21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] 21 EKİM 2019 PAZARTESİ 11 En büyük risk depremİstanbul’daki 5.8’lik deprem hepimizi tekrar uyandırdı. Artık yapı ruhsatı verilmemeli İSO Başkanı Erdal Bahçıvan: Bugün Türkiye’yi bekleyen herhalde en büyük risk, ne Suriye Yolun sonu ne şu ne bu. Allah korusun, İstanbul’da olacak güçlü bir deprem. İstanbul’da hiç kimse depreme hazır değil. Bu konuda artık üç n İSO’nun 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinde de borçlar ön plana çıkıyor. Bu borçlarla şir maymunu oynama dönemimiz bitti. ketler yeniden yatırıma başlayabilir mi? ŞEHRİBAN KIRAÇ İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’nin artık büyümeyi rakam olarak değil, nitelik olarak konuşması gerektiğine işaret ederek “İnşaattan beslenen bir yüzde 67’lik büyüme yerine kaliteli, nitelikli bir imalat sanayisinden beslenen yozu masadayken ekonomi dünyasının çok rahat olması kolay değil. ABD bizim için alelade bir ticari partner değil. Onu takip eden ülkelerden de riskli hareketler gelebiliyor. En basiti Vokswagen yatırımı. Şimdi onların kalkıp da vazgeçmedik, ama açıklama kararımızı bekletmeye aldık demesi bile çok Sadece bankaya dayalı bir finansman sağlamakla gidilebi lecek olan yol bu kadar. Yani bunun daha ötesi yok. Her yıl yapmış olduğunuz işten 100 lira kazanıyorsunuz, 56 li rasını faize ödüyorsunuz. Sermaye piyasalarının güç lenmesi, mümkün olduğu kadar reel sektörün kendisini, sermaye piyasalarından destekleyecek, sermayeyi, yüzde 2 2.5’luk büyümeyi tercih ederim. Sanayici olduğumdan değil, ülkenin istikrarı ve huzuru için tercih ederim” dedi. Bugün Türkiye’yi bekleyen en büyük riskin de deprem olduğuna vurgu yapan Bahçıvan, enerji fiyatlarına gelen geceyarısı zamlarını da eleştirdi. Şanlıurfa ve Gaziantep’i ziyaret eden İSO Başkanı Erdal Bahçıvan ile Tükiye sanayisi önemli. Bu gelişmelerin işlerin yavaş yavaş tam bir toparlama sürecine girdiği bir döneme denk gelmesi bir şekilde piyasaları ve iş dünyasının moralini etkiliyor. PMI düşecek n Son 12 aydır sanayi üretimi düşüyor. Böyle giderse büyüme nereye varır? İSO’nun açıkladığı Türkiye öz sermayeyi güçlendirecek kaynaklar bulabilmesi gerek. İkincisi, uzun vadeli kalkınma bankası. Yüzde 50 55’lik faiz oranlarıyla bu işi döndürme noktasında artık yolu so nuna gelindi. Yüzde 5 büyümeİSO Başkanı Erdal Bahçıvan, Şehriban Kıraç’ın sorularını yanıtladı. ni ve ekonomiyi bekleyen tehlikeleri konuştuk. n Barış Pınarı Harekâtı’nda 120 saatlik ateşkes sağlanmasını ekonomi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? İmalat Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) bizim için referans. PMI 18 ay sonra ilk defa eylülde 50 rakamını yakaladı. 50 demek, olumlu seviyenin tabanı demek. Yani çok gerçekçi değil Bir kere akan kanın durması bakımından dahi oluşacak olumlu bir gelişme, moral açısından da evlatların can sağlığı açısından çok önemli. Yaptırımların ABD tarafından askıya alınmış olması mutlaka ki ekonomi için önemli. Tabii ABD’den gelebilecek bir yaptırım tehdidi sürekli bir yaptırım bal İstanbul’u kilitlemeliyiz n Marmara Bölgesi’nde büyük bir deprem bekleniyor Sanayici depreme hazır mı? İstanbul’un hakikaten bir deprem tehdidi altında olduğunu hepimizin kabullenmesi gerekiyor. Bugün Türkiye’yi bekleyen herhalde en büyük risk, ne Suriye ne şu ne bu. Allah korusun, İstanbul’da olacak güçlü bir deprem. Eğer o düşünülen ve endişelenilen boyutta bir depremle karşı karşıya kalırsak bu ülkenin 35 senesini değil, çok senesini ciddi anlamda riske atar. Bu konuda hiçbirimiz hazır değiliz. Depremle ilgili özeleştirimizi yapmak, yapabileceklerimizi öne çıkarmak adına İSO olarak, sorumluluğu güçlü bir şekilde almaya kararlıyız. İstanbul’daki tüm sanayi firmalarının hakikaten samimi ve sağlıklı bir checkup’ının yapılması gerek. Kabul edelim ki sanayi tesislerimizin İstanbul içerisinde önemli bir bölümü eski binalar ve çok katlı binalar... Her sektörün kendi özeleştirisini en sağlıklı şekilde yapması gerek. Bu konuda artık üç tabolloumoslauczaknfyltclknğAeEesyiltdybtdordzizrllrmzllçsrdaeuaysıieeeüaııaiöıeiaadanlııoiaaieoüneınşmmsntndrrzakmcrbieğnzsnEAkyrrmrenhlensgbmkdıdınıbdeöydüilrudgeilnnlesaeımmnmuöazbiuonıeiiyaİeaiknuizealkeemnztübevmşfmorkçuç)kayirsekyllb.eevmmda1aeulümiirereçımyaiarodsoketkgeliçmmuuDaibkranşls0dcyonriazsyrakinreblaaareiâeerrgmekre’tuimiükilbyüthüşıdlkniarniar..nı1tmt?ydsüzfmelapimabln.anoalaaireyklaaezdTdkaa5iagloleelmsredlriBdnnlrdür,aryloiıniiacmaeüsrlkiüırkmiibasendyeıyıgertua,ıu?anrslaaarihböcerğ.eçy.raaiyğıseoindo.rüakkçdıağydıknnidmaSlfTıhEırbodkiıibrgsİr(ıanriünmia,ytındellidüıekhSü.ganemığazo,duedt,iny,nkvkailbıdaalİmhieaubsrebpılrüoelearıkeaeihigdhu7azki5aaiğlrllicbermivlrlnuramk’nmreeşeşaiüüsgrtakrracnı0aikaesbryiybgiıepafmycna.yalgecazinyoğaydş’ielyoaşlialiaıkaünernecKmnakeealdtalnıiolınyalnunadeeibşkşgbtoakcıinnamtikoseşracuaaypnmofatronoaalgeiiltitylıe.ş1mkllabıuladrpaeşdamklbkageakebiİauİesud0ibukvmpambreısçkatiisçrecgiidnlkaaıiıaiaalsrımimyazyllgtkarpiaü,plkşaaliyşragaekioıakuüğam.amat.çiaainsmröntzüşdmöınğiaırnaBaıfkaAeöiyizymngşizstlaagRegaaaieerazeem5yvmPlmlmtiyymcgrdhbnmomökçkeamıaiteeaaeüüaçlüeurklzesohnraabeaeauelknTBydirtenüoişzmlazzancnyyymneülkbçiuayçabsekdgyeenunlddaYasniadoaeaveembiüsyüdadrreeir2bırdoetknscenkreetiyekbzkyiçyaüeruien0l.bğiealilaao2rğınt,oni3üiısadçnmnraSik1mflibrnönknkyg9iikigaekmiaanrrii.keraçulçüme5ç.ogaerüsı’2tnıezır,iyddevauiEmnüyi?K’eıoyom,dyötktmzığ.nıüanuyçsenak.nlü5eiikmıhnaüBmkgedkılrıityenelisnSdmaloıle’zsktgo?eokr2eeekeoiinloimpr.ndelyaaodlzkuatalcnsid0aldetiliı,bnaİirzaani5kdieantneiçeosfakşkna1no(edcmiufr9enothaecruamzaıoesYlğamhkslmiiifoş6aesl’lpa.adabueehynihpnn,iierlaiaaaElkvaYmayak,maoenküaakimkeebb7iorvknacaıczPeriaontonutltayrlitiik’gısataladiaatsizlydnöluıaifryzl)öniltkivyüaıtuiyaneraokecbtoaiiisımekbdrikİürobreiSmmc..llglğaktoorieılnlkreiübiabaezrlmydaOarussBğbieibysrltidodçsterreaülmourerğutkbaolsıiüaünuua,üdbanan,leybyeazyriaıkoreğllnmlneybzdfy.oeıunzkuinbiiibıtıüşıçklsbus2ıvüiüellAğüzdöbarbtllşiobboeo5vmıoodniam..eaarmiğeirynirniki0letreAzSrüleürrrzr5uıeisa0isviaşmmmrb0ambse3üdn’yç0eıdaüanlnaeliaıeuçşyekoyzemrglltoimdcnlbdmdgyddGşhoyydvyoğiunlaiynkaaıeoüaiğleraerooeüeeagiaaosukoaechuraueğgçİnntyınalrrılrnhrrnnkrkteylam,admtnayztobieoee.s.lena.loearikütl,cnbba.BearaıiriyakkdBcTarırleİldr?aıaakzkhmbmüahuniıkeaöanmdkeüsieükafilkçralrzamakyyıkrndoltaığeesnzoe.nreeeoenrıatıgaüoetaeenirid,kd.kaeddkcbkksedrnlrknemmgbksTeüleidaeiidieia.çadaiykreaulkllrtyöyldürtkeekmecalTeeiiereleençvTrinlüvraüo“armenıis.rrdtü.lndhd’uierleBşrakeicüeölrerrinkabdrraaczaşrmvidşşiaazbyrsıniruimoernviilksrerrkeçıntçklyaaealtrilauvreniükelğıımaeeeeenıızaeauiiaıarrcerukmkrkeekmknkyndyheerifrkbrııyenmbripkşyrelysraibilmaiküreeieudae,uığespöirnaeiçtaimrnmiaeamzr’iriıorkytuktekinzibkdimirdnkşazninmppa’sıhtmsnmgna?idrdteiiensütaiasliiritçsddtamtdzreaeal?ıılnoanüanaaeeiesıildıoa.lerdtaseb”eerrrcnçzklmlleklkğdgkıarmldkBrrae,imnrçhaaııanoebler?üitbıekiıbiişkishrı“eiülhğekctipiaa’rnidim?krlguçmai;O,ıvvasaatzkbainıasyearlatbm”eeıom,ömt‘“abtrezrdbeilanktrurümB.kinkaiitıkBbaeabzırrımanieaenk?lsıınauierr.aauıozzr”ıı, şüncem, geçtiğimiz 10 günde kur 5.805.90 bandını eğer Yanlış özelleştirmelerin faturasıgeçmediyse kurda özellikle ya n Enerjiye ve inşaata bu kadar kredi vermek hatalı mıydı? Bence hatalıydı. Burada hakikaten yenilenebilir enerji veya Türkiye’nin cari açığına katkı sağlayacak boyutta bir enerji olsa eyvallah. Ama doğalgaz dönüşümüne ilişkin bu kadar kredi vermek ne kadar doğruydu? Vazgeçmek gerekiyor n Şimdi yeniden yapılandırmalar var. Batan enerji şirketlerini kurtarıyoruz, bankalar 25 milyon TL’ye kadar borcu olan şirketlerin kredisini yapılandıracak. Burada bankalar cömert mi davranıyor, yeterince seçiciler mi? Vazgeçmesini artık bilmemiz gerekiyor. Artık umudumuzu kaybettiğimiz ve gereksiz yere kaynak israfı vererek zoraki bir dönem daha yaşatacağımız ama geleceği olmayanlardan bir şekilde kol kesip vazgeçmek gerekiyor. O kararlılığı göstermek lazım. Burada yani ülkenin kaynaklarının sonsuz olmadığı bilinci içerisinde ite ite götürüp sadece ve sadece günü kurtarma noktasında fırsat verilen kredilerin ben de bir şekilde sonunun gelip orada bir kol kesmenin doğru olacağını düşünenlerdenim. Firma firma sektör sektör yapılandırılacakların iyi analiz edilmesi gerekiyor. Zoraki yaşatmalar Türkiye’nin hayrına değil. maymunu oynama dönemimiz bence bitti. Geçen gün konuyu İstanbul Valisi ile konuştuk. Gelecek çarşamba günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu meclis toplantımıza gelecek. Orada da dile getireceğiz. Bizim artık İstanbul’u kitlememiz lazım. İstanbul’da artık 1 metrekaresine bile yapı ruhsatı verilmeyecek katı bir tutum içerisine girmek gerekiyor. şadığımız o büyük sıçramayı, zıplamayı artık beklemiyorum. Kur tarafından enflasyonu bozacak, enflasyonu zorlayacak bir sebep kısa vadede gelmeyecek diye düşünüyorum. Cari açık önümüzdeki orta vadede Türkiye’nin başına bela olmayacak bir noktada. Toplumun muazzam bir döviz tasarrufu var. Yani 200 milyar dolara yaklaşan bir döviz mevduatı var. Bu önemli bir sigorta. n Enerji fiyatları son dönemde çok ciddi arttı. Bu sanayiciyi ne yönde etkiliyor? Enerjinin önemli, ölçüde özelleştirilmesinin enerjideki bu tablonun oluşmasına katkısı var mı? Bugün zammın nedenlerinden bir bölümünün de finansman yüklerinin telafisi olduğu anlatılıyorsa demek ki olmuş. Türkiye’deki enerji özelleştirmelerinin, enerji politikasının ne kadar doğru yapılıp yapılmadığı noktasında, bunların hepsi tabii geçmişin analizini yaptığımız zaman mutlaka soru işaretleri doğuruyor. O boyutta yapılan ağır faturaların bedeli de bugün yalnız sanayiciler değil, bireyler üzerinde de bir yük. Ne yazık ki bu özelleştirmeler doğru bir politika içinde mi yapıldı, gereğinden fazla mı aceleci davranıldı, çok mu içeride bıraktık bu özelleştirme rekabetini? Enerjiyle ilgili bizim yaptığımız en büyük eleştiri zamlar kadar zamların planlaması. Gece yarısı sizin yarın kullanacağınız bir elektriğin faturasının artışını duymanızın sizde oluşturduğu yükün empatisinin biraz kurulmasını bekliyoruz. Yani bunun bir mecburiyeti varsa bunun bir zamana yayılması gerekiyor. Bizim de bu fiyatları yönetebileceğimiz bir zaman diliminin verilmesi gerekiyor. Gece saat 12’ye 5 kala, enerjiye yüzde 15 geldi denmemeli. Zam kadar yöntem, üslup ve metodoloji bu işin daha da bence eleştirilecek olan tarafı bence. Destekler acilen ödenmeli Kabin personeli grevi uzatıldı CHP Adana Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, pamuk ve narenciye fiyatlarının geçen yıldan düşük seyrettiğini, üretim maliyetlerinin ise en az 2 kat arttığına dikkat çekerek çiftçi borçlarının 2 yıl süreyle faizsiz olarak ertelenmesi gerektiğini söyledi. Barut, beyaz altın pamuğun geçen yıl 4.5 liraya, bu yıl ise 3 liraya satıldığını belirterek “Bunun karşılığında ürün girdileri ise tohumdan gübreye, elektrikten suya, ilaçtan mazota iki kattan fazla arttı. Pamuğa acilen en az 1.5 lira destek verilmeli, bu da peşin ödenmeli. Üreticilerimizin çok dertleri çok sorunları var. Siyasi parti ayrımı yapmadan bunlara çözüm üretmemiz gerekiyor” diye konuştu. Ayhan Barut Alman Bağımsız Kabin Personeli Organizasyonu (UFO) Sendikası, Alman Lufthansa Group çatısında faaliyet gösteren düşük maliyetli hava yolu şirketlerinin de ücretlerin artırılması talebiyle kabin görevlilerince başlatılan “uyarı” grevini uzattı. Daha önce 6 saat olarak planlanan uyarı amaçlı iş bırakma eylemi 19 saate çıkarıldı. Eyleme, SunExpress Deutschland, Lufthansa CityLine, Germanwings ve Eurowings çalışanları katılıyor. Türkiye gıda israfında lider Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı ve The Economist Intelligence Unit (EIU) işbirliğiyle hayata geçirilen Gıda Sürdürülebilirlik Endeksi’nde Türkiye sonlarda yer alıyor. Endekste 67 ülke yer alıyor. Gıda ve beslenme açısından dünyanın en sürdürülebilir ülkelerini küresel ölçekte belirleyen endeks; “Sürdürülebilir Tarım”, “Beslenme Sorunları” ve “Gıda Kaybı ve İsrafı” olmak üzere üç temel başlıkta hazırlanıyor. Fransa’nın üç yıldır lider olduğu en dekste Türkiye, 67 ül ke arasında 58. sırada yer alıyor. EUI Editörü Martin Koehring “Gıda Kaybı ve İsrafı’ başlı ğındaki değerlendirme de Türkiye en alt sı ralarda yer alıyor. Türkiye’nin özel likle yasal dü zenleme ve ya tırım alanların daki eksiklik leri bu tabloya neden oluyor” dedi. Martin Koehring ‘Geliyor, ama niye bilmiyoruz’ Geçen hafta The Economist, dünya ekonomisindeki, anlamlandırmakta zorlandığı “garipliklerden” yakınıyordu. Bu hafta The Times gazetesinde yazan SKY News kanalının ekonomi editörü Ed Conway: “Küresel slump (resesyon) geliyor, ama niye bilmiyoruz” diyor ve ekliyordu “siyasiler çaresiz görünüyorlar.” Aslında biliyoruz Aslında ortada bir gariplik yoktu, ekonomi krizdeydi ve düzenin yazarlarının ezberledikleri dogmalar iflas etmişti, o kadar… J. M. Keynes, 1932’de (bugüne benzer bir dönemde), ekonomik krizi yaratan koşullarda eğitilmiş insanların, krizin sorunlarını çözemeyeceğini vurguluyordu. Egemen modellerden (ekonomik liberalizm) kopmuş, yeni düşünceler gerekiyordu. Belki Keynes, kendi modeline yer açmaya çalışıyordu ama en azından yeni bir şeyler söylüyordu. Söyledikleri de II. Dünya Savaşı sahayı “temizledikten” sonra, kapitalizmin yeniden inşa sürecinde çok yararlı olacaktı. Bir resesyonun niye gündemde olduğunu görmek için birkaç veri yeterli. Örneğin, geçen ay Financial Times’da, Martin Wolf’un aktardığı prodüktivite grafiği gelişmiş ülkelerde 2000’li ve 2010’lu yıllarda prodüktivitenin (saat başına çıktı oranı) belirgin bir biçimde gerilemekte olduğunu gösteriyordu. Bir diğer veri de şirket borçlarının sürdürülemez düzeyde artmış olmasıdır. IMF, bu ay yayımlanan raporunda bir resesyonda, bu şirketlerin en azından ‘40’ının faizlerini bile ödeyemeyeceğine işaret ediyordu. Gelir dağılımındaki muazzam bozulmanın tüketici talebi, bunun da genel olarak sermaye yatırımları üzerindeki olumsuz etkisini de göz önüne alabiliriz. Küresel sermaye yatırımları 2016 2017 yıllarından yıllık yüzde 8 artarken 201819 döneminde yüzde sıfır düzeyine inmiş. Küresel ticaret hacmi de geriliyor. Savaşların arkasındakileri de… Bunların üzerine gelir dağılımındaki aşırı bozulmanın seçmenin ruh hali üzerindeki, kapasite fazlası sorununun da sanayi üzerindeki basıncından kaynaklanan “milliyetçiliği”, buna cevap olarak gelişen “korumacılığın”, giderek dünyanın en büyük iki ekonomisi, ABD ve Çin arasındaki bir ticaret savaşına dönüşmeye başlamasının getirdiği belirsizliği ekledik mi resesyonun niye ve nasıl gelmekte olduğunu, hatta kapıya dayandığını kolaylıkla anlayabiliriz. Ancak, serbest piyasa Ayetullahlarının bu verileri bir araya koyması olanaklı değil; eleştirel bir yaklaşım gerekiyor. Bu olmayınca da şu paradoks piyasa ekonomistlerinin, iş çevrelerinin liderlerinin kafasını çatlatıyor: Finansal krizin mali sektörü çökertmesini önlemek için piyasa enjekte edilen 12 trilyon dolar kaynak ve buna eşlik eden sıfır faiz oranları, ekonomik büyümeyi ve enflasyonu tetiklemedi, aksine, dünya ekonomisinde, özel sektör, devlet borçlarının yükü o krizden bu yana daha da arttı. Şimdi, iş çevreleri ve ekonomistler, “Bu düşük faizler yeni bir mali kriz yaratacak” diyorlar. Ancak ekonomiler yavaşlar, hatta resesyona girerken faizlerin artmaya, para musluklarının kapanmaya başlamasının çöküşü derinleştirmesi kaçınılmaz; bu da IMF’nin işaret ettiği gibi yine bir mali krize açılıyor. Gel de çık içinden! Çıkabilmek için kapitalizmin krizinin kaynağındaki “kârlılık oranları” sorununa, bunun dolaşım düzeyinde kendini açığa vuran aşırı birikim (kapasite fazlası) ve yetersiz tüketim biçimlerine bakmak gerekiyor. O zaman, “Peki bu kapasite fazlası nasıl yok edilecek? Bu sorundan kaynaklanan borçlanma eğilimi, bunun yarattığı borç yükü nasıl eritilecek? Yok etme ve eritme sürecinin toplumsal yükünü kim üstlenecek” gibi tatsız sorular gündeme geliyor. Tatsız, çünkü bunlar büyük savaşları harekete geçiren dinamiklerle yakından ilişkili sorular. Her devlet/egemen sınıf kendi ülkesindeki kapasite fazlasını koruyarak, başka ülkelerdeki kapasitenin yıkımını, o yıkımla açılacak pazarları hedef almaya başlıyor. 19 yüzyılın jeopolitik akıllarından Amiral Mahan’ın dediği gibi, büyük güçler arasında başlayan ticari rekabet giderek, önce ticaret savaşlarına sonra da gerçek savaşlara yol açıyor. Evet, resesyonun niye yeniden gündeme geldiğini de biliyoruz. Yazık ki kapitalist toplum “engelleyecek aklı” üretemiyor. Kapitalizmin krizi de bir tyıkıma, “temizliğe” doğru ilerlemeye devam ediyor. ‘Sayıştay’ın tavrı görevi ihmaldir’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, Sayıştay’ın “kamu kaynaklarının amaç dışı kullanılarak açıkça yağmalandığı bu süreçle ilgili tespitlerin ötesine geçmeyen tavrının görevi ihmal” olduğunu söyledi. Erdoğdu, Sayıştay’ın kamu kurumları 2018 yılı denetimlerine ilişkin “Sayıştay tüm bulgularla ilgili soruşturma açılmasını sağlamak ve usulsüzlük yapanların cezalandırılması yolunu açmakla mükelleftir. Sayıştay’ı görevini tam olarak yapmaya çağırıyoruz” yorumunu yaptı. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle