18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ECE KURTULUŞ 918 EYLÜL 2019 ÇARŞAMBA 1725 Aralık dönemine ilişkin 4 bakanın yolsuzluk haberlerindeki yayın yasağı kaldırıldı AYM’den basın özgürlüğü kararı Anayasa Mahkemesi (AYM), Halk TV’nin başvurusu üzerine 4 eski bakan hakkındaki araştırma komisyonu ile ilgili yayınlara getirilen yasak için “basın özgürlüğü ihlali” kararı verdi. Eski bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkındaki yolsuzluk ve rüşvet iddiaları için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu haberlerine yayın yasağı getirilmesinin yargıya taşınması sonucu Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) basın özgürlüğü ihlali kararı çıktı. 17/25 Aralık operasyonları sonrası haklarında yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ortaya atı lan ve istifa etmek zorunda kalan 4 eski bakan için TBMM’de araştırma komisyonu kurulmuştu. Ancak 21 Kasım 2014 tarihinde TBMM Başkanlığı’nın başvurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın sağlıklı yürümesi, masumiyet karinesinin ihlal edilmemesi ve soruşturmanın gizliliğini gerekçe göstererek yayın yasağı kararı almıştı. Yayın yasağına itiraz eden Halk Radyo ve Televizyonculuk A.Ş. sonuç alamayınca son olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Dosyayı görüşen AYM, anayasanın 28. maddesinin de ifade ve basın özgürlüğünün önleyici tedbir niteli ğindeki yayın yasaklarıyla geçici olarak sınırlanmasına izin verdiği belirtilerek “... ‘yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi’ sebebi dışında olaylar hakkında yayın yasağı konulamayacağı ifade edilerek yayın yasağı yönünden sınırlama sebeplerinin de sınırlandığı görülmektedir” denildi. ‘Keyfi yasak olamaz’ AYM kararında, ifade ve basın özgürlüğü yönünden oluşturduğu tehlikenin ağırlığı doğrultusunda yayın yasağının, “kamu otoriteleri tarafından gerçekleştirilebilecek muhtemel suistimalleri engel leyecek belirli ve kesin kurallar ile sıkı denetim öngören özel bir kanunu düzenleme uyarınca gerçekleştirilmesi” gerektiği belirtilerek keyfi yasak olamayacağı ifade edildi. Yüksek Mahkeme kararında, “Belirlilik, bir kuralın keyfiliğine yol açmayacak bir içerikte olmasını ifade eder. Böylece hukuk güvenliği sağlanarak kamu gücünü kullanan organların, keyfi davranışların önüne geçilmiş olur” görüşü savunuldu. Karar oybirliği ile alındı. Meclis Soruşturma Komisyonu yolsuzluk ve rüşvetle suçlanan 4 eski bakanın Yüce Divan’a sevkine gerek olmadığına karar vermişti. l İSTANBUL/Cumhuriyet EMRE İPER’DEN MEKTUP ‘Özgürlüğün yanındakilere haksızlık var’ Cezaevinde bulunan gazetemiz çalışanı Emre İper, Türkiye’de öz gürlüğün yanında olan herkese haksızlık yapıldı ğını, mahkeme kararları nın insan hakları ihlalleri ne yol açtığını belirtti. Gazetemiz muhasebe Emre İper çalışanı İper, yargılanan eski çalışanla rımız arasında Yargıtay 16. Ceza Daire si kararı sonrası tahliye edilmeyen tek isim oldu. Daire, İper için mahkumiyet kararını onadı. 25 Nisan’dan bu ya na Kandıra Cezaevi’nde olan İper, DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı. İper, cezaevinden gönderdiği mektupta, ar kadaşlarının özgürlüğüne kavuşması na çok sevindiğini söylerken “Cumhu riyet davasında sadece birilerine göz dağı vermek için insanları cezaevine koydular” dedi. İper, 15 Mart 2019’da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı bireysel başvurunun gündeme alınma sını bekliyor. Yaşanan haksızlıkların cezaevine gi renlerden çok dışarıdaki aileleri etkile diğini söyleyen İper, özetle şunları kay detti: “Özellikle anneler ve çocuklar ze deleniyor. Ben içerideyken kayınvalidem öldü, ama içeride olup yakınları hasta olan başka kişiler de var. Bu bizi terbi ye etme yöntemi değil. Biz içeride ceza çekiyoruz, yakınlarımız dışarıda eza çe kiyor” dedi. İper, çocuklara bazı şeyleri anlatmanın zor olduğunu belirterek şöy le devam etti: “Yani o kalbine göre karar veriyor. Kalbinde biz suçsuzuz. Ben on ların hep adaletten yana olmalarını isti yorum. İntikam duygusu içinde olmama larını anlatmaya çalışıyorum. Her hak sızlık yeri gelince bitecek, en sonunda kazanan hep iyiler olacak. Bazı çocuklar çetele tutuyor mesela. Benim oğlum gi bi gökten adalet mi haksızlık mı yağdığı nı hesaplamaya çalışıyorlar. Bunlar çok zor. Çocuklara böyle bir yük verileme meli.” l İSTANBUL METİN CAN’IN ANNESİ ANİK CAN Anik Can Bir Cumartesi Annesi daha yaşamını yitirdi KAYHAN AYHAN Türkiye’de faili meçhul cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerinin ceza aldığını göremeden hayata gözlerini yuman Cumartesi Anneleri’nden biri de Anik Can oldu. Anik Can, tedavi gördüğü hastanede geçirdiği kalp krizinin ardından yaşamını yitirdi. Can, Elazığ’da kaçırıldıktan sonra cansız bedeni bulunan İHD Elazığ Şube Başkanı avukat Metin Can’ın annesiydi. Elazığ’da 21 Şubat 1993 günü İHD Elazığ Şube Başkanı avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya’dan haber alınamadı. Aileleri telefonla aranarak işkence sesleri dinletildi. Daha sonra Can ve Kaya’nın aileleri aranarak her ikisinin de öldürüldüğü söylendi. 23 Şubat 1993 günü Metin ve Hasan’ın ayakkabıları bir poşet içerisinde avukat Metin Can’ın bürosunun yakınına bırakıldı. Can ve Kaya’nın cansız bedenleri 5 gün sonra işkence yapıldıktan sonra atıldıkları Tunceli Dinar Köprüsü altında bulundu. Geçen onca zamana karşın Anik Can, oğlunun faillerinin ceza aldığını göremeden önceki gün Kocaeli Darıca’da yaşamını yitirdi. Kocaeli Çayırova Cemevi’nde düzenlenen törenin ardından Tunceli’nin Mazgirt ilçesine bağı Karabulut köyüne gönderilen anne Can’ın cenazesi, öldürülen oğlu Metin Can’ın doğup büyüdüğü eve götürülüp helallik alındıktan sonra köy mezarlığında toprağa verildi. Kritik atamaGenelkurmay Çatı davasına bakan hâkim Dik, Yargıtay üyeliğine getirildi HSK Genel Kurulu’nca, boş bulunan Yargıtay’daki 8 ve Danıştay’daki 3 üyelik için seçim yapıldı. FETÖ’nün darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Çatı davasına bakan heyetin başkanı Oğuz Dik, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü Aytekin Sakarya ile Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Ramazan Dinç, Yargıtay üyeliğine getirilenler arasında yer aldı. HSK Genel Kurulu, dünkü toplantısında boş bulunan Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine ilişkin seçim yaptı. Buna göre, Ankara 21. Ağır Ce HSK Genel Kurulu’nca Yargıtay’daki 8 ve Danıştay’daki 3 üyelik için seçim yapıldı. Dik’in yanı sıra Aytekin Sakarya ve Ramazan Dinç Yargıtay üyeliğine getirildi. za Mahkemesi Başkanı Ahmet Nazmi Alp, Hatay Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ahmet Turan Oral, Ankara hâkimi Ali Ramazan Bilgisiçok, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü Aytekin Sakarya, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Faruk Şener, Fethullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Çatı davasına bakan Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik, Ankara Başsavcıvekili Ramazan Dinç, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Remzi Doğan, Yargıtay’ın yeni üyeleri oldu. Danıştay üyeliklerine ise Konya Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Kemal Kuku, Ankara Vergi Mahkemesi Başkanı Tekin Yalım, Danıştay Savcısı Zuhal Öztaş getirildi. l ANKARA / Cumhuriyet Dink Ödülü’nün bu yılki sahibi Hintli Kharshiing, ‘Devlet biziz’ diyor Eşitsizliğe dur deyin! Uluslararası Hrant Dink Ödülü’nün bu yılki sahibi, Nebahat Akkoç ve Agnes Kharshiing oldu. Kharshiing, Hindistan’da kadınların uğradığı hak ihlallerini ortaya çıkarmak, yolsuzlukları ve yasadışı madencilik faaliyetlerini durdurmak için çalışıyor. Pek çok kez hayati tehlike geçirdi. HİLAL KÖSE Agnes Kharshiing, dört çocuk annesi. 59 yaşında. Sevgi, barış ve adaletsizliği durdurmak için çalışıyor. Hayatla ilgili temel eğitimleri ailesinden aldığını, adaletsizliğe karşı sessiz kalamadığı için mücadeleye başladığını söylüyor. Kadına, çocuğa yönelik şiddeti durdurma konusunda ise en büyük sorumluluğun toplumda olduğunu vurguluyor. “Aslında, hükümet ya da devlet biziz. Ülkenin her bir bireyi... Uzakta bir yerde birilerine ait bir hükümet var diye düşünmeyin. Hükümeti sizden başka bir şey olarak düşünmeyin. Bir araya gelip, hükümetten anayasayı ve yasaları uygulamasını isteyin” diyor. n Ödülün sizin için anlamını nedir? Çok mutluyum. Hrant Dink’in insanlar için ne kadar çok çalıştığını gördüm. Ölümü gerçekten çok üzücü. Böyle ölümlerin hiç olmaması için hepimiz çok çalışmalıyız. n Nasıl başladınız mücadeleye? Her zaman aklımdaydı. Sömürülen birilerini gördüğümde hep yardım etmek ister, onları bilgilendirirdim. Ama yoğun olarak 2007’de, tecavüze uğrayan kadınlarla ve kadın hakları alanında çalışmaya başladım. Yolsuzluğun da insan hakları ihlalleriyle ilgili olduğunu fark ettim. Kömür madenleri için dağlarda, tepelerde evlerinden edilen insanlara ses olmaya çalıştık. Bugün başkasına olan adaletsizlik yarın bana da olur diye düşündüm. Hiçbir şekilde geri adım atamam. Bu benim için bir görev. n Türkiye’deki durumu biliyor musunuz? Kadına karşı şiddetin arttığını duydum, geldiğimde. Tabii ki hükümetin ro Agnes Kharshiing AKKOÇ: ZİHNİYET DEĞİŞİKLİĞİ ŞART KAMER’le Türkiye’nin 23 ilinde milyonlarca kadını destekleyen, güçlendiren, kadının insan hakları konusunda farkındalık yaratan ve son dönemde Suriyeli kadınlarla da çalışan Nebahat Akkoç, “Hrant Dink benim ve ailesinde 1915’e ait hikâyeler olan herkes için çok önemli biriydi. Varlığı böyle önemli olan bu adam üstelik bir de yüce ruhlu, empati yapabilen, geçmişi bilen ama geçmişte takılı kalmayan bir barış insanıydı. Onu kaybetAkkoç mek çok büyük bir acıydı. Hrant Dink adına verilen bir ödülü almak bana hem o büyük acıyı tekrar yaşattı. Onuru da büyük bir ödül. Ayrı ca ilk kez kadının insan hakları için çalışan iki kadına verilmesi de önemli. Bunun kadın mücadelesine olumlu etkisi olacaktır... Kadına yönelik şiddet nasıl çözülür sorusuna vereceğim en kısa yanıt ise şu; toplumun tüm kesimlerinin zihniyet değişimi yaşaması lazım. Cinsiyet eşitliğine inanmaları ve gereğini yapmaları gerekiyor” diyor. lü var. Genel olarak hükümetlerin rolü aslın da, anayasanın ve yasaların uygulanmasını sağlamak. Yapılan her şeyin hukuka uygun olması gerekir. Hükümetin halkı temsil etmesi, toplumun da hükümetin bir parçası olduğunu fark etmesi lazım. Bir hükümet kadınlara eşitsiz davranılmasına izin veriyorsa, aslında buna izin veren toplumun kendisidir. Aslında toplum eşitsizliğe izin veriyor demektir. O yüzden toplumun sesini yükseltmesi ve buna dur demesi gerekiyor. n Cinsiyet eşitsizliğinin temelinde ne yatıyor sizce? Erkeğin kendini üstün görmesi yatıyor. İnançlar da etkili... Ama artık demokrasi var, hükümetler var. Biz de hükümetlerin parçası olduğumuza göre bizim de öne çıkıp ses vermemiz gerekiyor. n Kendi hayatınızdan örnek vermek ister misiniz? En ciddi saldırıyı bir kadın aktivistle birlikte kömür kamyonlarını engellemeye çalışırken yaşadım. Zaman zaman yerel devlet otoritelerinden destek istediğimiz oluyor. Kaymakamlık, valilik gibi... Sonuçta hükümetlerin görevi bizim için çalışmak. Onlardan destek istemek lazım. Yardım istediğinizde kim kim dir, kimi korumaya çalışıyor onu da görüyorsunuz. Kadınlara da şunu söylemek isterim, yalnız değilsiniz, sesinizi yükseltin. Sizin gibi olan diğer insanlara ulaşın, onlarla çalışın, haksızlıkları ve suçluları ortaya çıkarın. Eğer amacımız barışsa, sesimizi de barışçıl bir şekilde yükseltmemiz gerekir. Nefrete, barışla yanıt vermemiz gerekir. Ben dünyadan umutluyum ama sabretmeliyiz. Göldeki kurbağa, gölün dışına çıkmazsa etrafta olan biteni anlayamaz. Bizim o gölden çıkmamız lazım. Bunu ancak birlikte yapabiliriz. Biz bu siyaseti  niye güttük? Suriye merkezli olarak beşinci kez bir araya gelen Erdoğan, Putin ve Ruhani’nin Ankara’daki buluşmasından çıkan sonuçlar, Türkiye’nin çıkarları açısından olumludur.  Saray’da doluluk olduğundan mıdır, misafirler sandalyelerine güvenmediğinden midir, zirve Saray yerine Çankaya Köşkü’nde yapıldı.  Asıl olan sonuç... Üç lider de Suriye’nin toprak bütünlüğüne gönderme yaptı. Putin’den sonra Ruhani de 1998 yılındaki Adana Mutabakatı’nın önemini vurguladı. Suriye’nin tüm terör unsurlarından arındırılması ortak hedef olarak benimsendi. İdlib’den sığınmacı akınını durduracak bir ortam oluştu. Suriye’nin toprak bütünlüğünün yanında toplumsal bütünlüğünün sigortası olacak bir anayasa hazırlanması kararlaştırıldı. Aynı gün Esad da BM’ye mektup yazıp, YPG’nin terör örgütü olduğunu ilan etti.  Bütün yaşananlardan sonra, bu aşamaya gelinmesi şöyle yorumlanabilir: Bundan iyisi Şam’da kayısı! HHH Asıl olan bu noktadan sonrasını iyi götürmek. Bunun için de bugüne kadar yapılan hatalardan ders çıkarmak gerekiyor. Suriye konusunda pek çok milat var. Türkiye açısından en önemli milat, 29 Nisan 2011’de Hatay Yayladağ’dan 252 Suriyelinin topraklarımıza girdiği gündü. O gün, can havliyle Türkiye’ye sığınanlar ilk şunu söylediler: “Arkamızda en az bin kişi var...” O gün hemen sınırda önlem alıp, Suriyeli kardeşlerimizi orada tutmak ve dünya kamuoyu ile durumu paylaşmak gerekiyordu. Erdoğan bu noktaya 10 Eylül 2019’da geldi. Dedi ki: “Türkiye’nin yeni bir göç dalgasını göğüslemesi mümkün değildir.” Tam 101 ay sonra... Bu zaman diliminde 5 milyon Suriyeli Türkiye’ye geldi. Suriye’nin sorunu çözülse bile Türkiye’nin Suriyeliler sorunu uzun süre devam edecek. Öteki milat Erdoğan’ın 5 Eylül 2012’de partisinin grup toplantısındaki şu sözleriydi: “Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahattin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı kılacağız. O gün de yakın...” Neredeyse tam 7 yıl önce söylenmiş bu söz, yerine getirilebilir ama kiminle saf tutacağınıza bağlı! Bir başka önemli milat 29 Ekim 2014’te, Cumhuriyet Bayramı’nda Irak’tan Suriye’ye “YPG saflarında IŞİD’le savaşması için” peşmerge geçişine izin vermekti. O süreçten sonra Suriye’nin kuzeyinde YPG’nin ağırlığı arttı, otonom ilan etti. HHH Vurguladığımız gibi, milatlar bitmez... Bugün gelinen noktanın miladı ise 27 Ocak 2017 Astana’da yapılan ilk ErdoğanPutinRuhani zirvesi. Kazakistan’ın başkenti Nur Sultan’ın önceki adı olan Astana’nın seçilmesi Rusya’nın ön almasının bir yansıması... Önceki günkü beşinci buluşmayı Tahran’da altıncısı izleyecek.  Suriye’de iç savaşın belki de birinci yılı dolmadan alınabilecek mesafeye nihayet gelindi.  Türkiye için, çevremizde barış için bu sürecin, bölgemizdeki kimseye karşı zafer kazanılmış havası verilmeden götürülmesi gerekir.  Yenilmesi gereken tek şey, terör, bağnazlık, nefret duyguları... Yıllarca, en doğru yolun bölgedeki tüm ülkelerin diyaloğu, buna her şeye karşın Şam da dahil olmalı, dedik... Ne Esad sevicilerimiz kaldı ne ufuksuzluğumuz... İktidarı hiç değilse bu aşamadan sonra ülkedeki tüm kesimlere kulak vermeye çağırıyoruz.  Sekiz yıl bunca acılar, gerilimler, maddimanevi yükler taşıdıkların sonra bu noktaya geliş, akla malum, “Biz bu siyaseti niye güttük” sorusunu getiriyor.  Her şeye karşın aklın yoluna gelmek, önemli... Grup Yorum üyeleri yine tahliye edilmedi Cezaevinde 2 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan ve 3 ayı aşkın süredir süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan Grup Yorum üyeleri Helin Bölek ve Bahar Kurt’un, “Terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı dava dün görüldü. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada savunma yapan Kurt, “Mahkemeniz 16 kez hakkımda tutukluluğa devam kararı verdi. Beni tekli bir hücreye koydular. 24 saat tek damla su dahi vermediler. Benim açlık grevi nedeniyle beş buçuk litre suya ihtiyacım var. İdarenin verdiği bir buçuk litre suyla kaldım” dedi. Helin Bölek ise “Yaşananlardan siz de sorumlusunuz. Bizim açlığımız adaletin kendisinedir. Bizi adil yargılayın” dedi. Mahkeme sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı kasıma erteledi. l İSTANBUL ‘Susamam’a suç duyurusu 18rap sanatçısının birlikte seslendirdiği “Susamam” isimli şarkıya suç duyurusunda bulunuldu. İstanbul Adalet Sarayı’na gelen bir vatandaş, 18 rap sanatçısı hakkında dün şikâyet dilekçesi sundu. Şarkıda adalet, özgürlük, eğitim, kadına yönelik şiddet, hayvana yönelik şiddet, doğa gibi konular işleniyor. l DHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle