17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 19 NİSAN 2019 CUMA ÇEVRE Ağlaşma bittiyse... Seçim sürecinin en başından itibaren, bunca haksız ve antidemokratik koşullarda girilmiş bu seçimlerin meşruiyeti ile ilgili rezervlerimi korumakla birlikte, artık bu tartışmaları geride bırakmamız gerektiğini düşünüyorum. Bıraktık da zaten. Sonunda, hem dünyanın en güzel şehri, gözbebeğimiz, doğduğum büyüdüğüm yaşadığım diyar, “esas memleketim” İstanbul da, Türkiye de rahat bir nefes aldı. Hazımsız kaybedenler, mızıkçılar ve “ben kazanmadıysam batsın bu dünya”cıların sesi biraz olsun kısıldı. Her ne kadar, okudukça birkaç gün sonra kendilerinin bile gülmeye başlayacakları komik itiraz dilekçesi ile düzeysiz “bavul şovları”na devam edecekleri anlaşılıyorsa da, bu ülkeyi daha fazla gerilime ve uçuruma sevk etmek istemiyorlarsa, seçimin iptali (ve dolayısıyla) tekrarı üzerinde sonsuza kadar ısrarcı olmayacaklarını varsayıyorum. Bu noktadan sonra yapılacak şey tek ve bellidir: Sayın Ekrem İmamoğlu’na oy vermiş 4 milyonun üzerindeki insanın iradesine saygı gösterip, salim kafayla işini yapmasına imkân tanımak. Ve tabii ki, tekerine çomak sokmadan, işini engellemeye çalışmadan, dün kendi İBB başkanlarına sağladıkları yetkileri bugün kısıtlamaya kalkmadan, yani “utanmazca yeni demokrasi ayıplarına” imza atmadan. Gölge etmesinler, başka bir şey gerekmez. Herkes kendi işini yapsın ve iktidar partisi ülkenin devasa sorunlarını çözmeye odaklanarak, bu güzelim mega kente ayak bağı olmasın yeter. Yük ağır İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu’nu çok ciddi bir uğraş bekliyor. Her alanda neredeyse pek çok Avrupa ülkesinden bile büyük bir nüfusun birikmiş devasa sorunlarını çözmek zorunda. Ancak benim bir İstanbullu ve bir yurttaş olarak hatırlatmak istediğim birkaç madde var ki, ben onun yerinde olsam bunlardan başlarım. Geçen 25 yılda olağanüstü boyutlara ulaştığını bildiğimiz gözlemlediğimiz israfa son vererek, oradan yapılacak tasarrufla, bu kent insanının en temel ihtiyaçların karşılanması ile ilgili şu adamlar atılmalı: Su, gaz ve toplu ulaşım hakkının vazgeçilemez ve asla pazarlık edilemez temel ihtiyaçlar olduğu hatırlanmalı. Su içmenin, ısınmanın ve seyahat etmenin zaten “Para ile satılamayacak, tartışılmaz insan hakkı” olduğu unutulmamalı. Zaten bedava olması gereken bu ihtiyaçların minimum fiyatlarla sağlanmasına öncelik tanınmalıdır. Yine, eğitimsağlıkspor konularının “para ile satılması”nın aslında düşünülmesi bile ayıp sayılacak ihtiyaçlar olduğu hatırlanarak, bu konulara da öncelik verilmeli. Hava kirliliğinin giderilmesi, şu canım kentte kömürden, daha temiz ve yenilenebilir enerji üretim ve tüketimi için kafa yorulması ve emek harcanması da ertelenmemelidir. Depreme karşı hazırlılık, doğrudan insan hayatını ilgilendirdiği ve ihmal edilmesi durumunda 510 saniyede on binlerce hatta yüz binlerce canın yitirilmesine neden olacağı için, bir saniye bile beklenmeden öncelik verilecek harekât planları arasında yer almalıdır. Bakın; trafik sorununu, çevre sorunlarını, parkıbahçeyi yeşil alanı, başka hizmetleri saymıyorum. Diyebilirsiniz ki bunlar da öncelikli talepler değil mi? Tabii ki öyle. Ben bir insanın doğumundan itibaren “tartışılmaz öncelikli ve bedava olması” gereken temel gereksinimleri sıraladım öncelikle. Ve tabii ki, 25 yıldır bu kentin üzerine bir kâbus gibi çökmüş olan “BendenOndan, BizimkilerSizinkiler, OnlarBizimkiler” zihniyetinin (AKP belediyeciliği) bir an önce temizlenmesi, öncelik taşımalı. Hizmet verirken 25 yıllık bu çirkinliği ve demokrasi ayıbını unutturacak adımlar bir an önce atılmalı. Mesela ben İBB’nin bir sosyal tesisine ya da herhangi bir hizmet birimine girerken kendimin “Turist gibi, başka bir dünyanın insanı, (daha da ayıbı) başka bir davanın insanı” gibi görüldüğü duygusundan artık arınabilmeliyim. Maalesef bunu yaşattı bize AKP iktidarları. Ülke yönetimi açısından da yaşatmayı sürdürüyorlar. Bu arada... Son bir dileğim de, toplumsal boyutta, yerel seçim ortamında yaşanan ekonomik ve dış politikadaki olağanüstü kaygı verici gelişmelerin ve beceriksiz sorumsuz merkezi iktidar yaratılan tablonun unutturulmasına engel olmamızdır. Ekonominin hali ve dış politikada biz “cambaza (oy sandıkları sayımı) bakarken” verilmiş olması muhtemel tavizler ve yapılan gizli anlaşmaların faturası gelecekte ağır olacaktır. Unutmayalım... Derin bir nefes alıp, 25 yıllık İstanbul kâbusundan uyanırken, yeni İBB Başkanı Sayın İmamoğlu’na hepimiz destek olmalıyız.  BUZ ÜSTÜNDE 700 KİLOMETRE Rusya'nın Kamçatka Yarımadası’ndaki bir köyde, buz parçası üzerinde 700 kilometre sürüklendiği tahmin edilen bir kutup ayısı bulundu. Sürüklenirken yön duygusunu kaybettiği belirtilen hayvanın bu hafta sonunda uyuşturularak helikopterle geldiği yer olan Çukotka'ya götürülmesi planlanıyor. Sosyal medyada paylaşılan bir videoda Tiliçiki adlı köyde yiyecek arayan bitap durumdaki hayvanın insanların arasından geçtiği görülüyor. Vakit giderek daralıyor Harvard Üniversitesi bilim insanlarının iklim değişikliği hakkında hazırladığı yeni çalışma yayımlandı. Araştırmaya göre iklim değişikliği Kuzey Kutbu’ndaki donmuş toprakları (permafrost) daha hızlı çözüyor ve bu durum yüzünden atmosfere daha da fazla sera gazı salınıyor. Kuzey Kutbu, dünyanın diğer bölgelerine göre 2 kat daha hızlı ısınıyor. Bu ısınma ile ortaya çıkan sera gazları, iklim değişik liğini önlemek için tahmin ettiğimizden daha az zamanımız kalmış olabileceğine işaret ediyor. Kuzey Kutbu’ndaki sıcaklıkların artması ile buradaki toprağındaki organik yapılar bakteriler tarafından daha hızlı parçalanıyor. Nisan 2019’da yayımlanan araştırma, bu parçalanma sonucunda atmosfere 12 kat daha fazla azot oksit (NO2) salındığını ortaya koyuyor. Karbondioksite (CO2) göre 300 kat daha fazla ısı tutma özelliğine sahip bir sera gazı olan azot oksit salımındaki bu tehlikeli artışın büyük zararlara neden olacağı ifade ediliyor. Bu emisyonlar, iklim değişikliği konusunda geri dönüşü olmayan sınıra daha hızlı yaklaşılmasına sebep oluyor. Yeni yayımlanan bu çalışma, iklim değişikliğinin kuzey kutbundaki NO2 gazı emisyonunu da tehlikeli bir biçimde arttığını ortaya koyuyor. Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağında yapılması planlanan Ağaçlarımızdanaltın madeni için bütün girişimlere karşın katliam yapıyor ellerinizi çekin Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağının olduğu bölgede açılması planlanan altın ve gümüş madeni için ağaç katliamı yapıyor. Bölge sakinler yargı sürecinin devam ettiğine dikkat çekerek “Ağaç katliamı sürüyor” diyor. Çanakkale’nin tek içme ve kullanım suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı’nın su toplama havzasına yapılması planlanan altın madeninin proje sahibi Alamos Gold, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan son izni de alarak “işletme izni” sahibi olmuştu. On binlerce karaçamı yok eden şirket daha önce de Danıştay kararına rağmen Çanakkale İl Özel İdaresi’nden işletme ruhsatı almıştı. Ancak bölge sakinlerinin madene karşı açtığı dava sürüyor. Gazetemize konuşan İDA Dayanışma Derneği’nden Pınar Bilir, “Bildiğin üzere Çanakkale’ye 30 km uzakta bir alanda Kanadalılar Alamos Gold şirketi, Türkiye temsilcisi Doğu Biga madencilik uzun zamandır Kirazlı Balaban mevkisinde altın madeni arama ve işletme faaliyeti yapmak istemekte. Belediye ve Ziraat Mühendisleri Odası’nın açmış olduğu Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) iptal davası Çanakkale İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiş ancak Danıştay’dan idare mahkemesinin kararını bozan karar gelmişti. Bunun üzerine yapılan tüm itirazlara,basın açıklamalarına,imza kampanyalarına rağmen vali işletme ruhsatını onaylamıştı. Yargı süreci devam ediyor. Bilirkişi raporu geldi ve kurumlar bu rapora itiraz etti. Şu an mahkeme süreci bu aşamada. Ancak şirket çalışmaya devam ediyor. Ağaç katliamına devam ediyor” dedi. Bilir enerji nakil hattı için trafo yapıldığını, elektrik iletim direklerinin dikildiğini, büyük bir alanda kesime devam edildiğini gördüklerini anlata rak “Tahmini olarak su kanallarının açıldığı, yolların açıldığı, açık ocak işletme sahasının ormansızlaştırıldığını gördük. Tüm bu aşamalar sürerken yargı süreci devam ediyor. Tüm bu işlemlere karşı cevap aldığımız hiçbir kurum yok. Çanakkale’nin içme suyunu önemseyen hiç kimse yok. Çünkü bu ruhsat sahası burada yaşayan tüm insanların içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı’nın Su toplama havzası. Böyle bir havzanın bir işletmeye konu edilmesi dahi insan haklarına aykırı olmalı. Orada yaşayan milyonlarca börtü böceği, hayvanı hesaba bile katmadan söylüyoruz” ifadelerini kullandı. Kazdağları Kardeşliği de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Mahkeme süreci devam ederken Çanakkale/Kirazlı Balaban’da orman katliamı yapan Kanadalı Alamos Gold, seni uyarıyoruz, Çanakkale’den, Kazdağları’ndan elini çek!” denildi. Derelere maden tehdidi Artvin’in Yukarımaden (Yukarı Hod) ve Aşağımaden (Aşağı Hod) köylerinde yapılması planlanan altın, bakır yeraltı maden işletmesi kapasite artışı, cevher zenginleştirme ve kırma eleme tesisi, kil ocağı, atık depolama tesisi, hazır beton tesisi projesi ile ilgili Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) başvuru dosyası uygun bulundu. Madenle ilgili 25 Nisan’da halkı bilgilendirme toplantısı yapılacak. Bölge halkı tepkili. Çalık Holding’e bağlı Lidya Madencilik ve Kanadalı Sandstorm Gold şirketi tara fından kurulan Artmin Madencilik 2015 yılında, Yukarı Maden ve Aşağı Maden bölgesinde sondaj çalışmasında altına ulaştıklarını ilan etti. Şirket yıllardır bölgede madencilik faaliyeti yürütüyor. Proje için ilk olarak 2015 yılında 1.93 hektarlık alana “ÇED Gerekli Değildir” kararı alan şirket, üretim kapasitesinin arttırılmasına ve zenginleştirme tesisi ile atık depolama tesisi eklenmesine karar vererek yeni 3 poligon için ÇED başvurusunda bulundu. Raporda belirtilen 3 poligon için, Ku zey ÇED poligonu 131.80 ha; Güney ÇED poligonu 200.85 ha ve Kil Temini ÇED poligonu ise 20.25 ha olmak üzere toplamda 352.9 ha’lık ÇED alanı belirlendi. Proje kapsamında cevher üretimi her yıl değişiklik göstermekle birlikte yıllık maksimum 1.1 milyon ton olarak planlanıyor. ÇED başvuru dosyasına göre bölgede toplam 169 önemli su noktası belirlenmiş, yine başvuru dosyasında ise atık depolama alanının Şurakev ve Şaliçor dereleri üzerinde olabileceği belirtiliyor. İklim değişikliği aktivisti 16 yaşındaki Greta Thunberg İtalyan Senatosu’nda konuştu: Bize sahte umutlar verdiniz İklim değişikliğine karşı dünya çapında öğrenci gösterilerini başlatan 16 yaşındaki İsveçli öğrenci Greta Thunberg, İtalya’da Senato’da yaptığı konuşmada “Geleceğimizi çaldınız” dedi. Greta Thunberg dün İtalyan Parlamentosu’nun iki kanadından biri olan Senato’da bir konuşma yaptı. Thunberg, yeni nesillerin geleceğinin “küçük bir grup insan hep daha fazla paraya sahip olabilsin diye satıldığını” söyledi. İsveçli öğrenci İtalyan senatörlere hitaben “Tek ihtiyacımız olan şey, bir gelecek. Geleceğimizi çaldınız” dedi ve şöyle devam etti: “Bize yalan söylediniz. Bize sahte umutlar verdiniz. Geleceğe güvenle bakabileceğimizi söylediniz. Milyonlarca öğrenci iklim için grevler yaptı ama hiçbir şey değişmedi. Selfie çekmek için sokaklara inmiyoruz. Eyleme geçmenizi, önlemler almanızı istiyoruz. Hayallerimizi ve umutlarımızı geri almak istiyoruz.” Roma Bostanı CİHANGİR’E ÇAĞRI Roma’da tohum buluşması İstanbul’un Cihangir semtindeki Roma Bostanı’nda 21 Nisan Pazar günü saat 15.30’da tohum etkinliği gerçekleştirilecek. Etkinlik kapsamında doğal tarım konuşulacak ve tohum topu yapılacak. Roma Bostanı İnsanları yaz gelirken yine herkesi yaşam ve umut için bir etkinliğe davet ediyor. 21 Nisan Pazar günü Roma Bostanı’nda gerçekleşecek etkinlikte ‘Doğal Tarımın Yolu, Felsefesi ve Uygulaması’ üzerine bir sohbetin ardından hep birlikte tohum topları yapılacak. Roma Bostanı İnsanları tarafından düzenlenen etkinlikle ilgili yapılan açıklamada “21 Nisan Pazar günü Roma Bostanı’nda ‘Doğal Tarımın Yolu, Felsefesi ve Uygulaması’ üzerine bir sohbetin ardından hep birlikte tohum topları yapıyoruz, saçıyoruz. Pazar günü bostanımıza doğal tarımın babası Fukuoka’nın öğretileriyle ve tohum toplarıyla cennete çevrilmiş Edessa Doğal Tarım Merkezi’nde yaşayan Kutluhan Özdemir ziyarete geliyor, sizi de bekleriz” denildi. Gıda ormanları “Toprak işlemenin, gübrelemenin, yabani ot temizliğinin yapılmadığı ve tarım ilaçlarının kullanılmadığı doğal tarım anlayışında, doğanın kendine yeterliliğine ve müdahalesizliğe inanılır” ifadeleri kullanılan açıklama özetle şöyle: “İnsan alçakgönüllülükle doğanın bilgeliğine teslim olmalıdır. ‘Biz sadece tohum topları yaparsak ve sonra bunların içine çok çeşitli, ormanlık ağaç, meyve ağaçları, sebze, tahıl ve alfa alfa, yonca gibi yeşil gübre bitkilerinin tohumlarını koyarsak, yağmurlar başlamadan önce bu tohum toplarını saçıp gerisini doğaya bırakabiliriz. Bütün bitkilerin tohumlarını içeren çok çeşitliliği kullanmamız gerekiyor. Bu şekilde büyük bir tohum çeşitliliğine sahip olarak ekim yapabilir, çorak dağları ve çölleri yeşillendirebiliriz. Doğal tarım çiftlikleri kurabiliriz ve kendine yeterlilik amaçlı sebze bahçeleri yapabiliriz’ diyor Kutluhan. Roma Bostanı’nda umudun ve sevginin tohumlarını yapmaya ve onları her yere serpmeye gelsenize! İnsan, tohum ve toprak bir araya geldiğinde büyülü bir şeyler oluyor, unutmayalım.” Etkinlikte ayrıca ‘Bir doğal tarım çiftliği nasıl kurulur, nereden başlanır ve nasıl bir yol haritası çizilebilir?’, ‘Tohum topları nasıl yapılır, ne zamanlarda saçılır?’ gibi sorular cevaplanacak. KUTLUHAN ÖZDEMİR KİMDİR? 5yıldır dünyanın çeşitli yerlerinde Fukuoka’nın öğrencilerinin doğal tarım çiftliklerini ziyaret eden ve oralarda gönüllü olarak çalışan Kutluhan 3 yıl önce de Tohum topu Fukuoka’nın öğrencisi Panos Manikis’in Edessa’daki doğal tarım merkezini devraldı. Bir yandan çiftçiliğe devam edip tüm canlılar için doğal gıdalar üretirken bir yandan da başta Avrupa ve Türkiye olmak üzere dünyanın birçok yerinde doğal tarım seminerleri düzenliyor, tohum topları yapıp saçıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle