21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: EMİNE BİLGET 21 EKİM 2019 PAZARTESİ 9 Centilmen devrimciARAMIZDAN AYRILIŞININ 20. YILINDA Her yönüyle Ahmet Taner Kışlalı haftaya bakış Ahmet taner kışlalı Tarihle Hesaplaşmak!... Dün 29 Ekim’di... 71 yıl, tarihle hasap laşmak için yeterli bir süre! Kemalizmin 1920’ler Türkiyesi’ni çağa Aramızdan ayrılışının 20. yılında eşi, çocukları, abisi ve çalışma arkadaşları Kışlalı’yı Cumhuriyet’e anlattı. İyi bir baba, mükemmel Tam 20 yıl önce bugün, hain bir saldırı ile aramızdan ayrıldı eski Kültür Bakanı, Cumhuriyet gazetesi yazarı, ADD yöneticisi, Ahmet Taner Kışlalı. Fikirleri yüzünden hedef ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR saldırıları ile hayatını kaybeden Kemalist aydınları bir fotoğrafa, şekle, bir “gün”e indirgemek istiyor. Bir düşün insanını düşüncelerinden soyutlamak, etle tırnağı birbirinden ayırmaya çalışmak gi la vurgulayan Ahmet Taner Kışlalı ise... Kışlalı, tepeden tırnağa bir aydın, bir ideolog, çok iyi bir örgütçü ve Kemalisttir. Fakat Ahmet Taner Kışlalı’nın insan yanı da en az düşünsel yanı kadar zengindir. Onu anmak, onu anlamak ve bilinme taşıyan temelleri attığına kuşku yok. Ama acaba, dünya ve Türkiye, 71 yıllık bir değişim geçirdikten sonra da, yeni bir yüzyıla girerken geçerliliğini koruyor mu? Hiç değilse bazı ilkelerinden vazgeçmek zamanı gelmiş midir? Kemalist “Ulusçuluk”, ulusların eşitliğini ve özgürlüğünü savunur. Ulus kavramına ne “ırk” ne de “din” öğelerini sokmuş bir insan, örgütçü bir yurttaş, hoşgörülü bir hoca, duyarlı bir bakan, katıksız bir Kemalist... olan aydınları yaşatmak, fikirlerini yaşatmakla mümkündür. Bugün Türk milletinde karşılığı olmasa da ana akım medyada karşılığı ve etkisi olan neoliberal düşünce, terör bidir. Bu sebeple ülkesi için bedel ödeyen aydınların fikirlerine sahip çıkmak, her Cumhuriyetçinin öncelikli sorumluluğudur. Hele de bu kişi “aydın ve entel” ayrımını ısrar yen özelliklerini tanıtmakla anlamlı olacaktır. Bu sebeple Ahmet Taner Kışlalı’yı eşine, çocuklarına ve çalışma arkadaşlarına sorduk. İşte her yönüyle Ahmet Taner Kışlalı... tur; ulusu, “ortak geçmiş, ortak dil ve ortak kültür”e dayalı bir olgu olarak tanımlamıştır. Etnik milliyetçiliğin yarattığı vahşetlerin ve ıstıraplı bölünmelerin yaşandığı; aynı ırktan ve aynı dilden insanların, din ya da mezhep farklarından dolayı birbirlerini öl dürdükleri bir dünyada... ailede en sevilendi Hâlâ huzur veriyor Ve üzerinde 17 dilin konuşulduğu, 28 uygarlığın mirasçısı bir Türkiye’de... Acaba Kemalist “Ulusçuluk” eskimiş midir? l Dolunay Kışlalı HHH Ben sevgi dolu ve bu sevgisini, duygusunu dolu dolu gösteren bir babanın çocuğu olduğum için hep kendimi çok şanslı hissettim. Ölümünün ardından yirmi yıl geçmesine karşın gözlerindeki sıcacık sevgiyi ve bana sarıldığındaki huzuru bugün gibi hissediyorum. Bu anlamda zaman hiçbir şeyi öldüremiyor. İyimserliğimi babamdan almışım. Aklımda ve yüreğimde öldürülmüş olması değil, sadece onun kocaman sevgisi kaldı... Kemalist “Cumhuriyetçilik”, özgürlükçü, sivil toplumcu, katılımcı bir “demokrasi” anlayışını içerir. Baskı rejimlerinin yıkıldığı, en ileri toplumların “katılımcı” demokrasi ile yönetildikleri bir dünyada... Ve Atatürk’ün 70 yıl önce oluşturduğu “sivil toplum” örgütlenmelerinin devletleştirildiği, demokratik kültürün gerilediği, katılımın zorlaştırıldığı bir Türkiye’de... Acaba Kemalist “Cumhuriyetçilik” eskimiş midir? HHH Kemalist “Laiklik”, dine saygılı, ama di Mehmet Ali Kışlalı Sanıyorum, on yaşındaydım. Bir gün evde akşam yemekte misafirler nin siyasete karıştırılmasına karşıdır. Aklın ve bilimin ışığında sorunlara çözüm arayan var kalabalık. Ben yatak odamda Şe bir toplum; akla ve bilime dayalı bir “milli l Mehmet Ali Kışlalı Biz üç kardeştik, Ahmet en küçüğümüzdü. Hem yaş olarak hem ker Portakalı kitabını okuyorum. Kitabı okurken ağlaya ağlaya babamın yanına gittim. Misafirleri bırakıp beni kucağına almış rahatlatmıştı ve be eğitim” öngörür. Bazı kuşakların demokrasinin, bazı kuşakların ise bir din devletinin gereklerine göre yetiştirilmesine karşıdır. Aklın ve bilimin ışığında ilerleyen toplum de fiziken bize göre daha küçük ol nimle gözyaşı dökmüştü... ların geliştiği, köktendinciliğin tutsağı olan duğundan ona “Minocuk” derdik. ların karanlıkta kaldığı bir dünyada... Ailenin en sevileniydi Ahmet. Çok sempatik ve konuşkandı. Uyumlu ve zekiydi. Öyle ki daha ilkokuldayken öğretmeni, “Ahmet konuşmaya başladığında herkes susup dinleyecek” derdi. Hepimiz üstüne titrerdik Ahmet’in. Ben ve ortanca kardeşimiz Mahmut ilkokuldan sonra yatılı okula gittiğinde annem Ahmet’e kıyamadığı için göndermemiş, onu yanından ayırmamıştı. Onu çok özlüyoruz. HER GÜN ANIYORUZ Nilüfer Kışlalı l NİLÜFER Kışlalı Bu yıl Ahmet’in aramızdan ayrılmasının 20. yılı, biz onu her gün anıyoruz. Bizim için ölmedi, çok uzak bir yere gitti. İnsanlar anıldığı sürece yaşar. Her yıl 21 Ekim’de Anılarımızda yaşıyor l Altınay Kışlalı Bugünkü aklımla babamın yaşamın anlamını kavramış olduğunu ve bilinçli seçimlerle hep denge aradığını anlıyorum. Beden ve ruh sağlığından, aile ve dost ilişkilerine, ülkesinin ve insanının daha güzel bir geleceği için çalışmaktan, geldiği dönem ve koşulların tadını çıkarmaya kadar... İlişkilerinde sevecen, saygılı, yardımsever, samimiydi. Neşeli olmak için çaba gösterir, fıkralar anlatır, kendisiyle dalga geçer, bizleri güldürürdü. Evinde, bahçesinde, kıyafetinde, yemek masasında, arabasında pırıl pırıl, düzenli ve özenliydi. İşsiz kaldı, parasızlık çekti, siyasi nedenlerle çok kaygılı dönemler yaşadı. Anımsıyorum annemle kol kola ağladıklarını, çok kaygılı geceler geçirdiklerini... Ama bunların hepsini dengeleyecek ve üstüne fazladan “mutlu anılar” bi Nilhan Kışlalı Altınay Kışlalı Dolunay Kışlalı l Nilhan Kışlalı Doğduğumdan beri, babam la ilgili hep güzel anılar dinledim. Kafamda öyle bir “baba” çizmiştim ki, kusursuz, hatasız. Bir gün Mehmet Ali Amcama sordum: “Babamın en kötü özelliği neydi?” Amcamın gözleri doldu, birkaç saniye hiçbir şey söylemedi, gözlerini kaçırdı ve “Düşünüyorum da, babanın hiç kötü bir tarafı yoktu. O çok iyi bir adamdı. İçimizde en iyisi” dedi. Dört yıl önce, babamın daki Ahmet Taner Kışlalı’yı anlatır mısın” sorularına defalarca kayıtsız kaldığımı hatırlarım. Söyleyecek bir şey olmadığından değil, aksine söyleyecek çok şey olduğundan. O gün konuşmamda, babamla hiç yüz yüze gelmeden seven insanları anlatmıştım. Onlar bana Ahmet Taner Kışlalı’yı anlatmıştı. Bir de babamı ailesinden, arkadaşlarından dinledim elbet. Bu insanlar için babam ‘insan’, “dost”, “baba”, “eş” “Ahmet”ti. badan birine binip, “Arabam çok güzel değil mi” deyip, çocuk gibi mutlu olan, elindekilerin değerini bilen biriydi. Haksızlığa uğradığında, kırıldığında, üzüldüğünde, yine de karşı tarafı anlamaya çalışan, üzmeyen, kırmayan, kötü söz söylemeyen, herkesin anımsadığında gözünün içinin güldüğü, kiminin Ahmet Amcası, kimin babası, kiminin Ahmet’i! Benimse bu saydıklarımın hepsi. En büyük rol modelim, yüz yüze gelemesem de tanıdığım, kızı olmaktan gurur duyduğum bir baba. Geçmişimi, geleceğimi, bugünümü şekillendiren, beni ben yapan, her hareketimde “Babam ne yapardı” dedirten biri. Babamla hiç hatıram yok, hiç görmedim belki de evet. Ama tanımıyor değilim onu, ondandır ki hiçbir zaman “Keşke tanısaydım” demedim, hep “keşke onunla vakit geçirebilseydim, hayatımdan, hayatımızdan bu kadar erken koparıl Ve bir din devleti kurmak, toplumu yeniden Ortaçağ karanlığına çekmek isteyenlerin giderek seslerini yükseltikleri; laik eğitim gören kuşakların karşısına şeriatçı kuşakların çıkarıldığı; “milli” eğitimden içişlerine kadar, devletin şeriatçı işgaline uğramaya başladığı bir Türkiye’de... Acaba Kemalist “Laiklik” eskimiş midir? HHH Kemalist “Halkçılık”, sınıfsal ayrıcalıkları reddeden, seçkinciliğe karşı çıkan, toplumsal düzende emeğe öncelik tanıyan bir “toplumculuk” anlayışını yansıtır. Demokrasilerin “emeksermaye” dengesine dayandığı; demokratik toplumcuların “emeği en yüce değer” ilan ettikleri bir dünyada... Ve emeğin anayasa zoru ile siyaset meydanının dışında bırakılmaya çalışıldığı bir Türkiye’de... Acaba Kemalist “Halkçılık” eskimiş midir? HHH Kemalist “Devletçilik” ekonomide özel kesime karşı olmayan, hatta destek olanama toplum yararının gerektirdiği durumlarda devletin devreye girmesini ve kıt kaynakların akılcı kullanımını devletin gözetmesini öngören bir temel üzerine oturtulmuştur. Acımasız bir ekonomik rekabetin yürürlükte olduğu, bazı büyük devletlerin bile ulusal ekonomiyi korumak için teknoloji üretimine doğrudan destek vermek gereğini duyduğu bi dünyada... Ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının ulusal düzeyde “yaşamsal” sorunlar yarattığı, dünyada gelir dağılımı en bozuk on ülke arasında yer alan bir Türkiye’de... onu sevenleriyle beraber anıyoruz. riktirmek için bilinçli çaba gös etkinliğinde bir konuşma yap Babam gözümde öylesine şekil masaydı” dedim. Ben babamı Acaba Kemalist “Devletçilik” varlık ne Bazı insanların dünyaya gelme sebebi vardır. Ahmet’in de öyle bir insan olduğunu düşünüyorum. Akşam yatağa girdiğinde bile “Bugün ülkem için ne yaptım” diye sorgulardı. 16 yaşında yazdığı şiiri bile “İnsanoğlu, ey insanoğlu için ölmeli” diye bitirmiş. Gerçekten çok güzel insandı Ahmet, iyi bir insandı. Çok hoşgörülüydü, naifti, insancıldı. Hayata bakışı öyleydi. O ünlü denizyıldızı hikâyesini köşesinde çok sık yazardı, ama kendisi de hayata öyle bakardı. Onu çok özlüyoruz. CUMhuriyetin ürünü l Barış Doster Ahmet Taner Kışlalı bir Cumhuriyetçiydi. Cumhuriyetin ürünü bir aydın, Cumhuriyetin ürünü bir bilim insanı, Cumhuriyetin ürünü bir devlet adamıydı. Kışlalı’yı Tokat’tan Kabataş Erkek Lisesi’ne, oradan Mektebi Mülkiyeye, Mülkiye’den Fransa’ya doktoraya, siyasete, bakanlığa ve akademisyenliğe taşıyan çizgi tam bir Cumhuriyet projesidir. Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazılarında, CHP’deki bakanlığında, ADD’deki yöneticiliğinde Atatürk’ü tam bir devrimci gibi anlamış, yetkin bir Cumhuriyetçi olarak savunmuş ve Kemalizmin toplumcu, devrimci, ulusçu ve aydınlanmacı yorumunu bütüncül bir yaklaşımla ve bilimsel bir yetkinlikle yapmıştır. Bu tutumunu hem derslerinde öğrencilerine, hem gazetede ve kitaplarında okurlarına çok sade bir dille ve çok sevecen, güleryüzlü bir üslupla yansıtmıştır. Düşünsel berraklık, ideolojik tutarlılık ve örgütlü mücadeleye olan güven, Kışlalı’nın en belirgin özellikleri arasındadır. terdiğini... Onsuz geçen 20 yıl bana, “kı zı olarak onunla yaşadıklarımın ve öğrendiklerimin” ne büyük bir ayrıcalık olduğunu gösterdi. mayı talep etmiş, babamı anlatmak istemiştim. O zamana kadar, neredeyse dört yaşımdan beri “Babanla ilgili söylemek istediklerin neler” ve “Bize aklın lendi ki, o eve gelen yardımcının çikolatayı izinsiz aldığını bilip, her gelişinde alması için yeni bir kutu alıp koyan biriydi. Piyasadaki en kötü birkaç ara vakit geçirerek tanıyamasam da dinleyerek tanıdım yıllarca. Babam sevdiklerinin anılarında yaşıyor yirmi yıldır, hep de yaşamaya devam edecek. Yol arkadaşı Kışlalı... l Mustafa Balbay Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Atatürkçülüğü, bağımsız Türkiye ülküsünü, toplumu aydınlatma mücadelesini tam bir yaşam biçimi olarak benimsedi. Onun için bu hedefler uğruna yaşamaktan daha onurlu bir şey yoktu. 21 Ekim 1999 Perşembe günü alçakça bir saldırı sonucu aramızdan koparıldığında ajandası 2000 yılı ocak ayı sonuna kadar doluydu. Her hafta sonu Anadolu’nun bir kentinde... İlke olarak daha önce gitmediği illere öncelik verirdi. Kışlalı ile Giresun, Artvin, Ordu, Eskişehir’e birlikte gidişlerimiz hâlâ içimde canlılığını koruyor. Onunla mücadele arkadaşlığının yanı sıra Anadolu yollarındaki arkadaşlık da güzeldi. Bu illere uçak olmadığı için otobüsle gitmiştik. Uzun otobüs yol culuklarının tadı sohbetle, güncel konuları derinlemesine irdelemekle geçerdi. Ordu’da konferans gününün ertesinde dağların koynuna Boztepe’ye giderken, bir ara aracı durdurmuş, manzarayı seyre dalmıştı. Güzel bir kitap okuyor olsa, bu kadar dalardı. Bana da takılmıştı: “Balbay bu güzellik uyaksız anlatılmaz...” 1996 mıydı... Tunus gündemdeydi. Türkiye’deki bir yanlışa işaret etti, “Türkiye’de Arap ülkelerine toptancı bakış var. Oysa onların içinde Türkiye’nin devrim deneyimini örnek alan çok önemli hareketler de var. Onların güçlenmesi tüm coğrafya için önemli... Aksi halde başka hareketler öne çıkar, bizi de olumsuz etkiler” dedi. Zaman nasıl da doğruladı Kışlalı’yı... Kışlalı’nın kurduğu hat l IŞIK KANSU Gazetecilik, Ahi loncalarındaki zanaatkârlığa benzer. Mesleğe çıraktan girer, ustaların yanında pişer, habercilikte deneye yanıla doğruyu bulur, muhabir olursunuz. Yazarlık; gazetecilik mesleğinde, muhabirlik ateşini içinizde hiç söndürmeden vardığınız en üst noktadır. Ahmet Taner Kışlalı’nın gazeteciliği de böyle bir yol izlemiştir. Akademik çalışmalarının yanında, gazeteci ağabeyi Mehmet Ali Kışlalı’nın yanına çırak yazılmış, spor muhabirliğinden başlayarak adım adım yazarlığa ulaşmıştır. Özellikle Cumhuriyet’te yayımlanan “Haftaya Bakış” adlı yazıları gözden geçirildiğinde, Ahmet Taner Kışlalı’nın gazeteciliğin genel kuralları içinde yer alan günceli yakalama, okuru bilgilendirme ve fikri takip gibi kimi ilkeleri özenle yerine getirdiği görülür. Bilim insanlığının verdiği araştırma alışkanlığını gazetecilikte de sürdüren Kışlalı, hiç çekinmediği sert kalem tartışmalarında bile nesnel gerçekliğe yaslanmayı seçmiştir. Türkiye’de “Atatürk’ü yıkarak olumlu bir şeyler yapılabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgıyı yaşadıkları”na inanan Ahmet Taner Kışlalı, 1923 devrimine karşı gelen gerici, tutucular ile ayağı halk toprağına basamayan, işbirlikçi “liberal sol”a karşı önemli bir savunma ve atak hattı kurduğu, bir aydın olarak önemli bir savaşım verdiği, bu uğurda da şehit olarak ömrünü verdiği ortadadır. Ahmet Taner Kışlalı, Atatürk’e saldıranların dayanılmaz hafifliğini bilimsel verilere dayanarak yazılarıyla kanıtlamakla kalmamış,  Cumhuriyet devrimini çürütmeye, hatta yok etmeye kalkanlara karşı bir “demokratik toplumcu Kemalist” olarak tüm düşünsel varlığı ile karşı koymuş ve onlara “Numaracı Cumhuriyetçi” adının takılmasına ön ayak olmuştur. Kimileri, aramızdan alınan aydınlarımızın ardından “Bir gider bin geliriz” derler. Hiç de öyle olmuyor. Bir Ahmet Taner Kışlalı gelmiyor işte... Işık Kansu İlhan Selçuk denini yitirmiş midir? HHH Kemalist devrimcilik, eskimiş kurumları değiştirip, çağın gereklerine uygun yeni kurumlar oluşturma gereksinmesinden doğmuştur. Koşullar değiştikçe, aklın ve bilimin ışığında sürekli yenilenmeyi, en ileri çözümleri bulup uygulamayı öngören bir “sürekli devrim” anlayışına sahiptir. Koşulların çok hızlı değişip, kurumların hızla eskidikleri bir dünyada... Ve son kırk yılını Kemalizme karşı olan, Atatürk’ün adını ağızlarından düşürmeden Atatürk’e ihanet eden iktidarların egemenliğinde geçiren; bazı kurumlarına egemen olan zihniyette 1930’ların ile gerisine düşen bir Türkiye’de... Acaba Kemalist “Devrimcilik” eskimiş midir? HHH İşte, bu toplumu oluşturan her bireyin kendi vicdanında yanıtlaması gereken altı soru... Ve işte yedincisi: Kemalizim eskimiş midir? 30.10.1994 C Ankara’da anma törenleri Eski Kültür Bakanı, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi, aydınlanmanın savunucusu ve gazetemiz yazarı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı yitirişimizin 20. yılında anıyoruz. Ankara Cumhuriyet Okurları (CUMOK) tarafından düzenlenen anma programı, bugün 09.30’da Kışlalı’nın evinin önünde başlayacak. İkinci program ise Kışlalı’nın evinin yakınlarında bulunan Kışlalı anıtında saat 10.15’te düzenlenecek. Saat 12.30’da Kışlalı’nın Karşıyaka Mezarlığı’ndaki gömütü başına geçilecek. Ayrıca Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde de (İLEF) saat 15.30’da Ahmet Taner Kışlalı Sanat Evi’nde anma etkinlikleri düzenlenecek. Ankara CUMOK saat 18.00’de İTÜ Birlik Evi’nde Kışlalı için etkinlik yapacak. Etkinlikte gazetemiz yazarı Mustafa Balbay ile Kışlalı’nın eşi Nilüfer Kışlalı konuşma yapacak. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle