18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SÖYLEŞİ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 923 ARALIK 2019 PAZARTESİ NEDEN CEMİL KILIÇ? İmam hatipte okudu, Marmara İlahiyat’ı bitirdi. Ortadoğu ve İslam Ülkeler’i Enstitüsü, Sosyoloji ve Sosyal Antropoloji Anabilim Dalı’nda yüksek lisans yaptı. 1999’da din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni oldu. 15 Ocak’ta açığa alındı. ADD Fatih Şubesi’nin kurucuları arasında. Halen Eğitimİş Sendikası’nda yöneticilik yapıyor. Son iki kitabı “İslam Bu” ve “Kur’an ile Aldatmak” adını taşıyan Cemil Kılıç’ın son tartışmalara yorumu şu: “Türklerin Araplaşması tehlikesi tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yüksek!” Şeri İslam devalertziuksuurmvaarKCifnaueysnmaddnahillnuaainrriıAıyrdte”aütdt’neüeyrdkekiov.çniKüurıoeşlıaltçaul’ir.atae“gkBdöietrraneirlkie1fro2eipntyamiarnşıerıbkn,utdkeaüünnçlkküöıekvnyacbeneihrççâaodkzcuiıumynkalılnkakırKldameadmadiynüaalneiçsyğatialtinıilşmaıtnhıiğinvıyieEamrtmiçelıeetlCmveieremdizni.indleaKnnıllıaçy,ışı n?Güncel tartışmayla başlayalım istiyorum.?Resmi Gazete’de bir karar yayımlandı: Kararla faizsiz finans kuruluşları denetçileri için belirlenen etik kurallar, fıkhi hükümlere bağlanıyor. Nasıl yorumlarsınız?  Bir kısım çevrelerin ulaşmak istediği bir?siyasi sistem var. Bu siyasi sistemi, Sünni İslam fıkhını refere ederek inşa etmek istiyorlar. Sünniliğin dört fıkhi ekolü var: Hanefilik, Şafilik, Malikilik, Hanebelilik.?Bunların içinden güncel anlamda Vahhabiliğin ve Selefiliğin öne çıktığını görüyoruz, çünkü Vahabilik ve Selefilik de aslında bu Sünni İslam fıkhından neşet eder. Her ne kadar Selefilik daha evvelki dönemi ifade ediyor gibi anlatılsa da o da bu külliyattan beslenir. Malum çevrelerin birtakım çalışmaları, uygulamaları bize bunu anlatıyor. Tırnak içinde ifade edeyim, şeri bir İslam devleti kurmak veya devleti o tarafa doğru dönüştürmek arzusunun olduğu anlaşılıyor.  n Kararda, denetçiler için etik ilkelerin dini dayanakları sıralanıyor. Bu dayanaklar arasında “İnsanın yeryüzündeki halifeliği ilkesi, ihlas, takva” var. Şeriat hükümleri mi bunlar?  İslam tarihinde de bugün de tek bir İslam yok. Genel anlamda, egemenlerin lehine yorumlanmış ve ezilenlerin lehine yorumlanmış iki İslam var, diyebiliriz. Bugün malum çevrelerin esas aldığı İslam, egemenlerin lehine yorumlanmış olan İslam. “Biz buna Emevi Şeriatı” diyoruz. Bu da Sünni fıkıh külliyatına dayanıyor. Aynı külliyattan Vahhabilerin, Selefilerin hatta DAEŞ’in de beslendiğini biliyoruz. Son yayımlanan Resmi Gazete’deki konular da aslında biraz deştiğinizde egemen Sünni İslam fıkhındaki bazı hükümlere dayanıyor. Egemen din anlayışında transandantal bir Tanrı mevhumu hâkim. Zaman zaman İslam tarihinde görmüşüzdür; sultanlar, halifeler, yönetici kesim, kendisini Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olarak nitelendirir. Bu Emevilerin İslam yorumunu ve Tanrı tasavvurunu yansıtır. Bir de evrende, varlıkta, insanda mündemiç bir Tanrı tasavvuru vardır. Biz o tasavvuru savunduğumuz için, diğerini Kuran’dan onay almayan bir sapkınlık olarak nitelendiriyoruz. Bu, Kuran’a rağmen Kurancılık, İslama rağmen İslamcılıktır. Bize göre bu, İslama ihanettir.  İtaat eden bir toplum n Tek bir kitap var, nasıl birden çok İslam olabiliyor?  Neden bu kadar çok mezhep var, neden bu kadar çok cemaat var? Bu soruyu sorduğumuzda sizin sorunuzun da yanıtını buluruz. Hazreti Muhammed’in vefatından sonra güçler savaşı yaşandı ve bu savaşı yine?Ümeyyeoğulları kazandı. Kendi güçlerini tahkim edebil n Bu arada?bir?üniversitede İstiklal Marşı’nın Arapça okunduğunu da hatırlatayım... Üst üste koyalım. İstiklal Marşı’nı Arapça okuyorlar. Dünya Arapça Günü’nü kutluyorlar. Arapçanın kutsal bir dil olduğunu, Kuran’ın dili olduğunu söyleyerek Arapçılık propagandası yapıyorlar. Bütün bunların üzerine Katar ile geliştirilen ilişkiler var. Bir işadamı kalkıp, “Katar ve Türkiye iki devlet tek millet” diyor. Nasıl tek millet oluyoruz Katar ile? O Arap biz Türküz. Bunun üzerine Suriye’den gelen 45 milyon Arap’ın vatandaş yapılmaya çalışılması, yetmedi Libya’dan gelenlere vizenin kaldırılması, göçün teşvik edilmesiyle yoğun bir Arap nüfus aktarılmak isteniyor. Türkmen, Yörük kimliği azınlığa düşürülmek, Türkiye toplumu dönüştürülmek isteniyor. Bazılarına bu çok ütopik gelebilir ama böyle ajandası olanlar var.   KENDI ZENGINLIĞINE HALEL GELMESIN DIYE n İslam dünyasındaki gösteriş de tepki çekiyor, tarihte var mıydı?  Açık konuşalım, Halife Osman’dan beri var. Köksüz değil. İlk sarayı yapan Muaviye’dir. Kuru bir hasırın üzerinde uyuyan Muhammed Mustafa’dan saraylar yapan Muaviye’ye savrulmuştur İslam ümmeti. Bugünkü şatafatın kökü de Halife Osman’a, Muaviye’ye dayanır. Diyorlar ki, “Siz Müslümanlara zenginliği yakıştıramıyor musunuz, hep laikler mi zengin olsun?”  n Sorunun yanıtı ne peki?  O kadar acınası bir itiraz ki, “eyvah” diyorum. Zaten İslamın çıkış noktası buydu, zenginlere karşı yoksulların hakkını savunmaktı. İslam sınıfsal bir hareket olarak doğdu, yoksulluğu ortadan kaldırmak için Hazreti Muhammed tarafından tebliğ edildi. Yoksullara yardım etmek için değil… Siz şimdi diyorsunuz ki Müslümanların bir kısmı zengin olsun, bir kısmı fakir…O zengin Müslümanlar fakir olanlarına zekât, sadaka versin, böy lece ibadetini yapabilecek imkâna sahip olsun. Bir de, “Allah bir kısım insanı yoksulluğuyla imtihan eder, bir kısmını da varsıllığıyla. Yoksulluk da varsıllık da Allah’ın takdiridir. Herkes kaderine boyun eğmeli, isyan edersen ahiretini kaybedersin. İtaat edin, sabredin. Ödül olarak öbür dünyada size sonsuz cennet nimetleri verilsin” diyorlar. İşte bu, Kuran ile aldatmaktır. Aldatıyor ki kendi zenginliğine halel gelmesin. Yoksullar uyanıp “Hadi şunu bir paylaşalım” demesin.   mek, iktidarlarını devamlı kılabilmek için toplumun inandığı kutsal kitabı kendi lehlerine yorumladılar. Bir tarafta Ümeyyeoğulları yani Emevilerin kaderciliğe dayalı, transandantal Allah inancını esas alan, öbür tarafta egemenlere karşı ezilenlerin hakkını savunan bir dinsel yorumu yani özgürlükçü İslam anlayışını görüyoruz. Bugün Türkiye’de söz konusu bütün bu çabalar, çalışmalar Emevilerin gözünden bir İslam anlayışını yansıtıyor. Emevilerin arzu ettiği gibi bir din devletini hedefliyor. Mesela o gayretlerde bir İmamı Azam Ebu Halife bakışı yok. Mesela bir Ebu Zeri Gıfâri bakışı yok, Hazreti Ali’nin bakışı yahut Mutezile’nin aklı öne çıkaran bakışı yok. Tam tersine iktidar ve otorite merkezli, sultana, halifeye itaat merkezli, totaliter ve otoriter bir toplum inşa edilmek isteniyor din üzerinden. Oy sa İslamın çıkışı bütün bunların tersine o günün koşullarında özgürlükçü, ilerici, devrimciydi. Fakat devrim, Ümeyyeoğulları tarafından hapsedildi. Yeniden cahiliye gelenekleri yani İslam öncesi müşrik Arapların gelenekleri İslam maskesi takılarak sürdürülmeye çalışıldı. Bu hususlardan din eğitimi veren kurumlarda hiç bahsedilmez. Çünkü o zaman başka türlü bir İslam da mümkün anlayışı topluma ulaşacak.  Evrensel hukuka yapışın n Bunu söylediğiniz için başınız da sık sık derde giriyor...  Elbette. Her an, her saniye bir kaygıyla yaşıyoruz. Davalar açılıyor. Ama müminlerin temel niteliğidir bu. Zira Kuran ve Hz. Peygamber buyuruyor: Mümin korkuyla umut arasındadır, diyor. Ben çalışmalarıma ve yazmaya Al lah rızası için devam ediyorum.  n Bugün Türkiye’de hukuk fakül tesinden çok ilahiyat fakültesi olduğu iddia ediliyor. Geçmişte böyle değildi, tersine çeviren ne oldu sizce?  Siyaset... Çünkü bir proje var ve adım adım uygulanmaya çalışılıyor. Bu proje kimi İslam ülkelerindeki gibi kısa dönemde gerçekleşen büyük ihtilaller, devrimler yoluyla değil, uzun bir sürece yayılmış şekilde ilerliyor. Bu sürecin sonunda varacakları yer birilerinin zannettikleri gibi İslam ya da Kuran’ın hükümleri falan değil. Tam tersine Emevilerin çarpıttığı, tersyüz ettiği dejenere edilmiş İslam. Ben buna “Sözde İslam” diyorum. Hakiki İslamı arıyorlarsa evrensel insan hakları temelinde evrensel hukuka yapışmalı, ona tutunmalıdırlar. Çünkü Kuran bunu söylüyor. O günün koşullarında yapılabilecekler ya DIYANET AMACINDAN SAPTI Diyanet, büyük Atatürk tarafından Cumhuriyet devriminin hizmetinde bir kurum olarak kuruldu. Bir süre sonra Cumhuriyet devrimleriyle mücadele eden bir kuruma dönüştürülmeye çalışıldı. Ki bu kurumun içerisinden çıktı Fethullah Gülen’ler, Cemalettin Kaplan’lar, Timurtaş Uçar’lar… Kamuoyu bilmez. Fethullah Gülen vaizdi, maaş alıyordu. Bugün de bazı cemaat ve tarikat liderleri alıyor. Diyanet kuruluş amaçlarından saptı. Parayı nereye harcıyorlar, sayıştay raporları ne diyor, incelemek lazım. Bir bakıyoruz Türkiye, yurtdışında 103 cami yapmış. Cibuti’de bile cami yaptılar. Açılışına uçak tutup gittiler, 700 bin küsur para verdiler. Ben, Gaziosmanpaşa’da oturuyorum, komşum Roman vatandaş, evinin damı akıyor, üzerinden yağmur yağıyor, devlet onun evini yapmıyor ama Cibuti’de cami açıyor. Her önlerinden geçişimde içim sızlıyor. Diyecekler ki, “İçin sızlıyorsa sen yardım et”… Ben de aynı durumdayım, ben de yoksul bir kimseyim.  pılmış, sonra insan aklının önü açılmış, bu yoldan yürüyün denilmiş. Kimileri o yolda yürümekten imtina edip, yedinci asırdaki noktada duruyorlar.?Kuran, “Her zamanın bir hükmü vardır” diyor. Bu dikkate alınmadı. Bu anlayışın üzerine betonu da Gazali döktü, “İçtihat kapısı kapanmıştır” dedi. Müslümanlar durdu, İslam tarihi dondu.?Bugün birilerinin övgüyle bahsettiği?Nizamiye Medreseleriyle birlikte?akıl hapsedildi. Dolayısıyla da İslam Dünyası ilerleyemedi. Bugün Türkiye’yi ve bazı İslam ülkelerini Emeviler dönemine geri götürmeye çalışıyorlar.?Türkiye’de ilahiyat fakültesi mezunları değil, hukuk fakültesi mezunları çoğunlukta olmalı. Muaviye İslamı n? Cumhurbaşkanı’nın “İslam bize göre değil, biz İslama göre hareket edeceğiz” diyor. Siz anlatınca da “hangi İslam” diye sormak elzem oluyor...  Muaviye’nin İslamına göre mi hareket edeceğiz, her makama yakınlarını tayin eden Halife Osman’ın anlayışına göre mi, Hazreti Ali’nin?anlayışına göre mi, Hazreti Muhammed Mustafa’nın anlayışına göre mi hareket edeceğiz? Elbette ki Allah’ın halifesiyim diyen Muaviye’yi esas alıyorlar. Bugün birilerinin bu ülkeye hâkim kılmaya çalıştığı din anlayışı kadercilik üzerinedir. Bu anlayış, insanları dünyevi realiteden koparır, tamamen uhrevi anlatılara göre hayatı dizayn etmeye çalışır. Fakat tüm bunlar olurken de küçük bir azınlık dünyanın nimetlerinden sonuna kadar faydalanır. İslam dünyasında hemen hemen bütün ülkeler bu durumda. Laikliği esas alan birkaç ülke istisna edilebilir. Biz de onlardan biriydik. Azerbaycan, Kazakistan ve belki Arap Baharı öncesi Tunus’u da katabiliriz.  Din eğitimi sultana itaat için n?Anaokullarında çocukların din eğitimi alması doğru mu?  Kuran’a ve Hazreti Muhammed’in sünnetine göre yanıt vereceksek, gerçek şu: Rüşt çağından önce çocuklara herhangi bir dini eğitim verilmesi Kuran’a ve İslama aykırıdır. Çünkü Kuran ve İslam fıtratı esas alır. Bugünkü din anlayışında fıtrata karşı bir duruş var. İnsan doğasını temel aldığımızda anaokulundaki bir çocuğun Allah, melek, ahiret inancı gibi soyut kavramları anlaması mümkün değil. İslam terminolojisinde iman ikiye ayrılır. Biri taklidi imandır, diğeri tahkiki iman. Taklidi iman; anlamadan, bilmeden, “annebaba ve toplum inanıyor” diye inanmaktır. İslam, “Böyle bir iman makbul değildir” der. İslam, tahkiki imanı ister. 12 yaşından ön ce hiçbir çocuğa din eğitimi verilemez. Bu çocuklar başka şey düşünmesin, sultana/lidere itaat etsin, itiraz etmeyen robot bireyler haline gelsinler diye o eğitimi veriyorsunuz. Asimilasyon eğitimi aslında.  n Baba oğluna “tuvalete girsene” diyor, çocuk tuvalet duasını unuttuğunu söylüyor. Tuvalet duası diye bir şey mi var?  Emevi dininin temsilcilerine göre her şeyin, tırnak kesmenin, saç taramanın duası var, uyduruyorlar. Arapça bir şeyler söylüyorlar. Uydurma hadisler, çocuğa ezberlettirilmeye çalışılıyor. Anlamını bilmedikleri Arapça sözcükler çocukların zihnine dolduruluyor, kimlikleri yok ediliyor. Bu anlayışın kurduğu anaokullarında, Kuran kurslarında, ilkokullarda, cemaatlerin yurtların da verilen sözde din eğitiminde şunu görüyoruz. Dua denilerek bir yığın anlamını bilmediği Arapça söz yığını ezberletiliyor. Arapçanın sevap olduğu öğretiliyor. Türkçe selamlaşmak yok. Adınız Arapça olacak. Hapşırdığında bile Arapça dua edeceksin. Lise din dersi kitabında bile bu var biliyor musunuz?  n Şu an okutulan din dersi kitabında mı?  Evet. Hapşıran kişi “elhamdülillah” diyecek. Onun hapşırdığını gören ve duyanlar hep bir ağızdan?“yerhamükellah”?diyecek.?Sonra hepsi birlikte “yehdina ve yehdikumullah” diyecek. Bir süre sonra dönüp diyorlar ki, “Görüyor musunuz bakın hayatımızda ne kadar çok Arapça tabir var, öyleyse bir adım daha atalım ve mübarek Arapçayı tamamen öğrenelim. Öbür dünyada, cennette bile Arapça konuşacağız.Türkçenin içinden Arapçayı çıkar, hiçbir şey kalmıyor”. Sen yaptın bunu. İslam diniyle yok edilmiş milletler var. n Türkiye için de böyle bir risk görüyor musunuz?  Çok yüksek düzeyde görüyorum.?Bugün İslamcı cemaatlerin kapalı toplantılarında Araplığa büyük bir övgü var. Ailelere, çocuklarına Arapça isimler konulması telkin ediliyor. Türkiye’deki egemen sözde dini eğitim de çocuklara, gençlere, İslamı, Kuran’ı öğretmekten ziyade, Araplaştırma hedefini güdüyor. Bugün, Türklerin Araplaşması tehlikesi tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar yüksek.?Ama bunun böyle gitmeyeceğini biliyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle