19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET 33 EYLÜL 2019 SALI Meteoroloji 13. Bölge Müdürlüğü, Elazığ, Malatya, Bingöl, Tunceli ve Adıyaman için saatte 50 kilometreyi bulması beklenen kuvvetli rüzgâr uyarısı yaptı. 310/1 9 0 350/2 4 0 240/1 7 0 330/2 2 0 310/1 9 0 290/1 2 0 240/9 0 310/1 5 0 330/2 0 0 360/1 2 0 340/2 1 0 340/2 2 0 240/1 3 0 310/2 2 0 230/1 3 0 240/1 2 0 240/1 0 0 360/1 7 0 220/1 3 0 280/1 7 0 270/2 0 0 330/2 3 0 TARİHTE BUGÜN 1683: Viyana Kuşatması başarısızlıkla sonuçlandı. 1783: İngiltere, Paris’te imzalanan anlaşmayla ABD’nin bağımsızlığını tanıdı. 1869: İstanbul’da “Atlı Tramvay”, Konstantin Karopana tarafından çalıştırıldı. Hep aynı nakaratTutuklu eğitmen: Çocukların benimle sorunu vardı, yalnızca ayağıma masaj yaptılar Ümraniye’deki ruhsatsız Kuran kursunda çok na yardımcı oluyorlardı. Mağdurlar ise 2014 senesinde bize sayıda çocuğu istismar talebe olarak geldi ettikleri iddiasıyla haklarında iddianame ha SEYHAN AVŞAR ler” dedi. Mağdur çocukla zırlanan ve görülen rın kendisiyle prob ilk duruşmada tutuklanan lemleri olduğu ve bu ne kurs sorumlusu Ömer I. ve denle kendisine iftira at eğitmenler Hacı Serkan B. tıklarını öne süren Ömer ile Tarık B’nin mahkeme I., “Kimseye masaj yaptır de verdikleri ifadeler orta madım. Yalakalık olsun di ya çıktı. Sanık Ömer I. ifa ye, bana hoş görünmek için desinde mağdur çocukların çocuklar ayağıma toplu kendisiyle sorunları oldu luk içinde masaj yaparlar ğunu söyledi. Kurs eğitme dı. Ben odamda asla yalnız ni sanık Hacı Serkan B. ise kalmam. Mağdurların be savunmasında istismarın nimle kişisel sorunları ol yaşayış tarzlarına uygun duğu için beni suçladık olmadığını öne sürdü. larını düşünüyorum. Ay Kişisel sorunlar rıca hepsi akraba olduğu için birbirlerini koruyor Kuran kursu sorumlusu lar. Kurstaki H.R.Ö. isim sanık Ömer I. mahkemede li talebenin annesi beni bir verdiği beyanında, 2004 yı akrabalarıyla tanıştırmış lında yalnız yaşadığını, so tı. Onunla evlenecektim. Bu kaktaki çocukların kendi olay patlak verdi” diye ko sinin yanına eğitime geldi nuştu. Derneğin fiziki orta ğini söyledi. 2013 yılında mının istismar için uygun ise bu eğitimleri resmiyete olmadığını belirten Ömer dökmek için dernek açtığı I., “Çatı katında olduğumuz nı aktaran Ömer I., “Kurs için fiziken bu eylemlerin taki eğitmenler Hacı Ser gerçekleştirilmesi mümkün kan B. ve Tarık B. 2004 se değil. Akşamları gelenler nesinde yanıma Kuran öğ le kurs 4050 kişi oluyor renmeye geldiler. O tarih du. Suçsuzum, beraatımı is ten beridir yanımdalar. Kı tiyorum” ifadelerini kullan demli oldukları için ba dı. l İSTANBUL Hacı Serkan B. Ömer I. Tarık B. ‘Babalar da katılırdı’ Kuran kursunda eğitmen olan sanık Hacı Serkan B. ise savunmasında 15 yıldır kurs sorumlusu Ömer I’nın yanında olduğunu, bu süreçte işletme ve ilahiyat fakültesinden mezun olduğunu aktardı. “Kursumuzun fiziksel yapısı cinsel istismar suçunu işlemeye uygun değildir” diyen Hacı Serkan B., “2030 kişilik öğrenci grupları olurdu. Kalabalık olduğu için bu suçun işlenmesi mümkün olmadığı gibi, yaşayış tarzımıza da uygun değildir” dedi. Kurstaki öğrencilerin babalarının da akşam kurstaki eğitimlere katıldığını aktaran Hacı Serkan B., “Böyle bir olay olsaydı çocuklarının hal ve hareketinden babaları bu durumu anlayabilirdi. Çocukların birbirlerinin cinsel organına dokunduğunu gördüm. Onları uyarmadım. Durumu direk Ömer I’ye bildirdim. Çocukların benle ilgili suçlamalarının nedeni, Ömer I. hakkındaki iddialara tanıklık yapmamamdır” diye konuştu. Kurstaki bir diğer eğitmen Tarık B. ise savunmasında din kültürü öğretmeni olarak ücretli öğretmenlik yaptığını belirtti. Tarık B., Ömer I. hakkındaki iddialara tanıklık yapmadıkları için suçlandığını öne sürdü. İSTAVRİT DİYANET: Çocuğun dokunulmazlığı kırmızı çizgimiz Cumhuriyet’in kaçak Kuran kursundaki çocukların istismara uğradığı haberinin ardından Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “çocuk istismarı ve cinsel saldırı” konusuna ilişkin paylaşımda bulundu. Herkesi çocuk istismarı ile mücadele ko nusunda daha duyarlı olmaya davet eden Erbaş, “Çocuğun dokunulmazlığı, dini, ahlaki ve hukuki anlamda kırmızı çizgimizdir. Bu çizgiyi aşmaya cüret ederek, çocuğa uzanan kirli eller asla affedilemez” ifadesini kullandı. l ANKARA/Cumhuriyet 7Sİas2mt0asunnlbi’rduaal’da Karadenizli balıkçılar, av yasağının 1 Eylül’de sona ermesiyle birlikte “vira Bismillah” dedi, ağlarını attı. Samsun’da balıkçı tezgâhları, sezonun ilk balıkları olan istavrit, mezgit ve barbun ile doldu. Balık satışlarının iyi olduğu belirtilirken, istavrit 7, barbun 10, mezgit ise 15 TL’den satışa sunuldu.Edirne’de, balık sezonunun açılmasının ikinci gününde, balık tezgâhlarındaki hareketlilik arttı. Balıkçıların tabiriyle, “yağmur yok, palamut da yok” sözleri tezgahlara yansısa da, ham sinin ikinci günde 30 TL’den 25 TL’ye düşmesi sevinçle karşılandı. Öte yandan, tezgâhlarda istavrit kilosu 20, çupra 30, levrek 30, zargana 30 ve hamsi 25 liradan satışa çıktı. Ordu’nun Fatsa ilçesindeki balıkçı tezgâhlarını mezgit ve istavrit süslerken çok az da olsa hamsi yerini buldu. Fatsalı balıkçılar bu yıl istavrit ve mezgit bolluğunun olacağını belirtti. Balıkçı Selahattin İlişe, “Mezgit ve İstavritin kilosunu 10 TL’den satıyoruz” dedi. l DHA / İHA Balıkçılara gece ziyareti Ekrem İmamoğlu, yeni avlanma sezonunun başlamasıyla “Vira Bismillah” diyerek ağlarını denize atan balıkçı esnafıyla, Beylikzüdü Gürpınar Su Ürünleri Hali’nde dün sabaha karşı bir araya geldi. Kasa kasa satışa çıkarılan balıklar için düzenlenen mezatı yöneten İmamoğlu, balıkçılara, “Gecesini, gündüzünü bu işe veren insanlarsınız. Ama denizleri de balığı da korumamız lazım. Avlanmayla ilgili tedbirlere uymamız lazım ki bir dahaki sene daha bol balık tutalım” diye seslendi. l İç Politika Tutuklanması için AbLAMIN ölmesi mi gerekiyor? Kadına yönelik şiddet haberlerine her gün yenileri ekleniyor. Mardin Midyat’ta ağır yaralı olarak getirildiği hastanede “Merdivenden düştü” denilen 10 çocuk annesi Saime A’nın (40), eşi Medeni A. (42) tarafından dövüldüğü ortaya çıktı. Doktorların, Saime A’nın vücudundaki morluklardan şüphelenmesi sonrası gözaltına alınan Medeni A. serbest bırakıldı. Abdurrahman Bakır, “Tutuklanması için ablamın ölmesi mi gerekiyor?” dedi. İki kadın cinayeti daha Ankara Mamak’taki evine gelen İbrahim Köksal (40), tartıştığı 17 yıllık eşi Sibel Köksal’ı boğduktan sonra bıçakladı. 4 çocuk annesi kadın yaşamını yitirdi, Köksal teslim oldu. Niğde’de de M.Ç., boşanma aşamasındaki 5 çocuk annesi eşi Sibel Ç’yi (36) çıkan tartışma sonucu tabancayla öldürdü. l Haber Merkezi Hadi canım sen de Yeni İstanbul Büyükşehir Belediyesi, eski AKP belediyesinin bazı dinbaz vakıflarla taptığı 357 milyon liralık avanta protokolünü iptal etti; ardından yaptırıldıktan sonra TÜRGEV Vakfı’nın kullanımına tahsis edilen 5 öğrenci yurdunu geri aldı. Anlaşıldığına göre İBB, bu türden yolsuzlukları sonlandırmayı düşünüyor. Ne var ki İBB’nin, yağmaya son verme girişimlerini, “ideoloji” kapsamında değerlendirenler var. Bu yazıda, bunlardan birinin üç maddelik iddiasını değerlendireceğiz: HHH MADDE BİR: 25 sene önce İstanbul Belediyesi, dini vakıfları, dernekleri kapısından bile geçirmezdi. Zırnık koklatılmazdı bu yapılara... 25 senedir ise dini vakıfların, derneklerin büyük çoğu, sırtlarını İstanbul Belediyesi’ne dayamış durumdalar. Ekrem İmamoğlu, “Bundan sonra size kaynak yok” diyerek... Buna bir son vermiş oldu. Artık bu vakıflar, belediye kaynaklarına değil, halkın desteğine yaslanmak zorunda! MADDE İKİ: 25 sene önce İstanbul Belediyesi, kendi ideolojik yaklaşımlarına uygun olarak laik cemaatleri, seküler vakıfları, dinsel yönü bulunmayan dernekleri beslerdi. Tabii o zaman kimsenin aklına “Sen ne hakla benim vergilerimle oluşan kaynakları, bana sormadan bu vakıflara, bu derneklere veriyorsun” diye sormak gelmezdi. Normalmiş gibi karşılanırdı bu durum. Bugünkü tartışmalarda bunu da unutmamak gerekir! MADDE ÜÇ: Ekrem İmamoğlu’nun aldığı kararı sonuna kadar destekliyorum. Ama bir şartla! Dini vakıflardan, derneklerden kestiği kaynakları, laik ve seküler vakıflara ve derneklere aktarmaya kalkmayacak. Eğer aktarmaya kalkarsa... Attığı adım ilkesel bir adım olmaktan çıkar. Sadece musluğun yönünü değiştirmiş olur. Bu da her gelenin kendi adamlarını beslediği sistemin devam etmesi anlamına gelir ki hafazanallah! HHH Yıllar önce, Hürriyet gazetesinde yazarken, bir kokteyl sırasında, gazetenin din yazarı Nihat Hatipoğlu, laik kesim ile İslamcı kesimi aynı kefeye koyup “İkisi de sekter davranıyor” diyerek özel sohbetimize müdahale edince, “Saçmalamayın, biri Cumhuriyeti savunuyor, öteki Cumhuriyetin kuyusunu kazıyor” diyerek bu “Prof. Dr.”yi terslemiştim. Bu yazıcısı da aynı ağızla konuşuyor. Yanıtlayalım: HHH MADDE BİR: Her biri bir tarikat ve cemaati temsil eden vakıflara 25 yıl önceki belediye, kapıdan bile geçirmedi, zırnık koklatılmadı ise “aferin” derim. Hangi partiden olursa olsun her belediye Laik Cumhuriyeti savunmak zorunda (Evet “Zorunda!”) olduğu için bu Vahabi ve Selefi şeriatının askerlerine zırnık koklatmamalıdır. Günü geldiğinde Cumhuriyet yargısı karşısında hesap verecekler ve mutlaka kapatılacaklar. Bugüne kadar yaptıkları işler ve eylemler anayasanın düşünce, din ve inanç özgürlükleri kapsamına girmez. İllegaldir! HHH MADDE İKİ: 25 yıl önceki belediyenin “ideolojik yaklaşımı” bellidir. Anayasanın başlangıç ilkelerinde ve gene anayasanın ilk dört maddesinde yer alan “Cumhuriyet ideolojisi”dir ve legaldir. Zaten bu yazıcı da “25 sene önce İstanbul Belediyesi, kendi ideolojik yaklaşımlarına uygun olarak laik cemaatleri (?), seküler vakıfları (?), dinsel yönü bulunmayan dernekleri beslerdi” diye yazarak, desteğin yasallığını itiraf ediyor. Cumhuriyetçi derneklere zırnık koklatmayan; tarikatçı vakıf ve dernekleri balla börekle besleyen AKP belediyeleri sadece siyasal suç değil aynı zamanda “kasa”yı soymak suçu da işlemişler; Cumhuriyet düşmanlarıyla işbirliği yaptıklarını kanıtlamışlardır. HHH MADDE ÜÇ: Dini vakıfların da sivil toplum örgütü sayılması gerektiğini söyleyip yazanlar oldu. Her seferinde, vakıfları “İçtimai Düzenin Soysuzlaşması” sayan Mustafa Akdağ’ı (1) tanık göstererek, aslında “sefil toplum örgütleri” olmaları gerektiğini yazmıştım. Osmanlı Devleti’nin topraklarını (ikta topraklarını) vakıf ayaklarıyla yağmalayarak özelleştiriyorlardı. Günümüzün sivil toplum örgütleri ebedi seyhler tarafından değil demokratik seçimle gelen yönetimler tarafından yönetilir. Meşru (yasal) derneklerle gayri meşru (yasadışı) vakıflar arasında bir denklik ilişkisi kurmak ahlaksızlıktır. (1) Türkiye’nin İktisadi ve İctimai Tarihi, YKY, s.3644
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle