28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 26 EYLÜL 2019 PERŞEMBE EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER Devleti soyan soyanaSAYIŞTAY RAPORLARI DEVLETİN NASIL ZARARA UĞRATILDIĞINI ORTAYA KOYDU MUSTAFA ÇAKIR Sayıştay raporlarında, karayollarında iş yapan izinde gözüken doktorların ameliyat, muayene yüklenicilerin çevirdikleri “oyunlar” gözler yaptıkları, bu işlemlerin de Sosyal Güvenlik önüne serildi. Özel hastanelerde hasta ya da yıllık Kurumu’na (SGK) faturalandırıldığı belirlendi. Cumhurbaşkanı karbon salımında 10. lider Aşağıdaki grafik yeni, bir bakın. Başlığı, G20 ülkeleri arasında en çok karbon salımı dünya liderleri.. Recep Tayyip Erdoğan, 10. sırada. 5bin 88 ton karbon salımına yol açtı. Hesaplama, ne kadar uçtuğunuz üzerine kurulmuş. Biliyorsunuz, uçaklar dünyada karbon salımında önemli bir rol oynuyor. Bu liste 2018 uçuş sayısına ve mesafesine göre hazırlanmış. Şüphesiz uçak büyüklüğü de dikkate alınıyor. Avrasya Tüneli kayıtları yanlış Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı raporunda, yapişletdevret modeliyle yapılan Avrasya Tüneli’nin hizmet imtiyaz varlığı ve gelecek dönemlere ait muhtemel vazgeçilen gelirlere ilişkin muhasebe kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı tespit edildi. Ayrıca proje ile ilgili olarak idare tarafından verilen talep garantilerinin tam, doğru ve gerçeğe uygun şekilde muhasebe kayıtlarına alınmadığı eleştirisi de yapıldı. Rapora göre idari para cezaları tam ve doğru olarak takip edilmedi. TOBB’nin sorumluluğunda üretilen sayısal takograf cihazlarının hatalı olmasına karşın idare tarafından gereği yapılmadı. ‘Tanı ve fatura uyuşmuyor’ SGK Raporu’na göre SGK tarafından sağlık hizmet sunucularına verilen toplam 12.1 milyar TL tutarındaki avans, mevzuatta öngörülen üç aylık süreyi aştığı halde kapatılmadı. Eski yeşil kartlıların, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca ödenmesi gereken genel sağlık sigortası primlerinden 7 milyar TL tutarındaki kısmının kurumlar arasında mutabakat sağlanamadığından süresi içerisinde tahsil edilemediğine dikkat çekildi. MEDULA verilerinin incelenmesi sonucunda, hastalara konulan tanılar ve hastaların ameliyat bilgileri ile faturalandırılan işlemlerin birbiri ile uyuşmadığı tespit edildi. Ölüye 1 yıl sonra fatura Ölen kişilere, ölüm tarihlerinden sonra sağlık tesislerince işlem yapılarak bedellerinin SGK’ye faturalandırıldığı belirlendi. Raporda, “İşlemlerin incelenmesinde, sağlık tesislerince hastane bilgi yönetim sistemlerine, sistematik aksaklıklar nedeniyle geç girilen işlemler göz önünde bulundurularak ölüm tarihlerini takip eden ikinci günden itibaren yapılan işlemler ve faturalandırmalar esas alınmıştır. Bazı örneklerde, sigortalının vefatından bir yıl sonra dahi, hastanelerce işlem yapılarak kuruma faturalandırma yapıldığı görülmüştür” denildi. Özel sağlık hizmet sunucularında (özel hastaneler) görev yapan doktorların hastalık veya analık hali nedeniyle raporlu olduğu ve geçici iş göremezlik ödeneği aldığı tarihlerde, aynı zamanda görevli oldukları sağlık tesislerinde işlem yaptıkları (ameliyat, muayene vb.) ve söz konusu işlemlerin SGK’ye faturalandırıldığı da belirlendi. Sağlık tesislerinde çalışan doktorların, hastalıkları nedeniyle yatarak tedavi gördükleri ya da yıllık izinde oldukları günlerde aynı zamanda görevli oldukları sağlık tesislerinde işlem yaptıkları (ameliyat, muayene vb.) ve söz konusu işlemlerin de SGK’ye faturalandırıldığı tespit edildi. Bakanlık belge bile vermedi Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı raporunda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın mali rapor ve tabloları hakkında denetim görüşü oluşturabilmek için gerekli olan mali rapor ve tablolar ile bilgi ve belgelerin, kamu idaresi tarafından sağlanamadığı için görüş bildirilemediğine dikkat çekildi. Ayrıca mevzuata aykırı olarak Sağlık Bakanlığı Engelli Sağlık Kurulu Raporu Veri Tabanı’nda kaydı bulunmayan kişiler (62 bin 807 kişi) ile kaydı olup ağır engelli olmayan kişiler (35 bin 554 kişi) için evde bakım ödemesi yapıldı. İşverene asgari ücret destek ödemeleri ile işveren prim teşviki ödemeleri hatalı raporlandı. Kaçak geçenin yanına kâr kaldı Sayıştay’ın Karayolları Genel Müdürlüğü Raporu’na göre 2018’de 152 milyon 12 bin 519 Otomatik Geçiş Sistemli (OGS) geçişten 633 milyon 722 bin 617 TL; 311 milyon 429 bin 33 Hızlı Geçiş Sistemli (HGS) geçişten 1 milyar 549 milyon 661 bin 614 TL olmak üzere toplam 2 milyar 183 milyon 384 bin 231 TL ge lir elde edildi. 2018’de HGS ve OGS’den toplam 20 milyon 574 bin 137 kaçak geçiş gerçekleşti. Köprü ve otoyollarda gerçekleşen toplam 132 milyon 22 bin 276 TL kaçak geçiş bedeline ilişkin gelir tahakkuk kaydı yapılmadı ve söz konusu bedellere mali tablolarda yer verilmedi. Köprü var, yolu eksik! Sayıştay’ın Karayolları Genel Müdürlüğü Raporu’nda, karayollarında iş yapan bazı yüklenicilerin uygulamaları ile devleti nasıl zarara uğrattıkları da ortaya konuldu. Rapora göre süreç şöyle işliyor: Kamu İhale Yasası’na göre ihale edilen birim fiyat teklifli bazı işlerde, işin belli kısımlarına isteklilerin yaklaşık maliyet fiyatına göre yüksek teklif verdikleri, özellikle işin sonraki aşamalarında yapılmasını bekledikleri iş kalemlerine ise düşük teklif verdikleri görüldü. Bu şekilde toplamda en düşük fiyatı vererek ihaleyi alan yüklenicilerin, imalat aşamasında öncelikle yüksek teklif verilen iş kalemlerini yaptıkları, düşük teklif verilen iş kalemlerini ise sözleşme tutarının iş artışı ya da imalat değişiklikleri gibi nedenlerle tamamlanması nedeniyle yapmadan sözleşmeyi sonlandırdıkları tespit edildi. Bunun sonucunda da ihale konusu proje yarım kalıyor. Daha sonra yapılan ikmal ihalelerinde ise önceki ihalede düşük teklif verilen iş kalemleri, daha yüksek fiyatlarla ihale edilerek yapılıyor. Bu şekilde projeler planlanan maliyetin çok üzerinde bedellerle, üstelik de gecikmeli olarak bitiriliyor. Raporda, söz konusu yöntemle yapılan işlerin süreci, “OrduUlubey Ayrımı Kabadüz İl Yolu Km 0+00021+300 Arası Yol Yapım İşleri” özelinde açıklandı. Hakediş katlandı 109.2 milyon lira yaklaşık maliyetli işte, toprak tesviye işleri için yüzde 37, sanat yapıları için yüzde 30, üstyapı işleri için yüzde 42, oto korkuluk işleri için yüzde 86 indirimli teklif verildi. Ancak köprü işleri için 9 milyon liralık yaklaşık maliyete karşılık 26.3 milyon liralık teklifte bulunuldu. Artış yüzde 190 oldu. Köprü işlerinde sadece bir iş kalemi için yaklaşık maliyet fiyatına göre yüklenici tarafından tam 311 kat fazla fiyat teklif edildi. Raporda şöyle denildi: “İşin tamamının yapılmış olması durumunda, verilen teklifte hiçbir sorun olmadığı açıktır. Ancak yüklenicinin mevcut du Maliye’de ‘iç kontrol’ YAPILMIYOR Sayıştay’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı Raporu’na göre kapatılan Başbakanlık’a ait borç, alacak, hak ve yükümlülük hesapları, KHK hükümlerine uygun şekilde kapatılarak Hazine ve Maliye Bakanlığı hesaplarına aktarılmadı. Bakanlık dönem sonu işlemlerinin muhasebeleştirilmesinde eksiklikler görüldü. Hazine Müsteşarlığı mali tablolarında “Menkul Varlıklar” hesabında kayıtlı altın, gümüş vb. menkul varlıkların değerlemeye tabi tutulmaması nedeniyle gerçek değeri ile muhasebeleştirilmediği ne dikkat çekildi. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan Kamu Borç Yönetimi Raporu’nda yer alan ve bakanlığın taraf olduğu borç üstlenim anlaşmalarına ilişkin bilgilerin, bu rapordan yararlanacak olanların doğru karar vermelerine yardımcı olacak ölçüde yeterli, açık ve kapsayıcı olmadığı vurgulandı. Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı’nın Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak yeniden yapılanmasıyla birlikte yeni oluşan bakanlık bünyesinde iç kontrol sistemi de kurulmadı. rumda işin tamamını yapmasına imkân bulunmamaktadır. Çünkü sözleşme bedeli, yüksek bedel teklif edilen imalat miktarlarındaki artışlar nedeniyle tamamlanmak üzeredir ve sözleşme tutarı kadar iş yapıldıktan sonra iş tasfiye edilecektir. Yaklaşık maliyet fiyatları ile fiilen yapılan köprü işleri bedeli karşılaştırıldığında, yüklenicinin sadece köprü işleri için yüzde 610 daha fazla hakediş tutarı elde ettiği görülmektedir. Yaklaşık maliyet tutarı ile yüklenicinin teklif tutarı karşılaştırıldığında, köprü işleri için yaklaşık yüzde 190 oranında yüksek teklif verdiği, yüklenicinin kendi teklifi ile gerçekleşen imalat tutarı karşılaştırıldığında, yaklaşık yüzde 150 oranında daha yüksek tutarda iş yaptığı görülmektedir.” Rapora göre ihale dosyası kapsamında yer alan diğer iş grupları imalatları incelendiğinde, toprak işleri için yaklaşık 12 milyon TL tutarında teklife karşılık yaklaşık 356 bin TL, sanat yapıları için yaklaşık 30 milyon TL tutarında teklife karşılık yaklaşık 5.8 milyon TL, üstyapı işleri için yaklaşık 17 milyon TL tutarında teklife karşılık sıfır TL, oto korkuluk işleri için yaklaşık 270 bin TL tutarında teklife karşılık sıfır TL iş yapıldığı ortaya çıktı. Köprü işleri için ise yaklaşık 26 milyon TL teklife karşılık imalat artışları nedeniyle 64 milyon 637 bin 847 TL iş yapıldı. Sözleşme bede li 89.6 milyon TL olan işte, 72.6 milyon TL harcama gerçekleştirildi. Bunun sadece 7.9 milyonu köprü harici işler için harcandı. Raporda, “Bu işe ilişkin önemli tespitlerden birisi de yaklaşık maliyetin miktar olarak gerçekçi hesaplanmaması sonucu, işin gerçek maliyetinin çok üzerinde yapılmasıdır. İdare ihale öncesi yaklaşık maliyet çalışmalarını doğru yapmamıştır. Bu nedenle, köprü grubu imalat miktarlarında olağanüstü artış gerçekleşmiştir” vurgusu yapıldı. Sonuç olarak köprü dahil yol yapım işi olarak ihale edilen iş, sadece köprü yapımına dönüştü. Raporda, “Nitekim, mevcut haliyle, iki adet köprü inşaatı tamamlanmıştır. Ancak köprülerin her iki tarafında da yol yapılamadığından köprüler kullanılamamaktadır” denildi. Raporda, bunların dışında projelerin doğru hazırlanmaması nedeniyle imalatlar ve projeler için birden fazla ödeme yapıldığı, karayolları imalatında yapılan sıcak karışım imalatlarının sözleşmede öngörülen süreden daha kısa sürede bozulduğu, kurum taşınmazlarının mevzuata aykırı olarak pazarlık usulü ile kiraya verildiği, kâr mücadalesi, bakım, yapım ve onarım yapılması işlerinde mevzuata aykırılıklar belirlendiğine dikkat çekildi. Projelerin doğru hazırlanmaması nedeniyle de imalatlar ve projeler için birden fazla ödeme yapıldı. l ANKARA Maarif’e denetim yokOn binlerce çocuk okul bulamazken yurtdışına milyonlarca TL aktarıldı OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesinden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile kurulan Maarif Vakfı’na aktarılan yüz milyonlarca liranın “hiçbir denetime tabi olmadığı” ortaya çıktı. TBMM’de verilen soru önergeleri ve Sayıştay raporları, Türkiye’de on binlerce çocuk okul bulamazken, MEB bütçesinden yurtdışına aktarılan milyonları gözler önüne serdi. Saray güdümündeki Maarif’i ne TBMM, ne MEB ne de Sayıştay’ın “denetleyememesi” dikkat çekti. Sayıştay, 2018 yılı MEB bütçesine ilişkin denetim raporlarını açıkladı. “Yurtdışındaki FETÖ okullarının devralınması için kurulan, geniş yetkilere sahip, AKP’li isimlerin yönettiği ve bütçesi milyar lirayı aşan” Maarif Vakfı’nın faaliyetlerine “denetim dışı” devam ettiği Sayıştay raporları ile kanıtlandı. Vakfa ilişkin MEB’e iletilen milletvekili soru önergelerinin yine vakıf tarafından yanıtlanması TBMM denetimini de ortadan kaldırdı. Vakfın denetim organının yasaya göre oluşturulmadığını tespit eden Sayıştay, “Denetim Kurulu’nun oluşumunda, kuruluş yasasında öngörülmüş olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın temsilcilerine yer verilmediği görülmüştür” dedi. Raporda, ‘Para nereye gidiyor?’ MEB tarafından soruları yanıtsız bı rakılan CHP’li Murat Bakan, süreci Cumhuriyet’e değerlendirdi. Bakan, “Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a sorduğu muz sorulara cevaben Maarif Vakfı’nın MEB’e yazdığı yazı gönderil di. Soruların muhatabı Bakan Bey, Maarif Vak fı ile aramızda ‘posta’ görevi görmüş, sağ ol sun. Ortada devasa bir bütçe var, ama dene tim yok. TBMM denet CHP’li Bakan leyemiyor, MEB denet leyemiyor, Maliye Bakanlığı denetle yemiyor, Sayıştay denetleyemiyor. Peki ‘vatandaşın parası kime’ nereye gidiyor? Kim açıklayacak” dedi. MEB ile Hazine ve Maliye Bakanlığı temsilcilerinin denetimde yer almasının yasal bir zorunluluk olduğu da vurgulandı. Vakfın denetim kurulunda bütçesinden pay aldığı MEB ve Maliye yerine yeterliliği tartışılan isimler olması da dikkat çekti. Rapor ile vakfın denetlenmesinde “Sermaye Piyasası Kurulu Üyesi, Marmara Belediyeler Birliği Genel Sekreteri, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi, Serbest Avukat ve İleti şim ve Marka Uzmanı” görev aldığı açıklandı. Vakfın yapılanmasını eleştiren Sayıştay ise “Kanun koyucunun bu düzenlemedeki amacının, herhangi bir kurum ya da kuruluş mensupları veya serbest çalışanlar arasından seçilecek denetim kurulu üyelerinin bir bölümünün bu bakanlıklarla ilişkilendirilmesi olduğu düşünülemez. Bu nedenle vakfın denetim kurulunun anılan kanunun amir hükmü doğrultusunda teşekkül ettirilmesi sağlanmalıdır” değerlendirmesi yaptı. Soruyu da vakıf yanıtladı Maliye ve MEB’in denetleyemediği Sayıştay raporlarına yansırken vakfın TBMM tarafından da denetiminin engellendiği belirlendi. Vakfın bütçesi ve faaliyetlerine ilişkin MEB’den soru önergesi ile yanıt arayan CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, bakanlık yerine vakıf yönetiminin gönderdiği kopyala yapıştır yanıtlarla karşılaştı. Soru önergesi ile MEB’e sorulan soruları MEB yerine Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün yanıt verdi. Prof. Dr. Akgün, yanıtta “2018 yıl sonu ile 2019 yılı ilk 8 ayı kıyaslandığında okul sayısı yüzde 51, derslik sayısı yüzde 37, öğrenci sayısı yüzde 77 artmıştır. Faaliyetlerimizdeki artışla birlikte yeni yatırımlar için gereken finansman bütçede artışa sebep olmuştur” dedi. l ANKARA Bizim ülke liderinin önünde 9 lider var neyse ki birinci değiliz, biz 10. sıradayız diye övünelim mi, yoksa sera gazı salımında önemli payımızın olmasına üzülelim mi.. RTE kullandığı uçakların büyüklüğü ve uçuş sıklığı nedeniyle, listenin dikkat çekici yerine oturmuş durumda. Sıfır karbon binalar mı? Bunu gündeme getirmemin nedeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler’de İklim Eylemi Zirvesi’nde yaptığı konuşma. Konuşmayı okuduğunuzda genellikle fikir birliği içinde olursunuz. Mesela şu sözler: “Yeryüzünde insanın istifadesine sunulmuş her şey bir emanettir, bir sonraki sahibine teslim edinceye kadar emanetin en iyi şekilde korunması gerek..” Cumhurbaşkanı, kentlerin enerji verimli olarak yeniden yapılandırılmakta olduğunu da ekliyor. Doğalgazın yaygınlaştırıldığına ve raylı sistemlerin kurulmakta olduğuna işaret ediyor. Fakat iktidarı zamanında kaçırılmış olan fırsatlara tabii ki değinmiyor, sadece gelecek için umut veriyor: “İklim duyarlı, enerji verimli şehirler inşa ederken afet risklerini de azalttık. 2023 itibarıyla yaklaşık 400 bin binada sıfır atık sistemine geçmiş olacağız. Atıklardan geri kazanım oranını yüzde 13’ten 35’e taşıyacağız.” “Herkes için Sıfır Karbon Binalar Girişimi başlattık. 2030 yılına kadar yeni binaların, 2050 yılına kadar ise mevcut binaların sıfır karbon hale getirilmesi amacıyla yol haritaları hazırladık.” Kaçırılan fırsatlar İstanbul’da evler kentsel dönüşüm çerçevesinde yıkılıp yapılıyor. İstanbul devasa aptal ve kaba görünüşlü gökdelen sitelerden geçilmez oldu. Birbiri ardına, gökyüzü görülmüyor, adeta birer tavuk kümesini andıran pencerelerde hiç de iyi yaşamlar kurulmuyor. Kent içinde de eskiler yıkılıp yenileri yapılıyor. Bu kentsel dönüşüm yapılırken, yıllardır yazılıp çizilen “yeşil bina” değilse bile, bu konsepte yakın bir kural konmadı. Mesela “ısı kaçağına” karşı kesin ısı yalıtım kuralları bulunmuyor.. Binalara, özellikle de büyük gökdelen okyanusuna, “güneş enerjisi”nden yararlanma koşulu getirilmedi. Apartmanlarda ve gökdelenlerde çöp ayrıştırma yerleri şartı bulunmuyor. Dahası, yağmur sularının, atık suların yeniden kullanılması için siteler çerçevesinde sistemlerin temelleri atılabilirdi; bunlar yok. Değer artışı kamu yararına Diyeceksiniz ki “Bunlar yapılsa metrekare maliyetleri çok artar ve ev alacaklar bunları ödeyemez ve satışlar azalırdı.” Yeniden yapılanmaların hemen hepsi, arsa değer artışları ile gerçekleşti. Bu amaçla da, ev sahiplerinin cebinden para çıkmaması için, binalara yeni yükseklikler verildi. Yani kent rantı, inşaatçılar ile evarsa sahipleri arasında paylaştırıldı. Fakat bir kamu yararı hiç gözetilmedi. Kamu yararı, yeşil bina, ısı kaçağı önlemleri ve yukarıda saydığım es geçilen diğer sistemlerin kurulmasıyla, yasal dayatmayla gerçekleşebilirdi. Bunun için mesela bir kat yüksekliği de bu amaçla hesaplanabilirdi. Üstelik TOKİ diye bir devlet kurumu yeni arsaların yaratılmasında ve konut inşaatlarında bu kadar söz sahibi iken, tüm bunlar çok daha kolay yapılabilirdi. TOKİ ülkenin arsalarını inşaatçılara peşkeş çekmeyi ön plana aldı. Büyük fırsat kaçırdı bu iktidar ülkemiz için. Şimdi Cumhurbaşkanı 2023’ten itibaren 400 bin sıfır karbon bina inşa edeceğiz diyor. Ne plan ne program ne gelecek gözetildi, tam bir har vurup harman savurma... Tıpkı iktidarın, itibardan tasarruf olmaz anlayışı çerçevesinde tasarrufa yanaşmazken, hele hele ülke ekonomik batık içindeyken.. Yazıktır bu ülkeye ve geleceğe..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle