18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 27 MART 2019 çarşamba [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Kültür ve bilimin koruyucu anıtları: Kütüphaneler, arşivler, müzeler Meral Alakuş Öncelikle tüm meslektaşlarımın, kitapseverlerin, araştırmacı ve akademisyenlerin ve tüm halkımızın bu önemli haftasını (2529 Mart) kutluyorum. Okuma alışkanlığı yaşam boyu elde edilen bir alışkanlıktır: Kreşlerden başlayarak ilkokullara, liselere ve üniversitelere kadar herkesin kolayca erişebileceği, eğitimlerini destekleyen iyi donanımlı okul ve halk kütüphaneleri olmalıdır. “Örgün eğitim” sonrasında toplumun her mahallesinde bulunması gereken halk kütüphaneleri, yaşamın her aşamasında “sürekli eğitimi” destekleyen kurumlardır. Her dönemde biz varız! Bilgi birikimsiz toplumlar ulusal kimliklerinden kolayca koparılarak, bilgi öncüsü olan ülkelerin güdümüne girerler ve gelecekte de onların sömürgeleri olarak kalmaya mahkum olurlar. J. L. Borges’a göre (1941) çok doğrudur ki, büyük güçlerin en büyük hedefi “tarih boyunca düşman istilacılar olarak girdikleri ülkelerin kültür miraslarını daima yok etmek” olmuştur. Bir ülkeyi egemenliği altına almanın en önemli aşaması da istila edilen ülkenin kültür mirasını ve bilgi birikimini ortadan kaldırmak olmaktadır. Böylece amaç o toplumun geçmişiyle bağlarını koparmaktır. Bu nedenle, kütüphaneler, arşivler, müzeler bizim kültür anıtlarımızdır. KültürBilim Anıtları Değişik uygarlıklar bin yıllardır kendi kültür birikimlerini korumak amacıyla gerek devlet tarafından gerek bireyler, kurumlar, vakıflar tarafından kütüphaneler, arşivler ve müzeler kurmuştur. Böylece insanlığın kültür mirasları günümüze dek taşınmıştır, bu bir kültürel varoluş nedenidir. Kütüphaneler: Kütüphaneler kitaplar ve süreli yayınların yanı sıra, değişik formatlarda üretilmiş bilgi ve belgelerin, bilinçli bir şekilde toplandığı ve düzenlendiği dermelerdir. Bu amaçla, her ülkede devlet ve/ veya özel kuruluşlar tarafından kurulan kütüphaneler eğitim ve araştırma amacıyla halkın hizmetine sunulur. Arşivler: Günümüze kadar gelmiş tarihi belgeler, el yazmaları, eski fotoğraflar ve posterler, özel raporlar, mektuplar, anılar, tutanaklar, vb. materyallerden oluşur. Bunlar devlet veya kent arşivleri olarak kurulan şirket veya özel kuruluşlara ait kurumlardır. Arşivler bir ülkenin olduğu kadar, özel kurum ve kuruluşların gelişimini belgeler, kültürünü yaşatırlar. Müzeler: Müzelerde saklanan sanat eserleri ödünç alınamayan ancak yerinde gezilerek görülen, incelenen objelerdir: heykeller, resimler, portreler, vazolar, mozaik ve seramik işleri, tekstil, takılar gibi. Kitaplarda olduğu gibi, objenin yapım tarihi, sanatçı adı, boyutları, türü, şekli, rengi nedir, hangi uygarlık veya hangi ülkeye aittir gibi künye bilgileri kaydedilir. Kişisel Arşivler ve Müzeler: Bu kurumlar bazen kamuya açık olmayan, hizmete sunulmayan, çoğu zaman da bilin Bilgi yönetimi konusunda ileri düzeyde olan ülkelerden çok gerideyiz. İlerlemek bilgiyle olur, bilgi birikimini denetlemeyen toplumlar geri kalmaktan kurtulamazlar. “Bilgi Yönetimi Politikaları” ile ilgili yapılan bu öneriler, ülkemizin Batı ülkeleriyle bilgi yarışında, bilgi ve bilim bağlamında geri kalmaması için olmazsa olmaz bazı koşullardır. meyen kişisel dermelerdir; kendi dar çevrelerinde sınırlı kullanımları vardır. Bazı girişimci koleksiyoncular da halka açık hizmet veren özel arşiv ve müzeler kurabilir. Ne yazık ki, bunların birçoğu saklı halka açık olmayan koleksiyonlardır, bunları toplayan ile onun yakın çevresi bilir. Şunu önemle belirtmek gerekir ki buralarda bulunan çok sayıda eser kişilere değil, aslında topluma aittir. Her ne koşulda olursa olsun, bu değerli belge ve objelerin tümü kayıt altına alınarak, bölge merkez kütüphanesi, arşivi ve/veya müzesinin veritabanında yerlerini almalıdır. Bunlar bir ulusun kültür mirasıdır, kullanımları kamu yararına, araştırma ve eğitim amaçlı, yasalarla belirlenen koşullarda olmak üzere hizmete sunulabilmelidir. BibliyografyaİndeksKataloglar: Yukarıda sayılan özel / tüzel kurumsal yapılar dışında, yüzyıllar boyunca bibliyofiller (ki ülkelerden çok gerideyiz. Öncelikle meslek içinde çalışan görevlilerin tüm çabalarına karşın, devletin ilgili birimleri tarafından konunun yeteri kadar önemsenmediği bir gerçektir; bu biraz da genel düzeyde bilgi yönetimi ve bilgi denetimi konusunda toplum olarak duyarsız olmamızın sonucudur. Diğer taraftan bilginin kullanıcıları olarak araştırmacılar ve akademisyenler de bu alanda gerekli olan duyarlılığı ve istemi göstermemişler, uluslararası standart ve kuralların kendi kültür varlıklarımıza uygulanması için baskı oluşturmamışlar. Dış dünyadan kolaylıkla elde ettikleri bilgilerden yararlanırken, kendi bilgi veri tabanlarımız nerede diye sorgulamamışlardır. Son olarak şunu söylemek isterim ki, ilerlemek bilgiyle olur, bilgi birikimini denetlemeyen toplumlar geri kalmaktan kurtulamazlar. Aşağıda belirtilen “Bilgi Yönetimi Politikaları” ile ilgili yapılan bazı öneriler, ülkemizin Batı ülkeleriyle bilgi yarı edebiyat vb. konularda) alanında belli başlı dergiler seçilerek kavramsal dizinler (thesaurus) hazırlanmalıdır. Özel proje olarak da uzmanlar tarafından belirlenecek bilimsel dergilerin de eski sayılarına doğru gidilerek indekslenmeleri sağlanmalı, böylece günümüze kadar bu bilgilere çevrimiçi erişim mümkün olmalıdır. Hazırlanacak konu başlıkları Türkçe ve İngilizce olarak verilerek, uluslararası düzeyde erişime açılmalı, bunlara internet ortamında erişim sağlanabilmelidir. Uluslararası ortamda da çok gereksinim duyulan bir eksikliği tamamlamış olacaktır. Gazete indeksleri: Halen yayımlanmakta olan, süregelen veya yayın hayatını tamamlamış gazetelerin bibliyografik künye bilgileri derlenmelidir: Başlık, yayıncı, başlangıç tarihi, bitiş tarihi, nerede yayımlandığı vb. Ayrıca belli başlı ağırlığı olan bir ulusal gazetenin (Cumhuriyet tapseverler) tarafından bibliyografyalar ve kataloglar yayımlanmıştır. Bu tür kaynakçaların hazırlanması için kütüphanelerde, arşivlerde, müzelerde bulunan basılı yayınlar, el yazması ve el yapımı eserler özden geçirilir, künyeleri hazırlanır ve resimlendirirler. Bu tür kataloglar, bibliyografyalar, süreli yayın listelerinde yer alan bilgi ve belgeler ile ülkenin kültür varlıkları kayıt altına alınmış olur, bunlara kolay erişim sağlanır. Aynı şekilde açık havada bulunan mimarlık eserleri, anıtlar, gömütler, tapınaklar, mezar taşları, yazıtlar ve ören yerleri de kayıt altına alınmalı, bunların özellikleri de belirlenerek tanımlanmalı, konu başlıkları verilerek veri tabanlarında yer almalıdır. Kütüphaneler, arşivler ve müzeler UNESCO tarafından, insanlığın bilgiye dayanan kültür hazinelerinin korunduğu yerler olarak tanımlanmıştır. Sorunlar: Ülkemizdeki durumu irdeleyecek olursak, bilgi yönetimi konusunda ileri düzeyde olan şında, bilgi ve bilim bağlamında geri kalmaması için olmazsa olmaz bazı koşullardır. Bilgi Yönetimi Politikaları Üzerine Öneriler: Bilgi Politikası: Öncelikle ülkemiz için ivedilikle bir “Bilgi Politikası” geliştirilmesi şarttır; bunu hazırlarken başta kütüphaneci, arşivci ve müze yöneticileri olmak üzere, akademisyen, araştırmacılar, sanatçılar, kültür, sosyoloji ve tarih alanlarından uzmanlar bir araya gelerek, ülkemize özgü bir kültür politikası oluşturulmalıdır. Standartlar ve Planlama: Değişik alanlarda hizmet veren kütüphaneler için (üniversite, okul, halk, çocuk, özel kütüphaneler, milli kütüphane, vakıf kütüphaneleri, özel kütüphaneler) ulusal amaçlar ve hedefler saptanmalı, ülkemize özgü standartlar getirilmelidir. Toplumun her kesimine “örgün, yaygın, sürdürülebilir” eğitim olanakları sağlanmalıdır. Ulusal VeriTabanı: Kütüphanelerde bulunan tüm kitap ve süreli yayınlar için toplu kataloglar/bibliyografyalar hazırlanmalı, kitap ve süreli yayınların hangi kütüphanelerde olduğu belirlenmelidir. Ayrıca özel ve kişisel kütüphaneler, arşiv ve müzelerde bulunan yapıtlar da ulusal veri tabanlarında standartlara uygun olarak kayıt altına alınmalı, çevrimiçi erişim yoluyla hizmete sunulmalıdır. Bunların tanımlanması için ülkemize özgü konu başlıkları hazırlanmalı, indeksler geliştirilmeli, belgelere en kolay ve çabuk erişim sağlanmalıdır. Bu faaliyetlerin gerçekleşebilmesinde devlet desteği şarttır. Süreli yayınlarLA veritabanı oluşturulması: Dergi indeksleri projesine bir an önce başlanmalı (özellikle sosyal bilimler, tarih, sanat, arkeoloji, mimarlık, dil ve Gazetesi) indekslenmesine kaldığı yerden ve geriye doğru, devam edilmeli, bunun için de İngilizceTürkçe konu başlıkları kullanılmalıdır. Başvuru kitapları: Türkiye ile ilgili temel ve belirli kaynak kitapların İngilizce ve önemli yabancı dillere çevrilerek yayın ve dağıtımlarının sağlanması (efsanelerimiz, töreler, törenler, gelenekler, müzik, danslar, folklor gibi özgün faaliyetler) ülkemiz tanıtımında bir boşluğu doldurması bakımından çok önemli etkisi olacaktır. Bunun gerçekleştirilmesi için devlet veya özel kurum ve kuruluşlarımızın yayınevleri (Kültür Bakanlığı, bankalar, şirketler) bu önemli görevi üstlenmelidir. Konu ve ad dizinleri: Konu başlıkları ve denetimli sözcükler dizinleri (thesaurus) yanı sıra, özeltüzel, adlar, tarihi ve coğrafik adların dizinleri de standart yazım biçimiyle ulusal / uluslararası kullanıma sunulmalıdır. Sosyal bilimler, din, tarih, sanat, arkeoloji gibi alanlarda kavramsal dizinler hazırlanmalıdır. Sanat eserleri ve Ören Yerleri: Müzelerdeki eserlerin yanı sıra, açık alan anıtları, heykel, seramik vb. yapıtların toplu veri tabanları oluşturulmalı her birinin özellikleri ve künyeleri uluslar arası standartlara göre  hazırlanmalı, yerleri belirtilmelidir. Bunların tümü resimleriyle birlikte veri tabanlarında yer almalıdır. Gerek ülkemiz için gerek uluslararası düzeyde eksiklerimizi tamamlayabilmemiz için, bunlara bir an önce başlanması önemlidir ve bunlar bir ekip çalışması sonucu gerçekleştirilebilir. Kütüphaneciler ve değişik bilim dallarından akademisyenler, araştırmacı ve uzmanlardan oluşan bir komisyon / komisyonlar kurulmalıdır. Sorunları birlikte saptayıp, birlikte çözümler getirmek üzere ortak girişimlerde bulunulmalıdır. Dijital dünyada ebeveyn olmak Yeni bir ebeveynlik çağının başladığını kabul edenler, yeni dönemin gerektirdiklerini öğrenip araştırıp uyguluyor olacaklar. Dr. Bora Küçükyazıcı / Aile Danışmanı Eğitim Koçu Değerli dostlarım, gelin bu satırlarla birlikte çok değil, şöyle 4050 yıl eskiye gidip, sonra tekrar bugüne dönelim. Hep birlikte bugün değişmiş olanların farkına varalım. 70’lerde İstanbul’da doğup büyüdüm, çocukluk ve ergenlik yıllarım Bakırköy’de geçti. İlkokulda aynı sınıfta 60 öğrenciydik, aynı sırada 3 öğrenci otururduk, sağımda babası kapıcı olan Ali, ortada memur çocuğu ben ve solumda babasının fabrikası olduğunu bildiğimiz Onur. Evden annelerimizin yanımıza koyduğu beslenme çantalarını hep birlikte açar, ne var ne yok birlikte siler süpürürdük. Zil çalınca doğru bahçeye top peşine, öyle top dediysem böyle bir avuç büyüklüğünde lastik top, yerde zıplatınca taa yukarılara giden cinsten, bahçede bankların altı kale olurdu. Öğretmenimiz hepimize ders anlatırdı, el işi dersimiz bile vardı. 5. sınıfta el işi dersinde halı örmeyi öğrenmiştik, ödev olarak ördüğüm iki karış büyüklüğündeki halıyı halen saklıyorum. Okuldan gelince çanta içeri atılır, hemen apartmanın arka bahçesindeki ağaçlara tırmanıp mevsim meyveleri dalından yenirdi: Erik, şeftali, elma, armut, kiraz hepsi mahalledeki apartmanların bahçesindeydi. Sokakta oynamanın bir raconu vardır: Misketbilye oynarken yenilsen bile ses etmeyeceksin, haddini bileceksin, ortalığı karıştırmayacaksın, duygularını yöneteceksin, yoksa abiler devreye girer çözerdi olayı. Bir mahalle dolusu çocuk, 3 mahalle öteye maç yapmaya giderdik, kimseye haber vermeden, kafamıza göre üstelik. Hepimiz acıkıp, susadığımızda evi en yakın arkadaşımızın kapısına 10 çocuk hücum ederdik, herkes sırayla suyunu içer, varsa bir de salçalı ekmek kapıp, doğru oyuna devam. İlk walkman almak için 6 ay para biriktirmiştim ergenlik yıllarımda, şöyle turuncu renkli kulaklıkları olan, içine istediğin kaseti koyduğunda her yere sevdiğin müziği taşımanın mutluluğu eşsizdi. Babamın daktilosunda yazı yazmaya bayılırdım, hele 2 şeritli olunca kırmızı ve siyah renkli yazardı. Facit marka bir cihaz vardı, yanda bir sürü ileri geri dönen kolları olan, dört işlem yapabilen, lakin bir türlü çözemediğim bir makinaydı. Fotoğraf makinasına 36’lık film aldığımda, eğer çok ince ayar yapabilirsem baskıda tam 40 adet fotoğraf alabiliyorduk, nasıl gurur verirdi çekmeyi başardığım ek 4 kare. Yazları deniz kenarı bir sahil köyünde yaşayan anneannemi ziyarete giderdik. Köyde telefonla bir yeri arayacağımız zaman önce manyetoyu kaldırıp, gırr gırrr diye telefona elektrik yükleyip öyle kaldırırdık ahizeyi, karşımıza önce ka sabanın santralı çıkıp telefonu bağlardı. Yukarıda anlattığım çocukluk hatıralarımızın neredeyse tamamı bir cep telefonu içindeki aplikasyonlara dönüştü ve ceket cebine yerleşti. Bilgiye ulaşmak için, oyun oynamak için, sevdiklerimizi aramak seslerini duymak ve görüntülü konuşmak için akıllı telefon yetiyor. Yazı yazmak, fotoğrafvideo çekmek, müzik dinlemek, posta göndermek ve hatta alışveriş yapmak için bile akıllı telefon yeterli. Dahası da var, arkadaş bulmak, arkadaşlarla buluşmak, arkadaşları sosyal medyada “stalk’lamak” ve “poke etmek” için de akıllı telefonlarımız var. Devir değişti değerli dostlar, teknolojik değişim muazzam bir hızla gelişiyor ve ebeveynler olarak iki konunun farkında olmalıyız: Çağımızın ve teknolojinin değiştiğini bilelim, farkına varalım, kabul edelim, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, yeni teknoloji yeni kurallarla gelişiyor. Yeni bir ebeveynlik çağının başladığını kabul edenler, yeni dönemin gerektirdiklerini öğrenip araştırıp uyguluyor olacaklar. Yeni gelişen teknoloji çağına çocuklarımız çok hızlı uyum sağladılar, zira onlar akıllı telefonların olduğu dünyaya gözlerini açtılar. Dünyadaki 4.4 milyar internet kullanıcısının, en fazla olduğu yaş grubu 662 milyon kullanıcı ile 04 yaş çocuklar. (We Are Social, Digital in 2019 verisi) Hiç bilmediğimiz, anne babalarımızın hiç uğraşmak zorunda kalmadıkları bir konuyla karşı karşıyayız. Bizim çocukluk yıllarımıza yabancı olan bu akıllı teknoloji dünyasını çocuklarımız için nasıl kontrol edeceğiz? Dijital ekranda akşam 1 saat geçiren çocukların uyku kalitesinin düştüğü ispatlandı. (Scientific Reports,7: 46104, 2017) Oysa bizler Adile Naşit teyze ismimizi belki seslenir diye ekran karşısında bekleyen, saat 20.00 olunca sütümüzü içip yatağa giden çocuklardık. Durumun önem ve ciddiyetini anlamak için sohbetimizin bu bölümünü şu yönlendirmeler ile sonlandıralım. Sorum şu: Acaba siz çocuğunuzun dijital dünyasını ne kadar tanıyorsunuz? Bu yazıyı okuduğunuzda çocuğunuza, yeğeninize, torununuza şu 5 soruyu yöneltin ve bakın acaba cevaplardan kaçını siz biliyorsunuz? Nedır’a gittin mi? Nasıl gidiliyor Nedır’a? Enes Batur’un eski kız arkadaşının adı ne? Sen UNO biliyor musun? Kuralları nelerdir? Fortnite iniş ve loot en iyi taktikleri nelerdir? Hatsune Miku gerçek mi, değil mi? Bir sonraki sohbetimizde dijital dünyada ebeveynlik konusunda çözüm adımlarını ve bize düşen sorumlulukları ele almak üzere... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle