18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 15 ARALIK 2019 PAZAR YORUM Mahir Kılıç ölmeli mi ? Bu pazar günü size rahat yok. Çünkü zor bir sorum var. Evinizin ya da işyerinizin kapısında genç bir adam aylardır soğuğa, yağmura, ki re pasa aldırmadan gece gündüz açlık grevi yapıyor, günden güne zayıflıyor, biliyorsunuz ki, önce gözleri gidecek, sonra tüm bedeninde inanılmaz ağrılar ola cak ve sonunda ölecek. Sizin kapınızda! Siz ne ya parsınız? Eminim önce elinizde bir tas çorba, bir sı cak somun genç adamın yanına gidip, başını okşar, onu grevinden vazgeçirmeye zorlarsınız. Ardından derdini sorarsınız. O da size sadece “atıldığı işine geri dönmek istediğini” söyler, zor konuşur, yorgundur ve elinizi tutar, o el öylesine kavruktur ki irkilirsiniz, son ra çukura kaçmış gözleriyle size bakar. O gözler hep aynı soruyu sorar. Burada durun, o anda neler his sedeceğinizi sizlere anlatmalıyım, çünkü hayatım bo yunca açlık grevi yapan çeşitli yaşlarda pek çok eli avuçlarımın içine aldım. Gözlerine baktım. O gözler de bende olmayan ya şam direncini gördüm. Siz de öyle hissede ceksiniz, insanları açlık grevi yapmaya iten ül ke koşullarından, ola yı görmezliğe gelen erk sahiplerinden ve ken dinizden buz gibi so ğuyacaksınız. O an bu güzel ülkeyi sevmeye ceksiniz. Çocuklarınız gözünüzün önüne ge lecek, mutlu babaları na sevgiyle sarılabilen çocuklarınız. O an her İki yıl önce İzmir CHP belediyesinin işten çıkardığı Mahir Kılıç ve arkadaşları açlık grevinde. Ben onlara sokakta gezerken rastlamıştım. Yoldaşlığım böyle başladı. şeyi sorguladığınız bir andır. Benim gibi açlık grevi ve ölüm oruçlarına karşı biri olabilirsiniz. “Lanet olsun bu ölüm!” diyebilirsiniz. Ben öyle dedim ama F tipi cezaevlerini protesto için açlık grevi yaparken ölen Sevgi Erdoğan’ın önünde saygıyla eğildim. Tunceli’de oğlunun kemiklerini al mak için günlerce açlık grevi yapan Kemal Gün’ün elini tuttuğumda herkesin uğur bilezikleri dizdiği kü çücük bileğine ben de saygıyla bir bilezik ekledim. Şimdi soruyorum, CHP merkez binası önünde işi ni geri almak için açlık grevi yapan Mahir Kılıç öl sün mü? Hep bir ağızdan “hayır!” diye bağırdığını zı duyuyorum. Biraz onun yol haritasını anlatmam ge rek. Ben Mahir Kılıç’a iki yıl önce bir toplantı için git tiğim İzmir’de sokakta gezerken rastladım. Konakta bir sendika binasının önünde birkaç arkadaşıyla bir likte açlık grevindeydi. Yanı başlarına oturdum ve on lar anlattı. Mahir Kılıç, İzmir’in çöplerini toplayan, işi ni seven bir işçi. Ancak işçi hakları için de savaşan bir işçi. İşçiler arasında sendikalaşmayı destekle yen biri hatta sendika temsilcisi. Burada sendikanın DİSK’e bağlı Genelİş olduğunu belirtelim. 2017 yılın da bir anda 258 İzmir belediyesi çalışanı işten atılıyor, bunların arasında Mahir Kılıç da var. 8 işçi açlık gre vine başlıyor. Mahir Kılıç, sakalı ve çöp arabalarında işçileri koruyan brandaların eskidiğini fotoğraf çekip amirlere yeni branda isteğinde bulunması nedeniy le epeyce tehlikeli. O sırada İzmir’i şimdiki gibi CHP’li bir belediye başkanı Aziz Kocaoğlu yönetiyor. Aç lık grevine başlayan 8 işçiden 7’si yeniden işe alını yor, aralarında Mahir Kılıç yok. İşte o zaman 100 gü nü aşan bir direniş yapıyor ve ona söz veriliyor, işine tekrar dönecek. Bu söz verenler ise CHP yöneticileri. Ama olmuyor, Mahir Kılıç bu kez Ankara’da direnişe başlıyor gene sözler veriliyor ama olmuyor. Sonunda İstanbul CHP merkezi önünde direnişe başlıyor, bu gün direniş 1114. gününde. Hâlâ işini istiyor. Başlıktaki soruyu tekrar soruyorum. MAHİR KILIÇ ÖLSÜN MÜ? Ölsün, diyenler olabilir, madem açlık grevinde, her şeyin bir bedeli var. Ölerek tarihe geç sin, devrim şehidi olsun! Yapmayın. Analar, babalar, kız kardeşler merhameti böylesine unutmuş olama yız. Açlık grevindeki insanlar usul usul ölüme yakla şırken bizi bu kadar gaddar kılan ne? Ey merhamet, saklandığın kuytulardan çık, bize el ver! Son bir sözüm var, bazen tek bir örnek pek çok duyguyu, olayı tetikler. Dünyanın her yerinde böy le olmuştur. DİSK yöneticilerine sesleniyorum: Etkisiz basın toplantıları yapıp, milletvekili olmayı bekleme yi artık bırakın! Geçmiş direniş tarihinize yeniden bir göz atın, Kemal Türkler’i anımsayın. Not: Mahir Kılıç’ın yol haritasını sosyal medyadan daha detaylı öğrenebilirsiniz. 15 ARALIK 2019 SAYI: 34402 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:42 06:25 06:46 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:14 13:04 15:23 07:56 12:48 15:10 08:14 13:11 15:38 Akşam 17:43 17:31 17:58 Yatsı 19:10 18:56 19:21 Gencecik balerin Ceren Özdemir’in Ordu’daki evinin önünde hunhar ri tarafından korunmuş ve kollanmışlardı... ca öldürülmesi, Türkiye’de vic Derken CHP Or dan sahibi olan tüm yurttaşların du Milletvekili, Sa içini yaktı. yın Dr. Mustafa Ne var ki bu korkunç cinayet, Adıgüzel’den bir te benim sadece yüreğimi dağla lefon geldi. Cinayet mi, suikast mı?madı. Katilin kimliği, kaçak geç mişi, yakalanırken iki polisi yaralaması, tutukevi tercihi ilgimi Ceren’in katil dehşetini Ordu’da, olay yerinde takip eden çekti, polisiye yazar refleksimi Mustafa Adıgüzel’in tetikledi. Profili, bazı “organize işler”de kullanılan ve de cinayetin “organize toplum mühendisliği kapsa hepsi yarı açık cezaevlerinden kaçıp “istenen suçu” mında bir saldırı olabileceği” yönünde kuşkuları var işleyen mahkum profiline tıpatıp uyuyordu. dı! Örneğin, 2009’da benim evimi soyan mahkum tü Ve “süreci başından beri izleyen Emniyet, Ordu rüne çok benziyordu. Özellikle bilgisayarımı çal halkı ve Ceren’in ailesi olmak üzere birçok kesimle mak için gelen hırsızla, dairemden çıkarken bu iletişim kuran bir milletvekili olarak, gerek ailenin ge run buruna gelmiştim. Teşhis ettim. Eskişehir Ya rek kamuoyunun aklındaki cevap bekleyen sorula rı Açık Cezaevi’nden izinli çıkan bir mahkumdu. Ya rı” derlemişti. kalama kararı cezaevine vardığında, serbest bırakıl Mustafa Adıgüzel’in sadece Ceren’i değil, Şu mıştı. Gaziantep’te tekrar yakalandı. Yine bırakıldı. le’leri, Özgecan’ları düşünerek, çünkü yaşam hak Soygunun siyasal olduğu anlaşıldı. Ama avukatla kını savunarak derlediğini vurguladığı ve şimdiye rım işin peşini bırakmadılar. Gıyabında mahkum ol değin hepsi cevapsız kalan! bu soruları, hem okur du. Hâlâ kaçak! larımın, hem de yetkililerin dikkatine sunuyorum: Ceren’in katili Özgür Arduç, benzer biçimde kullanıyordu ve “neden kollanır” sorusuna, özellikle ma İhmaller dizini mi, sum ve güzel bir genç kızı öldürmek gibi toplumda infial uyandıracak bir ya da bir dizi cinayet kumpası kurulmuş olması, hiç de yabana atılacak bir tez değildi. kasıt düzeneği mi? 1 Ceren Özdemir’in katilinin açık cezaevine alınma süreci mevzuatlara uygun mudur? Bu süreçte FETÖ mü devrede, yoksa FETÖ yöntemleri mi sahnede? geçmiş suçları, hakkındaki raporlar göz önüne alınmış mıdır?  2 Katil, hangi kurumdan ve hangi durumdan firar Sosyal medyada paylaştığım bu düşünce, Soner etmiştir? Bu firarda bir yardım almış mıdır?  Yalçın tarafından odatv.com’daki 10 Aralık 2019 ta 3 Firari olduğu Ordu Emniyet Müdürlüğü’ne bildi rihli yazısında, Ordu’daki FETÖ yapılanması çerçeve rilmiş midir? Emniyet’in firardan haberdar edilmediği sinde ayrıntılarıyla irdelendi. ne dair bazı duyumlarımız var. Bunlar doğru mudur?  FETÖ savcıları Zekeriya Öz ve Celal Kara, Art 4 Firari olduğu günden cinayetin işlendiği gü vin üzerinden yurtdışına kaçmadan önce bir sü ne kadar geçen sürede kamuoyu firardan niçin bil re Ordu’da saklanmış, hâlâ kovuşturulmayan birile gilendirilmemiştir? Zanlının, cinayetten önce fotoğ rafçıda, otelde ve bunun gibi birçok noktada şüphe uyandıran, dikkat çeken hareketleri olmuştur. Zamanında bilgilendirme yapılsa idi yakalıp, cinayet önlenemez miydi?  5 Ceren’in evi, tenha bir mahallede ve cadde üzerindeki sıralı binalardan bir kademe geride, bina girişi kör bir noktadadır. Ayrıca evin hemen önünden üç ayrı yere yol güzergâhı kaçışa olanak sağlamaktadır. Şehrin kalabalık bir yerinde birçok insan arasından rasgele seçilmiş bir hedefin evinin bu şartlarda olması fazla tesadüfi değil midir? Bu nedenle Ceren’in bilerek hedef seçilmiş olabileceği ihtimali ile hedef alınmasında zanlıyı yönlendiren biri olup olmadığı, zanlının cinayet öncesinde Ceren’in çevresinde keşif yapıp yapmadığı soruşturulmuş mudur?  6 Zanlı yakalandıktan sonra ezberletilmiş izlenimi uyandıran ifadelerinde, pişman olmadığı, rasgele hedef seçtiği, cinayet işlemekten hoşlandığı gibi söylemleri, kendisini cinayet makinesi gibi takdimi için zanlıya telkinde bulunulan kimse olup olmadığı araştırılmış mıdır?  7 Bu cinayetin ve denetimli serbestlikten faydalanarak işlenen benzer cinayetlerin, Meclis’e gelmesi beklenen af yasa tasarısı ile bir ilişkisi var mıdır? Bu tasarıyla ilgili Cumhur İttifakı’nın bileşenleri arasındaki tartışmalarda toplumdan gelecek olan itirazları güçlendirmek için gizli bir el devreye girmiş olabilir mi?  8 Ceren cinayeti ve benzer cinayetlerde saldırıya uğrayan kurbanların aynı toplumsal kesimlerden ve benzer yaşam tarzlarını benimseyen kişilerden seçilmesi ile topluma bir mesaj mı verilmek istenmektedir? Düzce Milli Eğitim Müdürü’nün ve bir üniversite rektörünün ifadeleri de aynı yönde mesajlar içermektedir. Ya da Ceren ile empati yapan, acıyı paylaşan çok geniş bir kesime dönük organize bir saldırı olduğu algısı oluşturularak toplum mühendisliği mi yapılmakta ve bir infial mi yaratılmak istenmektedir? Son söz: Ceren Özdemir’in katli, rasgele işlenmiş bir cinayet değil, sevgili seyirciler! BÜYÜKERŞEN CUMHURIYET STANDINDA Gazetemiz yazarları Eskişehir Kitap Fuarı’ndaki Cumhuriyet Kitapları Standı’nda Süksesiz masal Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Yoksulmuş ama onu kral bile kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki kral bu at okurları için kitaplarını için ihtiyara servetler teklif etmiş. Ama satmaya imzaladı. Yoğun ikna edememiş. ilginin olduğu standı, İhtiyar hep şöyle dermiş: “Bu sadece bir at de Eskişehir Büyükşehir ğil. Benim için bir dost; insan dostunu satar mı?” Belediye Başkanı Bir sabah kalkmış ki at yok. Yılmaz Büyükerşen de Köylü ihtiyarın başına toplanmış: ziyaret etti. “İhtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakla Büyükerşen, Alev Coşkun, Işık Kansu, Mine Kırıkkanat ve Barış Terkoğlu ile stantta Umutsuzluğa yer yokuzunsüresohbetetti. rı belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var ne de atın” demişler. İhtiyar, “Böyle demek için acele etmeyin” demiş, “Ata sadece kayıp, deyin yeter. Çünkü gerçek bu. Ötesi sizin yorumunuz. Atımın kaybolması bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu bilemezsiniz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç” Köylüler ihtiyara burun kıvırmışlar. Aradan bir süre geçmiş. Bir gece bakmışlar ki at geri dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara git Eskişehir Kitap Fuarı’nda, Cumhuriyet Kitapları’nın organize ettiği “Milli Mücadelenin 100. Yılında Kadın, Adalet ve Aydınlan ajan düşen ülkedir. Türkiye’ye yeniden Sevr’i dayatmak istiyorlar. Başaramazlar” diye konuştu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumla yıl önce yurttaşlık kültürüyle herkesi hukuk önünde eşitledi. Bugün ise çeşitli imtiyazlar hukuk düzeninde yükseliyor” dedi. miş kendi kendine. Dönerken de vadideki 12 vahşi atı peşine takıp ihtiyarın ahırına getirmiş. Köylüler topluca ihtiyara gidip özür dilemişler: “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.” ma” konulu panel düzenlendi. Otu rının tahrip edildiğine dikkat çeken Alev Coşkun ise Fransız Devri İhtiyar, “Bakın”, demiş köylülere, “karar vermek rum yöneticiliğini Cumhuriyet Vakfı Işık Kansu ise “Kurtuluş Savaşı’nda mi ve Bolşevik devrimlerini anım için yine acele ediyorsunuz, sadece atın geri dön Yönetim Kurulu Başkanı ve gazete bile görev yapan Meclis, Bakanlar satarak, “Dünyadaki üç büyük dev düğünü söyleyin yeter. Bilinen gerçek sadece bu. miz İmtiyaz Sahibi Alev Coşkun’un Kurulu işlevsizleştirildi. Mühürsüz rimden biri de Türk Devrimi’dir” de Ondan ötesinde ne olacağını kimse bilemez. Bu yaptığı panelde; Cumhuriyet Vakfı Genel Sekreteri ve gazetemiz yazarı Işık Kansu, gazetemiz yazarları Mine G. Kırıkkanat ve Barış Terkoğlu konuşmacı olarak yer aldı. Aydınlanma için gerekenin “harekete geçmek” olduğunu belirten Kırıkkanat, “İşlenmemiş akıl, elma oylarla, anayasa rafa kaldırıldı” dedi. Ulus devletin de saldırı altında olduğunu kaydeden Kansu, “Başımızdaki azgın azınlık, ulus egemenliğini ortadan kaldırıp ‘saray düzenini’ yerine koymuş durumda” diye konuştu. Barış Terkoğlu ise konuşmasın di. AKP’nin Cumhuriyet değerlerine saldırdığına dikkat çeken Coşkun, “Unutmayalım ki kötü ve olumsuz dönemlerin öğretici ve iyi yanları da olabilir. Bu dönem, din devleti anlayışına dayanan ve yolsuzluklarla öne çıkan devlet anlayışının ne kadar kötü olduğunun görülmesini sağladı. daha başlangıç. Bir kitabın ilk cümlesinin ilk kelimesini okuyunca o kitap hakkında fikir yürütebiliyor muyuz?” Köylüler, “Boş konuşuyorsun” anlamına boş gözlerle boş boş bakmışlar ihtiyara. Aradan bir hafta geçmiş. Vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu, attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini sağlayan biricik oğul uzun süre sa dönüşmemiş bir kömürdür. O kö da, “adalet ve aydınlanma” arasın Umutsuzluğa kapılmayacağız, aydın yatağa mahkum hale gelmiş. Köylüler yine ihtiya mür ise yalnızca yakılabilir” dedi. daki ilişki üzerine değerlendirme lanma kavgasını gençler ve Atatürk rın kapısını çalmışlar: Öte yandan, ABD Senatosu’nda alı lerde bulundu. Türkiye’nin son yıl çüler kazanacaktır. Çünkü Kuvayi “Baba” demişler “bir kez daha haklı çıktın. Bu nan Ermeni kararına ilişkin de de larda anayasa tartışmalarıyla aslın Milliyeciler, bu topraklarda bitmeye atlar yüzünden tek oğlun ayağa kalkamayacak. ğerlendirmelerde bulunan Kırıkkanat, “Türkiye, metrekareye en çok da “anayasasızlaştırıldığını” belirten cek ve yeniden kazanacak” dedi. Terkoğlu, “Cumhuriyet devrimi 96 l ESKİŞEHİR / Cumhuriyet Sana bakacak, destek olacak başka kimsen de yok. Bu çok acı bir durum.” İhtiyar sözlerini kesmiş: “Siz” demiş, “bir türlü erken karar verme has KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] talığından kurtulamıyorsunuz. Acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin yoru munuz. Unutmayın hayat küçük parçalar halinde ve sırayla yaşanır. Ötesini kimse bilemez.” Birkaç hafta sonra kralın düşmanlarının o ülke ye saldırıya geçeceği ve tüm gençlerin askere alı nacağı haberi gelmiş. Kralın adamları köye gel mişler. İhtiyarın kırık bacaklı oğlu dışındaki bütün gençleri alıp götürmüşler. Köy ahalisi yasa bürünmüş. Giden gençlerin bir daha geri gelemeyeceğini herkes biliyormuş. Yine ihtiyarın kapısına dayanmışlar: “Baba”, demişler, “yine haklı çıktın. Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizim çocukları belki de bir daha hiç göremeyeceğiz. Oğlunun bacağının kırılması talihsizlik değil, şans mış meğer.” İhtiyar kafasını sallamış: “Siz” demiş, “erken karar verme illetinden bir türlü vazgeçemiyorsunuz. Benim oğlan yanım da, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin ta lih, hangisinin talihsizlik olduğunu şimdiden bile meyiz.” Öykü böyle devam edip gidiyor. Ama Çinli bilge Lao Tsu bu masalı şöyle ta mamlıyor: “Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hak kında karar vermekten kaçının. Çünkü karar, ak ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI lın durması halidir. Karar verdiniz mi düşünce [email protected] de durur. Nihai karar demek, yaşamın büyüsü nün bozulması demektir. Ama akıl, yine de insa nı her şeyden bir sonuç çıkarmaya zorlar. Çünkü değişim ve değişkenlik hali insanları huzursuz kı lar. Oysa bu çok yanlış bir duygudur. Çünkü ya şam demek yeni konumlar, yeni durumlar demek tir. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanır ken başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız. Oracıkta yeni bir hedefin size göz kırpmakta olduğunu gö rürsünüz. Hayat insanlar için son nefesi vericeye dek süren eşsiz bir maceradır.” HHH Erdoğan, Türkiye’nin nihai macerası değildir. Biraz uzun sürmüş bir baş ağrısıdır. Belirtiler artıyor, geçecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle