24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 22 EYLÜL 2019 PAZAR TASARIM: İLKNUR FİLİZ PAZAR YAZILARI Çöpleriyle baş edemeyenler Stuttgartlılar her hafta kapılarının önünü süpürmeye meraklıdır. Diyelim ki on daireli bir apartmanda oturuyorsunuz, on haftada bir cuma veya cumartesi günleri apartmanın önündeki kaldırımı temizlemek zorundasınız. Kiracının bu görevini (!) yerine getirmemesi kira sözleşmesinin iptaline neden olabilir! Stuttgart’ta ilçeler arasında bir “temizlik yarışması” düzenleniyor! Her yıl martla ekim arasında anaokullarından liselere, gençyaşlı gruplarından derneklere sayısız katılımcı önceden belirlenen haftalarda semtinin sokaklarını, meydanlarını ve parklarını temizlemeye çıkıyor. Böylece on binlerce ton çöp toplanıyor. En çok çöpü toplayan gruplar ödüllendiriliyor. Belediyenin bu girişimden amacı insanları daha çocuk yaşta çevre temizliğine alıştırmak. Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var. Siz Stuttgart’ın merkezini büyük bir etkinliğin ardından görün! Kentin göbeğindeki Schloss alanı, çevresindeki parklar, cadde ve sokaklarla gezi yolları binlerce insanın katılmış olduğu açık hava etkinliklerinin sabahında çöp dolu. Eğlenmişler, ancak yanlarında getirdikleri şi şeleri, tabakları, kâğıtları, torbaları otur kaldırımlar, sokak ve caddeler değil, her dukları yere öyle bırakıp gitmişler. kesin kullandığı parklar ve yeşil alan Hele havai fişekli bir yılbaşı ge lar da bir “çöp kutusu”. İnsanlar cesinin ardından on binlerden tek kâğıt mendil ve karton bar geri kalan çöp kentin göbe dak atsa yine de iyi, eski mo ğinde tepecikler oluşturu bilyaları, otomobil lastikleri yor. Ancak diğer günlerde ni kaldırıma veya ormanla de kentin kalabalık köşelerinde sağ sol “kullan ve at” AHMET ARPAD ra bırakanlar artık parmakla gösterilmiyor! Büyük kent karton ve plastik bardaklar, lerde belediyeler bu sorum kâğıt mendiller, dondurma kapları, bur suzluğun altından kalkamıyor. ger ve pizza kutuları dolu. Federal Almanya Çevre Bakanı Svenja Her yıl 300 milyon ton plastik... Schulze şöyle diyor: “İnsanlık her yıl 300 milyon ton plastik üretiyor. Lego taşlarından yoğurt kabına, bahçe iskemlele Federal Çevre Bakanlığı’nın açıklama rinden balıkçı ağlarına, bisiklet teker larına göre, ülkede 2000 yılında kişi ba leklerinden tuvalet kapaklarına, otomo şına 458 kilo ev çöpü düşerken bu ra bil yedek parçalarından cep telefonları kam 2017’de 565 kiloya çıkmış! Yine ay na...” Bakana göre, toplam çöp kamyon nı bakanlığa göre saat başı 320 bin kâğıt lara yüklense konvoy yeryüzünü üç kez bardak kullanılıyor. Bir yıl içinde 2.8 mil dolanır. yar! Otobüs, tramvay duraklarında sigara Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. izmaritleri arasında yürüyorsunuz. Düzi Dr. Ertuğrul Erdin’in evlerde oluşan teh nelerle çöpçünün sabah erkenden temiz likeli çöpler üzerine yaptığı bir araş lediği alan ve caddeler akşama doğru yi tırma (http://web.deu.edu.tr/erdin/ ne eski haline dönüyor! pubs/doc132.htm) kanımca çok önem Kent kirliliği Berlin veya Frankfurt gi li bilgiler içeriyor. Hayatı Koruma Vak bi büyük kentlerde daha da aşırı. Sadece fı da geçen yıl yayımladığı “Akdeniz Plas tik Raporu”nda Akdeniz’e en çok plastik atığın Türkiye’den karıştığını açıklamıştı. Günde 144 ton, ya da günde yaklaşık 6 kamyon plastik! Alman televizyonu ARD’nin İstanbul stüdyosunun geçen mayıstaki yayınında da başka bir gerçeği öğrenmiştik: “Almanya Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre 2017 yılında Türkiye’ye Almanya’dan 18 bin ton plastik atık gelirken bu miktar 2018 yılında 50 bin tona ulaştı.” Stuttgart’ın çevresi ormanlarla, küçük göllerle kaplı. Buralardaki piknik alanlarında bütün gece bağıra çağıra eğlenen, dans eden gruplar da, çevrede yeterince büyük çöp kutusu olmasına karşın, arkalarında Almanların deyişiyle bir “domuz ahırı” bırakıyor! Stuttgart Belediyesi sözcüsü: “Ne yazık ki giderek daha çok insan çöpüne dikkat etmiyor” diyor. “Kentin belirli köşeleri sadece birkaç saat temiz kalıyor.” Ona göre bu artık bir toplum sorunu oldu. Çoğu genç rahat ve sorumsuz yaşamak istiyor! Ye, iç ve at! mail@ahmetarpad.de Kasabanın dırdırcısı Alberta’da, donuk kış hava yapılma sahte bir balta veriliyor, şa sından yazla kacıktan ortalı rı dahi yakası ğı kırıp döksün nı kurtaramayan Kanada’nın en MAHMUT ŞENOL diye. Üstüne de komik hale so zengin bu eya kulmuş maden letinde, zenginlik bizlere na cilere ait bir tulum giyecek, sip olmazken, havadis arayı başına bir baret takacak, üs şını üstümüze vazife edindik. tünde çakar bir lamba bulu Gazetemizin Pazar Yazıları’na nacak; seçildiği yıl boyu tür ne yazayım diye bakınmak lü etkinliklere kasabayı tem tan şikâyetçi değilim, hiç dır silen katılmak üzere... dır etmem ama müsaade buyurunuz, azıcık söylenip ho Belediyeyi şikâyet murdanayım. Burası, kurak Bu yılın en çok dırdır ede bir çölde bir yudum su ara ni, 53 yaşındaki Bayan Mar maya çıkmış Bedevi’nin ayıyla garet Hodgkinson’dur. Ge karşılaşacağı yerdir. Fakat ga çen on iki ay boyunca kasa zeteci dediğin ümidi kesme banın yollarında kapatılma melidir; haberi bulur, çıkartır. yan asfalt çukurlarını diline Madem dırdır etmekten söz dolamış, söylenip durmuştur. ediyordum, alınız, işte size “Nasıl şikâyetçi olmam?” di Alberta’nın bir küçük kasabasından havadis geliyor: Eyaletin başkenti Edmonton’ın seksen kilometre uzağındaki küçük bir kasabanın bu yıl en dırdırcı, mızmız, huysuz, yüzünü şeytan görsün denilen, suratı sirke satan, her şeye homurdanan, hırlayan, sızlanan, ağzınla kuş tutsan bir türlü yaranamayacağın ters insanını nihayet seçtiği haberi imdadıma yetişti. Zaten hep böyle olur, haber aramaya sokağa çıkarsın, köşe başında soyguncuyla burun buruna gelirsin. Evansburg kasabasının 1974’te başlatıp, 45 yıldır sürdürdüğü, böylece gelenekselleştirdiği bu tuhaf yarışma, “Kasabanın Dırdırcısı” seçimi, bir tür Trakya’nın Karpuz Güzeli seçimlerine benziyor. 80 km. bir şey değil; kalktık gittik, maksat gezi olsun. Evansburg’a kasaba diyoruz ama büyücek modern bir köy aslında. Hepi topu 795 kişi yaşıyor, nüfusu aile üyeleri açısından biraz fazla göstermek için, bu sayıya evcil hayvanları da ekliyorlar: 45 köpek, 21 kedi; oldu mu, 861. Kasabalılar neşeli insanlar, mutlu yaşıyorlar. Hayvancılık, bir parça tarım, ev mamulatı balreçelkurabiye geçim kaynakları. Çevresi Milli Tabiat Parkı’yla çevrili. Gelen geçen turistlere verilen hizmetlerin akmasa damlar denilecek kadar geçimi de ilave oldu mu, eh işte, şekerpare yaşayarak, yuvarlanıp gidiyorlar. “Kasabanın Dırdırcısı” ise bura halkının muzipliğine delalet; şaka kaldırır, taklitten hoşlanır karakterin işareti! “Town Grouch” adı verilen bu seçim, gerçekten bu unvanı almak isteyen bir kasabalının yıl boyu kapı kapı dolaşması, herkese dert yanıp yaka silkmesi, onu bunu çekiştirip şikâyet etmesiyle gerçekleşiyor. Bunlar yetmez, ayrıca kasabalılardan şikâyet ettiği konuya dair yardım parası toplamalı, bunu tescil etmeli, belediyeye duyurmalı. Dırdırcı seçimi bir tür oylamadır; seçilen kasabanın Püsküllü Belası oluyor. ye konuşup durmuş, “Belediye 3 yılda bir caddeyi asfaltlayamadı...” Haklı olabilir, hatta bana kalırsa sözleri doğrudur. Ben şahidim. Burada çalışmadan para kazanacaksanız, belediyekarayolları inşaat işçisi olunuz. Bir çukurun başında her tür modern cihaz, alet edavat, malzemeyle birikmiş en az on işçi görürsünüz. Beşi ellerinde kahve termoslarıyla sigara tüttürüp gelen geçen arabaları seyreder, öteki beşin üçü can sıkıntısıyla ortalıkta dolaşır, bir tanesi mahcuptur saklanır, geri kalan son kişi de kazma sallar, fakat iki kere kazsa üçüncüsünde yorulur, sırasını savıp diğerlerine küreği verir. Yol çavuşu falan da yoktur başlarında; hele bir şey söyleyin, sendika ortalığı ayağa kaldırır. Bu tabloyu yol inşaatı olan her yerde görüp tanığı olduğum için Bayan Margaret’e hak veriyorum ama siz beni dırdırcı zannetmeyin, lütfen. Ben onun dırdırcısıyım! Aslında neşeli, hayatı ti’ye alan bir kadın. Facebook sayfasına sizleri davet ederim, adını yazın, pek çok şaka dolu dırdırını orada bulacaksınız. Hodgkinson’dan evvelki yine bir kadın dırdırcıydı: Sandi Scott. Fakat Hodgkinson’a sorarsanız, kendinden evvelki, selefi olan Sandi’nin yeterince söylenmediği, hop oturup hop kalkmadığı için bu unvanı alması kendisine bir haksızlıktır. Zira geçen yıl da bu unvan için yarışmıştı, fakat işte bu sene nasip oldu. Gelecek seneye yeni dırdırcı çıkar mı, çıkar! Bu biraz da kasaba belediyesinin ihmallerine bağlı. Fakat bir dırdırcı için ihmalin ölçüsü, onun insafına kalmış bir şeydir. Parmağına dolarsa, kim bilir, neler bulur, çıkartır, söyler. “Kargalar sabahları çok gaklıyor, belediye uyuyor mu?” der, “İlkokul talebelerine tembih yetmez, çığlık çığlığa mektepten eve koşuyorlar, bunların ağzına bant yapıştırılsın!” der; der mi der. Eline pembe renkli plastikten senolasenola@gmail.com SARI YELEKLİLER MEYDANDA Fransa’da geçen yıl akaryakıt zamlarına tepki olarak başlayıp, eylemleri Macron hükümeti karşıtı gösterilere evrilen Sarı Yelekliler dün yine meydanlardaydı. 17 Kasım 2018’de akaryakıt fiyatlarına yapılan zammın protesto edilmesi için başlayan eylemler, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un vergi indirimleri gibi aldığı önlemlerin ardından hafiflese de 45’inci haftasında devam etti. Başkent Paris sokaklarındaki eylemlerde 100’den fazla kişi gözaltına alındı. Kentte 7 bin polisin görev yaptığı belirtildi. 17 ayda dev değişim “Endonezya’yı daha iyi bir yer atanması bir tesadüf olmasa gerek. yaptığın ve bana na Otuz yıl süren dik sıl mücadeleci olu tatörlük rejiminin nacağını öğrettiğin GÜLSEREN son yıllarına doğru için teşekkür ede TOZKOPARAN JORDAN Suharto, Habibi’yi rim.” Endonezya’nın olası halefi olarak 3. Devlet Başka hazırlamıştı ve Mart nı Bahrettin Yusuf Habibi’nin ölü 1998’de başkan yardımcılığına münü 11 Eylül’de sosyal med atadı. Ülkede bir süredir başgös ya hesabından böyle duyurdu şar teren huzursuzluk devam ediyor kıcıaktivist Melanie Subono. du. Mayıs 1998’de Cakarta’da Tri Habibi’nin yeğeninin kızı olan Melanie bu sözleriyle bütün Endonezya halkının hislerine de tercüman oluyordu. 83 yaşında hayata veda eden Habibi, 199899 arasında yalnızca 17 ay başkanlık yapmasına karşın sakti Üniversitesi’nde dört öğrencinin askerler tarafından vurulmasıyla başgösteren şiddet olaylarının ardından Suharto istifaya zorlandı, Başkanlığı Habibi’ye devrederek çekildi. ülkenin geleceğini bir mühendis titizliğiyle şekillendirmişti. Kendisi yükseköğrenimini Almanya’da yapmış bir uçak mühendisiydi. Batı Almanya’da havacılık konusunda çalışırken zamanın diktatörü Suharto’nun daveti üzerine ülkeye döndü. Sanayiye yönelik temel atması isteniyordu. Dönüş o dö Reformlarıyla tanındı Habibi fırsat bu fırsat diyerek ardı ardına, devletin ekonomik ve politik yapısını değiştiren, geniş kapsamlı reformlar yapmaya başladı. Kabineyi oluştururken yıllarca bakanlık koltuğunda olan Suharto’nun büyük kızını görev nüş, önce devlet petrol şirke ti Pertamina’nın başına geç ti, sonra da tam 20 yıl sürdü receği Araştırma ve Teknoloji Bakanlığı makamına getirildi. Bu süreçte Teknoloji Değer lendirme ve Uygulama Ajan sı başkanlığını da yürüttü, ağır makine, çelik, elektronik ve telekomünikasyon teçhizatı, silah ve mühimmat üretimi ve nakliyesi içeren bir dizi girişi Habibi ile eşi Ainun. me öncülük etti. 1993’te yine bir ilke imza atarak tasarımına büyük katkıda bulunduğu Endonezya tarafından geliştirilen ilk uçağı tanıttı. Müslüman dindar bir aileden gelen Habibi hâlâ aktif yanardağlarıyla ünlü Bandung şehrinde bir Hıristiyan okulunda öğrenim gördü. Almanya’da öğrencilik yılların den aldı. Daha az kısıtlayıcı siyasi yasalar hazırlamak için komite seçti, düşünceyi ifade etme ve basına özgürlük getirdi, 100’den fazla siyasi tutukluya af sağladı, Çinlilere karşı etnik ayrımcılığa neden olan mevzuatı kaldırdı, askerlerin yetkisini azalttı. Endonezya tarafından 1975’te da bir kiliseye gidip arka sıralarda işgal edilen Portekiz’in eski sö dua edermiş. Bir gün rahibin ken mürgesi TimorLeste, Doğu Timor disini fark edip neden arka otur halkına geleceklerini referandum duğunu sorması üzerine “Müslü la belirleme hakkı tanıdı, bölge man olduğunu ancak civarda cami bağımsızlığı seçti. bulamadığı için oraya gidip ken Habibi bankacılık sektörüyle il di dinine göre dua ettiğini, o yüz gili sorunları yeniden yapılandır den arkayı tercih ettiği” yanıtı ver ma stratejisi ile çözmek için ilk diğini güzel bir anısı olarak anla adımları attı; önce devlete ait dört tırmış. 1990’da Endonezya Müslü bankayı birleştirerek Endonez man Aydınlar Birliği Başkanlığı’na ya’daki en büyük bankalardan biri olan Bank Mandiri’yi kurdu. Sonra Endonezya Bankası’nı hükümetten ayırıp bağımsız bir merkez bankası kurarak bürokrat yöneticiler tarafından yönetilmeyecek ve baskı altında kalmayacak bir yapı sağladı. Önceliklerinden birisi seçim sistemini değiştirerek dönem sınırları (iki beş yıllık) koymak olmuştu. Hemen uygulamaya geçerek 1955’ten beri ilk kez 1999’da kendisinin de aday olup sonradan çekildiği ilk demokratik yasama seçimlerinin yapılmasını sağladı. Ancak devlet başkanlığı adaylığından son anda çekildi, seçimi Abdurrahman Wahid kazandı. Çekilmesinin nedeninin Doğu Timor’da izlediği politika yüzünden olduğu söylenir. Sonrasında politikayı tamamen bırakıp 2000’de Habibi Araştırma Merkezi’nde çalışmalarını sürdürmüştür. Arkadaşım Siti gelmiş geçmiş en demokratik başkan olduğunu ve devrimlerin haricinde ülkeye birçok ilk yaşattığını ifade ediyor. Halkın kendisini takma adı Rudy ile çağırmasına izin vermiş. Daha önce var olmayan ve şimdi kültürün bir parçası haline gelen erkeklerin her iki yanaktan öpüşme geleneğini başlatmış. Özel hayatı ile de her zaman gündemdeydi. Ortaokul yıllarından arkadaşı Ainun ile aşkı ve yıllar süren sevgisaygısadakat dolu örnek evliliği BülentRahşan Ecevit çiftini andırıyor. Doktor eşi Ainun’un 2010’da 72 yaşında ölümüne kadar hiç ayrılmamışlar. Karısına şiirler yazıp besteler yapan başkanın dillere destan aşkını anlatan “HabibieAinun” filmini izleyenlerin sinemadan ağlayarak çıktıkları anlatılır. Cinta Sejati Gerçek Aşk bestesiyle filmin müziği olmuştur. Adaylıktan çekildiği 1999 seçimi sırasındaki sözleri bugün bir kez daha hatırlanıyor: “Belki insanlar şimdi benden nefret ediyor, fakat 30 yıl içinde herkes Endonezya’da demokrasiyi benim onardığımı söyleyecek.” Şimdi halkı adının Batı Cava Havalanı’na verilerek ölümsüzleştirilmesini istiyor. gjtozkoparan@hotmail.com Eylül hüznü... Avrupalı politika cıların da, med yanın da Cumhuri OSMAN İKİZ yet gaze tesini dikkatlice izlediklerinden iyi ce emin olmaya başladım. Hatırla yacaksınız, “Yobaz çevreci”yi yaz mıştım. Stockholm Belediyesi’nde ki Çevreci Parti’nin temsilcisi bu adam, popülist uygulamaları hak kında medyada kıyametler kopa rılmasına rağmen, yazılanları gör mezden, söylenenleri duymazdan gelmişti. “Yobaz çevreci”den son ra ise hemen pazartesi günü basın toplantısı düzenleyip kendini sa vunmaya çalışmıştı. İngiliz gazete leri de martıların marifetlerini an cak Cumhuriyet’te yazıldıktan son ra fark edebilmişlerdi. Sonuncu su da elektrikli skuterler hakkında ki yazıdan iki gün sonra oldu. Hem Sosyal Demokrat Parti, hem Çev reci Parti, elektrikli skuterler hak kında yasal düzenleme yapılacağını açıkladılar. Hepsi rastlantı olacak değil ya. Gazetemizle övünebiliriz. Bunlar, pırıl pırıl berrak bir ha vada, Stockholm’ü yukarıdan sey redebildiğim restoranın Amerikan barında Dry Martinimi içerken ak lımdan geçti. Gülümsedim ama hüznüm dağılmadı. Eylül gelin ce hep böyle oluyor. Yapraklar sa rarmaya başlıyor. Ağaçlar açık sa rı, turuncu, kahverengi, yeşil ve be timlemekte zorlandığım renk ton larıyla doğayı şenlendiriyor. Ama herkes korulara, parklara akın ederken ben, elimde olmadan ey lülden sonra gelmekte olan kas vetli günleri düşünüp hüzünleniyo rum. Yaprakların düşüşü de san ki ayrılığı çağrıştırıyor. Zaten yaz dan sonra boşanmaların arttığı bi liniyor. İskandinav geleneği gibi bir şey. Doğanın oyunu mu acaba? Tu haftır yaprak dökümü mevsiminde benim de canım Dry Martini çeker. En iyi yapılan yerlerden biri oldu ğu için o yukarıdaki bara giderim. Yıllardır muhabbetini yaptığımız dan barmen bara seğirttiğimi gö rünce gülümseyip içkimi hazırlıyor. Dry Martini deyip geçmeyin. Ta mam, herkesin bir damak tadı var ama en önemlisi buz. Marifet, ka rışımı, buzu eritmeden soğutmak. Adamların buzu çelik gibi; karışımı, sulanmasına fırsat vermeden so ğutuyorlar. Evde hiçbir zaman doğ ru dürüst Dry Martini hazırlayama dım. Nasıl olsa yapraklar dökülüp, hüzün çökünce kafamı dinleyece ğim köşelerim var. Bardaki Türk doktorlar O gün Baltık’ın, takım adalar arasından kıvrıla kıvrıla gelip Stockholm’ü sarmalayan kolunu yukarıdan seyrederken “Neredennereye” diye düşüncelere dalmak istemiştim. Kısmet değilmiş. Barda, yanımdaki sandalyelere gelenlerin “Neredennereye”sini dinledim. 40 yaşlarında iki Türktü. Doktor olduklarını anlamam fazla vakit almadı. Göç etmeye hazırlandıkları ülkeyi önce turist olarak gelip görmek istemişler. Yüzlerce Türk doktorunun İsveç’e gelebilmek için dil öğrenme sürecinde olduklarını bildiğimden bar komşularımın sohbetini ilginç buldum. Önlerinde epey uzun bir yol olduğunu biliyorlar. Önce dil öğrenip sınava girecekler. Dil sınavını başardıktan sonra tıp sınavına girecekler. Tıp sınavını başarırlarsa, doktor sıkıntısı çekildiğinden iş bulmaları zor olamayacak. Haklı olarak tıp sınavına girecek olmalarını adaletsiz buluyorlar. Oysa AB üyesi ülkelerin doktorları için böyle bir tıp sınavı yok. Sohbetlerine katılıp “AB’de hangi taşı kaldırsanız bir adaletsiz uygulama bulursunuz” demek istemedim. Bütün sınavları başarıp gelen uzman doktorların üç aşağı beş yukarı hemşire maaşıyla başladıklarını da söylemedim. Uzman bir Türk doktorunun İsveç’te tekrar uzman doktorluk derecesini kazanabilmesi için 23 yıllık dil öğrenme ve sınav sürecinden sonra işe başladıktan sonra yaklaşık beş yıl sömürüleceğini söyleyip morallerini bozmak istemedim. Ne de olsa çocuklarını servis arabası denen ucube uygulamadan, astronomik ücretli okullardan kurtarmak için İsveç’e gelmek istediklerini konuşuyorlardı. Artan şiddet ortamından söz ediyorlardı. Ne denebilirdi ki? O gün Aftonbladet’in “İsveç artık eşsiz değil” başlıklı başyazısıyla başlayıp kendilerini nelerin beklediğini anlatabilirdim ama onların anlattıklarının yanında hafif kalırdı. Memleketin hali hüznümü artırmıştı. Barmene baktım. Bir Dry Martini daha lütfen Anders... osman.ikiz@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle