24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 21 EKİM 2019 PAZARTESİ gorus@cumhuriyet.com.tr olaylar ve görüşler Yalancı Tanıklar Kahvesi ERGENEKON DAVASININ DÜNÜ VE BUGÜNÜ MERİÇ VELİDEDEOĞLU “Kumpas Davaları”nı izlemek için okuyucularımızla oluşturduğumuz “Simgesel Eylem Grubu” olarak haftada birkaç gün, ama her “cuma”, “Silivri”de oluyorduk; çünkü cuma günleri tüm sanıkların “talep bildirme” günüydü. Haftanın son duruşmasının yapıldığı bu günlerde mahkeme salonunda, bırakın “hak, hukuk, adalet”i bulmayı, insanlığa yakışmayan durumlar yaşanırdı... “Kürsü”yü, yargıçları kızdırmamalıydı; çok kızarlarsa, gerek savunmanlar (avukatlar) gerekse davayı izleyenler, jandarma erleri eşliğinde salondan dışarı çıkarılarak, gece yarılarına dek mahkeme binasında, giriş bölümünü oluşturan taşlıkta hapsedilirdi, üstelik de “kantin” de kapalı olduğundan, içecek “su” bulmakta çok güçlük çekilirdi; dahası “affedilip” dışarı çıkınca da bizleri getiren otobüsleri bulamazdık... Buna karşın, hiç eksilmeden daha da çoğalarak duruşmaları hep izledik, öyle ki tutukluların arada bir gökyüzünü görmeleri için çıkarıldıkları avluda, taşlar arasında görünen otları toplayıp odalarına götürdüklerini işitince, Simgesel Eylem Grubu’nun üyesi Nevin Hanım, duruşmalara girerken, başına fesleğen demetleri takardı, onlara verebilmek için... Değerli dostlar, bu yaşatılanları noktalayıp, “Yalancı Tanıklar” konusuna geçmek istesem de, “Ergenekon Davası”nın, “100.” duruşmasında savunmasını yapan “E. Yrb. Mustafa Dönmez”in “Babamın, ‘Cumhuriyet gazetesi’ koleksiyonumu da delil olarak aldılar!” haykırışını, ayrıca alıp götürdükleri arasında olan kılıcını da, “Hiç olmazsa kılıcımı geri verin!” diyen (14.2.2011) üzüntülü sesini anmadan yapamadım. Dahası, Ergenekon Dava Simgesel Eylem Grubu, Ergenekon davası boyunca Silivri Cezaevi önünde eylemler yaptı. sı’ndaki tüm yargılananlara yapıldığı gibi, M. Dönmez de “özel yaşamı”nın en ince ayrıntılarına dek didik didik edilip sergilenmesini ağır bir dille eleştirdi; haklı olarak, “Bu ahlaki midir” diye sordu; hele kızına yazdığı “günlükler”in belge olarak kullanılmasının “fevkalade ayıp olduğunu” söyleyip vurguladı... Ne ki değerli dostlar, hâlâ, günümüzde de sürdürülen bir “ayıb”a da değindi M. Dönmez; “kitab”ının da iddianamede yer almasının ne “maskaralık” olduğunu dile getirdi... Ayrıca M. Dönmez, Ergenekon’un bu “100. duruşması”nda, ilk kez olarak “Yalancı Tanık”ların toplandıkları, bir bakıma “bürolar”ı olan kahvehanelerden söz etti. Bu konuya değinmeden önce, “Yalancı Tanık” olayına kısaca dokunayım: “Ergenekon Davası”nın duruşmalarında, karşımıza çıkan ya da yargıç kürsüsünün her iki yanındaki ekranda görünen bu “Yalancı Tanıklar”ın ortaya çıkmalarına, söylediklerine dayanmanın ne denli güç olduğunu, her yönüyle dile getirmek bir bakıma olanaksız gibi; neden denilirse, hiç yüzünü görmediğiniz, adını bile duymadığınız, varlıklarından hiç haberinizin olmadığı birtakım insanlar, sizi tanımaktan öte ailenizi de bütünüyle tanıyorlar... Çok az da olsa, kimi Anadolu kasabalarında, ilçelerinde, genelde adalet binalarının karşısında böyle kahvelerin varlığından söz edilir. “Kumpas Davaları” sırasında, Edirne’nin kimi ilçelerinde de bulunduğu, görül düğü de dile getirildi. “Yalancı Tanık” adayları, bu kahvelerde oturup “müşteri” bek lermiş... M. Dönmez, bu tür “tanıklar” hakkında konuşurken, böyle bir kahvenin bulunduğu yeri, “yalan cı tanık” işleminin, yani pazar lıkta uyuşup nasıl el sıkıştıkları nı insan gözünün önüne getirme ye çalışıyor. Ama M. Dönmez’in, “Adalet, bir toplumun namusudur!” vurgula masıyla bu davada, daha doğru su bütün “Kumpas Davaları”nda “adalet” adına yapılan, inanılma sı güç “hukuksuzluklar”ın içine çekiliverdim. Ne ki, Dönmez sürdürüyordu: “Türkiye soyguncuların cumhuri yeti değildir” diye haykırarak. Ve değerli dostlar, yine ister is temez insan, “Devlet İhaleleri”ni anımsıyor, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi”nde, yerel seçimlerden önce bu konuda olup bitenlerle, Belediye Başkanı İmamoğlu’nun uğraşılarını anımsıyor. Bu araya girmeyi kesip, “Er genekon Davası”na dönersek, E. Org. Hurşit Tolon, bu yargılama sürecinin bir “Hukuk Suikastı” olduğunu çok açık vurgulamalar la ortaya koydu, davanın, “301.” duruşmasında. (7.6.2013) “TSK”nin, “26 Genelkurmay Başkanı, Org. M. İlker Başbuğ da “Savunma yapmayacağını, yal nızca tarihe bir iki not düşme yi görev olarak saydığını” bildir di: “Yargı”da yaşanan inanılmaz boyuttaki olumsuz uygulamala rı, halk artık “ciddiye almıyor sa” dedikten sonra: “Görünüz ve anlayınız; köprüden önceki son çıkıştasınız!” uyarısını bastıra rak yaptı... Bilmem ki ne dersiniz, günü müze dek uzanan bu uyarılara? “İki Başsavcısı”, biri Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, R.T. Er doğan, öteki de aranan kaçak Ze keriya Öz olan bu “Ergenekon Davası”nın ardından “Balyoz Da vası” başlatılacaktı, yargı tarihi mize yeni bir “leke” olarak... Ve “AKP” hep iktidardaydı, de ğişmez, değiştirilemez Başka nı ile... BİTTİ Sanatla dalga geçmek! DOÇ. ZÜLFİKAR SAYIN Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü Öğrenmenin yüzde seksenlerin üzerinde bir oranda görsel göstergeler yoluyla gerçekleştiği bilimsel gerçeğinden de hareketle, YÖK tarafından 10.10.2019 tarihinde verilen grafik bölümlerine merkezi yerleştirme sistemiyle öğrenci yerleştirilmesi kararının irdelenmesi için, öncelikle konu ile ilgili bazı sorgulayıcı açıklamaların yapılmasında yarar vardır. Üniversitelerin tıp, bilgisayar mühendisliği, matematik vd. sayısal çalışmayı gerektiren bölümlerine sayısal puanla; edebiyat, sanat tarihi, halkbilimi vd. sözel çalışmayı gerektiren bölümlerine sözel puanla; ekonomi vd. sayısalsözel çalışmayı gerektiren bölümlerine eşit ağırlık puanıyla öğrenci alınırken, gördüğünü çizme becerisi ve düşündüğünü özgün yaklaşımlarla görselleştirme yeteneği gerektiren GRAFİK bölümlerine bu yıla kadar özel yetenek sınavlarıyla öğrenci alınmasına karşın, neden bu bölümlere de bundan sonra YKS sınavlarında alınan sayısal, sözel ve eşit ağırlık puanlarıyla öğrenci yerleştirilen merkezi yerleştirme sistemi ile öğrenci alınmasına karar verildi? Bu konu, bilimsel ortamlarda alan yetkinleri ve paydaşlarıyla yeterince tartışıldı mı; tartışıldıysa, hangi gerekçelerle bu karar alındı? Grafik bölümlerine hangi puan türüyle öğrenci yerleştirilecek ve neden? Alınmış olan karar ve bu bağlamda yukarıda sıralanan sorular henüz tatmin edici bir açıklama yapmayan YÖK tarafından ivedilikle yanıtlanması beklenen kaygı verici toplumsal bir sorunu imlemektedir. Nasıl olacak? Grafik bölümleri, görsel göstergeler ve bu göstergelerin güzelduyusal/estetik söylemiyle konuşan yapıtlar tasarlayarak bu tasarımlar yoluyla toplumu bilgilendiren ve yönlendiren; farkındalığı yüksek, sorgulayıcı, topluma çağcıl söylemlerle ışık tutabilen grafik tasarımcı bireyler yetiştirmeyi ilke edinmiş yükseköğretim kurumları/kuruluşları Sadece YKS puanına dayalı merkezi yerleştirme sistemiyle grafik bölümlerine öğrenci yerleştirmek sanatın doğasıyla dalga geçmektir. dır. Yaptığı tasarımlarla toplumu bilgilendiren ve yönlendiren grafik sanatçıları, toplumla buluşan grafik göstergeleriyle, insanların farkındalığına, estetik algısı ve beğeni düzeylerine kaçınılmaz olarak etkide bulunur ve niteliği bağlamında da katkı yaparlar. YÖK tarafından alınan karara göre çizim becerileri dikkate alınmadan grafik bölümlerine yerleştirilecek öğrenciler, grafik bölümlerinin misyonunu ve vizyonunu karşılayacak düzeyde eğitilebilecek mi? Amaçlanan düzeyde çizim becerileri ve yetenekleri büyük olasılıkla geliştirilemeyecek söz konusu öğrencilerin, yine yüksek olasılıkla çok yetersiz kalacak çizimleriyle yapılacak tasarımlar yoluyla toplum ne kadar varsıllaştırılabilecek acaba? Sözgelimi, her biri başka bir özgün grafik tasarımcısı/illüstratörün elinden çıkmış resimli çocuk kitapları ile hepsi aynı kişinin elinden çıkmışçasına “cinali” yetersizliğini aşamayan çizim ve resimlemelerle yapılmış resimli çocuk kitapları okuyarak büyüyenler, amaçlanan nitelikte farkındalığa, estetik duyumsama niteliğine ve özgün bakış açısına sahip olabilecek mi?! “Grafik tasarımcılar hazır görüntü ve fotoğrafları da tasarımlarında kullanabilirler” diye düşünenler varsa, onlara da söylenecek şey odur ki; peki, o kaynak olacak çizerleri hangi kurumlar yetiştirecek? Hep başkalarının sunduğu hazır/stok görüntülerle ne kadar özgün tasarımlar yapılabilecek? Düşüncesini kendi görselleştiremeyen bir grafik tasarımcının yapıtları herkesçe ulaşılabilir yaygın imgelerle oluşturulduğunda özgünlükten uzak olmayacak mı? Özgün olamayan grafik göstergeler aracılığıyla bilgilenen, dolayısıyla özgünleşme, özgürleşme ve özgürleştirme sorunlu insanlarla çağdaş uygarlık düzeyi nasıl ışıldatılabilecek acaba?!.. Vazgeçilemez İşte biraz da bu nedenlerle, yani topluma/bireylere farklı görsel dünyalar sunabilecek yapıtlar tasarlayacak grafik tasarımcılar yetiştirmek için, grafik bölümlerine kabul edilecek öğrencilerin hem gördüğünü çizebilecek hem de düşündüğünü görselleştirebilecek nitelikte bireyler olması vazgeçilemez önemdedir. Çünkü, grafik bölümleri, sanatın doğası gereği, gördüğünü çizebilme becerisi ile düşündüğünü görselleştirebilme yeteneğine sahip öğrencilere sunulan ortamlar ve nitelikli eğitici öğretici akademik kadrolarıyla daha özgün sanatçıtasarımcı bireyler yetiştirebilir ancak. Sözü edilen niteliklerde çizim becerileri ve yetenekleri olmayan öğrencileri estetik yönü yüksek, özgün yapıtlar ortaya koyabilecek düzeylere çıkarmak neredeyse olanaksızken YÖK’ün aldığı bu kararın yeniden gözden geçirilmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Çözüm önerileri Grafik bölümlerine giriş sınavlarının yetersizliği söz konusu ise, ki her sınavda olduğu gibi bu alanda da iyileştirmeler olabilir/olmalıdır, sorunun çözümü için aşağıdaki önerilere göre hareket edilebilir: 1) YÖK tarafından alınmış olan merkezi yerleştirme kararından vazgeçilmelidir. 2) Grafik bölümlerine kabul edilecek öğrenciler; hem gördüğünü çizebilecek beceride hem de düşündüğünü çizerek görselleştirebilecek yetenekte bireyler olmaları gerektiğinden, bu niteliklerinin mutlaka değerlendirildiği özel beceri ve yetenek sınavlarıyla seçilmelidir. 3) Grafik bölümlerine yerleştirilecek öğrencilerin özel beceri ve yetenek sınavlarında aldıkları puanlara YKS puanları da belli bir oranda (örneğin yüzde 2540 gibi) eklenerek yerleştirme puanı belirlenebilir (Örneğin Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü giriş sınavlarında, yetenek sınavı puanlarına öğrencilerin YKS’ndan aldığı puanın yüzde 25’i eklenerek yerleştirme puanı belirlenir). Ancak kesinlikle sadece YKS puanıyla yerleştirme yapılmamalıdır. 4) Özel yetenek sınavlarına girmek için uygulanan YKS baraj puanları yükseltilebilir. 5) Sorunlar düzenlenecek çalıştay vb. bilimsel toplantılarda tartışılarak öneriler geliştirilmelidir. Düzenlenecek bilimsel toplantılar, grafik tasarım eğitimi alanında önde gelen üniversitelerin grafik bölümlerinden öğretim üyeleri, grafik tasarım/reklam ajansları temsilcileri, yetkin/profesyonel grafik tasarımcılar, grafik tasarım ve eğitimi uzmanları, Grafikerler Meslek Kuruluşu gibi sivil toplum kuruluşlarından üyelerin katılımıyla gerçekleştirilmelidir. Büyük Cumhuriyet ailesi... Cumhuriyetçileri buluşturan görkemli bir geceyi geride bırak zetemizdeki köşesinden roman yazmak üzere okurlarımızla vedalaşan Zeynep tık. Okurlarımızla birlikte ne Göğüş, “kendisine verdiği kadar büyük bir aile oldu sözü” tutmanın mutluluğunu ğumuzu bir kez daha gör yaşıyordu. Şiir dalında ödül dük. 18 Ekim akşamı gaze alan Aba Müslim Çelik’in teyi bitirip, 74. Yunus Na okuduğu iki şiir yüreklerimi di Ödülleri gecesi için Beşik ze işledi. Çelik’le ödülü pay taş Belediyesi Mustafa Ke laşan Hakan Savlı’nın ödül mal Kültür Merkezi’ne var töreni için korkusunu yene dığımızda konukları “Düşler rek Boğaziçi Köprüsü’nden Coğrafyası’ndan İzler” başlıklı geçen 7 yaşındaki kı sergi karşıladı. Küratörlüğünü zı Yağmur’a ettiği teşekkü Denizhan Özer’in üstlendi rü yüzleri gülümsetiyordu... ği Cumhuriyet Vakfı 74’üncü Sosyal Bilimler Araştırma Yıl Özel Sergisi’ni gezerken sı dalında ödülün sahibi olan değerli ressamlarımızın ga İrfan Özet’in, araştırmasıyla zetemize verdikleri bu büyük ilgili CHP İstanbul İl Başka destekle gururlandık. Ödül nı Canan Kaftancıoğlu’yla töreni, 74. yıla özel “74 sa aylar önce aralarında geçen natçıdan 74 eserin” yer aldı diyaloğu anlatması ve ödü ğı serginin açılışının ardından lü Kaftancıoğlu’nun elinden Cumhuriyet dostlarına veri alması gecenin sürpriziydi. len kokteyl sonrası başladı. Özet’le ödülü paylaşan Na Kurucumuz Yunus Nadi’nin gehan Tokdoğan’ın “Barış Kurtuluş Savaşı’ndaki müca Akademisyenleri”ne verdiği delesiyle o büyük katkısının destek nedeniyle üniversite anlatıldığı belgeseli izlerken den uzaklaştırıldığını söyle Türkiye Cumhuriyeti’nin ba mesi bir o kadar içimizi acıt ğımsızlığıyla birlikte Cumhu tı. Karikatür dalında ödüle riyet gazetesinin de kuruluş layık görülen Fethi Gürcan müjdesini bugün alıyormuş Mermertaş’ın, “İyi konuş çasına heyecanlandık... saydım, çizemezdim” esprisi HHH salonu kahkahaya boğarken Bizleri bir kez daha kendi Fotoğraf dalında ödül kaza sine hayran bırakan sanat nan Murat Ayneli ise heye çı Gülsen Tuncer, Attilâ İl canıyla hepimizi umutlan han Sahnesi’nde gerçek dırdı... leşen geceyi şairin Musta HHH fa Kemal Atatürk’ü anlattığı Yunus Nadi Ödülleri’yle bir “Kalpaklı Süvari” şiiriyle aç likte bu yıl ilk kez Cumhuri tı. Tuncer, gecenin gizli kah yet Vakfı Yönetim Kurulu’nca ramanı Berrin Karadeniz’le 13 isme “Onur Ödülleri” ve uyumlu ikili oluşturdu. Cum rildi. Cumhuriyet’e güç ka huriyet Vakfı Başkanı Alev tan, zor zamanlarında destek Coşkun’un “içten” konuş veren Temel Atay, Birol Ba masının ardından ödül töre şaran, Gülizar Cengiz, Gür nine geçildi; sahnede çarpı büz Çapan, İnan Kıraç, Hı cı konuşmalar yapıldı. Halk dır Oktay, Ali Rıza Selman tan yana, insandan yana, pakoğlu, Kazım Taş, Şev barıştan yana... Yunus Nadi ket Tokuş, Nevzat Tüfek Ödülleri’nin büyüklüğünü, bir çioğlu, Ali Haydar Veziroğ anlamda ödüle layık görülen lu, Şükran Soner ve Meriç isimlerin konuşmaları ortaya Velidedeoğlu’na sırayla onur koyuyordu. plaketleri sunuldu... Öykü dalında ödüle la Gecenin ortak vurgusu, yık görülen Tomris Alpay’ın “Yaşasın Cumhuriyet’ti!..” “Göçlerin en zayıf halkası ka 4 saatlik geceyi özetleyen dınlar ve çocuklardır” sözüy ise Cumhuriyet’in simge is le duygulanmamak elde de mi Şükran Soner’di. Şükran ğildi. Ödülü paylaştığı Banu Ablamız, “Cumhuriyet gaze Özyürek’in ödülünü alırken tesi beni bir ömür onurlu ya “evdeki kedisi”nden bahset şattı” diyordu. Bu onuru ya mesi ise bir başka güzellikti. şatanlara sonsuz teşekkürler. Edebiyata geçmek için ga Sen çok yaşa Cumhuriyet!..  Herkesi ‘Ciddiyet’e davet ediyoruz!.. Cumhuriyet atılımlarına devam ediyor. Haftalardır hazırlığını sürdürdüğümüz “Cumhuriyet Cumartesi” bu hafta okurla buluşmaya hazırlanıyor; “Ciddiyet” sayfası geri dönüyor. Karikatürlerle hafta sonunuzu renklendirmek istiyoruz. Hepinizi cumartesi günleri “Ciddiyet”e davet ediyoruz!.. Ege ve Marmara Bölgesi eklerimizin ardından bu hafta cuma günü Ankara merkezli “Cumhuriyet Anadolu” ekimizle okurumuza merhaba diyeceğiz. Ankara Temsilcimiz Sertaç Eş kaptanlığında Cumhuriyet Anadolu, Kırşehir’den Eskişehir’e, Sinop’tan Çankırı’ya, Yozgat’tan Çorum’a Orta Anadolu’nun sesi olacak, yaklaşık 20 ili kapsayacak. Bizim niçin Kemalist olduğumuz belli. Türkiye’de bir din devleti ya da etnik farklılıklara dayalı bir devlet kurma peşinde olanların, neden Kemalizme karşı oldukları da belli.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle