Şükran Yücel’in Türkçeye kazandırdığı oyun Nazi işgali altında ki Fransa’da yaşayan ressam Pablo Picasso ile dönemin Almanya Ku¨ltu¨r Bakanlıgˆı sorumlusu olan Bayan Fischer arasında geçen sorgulamaları, çatışmaları ve hesaplaşmaları anlatıyor. “Bir Picasso”, 2 Şubat Pazar gününe kadar Mecidiyeköy Stüdyo Sahne de izlenebilir. Ankara Sanat Evi’nde caz akşamları başlıyor Akis Caz Grubu “Su’daki AKİSDoğaçlama Müzikler” konseri yarın saat 20.00’de Ankara Anadolu Müzik Kültürleri Derneği Sanat Evi’nde yapılacak. Sunay Akın ile Görçek Sunay Akın, “Sunay Akın ile Görçek” adlı gösterisiyle çarşamba günü saat 20.00’de Ankara Çankaya Sahne’de sevenleriyle buluşacak. Bu gösterisinde kâğıt gemilerden emekli kaptanımız izleyicilerini seyir defterinin yeni sayfalarını okumaya davet ediyor. Musa Göçmen Senforock Metallica Özel Musa Göçmen Senforock Metallica Özel konseri 30 Ocak’ta saat 20.00’de Ankara MEB Şura Salonu’nda yapılacak. Metallica’nın efsane şarkıları, Musa Göçmen’in senfonik düzenlemeleriyle metal ve rockseverlerle bir araya geli yor. Besteci ve orkestra şefi Musa Göçmen’in senfonik rock projesi olan Senforock Orkestrası eşliğinde, Master of Puppets, For Whom The Bell Tolls, Whereever I May Roam, No Leaf Clover gibi Metallica’nın en efsane şarkıları yorumlanacak. n “Beyin Neden Unutur?’’ söyleşisinin konuğu Uz. Dr. (Nöroloji) Yasemin Şipka Kurtulmuş. Söyleşi 29 Ocak saat 13.30’da Bulgurlu Semt Konağı’nda düzenlenecek. n Kuzucuk, eğlence li gösterileriyle 27 Ocak2 Şubat tarihleri arasında Vadistanbul’da minik hayranları ile buluşuyor. Etkinlik 311 yaş grubu için ücretsizdir. n Uzay mekiği simülatörü ile uzay deneyimi yaşamak isteyen 1014 yaş arası çocuklar için 2731 Ocak tarihleri arasında Gaziosmanpaşa Belediye Bahçesi’nde üzenlenecek. Ücretsiz biletleri, Beyaz Masa servisiniden temin edebilirsiniz. British Museum’daki sergi, İslam dünyasının Batı sanatını 19’ncu yüzyılda İslam dünyası Batızirvesine yükselen Oryantalist akım ile nasıl etkisi altına aldığını anlatıyor sanatını nasıl etkiledi? SERFİRAZ ERGUN/ Konuk Yazar British Museum, insanlık tarihine odaklanan 270 yıllık bir müze Londra’da. Kütüphanesinde Karl Marx’ın Das Kapital’ini yazdığı, görmüş geçirmiş bu müzenin “Doğu’dan Gelen İlham; İslam Dünyası Batı Sanatını Nasıl Etkiledi” sergisini bitmeden yakalayabildim. Orta ve Uzakdoğu, Kuzey Afrika’daki Müslüman ülkeler ile Avrupa ve Kuzey Amerika arasında neredeyse beş yüzyıl süren ticaret, diplomatik ilişkiler, seyahatler ve genişleyen koloniler sanat eserlerinin de el değiştirmesine neden oldu. Sergiler ve dünya fuarları sayesinde de Batı, Doğu’nun eserleriyle tanışma fırsatı buldu. British Museum’daki sergi, İslam dünyasının Batı sanatını 19’uncu yüzyılda zirvesine yükselen oryantalist akım ile nasıl etkisi altına aldığını anlatıyor. Oryantalizmi, Müslüman ülkelerin yaşam tarzlarının ve sanatının Batı’daki sanat tüketicisinin beğenisine tekrar yorumlanarak sunulması diye anlatabiliriz. Osmanlı merakı Tabii bir Avrupalı veya Kuzey Amerikalıyı en çok meraklandıranın gizemli Osmanlı İmparatorluğu ve İstanbul olduğunu söylemeye de gerek yok. Loş ışıklandırılmış sergi koridorlarını adımlarken sadece tablolarda değil, seramik, cam, kostüm, mimarlık ve edebiyatta da nasıl İslam dünyasının Batılı sanatçılara ilham verdiğini görüyoruz. Sanatçıların bazıları zahmet edip Konstantinople’dan geçip Suriye, Filistin, Mısır ve Tunus’a kadar inmişler bazıları da Doğu’dan gelen fotoğraflara bakıp, bol bol da hayal kurup üretmişler. 19’uncu yüzyıl Osman Hamdi Bey’in ‘Okuyan Kadın’ adlı tablosu. da Batılı sanatçılar veya seyyahlar yanlarında ressamlarla akın akın Orient’e yani Doğu’ya gelmişler, bizim buraların resimlerini kartpostal olarak ülkelerindeki eşe dosta göndermişler. Yıldırım Bayezid Sergi, Malezya İslam Sanatları Müzesi’nin işbirliğiyle gerçekleştirilmiş. Tabii British Museum’dan ve diğer koleksiyonerlerden alınan eserler de sergileniyor. Benim en çok dikkatimi çeken de Malezya Müzesi’nin elindeki eserlerin zengiliği ve kalitesi oldu. Batı’nın önemli oryantalist sanatçılarından Eugene Delacroix, John Frederick Lewis ve Frederick Arthur Bridgman’dan eserler var ve birçok sanatçı da bol bol hayal gücünü genişletip uzatarak 1001 Gece Masalları’na benzeyen işler üretmiş. Benim önünde daha uzun vakit geçirdiğim Sultan Yıldırım Bayezid’in yağlıboya tablosuydu. Verona Ekolünden bir res sam 1580’lerde yapmış. Yan oturmuş dönüp arkasına bakan şık ve genç bir Bayezid. Ressam, Gentile Bellini’nin kendisinden neredeyse bir asır önce yaptığı Fatih Sultan Mehmet tablosundan mı etkilenmiş, yoksa Osmanlı Sarayı’na davet edilip mi resmi yapmış bilmiyorum, yazmıyordu altında. Fotoğrafın Oryantalisti olarak bilinen Osmanlı Foto Sabah’ın bir duvar dolusu Istanbul Fotoğrafı görülmeye, önünde dakikalar geçirmeye değerdi. ‘Okuyan Kadın’ Bir de tabii 1910’daki ölümünden sonra Batılıların “Osmanlıların en Parizyeni, Paris”lilerin en Osmanlısı’ diye bahsettikleri, ünlü oryantalist ressam JeanLeon Gerome’un öğrencisi Osman Hamdi Bey’in “Okuyan Kadın” tablosu var. Bir seccadeye diz çökmüş Kuran okuyan bir kadın. Resmin fonu Doğulu motifler, çinilerle bezeli. Unutmayalım, Osman Hamdi, Sanayii Nefise Mektebi Ali’si SultyaanğlYıbılodyıraımtaBbaloyesuzi.d’in ni ve Arkeoloji Müzesi’ni kuran ressamımız. İnci Eviner’in ‘Harem’i Sergi, dört kadın ressamın oryantalizme tepki olarak yaptığı dört güncel işle sona eriyor. Bu sanatçılar da az buz değil, Şirin Neşad ve Lella Essaydi gibi tanınmış kadınlar. Ama tabii en güzeli ve gurur vericisi, sergiyi 2019 Venedik Bienali’nde Türkiye’yi temsil eden İnci Eviner’in “Harem”iyle kapatmak oldu. Koskoca bir duvar ve İnci Eviner’in Harem’i... 18’nci Yüzyılda III Selim’in davetiyle İstanbul’a gelen Melling’in bir albümünden bir gravür aslında “Harem”. Ama İnci Eviner, bu haremdeki donmuş kadınları kendi sanatsal pratiğini uygulayıp hareketlendiriyor ve British Museum’da işi sergilenen sanatçımız olarak da adını kayda geçiriyor. 3Batı Sanatında İslam Dünyasının Etkisi” sergisi Londra’da kapandıktan sonra Malezya’ya gidiyor, 2020 Ekim sonuna kadar da onların İslam Eserleri Müzesi’nde sergilenecek. Cem Yılmaz gişede niye çakıldı? YAZGÜLÜ ALDOĞAN Kara Komik Filmler 2’nin ilk hafta gişede beklenenin çok altında kalması, niye sorusunu da gündeme getirdi. Standup gösterileri yüksek fiyata kapalı gişe olan bir sanatçı Cem Yılmaz. Şimdi beş milyona yakın takipçisiyle eskisine göre biraz daha fazla paylaşım yapıyor ama bir ara hiçbir paylaşım yapmadığı halde Instagram hesabı en yüksek olan sanatçılardandı! Ama filmi oynuyor, o 5 milyon takipçinin onda biri bile gitmiyor? Kara Komik Filmler 2, tanıtım ve eleştiri yazılarında da, bir iki isim dışında, olumlu eleştiriler almadı. Hayli nesnel yaklaşmama rağmen benim yorumlarıma bile gelen bir iki sert soru, niye daha çok eleştirmediğim üzerineydi. Herkes sıkkın Mesele şu: ekonomik kriz herkesin belini büktü. Yoksullukta birleştik, herkes asgari ücretle başını suyun üzerinde tutmaya çalışıyor. Kimi tutamıyor, intiharlar hiçbir dönemde bu kadar çoğalmamıştı. Sadece yoksulluk değil tabii, adaletsizlik, baskı ortamı, özgürlüklerin neredeyse yok olması, ifade özgürlüğünün kalmaması, gençleri yakıp yıkan işsizlik ve en önemlisi umutsuzluk, umut yok! İnsanlar baş toplumun tümü larına gelen ve gelmiş nü karamsar ve olanı, çıkış umudu depresif ya da yoksa, hiç de pıyor. Bu or meraklı değil iz tamda her lemeye. Ama kesin aradı Cem Yılmaz, ğı, biraz te bunları üzerin bessüm, bi de siyah bir ti raz umut. şört, siyah yalın Bir arkada bir dekorda esp şımın görme ri yaparak anlat mi tavsiye etti tığında gidip sey ği bir tiyatro oyunu, tek kişilik bir Cem Yılmaz, sonuca kızgın değil. rediyor. Gidemiyorsa açıyor YouTube’u izli dram, orta yaşın üze yor, kahkaha atıyor! rinde bir kadının ruh sıkıntıları ve depresyonuydu. Ben de zaten Niye çok izlendi? neredeyse bu durumdayım, dünyanın Gişeye baktığımızda 5 milyonu aş en şahane performansı da olsa gider, kın gişesiyle en başarılı filmin “7. Ko seyreder miyim? Cem Yılmaz’ın Ka ğuştaki Mucize” olması tesadüf mü? ra Komik 2’deki iki filminde de umut Bence Adalet Bakanı’nın, hatta bu ül yoktu. Bitiş ve son vardı. Üstelik “De keyi yönetenlerin bunun üzerine dü li” de, kendi halinde bir taksi şoförü şünmesi lazım. Bakmayın G. Kore uy nün hiçbir suçu ve dahli olmadan ba gulaması olmasına, yüzde yüz yerli bir şına gelmedik kalmıyor, adaletsiz dü film neredeyse. Hiçbir suçu ve dah zenin içinde yok olup gidiyor, sağlığını li olmamasına karşın büyük bir suçla ve geleceğini kaybediyor, kurtuluşu mayla cezaevine düşen ve geri dönü da yok. Bu durum, şu anda toplumda şü olmayan bir biçimde idamla ceza KHK’liler ve FETÖ suçlamasıyla içe landırılacak olan bir tutuklu, saf ve te ri atılan en alt kesimin tam da başına miz bir duyguyla bağlı olduğu kızını gelen. Adalet yok, arama şansı yok, cezaevinde görmek ister. Ondan son rası olmayacak şeyler; kızını görür, idamdan kurtulur. Mucizeler olur. Bu film niye en büyük gişeyi yaptı acaba? Adalet isteğini, haksızlığa tepkisini bir toplum başka nasıl gösterebilir? Mucizelerle! Adalet yok ama mucize var. Üstelik filmde her şeye rağmen sevgi var, umut var, bir biçimde sonuç var. Masal var. Geçmişe nostalji Filmler böyle, kültür sanat olaylarına baktığımız zaman da karşılaştığımız bit pazarına nur yağmış olması! Eskinin Taksim Gazinosu nostaljisine doyamaz olduk, yakında kadınlar matinesi de yaparlarsa şaşmayacağım. Gönül Yazar, konuşmaya bile sesi yok, sahneye çıkıp şarkı söyledi; Müjdat Gezen, yürümek için yardım alan Cüneyt Arkın ve onlarcasıyla sahnede müzikli komedi yapıyor, Banu Alkan bile Afrodit olarak yeniden sahnede, kitch olarak çıkarılmış ama panayırlarda ucube gösterirler, halk da onu görmeye gider, bu mu yani? Acaba sadece eski sanatçıları mı özler olduk, yoksa şimdi yaşadıklarımızdan o kadar sıkıldık ki eskinin “mutlu” günlerini mi özlüyoruz? Belki çok mutlu değildik ama bundan çok daha iyiydik, orası kesin!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle