24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 22 EYLÜL 2019 PAZAR TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/yorum Kendi iklim grevini kendin başlat! Cuma günü dünyada bir hafta sürecek iklim grevi başladı. Biz de başlayalım. Yazımı yazdığım odanın penceresinden rant uğruna yerle bir edilmiş bir apartmanın yıkıntılarından, iki çocuk yaşta çöp toplayıcısı sıkıca çevrelenmiş alana sızmayı başarmışlar. Yağan yağmurun altında işe yarayacak demir parçalarını topluyorlar. Onlara seslenmek istiyorum, bir yerlere saklanın çünkü bu yağan yağmur, Tuzla’da kimyasal ürünler üreten fabrikanın zehirli atıklarını taşıyor. Kanser yapan, solunum yollarını haşat eden artıkları. Fabrika kendi çalışanlarını dışarı çıkmamaları konusunda uyardı, uzmanlar da uyardı ama hiçbir devlet kurumu uyarı yapmadı, devlet böyle durumlarda hemen “ben yokum!” diyor. Orman yangınlarında olduğu gibi. Ben de devletlerden, çokuluslu şirketlerden umudu kesmiş biri olarak bu iklim grevi haftasında kişisel olarak neler yapabileceğimizi düşünmeye başladım: 1. Bu hafta boyunca kola ve benzeri içecekleri tüketmeyin, tüketenleri uyarın. Geçenlerde büyük bir markete girdim, pek girmem, en uzun reyonların abur cubur dolu olduğunu fark ettim. Şöyle bir göz kararı reyonların boyunu hesapladım, bir kilometreyi buluyor. Bir kilometre boyunca tıklım tıklım içlerinde katkı maddesi, mısır şurubu bulunan, bağımlılık yapan binlerce abur cubur. Yahu bir hafta bunları tüketmeyin, çocuklarınıza yasaklayın! Sadece bir hafta! 2. Sonra en yoğun reyonlardan birinde çocuk mamaları olduğunu gördüm. Fiyatları dudak uçuklatıcı. Ne olduğu belli olmayan vitaminler, tuhaf katkı maddeleri; bebeler sanki sporcu. Yahu bu kadar katkı maddesi çocukları daha mı iyi yapacak? Bilmiyorum. Bizim mahallenin kedilerini gelen giden besler, kediler yakında aşırı beslenmeden ölecek ve hemen hepsi genlerindeki özellikleri unutmaya başladılar. Sokağın fareleri onlarla dalga geçiyor. Bu arada beş yaşındaki çocuk psikiyatri masasına yatırılıyor. Efendim neymiş hiperaktifmiş. Kısaca yerinde duramıyor. O kadar vitamin dayarsan olacağı budur. O zaman gelsin çocuk antidepresanları! Beş yaşında çocuk için Prozac var. Yapmayın etmeyin bu güzel ülkede her türlü sebze var, et de var. Üşenmeden kendi mamanızı kendiniz yapın! Bir haftalığına. 3. Şimdi yabancılar Türkleri tanımlarken “en sevdikleri şey arabaları” diyorlarmış. Bu doğru söze şapka çıkarıyorum. Arkadaş benzinin litresi 7.24 olmuş. Artık elli liralık benzin seni en fazla, oturduğum bölgeden örnek verirsek, Bostancı’dan Kadıköy’e götürür. Binme, yürü, toplu taşımayla git. Bir hafta, sadece bir hafta, ölür müsün? Geçenlerde bizim mahalledeki kıytırık yola üstü açık bal rengi bir Porsche girdi. Acayip afili, sonun kadar açılmış kulak patlatan bir müzik. O da ne? Sıkışıp kaldı, yanı başında duran kıpkırmızı eski bir Murat onu sollayıp geçti. O bekliyor. Kardeşim o araba İtalya’nın nefis manzaralı, beton asfaltlı yolları için yapılmış, bizim kıytırık yola gelmez. Şunu bir bileydin! 4. Biz Türkler pek bir temiz insanlarız. Tamam yollar izmarit ve pet şişesi dolu, kıyılardan söz etmiyorum. Evimizin içi pırıl pırıl olsun isteriz. Bu nedenle gelsin zehir saçan temizlik malzemeleri. Aman aman üç upuzun reyon da zehirli temizlik malzemeleriyle dolu. Ne kadar çok. Şimdi şu garibanın sözlerine kulak verin, bulaşıklarınızı dünyanın en pahalı elektriğinde üç defa da durulasanız o zehirler tabağınızda, tencerenizde kalıyor. Çoluk çocuğunuza giydirdiğiniz tişörtlerde de kalıyor. Bebe deterjanlarına da güvenmeyin. Hepimiz uluslararası şirketlerin birer para makinesi durumundasınız. Sirke ve karbonat neyimize yetmiyor. Sadece bir hafta kullanmayın. Bir önemli not: Çocuklarınızın bağışıklık sistemi mikroplarla savaşa savaşa gelişir, bırakın o mikroplarla tanışsın! 5. Geçenlerde bir arkadaşım çarşıya gittiğimi görünce bana iki sigara ısmarladı. İki sigara 36 lira tuttu. Otuz lirası vergi ve gene bugünlerde Cumhurbaşkanımız özel arabalarda da sigara yasağı getiriyor. Yahu o sigara tiryakileri sizin aldığınız milyon Avro’luk yeni dört arabayı size hediye ediyor. İnsan biraz minnet duyar. Neyse bunu geçelim, dostlarıma tavsiyem sarmaya geçin. Ben epeydir sarma kullanıyorum, hem cebim hem de ciğerlerim bu işten memnun. Sadece bir hafta deneyin, arkası gelecek. 6. Aklıma grev yapmak için pek çok yol geliyor ama yerim bitmek üzere, sadece bir şey daha: Atık yağları lavaboya dökmeyin, içme sularımızı kirletiyor ve sandığınız gibi ülkemiz su zengini bir ülke değil. Yağın soğumasını bekletip pet şişeye koyun ve çöpe atın! Pet şişe dünyanın kâbusu biliyorum ama en azından içme suyu kirlenmiyor. Çünkü uzmanlar yakın gelecekte suyun biteceğini söylüyorlar. Su biterse hayat biter. Benim yaşımda olanlar biz yırttık diyebilirler ama çocuklarımız, gençlerimiz ve torunlarımız pek yırtamayacaklar. O zaman en azından kişisel grevlere başlayıp bir hafta değil bir yıl, iki yıl sonsuza kadar sürdürelim. Paradoksal görünse de, insanlığın en uygar değerlerini temsil eden ve pekiştirir. Ama önyargı sız sınama, kuşku toplumsal ilericiliği simgele duyma ve sorgu yen demokrasi; geri kalmışlı lama yasağı, gele ğı hem kolaylaştıran, hem de ceğe projeksiyonu hızlandıran siyasal rejimdir. önlediği gibi, man Fırsatçı demokratlarÖnce ülkeler değil, insanlar geri kalır. Geri kafalı insanların tık tutarlığını da sıfırlar. oluşturduğu toplumlar da, ül Böylece demok kelerini geri bırakır. rasi, geri kalmış Demokrasi, beşiği Eski Yunan’da seçkinci fo toplumlarda oportünizme eşitlenir. Yani yöneten rum yorumundan bugünkü eşit yurttaşlık ve insan de yönetilen de “fırsatçılık” olarak algılar, demok hakları çerçevesine kadar, zaten fikirsel anlamda rasiyi. gelişmiş toplumları sosyal anlamda ileriye taşır. Oysa fırsatçı/oportünist demokrasi, sonu mut Geri kalmışın geri kalmışı yönetici seçtiği, se laka kötü biten bir hovardalık macerası, kazananı çilen yöneticinin de iktidarını sürdürecek kafa olmayan bir kumardır. yı kendi güdüklüğünü sorgulamayacak kalıpta bı Fırsatçılar, kendilerine de fırsat verir diye fırsat raktığı; hatta etki alanını genişletmek için cehale çıları seçerler ve fırsat bu fırsattır diye ülkeyi yağ tini daha da derinleştirdiği toplumlarda ise ülkeyi malayanların; seçmenlerin de ucundan bucağın sadece geriletmeye değil, batırmaya bile yol açar, dan yağmalamasına göz yumacağını bilirler! demokrasi. Sonuçta hükümetin deveyi, muhalefetin hamu Düşünce sistematiği gelişmeyen, üç yüz keli du, halkın birbirinin hakkını yediği ve herkesin as meyle konuşup fikirleri bu sınırlı dağarcığın çağ lında kendi bindiği dalı, ağacı, doğayı, yani ülkeyi rıştırdığı dar mantıkla sınırlı halkların, kıyaslama kemirdiği bir yamyamlığa dönüşen oportünist de yeteneği de elbette dardır. Çünkü bellekleri, çağ mokrasi; sandıkta hile yapılan, hile tutmadığında rışım yaptırabileceği bilgi birikiminden yoksundur. yenisi yapılan seçimlere indirgenir. Geleneklerden ibaret bilgi dağarcığı, ilkel toplum yapılanmasının dışına çıkan her yeni, yabancı ve değişik olguyu, elbette ki demokrasiyi de bildi Yiyene yeğen, oportüniste nepotist düzen ği bir şeye benzetmeye çalışacak, kendi sığ biriki Yetmez. mine göre yorumlayacaktır. Oportünist demokrasinin sürmesi için nepotiz Oportünist demokrasi me* dönüşmesi ve herkese ait ne varsa satıp savıp, tüm kaynakları tükettikten sonra borç harç Geri kalmışlığın sınırlı bilgi birikimini kuşaktan devam edebilmesi; fırsat eşitliği gerektirir. kuşağa, doğruluğu sorgulanmadan sürdürebil Oportünist eşitlik, deveyi hamuduyla götüren mek, ancak evrensel ve karşıt bilgiyle sınanması üst kattaki fırsatçıların, alt kattaki fırsatçılara da nı yasaklayarak sağlanabilir. Dolayısıyla seçilen ğıttığı mavi boncuk, “senin benden farkın yok, bir ler, seçenlere bilimi bile din dogmalarıyla kuşata gün sen de deveyi ya da hamudu götürebilirsin” rak öğretir. Zaten din eğitimini tam da bu yüzden umududur. Böyle bir umudu yaratmak, elbette “sübliminal” bir mesaj taşıyan “politically correct” jargonla mümkün olacak; en aşağıdakinin en yukarıdakiyle eşit olduğu algısı işlenecektir. “Politically correct” jargon, tam da oportünist demokrasiden nemalanan avamın, olamadığı seçkinlikten intikam silahıdır. Önce elitleri hedef alır ve çoğu zaman parasız, ama bilgi, kültür, zekâ ve zarafet taşıyanları, sanki kalite arayışı ayıpmış gibi “elitist” damgasıyla dışlar. Elit suçlu, avam haklı! Seçkincilik hakaret, seçkinler de hakir görülerek bertaraf edildikten sonra; cahile cahil, görgüsüze görgüsüz demek artık “ayrımcılık” suçudur! Ama “politically correct” jargon amaca ulaşmıştır: Artık zır cahiller her alanda ahkâm kesebilmekte, görgüsüzlük tavan yapmakta ve aşağıdaki yukarıdakinin yerini alıp daha büyük fırsatçı olabileceğini düşünmektedir. Böylece liyakat rafa kaldırılır, zaten cehalete kurgulu eğitimin bir önemi kalmaz, herkes her şeyi yapar, ama hiçbir iş de yolunda gitmez. Çünkü tüm makamlara görgüsüz, bilgisiz nepotlar atanmış, iş bilen kimse de kalmamıştır! Liyakat raftan indirilir, başlanır makamlara layıklar aranmaya. Oysa liyakat, birinin diğerinden daha üstün nitelikli olduğu için yerini ve görevini hak etmesi, yani seçkincilik, yani “politically incorrect” değil midir? Ama saçmalığı mantıklıdan, yalanı doğrudan ayıklayacak kafa kimde kalmıştır? Oportünist demokrasilerde, bir fırsat mutlaka başka bir fırsatı yer ve şimdiki zaman yağmalanırken gelecek zaman yok edilir ki, bu da geri kalmışlığın en esaslı tanımıdır. *Latince “nepot” (yeğen) türevli, hısım akraba kayırmacılığı. baya, binbaşıya, yüzbaşı ya ve öteki astlarına ge çer.. Ve bir albayın dar be yapabilmesi için, hü kümetten önce, Genelkur may Başkanlığı’nı, 4 Kuvvet Komutanlığı’nı birden ele Belgesel bir yazı geçirmesi gerekir.. HHH Bir başbakanla ilgili evrak Albayın bürosunda ele geçirilen “darbe belgesi sahte mi, değil mi?” Türkiye 2’ye bölünmüş durumda... HHH Ne yazık ki, Türkiye’de “belge” denince, akla ilk gelen “sahte” ve “sahtecilik” oluyor . HHH Bunun hem çok basit, hem de çok temel bir nedeni var... Çünkü, ülkeyi 7 yıldan beri yöneten iktidarın başının da, başında böyle bir “belge” meselesi var! HHH TBMM komisyon tutanaklarından aynen: “ AKP Genel Başkanı, BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN, ‘görevi ihmal’, ‘zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, RESMİ EVRAK ve KAYITLARDA SAHTECİLİK ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak’ suçlarından toplam 2 dosyası bulunmaktadır.” HHH Söz konusu albaya ait “Darbe Planı Belgesi” yüzde 100 gerçek olsa bile. Bu belgenin önem ve ağırlığı, Başbakan’la ilgili “resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturma” belgesinden daha önemli olabilir mi? ta sahtecilik iddiası bütün ülkeyi ilgilendirir. Bir başbakanın (hele de bizimkisi gibi olanın!) karşısında bütün ülke ast durumdadır. Meselenin can alıcı noktası da budur. Hiç kimse, Sayın Erdoğan hakkındaki, “evrakta sahtecilik” suçunu hatırlatmıyor... O suçtan gidip aklanıncaya kadar, ülkeyi yönetmeye hakkı olmadığını söyleyemiyor. HHH “Albayın belgesi” sahte de, gerçek de olsa... Başbakan Erdoğan’ın 7 yıldan beri TBMM’de bekleyen 2 ayrı sahtecilik iddiası dosyasından daha önemli olamaz... HHH “Sükut ikrardan gelir mi?” sözünu hiç hatırlatan olmasa bile, olamaz! Albayın belgesi araştırılmalı.. Hem de hızla araştırılmalı.. Gerçekse albay en ağır cezaya çarptırılmalı. Sahteyse, sahteciler mutlaka ortaya çıkarılıp mahkum edilmeli. Ama, ama Erdoğan’la ilgili “evrakta sahtecilik” dosyası da hiç unutulmamalı. HHH (Pazar bilmecesi: Bugün yayımlanacak olan yazı bilgisayarda kazaya uğradığı için yerine 10 yıl HHH Bir albay ülkedeki yüzlerce albaydan biridir. Bir albayın sözü ancak yar 3 ay önce, 18 Haziran 2009 günü Sözcü’de yayımlanan yazı konulmuştur. Bu yazı “belgesel bir yazı” sayılabilir mi?) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK İKİ GÜNLÜK KONFERANS BAŞLADI ‘Demokratik Türkiye’ Berlin’de konuşuldu Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen “Demokratik Türkiye” başlıklı iki günlük konferans dün başladı. CHP, HDP ve Saadet Partisi’nden bazı milletvekillerinin de katıldığı açılış konuşması Türkçe ve Kürtçe olarak yapılan konferansın 54 kişilik çağırıcıları arasında Can Dündar, Ahmet İnsel, Hatip Dicle gibi isimlerin yanı sıra Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Maraş Demokratik Dernekler Federasyonu, Dersimi Yeniden İnşa Kongresi, Ermeni NorZortonk ve Avrupa Süryaniler Birliği gibi derneklerin temsilcileri de yer alıyor. CHP Milletvekili Ali Şeker, HDP TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar, Saadet Partisi milletvekili Cihangir İslam’ın katıldığı konferansın açılış konuşmasını Avrupa Demokratik Kürdistanlılar Toplum Kongresi Eşbaşkanı Yüksel Koç yaptı. Koç’un ardından Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Çankaya konuştu. Daha sonra “Bir Araya Geliş ve Toplumsal Sözleşme Perspektifi” konulu oturum yapıldı. Bu oturumda Can Dündar, Latife Akyüz, Prof. Ahmet İnsel, Hatip Dicle, Prof. Eser Karakaş, Berivan Aslan, Gökay Akbulut ve Turgut Öker söz aldı. Oturumda FETÖ firarisi Ergun Babahan’ın da konuşma yapması dikkat çekti. FETÖ’nün yayın organlarında köşe yazarlığı yapan Babahan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yurtdışına kaçmıştı. Babahan hakkında ayrıca Artvin’de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bulunduğu konvoya yönelik düzenlenen silahlı saldırı sonrası yaptığı “Faşizme destek veren herkes bedelini ödeyecektir. Buna Kılıçdaroğlu da dahil. Bu henüz başlangıç” paylaşım nedeniyle “suçu ve suçluyu övmekten” gözaltı kararı çıkarılmıştı. Bugün sona erecek konferansın sonuç bildirisini Mustafa Altıoklar okuyacak. Çağırıcı listesinde yer alan isimler ve temsil ettikleri gruplar şöyle: Serdar Benli (Danimarka Sosyalist Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı), Hakan Taş (Berlin Eyalet Parlamenteri), Mehmet Ali Çankaya (Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu 2. Başkanı), Muti Sumakoğlu (Avrupa Arap Alevi Federasyonu), Azmi Berberoğlu (Avrupa Demokratik Çerkes Platformu), Sayad Tekin (NORZARTONK Sözcüsü), Latife Fegan (İsveç Kadın Barış Hareketi Sözcüsü), Fatoş Göksungur (Avrupa Demokratik Kürdistanlılar Toplum Kongresi Eşbaşkanı), Mahir Ofcan (Avrupa Karadenizliler İnisiyatifi), Aziz Gergin (Avrupa Süryaniler Birliği), Tuncay Yılmaz (SYKP Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi Kurucu Eşbaşkanı), Besime Konca (Avrupa Kadın Hareketi), Avrupa Halkevciler, İrfan Keskin (Türkiye Yeşil Sol Parti Temsilcisi), Metin Ayçiçeği (Avrupa Sürgünler Meclisi), Kemal Kıran (Federal Almanya İşçi Dernekleri Federasyonu). l Haber Merkezi behicak@yahoo.com.tr Ayaz ve Nupelda 22 eylül 2019 SAYI: 34318 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:18 05:05 05:30 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:44 13:02 16:27 06:29 12:47 16:12 06:52 13:09 16:36 Akşam 19:10 18:55 19:17 Yatsı 20:30 20:13 20:34 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Ayaz ve Nupelda oyunlarla yaşayacak Tunceli Ovacık’ın Bilgeç köyüne bağlı Çakılyayla mezrasında, terör örgütü PKK’nin tuzakladığı patlayıcının infilak etmesi sonucu yaşamını yitiren Ayaz ve Nupelda Güloğlu kardeşler, Ovacık Belediyesi’nce açılan oyun ve sanat atölyesinde yaşayacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzelman AŞ ve Ovacık Kadın Derneği’nin de destekleriyle Ovacık Belediyesi binasında açılan Ayaz Oyun Salonu ve Nupelda Sanat Atölyesi’nin iç mekânı, bütün Ovacıklı çocukların oyunlar oynaması için çeşitli oyuncaklarla dolduruldu. Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, “Kaybettiğimiz Nupelda ve Ayaz, bizlere bölgemizde yaşayan çocukların şartlarının zorluğunu gösterdi. Yaşanan olumsuzluklardan etkilenen çocuklarımız güven duygularını kaybetmekte ve kişilikleri de bu doğrultuda şekillenmektedir. Okulöncesi eğitim, çocukların karakter şekillenmesindeki en önemli adımdır” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle