18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: EMİNE BİLGET 1324 EYLÜL 2019 SALI YEŞİLÇAM’IN USTA İSİMLERİNDEN SELDA ALKOR: Ülkemizde gerçekler kimsenin işine gelmez Usta oyuncu Selda Alkor, yeni bir kısa filmle çıkıyor karşımıza. Alkor, “Film yapmak Türkiye’de çok zor, sanat yapmak istiyorsunuz, o sanatı yapamıyorsunuz. Yaptığınız iş ‘kahkah kihkih’ olacak ki o film tutacak. Maalesef bazı konulara el attığınız zaman da o iş olamıyor, çünkü gerçekleri anlatmış oluyorsunuz, gerçekler de herkesin işine gelmiyor” diyor. ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Yeşilçam’ın usta oyuncusu Selda Alkor, yine bir kısa film ile karışımıza çıkıyor. Zarafeti, nezaketi ve samimiyetiyle sanatçı gibi sanatçı Alkor. Daha önce “İki Yaka Yarım Aşk” adlı mübadillerin hikayesini konu alan bir kısa filmle beyazperdeye dönen Alkor’un, bu sefer yönetmenliğini ve senaristliğini yine Nurdan Tümbek Tekeoğlu’nun yaptığı “İki Gün” ile izliyoruz. Filmde Alkor’a, Harbiye Şehir Tiyatrosu oyuncularından Yağmur Damcıoğlu Namak eşlik ediyor. Filmin dünya prömiyeri 28 Eylül’de 2 Taste of Anatolia Film Festival Cambridge’de yapılacak. Ülkemizde çeşitli mekânlarda gösterilecek film, sonrasında da festival festival gezecek. Çekimler İstanbul Film Akademisi’nin stüdyolarında, İFA’nın ekibiyle yapılan filmin kurgusu da Naim Kanat’a ait. İnsanlar artık yalnız Kısa filmin fikrinin nasıl doğdunu Tekeoğlu şöyle anlatıyor: “Şehir insanının yalnızlığı, insanların hayatlarına baktığımızda gittikçe daha faz ‘Doğru yolda la tek başına yaşayan insanların sayısının yürümüşüm...’ arttığını görüyoruz. Gençlerin ailelerinin yanından ayrılıp tek başına yaşama arzularını görüyoruz, yaşlı Bu yıl İstanbul Film Festivali’nde onur ödülü alan Selda Alkor, bu ödülü bana vermekte biraz geciktiler diyor ve ekliyor, “Allah’a çok şükür sağlıklıyım, onur ödülü alacak haldeyim. Tabii İstanbul Film Festivali gibi bir festivalde onur ödülü almak bunca yıldır yaptığınız işlerin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Ben her aldığım onur ödülü için aynı Alkor, bu yeni filmde günümüz insanı olan yalnız bir kadı tek başına çok sözleri söylüyor, aynı satırları geçiyorum; insanlar nı oynadı insan görüyo bir ödül alırlar, ‘Çok iyi oynamış bu filminde’deyip ğını söylü ruz ve bu yaşlı size bir ödül verirler, en iyi kadın oyuncu ödülü yor ve ekli tek başına insanların kendilerine sırf arkadaş olsun diye birer yardımcı aldıklarını gö verirler ama bir onur ödülü verildiği zaman onca yıldır yaptığınız bütün işler için alırsınız o onur ödülünü. Demek ki ben doğru yürümüşüm, doğru adım atmışım, bu günlere kadar bunu taşımışım, bu ismi hep yukarıda tutmuşum ki yor: “Benim yaşlarımda, yalnız bir kadın, kendine göre titizlikleri rüyoruz. İlham da ba bana bu ödülü veriyorlar ve takıntıları olan na bir gecede geldi, otur diye düşünürüm” bir kadın tabii her dum hemen yazdım. Son diyor. insan kadar sırlarını, ra yönetmen İlker Canikligil’e acılarını, üzüntülerini ve gösterdim, o biraz daha kısaltılması ge geçmişini içine gömmüş bir ka rektiğini söyledi ve bitirdim senaryo dın. Yanına sadece bir yardımcı değil, mu” diyor. bir arkadaş arıyor, dolayısıyla gelen Hemen Selda Alkor’a teklif götürmüş genç hanımla yani sevgili Yağmur’la Tekeoğlu ve yine daha önce çalıştığı yaşadıkları biraz geçmişinde, biraz gü Namak’a... İki oyuncu da senaryoyu sı nümüzden kaynaklanan şeyler olu cak ve samimi bulmuş. Sonrasında çe yor. Tabii müthiş keyifli oldu, onun da kimler başlamış. Film, yalnızlık teması hikâyesini kime anlattıysam ‘Niye bu üzerine kurulu... nu uzun film yapmıyorsunuz?’ diye Tekeoğlu, “Moskova Film Festiva söylediler. Ama bunlar ekonomik şart li Program Koordinatörü’ne gösterdim. ları çok zorlayan işler, ne o para bende ‘Gayet güzel bir film yapmışsın’ dedi, o var ne sevgili Nurdan’da var, hepimiz benim için müthiş bir geri besleme ol toplansak biz yapamayız bu filmi. du. Hatta “Bu 30 dakika olabilirdi, da Dolayısıyla devletin arkamızda olma ha da uzun çekebilirdin” dedi, fakat ta sı lazım, bizim bir finansörümüzün ol bii bizim stüdyo imkanlarımız, mali ması lazım, zor işler bunlar; film yap imkânlar kısıtlıydı. Ama kısaca derdi mak Türkiye’de çok zor, sanat yapmak mizi anlatabildiğimizi düşünüyorum, istiyorsunuz, o sanatı yapamıyorsu insanlığa bir mesajı var filmin” diyor. nuz. Eğer yaptığınız iş, Türk milletini Vedat ARIK Nurdan Tümbek Tekeoğlu, Selda Alkor ve Yağmur Damcıoğlu Namak ile gazetede buluştuk. çok fazla ilgilendirmiyorsa zaten pek ilgilenmiyorlar; ya ‘kahkah kihkih’ olacak ki o film olacak. Maalesef bazı konulara el attığınız zaman da o iş olamıyor, o zaman siz çünkü gerçekleri anlatmış oluyorsunuz, gerçekler de pek herkesin işine gelmiyor zannediyorum; biz yapsak da zaten gişemiz hiçbir zaman olmazdı bizim” diyor. Filmdeki kadın karakter usta sanatçının çok hoşuna gitmiş. Alkor, “Aşağı yukarı kendimi oynadım, çok rahat bir oyundu” diye tanımlıyor karakteri. Alkor, “ Dramatik yapısı finalde özellikle kendini çok iyi gösterdi, ben çok beğendim, ne çektiğimizi bilmiyorum, ama sadece oynadığımız kadarıyla çok beğendim, çünkü bizim seyretme im ‘Yalnızca gençler var artık’ n Bildiğim kadarıyla son olarak bir de uzun metrajlı bir filmde de konuk oyuncu olarak yer aldınız? Uzun metraj bir filmde konuk oyuncu olarak istediler beni evet, çok özel bir sahne için, tek bir sahne için istediler. Ben de hep düşünüyorum, benim üzerime filmler yazılmıyor artık eskiden yazılırdı, ama şimdi artık yazılmıyor. Şimdi hep genç insanların hikâyeleri var sanki, hiç kimse yaşlanmıyor Türkiye’de biliyorsunuz. Bana teklif ettikleri zaman çok düşündüm, acaba konuk oyuncu oynamalı mıyım oynamamalı mıyım diye. Sonra hikâyeyi okuduğum zaman gerçekten çok hoşuma gitti, evet oynamalısın Selda niye oynamıyorsun ki dedim. Herkes sokakta çevirip soruyor bana “Neden yoksunuz, niye sizi görmüyoruz?” sanki hepsini ben yapıyorum yapımcı olarak ve oynamıyorum yahut da gelen her şeyi beğenmiyorum diye düşünüyor beni seyircim. Beni bugüne getiren insanlar, dolayısıyla bu marjinal kararı aldım ve konuk oyuncu olarak oynadım. Onun üstüne bir de diziden davet aldım, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” diye, bunun 5’inci sezonunda olur musunuz dediler. Çünkü onlar yeni bir konsept oluşturdular, her sene yeni ekip geliyor. Tabii ana ekibin dışında. kanımız olamadı. Ama çok özel tabii Cambridge’le seyretmek gibi bir imkân çıktı ortaya. Ben tabii yapmış olduğum yüze yakın Türk filmiyle değil de, artık son zamanlarda yaptığım kısa filmlerimle yurtdışına açılmış oldum. Bu sefer İngiltere sokaklarında boy göstereceğiz, özellikle Cambridge olması, çok özel bir eğitim yeri olmuş olması beni çok heyecanlandırıyor. Dilerim bundan sonra da yaptığımız bütün bu güzel işler, ben 80 yaşımda da olsam buralarda boy göstersin, bu da beni çok onurlandırıyor” diyor. Acıtan duygular... Yağmur Damcıoğlu Namak ise filmde Alev karakterini canlandırıyor. Namak, iki yalnızlık hikâyesinin bir şekilde buluştuğu güzel bir film olduğunu belirtiyor. Namak, “Benim oynadığım karakter, çocuk esirgeme kurumundan çıkma Anne, baba, aile yok, ama hayatını bir şekilde devam ettirmiş... O da bir yalnızlık hikâyesi, yalnızlık deyince tabii bir kendi elimizde olan sebeplerle yaşadığımız yalnızlıklar var, bir de elimizde olmadan seçim yapamadan yaşadığımız yalnızlıklar var. Acıtan yalnızlık duygusu, yalnızlığın kendisi değil; çünkü bazı insanlar yalnızlığı tercih ediyor ve bundan mutluluk da duyuyor, ama o kalabalığın içinde yalnız kalan insanlar, gerçekten o yalnızlık duygusunu hisseden insanlar için durum hoş olmuyor. Burada da bir yalnızlık hikâyesi. İki filmde Selda Alkor’la bulunmak açısından çok şanslıyım, ama ilk defa karşılıklı oynamış olduk.Hem çok heyecan verici hem de çok duygusal, benim için çok değerli bir çekim oldu” diyor. Ruhi Su ölümünün 34. yılında türkülerle anıldı Halk ozanı Ruhi Su, ölümünün 34. yılında Şişli Cemil Candaş Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikle anıldı. Önceki gün akşam düzenlenen etkinlikte Ruhi Su’nun öğrencilerinden Refik Köksal yönetiminde Ruhi Su Dostlar Korosu türküler seslendirdi. Ruhi Su Dostlar Korosu’nun yanı sıra halk müziği sa natçıları Erdal Erzincan, Mercan Erzincan, Cem Erdost İleri de türküleriyle etkinlikte yer aldı. Ruhi Su Kültür Derneği Başkanı Ilgın Su, Ruhi Su’nun çok önemli bir halk ozanı olduğunu belirterek “Ruhi Su’nun deyimiyle bir yörede ne kadar türkü söylemek gelişmişse o toplum o kadar ağır demektir” dedi. l Haber Merkezi Ali Özgentürk’ten Darüşşafaka’ya anlamlı bağış Türk sinemasının efsane isimlerinden Ali Özgentürk, 100’e yakın eserinin telif haklarını Darüşşafaka’ya bağışladı. Özgentürk’ün bağışına konu olan eserlerin başında “Selvi Boylum Al Yazmalım” geliyor... 156 yıldır eğitimde fırsat eşitliği misyonuyla faaliyetlerine devam eden ve sadece aldığı bağışlarla eğitime desteğini sürdüren Darüşşafaka Cemiyeti, böylece ünlü sinemacı Ali Özgentürk’ün eserlerinin yeni hak sahibi oldu. Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı M. Tayfun Öktem, “Tüm Türkiye’nin yakından tanıdığı, özellikle 1970 ve 80’lerde imza attığı eserlerle sinema ve edebiyat dünyasının unutulmazları arasına giren Ali Özgentürk geçen günlerde gerçekleştirdiği çok kıymetli bağışla yayımlanmış ve yayımlanmamış 100’e yakın eserin mali haklarını Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışladı. Böylece eserlerin tüm kullanım, telif hakları Darüşşafaka’ya bağışlanmış oldu. Ali Özgentürk’ün bu bağışı, yüzlerce, çocuğumuzun hayatını değiştirecek” dedi. l Kültür Servisi Artık bizim de bir ‘Fringe’ festivalimiz var İKSV İstanbul Tiyatro Festivali yıllarımdan başlayarak tiyatro, dans, performans dünyasına baş koymuş genç arkadaşlar tarafından sıkça gündeme getirilen ama şu ya da bu nedenle bir türlü hayata geçirilemeyen İstanbul Fringe Festival, ne güzel ki bu yıl, 18 22 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirildi… Fringe Festival’in kurucu kadrosu 8 kişiden oluşuyor. Hepsi de farklı disiplinlerden gelen eğitimli, dinamik gençler. Eğitimleri yurtdışından Türkiye’ye, Türkiye’den yurtdışına uzanıyor… Emre Yıldızlar ve Denizhan Çay festivalin sanat direktörleri. Eda Erman kültürel iletişim, Zeynep Demir mekan ve sosyal medya, Emirhan Altunkaya sponsorluk ve partnerlik,. Gizay Akdoğan operasyon, Yasemin Demirel görsel kimlik sorumluları. Zeynep Uğur festivalin kültür politikası direktörü. “Neden Fringe?” “Fringe” kenar, çeper, kıyı anlamına geliyor… 1947 yılında Edinburgh Festivali’ne alınmayan 8 grubun tepki olarak “bir kenarda” sergiledikleri oyunlarla başlıyor Fringe Festival geleneği. Zaman içinde genişliyor, büyüyor ve tabii ki “tepki” meselesini arkasına atarak farklı bir renge, farklı bir kimliğe bürünüyor. Değişmeyen yanı Edinburgh Festivali ile aynı zaman dilimi içinde yapılması. Avignon da böyle yol alıyor yıllardır Fringe... İstanbul’da neden Tiyatro Festivali ile aynı dönemde yapılmadığını soruyorum Zeynep Uğur’a. “Edinburgh Fringe’in çıkış noktası bahsettiğiniz gibi, Edinburgh Festivali’ne bir tepki olarak doğmuş. Fakat bugün dünyanın pek çok yerinde dünya Fringe ağına bağlı olarak Fringe festivalleri düzenleniyor” diyor ve devam ediyor. “Fringe’in esnek bir yapısı var, her şehrin bağlamına göre değişiklik gösteriyor; farklı ölçeklerde gerçekleştiriliyor. Biz de İstanbul’un dinamiklerine göre şekillendirmeye özen gösterdik. Türkiye’de tiyatronun özerk bir alan olarak yarattığı farklı mekânlar, sahnelediği marjinalleşen anlatılarla çoğulculuğa nasıl katkı sağladığı üzerine çalışan bir doktora öğrencisi olarak benim kişisel olarak çok önem verdiğim bir konuydu bu. Fringe’in Türkiye’deki alternatif niteliğinin tiyatro alanının köklü kurum ve festivallerine bir rakip, bir alternatif olmaktan ziyade zaten alternatif bir alan tiyatro alanına eklemlenmesi gerektiğini düşünüyorum.” Ben, kendi adıma rekabetten çok, zenginlik olarak bakıyorum olaya, ama elbette sadece İKSV Tiyatro Festivali değil, Kasım ayında hareketlenen tiyatro sezonu ve zaten yaşanmakta olan mekan sorunları gibi açılardan değerlendirince de hak vermemek imkânsız Fringe ekibine eylül ayını yeğledikleri için… Katılımcılar Bu arada, Fringe’e 184 başvuru olmuş. Gösteriler, festivalin sanat direktörleri Emre Yıldızlar ve Denizhan Çay’ın yaptığı bir ön elemeden sonra farklı sanat disiplinlerinden oluşan bir danışma kurulu tarafından değerlendirilmiş. Belçika, İtalya, Macaristan, Yunanistan, Tayvan, Fransa, Polonya, ABD, İsviçre, Hong Kong, İran’dan gelen grupların yanında Türkiye’den de 5 topluluk İstanbul Fringe’in konukları olarak kentin çeşitli mekânlarında ve semtlerinde gösterilerini sergilediler. Destekçiler Açılış gecesinde Sakıp Sabancı Müzesi’nin Boğaz’a bakan Fıstıklı Teras’ında sohbet ederken festivali desteklerle ve gönüllülük esası üzerinden gerçekleştirdiklerini öğreniyorum Fringe’in kültür politikası direktöründen... Akbank Sanat, Anahit Sahne, Beykoz Kundura, Craft Tiyatro, DasDas, Feriye, İDSA, Iparho, Kadıköy BOA Sahne, Kumbaracaı50, Mecra, MSGSÜ Çağdaş Dans ASD, Moda Sahnesi, Sakıp Sabancı Müzesi ve Tuhafier mekân sponsorları. Kadıköy Belediyesi festival boyunca pek çok lojistik desteğin yanında Caddebostan Kültür Merkezi’ni ve Barış Manço Kültür Merkezini açmış. Tiyatrolar.com bilet satışına destek olmuş. Facebook, hem sosyal medya desteği vermiş, hem de “Türkiye’de Bağımsız Sanat: Mekanlar, Üretimler, Deneyimler” buluşmasına ev sahipliği yapmış… CarrefourSA, Eti, Kahve Dünyası, Efes, Doluca… Gerçekten de güzel destekler bunlar… Evet, yolu açık olsun İstanbul Fringe Festival’ın 2020 ve sonrasında da… ‘Aidiyet’in ilk fragmanı yayımlandı Burak Çevik’in yönettiği “Aidiyet” adlı filmden ilk fragman yayımlandı. Berlinale’den Saraybosna’ya, birçok uluslararası festival programına katılan ve en son Londra’da Open City Film Festivali’nde Burak Çevik’e Uluslararası Yeni Yetenek Ödülü’nü kazandıran film, 25 Ekim Çarşamba günü Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarışacak. Türkiye’de gösterime girmeyecek, sadece festivaller ve özel gösterimler ile seyirciyle buluşacak olan “Aidiyet” bu hafta ayrıca Calgary Film Festivali’nde Kanada prömiyerini yapacak. l Kültür Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle