23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY 1119 OCAK 2020 PAZAR Kriz vergiyi vurduTürkiye’deki ekonomik kriz üretimi ve tüketimi azaltırken, bütçenin gelir kaynaklarını küçülttü 2019 bütçesinde vergi geliri hedefi 756.4 milyar li raydı. Gerçekleşme 673.3 milyar lirada kaldı. En faz la sapma indirimlerin de etkisiyle KDV’de yaşandı. Hükümet, 2019’da yaşanan ekonomik kriz ne Gerçekleşme yüzde 75.3 ile 124.8 milyar lira oldu. deniyle vergi gelirlerinde Dolaylı vergilerde ba hedefi tutturamadı. En faz şı çeken ve sürekli eleştiri la sapma indirimlerin de etkisiyle KDV’de yaşandı. 2019 bütçesi hazırladı MUSTAFA ÇAKIR konusu olan ÖTV’de de hedef tutmadı. 162.5 milyar liralık hedefe karşın topla ğında vergi gelirleri hedefi 756.4 nan ÖTV 147.1 milyar lira oldu. milyar liraydı. Yıl sonu gerçek Gerçekleşme yüzde 90.5. Banka leşmesine göre ise 673.3 milyar lira vergi toplanabildi. Gerçekleşme yüzde 89 oldu. Kaynaktan kesilen gelir vergisinde 171.8 milyar lira hedeflenmişti. Gerçekleşme yüzde 94.7 ile 162.6 milyar lira oldu. Kurumlar vergisinde ise hedefin üzerine çıkıldı. ‘Vergi dışı’ büyüdü ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) beklentinin üzerine çıktı. 19 milyar liralık hedefe karşın artış yüzde 119.3 ile 22.6 milyar liraya yükseldi. Damga Vergisinde bütçe hedefi 20.8 milyar liraydı. Gerçekleşme 18.8 milyar lira (yüzde 90.4) oldu. Harçlarda 27.7 milyar liralık hedefin altında kalın 74.1 milyar liralık hedef aşıla dı. Gerçekleşme 24.1 milyar lirak 78.8 milyar lira vergi toplan ra (yüzde 87) oldu. “Diğer” gelirdı. Gerçekleşme yüzde 106.3 ol lerde 43.8 milyarlık hedefe kar du. Dahilde alınan KDV’de 70.6 şın gerçekleşme 38.7 milyar lira milyar liralık hedefe karşın ger da kaldı. Vergi dışı diğer gelirler çekleşme 55.4 milyar lirada kal de ise beklentinin üzerine çıkıl dı. Gerçekleşme oranı yüzde dı. 106.2 milyar liralık hedef var 78.5 oldu. İthalde alınan KDV’de dı, gerçekleşme 175 milyar lira de hedef 165.7 milyar liraydı. oldu. l ANKARA Bu yıl devletin toplam para cezası hedefi mily13a.r7lira 2020 HEDEFI 785 MILYAR TL Hükümet bu yıl 1.1 trilyon lira bütçe gideri, 957 milyar lira bütçe geliri hedefliyor. Bu kapsamda 784.6 milyar lira vergi geliri elde edilecek. Gelir vergisinde hedef 182.1 milyar, kurumlar vergisinde 89.4 milyar, toplam KDV 215.9 milyar, ÖTV’de de 175.2 milyar lira. 2019 BÜTÇESINE CEZA DOPINGI Geçen yıl devlet tarafından kesilen para cezaları, hedefi 3.5 milyar lira aşarak 14.4 milyar lira oldu. 2019 bütçesine 10.9 milyar liralık ceza hedefi konmuştu. Hedefle gerçekleşen arasındaki fark en fazla vergide görüldü. 4.3 milyar lira hedeflenen vergi cezaları 2.8 milyar lira fazlayla 7.1 milyar lira oldu. 5.3 milyar lira hedeflenen idari para cezaları 992 milyon lira fazlayla 6.3 milyar lira olarak tahsil edilirken, 818 milyon lira hedeflenen yargı para cezaları 170 milyon lira eksikle 648 milyon lirada, 365 milyon lira hedeflenen diğer para cezaları ise 89 milyon lira eksikle 276 milyon lirada kaldı. Öte yandan 2019’da bütçeye gelir kaydedilen toplam para cezaları 2018 yılına göre yüzde 41.1 arttı. Bu artış vergi cezalarında yüzde 51.2, idari para cezalarında yüzde 34.3, yargı para cezalarında yüzde 23 ve diğer para cezalarında 17.2 oldu. Ayrıca 2018’de merkezi yönetim bütçesi gelirlerinin yüzde 1.34’ünü oluşturan para cezaları geçen yıl yüzde 1.64’e yükseldi. l Ekonomi Servisi Yurttaş ucuza koştu Veli Ağbaba ‘Grev çalışanın anayasal hakkı’ Metal işkolundaki 130 bin işçiyi ilgilendiren toplu iş sözleşmesi sürecinde, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası’yla (MESS) anlaşamayan ve grev kararı alan Türk Metal Sendikası bugün Bursa’da, Birleşik Metalİş Sendikası da Gebze’de miting yapıyor. CHP de sendikalara destek açıklaması yaparken, hükümeti uyardı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, grevin anayasal bir hak olduğunun Anayasa Mahkemesi tarafından da teyit edildiğine dikkat çekerek “Metal işçilerinin ve sendikalarının grev dahil olmak üzere aldığı tüm kararlar ve yürüttükleri mücadele anayasal bir hak mücadelesidir. Emekçilerin haklı talepleri derhal karşılanmalıdır. İktidar sendikaların grev hakkını engellemeyi aklından bile geçirmesin” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Dev kargocuları ‘Rekabet’ çarptı Rekabet Kurulu, müşteri paylaşımı yaptıkları gerekçesiyle kargo şirketleriyle ilgili yürüttüğü soruşturmayı tamamladı ve posta kargo taşımacılığı pazarında faaliyet gösteren DHL, TNT, UPS ve Yurtiçi Kargo’ya toplam 61.3 milyon lira para cezası verdi. Bu kapsamda DHL’ye 19.3 milyon lira, TNT’ye 15.3 milyon lira, Yurtiçi Kargo’ya 16.3 milyon lira ve UPS’ye 10.43 milyon lira ceza verildi. Rekabet Kurumu’ndan yapılan açıklamaya göre soruşturulan şirketlerden 32’sine ise ceza verilmedi. Kamuda klima kirası 6.5 TL Kamuya ait sosyal tesisleri kullanmak isteyenlerin bu yıl ödeyeceği asgari ücretler yüzde 712 arasında zamlandı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ilgili tebliğine göre, geçen yıl kamu kurumlarınca işletilen eğitim ve dinlenme tesislerinden yararlanacak kurum personeli, klima bulunan yerlere günlük en az 5.80 TL ilave ödeme yaparken, bu yıl en az 6.50 TL ödeyecek. Tv ve buzdolabı bulunan yerlerdeki ilave ödeme ise en az 4.10 TL’den 4.50 TL’ye çıktı. Bu tesislerde yemek ücreti, geçen yıl kişi başına günlük 16.3024.40 TL iken, bu yıl 17.5026.50 TL’ye yükseldi. Konaklama bedelleri de 79.30 TL iken 7.5010 TL’ye çıktı. l Ekonomi Servisi Necmi Erol Taklit peynire dikkat Yurttaşın pahalılıktan dolayı daha ucuza yönelmesinin merdiven altı ve hileli üretimi artırdığına dikkat çeken Necmi Erol, tüketicileri uyardı. Erol, şöyle konuştu: “Zengin bir hayvansal protein kaynağı olan peyniri ucuza mal etmek için farklı yollara başvurulursa o artık peynir olmaz. Ayrıca peynir gibi son derece hassas süt ürünlerinde hijyen ve kalite standartlarına uyulmadan üretilen ve ucuza satılan ürünler sağlık açısından ciddi bir risk unsurudur. Bu nedenle tüketiciler fiyatı sorgulamalı. En büyük sıkıntılardan biri taklitçilik. Ucuz peynir olmaz. 1012 TL’ye beyaz peynir alınıyorsa, bol miktarda su alınıyordur.” Bugün günlük 700 ton süt işleme kapasitesine ulaştıklarını belirten Erol, 1961’de babasıyla çektirdikleri fotoğrafı bizimle paylaştı. ‘Kredi verme kapasitesini 750 milyon dolar artırdık’ İş Bankası’nın, uluslararası piyasalarda 750 milyon dolarlık 10 yıl vadeli sermaye benzeri bir tahvil ihracı gerçekleştirdiği açıklandı. İhracın yoğun ilgi gördüğünü belirten İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu kaynak, ülke ekonomisine aittir ve Türkiye ekonomisinin doğrusu için kullanılacaktır. İşin tekniğine ve etiğine uygun bir tutarlılıkla Türkiye’nin hizmetine sunacağız. Kredi verme kapasitemizi de artıran söz konusu sermaye benzeri tah vil ihracı, ülkemiz ekonomisi için değerlidir. Ayrıca, yurtdı şında Türk bankalarınca ser maye benzeri tahvil ihracı için piyasaların henüz tam olarak hazır olmadığına dair görüşle rin bulunduğu böyle bir dönemde, ban kamızca 750 mil yon dolar tutarın da bir ihracı ger çekleştirmiş ol maktan da gu rur duyuyo ruz.” l Ekono mi Servisi Adnan Bali Merkez’den yeni altın hamlesi Merkez Bankası, “Rezerv Opsiyon Mekanizması” kapsamında TL zorunlu karşılıkların standart altın olarak tesis edilmesinde azami oranı yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirirken, kaynağı yurtiçi yerleşiklerden toplanan işlenmiş veya hurda altın olan standart altın cinsinden tesis edilebilmesi imkânı azami oranı yüzde 10’dan yüzde 15’e yükseltti. Yapılan açıklamaya göre, standart altın operasyonuyla piyasaya 1.7 milyar dolar tutarında altın cinsinden likidite verilirken, 4.5 milyar TL likidite çekilecek. İşlenmiş ve hurda altın operasyonuyla da piyasadan 300 milyon dolar tutarında altın cinsinden likidite çekilirken, piyasaya 2 milyar TL likidite verilecek. Muratbey Başkanı Erol: Tüketiciler daha düşük fiyatlara alabilecekleri açıkta satılan ürünlere talep göstermeye başladı. Paketler de küçüldü. GAMZE BAL Gıda zamları yurttaşın satın alma gücünü düşürdü, iç pazarın daralmasına sebep oldu. Muratbey Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol, “Süt ve süt ürünleri sektöründe toplam maliyetler 2019’da yüzde 3031 arttı. Bunun yüzde 20’sini fiyatlarımıza yansıttık. Gıda fiyatlarına yansıyan bu zamlar elbette tüketicinin satın alma gücünü de etkiledi ve iç pazar bir miktar daraldı. Biz de yüzümüzü ihracata çevirdik” dedi. En önemli paydaşlarının süt üreticileri olduğunu aktaran Erol, “Sütü sürekli denetlediğimiz çiftlik ve kooperatiflerden alıyoruz” diyor. Ancak geçen yıl artan girdi maliyetlerinin altında ezilen çiftçi süt hayvanlarını kesime göndermiş, süt üretimi de bir önceki yıla göre yüzde 8 civarında düşmüştü. Yemden gübreye, elektrikten doğalgaza tüm maliyetlerdeki artış hem üreticiyi hem sanayiciyi zorlamış, en az yüzde 20 zamlanan fiyatlar ise tüketimin yüzde 10’un üzerinde düşmesine sebep olmuştu. 2019’da satın alma gücünün düşmesiyle birlikte yurttaşın da düşük fiyatlı ürünlere yöneldiğini anlatan Erol, “Tüketiciler daha küçük gramajlarla daha düşük fiyatlara satın alabilecekleri açıkta satılan ürünlere talep göstermeye başladı. Bu nedenle kiloluk yerine 300400 gramlık paketlerde satılan ürünlere eğilim olduğunu gözlemliyoruz” dedi. İhracat kurtardı İç tüketimdeki düşüşün ciroya etkisini ihracatla aştıklarını ifade eden Erol, “Satışlarımızda 2018’e göre taze kaşar gibi ürünlerimizde bir miktar düşüş yaşasak da toplamda ihracatımızın büyüme göstermesiyle ciromuzu artırdık. İhracatın ciro içindeki payını son iki yılda yüzde 9’dan yüzde 21’e yükselttik. Bir önceki yıla göre ihracatta yüzde 20’lik bir büyüme elde ettik” dedi. Başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere, Ortadoğu, Güney Kore, Balkanlar, Kongo gibi farklı coğrafyalarda birçok ülkeye peynir ihraç ettiklerini anlatan Erol, “İhracatımızın ciro içindeki payını yüzde 40’a çıkarma hedefimiz var” dedi. Fatih Dönmez Arda Yıldırım Erdal Bahçıvan ‘Enerji verimliliği için doğru model gerekli’ İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Enerji, arzu ettiğimiz yüksek ve sürdürülebilir büyüme ile toplumsal refah artışı için çok önemli bir role sahip. Kaynakları kıt olan bir ülke olarak, enerji verimliliğini doğru modellersek buradan kaynak yaratabiliriz” dedi. İSO’nun “Enerji Verimliliği Ödülleri”yle ilgili törende konuşan Bahçıvan, verimlilik yatırımlarının sermaye gerektirdiğini, Türkiye’de uygulanan teşviklerin de belli bir düzeyde sanayiciye destek olduğunu belirterek şu vurguyu yaptı: “Bu desteklerin sanayimiz için cazip hale getirilmesinin, enerji verimliliği hedeflerine ulaşmasına büyük faydası olacaktır.” İSO’nun yarışmasında ise “Büyük Ölçekli İşletme Enerji Verimliliği Projesi” kategorisinde birinciliğe TÜPRAŞ İzmir Rafineri layık görülürken, ikinci Besler Gıda, üçüncü Tofaş oldu. TÜPRAŞ İzmir Rafineri Müdürü Arda Yıldırım, şirketinin ödülünü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve İSO Başkanı Bahçıvan’dan aldı. l Ekonomi Servisi Verimlilik ve yeni bir büyüme hikâyesi Günlük konuşmaların içeriği ülkenin veya bölgenin ekonomik kalkınma sürecine göre değişir. Azgelişmiş veya gelişmekte olan ekonomilerde bu genel olarak geçim, kazançların azlığı, enflasyon baskısı gibi konuları kapsarken, daha gelişmişlerde paranın fiyatı, yatırım, alternatif fırsatlar, uluslararası faaliyetler gibi daha geniş, refaha dayalı konularda yoğunlaşır. Zamanla oluşur bu farklılık. Kaynağı ise verimliliktir... Verimlilik ulusların zenginliğinin değişimini hızlandıran, bazen de yavaşlatan ve onların refah sıralamasını değiştiren özelliği ile öne çıkan bir değerdir, ölçüdür... Yalın anlamıyla çalışan başına, daha etkin ölçüsüyle de saat başına düşen üretim değerini gösteren verimlilik, sadece refahı değil enflasyondan faize kadar hemen her şeyi etkiler. Sermaye ve istihdam beraberliğine katkı olarak vücut bulan verimlilik aynı zamanda ücret ve kazançları da doğrudan etkiler. Verimlilik artışı bir bakıma ücretlerin artışı anlamına gelir. Gelir, ama acaba bu teorik yaklaşım gerçek verilere yansıyor mu? İnceleyelim... Ulusal gelirdeki büyümeyi belirleyen temelde 3 faktör mevcuttur: Sermayedeki büyüme, istihdamdaki büyüme ve verimlilik artışı. Dünya Bankası’nın Türkiye’nin verimlilikteki konumuna ait araştırmasında(1) istatistiklere bakıldığında, 1990’lardan günümüze verimliliğin ulusal gelirin büyümesine katkısı ortalama yüzde 17, sermayenin katkısı yüzde 55 ve çalışanların katkısı ise yüzde 29 olmuş. Aynı veriler Kore için yüzde 28, yüzde 15 ve yüzde 56 olarak gözükmektedir. Küresel krizin yaşandığı 2008’den bu yana Türkiye ekonomik büyüme dinamiğinde de kayda değer kırılmalar yaşanmaya başlandı. Bu kırılmaların en üst fotoğrafında olan “potansiyel ekonomik büyüme oranındaki azalış” belki de en önemlisi... Potansiyel ekonomik büyüme tüm girdilerin tam istihdamı durumundaki gayri safi yurtiçi hasıladaki büyümeyi ifade eder. Diğer bir ifade ile bu, tüm çalışanların işli olduğu, makine ve teçhizatın tamamının çalıştığı (ekonominin tam kapasitede işlediği) bir yapıda oluşan ekonomik büyümeyi ifade eder. Tüm olanaklarını kullanan ekonomilerde büyüme, potansiyel ekonomik büyüme olarak ifade edilse de, söz konusu potansiyelin üzerinde bir büyüme olanağını bize sunan faktör ise verimliliktir. Sporcuların olimpiyat ya da dünya rekoru kırdığı durumlarda kendi potansiyellerinin de üstüne çıkması hikâyesinin aynısıdır bu. Bu hikâyeyi sürekli yenileyen ekonomiler, lider sınıfında olanlardır zaten. Son dönemde bu hikâyede kısırlaşma ve tekrara düşüş özelliği yaşıyoruz gibi. 2004’ten bu yana potansiyel sermayenin büyümeye etkisi azalırken, yine işgücünün katkısı artmış, emeğin yoğunluğunun arttığı bir üretim yapısı karşımıza çıkmış ve 1990’lardan günümüze ortalama yüzde 17 büyüme katkısı olan verimliliğin potansiyel gücünün düşmesi ve büyümeye katkısı görüntüden kaybolmuş (Grafik: Kaynak, Dünya Bankası). Bu görüntü, son dönemdeki kısır büyüme ya da küçülmenin nedenlerinin tam ortasındaki faktör olarak karşımızda duruyor sanki. Potansiyel verimliliğin düşmesinde temel olarak iki neden tartışmaya açılır: İlki, girdilerin dağılımındaki bozukluk, ikincisi ise ücretler genel seviyesinin önceki verimlilik artışlarında tabana yayılmamasıdır. Geniş bir çerçevede ele alınabilecek bu kaynak dağılımı bozukluğuna verilebilecek en güzel örnek belki de, bir petrol mühendisinin bakkal işletmesi, bir iktisatçının çiftçi olarak çalışmasıdır. Diğer bir ifade ile kendi uzmanlık alanı dışında işgücüne katılan “insan sermayesinin” üretkenliğe olan katkısının sorgulanmasıdır bu. Söz konusu katkının sıfıra yaklaştığı bir süreci gözlemliyoruz. Bu bizi gelişen ekonomiler sınıfında gerilere itecek bir özelliktir. Var olan sermaye stoku ve işgücü ile elde edilen yalancı büyümeye mahkum kılan kısırdöngünün resmidir aynı zamanda. Kırılması gereken kısır bir döngü bu! Çözüm mü? İnsan sermayesi üzerine yeni bir hikâye yazmak, yeni bir sanayi politikası oluşturmak! Ayrıntısı ise bilim insanlarının araştırmasında.. gizli de değil, her şey kamu malı! (1) https://openknowledge.worldbank.org/ bitstream/handle/10986/31931/136458. pdf?sequence=2&isAllowed=y
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle