23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 31 MART 2019 PAZAR TASARIM: İLKNUR FİLİZ PAZAR YAZILARI Biat kültürü olmayınca... Bu yıl Kanada’da önceki yıllara göre kış oldukça zorlu geçiyor. Özellikle geçen haftalarda büyük kentlerde aşırı kar yağışı, yollarda kar temizleme çalışmalarında yaşanan aksaklıklar kent sakinlerini yıldırdı; bir de Montreal’in tam bir şantiyeye dönmüş olması göz önüne alınacak olursa, varın, yurttaşların hoşnutsuzluklarını siz tahmin edin... Ancak Kanadalıların bir aydan fazla bir zaman dan beri gündeminde başka bir konu var; o da eski federal Ada ÖMER F. ÖZEN let Bakanı ve Genel Savcısı’nın istifası, Montreal kökenli bir dünya devi mühendislik kuruluşu SNCLavalin konusu. SNCLavalin Ankara Metrosu’nun yapımında da görev almış bir kuruluş. Hükümetteki görev yerinin değiştirilmesi, kendisinin Savaş Gazileri ve Ulusal Savunma Bakanlığı’na getirilmesi üzerine bir ay sonra istifa edip Başbakan Justin Trudeau ve çevresini suçlayan Jody WilsonRaybould’la ilgili ülkede büyük bir tartışma başladı. ‘Baskı’ iddiası Kanada tarihinde hükümette görev yapan ilk yerli olan eski Adalet Bakanı ve Genel Savcı Jody WilsonRaybould’un açıklamaları, dolayısıyla muhalefet partilerince istifası istenen Başbakan Trudeau bir basın toplantısı yapmak zorunda kaldı. Konu WilsonRaybould’un SNCLavalin kuruluşuyla ilgili Trudeau ve Başbakanlık çevresinin kendisine baskı kur TRUDEAU ZORDA Kanada’da eski Adalet Bakanı WilsonRaybould’un SNCLavalin yolsuzluk skandalı hakkında önceki gün yeni iddialar sunmasıyla Başbakan Trudeau’ya yönelik baskılar daha da arttı. Hükümet yetkililerinin kendisini SNCLavalin şirketinin yolsuzluk iddiasına ilişkin soruşturma yürütmesini engellemekle suçlayıp geçen ay istifa eden WilsonRaybould, parlamento komisyonuna ses kaydı da dahil olmak üzere bazı belgeler iletti. Ses kaydında, WilsonRaybould ve üst düzey yetkili Michael Wernick’in telefonda SNCLavalin soruşturması hakkında yaptıkları konuşma kaydının olduğu belirtiliyor. Bu Trudeau na göre, konuşmada Wernick, birçok kez Başbakan’ın şirketin soruşturulmamasını ve anlaşmaya varılmasını istediğini söylüyor. Yaklaşık bir aydır süren skandala ilişkin Trudeau cephesi iddiaları reddediyor. Ancak skandalın gelecek ekim ayında yapılacak genel seçimler öncesi, Trudeau’yu hedefe oturttuğu yorumları dikkat çekiyor. l Dış Haberler duğu savlarıydı. WilsonRaybould’un Meclis Ada let Komisyonu’nda verdiği ifadeye göre, Trudeau, bazı danışmanları ve ayrıca bir bakan, SNCLavalin’e yönelik ceza kovuşturmasını sonlandırması için “üstü kapalı tehditler” de içinde olmak üzere kendisine baskı uygulamışlardı. Ayrıca WilsonRaybould, davanın mahkeme dışında anlaşma yoluyla çözülmesi konusunda savcıları görevlendirmesi için yetkililerin geçen yıl eylül ile aralık ayı arasında kendisini sıkıştırdıkları iddiasında da bulundu. Montreal kökenli SNCLavalin kuruluşu 2015 yılında ihalelerin kendilerine verilmesini güvence altına almak amacıyla Muammer Kaddafi’nin görevde ol duğu 2001 ve 2011 yılları arasında Libya’daki yetkililere rüşvet vermekle suçlanmıştı. Kıyamet de bundan sonra koptu. Muhalefet Trudeau’nun istifasını isterken WilsonRaybould’dan sonra bu koşullar altında hükümette hizmet veremeyeceğini açıklayan Hazine Bakanı Jane Philpott’tan başka, Başbakanlık bürosundan bir üst düzey danışman Gerald Butts da istifasını verdi. Butts, kendisinin herhangi bir usülsüzlüğe karışmadığını, ancak hükümetin rahat çalışması için istifa ettiğini söyledi. Butts da Adalet Komisyonu’na verdiği ifadede, kendisinin ve arkadaşlarının WilsonRaybould’a herhangi bir baskı kurmadıkları, sadece Başbakan’ın direktifle riyle bağımsız bir kuruluştan da görüş alıp kararını ona göre vermesini önerdiklerini söyledi. Gözlerin çevrildiği Başbakan Trudeau ise sonunda sessizliğini bozarak yaklaşık iki hafta önce bir basın toplantısı yaptı ve suçlamaları reddetti. Ne kendisinin ne de görevlendirmiş olduğu ekip arkadaşlarının herhangi bir baskı kurduklarını, hükümetinin 9 bin kişilik iş kaybını önlemeye çalıştığını, belki başka bir çözüm yolu bulunabilir diye öneride bulunulduğunu, ancak son sözün elbette bakanda olduğunu bildirdiklerini söyledi. Yıl sonuna doğru seçimlerin yapılacağı Kanada’da ilk kez böylesine zor anlar yaşayan Trudeau’ya karşı çıkan iki bakan parti grubunda kalmayı kabul ederken gelecek seçimlerde de yeniden adaylıklarını koyacaklarını açıkladılar. Özür dilemek gibi bir konu olmadığını açıklayan Trudeau, ancak şu birkaç aydır yaşananlardan oldukça önemli dersler çıkardığını bildirdi. Bizim çıkardığımız ders ise bambaşka. Bir iktidar partisinin önemli bir bakanının ve genel savcısının hükümete, dolayısıyla başbakanına başkaldırıp herhangi bir baskıyı kabul etmediğini açıklaması, Adalet Komisyonu’nda sözlerini yineleyip hükümet arkadaşlarını suçlaması ve elbette başına bir şey gelmeden meclis görevine devam etmesi... Biat kültürü olmayınca böyle oluyor... Başbakan Trudeau’nun dikkat çektiği önemli bir konu da “hukuk kurumlarının sağlıklı işlediği” konusuydu... Darısı başımıza... ofozen@yahoo.ca Eşitlik mücadelesi sürüyor Bir Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü daha geride bıraktık. Hollanda’da emekçi kadınların dünya ölçeğindeki mücade lelerini ulaştırdıkları düzeyi güncelleme gü nü olan 8 Mart’ta ülke genelinde yeni hedef ler, mücadele biçimleri bir kez daha gözden geçirildi. Kadınların toplumdaki konumları nı daha da güçlendirecek yeni adımların na sıl hayata geçirileceği konusunda çalışmalar kamuoyu ile paylaşıldı. Kadınerkek eşitliği, Hollanda Anayasası’nın daha ilk maddesinde başka eşitliklerle birlikte sayılıyor: “Hollanda’da bulunan herkes, eşit durumlarda eşit mu amele görürler. Din, ha yat görüşü, po litik eğilim, ırk, cinsiyet veya her ne sebep ORHAN SELİM BAYRAKTAR le olursa olsun, ayrımcılığa izin verilmez.” “Ekmek ve Güller”in 8 Mart 1908’deki temel istemi, kötü çalışma koşullarının düzeltilmesiydi. 1919’dan itibaren Hollanda’da çok şey de ğişmiş görünüyor. 100. yıldönümü... 1919 yılında ilk kez bir kadın, kadın seçmenlerce de parlamentoya seçildi. O kişi Rotterdamlı bir öğretmen olan Suze Groeneweg’di. Yüz yıl önce kadınların kendi ekmeklerini kazanması ve erkeğe olan bağımlılıklarının bitirilmesi, bugün de Hollandalı kadınların gurur duydukları bir olgu. Kadınların seçme ve seçilme haklarını kazanmalarının 100. yılı Groeneweg’in Hollanda Parlamentosu’ndaki büstü önünde kutlanıyor. “Ekmek ve güller”, yine de tam olarak benimsenmiş durumda değil, kadınların erkek dünyasına oranla kazanmaları gereken çok şey var. Bu konuyla ilgili olarak Ticaret ve Gelişmekte Olan Ülkelere Yardım Eski Bakanı Lilianne Ploumen, kendisiyle yapılan bir söyleşide, kadınlara seçme ve seçilme hakkının mücadeleyle alındığını anlatıyor: “O günden günümüze eşit işe eşit ücret, kürtaj hakkı, daha çok kadının yönetici konumda olması mücadelesi sürüyor. Ancak 1955’te evlenen kadınların işten hemen atılmalarını engelleyebildik, 1975’te kadınların meslek sahibi olmaları kabul edilebildi, 1991’de ise ilk kez evlilik içinde tecavüz cezalandırılabilir bir suç haline dönüştü.” “Çocuk ve kariyer” odaklı cümlelerin yalnızca kadınlara yöneltilmeyeceği bir toplumu yaratabilecek miyiz? Çocukların bakımı ve onları büyütme sorumluluğunun yalnızca annelere verilmeyeceği bir yaşam biçimi olacak mı? Hayatı paylaşan çiftler, çocuklarını her ikisinin de eşit ve ortak sorumluluk projeleri olarak görebilirler mi? Annenin kariyer yaptığı bir ailede işsiz baba çocukların sorumluluğunu tek başına üstlenebilir, onları topluma yararlı bireyler olarak yetiştirebilir mi? Çok kültürlü bir toplum haline gelen Hollanda’da kültürler arasında kurulacak köprülerle içsel bir etkileşim oluşturulabilir mi? Bu gibi sorular, genellikle hemen her Emekçi Kadınlar Günü’nde gündeme geliyor. Kadın örgütleri etkili Kadınların toplumsal yaşamdaki konumları kültürel olarak farklı olduğu için, güçlü kadın örgütleri aracılığıyla, birbirlerinden öğrenmeye daha yatkın hale geliyorlar. Kadın girişimciliğini Hindu köken Meksika sınırından kaçak geçerken ABD güçlerince yakalanan göçmenler bölgede kurulan dikenli tel örgülerle çevrili merkezlerde tutuluyor. A Peynir duvarı...BD’nin Los Angeles kentinde bir sanatçı, Başkan Donald ği duvarın finansmanına ilişkin kriz, geçen aralık ayında federal hükü Trump’ın Meksika’dan yasadışı gö metin ikinci kez kapanmasıyla so çü engelleme amacıyla sınırda nuçlanmıştı. yaklaşık iki aydır örmeye çalıştığı duvara atıfla, tarihi geçmiş peynir ‘Sınırı kaparım’ kalıplarından duvar örmeye başla Trump önceki gün yaptığı açıklama dı. Cosimo Cavallardo adlı sanat da ise Meksika’nın ABD’ye göçmen çının “Peynir Duvarı” adını verdi akışını durdurmaması halinde, sınırı ği 182 cm. yüksekliğindeki yapı, 91 gelecek haftadan itibaren kapata cm. genişliğine ulaştı. bileceğini belirtti. Sanatçı, Los Angeles Times ga Meksika Dışişleri Bakanı Marcelo zetesine yaptığı açıklamada, Ebrard, Trump’ın açıklamalarının ar “Trump’ın duvar projesinin de en den. En azından sonunda çürüye dından Twitter’dan tehditlere gö az kendisininki kadar anlamsız oldu cek” diye konuştu. re hareket etmediklerini, ülkesi ğunu” söyledi. “Duvarları sevmem Trump’ın inşa etmek için nin ABD’nin sahip olabileceği en iyi ancak bu başa çıkabileceğim tür Kongre’den 8.6 milyar dolar istedi komşu olduğunu söyledi. li Surinamlılardan, ayakları üzerinde durabilme yetisini Antil kökenlilerden, özgürlük idealini ise Hollanda’nın Kızıl Feministlerinden öğreniyor kadınlar. Hollanda Sosyal ve Kültürel Planlama Kurumu verilerine göre, yine de kadınların üçte biri, erkeklerin ise yarısı, kadınların çocuk büyütmek için daha uygun olduğunu düşünüyor. Bu veriler, durumun zorluğunu ve değişimin ne denli güç olacağını gösteriyor. Özellikle işkadını ya da işadamı söylemi toplumda benimsenmiş gibi. Hollanda toplumunda da “adam gibi adam” deyimine karşılık gelecek bir söz benimsenebilmiş değil. Anayasanın birinci maddesinde ifade edilen ayrımcılık yasağı, konu kadınerkek ayrımcılığı olunca çok da geçerli değil. İş dünyasının ve kamu yapılanmasının, kadın erkek eşitliği konusunda pozitif ayrımcı davranabilmesine gereksinim duyuluyor. Hâlâ kadınlar daha düşük ücretlerle çalışıyor, yarısı ekonomik olarak yeterli maddi kazanca sahip. İş dünyasının üst yönetimlerinin yalnızca yüzde 10’u kadınlardan oluşuyor. Hollandalı kadınlar, evlenseler de isterlerse yalnızca kendi soyadlarını kullanabiliyorlar. İstedikleri mesleklere girebiliyor, vücutlarına ve hamileliklerine kendileri karar verebiliyor, olgunlar eğitimine katılabiliyorlar. Sanat dünyasında sesleri gür çıkıyor, valilerin ve erkeklerin giremediği, yerlerini bilmedikleri sığınma evlerine sahipler. Bir kariyer yarışında kadınların önüne konabilecek tüm engeller, gerek yasal düzenlemeler gerek kadın örgütlerinin desteğiyle yerel yönetimlerce tek tek aşılıyor. orseba@gmail.com Erkekler ‘eve’ dönüyor Cinsiyet eşitliği, gelenekselmodern dünyada rolmodeller ko ‘ekmeğini kazanan’ rolünü eşine bırakıyor.” Bu yönelim için de “cinsi nusu, biyolojik ve toplumsal tercih yetin yeniden görevlendirilmesi” ni lerin kadınerkek eşitliğine yansı telemesine yer veriliyor. maları ABD’de son yayımlanan bir Araştırmayı yapan ekibin başın araştırmayla bir kez daha tartışma da bulunan Paul Lopez, aynı şekil ların merkezinde. de Amerikan iş hayatında ve şirket Kendi seçimlerinin yanı sıra kimi lerin yönetiminde kadınların sayı lerine göre çevresel etkenlerden, sının da arttığına işaret ediyor. Ki yedikleri gıdalara çalış mi araştırmada da fiziksel olarak ma koşullarına uza kadınlar arasında daha kaslı nan pek çok faktör vücut sahibi olma yönünde bir le birlikte ABD’de eğilim olduğu görüşleri de ak “erkeklerin gide tarılıyor. Araştırma sonuç rek kadınlaştıkla larına yönelik tartışmalarda rı, kadınların da giderek erkekleş TEVFİK DALGIÇ kimilerinin yorumu “kadınlar binlerce yıldır ev işleri tikleri, işev haya ne mahkum edildi, iş haya tında “geleneksel” rollerin değiştiği tından ve siyasi yaşamdan uzak tu yorumları sıkça basında yer alıyor. tuldu, bu onlarda bir çeşit kızgınlık Pew Araştırma Merkezi’nin çalış yarattı, erkeğin yaptığı işi biz de ya masına göre, ABD’de erkekler gide parız, hem de daha iyi yaparız” gö rek “kaslı erkek rollerini terk etme rüşü hâkim oldu. Erkeklerde ise iş ye, işten ayrılıp evde eskiden ka hayatının verdiği bunalım, baskılar dınların yaptıkları, yemek pişirme, onları daha huzurlu, daha az stres çocuk bakımı, temizlik, alışveriş, li bir yaşam aramaya zorladı, onlar çamaşır yıkama gibi görevleri üst daha çok ev işlerine yönelerek sah lenmeye yöneliyorlar. Giderek daha neyi kadınlara bıraktılar” şeklinde... fazla erkek eskiden bilinen ailenin t.dalgic@gmail.com Brüksel’de sosyal deney yapıldı. Tanımadığınız bir kadın size laf atarsa! Erkekler kadınlara değil de, tam tersine kadınlar erkeklere sokakta ıslık ça larsa, cinsel çağrışımlar içeren laf atar sa, sözlü cinsel taciz ederse, yani asılırsa ya da sarkıntılık yaparsa ne olur? Örne ğin genç bir kadın Brüksel’in yoğun cad delerinden birinde orta yaşlardaki bir er keğe “Merhaba bayım, çok güzel bir po pon var, bunu biliyor muydunuz?” dese ne olur? Benim televizyonda gördüğüm örnekte sakallarından ve kahverengi ten renginden Fas kökenli olduğu düşündü ğüm erkek şaşırarak “Estağfurullah” yanı tını veriyor. Yoldan geçen başka bir erkek “Öyle demiyorsun değil mi?” diye müda hale ediyor. Kadın meraklı bakışlarla er kekten laf atma dersi alan bir öğrenci edasıy la “Ah hayır, öy le demiyor mu sun” diye soru yor. “Tabii ki hayır. Bu sakallı ba ERDİNÇ UTKU ya denilmez. Laf atacaksan git genç birine laf at” yanıtını alınca genç kadın “sana örneğin” yanıtı nı veriyor ve ekliyor: “Senin de çok güzel popon var bayım.” Geçen perşembe günü bir sosyal de ney kapsamında genç bir kadın oyuncu Brüksel sokaklarında birçok erkeğe “cin siyetçi iltifatlar ve hakaretler” yağdırdı, yani “laf attı”. Brüksel 28 Mart Perşem be günü “catcalling” olarak bilinen kadın lara asılma ve laf atma deneyiminin film seti gibiydi. Bir kadının alışık olunmadık bir şekilde erkeklere laf atmasına verilen tepkiler de farklı. ‘Şoke oldum...’ Örneğin kendisine laf atılan bir erkek “Şoke oldum, çünkü laf atılan bir erkekti. Böyle şeyleri genç erkeklere söylersin. Ben bir kıza “çok güzelsin” demeyi tercih ederim. Ama bir genç kızın bunu erkeğe söylemesine şoke oldum” derken başka biri “Şaşırdım. Bunu çok sık göremezsin. Hayatımda ikinci kez böyle bir şeyle karşılaşıyorum” yanıtını veriyor. Laf atma sahneleri kaydedilip bir film haline getirilecek ve “sokakta cinsiyetçiliğe karşıtı kampanya” kapsamında sosyal medyada, okullarda ve gençlik evlerinde konuya duyarlılık ve farkındalık geliştirmek için gösterilecek. Amaç kendileriyle yüzleşme, sorgulama... Projenin arkasındaki isim, Brüksel Bölgesi Eşit Haklar Bakanı Bianca Debaets “Bugün rolleri değiştirdik. Normalde erkekler kadınlara hakaret ediyor ve cinsel içerikli laf atıyor. Şimdi yapmaya çalıştığımız erkekleri kendi davranışları ile yüzleştirmek, sorgulamalarını sağlamak” diye açıklıyor amacını. Bakan, daha önce de gizli kameralar ve oyuncularla “Yüzde 0 Cinsiyetçilik” kampanyasıyla oyuncuların cinsel çağrışımlı laf atmalarına ve davranışlarına çevredekilerin tepkilerini kaydettirmişti. Debaets’a göre, Brüksel’de kadınların büyük çoğunluğu erkeklerin cinsel içerikli tacizlerine maruz kalıyor. Zaten bu yüzden olsa gerek Bakan geçen yıl Brüksel’de Touche Pas à ma Pote Derneği ile birlikte “Vücudumdan uzak dur” HandsAway app’ını kullanıma sokmuştu. Bir düğmeye basıyorsun ve anında cinsel tacize maruz kaldığını bildiriyorsun. Aynı app’ı kullananlar eğer yakınındaysa hemen yardımına koşuyor. Ya da kendini şahit olarak bildiriyor. App’ı isteyen kullanıp “street angelssokak meleği” olabiliyor ve gönüllü olarak cinsel tacizle mücadeleye katılıyor. Aslında Brüksel’deki sözlü cinsel taciz en yaygın şekilde 2012 yılında sinema bölümü öğrencisi Sofie Peeters’in bitirme ödevi olarak hazırladığı ve geniş yankı uyandıran “Femme de la rue” (Sokak Kadını) belgeseliyle gündeme gelmişti. Sofie, sokakta yürürken, birkaç adım arkasından gelen arkadaşı video kamera ile olan biteni kayıt etti. Birkaç saat içinde defalarca sözlü cinsel tacize uğrayan genç kız bunu kayıt altına aldı ve eklediği bir dizi röportaj ile ses getiren belgeselini hazırladı. Avrupa’nın göbeğinde, AB’nin başkentinde bu tür şeyler olmaz demeyin! Brükselli kadınlar arasında yapılan ve sonuçları geçen günlerde açıklanan bir araştırmaya göre ise Brüksel’de kadınların yüzde 86’sı yaşamlarında bir şekilde, rahatsız edici bakışlardan ve uygunsuz sorulardan, istenmeyen dokunuşlara varan yelpazede cinsel tacize maruz kalmış. “Tramvayda yanıma oturuyor ve “Güzel kalçaların var diyor” verilen örneklerden biri. İşin daha da kötüsü Brüksel’de kadınların yüzde 15’i ise cinsel şiddete uğruyor. Metroda, otobüste, konserde, pazarda laf atma, cinsel taciz Brükselli kadınların günlük hayatlarının bir parçası... Brüksel’e “Avrupa’nın laf atma başkenti” desek, fazla abartmış olmayız aslında! erdincutku@binfikir.be C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle