22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 3 MAYIS 2019 CUMA EDİTÖR: HAZAL OCAK eposta: hazal.ocak@cumhuriyet.com.tr ÇEVRE Anneler Günü’nde bir evlat edinin Şaibesiz ne vardı ki? Üstelik, sadece 31 Mart değil, bundan öncekiler de. 24 Haziran 2018 genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi çok mu adil koşullarda yapılmıştı sanki? Ya 16 Nisan 2017 referandumu? Kurul’u, seçimin bir “yarışanı” tayin ediyorsa, o Kurul’un “tek yetkili organ” olduğu bir müsabakanın sonucu, adil ve tartışmasız kabul edilebilir mi? Aynı Kurul, bu ülkenin rejimini, yönetim biçimini belirleyen bir halk oylamasının yapıldığı gün, üstelik oylama devam ettiği sırada, kuralları değiştiriyorsa ve o gün “kaç mühürsüz oyun mühürlüymüş gibi geçerli sayıldığı” konusu hâlâ tarihi bir muamma durumunda ise o oylama geçerli sayılır mı? O oylama ile değişen rejim ve sonucunda “Başkan” seçilen kişinin makamı tartışmalı değil midir? 7 Haziran 2015’e kadar da gidelim mi? O seçimin sonuçlarının adeta “mülga” sayılarak, hükümet kurma görevi muhalefet liderine verilmeden, o dönem şaibe altında bırakılarak 1 Kasım’da (üstelik de araya bir bölgesel savaş sıkıştırılarak) yapılan tekrar? Yargıya “tek tip ayar”ın verildiği en tartışmalı halk oylaması olan 2010 Anayasa oylamasına giderken, aynı FETÖ’nün “mezardaki ölülere bile oy kullandırmak lazım” talimatını verdiğini, sonuç açıklandığı gece balkondan “Okyanus ötesine deeee, teşekkürleeeer!...” diye gür bir sesle alkışlar arasında seslendiğiniz 12 Eylül gününü de hatırlatalım mı? (YetmezAmaEvetçi soytarılar burada sizin de kulaklarınız “çınım çınım” çınlasın e mi?) O nedenle, bugün ortalıkta ter ter tepinerek yaptığınız “Biz kaybettiysek mutlaka bir bit yeniği vardır. Bi şaibe kokusu alıyoruz. Acaba FETÖ filan parmağını sokmuş olmasın bu sandıklara?” türü maskaralıkların âlemi yok. Seçimin “yarışanı bir parti ve lideri” propaganda yasaklarından muaf tutuldu kaç yıldır. Medyanın neredeyse tamamını satın alıp (evet fiilen satın alıp) ülkenin geri kalanına ateş ettirdiniz tüm kampanyalarda. Şimdi... Oturun, paşa paşa kabul edin sonuçlarını ve yoluna devam etsin bu ülke. İnsanlar açlıktan yakında toplu intihara sürüklenecek. “Papaz” olmadığımız komşu ya da önemli dünya gücü kalmadı zaten. İşimize bakalım. En azından yerel yönetimlere bir süre bahar havası gelmiş olmasını içinize sindirin. Yani, özetle: “Şaibeden, abidik gubidik’ten, hileden hud’adan” eğer birileri söz edecekse, o siz değilsiniz. Gidin, işinizi yapın. Piyasanın yangınını söndürün. Dış borçları ödeyin. İki süper güç arasındaki “binamaz durumu”nu çözün. Suriye’den bir an önce çıkın ve yarattığı hasarı giderin. Bir an önce. Haydi. Biraz argo kaçacak ama... Kaçsın: Uzayın!.. Ayrıca... Eğer bu seçim tekrarlanırsa, muhalefetin de bu yazıyı dönüp bir daha okuması ve asla o oyuna gelmeden “Kurumsal boykot”u hayata geçirmesi farzdır. Yani, “seçmene oy vermeme çağrısı” değil. Parti olarak “seçime girmemek”. Çözülme Siyasette ve aslında hayatın genelinde şaşmaz kuraldır. Zaferlerşampiyonluklar takımları, toplumları, kitleleri, milletleri birleştirir. Moraller düzelir. Birbirine daha sıkı bağlar. Dargınlıkları, kırgınlıkları ve sorunları unutturur. Halının altına kendiliğinden süpürür. Gol atılınca herkes birbirine sarılır yani. Buna mukabil, yenilgiler saflarda çözülme yaratır. Sinirler gerilir. En ufak anlaşmazlıklar kavgaya dönüşür. Bağlar gevşer. Herkes burnundan solumaya başlar. Ertelenmiş, ötelenmiş ayrılmalar, kopmalar gündeme gelir. Çıkıp gidecek yer arar insanlar. Lider değiştirmenin, o olmazsa saf değiştirmenin, o da olmadı yeni dükkân açmanın yollarını aramaya başlar. Gol yiyince herkes birbirini azarlamaya başlar yani. Mukadderdir bunların olması. Zafer en iyi tutkal, yenilgi en büyük şiddette zelzeledir. Yazının ilk kısmında anlattığım, bugüne kadarki tarihi “hormonlu zaferler”in sahipleri, bugün ilk kez böyle bir gerçek ile karşı karşıyadır. Allah kolaylık vermesin. Neden mi? Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkım projesidir o geçmiş “şaibeli zaferler” ve “tartışmalı pozisyonlarda atılmış goller.” Plastik çöp ithalatı TBMM gündeminde CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, plastik çöp ithalatı konusunu TBMM gündemine taşıdı. Türkiye’ye plastik çöp ithalatının detaylarını Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’a soran Bakan, çöplerin depolanması, bertaraf edilmesi ve çevre kirliliği ile canlı yaşamına yönelik olası tehlikelere karşı hazırlık konularını ise Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a sordu. Türkiye’ye plastik çöp ihraç eden ülkeler arasında ilk sıralarda İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa ve Japonya yer alıyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye tarafından nesli tehlikede olan türlerin korunması için 12 Mayıs Anneler Günü’ne özel “evlat edinme” kampanyası başlatıldı. Vakıf bu kampanyaya katılarak annelere ve gelecek nesillere insanın doğa ile uyum içinde yaşadığı bir dünya armağan edilebileceğini söylüyor. Vakıftan yapılan açıklamada “Kuzeyin görkemini yansıtan kutup ayıları, denizlerin hep gülen çocukları yunuslar, doğal hayatın keskin bakışlı türü kaplanlar, doğa koru manın sembolü pandalar, orangutanlar, denizlerin yaşlı bilgini denizkaplumbağası, sazlıkların kamuflaj uzmanı saz kedisi ve denizin kayalık diplerinde evi olan orfoz. Bu türlerin ortak bir özelliği var: Yaşamları tehdit altında” deniliyor. Dünya değişecek11 yaşındaki iklim aktivisti Atlas, 12 yıl sonra depresyona değil, denize girmek istediğini söyledi İklim değişikliğine karşı mücadele başlatan 16 yaşındaki Greta Thunberg önderliğinde tüm dünyada süren iklim için okul grevleri çığ gibi büyüdü. “Geleceğimize sahip çıkı yoruz” diyen çocuklar iklim değişikliğine karşı harekete geçmemenin kuşaklar arası bir haksızlık olduğunu belirterek canla başla çalışıyor. Türkiye’de de karşılık bulan bu çağrıda en önde yer alanlardan biri de 11 yaşındaki Atlas Sarrafoğlu. “İsteseniz de istemeseniz de değişim başladı” diyen Sarrafoğlu ekliyor: “Geleceğimizi yaşamak istiyoruz. 12 sene sonra depresyona değil, denize girmek istiyorum.” Sarrafoğlu’nun sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: n Kendinden biraz bahseder misin? İsmim Atlas Sarrafoğlu, 11 yaşındayım. İklim aktivistiyim. Siz beni bu şekilde tanıyorsunuz ama bilgisayar oyunları ve futbolla da aram iyidir. Bir de evde kaymak adında guinea pigim var. O da 3 yaşında. 7 yıl yaşıyorlar. Bunu bilmek beni çok üzüyor ama hayat işte... n İklim değişikliğini ilk olarak nasıl ve nereden duydun? Annemden. Çünkü Türkiye’de iklim değişikliğini anlatan haber programları çok yok. Annem de Açık Radyo dinliyor. Orada her gün iklim değişikliği anlatılıyor. Ben okuldan döndüğüm zaman yemekte annem ve babam haberlerde neler duyduklarını konuşuyorlar. Ben de ilk orada duyduğumu hatırlıyorum.  n Küresel iklim değişikliği senin için ne ifade ediyor? Bilimsel raporlar dünyanın 12 senesi kaldığını söylüyor. Evet 12 sene sonra da dünya var olacak. Yemeye, içimeye, oynamaya devam edeceğiz ama her şey daha zor olacak ve dönüşü olmayacak. Bilim insanları 12 sene içinde bu iklim değişikliğinin durdurulması için bir şeyler yapılmasını istiyor. İklim değişikliği gelecekte olan bir şey değil. Şimdi de iklimimiz değişiyor. Dünya üzerindeki hava zehirleniyor, birçok canlı türü yok oluyor. Okyanuslar ısınıyor, kuraklıklar, seller, kasırgalar artıyor. 12 senemiz kaldığını düşününce depresyona giriyorum. Bir şeyler yapmamız gerektiğini düşününce de bu depresyondan çıkıyorum. n 15 Mart’ta gerçekeleşen iklim için küresel okul grevine neden katıldın? Ben 15 Mart için Türkiye’de ilkçağrıyı yaptım ama kendimi lider olarak 11 yaşındaki Atlas Sarrafoğlu “Geleceğimizi yaşamak istiyoruz” diyor. Acısını biz çekeceğiz n Sence iklim değişikliğiyle mücadele edebilir miyiz? Edebilirsek nasıl ve neler yapmalıyız? Hem bireysel hem de birlikte yapmamız gereken şeyler var. Öncelikle bireysel olarak yapabileceklerimizden bahsedeyim: l Uçak yerine mümkün olduğunda tren kullanabiliriz. l Plastik şişeler yerine cam şişeler kullanabiliriz. l Suyu boşuna harcamaz, ışıkları kullanmadığımızda kapalı olmasına dikkat edebiliriz. l Yediklerimize dikkat edebiliriz. Mesela ben geçen pazartesi et yemedim.  Birlikte olarak da şunları yapabiliriz: l Çocuklar olarak iklim krizini birbirimize anlatmalıyız çünkü bu krizin acısını, çok sevdiğinizi söylediğiniz ama geleceklerini düşünmediğiniz biz çocuklar çekeceğiz. l İklim değişikliğinin nedeni Fosil yakıtların tüketilmesi. Bunu bize bilim söylüyor. Bilime inanmamız ve bilime inandığımızı söylememiz gerekiyor. Hem çocuklar hem büyükler artık fosil yakıtların kullanılmasını durdurmak için bir şeyler yapmalı. Basın bu konu hakkında haberler yapmalar, milletvekilleri bu konu hakkında yasalar çıkarmalı, her etrafına 12 senemiz kaldığını ve bir şeyler yapmamız gerektiğini anlatmalı. görmüyorum, sadece 15 Mart için bir çağrı yaptım ve benimle aynı endişeyi paylaşan arkadaşlarım da bu çağrıma cevap verdiler. Sonra onlar da çağrı yaptı. Dalyan’dan Samra, Ayvalık’tan Ege, İstanbul’dan Deniz ve daha yüzlerce arkadaşımla birlikte 15 Mart için dünyanın gidişatına dikkat çekmek amacıyla “Fridays For Future” etkinlikleri içinde okula gitmek yerine Bebek Parkı’nda toplandık. Ne kadar kalabalık olduğumuzu gördük. Bilim bize küresel iklim değişikliği var diyor. Biz de bilime inandığımızı göstermek için 15 Mart’ta okula gitmedik. Biz okullarımızı boykot etmedik. Okullarımızda bilim öğreniyoruz, hayata hazırlanıyoruz. Ama bilime inandığımızı göstermek için 1 günlük eğitimimizi feda ettik. Lütfen bizi anlayın. n 24 Mayıs’taki ikinci küresel okul grevi öncesi tüm dünyaya ne söylemek istersin? Artık isteseniz de istemeseniz de değişim başladı. Biz çocuklar, bizlere bıraktığınız dünyadan memnun değiliz. Bunun size göstermek için yola çıkıyoruz. Barış istiyoruz. Geleceğimizi daha rahat bir şekilde yaşamak istiyoruz. 12 sene sonra 23 yaşında olacağım. 23 Yaşında depresyona değil, denize girmek istiyorum. Kadıralak Yaylası’na yargıdan güzel haber Mavi yıldızı görebilmek için Kadıralak Yaylası’nda ‘mavi yıldız’ çiçeği yetişiyor. Trabzon’un Tonya ilçesinde, her yıl nisan ayında açan ve Uluslararası Bern Sözleşmesi gereği korunan “mavi yıldız” çiçeğinin yetiştiği Kadıralak Yaylası’nın “3’üncü derece doğal sit alanı” olan statüsünün “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım” alanı olarak değiştirilmesinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden yerel mahkemenin kararı, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nce bozuldu. Mahkeme, 7 kişilik bilirkişi heyeti ile keşif yapılarak, yaylanın “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım” alanı özelliği taşıyıp, taşı madığının tespit edilmesini istedi. Yaylanın koruma statüsünün değiştirilmesi kararının Uluslararası Bern Sözleşmesi’ni ihlal ettiği ve Türkiye’nin tazminat ödemekle karşı karşıya kalacağını savunan hukukçular ile yöre halkı da karara sevindi. Yöre sakinlerinin avukatlığını yapan Ozan Karagöz, “Babamızın, annemizin veya dedemizin malı gibi tüketme hakkına sahip değiliz. Bizden sonra gelecek olanların da ‘mavi yıldız’ çiçeklerini görme, izleme, bu güzelliği tatma hakkına sahip olduğunu unutmamalı” dedi. l DHA ÇED TOPLANTISI YAPILACAK Kissebükü ‘sevdası’ bitmiyor YUSUF ÖZKAN Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un sahibi olduğu ETS şirketi, uzmanların mutlaka doğal haliyle korunması gerektiğini vurguladığı Bodrum Kissebükü Adalıyalı Koyu’ndaki otel projesinden vazgeçmiyor. Yasal süreç devam ederken şirkete verilen son Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) onayıyla ilgili halkın katılımı toplantısı 8 Mayıs’ta Mazı’da yapılacak. Muğla Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından proje için verilen “ÇED gerekli değildir” kararı, bir çok sivil toplum kuruluşunun avukatlığını üstlenen Betül Sümer Cinmen tarafından yargıya taşınmış, Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin oluşturduğu bilirkişi heyeti de bölgenin mutlaka korunması gerektiğini vurgulamıştı. Yasal süreçte oluşturulan 2. bilirkişi heyeti de özetle şu görüşü paylaşmıştı: “Arkeolojik açıdan Adalıyalı Koyu’nun tamamı 1. derece Arkeolojik SİT özelliğine sahiptir. Turizm konaklama tesisinin faaliyete geçmesi halinde, kentsel yerleşmeye uzakta bulunan ve doğal yapısını yitirmemiş olan proje alanı ve çevresi önemli bir yapılaşma baskısına maruz kalacaktır.” Öte yandan Adalıyalı’da 95 dönümlük alanda otel yatırımını gerçekleştirmek isteyen şirkete, bitişik konumdaki 25 dönümlük Hazine arazisinin de tahsis edildiği ortaya çıkmıştı. Açılan davalar sürerken, projeden vazgeçmek istemeyen şirketin, 8 Mayıs’ta gözlerden uzak bir nokta olan Bodrum Mazı’da ÇED halkın katılımı toplantısı yapacağı ortaya çıktı. Şirketin ayrıca süreci hızlandırmak için Adalıyalı’da yapılması zorunlu arkeolojik kazıları başlattığı da anlaşıldı. l İZMİR İKLİM ACİLİYETİ RAPORU Adaletsizlikten zenginler sorumlu Ekoloji Kolektifi Derneği 2015’ten beri yıllık olarak yayımlanan “Paris’ten Sonra: Eşitsizlik, Adil Paylar ve İklim Aciliyeti” raporunun 2018 sayısı Türkçe’ye çevrilerek yayımladı. Rapor, Ülkelerin Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi altında sunduğu iklim değişikliği taahhütlerinin bilim ve eşitlik temelinde bir sivil toplum değerlendirmesi sunuyor. Küresel sıcaklık artışının 1,5 derecede tutma amacının anımsatıldığı raporda, “Bu rapor yalnızca ülkeler arasındaki eşitsizliğe değil aynı zamanda ülkelerin kendi içindeki eşitsizliklere dikkat çekerek, zenginler ve yoksul çoğunluk arasındaki ayrıma vurgu yapmaktadır. Şayet küresel sıcaklık artışını 1.5 derecede tutma amacına ulaşmak istiyorsak, her ülkeden zengin (bireyler ve şirketler) salımlarını azaltma adına en büyük adımı atmalı ve küresel karbonsuzlaşmaya geçişi desteklemelidir. Küresel elitler bu yükü en yoksul ve korunmasız kesimlerin de ‘küresel orta sınıf’ olarak nitelendirilen kesimin de omuzlarına atmamalıdır. Zenginler sorumluluklarından kaçamamalıdırlar” deniliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle