Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 29 AĞUSTOS 2019 PERŞEMBE HABER/YORUM Kadına yönelik şiddet, yılda 23 kere kamuoyu önünde alevleniyor ve gündemin üst sırasına yerleşiyor. Dernekler, siyasiler, basın, herkes ayağa kalkıyor. O anlarda diyoruz ki “Nihayet gereken önlemler alınacak; bu acı olay, toplumu uyandırmış olacak”. Ama ne gezer? Toplum nabzının yükselişi, halkın galeyana gelişi, hepsi birkaç hafta sürüyor, ardından gündem değişiyor ve söylenenler, yazılanlar yerlerini yeni felaketlere bırakıyor! Nabız yavaşlıyor, verilen sözler unutuluyor. Yeni korkunç sahneler önümüze düşene kadar! Biz Emine Bulut cinayetinin acısı ve sonuçları ile uğraşırken, Gülsüm Karasu, Konya Ereğlisi’nde kocası tarafından boğularak öldürüldü. Ayşe G., Mersin’de boşanmaya çalıştığı kocası tarafından pompalı tüfekle vurularak yok edildi! Gaziantep’te Güldane Y. doğum yaptıktan sonra hastanede eşi tarafından bıçaklandı, şükür ki araya girenler sayesinde ölmedi. Kocaman devletimiz, bakanlarımız, parlamentomuz, sorsanız hepsi aynı fikirde. Dinleseniz, dersiniz ki bir daha bu ülke “bileklerini keser” böyle bir kadına yönelik cinayete, şiddete geçit vermez! Ama ne yazık ki bunlar “iyi niyetli temenniler” olarak kalıyor. Çünkü radikal kararlar alınamıyor! Kabul edilemez uygulamalar Babaların, erkek kardeşlerin evin kızlarına karşı sürdürdükleri ağır baskı “normal” karşılanıyorsa, Kocasından ağır dayak yiyen ve gücünü toplayıp Emniyet Müdürlüğü’ne giden kadın, hâlâ karşısında “Kocan değil mi? Döver de sever de, hadi evine dön” diyen komiserler buluyorsa, Karısını döven, tehdit eden ve hakkında uzaklaştırma kararı alınan adam, en korkunç şekilde o beklenen cinayeti tini” kendi ana meselesi haline getirir, babası veya biraderleri kadını koruma yörüngelerinde tutarlar. Bu arada sözü edilen “namus”, kadının bacak arasının denetimi üzerine kuruludur ve onlara göre tabii ki bu o kadına bırakılama yacak kadar ciddi bir aile meselesidir! Kadınlar tapulu Uzun lafın kısası, o kadın artık son nefesini verene kadar “özel hayatı” olamaz, o aileye hakları ipotek edilmiş malınız filan değil! durumdadır. Türkiye’de “Kadın ve Demokrasi” konusu, sadece “kadının her yerde işliyorsa... Mahkemelerde, en akıl almaz şekilde “hafifletici nedenler” uydurulup cezaları en az yarı yarıya azaltılıyor, “iyi hal” adı altında “kravat taktı” gibi sözlerle katil cilalanıyor, kızı öldürülen mağdur ailenin önünde ceza resmen buharlaşıyorsa... 2014’te yürürlüğe giren muhteşem bir uluslararası toplumsal kontrat olan “İstanbul Sözleşmesi” ile denetim altına alınan tüm kadın hakları, fiili uygulamada, kamu görevlileri düzen ve tüm kurumlar tarafından yok sayılmaya devam ediyorsa... Bu işler kolay kolay düzelmeyecek! türban takabilmesi ve her mesleğin türbanlı kadınlar tarafından ifa edilebilmesi” ile sınırlandırılmıştır. Bu, akıl almaz şekilde yörüngesinden çıkarılmış, saptırılmış bir antidemokratik tabloya işaret etmektedir. O kadının, o genç kızın, tüm erkeklerle eşit haklara sahip bir vatandaş olduğu, kendi kararlarıyla yönlenecek bir özel hayata sahip olma hakkı tamamen yok sayılan bir gerçektir. Hiç kimse o kadına “kapanmak istiyor musun”, “boşanmak istiyor musun”, “yalnız yaşamak istiyor musun”, “ekonomik bağımsızlığını kazanmak ister misin” gibi gerçek haklarını gündeme getirecek sorular sor Toplum kadını nasıl görüyor? maz, çoğu zaman onun da kendi kendine sormasına izin vermez. Varsa yoksa, onları Bütün bu şiddetin, cinayetlerin ve kadını ilgilendiren konu, “bakire” teslim aldıkla aşağılamaların arkasında kadını 3. sınıf in rına emin oldukları kadının bundan sonra san olarak gören o korkunç bakış açısı var. da yalnız yaşamaması, evlenmesi veya eş Tutucu zihniyetlerin Anadolu’ya yayılmış, kaybederse kocasının ailesinin rıza göste geleneklerle yobazlığın karışımı bir sosla receği bir başka “uygun” adama tapusu donatılmış kimyasında, kadınlar okumasa nun devredilmesidir! daha iyi olur! Bu mantığa göre, kadın bir İşte Türkiye’yi tehdit eden zihniyet bu maldır. Erkeğin tapulu malı... Önce aile dur! Kadınlar, sizin sahip olduğunuz “mal” sinin içinde babaya aittir. Ardından “mü değildir. Kendi yargıları, seçimleri, kararları, nasip bir kısmet” çıkınca, çoğu zaman tercihleri olan ve erkeklerle eşit haklara kız istese de istemese de, “o adamla” sahip bireylerdir. Atatürk sayesinde bu evlendirilir. Böylece kızın “tapusu”, ba ülkede elde ettikleri, yasalar önünde her badan kocasına geçmiş olur. Maazallah açıdan erkeklerle eşit olma vasfını ve geri koca vefat ederse, birçok çevrede, erkeğin dönülmez haklarını, bu Cumhuriyeti anla ailesi, eşi ölen gelinin “namusunu” ve “iffe yamamış zavallılar grubuna teslim edecek değillerdir! Yaşanan FETÖ felaketine rağmen, bundan hiçbir ders almamış şekilde sözde tarikat liderleri önünde el öpmeye ve resmi geçit yapmaya zorlanan kadınları, Cumhuriyetimiz yasalarıyla, polisiyle korumaya mecburdur. Bu da bir zihniyet devrimi yapmakla mümkün olur ancak! Mesela uzaklaştırma almasına rağmen buna uymayan adam, 2 yıl hücre hapsine konur! Karakolda, kadına “evine dön” baskısı yapan komisere, görevden el çektirilir. Sapık “töre” gerekçeleriyle aile infazına uğrayan genç kızlar, kadınların “organize” katillerine hafifletici nedenler aranarak değil, suçu aralarında paylaşan herkese ağır müebbet cezaları, hem de aftan yararlanamaz şekilde verilerek cezalandırılmalıdır. Genç kızlarına eşit eğitim şansı vermeyen aileler cezalandırılmalı, kadına şiddet uygulayan HİÇ KİMSE, aradan bir gün geçtikten sonra Emniyet binasından elini kolunu sallayarak çıkamamalıdır. Stadlarımızdaki sefalet! Son sözüm futbolumuzu yönetenlere: Sevgili Nihat Özdemir, sevgili Ali Koç, değerli dostlarım, tüm başkanlar: Tabii ki Emine Bulut olayından sonra sahaya siyah tişörtle çıkmak, maçları birer dakika geç başlatmak önemli kararlar. Ama “Kadına uzanan eller kırılsın” diye yeri göğü inleterek tezahürat yapan insanlar, o andan 10 dakika sonra, ister hakemin ister bir rakip futbolcunun herhangi birinin annesine, eşine, kızına yönelik ağıza alınamaz küfürleri, kadın kimliği üzerinden yapmakta hiçbir mahzur görmezler... Türkiye bu yüz kızartıcı rezaletten kurtulmadan, ne stadyumlarda ne TV’lerde söylenen hiçbir cümlenin inandırıcılığı olamaz. Bunu nasıl önleyeceksiniz? Buyurun, gerekirse maçı tatil edin veya seyircileri çıkarın! Radikal önlemler bunlardır! BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Koşu yarışlarında, 1 rekor kırılabilmesi için 2 önde koşarak tempoyu artıran atlete verilen ad... Bir cetvel türü. 2/ Tanrıtanımaz... Olgunlaşmak üzere olan tahıl. 3/ Klasik Türk müziğinde, usullerin uzun süreli 3 4 5 6 7 8 BAL TAC I S OVA TOR İ K C A ND A R MO U RDU UMA R R ORAMAR GANA J NE T AR KAL İ TE TAK I NAK L bazı vuruşlarının daha 9 F İ S K A L A kısa süreli vuruşlara bölünerek vurulması. 4/ “Yok” sözcüğünün karşıtı... Uçurum. 5/ Aziz Nesin’in bir öykü kitabı... Bir soru eki. 6/ Afrika’da bir ırmak... 532’de Bizans’ta meydana gelen büyük bir ayaklanmaya verilen ad. 7/ Oy... Can ya da mal kaybına neden olan kötü olay. 8/ Boru sesi... İri yarı, güçlü kuvvetli ve erkeksi kadın. 9/ Aynı ahır adına koşan yarış atlarına verilen ad... 19671971 ara sında İstanbul’da yayımlanan sosyalist dergi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tahta oymacısı... Tellür elementinin simgesi. 2/ Yunan mitolojisinde kışkırtıcı tanrıça... Çerez ola rak yenen tahıl kavurgası. 3/ Gürültü, bağrışma. 4/ Fransa’nın güneydoğusunda bir il... “Şu yalan dünyaya geldim giderim / Gönül senden özge bulamadım” (Pir Sultan Abdal). 5/ Beğenme belirten bir sözcük... Bir nota. 6/ Enis Batur’un bir şiir kitabı... Akdeniz kı yılarında çok yaygın bir karides cinsi. 7/ İran’da tarihi bir kent... İlçe. 8/ Titan elementinin simgesi... Güney Amerika’da yaşayan bir papağan cinsi. 9/ Birbirinden hiç ayrılmayan sıkı arkadaşlar... Yemin. Büyük ödülAGmBauzhAeartbaeşcirtiiılmrimkizaÖcHdıüalzüa,l ‘EmsalsizOcak’averildi İhanet’e Hazal Ocak, İstanbul’da boyutu 240 milyar lirayı bulan rant oyunlarını ortaya koyduğu “Emsalsiz İhanet” başlıklı haber dizisiyle birincilik ödülünü kazandı. Avrupa Birliği Araştırmacı Gazetecilik Ödülleri sahiplerini buldu. Gazetemiz çevre ve kent muhabiri Hazal Ocak, İstanbul’da boyutu 240 milyar lirayı bulan rant oyunlarını ortaya koyduğu “Emsalsiz İhanet” başlıklı haber dizisiyle birincilik ödülünü kazandı. Avrupa Birliği desteğiyle, Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı (BIRN) ile Gazeteciler Cemiyeti’nin ortaklaşa düzenlediği ve Batı Balkanlar ile Türkiye’de nitelikli araştırmacı gazeteciliği desteklemeyi amaçlayan “AB Araştırmacı Gazetecilik Ödülleri” töreni, Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi’nde yapıldı. Gazetemiz muhabiri Hazal Ocak, ödülünü AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger’den aldı. Ocak, “Gazetem Cumhuriyet 96 yaşında. Tam 96 yıldır aydınlanma yolunda mücadele ediyor ve bu Gazeteciler Cemiyeti Basın Evi’nde düzenlenen törende muhabirimiz Hazal Ocak, ödülünü AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Berger’den aldı. uğurda bedel ödüyor. Yazarları öldürüldü, çalışanları cezaevine atıldı. Bu ödülü gazetem Cumhuriyet ve daima muhabirin ve haberin arkasında duran Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya adına alıyorum” dedi. “Türkiye’nin utanç listesi” haberiyle ikinci olan Hürriyet gaze tesinden Dinçer Gökçe’ye ödülünü Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin verdi. “Otopsiden çıkan gerçek” haberiyle üçüncü olan Hürriyet gazetesi muhabiri Fevzi Kızılkoyun’un ödülünü ise BIRN’den Hatidza Gusic sundu. l İSTANBUL / Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 29 AĞUSTOS 2019 SAYI: 34294 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:49 04:37 05:04 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:21 13:10 16:52 06:06 12:55 16:36 06:31 13:18 16:58 Akşam 19:49 19:34 19:55 Yatsı 21:14 20:57 21:16 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Moskova’da verilen mesaj İdlib sorununun kritik bir evreye geldiği süreçte Erdoğan’ın Putin tarafından günübirlik Moskova’ya davet edilmesi, Rusya açısından iki nedenle önemliydi: 1. Sorun kangrenleşmeden ve Astana Formatı’na zarar vermeden çözülmeliydi. 2. Türkiye ile güvenli bölge anlaşması yapan ABD’ye koza dönüşmeden ele alınmalıydı. Moskova’nın bu hedefleri açısından bakıldığında, görüşme soruna “kesin” bir çözüm getirmese de iki önemli “getirisi” oldu: 1. Ankara ve Moskova, işbirliği konusunda “ortak zemin” hedefini sürdürecek. 2. Ankara ve Moskova, İdlib konusunda pozisyonlarını koruyarak ortak bir noktaya ilerleyecek. Şoygu: Alınacak tedbirler bildirildi MAKS2019 Uluslararası Havacılık Fuarı vesilesiyle Erdoğan ile Putin’in Moskova’da buluşması, uçak ve helikopter satışından ortak parayla ticarete, Rus turistlerin güvenliğinden enerji konusuna kadar pek çok konuya sahne oldu. Ancak esas konu, elbette İdlib sorunuydu! Nitekim bunun böyle olduğunu, görüşmenin sonucunu şu sözlerle özetleyen Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu da belirtti: “Bugün tek bir gerilimi azaltma bölgesi kaldı. Bu bölge çalışıyor ama görüşüme göre gergin, sıkıntılı, karmaşık çalışıyor. Ortak devriye faaliyeti yapılıyor, gerilimi azaltma bölgesi içinde Türk devriyeler dışında bizim devriyelerimiz de geziyor. Ama bu gerilimi azaltma bölgesinin güney kısmından sürekli saldırılar olduğunu görmezden gelemezdik, bu yüzden hangi tedbirleri aldığımız ve almaya devam edeceğimiz konusunda Türk meslektaşlarımıza bilgi verdik.” Şoygu’nun mesajı çok yönlüydü: Birincisi, İdlib’in Suriye’nin egemenliğine henüz geçmeyen son gerilimi azaltma bölgesi olduğunu belirtiyordu. İkincisi, bu bölgenin sorumlusu olan Türkiye’nin yapılması gerekenleri yapmadığına dikkat çekiyordu. Üçüncüsü Türkiye’nin sorumluluğu olan bölgeden sürekli terörist saldırı düzenlendiği vurgulanıyordu. Dördüncüsü PutinErdoğan buluşmasında bunun değişmesi için birtakım adımlar atılacağının Ankara’ya iletildiğinin altı çiziliyordu. Evet, Moskova’nın verdiği en önemli mesaj buydu: Durum bu şekilde devam etmeyecek ve birtakım adımlar atılacaktı! Gelelim ortak basın toplantında tarafların sorulara verdiği yanıtlarda ortaya çıkan mesajlara ve bu mesajların anlamına... Putin: İdlib’de ek tedbirler alınacak Erdoğan: “Rejimin terörizmle mücadele bahanesiyle sivillere karadan ve havadan ölüm yağdırması kabul edilemez. Soçi Mutabakatı ile üzerimize düşen sorumlulukları ancak rejimin saldırılarına son verilmesiyle yerine getirebiliriz.” Anlamı: Ankara, aslında Soçi Mutabakatı’nın gereğini yapmadığını belirtmiş oluyor. Diğer yandan Ankara, Suriye ordusunun kendi topraklarına egemen olma çabasını ve terörle mücadelesini maalesef hâlâ “rejim saldırısı” olarak değerlendirmeye devam ediyor. Putin: “İdlib gerilimi azaltma bölgesinin teröristlerin sığınma bölgesi olmaması ve teröristler tarafından yeni saldırılar düzenleyecek bir platform olarak kullanılmaması gerektiğine inanıyoruz. Bu bağlamda Erdoğan’la İdlib’deki terör yuvalarının etkisiz hale getirilmesi ve bölgedeki ve sonrasında Suriye’deki durumun normalleşmesi için ek önlemler alınmasını kararlaştırdık.” Anlamı: Moskova, İdlib’in teröristlerin sığınma bölgesi olmaktan çıkarılması için Ankara’dan bazı adımlar atmasını istedi. Şoygu’nun da belirttiği bu ek tedbirlerin ne olduğunu uygulamada göreceğiz. Askeri işbirliğini derinleştirme arzusu Putin: “Erdoğan’la Suriye Anayasa Komitesi konusunu da ele aldık ve komitenin en kısa sürede Cenevre’de çalışmalarına başlamasını umuyoruz.” Anlamı: Suriye Anayasası’nın Cenevre’de “çalışılacak” olması, her halükârda sorunlu bir yöntem olarak duruyor... Putin: “Türkiye’nin güney sınırlarında bir güvenli bölge oluşturması, Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından önemli bir adım.” Anlamı: Moskova açısından her konu, Suriye’nin toprak bütünlüğüne endekslidir. Putin: “Türk pilotların Su30SM avcı uçaklarıyla uçmalarını organize etmeye de hazırım. Hafif helikopterleri olumlu buldular. Tıbbi amaçlarla kullanılabilir. Sadece askeri alandaki işbirliğinden bahsetmedik. Su35 konusunda ortak çalışma yürütülebilir. Su57 uçağı üzerine de işbirliği yapabiliriz. Ortak üretim için de potansiyelimiz var.” Anlamı: Moskova, Ankara ile askeri ilişkileri derinleştirmek istiyor ve bunun için de teknoloji transferi ve ortak üretimi de içerecek esnekliği kabul ediyor. Sahada ‘çözüm’ zorlanacak Sonuç: İdlib sorununa kangrenleşmeden müdahale edilmesi Astana Formatı’nın geleceği açısından çok önemliydi. Kuşkusuz Suriye’nin kendi toprağı olan İdlib’de egemen olması, herkes için gerçekte en yararlı çözümdür. Moskova’nın mesajlarından anlaşılan, önümüzdeki dönemin, işte o çözümün kabulünün zorlanacağı bir süreç olacağıdır.