24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET 323 ARALIK 2019 PAZARTESİ Kan 160/1 4 0 180/1 1 0 130/5 0 170/1 5 0 140/1 3 0 70/2 0 60/ 6 0 80/5 0 160/1 2 0 100/3 0 90/4 0 170/1 2 0 60/2 0 200/1 5 0 100/6 0 80/5 0 110/7 0 130/8 0 90/6 0 160/8 0 110/1 0 100/4 0 TARİHTE BUGÜN 1876: I. Meşrutiyet ilan edildi. 1930: Menemen’deki ayaklanmada yedek subay öğretmen Kubilay katledildi. 1979: Türk Hava Yollarının Trabzon adlı uçağı, yoğun sis nedeniyle düştü, 39 kişi öldü. dondurdular Şüpheli Çocuk Ölümleri Komisyonu’ndan: Babaannenin insülin iğnelerini çocuklarına vurdu, çaldığı hastalıklı kanları çocuğuna bulaştırdı, evde büyü var deyip, 3 çocuğunu öldürdü Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Klinik Psikolog Doç. Dr. Gülin Evinç, yok edeceğim, tuvaletin içine mi koysam, çöpün içine mi atsam, ne yapsam nasıl yok et Türkiye’de çocuk cinayetleriy sem’ diye panik oluyor ve di le ilgili “kan donduran” olayları SELDA ğer tuvalete fırlatıyor, bebek Meclis’te anlattı. Evinç’in sunu GÜNEYSU ölüyor. mu, Meclis tutanaklarına özetle l Çocuğuna kan bulaş şöyle geçti: tırmak istedi: Bir annemiz diğer l Asıl neden açlık: Bebek kol hastaların kanını çalarken kamera tuktan düşmeyle gelmişti, bulgular lara yakalandı, çocuğuna bulaştır da uyumluydu. Şüphelendik, öğren mak için... En sık yaptıkları şey, yas dik ki temelde düşmeden değil, çok tıkla bebeği boğmak, sonra en nefes uzun süre aç ve susuz kalmaktan öl siz kaldığı noktada acile yetiştirmek. müş. Bir başka vaka; kızımız 13 ya Amaç burada öldürmek olmuyor, şındayken tecavüze uğramış ve ha amaç sürekli olarak bir hastalık sür mile kalmış. Doğumun olduğu gü dürmek ve iyi bakım veren anne gö ne kadar hiç kimse hamile olduğunu fark etmemiş, gidilen doktor dahil. Sancısı tutunca hastaneye götü rüntüsünü elde etmek. l ‘Evde büyü var’ demişti: “Ev de büyü var ve 5 yaş altı çocuğum rüyorlar ‘gaz sancısıdır’ diye lavman bu yüzden öldü” diyordu; 5 yaş altı 3 veriliyor. Tuvalette anne lavman uygularken doğum başlıyor. Bebek sesi gelmesin diye kız, bebeğin ağzını burnunu eliyle kapatıyor. Kız eli çocuk ölmüştü. l İnsülinle 7 çocuğunu öldür dü: 7 çocuğu ölen bir vakada, 7. bize geldi, fark ettik ki babaannenin ni bir açıyor ki morarmış bir bebek. insülin iğnelerini anne alıp vuruyor ‘Eyvah, bunu ne yapacağım, nasıl çocuklara. l ANKARA Hastalığı tetikleyen Yine bir vakamızın metabolik hastalığı vardı, Sosyal Hizmetler Kurumu alanında aileyle görüştürüldüğünde, öldürülebileceği riskini belirtmemize rağmen aileyle görüştürüldüğü gün hastalığını tetikleyen yeyemekler yedi mekler yedi ve hastaneye çok ağır bir tabloyla gelip, öldü. Başka bir vakada 3 aylık bebeğin kafasına yumruk atılmıştı. Öğrendik ki anne kendisi şiddet görmemek için bebeği susturmaya çalışmış. ADALETSIZLIĞE ISYAN Umut Oratoryo ekibi, kadın cinayetlerine dikkat çekmek için, mağdur aileleri yurttaşlarla buluşturdu Umut Oratoryo ekibi, kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için, kadın cinayetlerinin mağdur ailelerini yurttaşlarla buluşturan bir etkinlik düzenledi. Çankaya Belediyesi Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki “Nokta Kadar Derin” adlı oratoryonun gösterimine, sınavda kopya çekerken yakaladığı öğrencisi tarafından katledilen Ceren Damar’ın ve Mersin’de polis memuru Fatih Burak Aykul tarafından öldürülen Feray Şahin’in aileleri ile Ankara’da öldürülen Şule Çet’in avukatları katıldı. Etkinlikte konuşan, Feray Şahin’in babası ve gazetemiz muhabiri Bekir Şahin, “Kızımın katili 1.5 yıl yattı ve şu an sokakta geziyor. Böyle adalet olur mu?” sözleriyle adaletsizliğe isyan etti. Şahin, “Bize cinayeti önce trafik kazası diye bildirdiler. Kızımızın cesedini bizden tam 3 saat sakladılar. Karakolda dediler, hastanede dediler, Adana’ya gitti dediler. Bizi Mersin’de 3 saat gezdirdiler” dedi. Olay sürecindeki ihmalleri de aktaran Şahin, “Adli tıp, kızıma uzaktan ateş edilerek katledilmiş diyor ama mahkeme bunları görmüyor. Katil bir senaryo hazırlamış, mahkeme onu görüyor ve 5 yıl 3 ay indirimli ceza veriyor” sözleriyle tepki gösterdi. l ANKARA / Cumhuriyet Bekir Şahin Mustafa Damar Ceren Damar’ın babası Mustafa Damar, “Kadına şiddet bir katliam haline geldi. Toplumun büyük bir kesimi dizi izler gibi bu olayları izliyor” dedi. MERSİN ‘Las Tesis’ eylemine yine yasak Şili’de feminist kolektif Las Tesis’in başlattığı ve dünyaya yayılan danslı protesto için dün Mersin Özgecan Aslan Meydanı’nda bir araya gelen gruba polis izin vermedi. Kadın Meclisi ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nca organize edilen eylem için polis, bir gece önce meydanı bariyerlerle kapattı. Meydana yakın bir alanda toplanan grup, kadın cinayetlerine ve şiddetine tepki gösterdi. l AA/DHA Aynı odada kalamazlarDANIŞTAY’DAN ÖĞRETMENEVI KARARI: EĞITIM GAZI 29 öğrenci zehirlendi Bayburt’ta, Polis Meslek Eğitim Merkezi’nde toplumsal olaylara müdahale eğitimi sırasında sıkılan biber gazı, rüzgârın da etkisiyle yayılıp çevredeki yurda ulaşınca, 29 lise öğrencisi etkilendi. Yayılan yoğun biber gazından etkilenen öğrenciler, hastanede tedaviye alındı. Tedaviye alınan öğrencilerin, sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi. l DHA Danıştay, öğretmenevlerinde kadın ve erkeğin aynı odada kalmasıyla ilgili davada, “nikâh cüzdanı şart” dedi. Evli olmayan çiftlerin öğretmenevlerinde aynı odada kalamayacaklarına ilişkin yönergenin yürütmesinin durdurulması talebini reddetti. Habertürk’ün haberine göre, karara konu süreç Mart 2019’da İstanbul Silivri’de yaşandı. Avukat çift aynı odada kalamayınca olay dava konusu oldu. Milli Eğitim Bakanlığı, Danıştay’a gönderdiği savunmada, “Yönergeye konu kurumlarda gerek resepsiyon gerekse de kat hizmetleri ve benzeri departmanlarda mesleki ve teknik eğitim okul ve kurum öğrencilerinin stajyer olarak beceri eğitimi yaptıkları, bu nedenle bu kurumların sadece konaklama yeri olarak değerlendirilmesi gerektiği” görüşüne yer verdi. Silivri Kaymakamlığı ise savunmasında mevzuat doğrultusunda işlem tesis edildiğini bildirdi. Tarafların beyan ve savunmalarını alan Danıştay 10. Dairesi, evli olmayan çiftlerin aynı oda da kalamayacağına dair düzenlemenin yürütmesinin durdurulması talebini reddetti. l Haber Merkezi ‘Hadi Cumhuriyet’e bomba atalımcılar’ın sonu Posta kutusuna bırakılan bedava gazeteyi alıyorsun. Bir çırpıda okuyorsun, bitiyor. Sonra ıslak camları kurutmada, kesilen tırnakları biriktirmede, porselen bardakları korumada kullanıyorsun. Cumhuriyet ise bitmiyor. Kimi kesilen kupürde, kimi yürüyen fikirde kimi de katledilen bir yazarının kuruyan kanında yaşamaya devam ediyor. Akit’in “hep birlikte toplanıp Cumhuriyet gazetesi önüne bir el bombası atalım” sözleri tesadüf değil. Çünkü pek yakında Akit kafalılar Cumhuriyet’e el bombası attılar. Ama iş patlamadan fazlaydı. Tarih: 29 Mart 2008. Gasp ve yaralama gibi suçlardan sabıkalı Bedirhan Şinal, iki arkadaşıyla buluştu. Eyüp’te bir benzin istasyonundan 5 liraya benzin aldılar. 3 kola şişesine koydular. Atletlerini yırtıp fitil yaptılar. Deneme sırasında şişe kırılınca benzinleri bira şişesinde birleştirdiler. Saat 23.30’da Cumhuriyet gazetesi binasına gelip attılar. Molotof kokteyli çöp kutusuna isabet etti. Neyse ki kimse zarar görmedi. Polisler, Cumhuriyet gazetesi düşmanlığı ile doldurulan Bedirhan Şinal’ı İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ne götürdü. Şinal’ın tavrı ilginçti. Şüpheliler genelde poliste susar, savcılık ve mahkemede ifade verirdi. Şinal ise Emniyet’te konuştu, savcılık ve mahkemede sustu. Ne mi söyledi? İlhan Selçuk’un öldürüleceğini. Sonraki hedefin “İstiklal Marşı’nı i... gibi okuduğu için” popçu Rober Hatemo olduğunu. Orhan Pamuk’a bile saldırı yapacaklardı. Şinal, suç ortağı olarak onlarca isim verdi. Aralarında mahallede kız meselesi yüzünden kavga ettiği çocuk bile vardı. Bedirhan Şinal tutuklandı. Dönem “her şeyi Ergenekon’a bağlama” devriydi. Savcılığa cezaevinden dilekçe yazdı. 30 Nisan 2008’de FETÖ’cü Savcı Kadir Altınışık’a, 19 Nisan 2008 günü ise cezaevinde polise ifade verdi. Kendisine “güzel bir ifade verirse cezasının düşeceği” söylenmişti. Şinal, bir anda Ergenekon’u keşfetti! Eylemleri Ergenekon’un talimatıyla yaptığını söylüyordu. Molotofumtrak eylem, Ergenekon kumpasına “şiddet” kanıtı arayan kumpasçılar için aranan kan oldu. Annesiz babasız büyüyen Şinal, yıllar sonra Emniyet içindeki bir grup tarafından eylemlerde kullanıldığını, bütün bunları polislerin yönlendirmesiyle yaptığını itiraf edecekti. Cumhuriyet’e atılan el bombaları Üstelik bu ilk değil... El bombası dedik ya. 5 Mayıs, 10 Mayıs, 11 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet gazetesine tam üç kez el bombası atıldı. İstanbul’un göbeğinde bir binaya, bir hafta içinde, 3 eylem nasıl bu kadar kolay gerçekleştirilebiliyordu? Tam da tahmin ettiğiniz gibi. Polis failleri bulmakta son derece isteksizdi. Olay yerinden sinyal veren telefonları kolayca bulabilirlerdi, bulmadılar! Kaçış yollarındaki MOBESE kayıtlarına baktılar, ancak faillerin kimlerle geldiklerini gösteren kayıtlara nedense bakmadılar! Tutanaklara etraftaki işyerlerinin kamera kayıtlarının alınamadığı yazıldı. Görgü tanıklarının ifadesini almak için 3 gün beklendi. Robot resim bile ancak 16 Mayıs’ta çizildi. Sonra ne mi oldu? Cumhuriyet gazetesini 3 kez göz göre göre bombalayan, başını Osman Yıldırım’ın çektiği ve Alparslan Aslan’ın tetikçiliğini yaptığı ekip, 17 Mayıs 2006’da Danıştay’ı bastı. Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbil gin katledildi. 4 üye yaralandı. Cinayetin Akit bağlantısı Saldırıdan sadece 3 ay önce Akit’in o günkü hali Vakit gazetesi, Danıştay üyelerinin fotoğraflarını, “İşte o üyeler” manşetiyle basarak katillere hedef göstermişti. Söz konusu manşetin örneğini, Aslan’a, FETÖ lideri Fethullah Gülen’in yeğeni Kemalettin Gülen’in verdiği ortaya çıktı. Cinayet günü yakalanan Alparslan Aslan’ın aracında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün tanıtım kartının bulunduğunu da not edelim. Katliamdan sonra araya giren “aracı avukatlar” Osman Yıldırım’ı sık sık ziyaret etti. O da Bedirhan Şinal gibi yaptı. Cinayetten 2 yıl sonra, 12 Mart 2008’de, FETÖ’cü savcılar Zekeriya Öz ve Mehmet Ali Pekgüzel’in karşısındaydı. Savcıların “Osmanım” diye hitap ettiği Yıldırım, Cumhuriyet’e atılan bombaları Ergenekon’la bağlantılandıran ifadeleri verdi. Ergenekon kumpası terör için bir şiddet eylemi daha buluvermişti. Konu, Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasıydı. Ama Cumhuriyet’in başyazarı İlhan Selçuk ve Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay davanın müebbetlik sanığı oldu. Kız kardeşinin çocuğunu pazarlamak dahil her türlü iğrenç suçtan sabıkalı tetikçiler ise FETÖ’cü hâkimler tarafından beraat ettirildi. Misyon tamamlanmıştı. O dönem FETÖ kumpaslarının baş destekçisi Akit’in içinde, Yener Dönmez’in de aralarında olduğu FETÖ için çalışan bir ekibin FETÖ soruşturmalarıyla ortaya çıktığını not edelim. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ne yapacak? Dün, bu yazıyı yazarken İlhan Selçuk’un ölümünden sonra mahkemede okunan savunmasının görüntülerini yeniden izledim: “Kuvayi Milliye milli kuruluşçuluktur. Kuvayi Milliye’yi milliyetçilikle, Atatürkçülükle, çağdaşlıkla, laiklikle bir arada düşünmek gerekir. Neden laikle bir arada düşünmek gerekir? Çünkü Türkiye işgal altında iken ümmetçiler, halifeciler, dinciler Türkiye’nin işgalini destekliyorlardı.” “Kuvayi Milliyeciyim” diyen Selçuk, savunmasının devamında, emperyalizmin “BOP ve ılımlı İslam projesi”ne yıllar sonra yeniden tav olan İslamcıları eleştiriyordu. Silivri günlerini özetlemek mümkün mü? Denesem şunu söylerdim: 1923 yılında kurulan Cumhuriyet’i yıkmak için elbirliği yapan emperyalistlerin, FETÖ’cülerin ve diğer liberal ya da dinci örgütlerin, tabii iktidardaki destekçilerinin önünde 3 büyük engel vardı: TSK, CHP ve Cumhuriyet gazetesi. Kumpaslar eliyle üçü de tarumar edildi. Bana sorarsanız başarılı da oldular. Şimdi “hadi bombalayalım”cılar ya da yeniden vitrine çıkarılan meczuplar bana nedense o yılları hatırlatıyor. Önümüzdeki dönem yaşanabileceklere dair de ipucu veriyor. Asıl sorumluluk ise bugünlerde adı FETÖ Borsası ithamlarıyla, yargı içinde Adalet Bakanı’na kadar uzanan kavgalarla gündemde olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda. Üstlerine düşeni yapıp Türkiye’yi bir kayıp 10 yıldan daha kurtaracaklar mı? Yoksa kafalarını kuma gömüp ülkenin başına açılacak belaların sessiz işbirlikçiliğine mi soyunacaklar? Valizini çekerek kaçan Zekeriya Öz’ün sonu, Cumhuriyet hukukunun yerine başkalarının adaletini dağıtan herkese ibret olsun.   SERBEST BIRAKILDI Kız öğrencilerin banyosuna kamera Bartın’da aile sağlığı merkezinde pratisyen hekim olarak görev yapan 50 yaşındaki doktor K.Ü, evinin yan dairesinde oturan üniversiteli iki öğrenciyi gizli kamerayla görüntülediği suçlamasıyla gözaltına alındı. Suçunu itiraf eden doktor serbest bırakılırken Sağlık Müdürlüğü idari soruşturma başlattı. l DHA İRAN’DA 103 ÖLÜ Gaziantep’te domuz gribi şüphesi Gaziantep’te 52 yaşındaki yabancı uyruklu olduğu belirtilen S.İ. adlı bir kişi, domuz gribi şüphesiyle hastaneye kaldırıldı. Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü, S.İ.’nin öksürük ve solunum güçlüğü şikâyetiyle Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvurduğunu belirtti. Açıklamada, “Hasta izolasyon odasında gözetim altına alınarak antibiyotik ve antiviral tedaviye başlanmıştır. Sağlık hizmetini aksatacak bir durum söz konusu değildir” denildi. İran Sağlık Bakanlığı da 23 Eylül’den bu yana domuz gribinden 103 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle